03.04.2017 Views

zeplin-karin-tidbeck

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

etti.<br />

Hap en yakındakine gidip parmağıyla dürttü. Delik açıldı ve Rak duvarın içinde soldan sağa uzanan<br />

bir tüpün içine baktı. İçeriden bir yerden gelen hafif bir homurdanma sesi duyuluyordu. Güçlü<br />

kuvvetli bir işçi, boşluğu duvardan duvara doldurup emekleyerek geçti. Açık kapağa bakmak için<br />

duraksamadı.<br />

“O bir Bacak işçisi,” dedi Hap. Kapağı kapattı ve gerindi.<br />

“Hiç dışarı çıkıyorlar mı?” dedi Rak.<br />

“Sadece öldüklerinde. Böylece onları motora koyabiliyoruz. Şimdi. Sohbet bitti. Oradan<br />

başlıyorsun.” Hap, Rak’ı odanın sonuna doğru yönlendirdi. “Kolay iş.”<br />

Rak, kas ve yağ toplayarak büyüdü. Karın’daki on iki işçiden biriydi. Vardiyalı olarak çalışıp<br />

uyuyorlardı. İşçiler yorulana dek çalışıyor, sonra yemek yiyor, orada her kim varsa onun yanındaki<br />

oyuğa kıvrılıp uyuyordu. Rak, Anne’nin bağırsaklarını yoğururken, valfleri çevirirken söylenen işyeri<br />

marşlarını öğrendi. Koroyu genellikle yaşı en büyük işçi, Poi adındaki devasa bir dişi yönetiyordu.<br />

Anne’nin halklarını nasıl kurtardığına dair öykülerin şarkılarıydı bunlar. O’nun görkemli bedeninin<br />

kısımlarına, sayısız bacağının hareketlerine dair şarkılar söylüyorlardı.<br />

Rak bir defasında, ter ve yağ kokusuna bürünmüş halde Hap’ın yanına kıvrılarak, “Anne’nin<br />

dışında ne var?” diye sordu.<br />

“Anne’nin bizi kurtardığı o korkunç yer,” diye mırıldandı Hap. “Hadi uyu.”<br />

“Sen orayı gördün mü?”<br />

Hap alaycı biçimde güldü. “Hayır, istemiyorum da. Sen de istemezsin. Artık sus.”<br />

Rak, Anne’nin bedeninin dışında nasıl bir dünya olabileceğini düşünerek gözlerini kapattı; ama tek<br />

hayal edebildiği karanlıktı. Bu düşünceyle sırtında bir ürperti hissetti. Sürünerek Hap’a daha fazla<br />

yaklaştı, onun sırtının arkasına yerleşti.<br />

İş yükü asla sabit değildi. Anne’nin nereye gittiği ve ne yediğine bağlıydı. Çok yediği zamanlar,<br />

sıkı çalışmak anlamına geliyordu; bağırsak hareketleri motoru yemekle dolup taşıyordu. Ama böyle<br />

zamanlarda dişiler de iyi yiyordu; Anne’nin duvarlarını kaplayan mukus yoğun ve kokulu oluyordu,<br />

Rak da iyice yağ bağlamıştı. Ardından Anne yaşamına devam ediyor ve yemek daha az oluyordu,<br />

Bağırsakları inceliyor ve mukus kuruyup topaklanıyordu. İşçiler yavaşlıyor, daha fazla uyuyor ve bu<br />

kez bekliyorlardı. Ne kadar yiyecek olursa olsun, Rak yine de büyümesini sürdürdü, ta ki kafasını<br />

kaldırıp, diğerleriyle karşılaştırılınca artık çok da küçük olmadığını fark edene dek.<br />

Poi uykusunda öldü. Rak, onun soğuyan bedeninin yanında uyandı, Poi’nin nefes almaması kafasını<br />

karıştırdı. Hap’ın onun öldüğünü açıklaması gerekti. Rak daha önce hiç ölü birini görmemişti. Poi<br />

orada öylece yatıyordu, bedeni ıstırabının izleriyle dolmuştu, derisi iskeletinden sarkıyordu.<br />

İşçiler Poi’yi, odanın tepesine yakın bir büzgen kasa taşıdı ve onu Anne’nin bağırsaklarına attı.<br />

Sırayla yoğurarak cesedi Anne’nin etinden geçirdiler, Poi tamamen tükenene dek, tümsek ağır ağır<br />

küçüldü.<br />

“Çocuk yuvasına git, Rak,” dedi Hap. “Yeni bir işçi getir.”

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!