VitrinEvren Dedeevrendede@gmail.comBırak azınlıkları ister kapatsın, ister açsın!Azınlık oldun mu bir kere, bir başka seversin kendicemaatine ait okulu, o soğuk beton yığınları, öyledeğil mi? Üstelik bir garip hancıdır azınlık okulları,varlıklarını sürdürmek için yolcuya, cemaate ihtiyaçlarıvardır. Sadece cemaatin yeterli sayıda olması dayetmez son tahlilde. Diğer okullarla eğitim seviyesiaçısından yarışması gerekir. Yani azınlık okulu, hemmükemmel bir eğitim vererek öğrencileri kendisineçekebilmeli, hem de cemaatin genç nüfusu yeterlioranda varlığını sürdürebilmelidir. Tabiî bütün bunlarınolması da yetmez; azınlık okullarına karşı devletinsiyasî iradesi özellikle önemlidir. İrade azınlıkokullarının yok olması üzerine kurulmuşsa eğer, rahatedemezsiniz, canınıza okurlar!..İlköğretim müfettişleri kanaat raporu hazırlayıpsunmuşlar. Baştan söyleyeyim, raporda okulunkapatılması talebi Lozan Antlaşması madde 40 gerekçegösterilerek reddediliyor! Müfettişler, LozanAntlaşması’nın 37’den 45’inci maddeye kadar azınlıklarınkorunması konularını kapsadığını belirtirken,“bu hükümlerin temel yasalar olarak tanınmasını vehiçbir yönetmeliğin (tüzüğün) ve hiçbir resmî işleminsöz konusu hükümlerden üstün sayılmamasınıyükümlenir” dendiğini yazmışlar.“Yani,” diyor müfettişler, “Lozan çerçevesindeazınlıklar için anlaşma ve güvence altına alınmışbir okul, kurucuları tarafından istenilse bile kapatılamaz!”İstanbul’daki Aya Tanaş, Aya Dimitri, Aya LefterRum Ortodoks Kilisesi ve Mektebi Vakfı yönetimkurulu, 24 Şubat <strong>2009</strong> tarihli toplantılarında,kendilerine bağlı özel Rum ilkokulunun 6 yıldan buyana öğrencisi olmadığı ve fiilen faaliyetine devamedemeyen aynı süre zarfında öğrenci kaydı olmadığıgibi, çevrede bulunan azınlık mensubu ailelerinyaşları ve sosyal durumlarına göre bundan sonra daöğrencisi olmayacağından dolayı, bahse konu ilkokulunkapatılmasını kararlaştırmış. Vakıf ilkokulunkapatılmasına ilişkin isteğini, 27 Şubat Cuma günüdevlet yetkililerine sunmuş.Bunun üzerine İstanbul Milli Eğitim Müdürlüğüde, ilköğretim müfettişlerine bir inceleme raporuhazırlatmış, “durumu inceleyin, görüşünüzü bildirin”diyerek.Sırf rapordaki bu görüş bile ayrıca yorumlanmayadeğer aslında. Çünkü, o zaman neden RuhbanOkulu kapalı, diye soruyorsunuz kendi kendinize.Hani azınlıkları koruma ve güvence altına alan Lozançerçevesinde azınlığın kendisi talep etse bile okulkapatılamazdı?Raporun bir başka yerinde mütekabiliyet ilkesinegönderme yapılarak şöyle deniyor: “Lozan’daki 45.maddede ise; bu kesimdeki hükümlerle Türkiye’ninMüslüman olmayan azınlıklarına tanınmış olan haklar,Yunanistan’ca da, kendi ülkesinde bulunan Müslümanazınlığa tanınmıştır, denilmektedir. Böylecede, Lozan Antlaşması’nın 45’inci maddesinde özelöğretim kurumlarının durumu ve azınlık vakıflarıylailgili olarak yapılacak düzenlemelerde ‘mütekabiliyet’ilkesinin aranacağı ifade edilmektedir...”Müfettişler mütekabiliyet konusunu raporlarına4 <strong>Azınlıkça</strong>
eklerken gerçek sorunu vurgulamışlar tabiî. Çünküesas korku, Yunanistan’ın da, Batı Trakya’da azınlıkokullarını mütekabiliyet çerçevesinde kapatabileceğiendişesi.Belki bunu söylemekten dilimizde tüy bitti amabir kere daha tekrar edelim: Lozan’da ifade edilen“mütekabiliyet”ten kasıt, pozitif anlamdaki uygulamalardır.Eğer biri okul açarsa, diğer taraf da okulaçacaktır. Yoksa biri okul kapatırsa, öbürü de okulkapatacaktır şeklinde değil.Fakat maalesef hem Türkiye hem de Yunanistan,kendi vatandaşları olan azınlıklara karşı gayet iyi biramaçla Lozan’da kullanılan mütekabiliyet anlayışını,tam tersine mel’un bir anlayış çerçevesinde kullanmıştır.“Sen vakıf arazisini mi istimlak ettin, ben deburadakilerin vakıf arazisini istimlak ederim” şeklindekiçarpık zihniyetten bugüne kadar gerçekten çokçektik.Batı Trakya’da azınlık anaokulu yok. Azınlık anaokulutalebi uzun bir dönemdir dile getiriliyor. Fakatbu talep İstanbul’daki devlet zihniyetine benzerbir anlayışla çeşitli bürokratik engellere takılıp duruyor.Devletler kendi vatandaşlarından çekiniyor! Biriİstanbul’da okulun kapatılmasına izin vermezken,diğeri de Batı Trakya’da açılmasına izin vermiyor!..Oysa bal gibi azınlık anaokulunun da kurulabilmesigerekiyor. Ve azınlık ailelerine hangi okulu istiyorsa,devletse devlet anaokulu, özelse özel anaokulu, azınlıksaazınlık anaokulunu seçme serbestiyeti tanınmasıgerekiyor.İşte bu yüzden içimiz kanıyor ve haykırmak istiyoruz:Bırakın kendi vatandaşlarınız olan azınlık bireyleriistediğini yapabilsin; bırakın bir taraf yıllardıröğrencisi olmayan ve artık öğrenci gelmesi mümkünolmayan kendi ilkokullarını kapatabilsin; bırakın bubinaları başka amaçlarla kullanabilsinler. Ve tabiî bırakınBatı Trakya’dakiler de azınlık anaokulu açabilsin!Kendi vatandaşlarınızın önünü açın işte!Thomas Szasz, “Aptal insan ne affeder ne deunutur; saf insan affeder ve unutur, akıllı insan iseaffeder fakat unutmaz.” diyor.Belki ileride devletlerin biz azınlıklara karşı yaptığıbu yanlış uygulamaları affedeceğiz, yanlız unutacağımızıhiç sanmıyorum.Rodop ili Türk KadınlarBirliği davası ne oldu?AİHM’de azınlık derneklerinin lehine sonuçlanankararların ardından bahse konu derneklerinyetkili mahkemelere, AİHM kararları çerçevesinde,resmî olarak tanınmaları için müracaatlarını yaptıklarınıhepimiz biliyoruz. Yerel mahkemelere yapılanbaşvuruların sonuçları sırasıyla açıklanıyor. Şu anakadar sadece Evros’taki dernekler için olumsuz kararlaraçıklandı. Fakat sırada kararı açıklanmamış derneklerde var. Bunlardan bir tanesi Rodop ili TürkKadınlar Birliği. Bildiğimiz, Ocak <strong>2009</strong>’da derneğinyeniden resmî olarak tanınması amacıyla mahkemeyemüracaat ettiği. Doğal olarak başvurunun kabul edilipedilmediğinin ve kabul edildiyse sonucunun buzamana kadar açıklanmış olması gerekiyor.Bahse konu karar, 26 Haziran Cuma günü açıklandı.Mahkeme, dernek avukatı Orhan Hacıibram’ınyaptığı çok saçma bir hukukî usulsüzlükten dolayıRodop ili Türk Kadınlar Birliği’nin başvurusunu reddetti!Yunanistan’da, mahkemeye dilekçe sunacak, davayavekalet edecek, hukukî prosedürü sürdürecek veimzası kullanılacak avukatın, davanın açıldığı bölgedeavukatlık yapması isteniyor. Eğer avukat davanıngörüldüğü bölgeye bağlı değilse en azından davanıngörüldüğü bölge barosuna kayıtlı bir başka avukatında olması şart. Dolayısıyla Rodop ili Türk KadınlarBirliği’nin mahkemeye sunduğu dilekçeye RodopAvukatlar Barosu’na kayıtlı olan bir avukatın da imzaatması gerekiyordu.Rodop ili Türk Kadınlar Birliği avukatı OrhanHacıibram avukatlık mesleğinde yılların kurdu. Nasılbu hataya düştüyse artık, dilekçeyi mahkemeye sunarkenİskeçe ilinde avukatlık yaptığını ve son tahlildeİskeçe Barosu’na kayıtlı olduğunu unutuvermiş!Dolayısıyla Rodop ilinde yapılan müracaat dosyasındaİskeçe Barosu’na kayıtlı bir avukatın imzası bulunduğundanve dava Rodop ilinde görüldüğündendolayı müracaat reddedilmiş. Böylece tam altı ay buusulsüzlükten dolayı kaybettiler.Rodop ili Türk Kadınlar Birliği Başkanı aynı zamandaGündem Gazetesi’nin de sahibi. Gel gelelimbu kadar zaman geçmesine rağmen toplumu ilgilendirenbu davanın neticesini gazetelerinde haber yapmadılar.Etik kaygısı nedir bilmemek, işimize gelmeyenhaberleri hasır altı etmek böyle bir şey olmalı!<strong>Azınlıkça</strong> 5