27.12.2018 Views

MEHMET_SEVKET_EYGi_MAKALELERi_2005

Para İle Satılamaz. Ücretsizdir.

Para İle Satılamaz. Ücretsizdir.

SHOW MORE
SHOW LESS

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

Yine kaba sofunun biri ömründe hiç muşmula yememiş. Neymiş efendim, içinde alkol<br />

olabilirmiş... Sevsinler...<br />

Hanefî mezhebinde nebiz içmek câizdir. Diğer üç mezhepte değildir. Kaba sofular,<br />

hanefiyyülmezheb bir din kardeşleri nebiz içse kızılca kıyamet kopartırlar. Hakları var mıdır<br />

Öyle cemaatler var ki, kendi yayın organlarında (gazete, dergi, televizyon) İslâm Şeriatına,<br />

fıkha, İslâm ahlâkına tamamen zıt bin türlü seyyiat (kötülük, haram ve münker şey)<br />

sergilerler, vicdanları onlardan rahatsız olmaz, sonra bu muhteremler akıllarını şüpheli ve<br />

muhtelefün fih (ihtilâflı) bir hususa takarlar ve ortalığı velveleye verirler.<br />

A mübarekler! Siz, biraz ekşimiş ayran içip de sarhoş olmuş bir kişi gördünüz mü<br />

Hadîs-i şerif olup olmadığını kesin olarak bilmiyorum, "Hayrü l-umuri evsatüha" (İşlerin,<br />

şeylerin hayırlısı orta olanıdır) diye bir kuralı vardır dinimizin.<br />

Öyle kaba sofular var ki, geceleyin teheccüd namazı kılarken o kadar aşırı gidiyor ve<br />

yoruluyor ki, sabah namazı vaktinden önce derin bir uykuya dalıyor ve farz olan o namazı<br />

kılamıyor. Keşke yatıp uyuyup dinlenmiş olsaydı da sabah namazını kılabilseydi.<br />

Yine bazı sofular bilirim, bir müessesede çalışırlar, mesai saatlerinde abdest almak için<br />

haddinden fazla vakit harcarlar, namazı ve tesbihatı uzatırlar da uzatırlar. Ben patron olsam<br />

bu gibileri işten atarım. Namaz elbette kılınacak, lakin işverenin vaktini fazla harcamadan. İşi<br />

aksatmamak için abdestli gelmek veya abdesti öğle tatilinde almak gerekir.<br />

1969 ile 1974 yıllarında yurt dışındaydım. İstanbul da iki günlük gazete yayınlıyordum. O<br />

zaman bugünkü gibi cep telefonu yok. Muhaberatı mektupla, yazıyla hallediyordum. İstanbul<br />

da müessese müdürü İsmail bey dostuma bir talimatnâme göndermiş, gazetede herkes beş<br />

vakit namazı kılacak, hatta münferit kılmayacak, yakındaki Fuad Paşa Camii ne gidip<br />

cemaatle kılacak demiştim. Evet namaza taraftarım, kılınmasını isterim ama namazı bahane<br />

ederek, namazı ve abdesti uzatarak mesainin (çalışmaların) sekteye uğratılmasını kabul<br />

edemem. Müslüman ölçülü kişidir, orta yoldadır.<br />

Herif sofuluğu kimseye bırakmıyor, kendisinin veya mensubu bulunduğu dinî cemaatin<br />

başının son derece lüks, son derece pahalı, son derece masraflı, son derece gurur ve kibir<br />

verici şahane bir otomobili var. Hiçbir şeye yanmam da böyle otomobili olan bir kimsenin<br />

muşmalada veya limon kabuğunda alkol vardır, haramdır, aman aman, diye gürültü ve patırtı<br />

yapmasına yanarım.<br />

Müslüman halka karşı hüsn-i zan beslemelidir. Karşıdaki komşu balkona masa kurmuş,<br />

yemek yiyor (Ramazan dışında). Masanın üzerinde içi kırmızı bir sıvı bulunan bir şişe veya<br />

sürahi var. Arada bir bardağa doldurup içiyor. Terbiyeli, ahlâklı, iyi, olgun bir Müslüman bu<br />

şişe ve sürahi için ne der "Herhalde nar suyu veya kızılcık şerbetidir" der. Asla su-i zan etmez.<br />

"Bu herif mutlaka kırmızı şarap içiyordur" demez.<br />

islâm da tecessüs de yoktur, haramdır. Tecessüs demek halkın gizli hallerini araştırmak,<br />

casusluk yapmak demektir. Biz Müslümanlar ev dışına, sokağa, caddeye, meydana, toplum<br />

hayatına çıkan kötülük ve haramlarla, Şeriatın öngördüğü şekilde mücadele ederiz, emr-i<br />

mâruf ve nehy-i münker yaparız ama kimsenin kapısını dinlemeyiz, bacasını koklamayız.<br />

(Evine gizlice yabancı erkek alan bazı uygunsuz karılara eskiden "baskın" yapılırdı. Bu<br />

tecessüs sayılmaz. Çünkü evine erkek aldığı görülmektedir.)<br />

Müslümanın çeşitli tarifleri vardır. Bunlardan biri şudur: "Müslüman o kimsedir ki, kendi<br />

ayıplarını, kusurlarını, günahlarını görmekten ve onlara üzülmekten, başkalarının ayıplarını,<br />

kusurlarını, günahlarını göremez."<br />

Hazret-i Âişe annemize sormuşlar: "Resûlullah nasıl bir insandı, O nu bize anlatın" demişler.<br />

Şu cevabı vermiş: "O, Kur ân ahlâkının canlı, yaşayan şekli idi..."<br />

Müslüman, elinden geldiği kadar Resulullah ın ahlâkını taklid etmekle mükelleftir.<br />

- 316 -

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!