muhammed abid el-cabiri'nin eserlerinde din ... - DüÅünce Tarihi
muhammed abid el-cabiri'nin eserlerinde din ... - DüÅünce Tarihi
muhammed abid el-cabiri'nin eserlerinde din ... - DüÅünce Tarihi
Create successful ePaper yourself
Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.
kendilerine öğrettiklerini söyleyerek suçlarken böyle bir durumdaydı. Çünkü o, büyük<br />
ihtimalle Kur’an Arapça’sıyla değil bedevi Arapça’sıyla düşünüyordu.<br />
Fıkhın İslam Medeniyeti’ndeki yeri açısından Cabiri, şu yargısını ifade eder: “Nasıl ki<br />
Yunan Medeniyeti denilince F<strong>el</strong>sefe Medeniyeti, Çağdaş Avrupa Medeniyeti denilince Bilim<br />
ve Teknoloji Medeniyeti anlaşılıyorsa Arap-İslami Medeniyeti denilince de sonuçlarından biri<br />
olarak, ona Fıkıh Medeniyeti denmesi yerinde olacaktır”. Çünkü bu, bütün Müslümanların<br />
düşünce dünyalarını derinden etkilemesi nedeniyledir. Bu noktada fıkıh, Müslümanların<br />
sadece bireys<strong>el</strong> ve toplumsal ilişkilerini düzenlemekle kalmamış aynı zamanda onların<br />
düşünme dünyalarını da b<strong>el</strong>irlemiştir. 63<br />
Fıkıh, bir çok ilim dalının buluştuğu ortak bir zemin olmuştur ki bu durum, gerek<br />
Tedvin asrının öncesinde gerekse de sonrasında kendisini göstermiştir. Bu noktada Cabiri,<br />
Hamilton Gibb’in “Fıkıh, İslam toplumunun ilk üç asrındaki enerjisini, benzersiz bir oranda<br />
kendi kullanımı altına almıştır. Zira fıkıh sahasına katkıda bulunanlar sadece k<strong>el</strong>amcılar,<br />
hadisçiler ve idareciler olmamıştır. Bilakis dil bilimciler, tarihçiler ve edebiyatçılar da hukuki<br />
tartışmalara ve t<strong>el</strong>iflere katkıda bulunmuşlardır. Sonuç olarak hukuk, başka hiçbir milletin<br />
hayat ve düşüncesine, İslam toplumunun ilk yıllarındaki kadar derinden ve güçlü bir şekilde<br />
girmemiştir.” tespitini nakletmektedir. 64<br />
Cabiri, fıkhın şöyle bir öneminin daha olduğunu b<strong>el</strong>irtir: Fıkıh, ken<strong>din</strong>den önceki<br />
bütün hukuki sistemleri silmiştir. Dolayısıyla diğer alanlarda ortaya çıkan eski-yeni çatışması<br />
çıkmamıştır. Bu da fıkhın tamamen İslami olduğunu göstermektedir. 65 Cabiri’nin bu yargıya<br />
varmasında, İslam’dan önceki Arap toplumunda tam anlamıyla bir devlet ve sistematik hukuk<br />
ve g<strong>el</strong>eneklerinin olmayışı göz önünde bulundurulmalıdır. Zira Araplar, bu noktadaki<br />
yapılanmayı İslam’la kazanmışlardır.<br />
F<strong>el</strong>sefe için mantık ne ise fıkıh için de metodoloji odur. Buna binaen fıkhın görevi<br />
toplum için yasa koymak ise onun metodolojisi olan usulün de görevi, akıl için yasa<br />
koymaktır. Bu bağlamda fıkıh usulü sadece hukuki akıl için değil aynı zamanda Arap kültürü<br />
çerçevesinde Arap aklı için de yasa koymuştur. Bu konu düzleminde olaya bakıldığında,<br />
tedvin asrında iki anlayışın ortaya çıktığı görülmektedir. Bunlar; nasscılık ve reycilik<br />
63 <strong>el</strong>-Cabiri, Tekvin, s. 96<br />
64 <strong>el</strong>-Cabiri, a.g.e., s. 97<br />
65 <strong>el</strong>-Cabiri, a.g.e., s. 97