Create successful ePaper yourself
Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.
<strong>Kadıköy</strong>’den Bir Portre<br />
YAŞANMIŞLIĞIN ÖYKÜLERİ<br />
Köy Enstitüleri’nden mezun olmasının ardından<br />
Urfa’nın bir köyünün öğretmeni oluyor<br />
Osman Şahin, asıl hikâye de burada başlıyor.<br />
“Bir halka okuma yazmayı öğretirken,<br />
çocuklarını bile doğurttum” diyor ve şöyle<br />
anlatıyor kırsalın öyküsünü: “1957 yılında 17<br />
yaşındaydım ve çok donanımlıydım. Bunu<br />
o coğrafyafa varınca anladım. Çok güzel<br />
bağlama çalıyordum bir kere. Siverek’e bağlı<br />
Kalemli Köyü’ne gittim ilk olarak. Şimdi hep<br />
baraj gölü altında kaldı. Halkımızın çok güzel<br />
bir sözü vardır, halktan kaçmamak lâzım. ‘Bir<br />
varmış bir yokmuş’ diyoruz ya, şimdi oralar<br />
hep böyle oldu. O dönemlerde tam dört<br />
buçuk günde Mersin’den Siverek’e vardım.<br />
Sırtımda yatağım ve bağlamamla. Çok saygı<br />
duyuyorlardı bana. O halkın dilini öğrendim,<br />
ekmeğini yedim. Birbirimize çok güzel<br />
sahip çıktık. Hatta daha 17 yaşında, elim bir<br />
kadının eline bile değmemişken, bir kadının<br />
doğumunda bulundum. O çocukları hep çok<br />
sevdim, onlar da beni öyle. Kan davalarına<br />
kurban gidenleri gördüm, gencecik ölümlerdi.<br />
Öykülerime konu olan birçok hikâye ile<br />
yüz yüze geldim, esas yüzleştiğim hayattaki<br />
gerçeklerdi. İşte tüm bu öyküler, yaşanmışlıkların<br />
ürünüdür.”<br />
33 KÖY HAKKINDA FOLKLOR<br />
ARAŞTIRMALARI<br />
Neydi o öyküler? Neleri anlattınız? Tüm<br />
bu gerçekler nasıl değdi Osman Şahin’in<br />
kaleminden yaşama? Sorularımın cevapları<br />
biliyorum ki Toroslar’dan başlayan uzun<br />
bir yaşamda gizli: “Yaşar Kemal ile çok<br />
benzetirler bizi. Yaşar Kemal’i Köy Enstitüleri<br />
dönemimden biliyorum. Siverek’e bağlı<br />
Kalemli Köyü’nde görevdeyken, çamurlu<br />
Fırat Nehri her daim akıyordu. Eşkıyalar vardı<br />
etrafımızda, ben lambanın ışığında İnce<br />
Memed okuyordum. Böyle böyle başladım<br />
yazmaya. Henüz 17 yaşındayken büyük aşiret<br />
kavgalarının, silaha tutkun yöre insanının<br />
içinde buldum kendimi. Fırat taştığında, nehrin<br />
kıyısına kustuğu insan ölülerini gördüm<br />
ve bunlarla ilgili hep notlar aldım. Yıllar sonra<br />
bu notları Kırmızı Yel, Fırat’ın Sırtındaki Kan /<br />
Bucaklar ve Yeraltında Uçan Kuş adlı belgesel<br />
romanlarıyla kitaplaştırdım. Öğrenciliğim<br />
de dâhil hayatımın tam on dört yılının geçtiği<br />
Doğu ve Güneydoğu’da özellikle Malatya,<br />
Elazığ, Tunceli, Maraş yöresinde 33 köy hakkında<br />
çok geniş folklor araştırmaları yaptım.<br />
Bu araştırma ve incelemeler sonucunda<br />
topladığım 1645 bulmaca ve bilmeceyi ‘Su<br />
Kurusu’ adıyla yıllar sonra yayınladım.”<br />
“SEN BU ÖYKÜLERİ NASIL YAZDIN<br />
OSMAN ŞAHİN?”<br />
Yılmaz Güney’in de dediği gibi Osman Şahin<br />
öyküleri, sinemaya uyarlanabilecek gerçeklikte<br />
öyküler. “Bir gün Yılmaz Güney’den<br />
bir telgraf aldım” diyor Osman Şahin ve<br />
ekliyor: “Güney Film’e gelin görüşelim yazılı<br />
telgrafı hâlâ saklıyorum. İzmit’te öğretmendim<br />
o sıralarda. Beyoğlu’nda Ağa Camii’nin<br />
arkasında giriş kattaydı Güney Film. Kapıyı<br />
Yılmaz Güney açtı. O kadar güzel bir adamdı<br />
ki. Kıvırcık parlak saçları vardı. Koyu mavi<br />
kadifeden bir ceket, içinde bembeyaz<br />
bir gömlek...’Efendim ben Osman Şahin’<br />
dedim. İçeride de Erden Kıral bulunuyordu,<br />
asistanmış orada. İçeriye seslendi, ‘Bakın<br />
bakın’ dedi, ‘Osman Şahin geldi’. Sarıldı<br />
bana, çok güzel hissettirirdi samimiyetini.<br />
Oturur oturmaz ilk söylediği şey, ‘Nasıl<br />
yazdın babam sen bu öyküleri?’ oldu.<br />
YAŞAMAK, YAZMAKTAN DAHA<br />
BÜYÜKTÜR<br />
Orada bulunan herkes, bana büyük dünya<br />
yazarlarını okuyup okumadığımı soruyorlardı.<br />
Şaşırdım, birçoğunu okumamıştım.<br />
‘Ben sadece yaşadım’ dedim. Yılmaz Güney<br />
gülümsedi ve bana şöyle dedi: ‘Haklısın.<br />
Çünkü yaşamak, her zaman yazmaktan daha<br />
büyüktür.’ Böylece başladı Yılmaz Güney ile<br />
tanışıklığımız. 1970 yılında yayınlanan ilk kitabım<br />
olan Kırmızı Yel ile TRT Öykü Ödülü’nü<br />
aldım. Daha sonra Türk sinemasında da yerini<br />
bulan Kibar Feyzo, Adak, Fırat’ın Cinleri ve<br />
dokuz ülkeye satılarak önümü açan ilk film<br />
olan Kızgın Toprak isimli öyküler, bu kitapta<br />
yer aldı. Esasında ilk öykümü Yılmaz Güney<br />
almıştı. Fakat ne yazık ki filme çekemeden<br />
hapse girdi. Yılmaz Güney’den aldığım parayla<br />
45 yıldır yaşamakta olduğum Göztepe’deki<br />
evi satın aldım ve Suadiye Lisesi’nde göreve<br />
başladım. Sonra 50. Yıl Tahran Lisesi ve Göztepe<br />
Ortaokulu’nda öğretmenliğimi sürdürdüm.<br />
Yılmaz Güney’le güzel bir dostluğumuz<br />
oldu, hapishanelerden mektuplaştık.”<br />
Osman Şahin, Atilla Dorsay’ın elinden<br />
“Altın Lale” ödülünü alırken...<br />
OSMAN ŞAHİN HAKKINDA<br />
Osman Şahin’in sinemaya uyarlanan ve<br />
çoğunu kendisinin senaryolaştırdığı 25 filmi,<br />
Türk sinemasına yurtiçi ve yurtdışında 70’den<br />
fazla ödül kazandırdı. Atıf Yılmaz’ın çektiği<br />
Kibar Feyzo, Adak; Şerif Gören’in çektiği Derman,<br />
Tomruk, Kurbağalar, Kan, Firar; Erden<br />
Kıral’ın çektiği Ayna, Avcı; Bilge Olgaç’ın çektiği<br />
Kör Gülüşan, İpekçe, Gömlek filmleri, Türk<br />
sinemasında unutulmaz eserler arasında yerini<br />
aldı. Yedinci sanat sayılan sinema dalında<br />
yedi farklı ödül ile onurlandırıldı. 2003 yılında<br />
kendi çocukluğunu anlattığı “Selam Ateşleri”<br />
ile Yunus Nadi Ödülü’nü alarak, bu ödüle iki<br />
kez layık görülen tek yazar olarak Türk edebiyat<br />
tarihinde bir ilki gerçekleştirdi.<br />
12 Eylül darbesinde sürgün edilerek zorla<br />
emekli edildi. Bir roman eleştiri yazısı yüzünden<br />
18 ay hapis yattı. Osman Şahin; 48 yıldır<br />
dışarıda, içeride, hapiste, sürgünde yazmayı<br />
hiç bırakmadı, kalemi elinde altıncı parmağı<br />
oldu. Bugüne kadar 18 öykü kitabı, 6 belgesel<br />
roman, 6 çocuk-gençlik kitabı, 5 araştırma-röportaj-deneme,<br />
ünlü yazarımız Yaşar Kemal<br />
üzerine geniş boyutlu bir inceleme-deneme,<br />
2 yayınlanmış senaryo kitabının yanı sıra<br />
adına hazırlanan dört Armağan kitabıyla birlikte<br />
41 kitaba imza attı. 29 seçme öyküsü 13<br />
yabancı dile çevrilen, birçok öyküsü ulusal ve<br />
uluslararası antolojilerde yer alan Osman Şahin,<br />
30’a yakın öykü ve sinema onur ödülüne<br />
değer görüldü. Kitapları ve filmleri hakkında<br />
15 doktora tezi yazılan Şahin’in edebiyat ve<br />
sinema çalışmaları hakkında iki belgesel<br />
yapıldı. İki öyküsü, İstanbul ve Mersin Devlet<br />
Opera ve Balesi tarafından baleye uyarlandı.<br />
Kuvayı Milliye geleneğinden gelen<br />
ve şehit adı taşıyan bir aydın olarak,<br />
beni çok inciten ve kamuoyunda çok<br />
tepki gören, Diyanet İşleri Başkanı’nın<br />
9 Kasım’da ziyaret ettiği kırmızı fesliye<br />
bir çift sözüm var. Toroslardaki köyümüzden<br />
Kestel Onbaşı (‘İzmir Bekir’<br />
olarak hikâyesini yazdım), İzmir’e<br />
9 Eylül 1922 tarihinde giren ilk 10<br />
askerden biriydi ve bana şöyle anlatmıştı:<br />
“Mustafa Kemal Paşa’nın parası<br />
yoktu bize sıcak aş verecek. İzmir’e<br />
girdiğimizde çantalarımız haşlanmış<br />
nohut ve buğday başağı ile doluydu.<br />
İzmir’in yarısı yanıyordu. Denizin üstü<br />
ana baba günüydü, kaçan Yunanların<br />
asker başlıkları yüzüyordu. O sırada<br />
ayağıma bir ıslaklık geldi. Çarıklarımı<br />
çıkardım, altları hiç yoktu. Çarığı<br />
gözümün önüne tuttum ve kaçan çizmeli<br />
düşmanı gördüm. Çarık çizmeyi<br />
yenmişti. ‘Keşke Yunan yenseydi’<br />
diyen kırmızı fesliye selamımdır. Sen<br />
orada olsaydın, denizde yüzen Yunan<br />
askerlerin başlıklarının içinde senin<br />
kırmızı fesin de olurdu!”<br />
<strong>Ocak</strong> & <strong>Şubat</strong> 2018 kadikoylife.com : 51