Kitap Tanıtan Kitap (2)
Kitap Tanıtan Kitap (2) - Blogdan.Net
Kitap Tanıtan Kitap (2) - Blogdan.Net
- No tags were found...
Create successful ePaper yourself
Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.
<strong>Kitap</strong> tanıtan kitap (2)<br />
satırlarına gömüldüğümde Raskolnikov’la aramdaki bağın -kimselerin bilmediği kan bağının- başka<br />
damarları olduğuna da şahit oldum. “Dosto’yu yani sonsuzu” (s.271) benim kadar sarsıcı bulanların<br />
arasında ilk keşfettiğim Cemil Meriç oldu bu yüzden…<br />
“Dosto ve Ben” başlığı altında, Marx okumaları yüzünden onun uhrevi diline nasıl da yabancı kaldığını<br />
anlatır Meriç. Mistisizmden öylesine soğumuştur ki Beşir Fuadvari bir ilimciliğe, Zolacı gerçekliğe<br />
kaptırmıştır kendini. Bu soğuk ve akli bakışta onun ruhunun karanlığına ve derinliğine inemez.<br />
Delilerle uğraşan bir delidir ona göre Rus romancı. Bu yüzden Dostoyevsky düşkünlüğünü hasta bir<br />
sevginin belirtisi olarak görür.<br />
Belki doğrudur da; en az Raskolnikov kadar Yeraltı adamı da, Prens Mişkin de, İvan Karamazov da,<br />
“öteki” de diğerleri de -belki gelmiş geçmişlerin en büyüğü olan - bu büyük yazarın yazarken yüz yıl<br />
öncesinden iç haritalarının incelediğini düşündürtür okura. Onun kâşifliğine tutkuyla bağlanmak pek<br />
sağlıklı bir tutum olmayacaktır. Bunu ileri taşıyan bazı Rusların “…eğer biri bana, İsa’nın gerçek<br />
olmadığını kanıtlarsa ve gerçeğin İsa’da olmadığı doğru bir olguysa, ben gerçeğin yanında değil,<br />
İsa’nın yanında olurum” diyen Dosto’yu ve Tolstoy’u peygamber mesabesinde değerlendirmeleri bir<br />
tesadüf değildir çünkü… Edebiyatın engin denizlerinde boğulmaktan korkarak yüzen Meriç’in de<br />
tutkusunun tesadüfî olmaması gibi.<br />
Meriç’in kulaçları onu Avrupa’ya taşıdığında da şiirsel anlatımdan vazgeçmeyerek hakikati<br />
kurcalamaya devam eder ve bir yerde Hugo’ya, Sefiller’e, Jan Valjan’a rastlar:<br />
* “Zavallı dostum! Büyüklere yalnız acılarınla mı benzeyeceksin? Düşünce dikenli bir taç. İsa’dan<br />
Gandhi’ye kadar Tanrı’ya nispeti olan her ulu Tanrı’nın hışmına uğradı. Tanrı’ya nispeti olmadan<br />
Tanrı’ların hışmına uğramak, hazin…” Syf.281.<br />
Bu sözleri Jan Valjan’a mı, kendine mi, -bir ümit- okura mı söylediğini kestirmek güç…<br />
Meriç’in solcularımızı ya da Kemalistlerimizi kızdıracak hükümleri gelir sonra üst üste…<br />
* “Bence Türk şiiri Nazım’la biter. Avrupai düşünce Nazım’la başlar.” Syf.239<br />
* “Batan imparatorluk… aydınla halkın el ele vererek kazandıkları zafer: Yunan’ın harim-i<br />
ismetimizden (girmesi yasak temiz yer: vatan) defedilişi. ‘Sonra yeni inkılâplar başladı. Halkla<br />
münevver kati olarak birbirlerinden ayrıldılar. Millete mal olmuş telakkiler ve inanışlar kak addedildi.<br />
Teşkilat-ı Esasiye kanunundaki değişikliklerle uğraşıldı. İsmi anayasa oldu ve bütün maddeleri yeni<br />
‘tilcikler’e uyduruldu. Moğolca ‘tay’larla Şurayı devlet ‘Danıştay’, Muhasebat ‘Sayıştay’, Mahkeme-i<br />
Temyiz ‘Yargıtay’, Meclis ‘Kamutay’ yapıldı. Kurultaylar, Kamutaylar, Şarbaylar, Kamunaylar birbirini<br />
kovaladı… 1950′de yeniden 1924 Teşkilat-ı Esasiye Kanunu’nun lisanına dönüldü.’<br />
Evet, bir tımarhane tutanağı değil, siyasi ve içtimai tarihimizden bir sayfa.”<br />
* “27 Mayıs’tan alınacak der-i ibret: ‘Son elli senelik nizamın bütün zaaflarını ve kati olarak<br />
yürümediğini, yürümeyeceğini göstermesi.” Syf.260<br />
Cezmi Ertuğrul: “Diller birlik ve saflıklarını kaybederek gelişir.” Syf.264.<br />
* “Türk düşüncesinin en büyük düşmanı dildeki istikrarsızlık. Türkçe Tanzimat’a kadar sabit kurallara<br />
kavuşamamıştır. Kelimeler müphemdir, düşüncenin değil zevkin emrindedir. Herkesçe kabul edilen<br />
hiçbir kural yoktur.” Syf.265<br />
www.derindusunce.org<br />
Fikir Platformu<br />
126