INTERVIEW | RÖPORTAJ MUSICIANSHIP IS NOT A JOB, ITS A PHILOSOPHY OF LIFE Müzisyenlik Meslek Değil, Yaşam Felsefesidir Merve Ay Famous Composer and Pianist Tuluyhan Uğurlu answered our questions about his music career for Business Diplomacy readers Composer and Pianist Tuluyhan Uğurlu Besteci ve Piyanist @tuluyhanugurlu Ünlü Besteci ve Piyanist Tuluyhan Uğurlu, müzik kariyerine dair sorularımızı Business Diplomacy okurları için yanıtladı 96
RÖPORTAJ | INTERVIEW Music has a special place among fine arts by touching all people’s souls passing the language barrier and borders of its area and reflecting the emotions of its composer as touching the listener’s heart. We talked with valuable artist Tuluyhan Uğurlu, who sees music as a philosophy of life and has led the way for many things in Turkish music with his successful compositions and authentic stance, about his career and the universality of the music. Considering that your mother is a musician and your father is a poet, we can say that you grew up in a house full of art. How do you think this affected your personality and artistic life? In the home that I have spent my childhood, my mother played piano and my father was listening to every kind of music with respect. Because my father is a poet and a word-maker, many valuable artists cost the earth and Turkey were always coming to our house. For all my childhood, I have witnessed their conversations. I could be raised by a family filled with people who do not have any interest in art even though I have the gift. But, along with my interest and talent in piano, I grew up in an environment which filled with people who understand music and this provided an important advantage to me. As a person who has artist parents, my responsibility increases of course. As you know, you have to be worth to grow in such a rich environment. In this exact point, the important thing is your competition with yourself. If you don’t quit this fight, first your family, then your circle, and then the society and the world starts to be proud of you. This is a cycle and a whole. A certain time after entering the professional life, you have performed both classical pieces and your own compositions, and then you turn completely to your own compositions. Can you tell more about this process? If you are playing the piano, you have to get an education and know about Beethoven, Mozart, and Chopin. Because in fact every one of them is a school himself. And to enter these schools you must get a conservatory education. But after some time, this fails to satisfy. Let me explain: There is no person in the world that can play a piece of Mozart better than him. When you render a piece by Mozart, you will never be number one, you can be second at best. For instance, no one can know the mood of Beethoven or what affects him when he is composing one of his pieces. Therefore, the piece that you play at your best will be your own piece. At this juncture, I would like to say that I use Anatolia as a basis in my pieces. I do the work that I know, but I present this by turning it something international. You can turn to originality only after the moment that coming to the point of performing on the stage for 90 minutes. Playing Beethoven, Mozart or Bach improves your technique and this Müzik; ait olduğu dil ve bölgenin sınırlarını aşıp tüm insanların ruhuna dokunmasıyla ve bestecisinin duygularını yansıttığı kadar dinleyicilerinin de kalbine temas etmesiyle güzel sanatlar arasında ayrı bir yere sahip. Müziği yaşam felsefesi olarak gören, başarılı besteleri ve özgün duruşuyla Türk müziğinde birçok ilke imza atmış olan değerli sanatçı Tuluyhan Uğurlu ile kariyerini ve müziğin evrenselliğini konuştuk. Annenizin müzisyen, babanızın da şair olduğunu göz önünde bulunduracak olursak sanat dolu bir evde büyüdüğünüzü söyleyebiliriz. Bu durumun hem kişiliğinize hem de sanat hayatınıza nasıl yansıdığını düşünüyorsunuz? Çocukluğumun geçtiği evde annem piyano çalardı, babam da her türde müziği saygıyla dinlerdi. Babamın şair ve aynı zamanda kelime üreticisi olması nedeniyle Türkiye’ye ve dünyaya mâl olmuş çok değerli sanatçılar evimize gelir giderdi. Ben çocukluğum boyunca onların sohbetlerine şahit oldum. Kabiliyetli olmama rağmen sanatla ilgilenmeyen bir ailede de yetişebilirdim. Ancak ben piyanoya olan ilgim ve kabiliyetimin yanı sıra müzikten anlayan bir çevrede büyüdüm ve bu bana önemli avantaj sağladı. Sanatçı anne ve babaya sahip biri olarak benim sorumluluğum daha da artıyor tabii. Malum böyle zengin bir ortamda yetişmeye de layık olmanız gerekir. Tam da buradaki önemli husus sizin kendinizle olan rekabetiniz. Bu mücadeleyi bırakmadığınız sürece önce aileniz, ardından çevreniz sonrasında da toplum ve tüm dünya sizinle iftihar etmeye başlar. Bu bir döngü ve bütündür. Profesyonel hayata adım atmanızın ardından belli bir süre hem klasik müzik eserleri hem de kendi bestelerinizi icra edip sonrasında tamamen besteciliğe yönelmişsiniz. Bu süreci sizden dinleyebilir miyiz? Piyano çalıyorsanız mutlaka eğitimini de almanız; Beethoven, Chopin ve Mozart’tan haberdar olmanız şarttır. Çünkü her biri bir okul aslında. Bu okullara gitmenin yolu da konservatuvar eğitiminden geçiyor. Fakat bir süre sonra bu da yetersiz kalıyor. Şöyle açıklayayım: Mozart’ın bir eserini ondan daha iyi çalabilen kimse yoktur. Mozart’ın bir eserini yorumlarken hiçbir zaman birinci olamazsınız, en iyi ihtimalle ikinci olursunuz. Beethoven’dan örnek verecek olursak onun, bir eserini yazarken içinde bulunduğu ruh hâlini ya da nelerden etkilendiğini kimse hissedemez. Dolayısıyla en iyi icra edeceğiniz eser, kendi eseriniz olacaktır. Yeri gelmişken söylemek isterim, ben kendi eserlerimde Anadolu’yu temel alıyorum. Bildiğim bir işi yapıyorum; ancak bunu evrensel hâle getirerek sunuyorum. 90 dakika boyunca sahnede performans sergileyecek noktaya geldiğiniz andan itibaren özgünlüğe yönelebilirsiniz. Beethoven, Mozart ya da Bach <strong>AUGUST</strong>-SEPTEMBER / AĞUSTOS-EYLÜL <strong>2019</strong> 97
Change language