10.07.2015 Views

Türk ve Japon Modernleşmesi: 'Uygarlık Süreci' - Birikim

Türk ve Japon Modernleşmesi: 'Uygarlık Süreci' - Birikim

Türk ve Japon Modernleşmesi: 'Uygarlık Süreci' - Birikim

SHOW MORE
SHOW LESS
  • No tags were found...

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

92PETER IMBUSCHşiddet yüzyılı olan- 20. yüzyılı ele alacağım (3. bölüm). Bir sonraki bölümde ise,incelenen uygarlık kuramcılarının gerekçelerini <strong>ve</strong> uygarlık anlayışını daha çokbirbirinin içine geçmiş bir şekilde inceleyerek, kuramcıların kendi şiddet deneyimlerinin,oluşturdukları uygarlık <strong>ve</strong> kültür kuramına nasıl yansıdığını belirlemeyeçalışacağım (4. bölüm). Daha sonra somut uygarlık kuramlarından soyutlamayagiderek, birbirlerinden farklı uygarlık kuramlarından çıkarsanabilecek,uygarlık ile şiddet arasındaki olası dört farklı ilişkiye değineceğim (5. bölüm).Son bölümde ise (6. bölüm) Elias’ın uygarlık sürecini ele alış biçiminin 20. yüzyılınşiddet deneyimlerine yaklaşım açısından zaaflar taşıdığını gösterecek <strong>ve</strong>daha doğru bir uygarlık anlayışının çerçe<strong>ve</strong>sini çizmeye çalışacağım.2. Modernitenin iki yüzüErken Yeni Çağ dönemi <strong>ve</strong> modernitenin tarihi çok farklı biçimlerde tanımlanabilir.Bunlar bir anlamda teknik <strong>ve</strong> bilimsel ilerlemenin, insanın içsel <strong>ve</strong> dışsaldoğasına egemen oluşunun, aydınlanmanın <strong>ve</strong> artan rasyonalizmin tarihi olduğugibi, insanlar arasındaki ilişkilerin uygarlaşmasının, modern ulusal devletlerinoluşumu <strong>ve</strong> sonraki kuşakların belleğinde benzersiz <strong>ve</strong> Batı ülkelerine özgütemel bir süreç olarak yer eden <strong>ve</strong> geçmişe büyük bir övünç <strong>ve</strong> özbilinçle bakılmasınısağlayan önemli kültürel katkılar çerçe<strong>ve</strong>sinde, şiddetin mahkum edilmesinin<strong>ve</strong> daha etkin olarak sınırlanmasının da tarihidir. Çok bilinen bir dizifenomen de bu tarih içine yerleştirilebilir.Bu tür bir bakış açısında göze çarpan en önemli özellik, şiddet ile kurulan ilişkininbiçimidir. Temel olarak şiddet, zamana bağımlı, gelişim sürecinde -ki buanlamda sözkonusu gelişim bir ilerleme olarak da anlaşılabilir- önemi <strong>ve</strong> boyutuazalan, devletin bir şiddet tekeli olarak ortaya çıkışıyla birlikte etkin bir şekildesınırlandırılabilen, modernite öncesi bir fenomen olarak görülür. Böylece şiddetsınırlandırılır -ya yaşanılan mekândan dışlanır ya da zamansal olarak sınırlanır-‘hâlâ’ uygulandığı durumlarda ise, toplumun merkezinden değil, periferidenkaynaklanmaktadır. Bu özelliğiyle kendi toplumunda ötekini temsil eder. Modernite<strong>ve</strong> şiddet bu yaklaşımda birbirlerine karşıt olgulardır. Şiddet, öz olarak moderniteyeya da modern toplumlara ait olmayan, geçmişin kötü bir mirası olarakdeğerlendirilir. Toplumun içsel ilişkilerine ilişkin yapılan bu tespitin, toplumlararasıilişkilerde de koşutu vardır. Bu bağlamda, ekonomik çıkarlar <strong>ve</strong> yoğun ticariilişkiler pasifize edici bir etkiye sahiptir; şiddete <strong>ve</strong> savaşa engel olurlar <strong>ve</strong> işleviningiderek bozuluyormuş gibi algılanmasını sağlarlar. Ekonomik çıkarlarşiddete dayalı tutkulara bir dizgin işlevi görür. Para kazanmanın <strong>ve</strong> ticaretin masumeylemler olarak görülmesi ise savaşların değerlendiriliş biçimine karşıttır <strong>ve</strong>savaşa engel olur (Hirschman, 1987). Burjuva devletler dünyasının dış ilişkileriiçin geçerli olan genel özellikler, bu ülkelerin “üçüncü dünya” ile olan ilişkileriiçin de geçerlidir.

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!