10.07.2015 Views

Türk ve Japon Modernleşmesi: 'Uygarlık Süreci' - Birikim

Türk ve Japon Modernleşmesi: 'Uygarlık Süreci' - Birikim

Türk ve Japon Modernleşmesi: 'Uygarlık Süreci' - Birikim

SHOW MORE
SHOW LESS
  • No tags were found...

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

ELIAS VE MEDENİYETİN ÖYKÜSÜ 13Freud’cu <strong>ve</strong> Weber’ci medeniyet yorumlamaları arasındaki tanıdık tartışmada, Eliasaçıkça <strong>ve</strong> ikna edici bir biçimde, Freud’un tarafında yeralıyor. Modern ‘medeniyet’inesası kontrol, rasyonalite değil. Her neyse ‘medeni davranış’ olarak içselleştirilen, ...gerisinde bir zamanlar “asil adam öyle şeyler yapmaz” türünden bir emir var (Bauman,1979: 123).Bauman’ın bu paragrafta kurduğu Weber (=rasyonalite) / Freud (=kontrol)karşıtlığı, yalınkat olmaktan öte, konuyu saptırıyor bence. Önemli olan, bu düşünürlerinmuhayyilesindeki ‘rasyonel olmayan’ <strong>ve</strong> ‘kontrollü olmayan’ davranışbiçimleri, insanlar, toplumlar. Rasyonalite <strong>ve</strong> kontrol gibi soyut kavramları,karşıtları olmadan düşünmek <strong>ve</strong> anlamak mümkün değil. Gyan Prakash, Hinttarih yazıcılığını tartıştığı bir makalesinde, tam bu noktaya parmak basıyor:Uhrevi <strong>ve</strong> hislerinin esiri Hint insanı ile maddiyatçı <strong>ve</strong> rasyonel İngilizi taban tabanazıt varlıklar olarak kurgulayan Şarkiyatçı metin <strong>ve</strong> kurumsal pratikler, aynı zamandaİngiliz işgalinin meşruiyet zeminini oluşturdu. Sonuçta, sömürgeciliğin hâkimiyet ilişkileriiçinde yaratılan Doğu-Batı karşıtlığı, sanki bu ilişkiden önce varmış gibi gerçeklikkazanmakla kalmadı, aynı zamanda (kolonizasyonun) gerekçesini oluşturdu (Prakash,1990: 385).Weber’in çalışmalarında ‘rasyonel’ (Protestan ruhuna sahip) Batı insanı fikrini,değişik dinler üstündeki incelemelerden yola çıkarak oluşturduğu malûm.Batı’nın karşıtı olarak kurgulanan Şark, her şeyden önce ‘ruhani’ (dolayısıyladeğişmeyen <strong>ve</strong> pasif) özellikleriyle billurlaşıyor. Buna karşılık Freud’un ‘medeni’(güdüleri bastırılmış) Batı insanı fikri, ‘ilkel’ insanların yaşadığı farklı bircoğrafya bağlamında -Afrika <strong>ve</strong> Amerika kıtalarının yerli halkları- anlam kazanıyor.Haiti asıllı antropolog Michel-Rolph Trouillot’nun ifadesiyle, 19. yüzyıl Avrupadüşüncesine göre bazı insanlar (Avrupalı, beyaz <strong>ve</strong> erkek) diğerlerindendaha fazla ‘insan’.Farklı coğrafyalardan çapraz okumalarBatı tasavvurunda ‘kara kıta’ Afrika’nın önemini <strong>ve</strong> anlamını kavramak, bizimgibi Şarkiyatçılığın nesnesi olmuş coğrafyalardan gelenler için çok zor. Son yıllardaAfrika’dan yükselen ‘post-kolonyal’ sesler, Batı’nın tek değil, bir dizi ‘ötekiler’zemininde kurulduğunu çok çarpıcı biçimde gündeme getirdi. Şark’ın başkalaştırılmasıylaeşzamanlı olarak, Afrika <strong>ve</strong> Amerika kıtalarının yerli halklarının‘ilkelleştirilmesi’ konusunda, Michel-Ralph Trouillot’nun tarih yazımındayeri olmayan bir devrimi -Haiti devrimini- anlatan Silencing the Past (GeçmişinSusturulması) başlıklı kitabında söylediklerine yer <strong>ve</strong>rmek istiyorum.Avrupa felsefesinde, ‘toplum nedir?’, ‘medeniyet nedir?’, ‘<strong>ve</strong> de her şeydenönce insan nedir?’ sorularının, 16. yüzyıldan itibaren Avrupalı tüccarların, ser<strong>ve</strong>tavcılarının Afrika <strong>ve</strong> Amerika’nın yerli halklarını yağmalayıp, öldürüp, esir

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!