10.07.2015 Views

Türk ve Japon Modernleşmesi: 'Uygarlık Süreci' - Birikim

Türk ve Japon Modernleşmesi: 'Uygarlık Süreci' - Birikim

Türk ve Japon Modernleşmesi: 'Uygarlık Süreci' - Birikim

SHOW MORE
SHOW LESS
  • No tags were found...

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

TÜRKİYE CUMHURİYETİ’NİN İLK YILLARINDA EVİŞİNİN RASYONELLEŞMESİ 71Hane “rasyonalitesi”nin ayrıntıları üzerine yapılan böylesi diyalogların farkındalığını,“modernlik” üzerine yaptığımız ilk açıklamalarla nasıl ilişkilendirebiliriz?Süheyla Arel’in Frederick Winslow Taylor <strong>ve</strong> Christine Frederick’in İngilizolduklarına dair varsayımı; Nezihe’nin dünün kadınını “aptal, kuş beyinli <strong>ve</strong>dar görüşlü” olarak kurgulaması; Aliye’nin geleceğin mükemmel “modernCumhuriyet evi” üzerine fantezileri; İncila’nın mutfak tablolarında Batılı “düzensizlik”tasavvurunu evrensel olarak arzulanan bir “düzen” fikriyle karşılaştırması,bunların hepsi “modernlik” kavramını doğallaştıran sosyal teorilerin sorunlarınaişaret ediyor. Modernlik, nesnel olarak tanımlanabilir, elle tutulabilirya da “gerçekten gerçek” bir varlık olmanın çok ötesinde olup, kültürel bir kurgulamadır,yerel çeşitliliğe sahip bir imgelemin ürünüdür. Türk milliyetçileri,özellikle de Kemalistler, her zaman bu fetişleştirilmiş “modernizasyon” kurgusununcoşkulu savunucusu oldular. Haliyle, cumhuriyetin ilk yıllarındaki devletdestekli Kız Enstitülerinin öğretmenleri <strong>ve</strong> öğrencileri de aynı coşkuyu paylaştı.Cumhuriyetin bu ilk yıllarında, radikal bir kopuş <strong>ve</strong> süreksizlik içeren her türlüyaklaşım heyecanla benimsendi. Başka bir deyişle, “modernizasyon” bireylerinnesnel olarak gördüğü ya da gözlemlediği bir “şey” değildi; gelecekteki ev <strong>ve</strong>ulus imgelemlerinde kullanılan uygun bir istiare idi.Dahası, birçok Osmanlı İmparatorluğu <strong>ve</strong> Türkiye tarihçisinin “modernizasyondönemi” diye tanımladığı bu devir, kendine özgü doğrusal bir mantığı <strong>ve</strong>motoru olan bir tarih aralığı değildi. Özellikle yirminci yüzyılın ilk yirmi yılındayaygınlaşan Taylorcu rasyonalist söylem Türk kadınlarını susturmamış, yatıştırmamışya da pasifleştirmemiştir. Çeşitli kaynaklardan alıntıladığım kadınlarlayapılmış söyleşiler gösteriyor ki Kız Enstitüleri <strong>ve</strong> öğretilerine aşina olan ortagelirli Türk kadınları bu yeni Taylorcu <strong>ve</strong>rimlilik söylemini aktif olarak kullanmışlardı.Ev idaresi üzerine yazılmış Avrupalı metinleri okuyarak <strong>ve</strong> çevirerek,yıllıklarda ev Taylorizmi üzerine makaleler yazarak, kendi evlerinde “doğru”metodlar için tutkulu tartışmalara girerek Türk kadınları bir ölçüde bu yeni rasyonalitesöylemini içselleştirdiler, ancak günlük mücadeleler içerisinde onunlabir etkileşime de girdiler.Görüştüğüm birçok kadın, enstitülerin görüşlerini sempati <strong>ve</strong> takdirle hatırladı.Ancak bazı kadınlar enstitü derslerinin gerekliliği ya da uygulanabilirliğihakkında ikircikli duygulara sahipti. Yıllıklarda çıkan makaleler de bir yanda evTaylorizmine çok olumlu bir ilgi duyulduğunu, diğer yanda ise bazı ikircikliduygular oluştuğunu açığa çıkıyordu. Ayrıca, aileler içinde kızlar ile daha yaşlıkadınlar arasındaki kuşaklararası diyaloglar, Batı ile iktidar ilişkisi içinde olantoplumları “beyinleri yıkanmış” <strong>ve</strong> “yanlış bilinçle” donanmış olarak gösterençalışmaların yanlış varsayımlarla yola çıktığını gösterir. Bence, Taylorcu “disiplin”söylemi, Türkiye kültürel bağlamında kendinden önce gelen herşeyi dümdüzetmemiş, orta gelirli Türk kadınlarının coşkulu uyarlamalarına <strong>ve</strong> mücadelelerinetabi olmuştur. Kızların kendi elbiselerini nakış motifleriyle donatıp “en

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!