03.04.2017 Views

zeplin-karin-tidbeck

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

ağmen Azalea onu hizmetine almakta ısrar etmişti. Oğlan Augusta’ya gözlerini dikip bakma cesareti<br />

göstererek odanın ortasında durdu. Kadın elinin tersiyle ona bir tokat patlattı. Oğlan geriye doğru<br />

sendeleyip bakışlarını yere çevirdi. Yatağa doğru yürüdü ve giysilerini çıkarmaya başladı.<br />

“Hayır, şimdi değil,” dedi Augusta.<br />

Oğlan, ceketinin düğmelerini yarıya kadar açmışken durdu. Augusta ona küçük madalyonu fırlattı.<br />

“Bana bunun ne olduğunu söyle,” dedi.<br />

“Bilmiyor musun?” diye yanıtladı oğlan.<br />

Augusta ona bir tokat daha attı.<br />

“Bana bunun ne olduğunu söyle,” diye tekrarladı.<br />

Oğlan burnunu çekti.<br />

“Bu bir saat.”<br />

“Peki, saat ne işe yarar?”<br />

“Zamanı ölçer.”<br />

Saatin farklı kısımlarını gösterip onların işlevlerini açıkladı. Çubuklara ibre deniyordu ve zamana<br />

ayak uydurarak kadranda birbirlerini kovalayıp duruyorlardı. Kadran, zamanın nerede olduğunu<br />

gösteriyordu. Bu, Augusta’nın şiddetle ürpermesine neden oldu. Zaman tiksindirici bir şeydi, insani<br />

bir şey. Buraya ait değildi. Eti çürüten, rüyaları solduran güçtü o. Bahçelerin, zamanın kavrayışından<br />

uzakta, daimi bir alacakaranlıkta olması gerekiyordu; güneş ufkun hemen altındayken, ay ağaçların<br />

üstünde pırıl pırıl parlarken. Augusta oğlana şu kadarını söyledi:<br />

“Zaman burada geçmez. Böyle olmaz, bizim için olmaz.”<br />

Oğlan madalyonun yanındaki küçük düğmeyi çevirdi ve uzun ibre yeniden hareket etmeye başladı.<br />

“Ama bakın,” dedi. “İbreler şimdi hareket ediyor. Zaman şimdi geçiyor.”<br />

“Peki bu zamanın nasıl geçtiğini biliyor mu? Zamanı ölçüyor mu yoksa sadece ilerleyip buna da<br />

zaman mı diyor?”<br />

Peri-çocuk yine gözlerini dikip ona baktı.<br />

“Zaman zamandır,” dedi.<br />

Augusta onu göndermeden önce dilini kesip attı. Azalea çok kızacaktı ama bunu yapmak gerekliydi.<br />

Tekrar yatağına uzandı ama uykuya dalacak gibi görünmüyordu. Saatin ibreleri nasıl hareket<br />

edebiliyordu. Güneş doğup batmıyordu. Bunun anlamı zamanın burada sabit kalması değil miydi? Bu<br />

bilinen bir gerçekti. İnsan ne zaman uyanırsa uyansın, öncekiyle hep aynı gündü.<br />

Yazı masasına oturdu, kâğıda bir şeyler çiziktirdi. Bunu yapmak kafasının biraz sakinleşmesini<br />

sağladı. Daha sonra küçük bir gelincik şarabı şişesi açtı ve tekrar uykuya dalana dek içti.<br />

Augusta uyandığında, uşağı eli kolu giysi dolu ve dişlerinin arasına bir davetiye sıkıştırmış halde<br />

kapıyı tırmalıyordu. Bu bir kroket davetiydi. Augusta, hatırlaması gereken bir şeyler olduğuna dair<br />

belli belirsiz bir hisle, uşağın onu giydirip pudralamasına izin verdi.<br />

Kafasının arkasında bir şişlik ve korkunç bir baş ağrısıyla döndü. Olağanüstü bir oyun olmuştu.<br />

Tıka basa yemek yenmişti, Walpurgis yeni bir dans sergilemişti ve ikizler de –duygusal olarak–

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!