27.12.2018 Views

MEHMET_SEVKET_EYGi_MAKALELERi_2005

Para İle Satılamaz. Ücretsizdir.

Para İle Satılamaz. Ücretsizdir.

SHOW MORE
SHOW LESS

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

İstanbul da ve başka şehirlerimizde, aylandoz ağaçları da azimleriyle, sabırlarıyla yaşamak ve<br />

gelişmek için verdikleri mücadeleyle hepimize örnek olması gereken bitkilerdir. Onlar da<br />

duvarlarda, asfalt kenarlarında, taşların arasında filizlenirler, boy atarlar.<br />

Acaba bizde, asfalt bir yolun kenarında yetişen bir turp, Japonya da olduğu gibi milyonların<br />

heyecanlanmasına, ilgilenmesine yol açar mıydı Pek sanmıyorum. Japonlar da bizim gibi<br />

Asyalı, Doğulu bir halk ama onlarda başkalıklar var. Yukarıda anlattığım turp meselesi bu<br />

başkalıklardan ve farklılıklardan biridir.<br />

Bundan on küsur sene önce, Orta Anadolu ya bir Japon televizyon ekibi gelmiş, yaylalara<br />

çıkmış, kıyıda kenarda kalmış köylere uğramış; geleneksel halı ve kilim konusunda belgesel<br />

bir film hazırlıyorlarmış. Bir gün ıssız bir yerde sürülerini otlatan Ali isminde bir çobanla<br />

karşılaşmışlar. Japonların yanlarında tercümanlık yapan bir türkolog varmış, onun<br />

aracılığıyla Çoban Ali yle ayaküstü biraz yarenlik etmişler. Çoban onları, köye dönemediği<br />

gecelerde kaldığı mağara gibi bir yere götürmüş, ayran falan ikram etmiş, bir kere de köyünde<br />

onları ağırlamış. Japonlarla Çoban Ali nin dostluğu birkaç gün sürmüş, nihayet televizyon<br />

ekibinin oradan ayrılma günü gelmiş. Vedalaşmışlar, Çoban Ali onlara sarılmış, giderlerken<br />

el sallamış ve ağlamış. Japonların da yürekleri rikkate gelmiş, gözleri sulanmış.<br />

Orta Anadolu daki geleneksel Türk halı ve kilimciliğiyle ilgili dokümanter film gösterilirken,<br />

Çoban Ali ye de yer vermişler, gözyaşlı veda sahnesini de ekrana aksettirmişler. Bu filmi<br />

seyreden milyonlarca Japon çok heyecanlanmış, çok duygulanmış, çok ilgilenmiş ve bir kısmı<br />

ağlamış. Hattâ ne olmuş biliyor musunuz Seyircilerden bir kısmı, biz bu Çoban Ali yi yerinde<br />

görmek istiyoruz demişler, uzun bir yolculuktan sonra Kayseri ye gelip onun yaşadığı yaylaya<br />

çıkmışlar. Bu konu bizde, şimdi tam tarihini hatırlamıyorum, on yıl kadar önce Arena<br />

programında gösterilmişti.<br />

Bilmem biz Türklerle Japonlar arasındaki farkı bir nebzecik olsun anlatabildim mi<br />

Japonlar mı üstün, biz mi üstünüz Sadece bir taraf üstündür demeyeceğim, bizim de<br />

onlardan ileri ve üstün olduğumuz taraflar var. Üç günlük yarenlik sonunda, Japonları<br />

uğurlarken ağlayan Çoban Ali bu üstünlüklerimizden biridir.<br />

Çarşaflı Güzellik Kraliçesi<br />

BAŞÖRTÜSÜ konusunda birkaç yıldan beri ülkemizde bir bardak suda dehşetli fırtınalar<br />

kopartılıyor. Sanki Türkiye nin başka meselesi, sıkıntısı, derdi, krizi yokmuş gibi başımıza bir<br />

de başörtüsü buhranı çıkarttılar.<br />

Size yakın tarihimizle ilgili çok enteresan bir resimden bahsetmek istiyorum. Bu resim 1936<br />

da Paris te çekilmiş. Türkiye güzellik kraliçesi Feriha Tevfik e ait (o zaman soyadı yok.)<br />

Amerika ya, dünya güzellik kraliçesi seçimi için gidiyormuş... Başörtülü bir güzellik<br />

kraliçesi... Bizdeki bazı çağdaşlar, bu resmi görünce feleklerini şaşıracaklar.<br />

Bundan kırk yıl kadar önce Profesör Avram Galanti nin bir kitabında okumuştum, Türkiye de<br />

ilk defa bir güzellik kraliçesi seçileceği zaman Müslüman ve Türk kadınları bu işe<br />

yanaşmamışlar, cesaret eden çıkmamış. Şöyle bir çare bulunmuş: Bir Yahudi kadını, Türk ve<br />

Müslüman isim ve kimliğiyle bu uygarlık vazifesini yüklenmiş.<br />

Osmanlılar zamanında Müslüman kadınların tiyatrolarda aktrislik yapmaları, gazinolarda<br />

şarkı söylemeleri kesinlikle yasaktı. Bu gibi işleri Rum, Ermeni, Yahudi vatandaşlarımız<br />

yaparlardı.<br />

Halit Fahri Ozansoy bir yazısında, 1919 ile 1922 yılları arasında Kadıköy de bir tiyatro<br />

sahnesine, Müslüman bir Türk kadını çıkarıldığı için tiyatronun emniyet tarafından<br />

basıldığını ve müdürünün tutuklandığını anlatır.<br />

Cumhuriyetin ilk iki yılında Müslüman Türk erkeklerinin şapka giymeleri yasaktı. Selahattin<br />

Ertürk, "İki devrin perde arkası" adlı kitabında, İstanbul polisinin şapka giyen Türkleri<br />

tutukladığını, sonra Ankara dan gelen talimatla bunların serbest bırakıldığını anlatır.<br />

- 422 -

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!