25.04.2017 Views

J.R.R. Tolkien - Yüzüklerin Efendisi - İki Kule

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

88 iKi KULE<br />

Rüzgâr Batı 'doyken, yeşil ve serinken orman sarayları,<br />

Geri dön bana! Geri dön! Kabul et, en güzel ülke<br />

benimki!<br />

ENTHANIM: Yaz gelip ısıtınca dalındaki meyveyi, kahverengiye<br />

çalınca yemiş;<br />

Saman altın rengi, başaklar beyaz, hasat köye gelmiş; Bal<br />

dökülmüş, elma olgun, rüzgâr Batı'da da olsa Benim<br />

ülkem en güzeli, kalırım burada güneşin altında!<br />

ENT:<br />

Kış gelince hiç acımaz, katleder tepeyi, ormanı;<br />

Devrilir ağaf, yıldızsız gece yutar güneşsiz günü;<br />

Rüzgâr ölümcül Doğu'dan eser; bense acı yağmurun<br />

altında Seni ararım, sana seslenirim, geri<br />

dönerim sana!<br />

ENTHANIM: Kış gelip de şarkı susunca, çökünce karanlık sonunda;<br />

Çıplak dal kırılıp, işler bitip, ışık solduğunda; Ararım<br />

seni, beklerim seni, yollarımız rastlaşana dek<br />

yeniden: Düşeriz yollara birlikte, acı yağmur<br />

yağarken!<br />

BiRLiKTE: Batı 'ya ulaşan o yola düşeceğiz birlikte,<br />

Bir ülke bulacağız uzaklarda, gönüllerimizi huzura<br />

erdirmeye!"<br />

Ağaçsakal şarkısını bitirdi. "Böyie işte," dedi. "Tabii ki Elfçe bir şey:<br />

Lakayt, çabuk çabuk laflarla yüklü, hemencecik bitiveriyor. Ama hoş<br />

sayılır gene de. Lâkin vakitleri olsaydı, entler kendi adlarına daha çok<br />

şey söylerlerdi! Fakat şimdi ayağa kalkıp biraz uyuyacağım. Siz nerede<br />

durmayı arzuluyorsunuz?"<br />

"Biz uyumak için genellikle uzanırız," dedi Merry. "Durduğumuz<br />

yer bizim için uygun."<br />

"Uyumak için uzanır mısınız!"'dedi Ağaçsakal. "A, elbette öyle<br />

yaparsınız ya! Hm, hum: Unutuyordum: O şarkıyı söylemek zihnimi<br />

eskilere döndürdü; sanki genç emciklerle konuşuyormuşum gibi oldu.<br />

Pekâlâ, yatağa uzanabilirsiniz. Ben gidip damlaların altında duracağım,<br />

îyi geceler!"<br />

AĞAÇSAKAL<br />

89<br />

Merry ile Pippin yatağa tırmanarak yumuşak otlar arasına kıvnlıverdiler.<br />

Otlar taze, tatlı kokulu ve sıcaktı. Işıklar söndü, ağaçların<br />

ışıltısı soldu; fakat dışarıda kemerin altında yaşlı Ağaçsakal'ın, kollarını<br />

başının üzerine kaldırmış kıpırdamadan durduğunu görebiliyorlardı.<br />

Parlak yıldızlar gökyüzünden çıkarak, Ağaçsakal'ın parmaklarından,<br />

başından sıçrayarak ayaklarına yüzlerce gümüşsü damla halinde<br />

damlaya damlaya dökülmekte olan suyu aydınlattılar. Damlaların<br />

şıkırtısını dinleyen hobbitler uykuya daldı.<br />

Uyandıklarında güneşin büyük avluda ve iç bölmenin zemininde<br />

donuk donuk parladığını gördüler. Tepelerinde parça parça yüksek<br />

bulutlar doğudan gelen sen rüzgârla koşuyordu. Ağaçsakal ortalarda<br />

görünmüyordu; fakat Merry ile Pippin kemerin yanındaki havuzda yıkanırken<br />

onun ağaçlar arasındaki patikadan mırıldanıp şarkı söyleyerek<br />

geldiğini duydular.<br />

"Hu, no! Sabah-ı şerifler hayır olsun Merry, Pippin!" diye gümbürdedi<br />

onlan görünce. "Çok uyuyorsunuz. Bugün, daha şimdiden<br />

yüzlerce koca adım attım bile. Şimdi bir şeyler içip Entmeclisi'ne gideceğiz."<br />

Taş bir kavanozdan onlara iki kâse dolusu içecek verdi; fakat bu<br />

kez başka bir kavanoz kullandı. Tadı, bir gece öncekinin tadıyla aynı<br />

değildi: Daha topraksı, daha zengindi; daha besleyici, tabir caizse daha<br />

yiyeceksiydi. Hobbitler yatağın kenarına oturmuş içeceği içip, elf<br />

peksimetlerinin minik parçacıklarından çöplenirken (bunu acıktıklarından<br />

değil de, daha ziyade bir şeyler yemenin kahvaltının gerekli bir<br />

bölümü olduğunu düşündüklerinden yapıyorlardı); Ağaçsakal Entçe,<br />

Elfçe ya da başka bir yabancı dilde bir şeyler mırıldanarak ve gökyüzüne<br />

bakarak duruyordu.<br />

"Entmeclisi nerede?" diye sorma cesaretini gösterdi Pippin.<br />

"Hu, hı? Entmeclisi mi?" dedi Ağaçsakal dönerek. "Entmeclisi bir<br />

mekân değil, entlerin toplaşmasıdır - bu günlerde pek fazla yapılmıyor.<br />

Lâkin ben epey entin gelmeyi taahhüt etmesini sağladım. Her zaman<br />

buluştuğumuz mahalde buluşacağız: Gizlidere derler insanlar<br />

buraya. Bulunduğumuz yerin güneyinde bir yerlerde, öğleden önce<br />

orada olmamız lazım."<br />

Çok geçmeden yola koyuldular. Ağaçsakal, bir önceki gün yaptığı<br />

gibi hobbitleri kolunda taşıdı. Avlunun girişinde sağa dönüp, derenin<br />

üzerinden bir adım attı ve ağaçların daha seyrek olduğu, büyük devrik

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!