You also want an ePaper? Increase the reach of your titles
YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.
144 iKi KULE<br />
çek olursan bir gün, o zaman onun tüm hanımlar içinde en zarifi olduğunu<br />
kabulleneceksin, yoksa dostluğumuz biter."<br />
"Öyle olsun!" dedi Gömer. "Fakat o zamana kadar beni hoş gör ve<br />
bunun bir göstergesi olarak da benim atıma bin. Gandalf Yurt'un Hükümdarı<br />
ile başta olacak; ama atım Ateşayak ikimizi de yüklenir, eğer<br />
istersen."<br />
"Sana gerçekten teşekkür ederim," dedi Gimli çok memnun olarak.<br />
"Seve seve gelirim seninle, eğer arkadaşım Legolas da bizim yanımızda<br />
sürerse atını."<br />
"Dediğin gibi olacak," dedi korner. "Legolas solumda, Aragorn da<br />
sağımda; kimse cesaret edemeyecek önümüze çıkmaya!"<br />
"Gölgeyele nerede?" dedi Gandalf.<br />
"Otlakta keyfince koşuyor," diye cevap verdiler. "Hiç kimsenin<br />
kendisini ellemesine izin vermiyor, işte orada derenin sığlığında, söğütler<br />
arasında bir gölge gibi koşuyor."<br />
Gandalf ıslık çalarak atın adını yüksek sesle söyledi; hayvan uzakta<br />
başını sallayarak kişnedi ve dönerek bir ok gibi sahibine geldi.<br />
"Eğer Batı Yeli gözle görünür bir bedene bürünecek olsaydı, aynı<br />
böyle görünürdü," dedi korner koca at koşup arifin önünde dururken.<br />
"Armağan kendiliğinden verilmiş zaten görünüşe göre," dedi Th6-<br />
oden. "Ama duyun hepiniz! Burada, konuğum Gandalf in soyumuz devam<br />
ettiği sürece en bilge danışman, gezginler arasında en hoş karşılanacak<br />
kişi, Yurt'un beylerinden biri, Eorloğullan'nın bir komutanı olduğunu<br />
duyuruyorum; atların prensi Gölgeyele'yi de ona veriyorum."<br />
"Sana teşekkür ederim Th6oden Kral," dedi Gandalf. Sonra aniden<br />
gri pelerinini geriye aüp şapkasını kenara savurdu ve atın sırtına sıçradı.<br />
Ne miğfer, ne de zırh giyiyordu. Kar gibi saçları rüzgârda özgürce<br />
dalgalanıyor, beyaz giysileri güneş altında göz kamaştırıyordu.<br />
"Ak Süvari'ye iyi bakın!" diye haykırdı Aragorn ve herkes onun<br />
sözünü dinledi.<br />
"Kralımız ile Ak Süvari!" diye bağırdılar. "Seri Eorloğullan!"<br />
Borular öttü. Atlar gerildi ve kişnedi. Mızraklar, kalkanlar üzerinde<br />
takırdadı. Derken kral elini kaldırdı ve ani bir rüzgârın patlak vermesi<br />
gibi Rohan'ın son ordusu, yıldırım misali Batı'ya doğru sürdü atlarını.<br />
Düzlüğün çok ilersinde Eowyn, mızraklarının parıltısını görüyordu,<br />
kıpırdamadan, tek başına sessiz konağın kapılan önünde dururken.<br />
BÖLÜM VII<br />
MİĞFER DİBl<br />
Onlar Edoras'tan ayrılırken güneş Batı'ya yönelmeye başlamıştı bile;<br />
ışığı dalga dalga uzanan bütün Rohan çayırlarını altın rengine çevirip<br />
tam gözlerine geliyordu. Ak Dağlar'ın eteklerindeki tepelerde kuzeybatıya<br />
doğru uzanan, üzerinden çok gelinip gidilmiş bir yol vardı; onlar<br />
da bu yeşil topraklarda bir alçalan bir yükselen, minik ama hızlı<br />
nehirleri üzerinde bir sürü sığlık olan bu yolu takip ettiler, ileride<br />
uzaklarda, sağlarında Dumanlı Dağlar yükseliyordu; onlar ilerledikçe<br />
gitgide daha kararıyor, daha yükseliyorlardı. Güneş yavaş yavaş battı<br />
önlerinde. Ardından akşam geldi.<br />
Ordu yoluna devam etti. Onlan yönlendiren zorunluluktu. Geç<br />
varmaktan korktukları için ellerinden geldiğince hızla sürdüler atlarını;<br />
çok nadiren durdular. Hızlı ve dayanıklıydı Rohan'ın küheylanlan, ama<br />
aşılacak mesafe de çok uzundu. Kuş uçuşu kırk fersah kadar tutardı<br />
Edoras'tan, kralın adamlarının Saruman'ın ordularını oyalamayı<br />
başardığını umdukları Isen'in ırmak geçitlerine.<br />
Gece onlan sarmaladı. Sonunda konaklamak için durdular. Yaklaşık<br />
beş saattir at sürüyorlardı ve batıdaki çayırlarda epey ilerlemişlerdi, yine<br />
de yolculuklarının yansından fazlası önlerindeydi hâlâ. Büyük bir<br />
halka halinde, yıldızlı gök ve yükselmekte olan ay altında geçici<br />
ordugâhlannı kurdular. Hiç ateş yakmadılar çünkü olayların nasıl<br />
geliştiğinden emin değillerdi; ama etraflanna halka halinde atlı gözcüler<br />
diktiler; aynca öncüler ileriye giderek arazinin kıvnmlanndan<br />
gölgeler gibi geçti. Yavaş ilerleyen gece, hiçbir haber getirmeden ve<br />
hiçbir tehlike işareti göstermeden geçti. Tan vakti borular çaldı, bir<br />
saat içinde yola koyuldular.<br />
Tepelerinde henüz bulut yoktu ama savaşın ağırlığı havada hissediliyordu;<br />
yılın o mevsimi için hava sıcaktı. Doğan puslu güneşin ar-