18.01.2019 Views

Kadıköy Life Ocak & Şubat 2019

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

Edebiyat<br />

derslerimde de yetişkin kitabı yazdırıyorum.<br />

Çocuk edebiyatına ilgi daha yoğun diyemem<br />

ama temelde bir şey fark etmiyor. Yetişkinde<br />

de çocukta da bu bahsettiğim şey aynı. Bu<br />

yüzden ben bir şey yazmak istiyorum diye<br />

gelen insanın, çoğunlukla yazacağı şey ilk<br />

başta söylediği olmuyor. Aslında ne yazarsan<br />

yaz, kendinden yazmak zorundasın. Kendine<br />

değdiğinde de kendini görmek zorundasın.<br />

Kendini gördüğünde de yaranla yüzleşmek<br />

zorundasın. Cinayet romanı da yazsan böyledir<br />

bu. <strong>Kadıköy</strong> ise iyi bir yüzleşme yeridir.<br />

Burası tökezleme, düşme ve tekrar kendi<br />

kendine ayağa kalkma yeridir. Burası bence<br />

bir yazarın ikinci ergenliği olabilir.”<br />

“KADIKÖY’ÜN DOKUSUNDA<br />

ÖZGÜRLÜK VAR”<br />

Peki <strong>Kadıköy</strong>, insanın kendisiyle yüzleşmesini<br />

nasıl sağlıyor? Bu soruyu “Dokusunda<br />

özgürlük var” diyerek yanıtlıyor Köker: “<strong>Kadıköy</strong>’ün<br />

dokusunda özgürlük var. Bundan<br />

besleniyorlar. <strong>Kadıköy</strong>’de düzenlediğimiz<br />

yazarlık atölyelerine gelen yazar adaylarımızın<br />

hepsi insanı arıyor, insana yöneliyor. Çocuk<br />

kitabı da olsa, yetişkin kitabı da olsa...<br />

İçimizdeki sade insanı bulmaya yöneliyorlar.<br />

Bu nokta, <strong>Kadıköy</strong> ile örtüşüyor. Çünkü<br />

burada herkes olduğu gibi ve içindeki öze<br />

dokunmak için kafa yoruyor. Aslında bir<br />

nevi kendine dokunmak için kafa yoruyor.<br />

Hepsi kendini arayan insanlar...<br />

Ve biz <strong>Kadıköy</strong>’de kendimizi aramak için çok<br />

bedeller ödüyoruz. İstanbul’da ya da başka<br />

bir yerde fark etmez, bir yerde kendini aramak<br />

için her zaman bedel ödersin. Bu bedelleri<br />

ödeyenler ya da ödemeye hazır olanlar yazıda<br />

buluşuyor. O bedel de her şeyden önce iç<br />

savaş ve kendinle yüzleşmektir. <strong>Kadıköy</strong>’de<br />

bir şekilde görünenin arkasını görürsün. Nedir<br />

o bedeller? Önce bir iç savaştır, kendinle<br />

yüzleşmedir. Çünkü çok etkileşim halindesin.<br />

<strong>Kadıköy</strong>’de çeşit çeşit insan, imajlar var... Fakat<br />

burada yaşamaya başladıktan iki sene sonra<br />

<strong>Kadıköy</strong>’deki o imajların arkasını görmeye başladım.<br />

Bir imajla karşılaşıyorsun ama önemli<br />

olan o imajın arkasındaki hikâyeyi görmektir.<br />

Biz aslında birer hikâye olarak dolaşıyoruz.<br />

Hepimiz bir hikâyeyiz. Dolayısıyla <strong>Kadıköy</strong>, bir<br />

sürü hikâyenin birlikte var olma mücadelesini<br />

anlatan bir yer.”<br />

“KADIKÖY’DE MADALYONUN<br />

İKİ YÜZÜ VAR”<br />

<strong>Kadıköy</strong>’ün yazı potansiyeli olarak enteresan<br />

bir yer olduğunu ifade eden Ekin<br />

Köker, burada madalyonun iki yüzüne<br />

dikkat çekiyor: “<strong>Kadıköy</strong> hızlı akıyor ama<br />

kendi içinde yavaş bir devinimi de var.<br />

Burada olmak, insana güven veren bir şey.<br />

Bakkal Ahmet Amca sokağa çıktığında seni<br />

tanıyor, köşedeki terzi seni biliyor. Ancak<br />

<strong>Kadıköy</strong>’de madalyonun iki yüzü var. Bir<br />

yandan kendini çok geliştirebildiğin ve<br />

besleyebildiğin, sürekli birileriyle etkileşim<br />

halinde olarak iletişimden beslendiğin bir<br />

yer. Bir taraftan da o iletişime kendini çok<br />

kaptırırsan, seni atıllaştıran bir yer. Üreten<br />

kişinin orada dikkat etmesi gerekiyor. Evet,<br />

etkileşimdesin ama bu etkileşimin yüzde<br />

kaçı eyleme dönüşüyor?”<br />

<strong>Kadıköy</strong>’ün, Avrupa Yakası’na göre farkını<br />

ise şöyle anlatıyor Köker: “Karşı yakada<br />

ritim yüksek. Fakat <strong>Kadıköy</strong>, bir o kadar<br />

dar zamanın olup, bir o kadar da rahat<br />

zamanının olduğu yer. Burada zamanı,<br />

semtin kendi ritmi yavaşlatıyor. Çok disiplinli<br />

şekilde belli bir programda ilerlesen<br />

bile, gün içinde iki farklı arkadaşınla kahve<br />

içebiliyorsun. İnsanların birbirini görmeyi<br />

kolaylaştıran bir yapısı var. <strong>Kadıköy</strong>’e taşınır<br />

taşınmaz benim telefonum susmamaya<br />

başladı. Daha fazla arkadaş ile buluşma<br />

imkânı bulabiliyorsunuz ama onun da şöyle<br />

bir tarafı var; bir iş yetiştirmeye çalışırken,<br />

bu duruma dur demen gerekiyor. <strong>Kadıköy</strong>’e<br />

dur demezsen, <strong>Kadıköy</strong> seni durduruyor.<br />

Mesela Avrupa Yakası’nda ders vermeye gittiğimde,<br />

benim kontrolümün dışında akan<br />

bir hengâmenin içinde bir zarf açmış gibi<br />

hissediyorum. İnsanlar koşturuyor, kimse<br />

birbirini görmüyor. Ben bir şekilde kendine<br />

bir çukur açmış ve orada ders veriyor gibi<br />

hissediyorum. Burada ise kocaman bir alana<br />

sahibim ve insanları o alana çekiyormuşum<br />

gibi hissediyorum. Bir kadın olarak da<br />

bir insan olarak da <strong>Kadıköy</strong>’de rahatım ama<br />

karşıya gittiğim zaman yabancıyım. Karşı<br />

taraf, herkesi herhangi biri yapıyor. Oraya<br />

gidince herhangi biri oluyorum. Karıncalardan<br />

bir tanesin, burada ise kendi çukurum<br />

var. <strong>Kadıköy</strong>, insanlara bunu hissettiriyor.”<br />

“KADIKÖY’DEN BESLENENLERİN ÇOĞU<br />

KADINI YAZMAK İSTİYOR”<br />

Ekin Köker, <strong>Kadıköy</strong>lü öğrencilerinin genelde<br />

kadın konusunda yazmak istediğini<br />

belirtiyor: “Buradan çıkan hikâyelerdeki<br />

ortak nokta hep insan. Son zamanlarda<br />

görüyorum ki insanlar hikâyelerinde aslında<br />

çığlık atıyor. Yani bir şekilde gözlerinin<br />

parladığı, ivme aldıkları yer, aslında kendi<br />

içlerinde değmedikleri yer oluyor. <strong>Kadıköy</strong><br />

hikâyeleri yazdırmak gibi özel bir çalışmam<br />

olmadı ama <strong>Kadıköy</strong>’de bulunmayı tercih<br />

eden insanların çoğu kadını anlatmak istiyor.<br />

Onu biliyorum. Kadını doğru ifade etme<br />

isteği var. Genele baktığınızda ise şunu<br />

görüyorsunuz; ‘Ben bir şey düşünüyorum<br />

ama bunu yazıya aktarırken düşündüğümü<br />

yansıtamıyorum.’ Genelde bu şikâyet var.<br />

Daha çok ‘Ben de varım’ demek ihtiyacı<br />

hissediyorlar. Bir şekilde var olduklarını<br />

göstermek, iletişim kurmak istiyorlar.”<br />

<strong>Ocak</strong> & <strong>Şubat</strong> 2018 kadikoylife.com : 73

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!