27.12.2018 Views

MEHMET_SEVKET_EYGi_MAKALELERi_2005

Para İle Satılamaz. Ücretsizdir.

Para İle Satılamaz. Ücretsizdir.

SHOW MORE
SHOW LESS

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

Buzağılı ofiste yedi kişi konuşuyor. Suratsız herifler bunlar. Üzerlerinden nursuzluk akıyor.<br />

Bugünkü gündemin en önemli konusu Kocaeli yarımadasının İstanbul a yakın kısmının Şile<br />

ye kadar yapılaşmaya ve yerleşime açılması. Bu işte 100 milyarlarca dolar var. Ormanlar,<br />

çalılıklar, tarlalar, dağlar, vadiler açılacak, Altın Buzağı Teşkilatının üyeleri bir voli<br />

vuracaklar, bir voli vuracaklar ki, sormayın. Anlatırken gözlerinde şeytanî ışıltılar zuhur<br />

ediyor, yüz hatları gerginleşiyor. Yâranlar şimdiden o bölgede ucuz arazi kapmaya<br />

başlamışlar. Şakası yok bu işin, büyük kalkınma olacak. Türkiye nin yarı nüfusu buraya<br />

taşınacak. Doğu ve Güneydoğu Anadolu büsbütün boşalacak. Peki bu boşalan bölgeler ne<br />

olacak Oraya yerleşecek elbette bir nüfus bulunur. Zaten Ermeniler, "Doğu Anadolu ve<br />

Trabzon dan Kilikya ya (Adana) olan bölge bizimdir" demiyorlar mı .. Altın Buzağı Teşkilatı<br />

kodamanları, ağızlarından vurgun iştihasının akıttığı salyalarla konuşurken, herbirinin<br />

omuzlarındaki Kirâmen Kâtibîn melekleri yazıyor. Hayır defterlerine mi yazıyor, şer<br />

defterlerine mi Evet beyler yazılıyor, yazılıyor. Toplantınız gizli sanmayın sakın.<br />

Konuştuklarınızı yazan kâtipler var. Kilise açtırıyorsunuz, onlar yazıyor. Voli vuruyorsunuz<br />

onlar yazıyor, ihalelere fesat karıştırıyorsunuz onlar yazıyor. Malı götürüyorsunuz onlar<br />

yazıyor. Velhasıl bütün hıyanet ve habasetlerinizi yazıyor. Yazılmadık hiçbir şey<br />

bırakmıyorlar. İleride sol tarafınızdan verilecek defterleriniz dolmuş vaziyette. Yediğiniz<br />

bütün haramlar yazılıyor. Saçı bitmedik yetimlerin ağzı var dili yok değil mi Siz öyle sanın.<br />

Gözü yaşlı, cahil, hakkını savunamaz fakir kadının hakkını yiyorsunuz ve cezasız kalacağınızı<br />

sanıyorsunuz. Ne korkunç bir gaflet içindesiniz. Yaptıklarınız, hıyanet ve habasetleriniz, bu<br />

ülkeye bu halka bu devlete verdiğiniz zararlar bir bir yazılıyor, hep yazılıyor. Hiçbir şey<br />

unutulmuyor. Ey habîsler, ey uğursuzlar, ey şerirler, ey şakiler siz yarın nasıl hesap<br />

vereceksiniz<br />

BEŞİNCİ SAHNE<br />

DOĞUDA bir üniversitenin kampüsü. Bugün mezuniyet töreni yapılacak. Batıdaki bir<br />

şehirden yaşlı ve yüreği yanık bir anne bin zahmetle törene gelmiş. Evlâdının diploma alışını<br />

iftiharla, mutlulukla seyr etmek için. Annenin yüreği yanık. Çünkü birkaç yıl önce delikanlı<br />

bir oğlunu teroristlerle yapılan savaşta şehid vermiş. Yirmi yaşında ölmüş oğulcağızı, onu<br />

unutamıyor bir türlü. Tek tesellisi geride kalan çocukları. İşte bu kadın, üniversitenin<br />

kapısından içeri girerken sert bir ses ona "Hey kadın, dur bakalım! Başındaki eşarpla<br />

giremezsin buraya. Burası kutsal bilim, milim, uygarlık, aydınlanma, çağdaşlık ocağıdır.<br />

Başörtülü gericiler geçemez bu kapıdan. Kadıncağız şaşırıyor. Yavrumun diploma törenine<br />

gelmiştim... diye kekeliyor. Görevli "İlle de girmek istiyorsan, bu bilim, milim ve uygarlık<br />

tapınağına başını açarak gireceksin." Kadın büsbütün şaşırıyor. "Ben başımı dinî inançlarım<br />

dolayısıyla örtüyorum. Nasıl olur da beni içeriye sokmazsınız Buraya bin küsur kilometre<br />

uzaktan geldim... Bilim, milim ve uygarlık tapınağının sorumluları ve görevlilerinde<br />

merhamet yok. Kadını bütün yalvarmalarına rağmen içeriye almıyorlar. Kadın bir duvara<br />

yaslanıyor, ağlıyor... Bilimde uygarlıkta, çağdaşlıkta, Pembelikte acıma yoktur. Asla<br />

yumuşamıyorlar. Kadın bir kez daha yıkılıyor. Delikanlı oğulcağızının şehitlik haberini<br />

aldığında da böyle olmuştu. Kadın güçsüz, kadın âciz, kadın haklarını arayacak ve koruyacak<br />

imkânlara sahip değil. Kadın hem ağlıyor, hem ellerini açmış sessiz dua ediyor. Biz onun<br />

dualarını duymuyoruz ama bir Duyan var. O, dualara icabet eder. Mazlumların (zulme<br />

uğramışların) duaları ile O nun arasında bir perde ve engel yoktur...Kadın ağlıyor, kadın dua<br />

ediyor, kadının "Kıblegâh-ı Kibriya" olan yüreği çok yanık. Ne demişler: "Kıblegâh-ı<br />

Kibriyadır / Yıkma kalbin kimsenin..." Kadın sarsılıyor hıçkırıklarla. Bu kadın yabancı değil.<br />

Onun da Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olduğunu gösteren bir kartı var. Lâkin zâlimler ona<br />

acımıyorlar. Bilmiyorlar ki, acımayana acınmaz... Kadın ağlıyor. Gayb âleminde, kader<br />

oklarının yayları gerilmiş, vazifeliler o vaziyette bekliyor. Emir gelince oklar yaylarından<br />

boşalacak, kaza-yı mübrem yerine gelecek. Kaza-yı mübremi kimse durduramaz. Zalimler<br />

bunu bilmiyorlar. Onlar ne kadere inanır, ne kazaya. İnsanın maymundan türediğine,<br />

maddenin kadim olduğuna, varlıkların ve hayatın zarurî bir tesadüften doğduğuna inanırlar.<br />

Öldükten sonra mahşerde toplanmak yok, hesap yok kitap yok, ilâhî mahkeme yok, Cennet<br />

yok, Cehennem yok. Ne yaparsan bu dünyada yanında kalır zannediyorlar. Siz öyle sanın<br />

- 130 -

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!