13.06.2015 Views

Mart 2011 - Sayı: 157 (4398 KB) - İzmir - İnşaat Mühendisleri Odası

Mart 2011 - Sayı: 157 (4398 KB) - İzmir - İnşaat Mühendisleri Odası

Mart 2011 - Sayı: 157 (4398 KB) - İzmir - İnşaat Mühendisleri Odası

SHOW MORE
SHOW LESS

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

Üyelerimizden<br />

8 MART DÜNYA EMEKÇİ KADINLAR GÜNÜ<br />

Latife DOĞAN<br />

İnşaat Mühendisi<br />

Üretimde makineleşme ve teknolojik gelişmelerle birlikte,<br />

emek hareketlerinin damgasını vurduğu 20. yüzyıl başlarında,<br />

endüstriyel olarak gelişmiş ülkelerde kadın sorunları<br />

ve eşitlik hakları gündeme gelmeye başlamıştı. Ücretli<br />

çalışma yaşamına girmeye başlayan kadınlar, çoğunlukla<br />

cinsiyete dayalı işbölümüne uygun işlerde, çalışma koşullarının<br />

kötü, ücretlerinse piyasanın altında olduğu alanlarda<br />

istihdam ediliyorlardı. Yaşamlarında meydana gelen<br />

değişiklikler, kadınları kendilerini kuşatan politik yasaklara<br />

karşı harekete geçirdi.<br />

1857’de New York’ta günlük 12 saat çalışma saatinin düşürülmesi,<br />

düşük ücretlerin düzeltilmesi ve daha iyi çalışma<br />

koşulları için yaklaşık 40.000 işçi greve başlıyordu. Polis<br />

tarafından fabrikaya kilitlenen ve çıkan yangından kaçamayan<br />

çoğu kadın 129 işçi vefat ederken 1908 yılında yine<br />

New York’ta yaklaşık 15.000 kadın daha kısa çalışma saati,<br />

daha iyi gelir ve oy hakkı için “Ekmek ve Gül” sloganıyla<br />

yürüyordu. Ekmek; yaşama güvencesini, karın tokluğunu<br />

temsil ederken gül; kaliteli yaşama hakkını simgeliyordu.<br />

1910 yılında ise Clara Zetkin isimli bir Alman sosyalist kadın,<br />

kadın Sosyalist Enternasyonalinde bir Dünya Kadınlar<br />

Günü olmasını öneriyor ve kabul ediliyordu.<br />

Dünya emekçi kadınlar gününün var olmasını sağlayan<br />

bu önemli kilometre taşlarına da bakarak denilebilir ki; 8<br />

<strong>Mart</strong> Dünya Emekçi Kadınlar Günü; kadınlar için insanca<br />

yaşama hakkını, eşit eğitim alma, eşit çalışma koşullarıyla<br />

eşit ücretler karşılığı çalışma haklarını talep ettikleri gündür.<br />

Emeğin yüceliğinin, kutsallığının, haklılığının ve sıra<br />

kadınlara gelince sömürünün nasıl katlandığının hatırlandığı,<br />

haykırıldığı gündür. Emekçi kadınların sömürüye-zulme<br />

karşı sınıfsal bir başkaldırısıdır.<br />

İlk çağlarda kas gücü nedeniyle hayatta kalma savaşını<br />

sırtlanan erkeğe, evde yemek yapıp çocuklarını büyüterek<br />

yardım eden kadının görevi ne yazık ki akıl çağının yaşandığı<br />

günümüz modern dünyasında da değişememiş, kadından<br />

beklentiler aynıyla baki kalmış, daha fazlasını talep<br />

etmesi önlenmeye çalışılmıştır. İnsanı bir özne olmaktan<br />

çıkarıp, bir meta haline getiren kapitalist düzenden, yani<br />

sermayenin hükümranlığından ne tek başına kadının, ne<br />

de tek başına erkeğin gerçek anlamda bir kurtuluş sağlayamayacağının<br />

bilinciyle kadınlar tarafından talep edilen;<br />

erkek egemenliğine karşı kadın egemenliği değil, sadece<br />

insanca eşit yaşama hakkıdır. Tıpkı Fransız Kadınların 1848<br />

Devrimi sırasında yayımladıkları 23-28 <strong>Mart</strong> 1848 tarihli La<br />

Voix des Femmes adlı kadın gazetesinde kendilerine erkekler<br />

tarafından yöneltilen ‘Ne istiyorsunuz? Ne yapmaya<br />

çalışıyorsunuz?’ sorusunu: ‘Biz, barışın ve doğruluğun<br />

hâkim olduğu yeni bir dünyayı sizinle birlikte yeniden<br />

kurmak istiyoruz; biz, her ruhta adalet ve her yürekte sevgi<br />

olsun istiyoruz.’ şeklinde cevaplamaları gibi.<br />

Fakat ne yazık ki geçen yüzyıllara rağmen bu anlayış oturamamıştır.<br />

Hala kadına karşı şiddet en yaygın, ancak en<br />

az cezalandırılan suçtur. Hala her yıl milyonlarca kadın<br />

ya doğar doğmaz ya da erkek kardeşleri veya babaları ile<br />

eşit derece gıda ve tıbbi yardım alamadığı için ölüyor. Her<br />

geçen yıl fuhuşa zorlanan, bunun için satılan kadın sayısı,<br />

cinsel kölelikten elde edilen kazançlar artıyor. Hala birçok<br />

kadın, kanser, sıtma, trafik kazaları ve savaşlardan daha<br />

çok, erkek şiddetinin sonucu hayatını kaybediyor veya<br />

sakatlanıyor.<br />

Başbakanlık Kadının Statüsü Genel Müdür Yardımcısı<br />

Leyla Coşkun yaptığı bir açıklamada, son 10 yılda Türkiye<br />

genelinde; evlenmiş kadınların yüzde 39`unun fiziksel<br />

şiddete, yüzde 15`inin cinsel, yüzde 42`sinin fiziksel veya<br />

cinsel, yüzde 44`ünün ise duygusal şiddete, lise ve üzeri<br />

eğitim almış her 10 kadından 3`ünün de fiziksel veya cinsel<br />

şiddete maruz kaldığını belirtmiştir. Görülmektedir ki;<br />

kadınların büyük bir çoğunluğu şiddeti yaşamakta ve eğitim<br />

veya sosyo-ekonomik durum gibi kriterlerin yüksek<br />

olması da kadının şiddetten korunmasını sağlayamamaktadır.<br />

Kadınlar, yüzyıllardır verdikleri mücadeleye rağmen<br />

hala varoluşlarını kabullendirmeye çalışmakta, insanca<br />

eşit yaşama kavgalarını devam ettirmek durumunda bırakılmaktadır.<br />

Doğuran, doyuran, çalışan, üreten, paylaşan yaşama anlam<br />

ve değer katan emekçi kadınların; sömürülmeye, ezilmeye,<br />

bedenleri üzerindeki kontrole, yoksullaştırılmaya,<br />

cinsel, fiziksel, duygusal, psikolojik, ekonomik her türlü<br />

erkek egemen şiddete hayır dediği evrensel günüdür 8<br />

<strong>Mart</strong> Dünya Emekçi Kadınlar Günü.<br />

46<br />

<strong>Mart</strong> <strong>2011</strong> - <strong>157</strong>

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!