Kentte Tüketmek ya da Kenti Tüketmek:Alışveriş Festivalleri Üzerine Bir DeğerlendirmeMeltem Al, Araş. Gör. ODTÜ Mimarlık Bölümüİstanbul’dan sonra <strong>Ankara</strong>’da da düzenleneceği omeşhur müşfik gülümsemeyle duyurulan alışverişfestivalinin –ya da uluslararası olmanın cazibesindenasla ödün vermeyen yerel yönetimin diliyle “shoppingfest”in- heyecanı, yerel ekonomiyi elinde tutankitleyi ve müttefiki sayılan reklam endüstrisinisarmış görünüyor. <strong>Ankara</strong> Büyükşehir Belediyesi,Kültür ve Turizm Bakanlığı, <strong>Ankara</strong> Valiliği ve SanayiOdaları tarafından desteklenen bu festival, ismininçağrıştırdığı, halkın bir araya gelmesini ve birtakımpaylaşımlarda bulunmasını sağlayacak kültürel biretkinlik olmaktan ziyade, yeni bir pazarlama taktiğiolarak halka sunuluyor.Özünü tüketim kültürünün ucu sonu belli olmayan,esnek ama bir o kadar da sürekli, ihtiyaç vezorunluluktan beslenen yapısından alan kapitalizm,tüketmenin verdiği hazzı tetikleyerek kendisine yenive temelde benzer olan kaleler yaratmaya devamediyor. Artık kurumsallaşan “festival” etkinliklerininde bu yeni kalelerden biri olduğu aşikâr. Üsteliktüketimin yüklendiği pejoratif anlamların “kentfestivali” adı altında kırılarak kentliyi, biraradalığa,eğlenmeye ve hep beraber tüketmeye çağırarakolumlanması da mümkün kılınıyor. Bu söylem inşası,yandaş medyanın tüketim aktivitesini ve bunaortam sağlayan alışveriş festivalini adeta yüceltendiliyle birlikte destek kazanıyor. Kent festivallerinin,yerli markaların tüketimini teşvik ederek yerelekonomiye katkı koyduğu vurgusu, ilkokullardakutlanan yerli malı haftalarının aşıladığı “yerli malıyurdun malı” naifliğinde bir yurtseverlik bilinciylesüsleniyor ve “tüketim yurttaşlığı” tanımına işaretediyor. Tüketmek, hele ki kent festivaline giderekyerli olanı tüketmek, haz verecek bir eylem olmasınınötesinde adeta kutsallığı öne çıkarılan bir zorunluluğadönüşüyor. Öte yandan bu festivallerin yurt dışındangelen turistlerin ilgisini çekmeyi hedeflediğine dairsöylenenler, kentliyi yabancı turistten evvel kendifestivaline sahip çıkmaya çağırıyor. Burada, festivalkelimesinin gülümseyen çehresinin farkında olmaktada fayda var. Zaman ve mekân baskısını daha kendiniisimlendirirken bile yok ettiğini hissettiren alışverişfestivali, üretilen malların görücüye çıktığı büyükalışveriş mağazalarının her zamanki kapanış saatlerinigeriye çekmeleri ve bu zaman dilimine özel “sürprizindirimler” uygulamalarıyla da kendisini doğruluyor. 1İlaveten, yılın sadece belirli günlerinde yapılmasıtasarlanan etkinlik –festival adını alma sebebi debundan kaynaklanıyor- her zaman katılınamayacak biraktivite olması sebebiyle de ayrı bir önem kazanıyor.Mevcut yerel iktidarların, mekânsal boyutunu zatenkurguladıkları tüketim “çılgınlığına”, daha çok vedaha çok tüketmeye, en son üretilene sahip olmayaçağırması, sürekliliği devam ettirebilmek adına meşrubir durum olarak sunuluyor. Dolayısıyla, tüketimnesnesinin bireyin toplum içerisindeki statüsünü vebu statünün işaret ettiği ekonomik gücü açık etmesi,bu “çılgınlığın” üreten ve üretileni renkli ve davetkârimajlarla pazarlayan kurumlar tarafından olumlayıcıbir sıfata dönüştürülmesini sağlıyor. 2Öte yandan “tüketim meşguliyetinin”, bireyi vetoplumu, erke tehdit niteliğindeki “aykırı” düşünmepratiğinden uzak tutacağını hatırlamakta fayda var.İktidar tarafından durmaksızın inşa edilen alışverişmekânlarının ve desteklenen tüketim eyleminin,kentin asıl sahiplerini; homojen olmayan topluluklarındilediğince “salınabileceği” kentsel mekândan,direnişin ve söz söylemenin görece daha özgür olduğusokaktan defettiği yorumunu yapmak da mümkün. 3Bu geri çekilişin yanı sıra, fiziksel olarak kentselmekânda görünürlüğünü devam ettiren birey de, artıksatın almayı başlı başına bir uğraş olarak benimsediğiiçin, 21. yüzyılın bir diğer afyonu kabul edilebilecektüketim aktivitesiyle zihnini uykuya yatırmayı tercih1 Gündüz, O. Kapitalizmin son keşfi: Alışverişfestivali. Nisan 18, <strong>2012</strong> tarihinde Mostar Aylık Kültürve Aktüalite Dergisi: http://mostar.com.tr/Detay.aspx?YaziID=779&Sayi=37 adresinden alındı2 Al, M. (2011). Delilik: Zalim Olanın Meşruiyet; CesurOlanın Direnme Mecrası. Arredamento Mimarlık, 97-100.3 Erdal, B. (2011). Başıbozuk: Kapitalist Kentin KültürÖznesi. Arredamento Mimarlık, 91-93.36 KENT VE ÜLKE GÜNDEMİ
ediyor. Bir diğer deyişle, mevcut sistem, üstyapıdayerleşmiş olan yaşam pratiklerini emin hamlelerletasfiye ettiği gibi, günlük yaşamdaki kültürel değerleride elinin tersiyle yıkmaya devam ediyor.Ortak temayülleri olan kentlilerin görünür olduğu vedaha da önemlisi bir takım paylaşımlarda bulunduğukentsel mekânlar, yerlerini adım başı açılan AVM’lereve onların samimiyetsiz olduğu oranda gösterişlidünyasına bırakıyor. Kent ve kentsel mekânlaözdeşleşen gezinme, keşfetme, gözlem yapmaaktiviteleri, AVM’lerin yalnızca “tekin” olanlaragülümsemekle birlikte, “onlardan olmayanı” da geriçevirmeyen dünyasında yeni birer anlam kazanıyor.Oyunun kuralları artık çok belirgin olmakla beraber,sorgusuz sualsiz onaylanmış oluyor. Birileri dahaçok çalıştırılıyor, birileri daha çok para kazanıyor,birileri daha çok tüketerek huzur buluyor ve birileri“tüketebileni” daha çok seyrediyor. Buraya kadarhep danışıklı dövüşülen bir oyun olarak bahsettiğimizve alanın da satanın da razı olduğu bir tabloymuşgibi görünen bu durum, bir önceki cümlede devurgulanmaya çalışıldığı üzere, bir takım dışlamalarıda içinde barındırıyor. Artık –az geldiği düşünülmüşolacak ki- AVM’lerin dışına da çıkması istenen tüketimaktivitesi kentsel mekânı tamamen ele geçirerek,yukarıda da sözü edilen, kenti betimleyen tüm sıfatlarıiçinde eritiyor. Mekan artık sadece üzerinden rantelde edenin ve bu ranta sebep teşkil eden tüketicininkullanımına açık hale geliyor. Kent; egemen ve güçlüolana tehdit oluşturanın, sesini olması gerektiğindenbir üst perdeye yükseltenin, hak talep edenin ve tümbunlardan bağımsız kabul edemeyeceğimiz bir şekilde“yoksun” olanın görünmez ellerle dışarı ötelendiği birortama dönüşüyor.(!) bulunduğu gerçeğini de göz ardı etmememizgerek. Esasen kentliye ait olan kent toprağını, rantelde etmek adına pazarlamanın ve üzerinde tüketimiteşvik eden mekanlar kurgulamanın bu hizmetlerdenen önemlisi olduğunu zaten biliyoruz. Kent toprağınaolan ilgiyi arttırmak için gösterilen çabanın yanı sırayerel ekonomiyi canlandırma gayretini de bir diğerhizmet olarak kabul etmemiz bekleniyor. Öyle kifestival alanına şehir içi ve şehir dışından gelmekisteyenler için ucuz ya da parasız ulaşım imkânlarısunulacağı aylar öncesinden duyuruluyor. Festivalsüresince ilgi çekmesi beklenen sanatçıların sahnealacağı büyük bir coşkuyla duyuruluyor. Sözün özü,aslında yönetim, kentli için elinden gelen her şeyi (!)yapıyor. Kapitalizmin tanıdık nasihati kentlerde bir kezdaha yankılanıyor:Alın verin ekonomiye can verin! ■Festivalin kente yeni bir vizyon önerdiği, bu vizyonönerisinin ise “alışveriş kenti” tahayyülüne vardığı birzeka pırıltısı zannedilerek halka duyuruluyor. Buradayerel yönetimin aslında kısa vadeli olmayan, birtaraftan geleceği de kurgulayan büyük hizmetlerde37