e teslim olup “vazgeçtim” deyince geri adım atıldığı,Kıbrıs’ın satıldığı,Batı Trakya Türklerine “Yunanistan için çalışın”denildiği,12 milin pazarlıkla 9 mile bağlandığı, İmam hatiplerinönünün açıldığı,Kamu Yönetimi Temel kanunu ile üniter ulus devletinaltının oyulduğu,Meclis Başkanının TSK’ne “şeyini şey ettiğimin şeyi”diye küfür ettiği,Genelkurmay İkinci Başkanı’nın, Yüce Atatürk’ün“TC.nin temeli yüksek Türk Kültürüdür” dediğini unutarak,“Türkiye cumhuriyeti hiçbir etnik temele dayanmıyor”dediği,TMR Başkanı korgeneralin laik Türkiye Cumhuriyetinide hedef alan ABD’nin Büyük Ortadoğu Projesi için“takdire şayan bir proje” dediği bir dönem olduğunun farkındamısınız?Bütün bunlar karşısında; “TBMM’nin ordusu”, “Başbakanınlafı üzerine benim söz söylemem uygun olmaz”gibi teslimiyet ifade eden açıklamalardan başka bir şeyleryapmanız gerekmiyor mu?Bütün bunlar ve Laik cumhuriyetimize yönelen tehdit,28 Şubat’tan daha mı az tehlikeli? O dönemde demokrasiyebalans ayarı yapan Genelkurmay Başkanı’nıntavrı mı, sizin şimdiki teslimiyetçi tavrınız mı daha doğru?Bunların ikisi de doğru olamayacağına göre söyler misinizhangisi doğru?Yoksa sizin aklın önderliğini rehber edinen komutaanlayışınıza göre, zayıf hükümetler karşısında şahin kesilenTSK’nin, güçlü hükümet karşısında teslim olmasımı normal? Bu aklın önderliği midir, korkunun önderliğimi?Yarın güçlü ordular karşısında da aynı tavrı mı takınacaksınız?Görev süreniz boyunca bütün bunlara teslimiyetleyaklaşan bir başkomutan olarak, nasıl huzur içinde bayrağıteslim edebileceksiniz? Nasıl torunlarınızın yüzünebakabileceksiniz?Komutanım taban kaynıyor. Asıl şimdi genç Subaylarrahatsız. Ekmek derdine düşmüşüz sesimiz çıkmıyor diyearkanızda olduğumuzu sanmayınız. Bıçak kemiğe dayandığındagereğini yaparız.Komutanım, siz bu işi götüremiyorsunuz, lütfen istifaediniz. Eğer sizi böyle yanlış yönlendiren karargahınızise karargahınızdaki generalleri de alıp gidiniz… İhaneteitaat olmaz. Siz itaat edilmeyi şu yaptıklarınızla hak etmiyorsunuz.Bu tutumunuzla ordunun birliğini de tehlikeyeatıyorsunuz… Lütfen bir kere de şahsınızdan bekleneniyapıp, onurunuzla istifa ediniz.Arz ederim.Bir Grup Genç SubayErgenekon Yunanistan gibi ülkelerde yapılanmış!T.C.İSTANBULCUMHURİYET BAŞSAVCILIĞI(CMK’nın 250. Maddesi ile Yetkili Bölümü)Soruşturma No: <strong>2009</strong>/511Esas No: <strong>2009</strong>/268İddianame No: <strong>2009</strong>/188İ D D İ A N A M EİSTANBUL 13 . AĞIR CEZA MAHKEMESİ(CMK’nın 250. Maddesi ile Yetkili Bölümü)Sayfa:331PKK terör örgütü içinde uzun süre faaliyet gösterenGizli Tanık EMEK alınan ifadesinde; “Alaattin KANATile yaptığı sohbette kendisine ERGENEKON yapısı ileilgili olarak, “yapının çok büyük olduğunu, kimsenindokunamadığını, örgüt içerisinde üst düzey insanların olduğunu,Yeşil Kod Mahmut YILDIRIM, itirafçılar, bazıünlü paşalar ve Veli KÜÇÜK gibi kişilerin bu yapı içerisindeyer aldığını, itirafçıların da içerisinde bulunduğuYILDIZ TİMİ’nin Musa ANTER’i öldürdüğünü, ayrıcaDoğu ve Güneydoğu İlleri içerisinde bu yapılanmaya karşıolan ve PKK örgütü ile bağlantılı şahısların öldürülmesiolayları ile vergilendirme adı altında Kürt işadamlarındanzorla para alınması eylemlerini bu yapı tarafından gerçekleştirildiğini,bu yapının Askeriyede, Emniyette, Siyasette,Üniversitelerde, MİT içerisinde ve Devletin önemli kademelerindenüfuz ettiğini ve çok iyi bir şekilde örgütlendiklerini,ayrıca bu yapının Orta Asyadaki Türk Cumhuriyetlerindeve Avrupa da Almanya, İsviçre ve Yunanistan gibiülkelerde yapılandığını, finans kaynaklarını, kendilerineözgü bir sistem dahilinde gerektiğinde Kürt işadamlarındanzorla alınan paralar ile kendi kurdukları şirketler kanalıile ciddi manada bir para kaynaklarının olduğunu,Para konusunda herhangi bir sıkıntılarının olmadığını, istediklerizaman istedikleri yerde her türlü paranın silahın,mühimmatın, kendilerine sağlandığını, hatta bu yapıyaveya oluşuma karşı olan ve PKK örgütüne yardım ettiğinidüşündükleri Batman Milletvekili Mehmet SİNCAR’ıkendilerinin cezalandırdığını yani öldürdüklerini” beyanetmiştir.14 <strong>Azınlıkça</strong>
Algı(lamak)Herkül Millasmillas@otenet.grCesur ve ‘Cesur’ AydınlarAzınlıkların müzmin sorunlarından biri eğitimdir.Eğitimdir, çünkü ulus-devlet döneminde okulyalnız bilgi vermez, bir ideoloji de aşılar. Ulusaldevletlerin ilk yaptıkları okullara önem vermektirve bunu ‘tevhidi tedrisat’ anlayışı ile yapmaları dabundandır. Ulus-devletlerin yöneticileri bütün çocuklara,mümkünse herkese, devletin uygun gördüğüanlayışı aşılamak ister. Bütün çağdaş devletlerdeaşağı yukarı bu anlayış egemendir. Başka türlüsöylersek, azınlıkların ve özellikle etnik azınlıklarıneğitim sorunu, en azından en kritik yanı, bu eğitiminkontrolünü kimin yani hangi ulusal odağınelinde olacağıdır.On yıllarca Batı Trakya ve İstanbul’da “Lozanazınlıkları” eğitim sorununun vitrin berisinde yatanınbu olduğu açıktır. Örneğin, Heybeli RuhbanOkulu ile ilgili olarak ileriye sürülen yasal sakıncalarınbahane olduğunu anlamak için ‘devletin avukatı’olmamak yeterlidir. Bu ‘ulusal’ sürtüşme süregeldikçe,doğal olarak azınlıkların eğitim sorunlarıalanında doğru dürüst bir çözüm, hatta tartışmabile oluşamaz. ‘Çocukları eğitelim’ diye ortaya çıkanlaraslında ulusal ideolojik bir mücadele başlatmışlarsa,ne eğitimi başarabilirler, ne de etraflarınayararlı olabilirler. En iyimser durumda, hizmet ettikleriodakları memnun ederler. Bu ideoloji yolununsonunda, bitmeyen ulusal çekişmeler bulunur.Bu yazıyı tetikleyen, Batı Trakya’da GündemGazetesi’nde C. Kapza’nın iki kelimesidir: ‘cesuraydınlar’ (<strong>Sayı</strong>:625). Yazara göre, “Azınlık eğitimininiki ayağı da sakat: Hem Türkçe hem de Yunancaeğitim aksamaktadır.”Bu doğrudur.“Bunu da düne kadar kimse bir türlü kabul etmekistememiş.”Bu doğru değildir.On yıllardan beri, eğitim dahil, azınlık haklarınısavunan aydınlar her ülkede, sayıları az da olsahep var olmuştur. Sakatlıkları dile getirmişlerdir.Ulusçu kavgaya kendilerini kaptırmamış olanlarıgörmek istememek, karşı tarafı hep stereotip olarakolumsuz göstermek, yalnız haksızlık değildir, ırkçılığıkörükleyen bir anlayıştır da: ‘Onların HEPSİböyledir’ demek yüzyılımızın ırkçılığıdır. Azınlıklarınhakları için ellerinden geldiğince mücadele etmişolan çoğunluk üyelerinin hakkını tanımamak,azınlıkların gaddarlığıdır, nankörlüğüdür. Mazlum,bazen haksız da olabilir, yalan da söyleyebilir. Kusursuzluğundokunulmazlığına sığınmak yakışıksızbir tutumdur.Aslında cesur aydınlar, azınlıkların eğitim sıkıntılarınıeskiden beri tanımıştır. Cesur aydınlarınsavundukları şudur: “Bu ideolojik eğitim kavgasınınötesinde, millî sürtüşmelerin ötesinde, azınlıkçocukları için ‘bir şeyler’ yapma olanağı çıkmışsa,bu yapılmalıdır” demektedirler. Her iki ayağı da,aynı anda tedavi etmeliyiz (ki doğrudur), yoksa hergirişimi sabote ederiz (yanlış) anlayışına karşıdırlar.‘Ya hepsi ya hiç’ anlayışının arkasında bir şantajsaklıdır: Bir şeyler yapıyor görünme fırsatını ‘size’sunmayacağız, ‘size’ temel sorunlardan kaçınmamazeretini bağışlamayacağız – ve varsın bundanazınlık zararlı çıksın! Eğitimde ulusal ideolojik kavgayaşanıyor, derken, bu tür anlayışları kastediyorum.Ama bu yazının temel motifi (tırnak içindeyazılan) ‘cesur aydınlardır’. Bence iki türlü cesuraydın vardır. Konuşan her azınlık üyesi kuşkusuz<strong>Azınlıkça</strong> 15