11.01.2015 Views

100 SORUDA DEGISEN SAYFALAR

100 SORUDA DEGISEN SAYFALAR

100 SORUDA DEGISEN SAYFALAR

SHOW MORE
SHOW LESS

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

28<br />

Farklı disiplinlerde ücret<br />

nasıl tanımlanmıştır<br />

Ücret, işçinin işveren için yaptığı işin karşılığı<br />

olarak hak ettiğidir. Ücret, işverenin işçiye<br />

yaptırdığı iş karşılığı olarak önceden belirlediği<br />

ve işçinin de kabul ettiği değerdir. Ücret, işverenin<br />

işgücünü satın almak için ayırdığı değerdir. Ücret,<br />

emeğin ürettiği değerin patron tarafından el konulmayan<br />

bölümüdür. Ücret, üretilen değer üzerinden<br />

emeğin aldığı paydır. Türkçede kullanılan ‘ücret’ kelimesi<br />

Arapça kökenlidir ve yapılan bir işin karşılığı,<br />

bedeli anlamındadır. Eş anlamlısı ‘ecir’dir.<br />

1982 Anayasası’nın 55. maddesinin 1. fıkrasında, “Ücret<br />

emeğin karşılığıdır” şeklinde ifade edilmekte, 2.<br />

fıkrasında ise asgari ücretin belirlenmesinde “sosyal<br />

ve ekonomik şartlar göz önünde bulundurulur” denilmektedir.<br />

4857 sayılı İş Kanunu’nun 32. maddesinde<br />

ücret; “... bir kimseye bir iş karşılığında işveren veya<br />

üçüncü kişiler tarafından sağlanan ve para ile ödenen<br />

tutardır” şeklinde tanımlanmaktadır.<br />

Ücret meselesinde esas konu, ücretin nasıl belirleneceği<br />

ve miktarıdır. Bu, her iktisadi aklın kendi temel<br />

postulasına göre yaptığı emek, değer ve üretim<br />

tanımlarına göre farklılıklar göstermektedir. Emek ve<br />

ücretle alakalı ilk teoriler Cantillon, Turgot ve Smith<br />

tarafından ortaya konulan, ücretlerin “asgarî geçim<br />

seviyesine göre” belirlendiği/belirlenmesi gerektiği<br />

“doğal ücrettir” bu teoriyi David Ricardo 1817 yılında<br />

İktisat Politikası ve Vergileme Prensipleri isimli eserinde<br />

temellendirmiştir. Alman iktisatçı Ferdinand<br />

Laselle teoriyi “Ücretin Tunç Kanunu” olarak kavramsallaştırmış<br />

“emeğin fiyatını emek arz ve talebi belirler”<br />

şeklinde tanımlamıştır. Laselle; ücreti, emekçinin<br />

yaşamsal zaruretlerini karşılayacak en az “doğal ücret”<br />

ile arz talep dengesiyle ortaya çıkabilen en üst<br />

ücret, “ücretin piyasa fiyatı” arasına yerleştirmiştir.<br />

Optimisti ve pesimistiyle temelde Malthus’un nüfus<br />

teorisinin etkisiyle oluşan bu teorilerin hiçbirinde<br />

“ahlakî ve hukukî zeminde olması gereken” yoktur.<br />

Hepsi sermaye formasyonuyla düşünerek birtakım<br />

yargılara varmışlar, bu yargılarını, ahlaki, hukuki ve<br />

aklî bir zorunluluğa göre değil, kendiliğinden güçlüler<br />

ve sermaye lehine oluşan “doğal piyasa” dengesinin<br />

işleyiş kurallarıyla tespit etmişlerdir.<br />

Fiilî durum ve temayüller rasyonalize edilmiştir.<br />

Malthus’a göre, ücretler doğal ihtiyaçları karşılayacak<br />

seviyenin altına düşerse, işçiler hastalıklara karşı<br />

korunamayacağı, evlilik yapamayacağı ve nüfusları<br />

artmayacağı için emek arzı azalacaktır. Bu durumda<br />

emek talebi emek arzını aşacak ve işverenler emek<br />

talebinde rekabete girişerek ücretleri yükselteceklerdir.<br />

Ücretlerin böyle yükselmesiyle rahatlayan emek,<br />

daha fazla üreyecek ve artan emek arzı nedeniyle<br />

ücretler azalacaktır. Malthus böylece emek, nüfus ve<br />

ücret dengesinin hep aynı kalacağını söylemektedir.<br />

Tarihi tecrübe bu teoriyi yalanlamış ücretlerin artmasıyla<br />

nüfus artmamıştır. Ancak aynı mantıktan kaynaklanan<br />

ücret savları ve politikaları devam etmiştir.<br />

Doğal ücrette vicdan, piyasa ücretinde biraz hukuk<br />

varmış gibi görünse de, mesele tamamen işveren ve<br />

üretim eksenli bir akılla ele alındığı için, hukuk, ahlak<br />

ve akıldan uzaktır.<br />

46

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!