KubbealtıHakan Müminhakmumin@yahoo.grYaz aylarını severim. Doğanın üretken olduğugünlerdir, yaz ayları. Ancak yaz aylarında, yazı“ağustos böceği” gibi geçirenler de var. Belki onlardanbirisi de benim. Şu günlerde yazı yazmak bilebeni sıkıyor. Havalar iyice ısındı. Tek istediğim,Meşe sahilinde, gölge bir yerde oturup, dalgalarısaymak; akşam da kayığıma binip, birkaç balık tutmak;sonra da mangal keyfi... Bundan güzel “tembelleşmek”olabilir mi ki?Diğer yandan da çiftçilerimizi düşünüyorum;bu sıcaklarda karıncalar gibi harıl harıl çalışıyorlar,gece gündüz demeden. Bereketin peşinden koşuyorlar,biraz daha fazla ürün alabilmeleri için. Ancakson yıllarda ani sağanak yağmurlar ve dolu yağmasıbölgemizde çok arttı. Dolayısıyla çiftçimiz butür doğal afetlerden epeyce rahatsız olmaya başladı.Elini kolunu bağladı, “devlet baba”nın yardımınabel bağladı. Bakalım ne olacak!.. Bereket topraktamı yoksa “devlet baba”da mı?Doğal afetler eskiden beri tarımla uğraşanların“baş belası” olmuştur. Ürünler zarar görmüştür.İnsanlar, geleceklerinden endişe duymaya başlamışlardır.Ve tarıma dayalı toplumlar asırlarca değişikinançlarla bu felaketlerden kurtulmak istemişler veaynı zamanda da doğada bolluğun, tükenmezliğin,devamlılığın arayışı içinde olmuşlardır. “Bereket”sözcüğü onlar için çok anlamlı bir sözcük olmuştur.Hala da, o gizemli anlamını korumaktadır.Su, toprak ve bereketDedik ya, son yıllarda ürünlerinbereketi kalmadı bizim buralarda.Doğal felaketler, çiftçilerimizikorkutmaya başladı. İnsanımızınyarını karanlıklara gömülüyorgibi... Bu yüzden birazbereketten söz ettim size...Tuğba Ökse’nin bereket inancının tarihsel kökeniniaçıkladığı bir makalesinde bereket inancınınÖn Asya kavimlerindeki tarihsel seyrini göstermektedir.Tarım bereketli toprak ve yeterli sukaynaklarına bağlıdır ve suyun miktarı da iklimseldeğişimlere göre değişir. Su yaşam iksiridir. İnsantoprağı işlemeye başladığı günden beri su ve toprağınbirleşmesi sonucunda bereketin ortaya çıktığınıgörmüştür ve o günden bu güne ırmaklar, göller,denizler gibi bereketin kaynakları kutsanır.İnsanoğlu en büyük keşfini buğday tanesindenekmeği üretmekle yapmış, buğdayı, su ve toprağınçocuğu olarak düşünmüştür. İnsanın binlerce yıldırhayatını sürdürmede kullandığı en devamlı ürünbuğdaydır. Bu yüzden, insanoğlu eskiçağdan buyana kuşaktan kuşağa aktararak su ve bereket, bereketve buğday arasında bir özdeşlik kurmuştur.Bereketle ilgili birçok sözlü deyişler vardır. İnsan,yaşamını bağlı kıldığı ürünlerin yenisini teminedilinceye kadar tükenmemesi isteği, doğaüstü güçlerden yardım isteme, onlara yakarma16 <strong>Azınlıkça</strong>
ihtiyacına götürmüştür; “Bereketli olsun...”, “Bereketinigör...”, “Allah bereket versin...”, “Ömrünebereket...” gibi deyişler bereketi çoğaltmaya yöneliktemennilerdir. Bir de, bereketi kaçmasın ya daazalmasın diye söylenen sözler vardır halk arasında;“Allah bereketini kaçırmasın...”, “Allah eksikliğinigöstermesin...”, “Artsın, eksilmesin; dolsun, taşmasın...”Ayrıca, burada şunu da hatırlatmakta faydavar; Türk kültüründe, ekili tarlaya ya da suya işememek,harmana besmelesiz girmemek saygı ve su,toprak ve bereketin birlikte hatırlanmasıdır.Bereket inancıyla sözlü deyişlerin yanı sıra bazınesnelere de verilen anlamların olduğunu araştırmalarsonucu görmekteyiz. Örneğin, buğday başağıbir bereket sembolüdür. Ayrıca zeytin dalı da bereketsembolüdür. Evrensel barışın simgesi olmasınınyanı sıra, uzun ömrü ve zeytin tanesinin doyurucuözelliği ile bereketle özdeşleştirilir. Karınca da birbereket simgesidir. Ev ve iş yerlerine asılan “karıncaduası” da bereket içindir. Bir de bereket taşları vardır.Mesela “sarı yakut” bir bereket taşıdır. Etkisi ilemanevi anlamda bolluğu yani bereketi çağıracağınainanılır. İnsanlar taşları bir de nazardan korunmakiçin kullanmışlardır.Dedik ya, son yıllarda ürünlerin bereketi kalmadıbizim buralarda. Doğal felaketler, çiftçilerimizikorkutmaya başladı. İnsanımızın yarını karanlıklaragömülüyor gibi... Bu yüzden biraz berekettensöz ettim size. Ki, bu “karanlık” üzerimizden gitsindiye... İnşallah bundan böyle her şey normalleşir vebereketli günler görürüz. Allah bütün çiftçilerimizinbereketini arttırsın.Yaz ayları sıcak olur buralarda; hele gene aylardanTemmuz ise... Yazımın başında bırakınbeni “ağustos böceği” gibi tembelleşeyim dedim.Galiba bu hafta sonu, bunu başardım; tembelleştim.Bugün Pazartesi... Saat 07.30. Eşimle birlikteGümülcine’ye geliyoruz. Eşim işine, ben de dershaneye...Öğleden sonra da tekrar Meşe’ye, çadırımızagideceğiz. Biraz yorucu oluyor git-gel. Ama değerdiyorum bu sıcaklarda dalgalarla kucaklaşmaya...Yazın yazı yazmak çok zor oluyor. Bu ay bendenbunlar. Bilmem oldu mu? Olduğu kadar. Hepinizebereketli bir yaz diliyorum.*Kaklamanis Makedonca’yı sordu!PASOK partisi milletvekili Apostolos Kaklamanis,13 Temmuz Pazartesi günü, Dışişleri,İçişleri ve Eğitim bakanlarına ayrı ayrı cevap vermeleriamacıyla sunduğu ortak soru önergesinde,Batı Trakya’daki azınlık okullarında “Türkçe ile eşitolarak derslerde Pomakça’nın da kullanılıp kullanılmayacağını”sordu.Kaklamanis soru önergesinde, “Pomak köylerindePomak kökenli öğrencilerin ilkokuldan itibarenYunanca olduğu kadar Pomakça da ders görecekleridevlet okullarının açılması konusunda” bu üç bakanlığıngörüşünü soruyor.Apostolos Kaklamanis’in Yunan Meclis’inde üçayrı bakana sunduğu sorular şu şekilde:Bu çerçevede <strong>Sayı</strong>n Bakanlara sorulur:1. Hükümet, Türk Başkonsolosluğu’nun diplomatikmisyonu çerçevesinde kalması ve ülkemiziniçişlerine müdahalesine engel olmak için ne gibiönlemler almayı düşünmektedir?2. Hükümet, Pomak kökenli Yunan vatandaşlarınınhaklarının uygulamada da güvence altınaalınması için ne gibi önlemler almayı düşünmektedir?Özellikle,3. Pomakça’nın azınlık dili ve azınlık okullarınıntüm seviyelerinde Türkçe ile eşit olarak ders diliolarak tanınmasına gidecek midir?4. Pomak köylerinde Pomak kökenli öğrencilerinilkokuldan itibaren Yunanca olduğu kadar Pomakçada ders görecekleri devlet okullarını açacakmıdır; böyle bir niyeti varsa bunu ne zaman yapacaktır?13.07.<strong>2009</strong>Apostolos Hr. KaklamanisSoru Sahibi Milletvekili<strong>Azınlıkça</strong> 17