You also want an ePaper? Increase the reach of your titles
YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.
İslam’ı yükseldiği Arap Yarımadası’ndan ötelere<br />
taşıyarak, başka coğrafyalara da kitleler halinde<br />
İslam’ı kazandıran İslam’ın önderleri, kuvveti ve<br />
başarıyı inançları gereği Allah’tan (c.c.) bekleyerek<br />
yaşamışlardı. Kıtalara yayılan İslam birçok devletin<br />
çatısı-duvarı olmuşsa bu, İslam’ın ilk önderlerinin<br />
mirasına sahip çıkmakla mümkün olmuştur.<br />
İslam Devleti’nin hakimiyet dönemlerini sırasıyla<br />
Hz. Muhammed (s.a.v.) Efendimiz, Hulefa-i<br />
Raşidin Efendilerimiz, Emeviler ve Abbasiler dönemleri<br />
olarak inceleyebiliriz. 1258’deki Moğol istilasına<br />
kadar İslam Devleti sürekliliğini ideal bir<br />
devlet düzeni içinde sürdürdü. Belki Emevilerin<br />
zaman zaman ırkçı politikaları olmuş olsa da genel<br />
olarak şu ana kadar çok az devletin yaklaşabildiği<br />
refahın yaşandığı bir devletti.<br />
İslam, TBMM tarafından 1924’te halifelik kaldırılana<br />
kadarda ecdadımız Osmanlı tarafından<br />
temsil olundu. Türkler İslam’la yoğrulurken, İslam<br />
Türklerle coğrafyalar aşmaya devam etti. Aslında<br />
tamda bu noktada belirtmek gerek ki, Türkler onlara<br />
ulaşan İslam avantajını karakterlerini geliştirmek<br />
lehine iyi kullandılar. İslam, Allah yolunda hizmet<br />
ettikçe efendi olunan bir yol ve bunu Türkler<br />
hükümdarından halkına kadar iyi idrak ederek yaşamışlar.<br />
Şu kıssayla daha iyi anlaşılacaktır.<br />
Sultan İkinci Bayezid Han, Bayezid Meydanı’na<br />
kendi adına külliye ve cami yaptırır. Caminin inşası<br />
bittikten sonra camide ilk cumayı kılmak için cemaat<br />
toplanır. Bayezid Han der ki, “Her kim ömrü<br />
boyunca ikindi ve akşam namazlarının sünnetlerini<br />
terk etmemiş ise, ilk Cuma namazında imam<br />
olsun.” Fakat camiden çıt çıkmaz. Bu hususta kendisinden<br />
başka kimse yeterli olmadığından dolayı<br />
imamlığı Bayezid yapar. Savaşta ve barışta namazının<br />
sünnetlerine sadık kalabilen, namaza sımsıkı<br />
sarılan hükümdarlar İslam’ı yaşama adına halkına<br />
canlı örneklerdir. İşte böyle hükümdarlar devleti<br />
yönetirken yaşamaları gereken hassasiyeti, namaza<br />
gösterdikleri hassasiyetle edinirler.<br />
Yani bu kıssayla varmak istediğimiz sonuç şu ki<br />
ideal devlet dinden taviz vermeye sebep olmaz.<br />
Tam aksine devlet dini daha iyi yaşayabilmek adına<br />
çabalaması gereken bir kurumdur. Devleti yönetenler<br />
meşruluğunu her alanda adil olmakla kazanır.<br />
Adil olmak ise tüm kuralları, insanları çok iyi<br />
bilen biri tarafından koyulmuş bir sistemle mümkündür.<br />
İşte bu fevke varan devlet büyük bir hızla<br />
büyüyecek, önce bölgesinde sonra kıtasında son<br />
olarak da Dünya’nın genelinde ekonomik ve siyasi<br />
hakimiyet sağlayacaktır.<br />
Hakimiyet sağlamak, bu yüzyılda ve bunda<br />
sonraki yüzyıllarda topraklar ele geçirmekten<br />
farklı bir hal alacaktır. Kaldı ki artık günümüzde<br />
sınırlarda önemli değildir. Artık hiç bir sınır birebir<br />
o sınırın sahibinin de değildir zaten. Bir devletin<br />
sınırları içinde hangi zihniyet hakimse insanları<br />
da o zihniyetin vatandaşı olacak, o zihniyete hizmet<br />
eder hale gelecektir. Din adına harpler fikirlerle<br />
yapılır, sonucunda hedef sınırlar değiştirmek<br />
değil sınırların içindeki insanları değiştirmek olur.<br />
Yeni hakimiyet anlayışı da ekonomik anlamda<br />
güçlü hale gelip fikirerleri olarak fetihler yapmak<br />
olmalıdır. Bu ise ancak tarihte İslam olmuş ceddimizin<br />
yaptıkları ahsen amelleri tatbik, İslam olmayan<br />
toplumların yaptıklarını terk ile mümkündür.<br />
Ne yapılacağını söyledikte, peki nasıl ve kimler<br />
tarafından yapılacak? Öncelikle İslam’ı yüceltmek<br />
ben Müslüman’ım diyen herkese vazifedir.<br />
Her Müslüman adab-ı muaşeretten sapmadan İslam<br />
adına iyiye ve güzele doğru çaba göstermekle<br />
görevlidir. Ama tabi ki Müslümanların içinde<br />
gençlerin yükü daha fazladır. Onların sorumlulukları<br />
daha kritiktir. Zihinsel gençlik ataklığın, canlılığın<br />
en önemli gereğidir. Genç toplumlar daha dirençli<br />
ve daha yürekli tek fikir ve tek vücut olurlar.<br />
Genç bir topluluk zorluklara karşı daha güç yılar,<br />
hatta biz kefiliz ki inançlı bir gençliği Allah (c.c) izin<br />
vermedikçe hiç bir güçlük yıldıramaz.<br />
Fakat bir milletin gençleri, büyüklerinin ardından<br />
giderek, büyüklerinin ellerini omuzlarında<br />
hissederek güçlenir. İşte bu yüzden Müslümanlar<br />
birbirlerinin ayak izlerini takip etmekle sorumludurlar.<br />
Yani bir önder seçip, İslam dahilinde dediğini<br />
kural addedip, yaptığını adet edinmelidirler.<br />
Böyle olursa çıkılan yolda hedefe hızlı varılır.<br />
Çünkü el birliği kuvvet getirir. El birliğini ise gücünü<br />
Allah’tan (c.c) almış güçlü bir önder meydana<br />
getirir. Hz. Muhammed (s.a.v.) Efendimiz “Üç kişi<br />
bir araya gelince aranızda birini lider seçin.” buyurmuştur.<br />
Bu hadise binaen üç kişilik bir grupta<br />
bile öndere ihtiyaç duyuluyorsa fikir harbine gönül<br />
vermiş Müslümanlara İslam’ı yaşayan önderler<br />
şarttır.<br />
Yani Dünya coğrafyasına İslam’ı hakim kılmak<br />
için; fikir harplerini dirayetli önderlerin tecrübesiyle<br />
ve ardından koşan gençlerin zindeliğiyle, İslam’ı<br />
büyük bir titizlikle yaşayarak yapacağız.<br />
Rabbim Müslümanlara önderlik yapan kullarının<br />
kuvvetini artırsın. Gençlerimize fikri manada<br />
zindelik versin, fikireri olabilme şuuru versin.<br />
İslam’ı naçar kalmış gönüllere ulaştırabilmek adına<br />
mücadele eden her insana kuvvet versin. Gönüllerde<br />
çorak kalmış İslam coğrafyalarına dair<br />
umutları yeşertsin. Amin...<br />
Allah’a Emanet olalım...<br />
Bizbiriz Dergisi • 11