You also want an ePaper? Increase the reach of your titles
YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.
<strong>Life</strong> Magazin<br />
beyaz beyaz küçük çakıl taşları yer alırdı zemininde.<br />
Akşamları tango orkestraları çalar,<br />
annem ve babam bizleri alıp giderdi. Onlar<br />
dansa kalkar, ben de bana dikilen kabarık<br />
entarilerle o taşların üstünde dans ederdim.<br />
Ne güzel zamanlarmış diye düşünüyorum<br />
şimdi. İstanbul’un profili yeni binalarla yok<br />
oldu ne yazık ki. Çocukluğumun İstanbul’una<br />
özlem duyuyorum.”<br />
VAR GÜCÜYLE ALKIŞLANAN<br />
ÇOCUK OYUNLARI<br />
Çocukluğunda ailesiyle sık sık tiyatroya<br />
gittiğini ifade eden oyuncu, sahneleri bir<br />
izleyici olarak tanımaya başladığı yılları<br />
şöyle anlatıyor hatıralarında kalan izlerle:<br />
“Pazar günleri Beyoğlu’na çıkar, sinemaya<br />
giderdik. Sosisli sandviç o zamanlar vazgeçilmezimdi,<br />
filmin ardından İnci Pastanesi’nde<br />
yenilen profiterol de öyle. Sonraları<br />
Üsküdar’dan Ortaköy’e taşındık. Üsküdar<br />
Şehir Tiyatrosu’na yakındı evimiz. Tiyatro<br />
binasının yanındaki fırından her ekmek<br />
almaya gidişimde alık alık afişleri izlediğimi<br />
hatırlıyorum. Şehir Tiyatroları’nın çocuk<br />
tiyatrosu çok iyiydi, hâlâ da öyle... Tüm<br />
oyunları izlemişimdir o dönemler. Tevfik<br />
Gelenbe’ler, Cilalı İbo’lar... Babam ‘Oyun<br />
sonlarında çok alkışlayın’ derdi, ‘Çünkü<br />
burada büyük emek var’. Çocukluğumun<br />
oyunlarını var gücümle alkışladığım,<br />
aklımda kalan güzel anlardan. Yıllar sonra<br />
Şehir Tiyatroları’na Genel Sanat Yönetmeni<br />
olduğumda, ‘Gayriresmi Hürrem’ oyununu<br />
yönetirken çocukluğumda hayran hayran<br />
sahneyi izlediğim o salona tekrar girdim, bu<br />
kez yönetmen olarak. Ağlamaya başladım.<br />
Çocukluktan aldığım her şey hâlâ beni<br />
besliyor.”<br />
BİR DELİNİN HATIRA DEFTERİ:<br />
GENCO ERKAL<br />
Bir gün tiyatro sahnesinde çok genç ve<br />
başarılı bir adam konuşulmaya başlar.<br />
Ayşenil Şamlıoğlu: “Gülse, başarılı ve kıvrak bir kalem... Çok iyi senaryo yazıyor. Dolayısıyla onun<br />
senaryosunun içerisine kıvrak oyuncular girince de parlak bir iş çıkıyor ortaya.”<br />
Tek kişilik bu oyuna ailece giderler. Henüz<br />
ilkokul öğrencisi olduğu halde oyundan<br />
o kadar etkilenir ki Ayşenil Şamlıoğlu, eve<br />
gelerek tek başına hatırladığı sahneleri<br />
oynamaya başlar. Bu ufak çocuk oyunları,<br />
tiyatroya da bir yerden başlangıçtır kuşkusuz.<br />
O yetenekli genç adam Genco Erkal’dır.<br />
Oyun ise hâlâ tiyatro sahnesinde olan ‘Bir<br />
Delinin Hatıra Defteri’.<br />
“Genco’nun oyununu evde tek başıma<br />
oynadığım zamanlarda gazetede bir haber<br />
gördüm. ‘Genco Erkal, Bir Delinin Hatıra<br />
Defteri isimli oyunu oynaya oynaya rahatsızlandı<br />
ve hastalandı’ yazıyordu. Birdenbire<br />
telaşa kapıldım, ‘Eyvah’ dedim. ‘Ben<br />
de sürekli bu oyunu oynuyorum, ya ben de<br />
hastalanırsam.’ Düşünsenize, çocuk aklıyla<br />
ne kadar korkmuştum. Yıllar sonra Genco’ya<br />
anlattım bu anımı; ‘Senin yüzünden oyuncu<br />
oldum, böyle böyle korkular yaşadım, hiç<br />
haberin yok. Sen oyunu bir tek kendin oynadığını<br />
mı sanıyorsun’ diye. Çok gülmüştük.<br />
Unutulmayan anılarımdandır.”<br />
‘GÖNLÜM HEP TİYATRODAYDI’<br />
Eğitim hayatının başladığı yıllarda önce<br />
Gazetecilik ve Halkla İlişkiler Bölümü’nü<br />
yarıda bırakıyor Şamlıoğlu, ardından inanması<br />
güç ama Ortadoğu Teknik Üniversitesi<br />
Mimarlık Bölümü’nü... “Çünkü” diyor ve<br />
ekliyor: “Ne yapayım, gönlüm hep tiyatrodaydı.<br />
ODTÜ Mimarlık Bölümü’nü üçüncü<br />
sınıfta bırakınca herkes şaşırdı tabi. Artık<br />
zamanı geldi konservatuvar okumamın<br />
diye düşünüyordum. O sıralarda evlenmiştim,<br />
eşim de oyuncu Rahmi Dilligil olunca<br />
tiyatro ile iç içe oldum. Onların provalarına<br />
gidip ağlardım. Bıraktım her şeyi, başladım<br />
konservatuvara. Aldım diplomayı, bir anda<br />
kendimi yeni kurulan Adana Devlet Tiyatrosu’nun<br />
dokuz kişilik kadrosunda buldum.<br />
Mecburen Ankara kadrosunda olan eşim<br />
Rahmi Dilligil de geldi benimle. Tam iki yıl<br />
orada yaşadık, ilginç bir deneyim olmuştu.”<br />
YIL 1981, ADANA<br />
DEVLET TİYATROSU KURULUYOR<br />
“Neler gözlemlediniz peki Adana’da?” diye<br />
sorduğumda, tiyatronun dönüştürücü<br />
gücüne muazzam bir örnek veriyor usta<br />
oyuncu: “Yıl 1981... Adana için o dönemler<br />
Türkiye’nin en zengin ve büyük köyü diyorlardı.<br />
Çünkü hakikaten hiçbir şey yoktu.<br />
Şimdiki Adana bir rüya... Adanalıları tiyatro<br />
ile tanıştırdık ve bir yılın sonunda Çukurova<br />
Üniversitesi’nin de kazandırdığı ivme<br />
ile şehir günümüze kadar çok değişti. İlk<br />
oyunumuz, Tarık Buğra’nın ‘Ayakta Durmak<br />
İstiyorum’ adlı oyunuydu. O kadar dramatik<br />
bir eserdi ki, idam edilenler, devrimler...<br />
Oyunu sergileyeceğimiz gün delikanlı Adanalılar<br />
gelmiş, ‘Yeğenim, bu tiyatro kaç lira?’<br />
diye sormuşlar. Biletin fiyatını öğrenince,<br />
‘Çok ucuzmuş be, alalım’ demişler.<br />
Argo konuşuyor ve içeride bir ‘aç aç’ gösterisi<br />
olduğunu sanıyorlarmış. Bize gelip; ‘Herhangi<br />
bir hareket olursa telaşa kapılmayın. Bir<br />
anda ‘bu ne be’ diye bağıra çağıra çıkabilirler<br />
tiyatrodan, hazırlıklı olun’ dediler. Güldük<br />
<strong>Ocak</strong> & <strong>Şubat</strong> 2018 kadikoylife.com : 109