08.09.2015 Views

Kitap Tanıtan Kitap (2)

Kitap Tanıtan Kitap (2) - Blogdan.Net

Kitap Tanıtan Kitap (2) - Blogdan.Net

SHOW MORE
SHOW LESS
  • No tags were found...

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

<strong>Kitap</strong> tanıtan kitap (2)<br />

Romanda betimlemeler sanatlı, benzetme, kişileştirme, istiarelerle doludur. Gözlem, aşırı hassasiyet,<br />

betimlemelerdeki detay, belirsizliği bile netlikle kavrayış, bunu betimleyerek somutlama şeklindedir<br />

ve detaylı bilgilendirme bu gözleme eşlik eder. Kimi yerlerde tarihi bilgiler, sanatsal açıklamalar,<br />

inceleme ve analizler yer alır: Müzik, yaşadığı dönem, insanlar ve alışkanlıkları, sosyal yaşam, yaşadığı<br />

yerin tarihçesi, sanat, toplum, mimari ve insanlar, anı-bellek ilişkisi, sevgi, aşk, cinsellik, gereğinden<br />

fazla ansiklopedik bilginin Antoine Roquentin’in betimleme ve gözlemleri aracılığıyla aktarımı,<br />

serüven, yaşamayı ya da anlatmayı seçmek, hayat, hikaye anlatma, Paris hayatı ve birçok kavrama<br />

değinme… yer alır.<br />

Aslında Roquentin, “Cümleler yaratmak zorunda değilim. Belli durumları açığa çıkarmak için<br />

yazıyorum ben. Edebiyattan kaçınmalıyım. Sözcükleri aramadan, çalakalem yazmak gerek.”(s:91) dese<br />

de Sartre, roman kahramanının tersine teşbihlerle/metaforlarla yüklü cümlelerle bu cümlenin tam<br />

tersini yaptığı gibi, kimi yerlerde de Roquentin’in bu dediğini yaparak eserde birden fazla üslubun<br />

olmasına neden olur.<br />

Romanın içinde, günce -ki romanın akışı-, gazete haberleri(238-239), mektup(s:99), yemek<br />

mönüsü/listesi(s.157), şarkı sözleri, Eugenie Grandet romanından bir bölüm, bilgilendirme<br />

notları(müzede/s:138), nutuk, sözlükten bilgi aktarımı(s:139-140), dergi kapağı (s.141), gazete<br />

haberi(s:152-153) yer almaktadır. Romanın sonlarında ise, bilinç-akışı tekniği baskın olarak karşımıza<br />

çıkmaktadır.<br />

Romanın teknik anlamda en büyük başarısı sonudur. Kendi tahlilini yapan ve romanın sonunu sondan<br />

önce açıklayan bir romandır Bulantı. Yazar romanın sonunda Roquentin’e:<br />

”Her şey o gün, o anda başlamıştı.” diyeceğim. Ve kendimi (geçmişte, yalnız geçmişte) kabul etmek<br />

elimden gelecek belki. Gece bastırıyor. Printania Oteli’nin birinci katında, iki pencere aydınlandı. Yeni<br />

Gar’ın şantiyesi buram buram ıslak tahta kokuyor: Yarın Bouville’e yağmur yağacak.”(s:260) dedirtir<br />

ve okuru hemen sayfa 67 ve 68′e geri döndürür. Böylece anlatı sonda bitmiş olmaz ve okuru önceye<br />

döndürerek sonun ne anlama geldiğini bir başka gözle değerlendirmek zorunda bırakır:<br />

Kişioğlu hikayecilikten kurtulamaz, kendi hikayeleri ve başkalarının hikayeleri arasında yaşar. Başına<br />

gelen her şeyi hikayeler içinden görür. Hayatını sanki anlatıyormuş gibi yaşamaya çalışır… Ama ya<br />

yaşamayı ya da anlatmayı seçmek gerek… (s:67) Yaşarken başımızdan hiçbir şey geçmez. Dekorlar<br />

değişir, kişiler girer çıkar yalnız. Başlangıçlar da yoktur; günler anlamsız bir biçimde birbirine eklenir<br />

durur; sonu gelmez, tekdüze bir ekleniştir bu… Başlangıç olmadığı gibi, son da yoktur. Bir kadın, bir<br />

dost, bir kent, bir kere de terk edilemez. Hepsi birbirine benzer zaten. Aradan iki hafta geçince<br />

Şanghay, Moskova, Cezayir birbirinin aynısıdır. Kimi zaman (pek sık değil), durumu gözden geçirir, bir<br />

kadına bağlandığınızı, kötü bir işe girdiğinizi fark edersiniz. Göz açıp kapayıncaya kadar sürer bu.<br />

Sonra geçit yeniden başlar, saatleri ve günleri birbirine eklemeye koyulursunuz. Pazartesi, salı,<br />

çarşamba. 1924, 1925, 1926. Yaşamak budur işte. Ama hayatınızı anlatırsanız, her şey değişir. Ne var<br />

ki, bu değişikliği kimse fark etmez. Gerçek hikayelerden söz edilmesi bunun kanıtıdır. Sanki, gerçek<br />

hikayeler olabilirmiş gibi. Olayları anlatırken, onların çıkış biçimini tam tersine döndürmüyor muyuz<br />

sanki? Hikaye anlatırken, önce başlangıcı ileri sürüyor gibi görünürüz… Oysa, aslında sondan başlamış<br />

oluyoruz. Son, göze görünmez bir biçimde orada bulunmakta ve şu sözlere başlangıç olmak yüceliğini<br />

vermektedir: “Dolaşıyordum, farkına varmadan, kasabanın dışına çıkmıştım.(burada da sayfa 231′ e<br />

gönderme vardır.)… Hikaye tersine gelişmekte, an’lar, birbiri üzerine yığılacak yerde, sonun<br />

anaforuna kapılıp kendilerinden bir önce gelen anı da çekip birlikte götürmektedirler. “Gece<br />

www.derindusunce.org<br />

Fikir Platformu<br />

12

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!