16.11.2012 Views

İçindekiler - İlahiyat Fakültesi - Marmara Üniversitesi

İçindekiler - İlahiyat Fakültesi - Marmara Üniversitesi

İçindekiler - İlahiyat Fakültesi - Marmara Üniversitesi

SHOW MORE
SHOW LESS

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

İrfânî Yorum ve Şâirin Niyeti 115<br />

Gazzâlî İhyâ’da semâ konusunu, “semâ’ın hakikati” ve “semâ’ın edeb ve tesirleri”<br />

başlıkları altında inceler. “Semâ’ın hakikati” başlığında, öncelikle semâ’ın<br />

hükmünü farklı mezhepler ve meşrebler açısından ele alarak görüşleri detaylı<br />

olarak serdeder. İkinci olarak da semâ’ın mübah olduğunu delillendirmeye<br />

çalışır. 11<br />

Semâ, hem şiir hem de bu şiirlerin müzik eşliğinde okunmasını/dinlenmesini,<br />

raksı ve akabinde de vecdi içeren bir konudur. Dolayısıyla semâ, hem fıhkî hem<br />

de diğer açılardan, müzik, şiir ve raks konusunun genellikle birlikte ele alındığı<br />

bir meseledir. Bu üçünü birleştiren ana unsurların ne olduğunu araştırdığımızda<br />

da özellikle semâ ve şiire karşı çıkanların bunların her birinin oyun ve eğlence<br />

olmaları, kişiyi etkileyerek kontrol dışı davranışlara sebep olabilmeleri, semâ<br />

meclislerinde okunan şiirlerde kadın güzelliğine ve harâbâta ilişkin ibare ve<br />

kelimelerin bulunması olduğunu görürüz.<br />

Semâ meselesi, tarihsel olarak tasavvuf ve şiir arasında kurulabilecek ilk bağlardan<br />

biridir. Zira sûfilerin, hal ve tecrübelerini dile getirmek için şiir söylemelerinin<br />

yaygınlaşmasından önce ortaya çıkan semâ meclislerinde, daha önce yazılmış<br />

dünyevi aşk ve harâbât şiirlerini okumayı tercih ettiklerini görürüz. Bazı<br />

araştırmacılar, bu şiirlerdeki temsilerin, başlangıçta tasavvufî ifadeler olmadığını<br />

ancak zamanla, bu temsillere tasavvufî bir içerik yüklendiğini söylemektedirler. 12<br />

Bu tesbiti daha sonra ayrıntılı olarak inceleyeceğiz.<br />

Semâ meclislerinde okunan şiirlerde geçen, mâşuka, bilhassa kadın güzelliğine<br />

ilişkin benzetmeler ve tasvirlerin yanı sıra, şarap, sarhoşluk ve sekr’e ilişkin<br />

ifadelerin, haram fiileri özendirmeleri suçlamasının, şiirin / müziğin haram mı<br />

helal mi olduğu tartışmalarının fıkhî sebeplerinden biri olduğuna şahit olmaktayız.<br />

Öyle ki sufilerin bir kısmının da buna karşı oldukları görülmektedir. Elimizdeki<br />

kaynaklara göre bu konuda ilk yazan kişinin Hucvîrî’dir. Hucvîrî, Keşfü’lmahcûb’un<br />

son bölümünde, “zülüf, kaş, göz” gibi mâşuka ilişkin tabirleri, -daha<br />

sonra Gazzâlî’nin yapacağı gibi - bunların şiirde kullanıldıklarını dikkate alarak<br />

ve şiirin de sufilerin semâ meclislerinde okudukları şeyler arasında yer alması<br />

bakımından söz konusu eder. O, semânın bir kısmının helâl olduğunu söylemesine<br />

rağmen, bu tür şiirlerin semâ meclislerinde okunmalarını tasvib etmeyerek<br />

haram olarak görür. Hucvîrî, o dönemde bir grup sûfînin “yüz, zülüf, ben, yanak”<br />

gibi tabirler ile ilgili yorumları hakkında bilgi vermez fakat onların bu kelimelerden<br />

özel şeyler anladıklarını imâ eder: “Bir kesim, şiirin tümünü helal sayarlar ve<br />

gece-gündüz gazel yahut zülüf ve beni tasvir eden şeyler dinlerler ve bu konuda<br />

birbirlerine delil getirirler.” Hucvîrî, bunları gerçek sûfîlerden saymaz ve hatta<br />

11<br />

Gazzâlî, İhyâ-u ulûmid’dîn (tahric: Ebu’l-Fazl Ziyaüddin Abdürrahim b. Hüseyin Iraki), Kahire<br />

tarihsiz, II, 1121- 1148.<br />

12<br />

Nasrullah Pürcevâdî, Can Esintisi (çev. Hicabi Kırlangıç), İstanbul 1998, s. 150.

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!