Create successful ePaper yourself
Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.
Objektifimden
Çanakkale’deyiz, güzel coğrafya... Döne
döne inen, bazen çıkan, daracık virajlı
yollardan geçerek gelinir Babakale’ye. Ziyaretçiler
genelde günübirlik düşünür burayı,
zira yarım günde gezebilirsiniz. Fakat köyün
eskilerinden birilerini bulunca sohbet bitmiyor,
saatler akıyor. Benden söylemesi...
Konaklamak için bir iki pansiyon var ama
yeterli değil. Babakale ziyaretçileri kalacaklarsa,
köye çok yakın olan Akliman’ı tercih
edecekler. Buraya gelmeden birkaç kilometre
geride, denize doğru inen bir yolla ulaşılır.
Butik otel ve pansiyonlar var, sayıca az tabi.
Sular şahane ama denizle buluşmak için!
Babakale’nin içinden denize girilmiyor; ya
Akliman tercih edilecek, ya da Babakale
mendireğinin arkasındaki plaj kullanılacak.
Fakat burası salt yazın gelinecek bir yer değil.
Kışın da nefis! Karşıda Midilli uzanıyor boylu
boyunca. Uzo yok belki ama rakı kadehleri
kalkıyor Lesvos’a! Aslında buraya tekne ile
gelmeli; kâh bu limanda kalmalı, kâh karşıda!
Babakale Limanı'nda 150 civarı irili ufaklı
tekne barınabilir. İç derinlik 2-8 metre arası.
Limanın girişindeki çakar dikkatinizi çekecek.
Ancak asıl tarihi çakar yukarıda, surların
üzerinde. Limanı "Su Ürünleri Kooperatifi"
işletiyor. Ağırlık doğal olarak balıkçı teknelerinde...
Mendirek içinde tonoz sistemi yok.
Demir atılıp kıçtankara olunacak. Yardım
edecek palamar botu yoktur muhtemelen.
Cıvadra’dan geçerek biri bağlayacak kıç
halatlarını, ya da yan teknelerden yardım
istenecek. Motoryatçılara bu işler zulüm
gelir ama biz geleneksel tekneciler alışığız.
Yeter ki sonu keyif olsun...
Babakale, Gülpınar’ın bir yerleşimi, uzaklık
11 km... Ayvacık ilçesi 41 km, Ezine 58 km,
Çanakkale merkez ise 111 km. Assos da çok
yakın buraya, konaklamak ya da yeme-içme
için bir seçenek olabilir.
Bölge tarih sahnesinde "Lekton" ya da
"Lektos" olarak biliniyor. Bir bilgiye göre ise
"Lexton", anlamı "rüzgârlı burun"... Gerçekten
de kaptanları epeyce yoracak sert denizler
kaldırır buralar. 1500’lere tarihli Kitab-ı
Bahriye’de Piri Reis söz etmiş. Öncesinde
Homeros’un İlyada’sında ve Strabon’un
Geographika’sında da adı geçiyor bölgenin.
Babakale’de yaşam hep denizle var olmuş.
Aslında "Bababurnu" burası! 1700’lerde buralardan
geçen 3. Ahmet, fırtınaya yakalanır
ve bu limana sığınır. Yerli halka misafir olur,
dertlerini dinler. Halk dıştan gelen tehlikeli
saldırılara karşı şikâyetçidir. Bunu dikkate
alan padişah, beldeye bir kale yapılmasına
hükmeder. Kalenin inşası ile beraber "Bababurnu",
"Babakale" olur. Dikdörtgen planlı
yapı yaklaşık 3,5 dönüme hâkim. Kesme taşlar,
horasan harcı ile vücut bulmuş kalede.
Tabi çok az görülüyor bugün. 2007 sonrası
ciddi bir tadilat görmüş. Eksiklerine rağmen
günümüzde tüm görkemiyle ayakta...
Kale inşaatında mahkûmlar çalışmış. O dönemde
yoğun kullanımı karşılayacak kadar
su bulunmuyormuş köyde. Aynı mahkûmlar,
yaklaşık 5 km uzaktan bir su hattı çekerek,
Babakale’yi bol su ile buluşturmuşlar. Köy
içinde göreceğiniz pek çok çeşme dikkatinizi
çekecek. Ödül olarak da inşa sonrası tüm
mahkûmlar özgürlüğüne kavuşmuş.
10 adet topun konuşlandığı 4 burçlu bir
yapıymış ilk zamanlarında Babakale! Tam
karşıda, Midilli’nin Molivos kasabasındaki
benzerine bakıyor. Çevrede yörükler
zaten bilinir, ancak Osmanlı döneminde
Türkmenlerin, Moğolların hatta Kazakların
yerleştirildiği söylenir.
1600’lerin sonlarında hızlanan bölgesel
etkinlik, 1700’lerin ortalarına dek sürmüş.
Bu dönemlerde Osmanlı’daki idari sorunlar
malum... Özellikle 1700’lerde Patrona Halil
İsyanı elbette burayı da etkilemiş. Kalenin
yapımı için görevlendirilen Kaptan-ı Derya
Kaymak Mustafa Paşa, bu isyan sırasında
idam edilmiş. O nedenle de inşa sekteye
uğramış. Dönemin sadrazamı Nevşehirli
Damat İbrahim Paşa, Kaymak Mustafa
Paşa’nın da kayınbabası... Pargalı İbrahim
ile karıştırılır ama aralarında yüzyıllar var.
Ancak sonları birbirine benzer... "Nevşehirli"
de idam edilmiş! Hatta ne yazık ki cesedi
isyancılara verilerek parçalanmış.
Kale bir şekilde bitirilir ve dikkat; bu Osmanlı
İmparatorluğu'nun yaptığı son kaledir.
Babakale’den sonra bir kale daha inşa
edemez Osmanlı! Köyü ziyarete gittiğinizde
ara sokaklara mutlaka dalın. Son yıllarda
çok keyifli taş evler yapılmaya başlandı.
Sakinliği, sessizliği, eşsiz doğası ile inanılmaz
göç alan bir yer. Satılık bir karış yer yok
neredeyse. Büyük kentlerden gelip, emeklilik
yaşamını burada sürdürmek isteyenler
çoğunlukta. Yapılaşma alanı belli... Eski
araziler, içindeki virane yapılarla satın alınıp,
bir malikâneye dönüşüyor!
Ekim / Kasım / Aralık | 2021
October / November / December
49