Kırktuğ Dergisi 11. Sayısı
"Zikr eder cinnü-melek hem insan, Yaşasın devletü #Azerbaycan. Hür azade yaşatsun hamunu, Hem hukuk olsun er ile nisvan."
"Zikr eder cinnü-melek hem insan,
Yaşasın devletü #Azerbaycan.
Hür azade yaşatsun hamunu,
Hem hukuk olsun er ile nisvan."
- No tags were found...
Create successful ePaper yourself
Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.
FEMİNİZM VE EĞİTİMİN
ELEŞTİREL DÜŞÜNCEYE
KATKISI
ÜZERİNE BİR DENEME
Sinem Saka
Kimileri için hak mücadelesi kimileri için
ise geleneklere açılmış bir savaş anlamı taşıyor
feminizm. Oysa feminist mücadelenin
tarihine baktığımızda bir isyan, bir başkaldırış
görmekteyiz. Yok sayılan, görmezden
gelinen, varlıkları kötü anılan kadınların ‘Artık
yeter. Biz de varız!’ diyerek ses çıkarması ile
başlıyor her şey.
Cennetten kovuluşun bile sebebi olarak
görülen kadınlar ne evlerinde ne çocuklarının
vesayetinde ne de vatandaşı olduğu ülkenin
seçimlerinde söz sahibi olamadılar uzunca
bir süre. Antik Yunan’da kadınlar kölelerle
eşdeğer tutulmuşlardı. Yaşam alanı olarak
evlere hapsedilen kadınlar eğitimden mahrum
bırakılmış, meslek sahibi olmalarının önü
kesilmişti. Nispeten şanslı olup eğitim alanlarının
ise belli başlı meslekten başka meslek
icra etmelerine izin verilmemişti. Peki, eğitim
neden bu kadar mühimdi?
Sadece feminizm özelinde değil genel
olarak insanın hayat için sahip olduğu, olabileceği
en mühim şey eleştirel düşüncedir.
30
Eleştirel düşünce kişiyi yargılara değil olgulara
götüreceği için manipüle edilmek istenen
şeylerin başında gelmektedir. Doğruların dile
getirilmemesi, kabul edilmesi zorunlu tutulan
şeylere itiraz edilmemesi ve salt itaat için
fertlerin eleştirel düşünceden mahrum bırakılması
tiranlar, despotlar ve otoriter güç sahibi
kişiler için son derece mühimdir. Düşüncenin
başladığı yerde eleştiri çok geçmeden kendini
gösterir. Mukayesenin başladığı noktada
ise değişim kaçınılmazdır. Kadın hakları için
de aynı durum söz konusu olmuştur. Eril tahakkümün
buyruklarını mutlak doğru olarak
sunanlar, bu düzenin değişmemesi için en
önemli araç olan eğitimden mahrum bırakmışlardır
kadınları. Eğitimsiz bırakılan ve sadece
itaat etmeye yönlendirilen kadınlar doğru ile
yanlışın ayrımını yapmak şöyle dursun doğru
nedir yanlış nedir tanımını yapma fırsatı bile
bulamamışlardır. Nesilden nesile son derece
kusursuz bir saygı ile aktarılan eril gelenek,
kadınlara uymaları gereken kurallar olarak
sunulmuş ve yaşamlarının, düşünce dünyalarının
sınırları bu eril gelenek ile çizilmiştir.