07.10.2014 Views

lığ - Türk Tabipleri Birliği

lığ - Türk Tabipleri Birliği

lığ - Türk Tabipleri Birliği

SHOW MORE
SHOW LESS

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

52<br />

50. YILINDA HALK SAĞLIĞINA KÖPRÜ: TÜRK TABİPLERİ BİRLİĞİ •<br />

2 yıl önce profesörlüğe yükseltilmiş, yapımına çok emek verdiğim Nörolojik<br />

Bilimler binası içinde, o dönem için Avrupa’nın en iyilerinden biri olan<br />

“Nöroradyoloji” laboratuarını kurmuştum. Bir sürü bilimsel projeye başlamıştım.<br />

Yüz’ün üzerinde öğretim üyesi iki satırlık bir yazı ile, “bir daha kamu görevinde<br />

çalıştırılmamak üzere” kapı dışarı edilmiştik.<br />

Böylece kamuda çalışma yasağı nedeniyle özel hekimlik alanına mahkum edilmiş<br />

oldum. Ama doğrusu o da benim için önemli bir tecrübe oldu. Her şeyimi<br />

elinden almışlardı ama mesleğim benimleydi. Bu duyguyu ilk kez bütün yoğunluğuyla<br />

yaşadım. 1402 uygulaması, bildiğiniz gibi 7-8 yıl süren idari mahkeme<br />

ve Danıştay kararlarıyla ancak 1990’da çözüldü ve görevlerimize döndük. Bu<br />

arada üniversitelerimizin 1402 uygulaması konusunda tam bir yüz karası sayılması<br />

gereken tutumuna da geçerken dokunmuş olayım. 12 Eylül’le birlikte üniversite<br />

ne yazık ki, layık olduğu YÖK’ü bulmuş ve bu zilleti yıllar boyu sineye<br />

çekmişti.<br />

1980-1990 döneminin kırık dökük demokrasimizin üzerinden geçen tank paletleriyle<br />

dümdüz edildiği dönemin acıları daha dinmeden Sovyetler Birliği ve Doğu<br />

Avrupa Sosyalist modellerinin kağıttan kuleler gibi çöküp gitmelerini, dünyanın<br />

ABD güdümünde tek kutuplu hale gelmesini hüzünle yaşadık. Kendi hesabıma<br />

bir yandan 1980’lerin son yıllarında elde kalan sosyalist birikimin yan<br />

yana gelmesi konusundaki çabaların içinde yer alırken, bir yandan da emeklilik<br />

sınırına yaklaşan yaşamımın muhasebesini yaptım. Klasik laftır ama iyi laftır:<br />

Yeniden yaşasaydım her halde yaşadığımdan pek farklı olmazdı. Temel yönelimlerimde<br />

kayda değer bir sapma yok. Ama ülkemiz ve dünyamız adına şimdi<br />

daha çok endişe duyuyorum. Gençliğimizde “tarihin tekerleği tersine dönmez”<br />

diye bir inancımız vardı. Sıkıştığımız zaman ona sığınırdık. Şimdi insan soyunun<br />

aklı başına gelmezse, bu güzel gezegenimizin yok olup gideceğini, global ölçekte<br />

barıştan, paylaşımdan, dayanışmadan yana olanların, iyi planlanmış, akıllı ve<br />

bilgili iradi müdahaleleri olmazsa tekelci kapitalizmin yarattığı barbar düzenin<br />

önünün alınamayacağını düşünüyorum. Umudum bunca baskıya, yıldırmaya,<br />

sıradan yaşamın baştan çıkarıcı bin türlü cazibesine karşın her ülkede, her kesimde<br />

direnmeye çalışan dürüst insanların tükenmemesine dayanıyor. “Değişen<br />

ne var” diye sorarsanız, onun hesabını yapmaktan vazgeçin derim. Direnme bir<br />

yaşam tarzı, bir yaşam ahlakıdır o kadar.<br />

Bunca yıl sonra İstanbul Tabip Odası’nda yeniden aktif görev almayı bu duygular<br />

içinde kabul ettim. Aramızdaki birkaç kuşak farka karşın tık nefes kalmadım<br />

sanırım. Dışarıda Atabek’le nereden nereye geldiğimizi konuşuyorduk. Ben kendi<br />

hesabıma son dönemde, gerek İstanbul Tabip Odası, gerekse öteki tabip odaları<br />

ve TTB çevresinde tanıdığım genç arkadaşlardan çok şeyler öğreniyorum.<br />

Mesleki sorunları bizden çok daha iyi biliyorlar. Bürokrasiyi iyi tanıyorlar. Aralarında<br />

siyasi yetkinlik bakımından geçmişle kıyaslanmayacak kadar çok donanımlı<br />

arkadaşlar var. Ama hala ancak sınırlı bir hekim tabanını aktivistlere katabiliyoruz.<br />

Bu yönden geçmişten pek farklı bir durum yok. AKP iktidarının sağlık<br />

politikalarının mobilizasyonu artıracağını düşünebiliriz. Ama beklentileri çok<br />

yüksek tutmamak gerekiyor. Sadece bizde değil Batı’da da örgütlü toplumsal

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!