10.07.2015 Views

Türk ve Japon Modernleşmesi: 'Uygarlık Süreci' - Birikim

Türk ve Japon Modernleşmesi: 'Uygarlık Süreci' - Birikim

Türk ve Japon Modernleşmesi: 'Uygarlık Süreci' - Birikim

SHOW MORE
SHOW LESS
  • No tags were found...

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

UYGARLIK KURAMLARI VE ŞİDDET SORUNU 101rar tekrar ortaya çıkabildiği sorusu etrafında yer alırlar. Eğer, Weber’in tarihselözelliği bu kadar yoğun olan çözümlemeleri bugün de okunmaya değerse, barbarlığıson tahlilde karanlık <strong>ve</strong> bilinemeyen nedenlere dayandırmasını <strong>ve</strong> kültürelçevre antropolojisine olan tutkusunu, koşulsuz olarak kabul etmekten vazgeçmekgerekecektir.4.5 Max Horkheimer / Theodor W. Adorno: Aydınlanmanın diyalektiğiHorkheimer <strong>ve</strong> Adorno ile Frankfurt Okulu, 20. yüzyılın şiddet deneyimleriyleen geniş anlamda yoğun bir şekilde ilgilenmişler <strong>ve</strong> bu deneyimler ile bilimselteknik gelişme <strong>ve</strong> modernitede görülen siyasal toplumsal barbarlık arasındabir sentez oluşturmaya çalışmışlardır. Başka hiçbir kuramsal yaklaşım, dönemininşiddet deneyimlerinden ‘eleştirel kuram’ kadar etkilenmemiştir. Kuramları,nasyonal sosyalizm, soykırım, Stalinizm, savaş <strong>ve</strong> sürgün deneyimleri ile hesaplaşmaiçinde oluşmakla kalmamış, şiddet deneyimi daha sonraki dönemlerdede düşüncelerinin yapısal bir referans noktası olma özelliğini sürdürmüştür.Horkheimer/Adorno Aydınlanmanın Diyalektiği’nde (Horkheimer/Adorno1971) “insanlığın neden gerçekten insancıl bir aşamaya geçmek yerine barbarlığınyeni bir türüne battığı” sorusuna yanıt ararlar <strong>ve</strong> ‘aydınlanmanın özyıkımı’nınnedenlerini araştırırlar. Muazzam başarılı modernite kapsamında, kolektif şiddetegerileyiş <strong>ve</strong> eşi görülmemiş bir barbarlığa düşüşü anlayabilmek için, dışsal doğaüzerindeki denetimin artışı ile içsel doğa üzerindeki denetimin kayboluşu arasındakiparalellikten yola çıkarlar. Modernitenin kendisini açıklamadaki doğallığınıciddiye alırken, aynı zamanda Aydınlanma’nın kendisine ilişkin hayal kırıklıklarınıdile getirirler. Bu araştırmacılar, şiddet <strong>ve</strong> barbarlığın uygarlaşmamış eskidünyaya ya da insanlığın modernite öncesi dönemine bir ‘geri dönüş’ olduğuşeklindeki yaygın düşünceyle çelişirler. Onlara göre, bunlar daha çok, olgunlaşanmodernitenin <strong>ve</strong> sanayi çağı dönemindeki uygarlığın olası ifadeleridir.Böylece, yüzyılımızda görülen barbarlıklar <strong>ve</strong> afetler, modern uygarlığın karşıtlarıdeğil, birer parçaları olarak ele alınır. Horkheimer <strong>ve</strong> Adorno’ya göre, karşıtınadönüşen <strong>ve</strong> daha sonra en üst düzeydeki uygarlaşmamışlığın kötü sonuçlarındaifadesini bulan, barbarlık ile modernitenin ayrılmaz kardeşliğini gösterenşeyler, teknik rasyonelleşmenin, aklın <strong>ve</strong> Aydınlanmanın ilkelerinden başka birşey değildir. En vahşi şiddet uygulamalarının en rasyonel <strong>ve</strong> en etkin araçlarlayapılabilmesini anlayabilmek, ancak bütünüyle araçsallaştırılmış bir akıl bağlamındamümkün olabilir. Bu araştırmacılara göre, dönüşüm noktası Aydınlanmanınkendi içinde yer almaktadır, Aydınlanma ‘totaliter’dir. Sonuçta tarih felsefesiaçısından öyle bir olumsuz yapıya ulaşırlar ki, bu yapı ‘diyalektiği’ aratır.İlginç olan sadece, Horkheimer ile Adorno’nun modernite ile barbarlığı diyalektikbir ilişki içinde görmesi değil, doğrudan fiziksel <strong>ve</strong> kolektif şiddetin yanısıra,yapısal <strong>ve</strong> kültürel şiddetin anlaşılması açısından da (örneğin, bireyselliğin

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!