ParadoksDimostenis Yağcıoğludimostenis@rocketmail.comKutsallaştırılmış veya İdealize Edilmiş GeçmişinDaha İyi Bir Geleceğe Engel OlmasıBu yazımda felsefi, ama çok önemli pratik sonuçlarıolan, bir konuyu tartışmaya açmak istiyorum.Eğer mümkün olan en başarılı dönemin,ulaşılabilecek en mükemmel düzenin, geçmişte yaşandığınainanıyorsak, ilerleyip gelişebilir miyiz?Nâzım Hikmet, en sevdiğim şiirlerinden birindeşöyle der:En güzel deniz:henüz gidilmemiş olandır.En güzel çocuk:henüz büyümedi.En güzel günlerimiz:henüz yaşamadıklarımız.Ve sana söylemek istediğim en güzel söz:henüz söylememiş olduğum sözdür... 1Hapiste ve kötü şartlar altında yazılmış bu mısralarsadece şairin iyimserliğini ifade etmez, onunkendi potansiyeline ne kadar inandığını da gösterir.Eğer Nâzım en güzel günlerinin geçmişte kaldığına,artık bundan sonra öyle günler yaşayamayacağına,veya bundan sonra söyleyeceği hiçbir sözün geçmiştesöylediklerinden daha güzel olamayacağına inansaydı,böyle bir inançla hareket etseydi, hayatınıngeri kalan bölümünde aynı büyüklükte ve önemdebir şair olabilir miydi? Bence olamazdı.Oysa toplumların çoğunda ve hayatın birçokalanında “altın çağımızı, en parlak, en mükemmeldönemimizi geçmişte yaşadık” inancı hem çok yaygın,hem de toplumu birarada tutan temel inanç vefikirler sisteminin (mesela çeşitli milliyetçiliklerin)temel unsurlarından birini teşkil ediyor. Milletler vedinî cemaatler, geçmişlerinden başarılarla dolu bellibir dönemi “altın çağ” olarak belirliyor. O dönemidealize ediliyor, kutsallaştırılıyor. Milletin veya dinîcemaatlerin günümüzde yaşayan bireylerine o altındönemdeki gibi davranmaları, o dönemin değerlerinegöre yaşamaları gerektiği aşılanıyor.Buna pekçok örnek vermek mümkün: MeselâTürkiye’de, hem Atatürkçü hem de İslamî kesimdeböyle yüceleştirilmiş birer “altın çağ” gözlemliyorum.Aynı durum Yunanistan’da Yunan milliyetçiliğiiçin de geçerli. Ben de aşağıda Yunan milliyetçiliğineve genel olarak Yunanlılık bilincine işlenmişbu “kutsallaştırılmış geçmiş” düşüncesini ve bununilerlemenin önüne çıkardığı engelleri incelemeyeçalışacağım.Yunan milliyetçiliği için altın çağ, hiç kuşkusuzAntik Yunan dönemidir. Başta Atina olmak üzere,eski Yunan şehir-devletlerinde ve daha sonra Makedonyave Helenistik dönemin krallıklarında, edebiyatta,tiyatroda, mimaride, genel olarak sanatın herçeşidinde, mühendislikte, askerlikte, denizcilikte,ticarette, bilimlerde, sporda, devlet yönetiminde vefelsefede çok önemli ve çok değerli başarılar eldeedilmiş, muhteşem eserler yaratılmıştır. Yunanlılarınuygarlığı o dönemdeki diğer büyük uygarlıklardan(Çin, Pers, Hint, Mısır, vs.) birçok alanda dahaileri bir düzeye ulaşmıştı.18 <strong>Azınlık</strong>ça
Eski Yunanlılar o dönemde genel olarak ilerlemeyeinanıyorlardı. Yani yaratmış olduklarındandaha büyük ve daha güzel eserlerin yaratılabileceğine,ulaşmış oldukları düzeyden daha ileriye gidebileceklerineinanıyorlardı.Oysa 19. yüzyılda inşa edilmiş Yunan milliyetçiliği,Antik Yunan dönemini idealize etti, kutsallaştırdı.Yunan halkına “atalarımız yapılması mümkünolanın en iyisini yaptılar, başarılması mümkün olanınen iyisini başardılar” fikri aşılandı. Bu düşünceöylesine içselleştirildi ki, biri meselâ “Parthenon’dandaha güzel ve görkemli binalar inşa edilebilir ve edilmiştir,Aristo ve Eflatun’unkinden daha iyi, dahaesaslı fikirler savunulabilir ve savunulmuştur, Eshilos,Sofokles ve Evripides’in trajedilerinden dahaiyi trajediler yazılabilir ve yazılmıştır, Atina’nın demokrasisindendaha iyi ve daha özgür bir sistemgeliştirilebilir ve geliştirilmiştir, Hipokrat’ınkindendaha iyi tedaviler bulunabilir ve bulunmuştur” derse,Yunanlıların çoğu bunu küfür ve hakaret olarakalgılar, büyük tepki gösterir.Eğer mümkün olabilecek en büyük başarılarıngeçmişteki bir altın çağda elde edildiğine inanıyorsam,o dönemi inceler ve o yıllarda yaşamış insanlara,en azından değer ve davranışlar açısından benzemeyeçalışırım. O insanları ve yaptıklarını taklitetmeye çalışırım. Ama taklit, orijinalinden her zamandaha düşük kalitelidir, daha değersizdir.O dönemdeki düzeyi aşamam, zaten aşabileceğimede inanmam. Ama o zaman da gelişemem,ilerleyemem. Çünkü ancak yapılmış ve başarılmışolandan daha iyisinin yaparsam ilerleyebilirim. Sonuçtaidealize ettiğim düzeyin birkaç adım gerisindeyerimde sayarım.Günümüz Yunanistan’ının eski Yunanistan’la,diyelim M.Ö. 5. yüzyıldaki Yunanistan’la, karşılaştırdığımızdaşunları görürüz. Şimdiki Yunanlılarherşeyden önce daha özgür yaşıyorlar (özellikle kadınlarve çeşitli “öteki” kategorilerinde bulunanlar);daha uzun yaşıyorlar; dış dünyaya daha açıklar;daha iyi tedavi imkânlarına sahipler; eski Yunanlılarınancak hayal edebilecekleri teknolojiler kullanıyorlar;Yunanlıların şimdiki aydınları ve entellektüellerieski Yunan’ın okumuş kesiminden dahafazla kitap okuyorlar, daha fazla bilgiye sahipler;ve modern Yunanlıların ortalama gelir seviyesi çokdaha yüksek. Bütün bunlar büyük bir ilerleme vegelişmenin gerçekleşmiş olduğunu gösteriyor.Peki bunu modern Yunanlılar mı başardı? Hayır,teknolojide, bilimlerde, fikirlerde, ekonomidekibütün gelişmeler dışarıdan, başka ülkelerden, ithaledildi. Modern Yunanlılar’ın bu gelişmelere katkısımaalesef asgari düzeyde kaldı.Bütün gelişmeler, başka ülkelerde “geçmiştekibaşarılar ne kadar büyük olursa olsun, biz daha iyisiniyapabiliriz ve yapmalıyız” inancıyla çalışan veüreten insanlar ve kurumlar sayesinde gerçekleşti.Eski Yunanlılar kendi dönemlerinin en ileri uygarlıkdüzeyine ulaşmışken, modern Yunanlılar günümüzdeteknoloji ve bilimlerdeki, fikir dünyasındakigelişmeleri genellikle geriden takip ediyorlar.Gelişmiş ve gelişmekte olan toplumlar arasında biryerde sıkışmış durumdalar.Yunan milliyetçileri eski Yunan dönemini kutsallaştırarakmodern Yunanlılara bir gurur ve üstünlükduygusu aşılamak istediler ve bunda büyükölçüde başarılı oldular. Ama bu kutsallaştırmanınbir sonucu “en güzel günlerimiz geçmişte yaşandı”inancının da yerleşmesiydi. “Atalarımızın başarılarınıtaklit edebiliriz, onları örnek almalıyız, amaonları aşamayız” kanaati ise modern Yunanistan’ınözellikle teknolojide, bilimlerde, sanatta, fikir dünyasındagelişmesini zorlaştıran psikolojik bir engelteşkil etti. Etmeye de devam ediyor.Yunanistan’da, ama sadece burada değil, her ülkede,hatta her cemaatte, her insan topluluğunda“kutsallaştırılmış geçmiş” inancına rakip olacak,belki de onun yerini alacak, parlak ve güzel bir geleceğeyönelik bir vizyona veya vizyonlara ihtiyaç olduğunudüşünüyorum. Daha güzel günler yaşamakistiyorsak, en önce böyle güzel günleri yaşayabileceğimize,böyle güzel günleri yaşamamızı sağlayacakgelişmeyi ve ilerlemeyi gerçekleştirmeye muktedirolduğumuza inanmamız lâzım.***1. Piraye için yazılmış saat 21-22 şiirleri / 24 Eylül 1945.<strong>Azınlık</strong>ça 19