Create successful ePaper yourself
Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.
<strong>Life</strong> Magazin<br />
TİYATROCU ANNE BABA:<br />
FÜSUN & ALTAN ERBULAK<br />
Tiyatrocu bir anne ve babanın kızı olan<br />
Sevinç Erbulak, babası Altan Erbulak ve<br />
annesi Füsun Erbulak ile geçen zamanlarından<br />
ise büyük bir mutlulukla bahsediyor<br />
ve ne kadar şanslı olduğunu şu ifadelerle<br />
anlatıyor: “Küçükken oyuncu ve tanınmış<br />
ailelelerin çocuğu olduğunuzu çok anlamıyorsunuz.<br />
Zaten her anne baba, çocukları<br />
için en ünlü ve iyi anne babalardır. Fakat<br />
buna bir de toplumun kabul etmesi ve<br />
sevmesi eklenince mutlu oluyor ve biraz da<br />
şımarıyorsunuz. Tabi bu durum her zaman<br />
aynı şekilde devam etmiyor, siz de bir<br />
şeyleri öğreniyor ve normalleşme sürecine<br />
giriyorsunuz. 90’lı yıllarda televizyondaki<br />
sayılı yüzlerden biri olunca, o dönemde de<br />
ufak tefek şımarıklıklar oldu. Ardından başka<br />
türlü mücadeleler başladı. Ailemle aynı<br />
mücadeleyi sürdürdüğüm için sonraları o<br />
zamanları hep çok güzel anımsadım.”<br />
“BENİM BABAM BİR ÜLKE,<br />
HATTA GEZEGEN”<br />
Babası Altan Erbulak’ı çok erken yaşta<br />
kaybeden Sevinç Erbulak; “Babam artık<br />
gözümde bir ülke, hatta ülke küçük kalır,<br />
büyük bir gezegen. O göremedi benim<br />
oyunculuğu seçtiğimi ne yazık ki. Sadece<br />
bir kere sevgili Ali Poyrazoğlu beni sahneye<br />
itince, babamla aynı sahneyi paylaşma şansına<br />
erişebildim o kadar. Ama söyledikleri<br />
hep kaldı bende, o gezegenden hatırladıklarım<br />
olarak” diyerek, konuşmasına devam<br />
ediyor: “Şöyle demişti bir keresinde babam;<br />
‘Bizim mesleğimizi seçersen, yarın öbür gün<br />
çok güzel teklifler alacaksın. Bu tekliflerin<br />
bazıları çok görkemli, kışkırtıcı ve tahrik<br />
edici olacak. Ne olursa olsun eğer kalbinin<br />
atışını değiştirecek kadar seni heyecanlandırmıyorsa,<br />
yapacağın şey çok basit.<br />
O teklifi hiç almamış kabul edip, yoluna<br />
devam edeceksin.” Babam bana bunları<br />
söyleyeli 35 sene oldu. İnsan anımsamalar<br />
konusunda çok hain. Hep anımsadım ve<br />
yoluma öyle devam ettim. Yüz milyonlarca<br />
hayal kırıklığı, çok mutsuz olduğum projeler,<br />
ilişkiler, durumlar ve koşullar yaşadım.<br />
Fakat bu sözü hiç unutmadım.”<br />
“90’LI YILLAR GÖZ ALICI VE<br />
MUHTEŞEMDİ”<br />
“Haydi” diyorum, “Bu kez 90’lardan konuşalım.<br />
Ne güzel yıllardı değil mi? Televizyon<br />
hayatımıza yeni girmiş ve dönemin sıcacık<br />
dizilerinden birinde ‘Süper Baba’da sizinle<br />
tanışıyoruz.” Büyük bir özlemle anıyor Erbulak<br />
o yılları: “Muhteşem ve göz alıcı 90’lar.<br />
Burnumun direği sızlıyor o günleri hatırlayınca.<br />
Doksanlarda kapılarımızı kilitlemezdik,<br />
arabamızın kapısını akşam kilitlemeyi unuttuğumuzda<br />
panik halinde olmazdık. En fazla<br />
senden hoşlanan bir mahalleli, gül bırakmış<br />
olurdu arka koltuğa... Bunlar şimdi bitti.<br />
Bütün bu değişimler de televizyona, dizilerin<br />
senaryolarına yansıdı tabii. O yıllarda dünya<br />
ve hatta müzik, resim gibi üretimlerin hiçbiri<br />
kaba değildi. Belki teknolojinin de etkisiyle<br />
şimdilerde temas bitti. Sosyal medyalardan<br />
kalpli ‘like’ atmalar ve dürtmeler, dokunmanın<br />
yerini aldı. Hâlâ öğrencilerime mektup<br />
yazmayı anlatıyorum ve birine kızınca onu<br />
sosyal medyada engellemek yerine çağırıp<br />
konuşmanın daha doğru olduğunu... Televizyonda<br />
dizi yapmak, benim ekmek teknelerimden<br />
biri. Dünyada ne değiştiyse, ülkede<br />
ne değiştiyse, dizilerde ve dizi kurgularında,<br />
dertlerinde de o değişti.”<br />
HİSLERLE YAZILMIŞ BİR KİTAP:<br />
ARTIKARANMAYANLAR GEZEGENİ<br />
Sevinç Erbulak, üretimlerine bir yenisini<br />
ekleme yolunda, muazzam hayal gücü ve<br />
duyarlı iç sesini de yanına alarak ArtıkAranmayanlar<br />
Gezegeni’ni okuyucularla buluşturdu.<br />
Hem bir roman hem de birbirinden<br />
bağımsız öyküler olarak okunabilecek ArtıkAranmayanlar<br />
Gezegeni, okuru fantastik<br />
bir gezegende olduğu kadar bizim acımasız<br />
dünyamızda da bir gezintiye çıkarıyor. Bu<br />
kitapla yazma ediniminin hayatına girdiğini<br />
dile getiren Erbulak, <strong>Kadıköy</strong> <strong>Life</strong> Dergisi’ne<br />
şunları söylüyor: “Kitabım çok yeni, onunla<br />
beraber hiçbir şeyle mukayese edilemeyecek<br />
bir şey yaşıyorum. Bu nedenle şu an<br />
doyasıya o hissi yaşamak istiyorum. Yazma<br />
edinimi esasında hayatıma bu kitapla girdi,<br />
hissediyorum ki hiç çıkmayacak. Yazılanları<br />
detaylandırmama imkân yok ama genelde<br />
gece yazıldı. Yaşadığım ülkede bir şeyler<br />
oluyordu. Bunu dünyayla karşılaştırıp, işin<br />
içinden çıkamadığım zamanlarda yazıldı.<br />
Sonra işin içinden çıkabildiğim zamanlarda<br />
da yazıldı. Çok üzüldüğüm, çok mutlu olduğum<br />
için de yazıldı. Farklı hislerle yazıldı<br />
ama esasında hislerle yazıldı. Yazarken<br />
gerçekten insansız bir gezegen hayal ettim.”<br />
“İSTANBUL’UN TADINA<br />
ÇOK AZ VARABİLDİM”<br />
Yazar gibi anlatıyor Sevinç Erbulak. Her şeyi<br />
bu derece yaşarak ve hissederek anlatınca,<br />
İstanbul’u ve <strong>Kadıköy</strong>’ü sormadan<br />
geçemiyorum. “Ben size esasında hiçbir<br />
dönemin İstanbul’unu anlatamam <strong>Kadıköy</strong><br />
<strong>Life</strong> üzgünüm” diyor gülümseyerek ve<br />
başlıyor sebepleriyle anlatmaya: “İstanbul’da<br />
çalışmaya başladığım günden beri<br />
bir yerden başka bir yere yetişmeye çalışan,<br />
şehrin tadına çok az varabilen biriyim.<br />
Başka şehirleri İstanbul’u anlattığımdan<br />
daha iyi anlatabilirim, çünkü yaşayabiliyorum<br />
oralarda. İstanbul’da kendimi hep<br />
gelecek zamanla ilgili bir şeyler tasarlarken<br />
anımsıyorum. Gençlik yıllarında çalışmayan,<br />
şehre dokunan biriyle benim İstanbul’u<br />
anlatmam bir olmaz. İlle de bir şeyler söyle<br />
derseniz İstanbul benim için trafik demek,<br />
yozlaşan muhitler demek, üzgünüm ama<br />
menüleri Araplaşan kafeler demek...<br />
KADIKÖY, POLİTİK BİR<br />
MERKEZ HALİNE GELDİ<br />
Tabii kendime özgü muhitlerim de yok<br />
değil. <strong>Kadıköy</strong>, son on yılın en nefis sığınağı.<br />
Şehir Tiyatroları sahnelerinden birisi<br />
Haldun Taner orada mesela... Bu anlamda<br />
da benim için damar ve yaşam <strong>Kadıköy</strong>.<br />
Yemek keyfi, eğlence keyfi, gençliği, hele<br />
ki şu anda yozlaşan bir Avrupa Yakası<br />
sebebiyle fazlasıyla popüler oldu. Politik bir<br />
merkez haline gelmesini de es geçmeyelim<br />
tabii. Eski dönemlerin apolitikliğine karşı<br />
şu sıralarda dünyanın, yaşadığı ülkenin,<br />
toprağının, coğrafyasının değerini bilen bir<br />
kuşak atlarıyla geliyor. O güzel adamlar atlarıyla<br />
bir yere<br />
gittiler, çünkü<br />
çok yorgunlardı.<br />
Atları aldık<br />
onlardan ve<br />
İstanbul’da,<br />
özellikle<br />
<strong>Kadıköy</strong>’de<br />
dörtnala<br />
koşuyoruz.<br />
Umarım<br />
bir sonraki<br />
röportajımızı<br />
o güzel atlarla<br />
gelen çocukların<br />
kurduğu<br />
yeni bir medeniyette<br />
gerçekleştiririz.”<br />
<strong>Ocak</strong> & <strong>Şubat</strong> 2018 kadikoylife.com : 103