16.11.2012 Views

İçindekiler - İlahiyat Fakültesi - Marmara Üniversitesi

İçindekiler - İlahiyat Fakültesi - Marmara Üniversitesi

İçindekiler - İlahiyat Fakültesi - Marmara Üniversitesi

SHOW MORE
SHOW LESS

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

Hanefî Fıkıh Düşüncesinde Akıl Kavramı ve Dört Mertebeli Akıl Anlayışı 39<br />

Sadruşşeria, Hanefîlerin akıl tarifinde geçen “duyu algılarının sona erdiği noktada<br />

başlayan” ibaresini açıklarken, bu tarife göre duyuların idrakinin bir başlangıcı<br />

ve bir nihayeti olması gerektiğini, duyu algısının nihayet bulduğu noktada<br />

akletmenin başladığını ifade eder. Duyu algıları beş zâhirî duyudan birinde başlar,<br />

bâtınî duyularda nihayet bulur. Sadruşşeria duyu algısından akletmeye giden yolu<br />

şöyle açıklar:<br />

“Duyuların idrakinin başlangıcı, mahsüslerin beş [zâhirî] duyunun birinde irtisam<br />

etmesidir. Nihayeti ise mahsüslerin bâtınî duyularda irtisam etmesidir. Meşhur<br />

görüşe göre bâtınî duyular beş tanedir: 1. Hiss-i müşterek. Beynin ön tarafında yer<br />

alır, mahsüslerin suretleri bunda irtisam eder. 2. Sonra hayal gelir, bu hiss-i müşterekin<br />

deposudur. 3. Sonra vehim gelir, bu beynin arka tarafındadır, cüz’î mânalar<br />

bunda irtisam eder. 4. Bundan sonra hafıza gelir, bu da vehmin deposudur. 5. Sonra<br />

müfekkiredir ki beynin ortasındadır, her iki taraftan [hiss-i müşterek ve vehm]<br />

idrak edilenleri alır ve bunlar üzerinde tasarrufta bulunur, bunları birbiriyle terkip<br />

eder. Buna muhayyile de denir. Duyuların idrakinin nihâî aşaması budur. Bu tamam<br />

olduğunda insan nefsi müfekkireden bazı bilgileri çekip alır, bu ameliye ise<br />

nefsin, aklın aydınlatması vasıtasıyla tasarrufta bulunuşunun ilk aşamasıdır. Ve<br />

işte zikrettiğimiz üzere bu tasarrufun dört mertebesi vardır.” 121<br />

Sadruşşeria Hanefîlerin akıl tarifinde kastedilen aklın muhtemel olduğu<br />

mânaları analiz eder. Birinci ihtimale göre burada akıldan, bazı rivayetlerde ilk<br />

yaratılan şey olduğu ifade edilen cevherin kastedilmiş olması mümkündür. Böyle<br />

kabul edildiği takdirde “nur”dan murad “münevvir” (nurlandırıcı, aydınlatıcı)<br />

olur. Müellif bu yorumu pekiştirmek için Nur âyetindeki “Allah göklerin ve yerin<br />

nurudur” ibaresindeki nurun da böyle tefsir edildiğini belirtir. Teftâzânî, Sadruşşeria’nın<br />

bu yorumunu eleştirir ve şu cümleleri yazar: “Bu ihtimalin doğrudan ne<br />

kadar uzak olduğu kapalı değildir. Çünkü onlar [Hanefî meşayihi; Debûsî, Serahsî<br />

ve Pezdevî] aklı râvînin ve mükellefin sıfatı kılmışlar, daha sonra da bu<br />

şekilde tefsir etmişlerdir.” 122 Buna göre Teftâzânî, Hanefî usûlcülerin eserlerinde<br />

râvînin ve mükellefin sıfatı olması bakımından ele alınan aklın, kozmik bir<br />

cevher anlamında tevil edilmesinin mümkün olmadığını ifade etmiş olmaktadır.<br />

Kadı Burhaneddin Telvih üzerine kaleme aldığı haşiyesinde Teftâzânî’ye katılmamaktadır,<br />

zira Tavzih müellifinin akıl tarifine dair izahatı yalnız cevher yorumuna<br />

değil, bu cevherden taşan eser anlamına da şâmildir. Böyle olunca, sözkonusu<br />

cevherin eseri olan nurun hem râvînin, hem de mükellefin vasfı olarak<br />

kabul edilmesinde herhangi bir beis yoktur. 123 Teftâzânî de Sadruşşeria’nın<br />

muhtemel gördüğü ikinci anlamı, bu sözü edilen cevherden taşarak insan nefsini<br />

etkileyen eser anlamını uygun görmekte ve bu anlamı filozofların faal akıl anla-<br />

121 Sadruşşeria, Tavzih, II, 341-343.<br />

122 Tavzih-Telvih, II, 339.<br />

123 Kadı Burhaneddin, Tercîhu’t-Tavzîh: Emine Nurefşan Dinç, Kadı Burhaneddin’in Tercîhu’t-<br />

Tavzîh İsimli Eserinin Tahkiki ve Değerlendirilmesi (Doktora tezi), İstanbul 2009, s. 549.

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!