16.11.2012 Views

İçindekiler - İlahiyat Fakültesi - Marmara Üniversitesi

İçindekiler - İlahiyat Fakültesi - Marmara Üniversitesi

İçindekiler - İlahiyat Fakültesi - Marmara Üniversitesi

SHOW MORE
SHOW LESS

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

42 A. Cüneyd Köksal<br />

isimleri olduğunu söyleyenler vardır. Bu durumda, Debûsî’den itibaren Hanefî<br />

usûlcülerin benimsediği tarifte aklı tefsir eden nur ibaresinin, kuvvet anlamında<br />

akl bi’l-meleke olarak düşünülmesinde herhangi bir problem yoktur. Zira kuvvet,<br />

bir şeyin kendisi vasıtasıyla fâil veya münfail olduğu şeydir. 137<br />

* * *<br />

Makalenin başından beri söylenen görüşlerin, nakledilen analizlerin, hukukî,<br />

felsefî, psikolojik bakımdan vaadettiği yeni imkânlar var mıdır? Akıl ve mertebelerine<br />

dair bu fikrî birikimin, günümüzdeki önemi nedir? Yazdıkları arasında<br />

yaklaşık yarım asırlık bir zaman bulunan iki Osmanlı âliminin konuyla ilgili<br />

takındıkları iki farklı tavır, ikinci sorunun cevabı için bize bir ışık tutabilecek<br />

mahiyettedir. XIX. yüzyılın önemli ilim ve devlet adamlarından, Osmanlı Devleti’nin<br />

ilk maarif nâzırı Abdurrahman Sami Paşa, akıl mertebeleri hususunda<br />

klasik bir âlim ve düşünür gibi yazmaktadır:<br />

“… Avâlim-i cismâniye akıl ile idrak olunur umûrdandır. Ancak umûm üzere olmayub<br />

fıtrat-ı zekiyye ile mübeccel ve fezâyil-i ulûm-i nazariye ve ameliye ile<br />

müstekmel olan eshâb-ı akl bi’l-fi’le mahsusdur. Derk-i avâlim-i rûhaniye ise<br />

vâreste-i tasavvurât-ı imkâniye olub mertebe-i akl bi’l-fi’lden derece-i akl-ı müstefâda<br />

irtikā etmiş erbâb-ı nûr-i basîretin hâl ü şânıdır.” 138<br />

Dört mertebeli akıl nazariyesi, Bâbânzâde Ahmed Naim Efendi gibi XX. yüzyılın<br />

ilk yarısında yazan ve klasik felsefî birikimi değerli bulan bir Osmanlı âlim ve<br />

düşünürü için ise artık taraftarı kalmamış ve üzerinde durulması gerekmeyen bir<br />

düşünceden ibarettir:<br />

“…Kezâlik akl-ı heyûlânî, akl bi’l-meleke, akl bi’l-fiil, akl-ı müstefâd nâmlarıyla tafsil<br />

edilen ukûl-i erba‘a nazariyesinin de bugün taraftarı kalmadığı için bu bahsi de tez<br />

geçmek ihtiyacındayız.” 139<br />

Bâbânzâde dört mertebeli akıl anlayışının niçin taraftarı kalmadığını söylememektedir.<br />

Bunu belki onun devrinde yeni yeni gelişmeye başlayan modern<br />

psikolojinin, klasik felsefedeki nefs tasavvurundan ve bu tasavvurun dayandığı<br />

geleneksel düşünce tarzından bambaşka ve bunlarla esasta uyumsuz teoriler<br />

geliştirmiş ve Ahmed Naim Efendi’nin döneminde bu yeni teorilere henüz esaslı<br />

eleştiriler getirilmemiş olmasına bağlamak mümkündür. Ancak acaba hakikat<br />

yolculuğunda bir kemâl arayışının ifadesi sayılabilecek bu klasik nazariye, günümüz<br />

hukuk felsefesinin tartışılan meselelerinde yeniden aydınlatıcı bir işleve<br />

sahip olabilir mi? Bundan başka, en azından Aristo’ya kadar geri götürülebilecek<br />

137 İbn Emîr el-Hâc, et-Takrîr ve’t-tahbîr, II, 163-164.<br />

138 Abdurrahman Sami Paşa, Rumûzü’l-hikem, İstanbul 1287, 5-6.<br />

139 Fonsegrive, Georges L., İlmünnefs (trc. Bâbânzâde Ahmed Naim), s. 359 (Ahmed Naim’in<br />

dipnotu); İsmail Kara, Bir Felsefe Dili Kurmak, İstanbul 2001, s. 142.

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!