Kırktuğ Dergisi 11. Sayısı
"Zikr eder cinnü-melek hem insan, Yaşasın devletü #Azerbaycan. Hür azade yaşatsun hamunu, Hem hukuk olsun er ile nisvan."
"Zikr eder cinnü-melek hem insan,
Yaşasın devletü #Azerbaycan.
Hür azade yaşatsun hamunu,
Hem hukuk olsun er ile nisvan."
- No tags were found...
Create successful ePaper yourself
Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.
Havariyum Kilisesi tepeler üzerlerindeki anıtlardır.
Osmanlı döneminde kentin görünümü
bu dönemde başlayan sürecin devamı olmuştur.
Şehrin en önemli anıt eserlerinden bazıları
İustinianos döneminde yapılmıştır. Roma
mimarisi ile Helen kültürünün karması eserler
ortaya konmuştur. Bu dönemin en önemli
eseri Ayasofya Kilisesi olmuştur. İustinianos
döneminin mimari özelliği yükseltilmiş kubbeyle
örtülmüş merkezi mekanlardır. 11. yüzyıldan
itibaren kentte Akdeniz ve Karadeniz
ticaretinin artmasıyla yabancı cemaatler
yayılmıştır. Yabancılar imtiyazlar kazanmaya
başlamıştır. İtalyanlar, Venedikliler, Cenevizliler,
Araplar ve başka yabancılar yerleşmeye
başlamışlardır. Arapların ilk kuşatmasından
13. yüzyıla kadar kentte üç cami yapılmıştır
(Çelik, 2019).
Kent 30 Mayıs 1453 tarihinde Osmanlı
Devleti’nin egemenliğine girmiştir. Fatih Sultan
Mehmet merasimle kenti payitaht ilan
etmiş, imparatorluğun idari, iktisadi ve dini
merkezi yapmak için yeni bir imar süreci
başlatmıştır. Fatih Sultan Mehmet’in yaptığı
ilk faaliyet Theodosios Surları’nın onarımı ve
kentin yeniden iskanı olmuştur. Fatih kenti
aldığında kentin nüfusu 50.000 idi. Fatih
kaçakları evlerine geri yerleştirmiş ve esirlerin
bir bölümünü Haliç’te iskân ettirmiştir. Kente
imparatorluğun çeşitli yerlerinden Müslüman,
Hristiyan ve Yahudi nüfus nakletmiştir. Ticari
hayatı canlandırmak için pek çok tacir kente
göç etmiştir. Fetihten sonraki temel hedef
Müslüman cemaatlerin İslami gereklere göre
yaşayabileceği gibi bir şehir yaratmak olmuştur.
Külliyeler çevresinde mahalleler gelişmiştir.
Ayasofya Kilisesi camiye dönüştürülmüştür.
Fatih kenti on üç nahiyeye ayırmıştır.
Nahiyeler çeşitli mahallelerden oluşmaktadır.
Bizans’ta geniş meydanlar ve arterler vardı
ama 15. Yüzyılda bunların önemi azalmıştır.
Amaç İslam kenti yaratmak olduğu için en
büyük yatırımlar dini binalara yapılmıştır.
On yedi kilise camiye çevrilmiştir. Ebu Eyyub
el-Ensari’ye türbe yapılmıştır. Dördüncü tepedeki
Havariyun Kilisesi’nin yanına Fatih Külliyesi
yapılmıştır. Fatih döneminde 190 cami,
24 mektep ve medrese, 32 hamam, 12 han
10
ve bedesten inşa edilmiştir. Kapalıçarşı’nın
merkezi kısmı Fatih zamanında tamamlanmıştır
(Çelik, 2019). İslam kentinin önemli iki
unsuru vardır. Bunlar cami ve pazar alanıdır
(Kuban, 1968). Bu cami ve bedesten Ayasofya
ve Kapalıçarşı’da vücut bulmuştur. Osmanlı
imparatorluk sarayının inşası da Fatih
dönemindedir (Çelik, 2019).
16. yüzyılda İstanbul’da hızlı nüfus artışı
görülmüş olmakla birlikte Müslüman- gayrimüslim
oranı sabit kalmıştır. Mahalleler
genişlemiştir. Bizans’tan kalan caddeleri eritmişlerdir.
Bu yüzyılda inşaat sayısı artmıştır.
Anadolu-Türk mimari unsurları ve Bizans motifleri
karışımından İstanbul’un güzide mimarisi
oluşmuştur. Kanuni’nin uzun saltanatına
denk gelen bu süreçte kente birçok anıt inşa
edilmiştir. Mimar Sinan’ın etkisiyle Osmanlı
mimarisi zirveye ulaşmıştır. Süleymaniye Külliyesi
bu dönemde inşa edilmiştir. Süleymaniye
Külliyesi cami, beş medrese, bir darüşşifa,
bit tıp mektebi, bir imaret, bir kervansaray,
muhtelif türbeler, dükkanlar ve çeşmelerden
oluşmaktadır. Sinan Ayasofya’nın sistemini
Süleymaniye’de taklit etmiştir. Bu dönemde
İstanbul’un Osmanlı İmparatorluğu’nun merkezi
olduğu algısı yerleşiklik kazanmıştır. Bu
dönemde ayrıca Sultan Selim Külliyesi, Şehzade
Külliyesi, Kara Ahmed Paşa Külliyesi,
Edirne Kapıdaki Mihrimah Sultan Külliyesi ve
Sokullu Mehmed Paşa Külliyesi, Sinan tarafından
inşa edilmiştir. Sinan’ın eserleri sadece
İstanbul olarak bilinen bölgede değil Üsküdar
ve Haliç’te de bulunmaktadır (Çelik, 2019).
17 ve 18. yüzyılda İstanbul her ne kadar
önceki dönemlerin seyrinde ilerlemeye çalışsa
da ekonomik yetersizlikler baş göstermeye
başlamıştır. 17. yüzyıl İstanbul’a Sultanahmet
Külliyesi ve Eminönü’ndeki Yeni Cami’yi
kazandırmıştır. 18. Yüzyıl kente anıtsal bir
yapı kazandıramamakla birlikte Avrupa
mimari modasının benimsenmesine yönelik
adımların atılmaya başlandığı yüzyıl olmuştur.
Yirmisekiz Mehmet Çelebi Fransa ziyaretinden
döndükten sonra Paris’teki askeri,
teknik yapıları incelemenin yanında park,
bahçe, sarayları da inceleyip bunlarla ilgili
yazı yazmıştır. Bu dönemde birçok yabancı