03.04.2017 Views

zeplin-karin-tidbeck

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

Önsöz<br />

Elizabeth Hand 1<br />

Zeus’un başından çıkan Athena gibi edebiyat dünyasında birden ortaya çıkıp çiçek gibi açılan, onun<br />

kadar olağanüstü yetenekli bir yazarla karşılaşmak çok nadir, neredeyse hiç duyulmamıştır. Ama<br />

olağanüstü zamanlarda yaşıyoruz ve Karin Tidbeck’le çağımızın hak ettiği sanatçıya kavuşmuşa<br />

benziyoruz.<br />

Büyük hayalperest Lord Dunsany yüz yıl önce, bildiğimizin ötesindeki dünyayı yazdı. Yirmi birinci<br />

yüzyılın başlarında baskın popüler edebi form olan fantazyanın yükselişiyle birlikte, dünyanın gittikçe<br />

burjuvalaştığını, metalaştığını ve ana akıma kapıldığını gördük. Lafı dolandırmadan, spekülatif kurgu<br />

söz konusu olduğunda, artık beni şaşırtacak fazla bir şey kalmadığını söylemeliyim. Zeplin gibi<br />

aklımı başımdan alan ya da ne kadar ne kadar tuhaf, güzel ve akıldan çıkmayan öykülerden oluştuğunu<br />

kelimelerle ifade edemediğim bir kitabı en son ne zaman okuduğumu hatırlamıyorum.<br />

Elbette Tidbeck’in edebiyat camiasında ortaya çıkışı göründüğü kadar aniden olmadı. Tidbeck on<br />

yıldır öyküler yayınlıyor ve burada yer alan öykülerin pek çoğu önce Vem är Arvid Pekon? kitabında<br />

toplanarak anadili İsveççede yayınlandı. Bu öykülerin bazılarının İngilizce tercümeleri, ABD ve<br />

Britanya’da yayınlanan dergilerde ve antolojilerde yer aldı. 2010’da, bu alanda güçlü birer kalem<br />

haline gelen yazarların uzun zamandır tecrübe sahası olan prestijli Clarion Yazarlar Atölyesi’ne<br />

katıldı. Tidbeck ayrıca, İsveç Yazarlar Fonu’ndan burs kazanan pek az fantazya yazarından biri. İlk<br />

romanı bu yıl İsveç’te yayınlandı.<br />

Yine de böylesi çarpıcı metinlerin aldatıcı bir şekilde incecik bir kitapta bulunmasında hayrete<br />

şayan bir durum var. Hararetli yoğunluğu ve ayrıksı duran mesafeli etkisiyle, Tidbeck’in eserleri<br />

zaman zaman James M. Tiptree Jr.’ı (Alice Sheldon) hatırlatıyor; özellikle de “Teyzeler” ve<br />

“Jagannath” Tiptree’nin klasik yaratık bilinci tasvirlerini (“Love is the Plan the Plan is Death”) akla<br />

getiriyor.<br />

Ama Tidbeck’in edebiyatı, Tiptree’ninkinden daha zengin ve duygulara çok daha fazla odaklanıyor.<br />

Bu hikâyelerin hepsinde olduğu gibi, açıklanamaz bir şeyler meydana geldiğinde bile okur Tidbeck’in<br />

karakterleriyle içten içe duygudaşlık kurabilir. Kaybetme, hayret veya melankoli, Hamlet’in de<br />

söylediği gibi, gökte ve yerde bizim düşüncemizde yarattığımızdan çok daha fazlası olduğuna dair<br />

derin kabullenişi asla bastırmıyor. “Augusta Prima” öyküsüne adını veren karakterin şu sorusunda<br />

olduğu gibi:<br />

“Bilmem gerek,” dedi Augusta. “Dünyanın doğası nedir?”

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!