Create successful ePaper yourself
Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.
tarzlarının asıl sebebi de budur. İslam alimleri,<br />
kendi rûhî-manevî hayatlarına göre, içinde bulundukları<br />
hal ve makama göre tasavvufu tarif<br />
etmişlerdir.<br />
Sûfî ve Tasavvuf kelimelerinin kökü<br />
TASAVVUF<br />
Ali HAYDAR<br />
Tasavvuf tarih boyunca üzerinde çok konuşulan<br />
konulardan biri olmuştur. Her ilim dalı,<br />
her ilim adamı olumlu veya olumsuz tasavvuf<br />
ve tarikatler hakkında yorum yapmış, görüş<br />
beyan etmiştir. Bir kısmı semboller, remizlerle,<br />
aşklı meşkli söylemlerle tasavvufu bir muammaya<br />
dönüştürürken, bir kısmı da tasavvufun<br />
kaynağını İslâm dışı gösterip, İslam inanç<br />
ve hukukuna aykırılıkla, hatta şirkle suçlamıştır.<br />
Bu yazı dizisinde Kur’an-ı Kerim ve hadisler<br />
ışığında, tasavvufun doğuşu, tarihi, tarih boyunca<br />
tasavvuf müktesebatı, bu ilmi hayatlarıyla<br />
anlatan geçmişte ve günümüzdeki ehlinin<br />
ifadeleriyle, itidal üzere anlatılacaktır. Tevfik<br />
Allah’tandır.<br />
Tasavvufun tanımını yaparken “zaahirî ilim”<br />
değil, “batınî bir ilim” olduğunu, “ruhî-tecrübe”,<br />
gönle doğan ilham ve keşiflerle dolu olduğunu,<br />
tekrarlanabilir veya deneyi yapılabilen<br />
“müspet ilim” olmadığını hatırlatmamız gerekir.<br />
Bu özelliğinden dolayı tasavvuf için; “kal<br />
ilmi” değil, “hal ilmi” denir. Onu tanımanın en<br />
sağlam ve gerçekçi yolu, onu tanımlarda aramaktan<br />
ziyade fiilen yaşamaktan ve yaşayanların<br />
tecrübelerini paylaşmaktan geçer. İşte tasavvuf<br />
hakkında konuşurken bu incelikleri dikkate<br />
almamız gerekmektedir. Tasavvuf kitaplarında<br />
rastladığımız farklı anlatımlar ve izah<br />
Sûfî ve tasavvuf kelimeleri Kur’ân ve<br />
hadîslerde zikredilmediği gibi, sahâbe ve<br />
tâbiîn devrinde bilinen kavramlar da değildir.<br />
Rasulullah (s.a.s.) devrine yetişen ve O’nu<br />
görme bahtiyarlığına eren kimselere “sahâbî”<br />
adı verildiğinden o dönemde zühd ve takvâ<br />
ile temâyüz eden şahsiyetlere bir başka ad<br />
verilmesine ihtiyaç duyulmamıştır. Sahabelere<br />
yetişen ikinci nesle de “tâbiîn” dendiğinden<br />
bu isimle anılmak onlara şeref olarak kâfiydi.<br />
“Tebe-i tâbiîn” döneminde iyice genişleyen<br />
İslâm dünyâsında refah seviyesi yükseldikçe<br />
halkın ibâdet ve zühd konularına yönelenlerine<br />
yeni bir takım adlar verilmeye başlandı. Bu<br />
adlar arasında en yaygın olanları âbid, zâhid,<br />
nâsik, bekkâ gibi isimlerdi. Bunların arkasından<br />
hicrî II. asrın ortalarından sonra kullanılmaya<br />
başlayan ve giderek yaygınlaşan kavram<br />
ise “sûfî” kavramıdır. İlk defa “sûfî” lakabıyla<br />
anılan zât, bir rivâyete göre Câbir b. Hayyân<br />
(ö.150/767), bir başka rivâyete göre ise Ebû<br />
Hâşim’dir. Her ikisi de Kûfe’li olan bu zâtların<br />
durumları nazar-ı i’tibâra alındığında “sûfî”<br />
kavramının önce Kûfe ve Basra’da ortaya çıktığı<br />
söylenebilir.<br />
Sûfî ve tasavvuf kelimelerinin hangi kökten<br />
geldiği konusu ihtilaflıdır. Kuşeyrî ve Hucvirî gibi<br />
bâzı müellifler bu kelimenin Arapça herhangi<br />
bir kelimeden türemiş olmadığını, olsa olsa<br />
câmid bir lakap olabileceğini belirtmektedirler.<br />
Sûfî ve tasavvuf kelimelerinin Arapça bir kökü<br />
bulunduğunu öne sürenler ise bir kelime<br />
üzerinde ittifak edemeyerek değişik görüşler<br />
öne sürmüşlerdir. Tasavvuf kelimesine kök<br />
olarak öne sürülen başlıca kelimeler şunlardır:<br />
1.Asr-ı saâdetteki ashâb-ı suffenin<br />
suffesinden,<br />
2.Bir çöl bitkisi olan sufâneden,<br />
36 • Bizbiriz Dergisi