13.01.2013 Views

tc süleyman demirel üniversitesi sosyal bilimler enstitüsü sosyoloji

tc süleyman demirel üniversitesi sosyal bilimler enstitüsü sosyoloji

tc süleyman demirel üniversitesi sosyal bilimler enstitüsü sosyoloji

SHOW MORE
SHOW LESS

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

T.C.<br />

SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİ<br />

SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ<br />

SOSYOLOJİ ANABİLİM DALI<br />

TÜRK KOOPERASYON KÜLTÜRÜ VE ÇAĞDAŞ<br />

KOOPERASYON ANLAYIŞI<br />

(ISPARTA ÖRNEĞİ)<br />

Danışman Hazırlayan<br />

Metin ÖZKUL Bülent ŞEN


ABSTRACT<br />

In this work, it was aimed to determine the quality of cooperation in Isparta,<br />

which has been experiencing the process of industrialization, urbanization, migration<br />

from countryside to city, and the fact of social change related to this as well as to<br />

evaluate the constitution and working of this based on the real organization ( housing<br />

cooperatives) and the factors influential in this process.<br />

As being included in a process of cooperation, members of housing<br />

cooperatives in Isparta were considered to be an important source in order to attain<br />

results desired about the general quality of cooperation.<br />

This work consists of two chapters. The first chapter is the theoretical one<br />

studying the sociological analysis of the concept “cooperation” by taking into<br />

consideration the Turkish cooperation culture and its connection with social<br />

structures. The second chapter includes the data of the field work containing the<br />

members of housing cooperatives in Isparta.<br />

All the subject matters studied were described in respect of their various<br />

peculiarites, and by using an analytic approach those subject matters were tried to be<br />

interrelated in relation to dependent and independent variables determined for every<br />

subject matter.<br />

The conslusion chapter includes the comments about the hypotheses<br />

determined for the work.


GİRİŞ<br />

Çalışmanın Amacı ve Konunun Kapsamı<br />

Çalışmanın konusunu teşkil eden kooperasyon (işbirliği), insanoğlu varolduğu<br />

günden beri süregelen ve onun <strong>sosyal</strong> bir varlık oluşunun en somut yönünü ortaya<br />

koyan bir kavramdır. Toplumun en küçük ve temel birimi olana aileden başlayıp, en<br />

soyut, en büyük ve en üst organizasyon boyutunu oluşturan millet halinde<br />

teşkilatlanmaya kadar işbirliğinin bir zihniyet, yönelme biçimi, tavır ve davranış<br />

olarak mevcudiyetini görürüz. Hatta ülkeler arasında veya ülkeleri temsil eden<br />

birimlerin aralarında oluşturduğu ittifaklar, organizasyonlar ve hedefler işbirliğinin<br />

tezahürü olduğu kadar; işbirliği olmadan gerçekleştirilemeyecek bir zarureti de ortaya<br />

koymaktadır. İşbirliği düşüncesinin,anlayışının temelinde ise, dayanışma duygusu,<br />

birlikte hareket etme arzusu önemli bir yer tutmaktadır.<br />

İşbirliğinin hakim bir <strong>sosyal</strong> münasebet yolu olarak benimsenmesinde içinde<br />

bulunulan kültürün, geçirilen tarihsel süreçlerin ve mirasın olduğu kadar <strong>sosyal</strong><br />

yapının etkisi de büyüktür. Her cemiyet yapısı, kendine özgü şartların belirlediği bir<br />

işbirliği çerçevesi ve işbirliği şekilleri ortaya koymuştur. Batı toplumları kendi<br />

tarihsel tecrübeleri sonucu, sınıflı toplum yapılarının ortaya çıkması ve bu sınıfların<br />

hak ve menfaatlerinin korunması yönünde bir anlayışı benimsemişlerdir. Böylelikle,<br />

toplum kendi içinde kategorik diyebileceğimiz alt parçalara ayrılarak, bireysellik<br />

temeline oturan ve alttan yukarıya doğru şekillenen işbirliği tarzlarını ortaya<br />

koymuştur. Devlet ise, bir üst gözetici konumunda gruplar arası ihtilafları düzenleyen,<br />

işbirliğinin gerçekleşmesinin dışsal çerçevesini hazırlayıp sunan bir varlık olarak<br />

algılanmıştır. Uzun tarihsel yolculuğu toplumun devletle özdeşleştiği, devletin refah<br />

dağıtıcı ve genel nizamı tespit edici rolünü benimseyen Türk toplumunda, sınıflı bir<br />

toplum yapısının da ortaya çıkmaması dolayısıyla toplumu kategorik kısımlara<br />

ayırmadan, bütünsel bir yapı halinde hak ve menfaatleri korunup gözetilen bir varlık<br />

olarak görme düşüncesini ortaya koymuştur. Bu anlayış, dayanışma ve işbirliğini ön<br />

plana çıkaran anlayış ve uygulamaların varlığıyla pekiştirilmiş, devleti merkeze koyan<br />

köklü bir düşüncenin zamanımıza dek uzanmasına neden olmuştur.<br />

Sanayileşme ve kentleşme olgularıyla birlikte anılan modern dönemde,<br />

değişen toplumsal, kültürel, siyasal, ekonomik yapılara bağlı olarak işbirliğinin<br />

muhtevası kadar, ortaya çıkma, gerçekleşme ve örgütlenme biçimleri de değişikliğe


uğramıştır. Cemaat hayatında kendiliğinden, vasıtasız, gayrı-resmi nitelik taşıyan<br />

kooperasyon, cemiyet hayatı ile birlikte vasıtalı, resmi ve şartların gereği olarak<br />

bireyin kendini içinde bulduğu, bu anlamda zorunlu bir nitelik kazanmaya başlamıştır.<br />

Bu çalışma, sanayileşme, şehirleşme, kırdan şehre göç sürecini ve buna bağlı<br />

<strong>sosyal</strong> değişme olgusunu yaşayan Isparta’da işbirliğinin (kooperasyonun) taşıdığı<br />

niteliği tespit etmenin yanında, bunun somut organizasyon temelinde ( konut<br />

kooperatifleri) oluşumunu, işleyişini ve bu süreçte etkili olan faktörlerin<br />

değerlendirilmesinin yapılmasını amaçlamaktadır. Böylelikle, insanların işbirliğinin<br />

bir ürünü olarak ortaya çıkan somut müesseselerin insanların ihtiyaç, menfaat ve<br />

beklentilerine cevap verme durumları da ortaya konulmak istenmiştir. Isparta’da<br />

bulunan konut kooperatifi üyeleri bir işbirliği sürecine dahil olmaları nitelikleri<br />

nedeniyle, işbirliğinin genel niteliği hakkında arzulanan sonuçlara ulaşmak amacıyla<br />

anlamlı ve önemli bir kaynak olarak görülmüştür.<br />

Ülkemizde şimdiye dek işbirliğini veya işbirliğine konu olan alanlarda yapılan<br />

çalışmalar belli sınırlılıklara sahip olmuştur. Özellikle gecekonduların şehir hayatında<br />

önemli bir <strong>sosyal</strong> problem olarak algılanmasının sonucu olarak , bu alanlarda yapılan<br />

çalışmalarda geleneksel dayanışmayı ortaya koymaya çalışan, modern dayanışma<br />

biçimlerine dönüşme potansiyel ve durumlarını tespite yönelen araştırmaları,<br />

araştırma içinde yer alan alt bölümleri görmekteyiz. Bunun dışında ise özellikle son<br />

yıllarda ağırlık kazanan hemşehri dernekleri, sivil toplum örgütleri çalışmaları konuyu<br />

bir başka cepheden ortaya koyan araştırmaları karşımıza çıkarmaktadır. Anılan bu<br />

konular ve araştırma alanları göz önüne alındığında, işbirliği, ele alıp incelenmesi<br />

açısından pek çok eksikliğinin var olduğu bir araştırma konusu olarak yapılacak daha<br />

kapsamlı ve çok sayıda araştırmayı gerekli kılmaktadır. Çalışmamız bir yönüyle bu<br />

ihtiyaca cevap verme kaygısı taşımaktadır. Diğer taraftan, Türkiye’nin geneli dikkate<br />

alındığında gerek kuruluş sayısı, gerekse barındırdığı üye sayısı açısından en yaygın<br />

ve en tesirli kooperasyon alanlarının başında kooperatifler, özelde konut kooperatifleri<br />

gelmektedir. Konut kooperatifleri ise, daha çok iktisat, işletme, tarım ekonomisi gibi<br />

disiplinlerin çalışmalarında ve daha çok idari, para temini ve yönetimi vb. konularda<br />

incelenen bir kuruluş durumundadır. Üyelerin gönüllüğü, eşit katılımı, bireysel tercihi<br />

gibi işbirliğinin gerçekleşmesi açısından; başat bir örgütlenme olması dolayısıyla<br />

işbirliğinin organizasyonu açısından; bireylerin işbirliği tutum ve anlayışlarının<br />

davranış yönünü sergilemesi yönüyle işbirliğinin işleyişi açısından zengin bir kaynak<br />

sunan kooperatifler üzerine yapılan <strong>sosyoloji</strong>k bir çalışma ise bulunmamaktadır.


Çalışmamızın bir diğer kaygısını da bu ihtiyaç oluşturmaktadır. Şüphesiz, yapılan<br />

çalışma taşıdığı bu iddialar yanında, sınırlı bir alanı kapsamaktan, ancak ele aldığı<br />

belirli durumları inceleme konusu yapmaktan kaynaklanan yetersizlikleri de<br />

içermektedir.<br />

Çalışmamız iki ana bölümden ve bunların alt başlıklarından oluşmaktadır.<br />

Dört alt bölümden oluşan birinci ana bölüm, teorik niteliktedir. İlk alt bölümde,<br />

kooperasyon kavramının anlamı, <strong>sosyoloji</strong>k muhtevası ve <strong>sosyal</strong> yapı ile ilişkisi<br />

konusu üzerinde durulmuştur. İkinci alt bölüm ise, <strong>sosyoloji</strong>k düşüncede<br />

kooperasyonu içermektedir. Burada, iki önemli sosyolog, Durkheim ve Marx’ın genel<br />

düşünceleri içinde kooperasyonu ele alış biçimleri yanında, değişik ideolojilerin<br />

kooperasyona bakış açıları ortaya konulmaya çalışılmıştır. Teorik bölümün son<br />

kısmında ise, Türk <strong>sosyal</strong> yapısında kooperasyon anlayışı, Türk kültür tarihi ve Türk<br />

<strong>sosyal</strong> düşüncesi çerçevesinde incelenmiş, belirli dönemler itibarıyla geçirdiği evreler,<br />

ortaya konulan somut kooperasyon şekilleri irdelenmiş, iki Türk sosyologu Z.Gökalp<br />

ve Z. Fahri Fındıkoğlu’nun konuyla ilgili düşünceleri ortaya koyulmuştur.<br />

İkinci ana bölüm ampirik niteliktedir. Öncelikle örneklemi teşkil eden<br />

kooperatif üyelerinin demografik özellikleri üzerinde durulmuş; yaş, cinsiyet, doğum<br />

yeri, göç açısından analizi yapılmıştır. Daha sonra aile büyüklükleri, ailedeki statüleri<br />

ile birlikte eğitim, gelir, ek gelir, çalışma hayatı durumları ele alınmıştır. Ayrıca,<br />

kooperatif üyelerinin <strong>sosyal</strong> hayatı mesken durumu, semt tercihine etki eden faktörler<br />

ile çevresi ile ilişkileri komşuluk ve yardımlaşma durumu açısından ortaya<br />

konulmuştur. İşbirliğini gerçekleştirmiş, somut olarak işbirliğine yönelmiş bireylerin,<br />

işbirliğini yürütme durumlarını tespit etmek amacıyla, önce üyelerin bağlı<br />

bulundukları kooperatiflerin genel nitelikleri, kooperatife üye olmada etkili faktörler<br />

tespit edildikten sonra kooperatifin iç işleyişi, formel kanalların kullanılma durumu,<br />

kooperatiften ve yönetimi oluşturanlardan beklentiler üzerinde durulmuştur. Son<br />

olarak, üyelerin genel olarak kooperasyon anlayışları, zihniyetleri ve diğer<br />

kooperasyon alanlarındaki etkinlikleri ile düşünceleri tespit edilmeye çalışılmıştır. Ele<br />

alınan bütün konular, bir yandan çeşitli özellikleri itibarıyla tasvir edilirken, diğer<br />

taraftan analitik yaklaşımla, her konu için belirlenen ayrı bağımlı değişkenler ve<br />

bunlara etkide bulunduğu düşünülen bağımsız değişkenler açısından<br />

ilişkilendirilmeye çalışılmıştır.


Araştırmanın Sınırları ve Takip Edilen Metot<br />

Araştırmamız Isparta il merkezinde, konut kooperatiflerine kayıtlı bulunan,<br />

kooperatif üyelerini kapsamaktadır. Isparta’da faaliyet gösteren konut<br />

kooperatiflerinin , dolayısıyla üyelerinin sayıca çok büyük bir evren ortaya çıkarması,<br />

bizi, evreni anlamlı bir büyüklük haline getirmeye yöneltmiştir. Bu amaçla<br />

Isparta’daki konut kooperatiflerinin üyesi bulundukları tek kooperatif birliği<br />

konumundaki ISKOOP’a bağlı konut kooperatiflerinin “çalışma evrenimizi” *<br />

oluşturmasına karar verilmiştir. Birlik yetkilileri ile yapılan görüşmeler neticesinde,<br />

ISKOOP’a bağlı Isparta merkez dışında; ilçelerde, başka şehirlerde faaliyet gösteren<br />

kooperatiflerin ve üyelerin varlığı tespit edilmiştir. Araştırmanın belli bir zaman<br />

süreci içerisinde gerçekleştirilmesi zarureti, belli bir maliyet sınırını aşmaması<br />

düşüncesi ve mülakat yapılması düşünülen üyelere ulaşma güçlüğü dolayısıyla<br />

çalışma evrenimiz üzerinde birtakım sınırlamalara gidilmiştir. Bunun sonucunda,<br />

Isparta kent merkezinde kurulu bulunan, inşaat alanı Isparta kent merkezinde bulunan<br />

ve halen faaliyetini devam ettiren, üyeleri Isparta kent merkezinde ikamet eden<br />

üyelerden oluşan ISKOOP’a bağlı kooperatifler, içinden örneklem alacağımız çalışma<br />

evrenimizi oluşturmuştur. Böylece ISKOOP’a kayıtlı bulunan 206 kooperatiften 136<br />

adedine ve 3843 kooperatif üyesine ulaşılmıştır. Bu durumda örneklem hacmi, %95<br />

güven düzeyi ve %7 örneklem hacmi göz önünde bulundurularak tespit edilmiş ve<br />

örneklem büyüklüğünün belirlenmesinde;<br />

Z=<br />

P-π<br />

√ π(1- π) √ N-n<br />

n =<br />

n N-1<br />

π(1- π)Z 2 N<br />

π(1- π)Z 2 +(N-1)(P-<br />

π) 2<br />

formülü kullanılmıştır.<br />

* Çalışma evreni, ulaşılabilen evrendir, somut nitelik taşır. Araştırmacının ya doğrudan gözleyerek, ya<br />

da ondan seçilmiş bir örnekleme üzerinde yapılan gözlemlerden yararlanarak, hakkında görüş<br />

bildirebileceği evren, çalışma evrenidir. Bkz. Niyazi Karasar; Bilimsel Araştırma Yöntemi, Nobel Yay.<br />

Dağ., 8. Basım, Ankara-1998, s.110


n= Örneklem büyüklüğü, N= Evren, Z= 1.96 (% 95) güven aralığı değeri<br />

n = .25Z 2 N / .25Z 2 + (N-1) (P- π) 2<br />

n =.25 (1.96) 2 3843 / .25 (1.96) 2 +3843 – ( 0.07) 2 = 187 üye<br />

Üyelerin temsil oranı ve dolayısıyla örneklemin güven düzeyini artırmak<br />

amacıyla bu sayıya 17 kişi daha ilave edilerek 204 kooperatif üyesinden oluşan nihai<br />

örneklem sayısına ulaşılmıştır. Bunun yanında, yine örneklemin niteliğini artırmak,<br />

evreni temsil yeteneğini güçlendirmek amacının yanında, ampirik araştırmada ele<br />

alacağımız konuda etkili olacağını düşündüğümüz kooperatif büyüklüğüne<br />

örneklemde de, evrende yer aldığı oranda yansıtmak amacıyla tabakalı rastlantısal<br />

örnekleme 1 yöntemi uygulanmıştır. Bu amaçla, kooperatifler üye sayılarına göre,<br />

büyüklük kategorisi dikkate alınarak dört tabakaya ayrılmıştır. Önce her tabakanın<br />

evrendeki ağırlığı hesaplanmış ve örneklem hacmimizi oluşturan üye sayısı, her<br />

tabakaya ağırlığı oranında dağıtılmıştır.<br />

Nj (Tabakadaki birim sayısı)<br />

------------------------------------------------ = aj (tabaka ağırlığı)<br />

N (Evrendeki birim sayısı)<br />

1.Tabakanın ağırlığı: aj: Nj = 1105 = %29<br />

N 3843<br />

2.Tabakanın ağırlığı: 1358 / 3843 = %35<br />

3.Tabakanın ağırlığı: 733 / 3843 = %19<br />

4.Tabakanın ağırlığı: 647 / 3843 = %17<br />

Tabakalardan alınacak eleman sayısı: Örneklem büyüklüğü x tabakanın<br />

ağırlığı formülüne göre örneklem hacmimiz, ağırlığı oranında tabakalara dağıtılmıştır:<br />

1.Tabaka: 204 x 0.29 = 59<br />

2.Tabaka: 204 x 0.35 = 71<br />

1 Bu tip örnekleme yüksek temsil niteliği olan ve basit tesadüfü örneklemeye göre daha düşük maliyetle<br />

çok daha yüksek bir temsil yeteneğine ulaşma olanağı sağlayan bir tekniktir. Bu tekniğin temeli, evreni<br />

homojen alt katmanlara ayırmak, sonra da her katmanda ağırlığına göre belli sayıda eleman alarak<br />

örneklem oluşturma esasına dayanır. (Bal, Hüseyin; Araştırma Süreçleri, Isparta-199, s.98.)


3.Tabaka: 204 x 0.19 = 39<br />

4.Tabaka: 204 x 0.17 = 35<br />

-------<br />

204<br />

Böylece, örneklem hacmi, yukarıdaki belirlenen oran ve güven aralığına<br />

uygun şekilde belirlenmiş ve ağırlıkları nisbetinde tabakalara dağıtımı yapılmıştır.<br />

Mülakatlarımız yüz yüze olmuş, yaklaşık 45-50 dakika sürmüştür.<br />

Mülakatlarımız tarih olarak, Mayıs 2000 ile Temmuz 2000 tarihleri arasında<br />

gerçekleştirilmiştir. Elde edilen verilerden, kapalı uçlu soruların cevapları<br />

değiştirilmeden, açık uçlu sorularınki ise anlamlı kavramlar haline getirilerek, <strong>sosyal</strong><br />

<strong>bilimler</strong>le ilgili araştırma programı olan SPSS programıyla, bilgisayarda<br />

değerlendirilmiştir. Düz tablolar yanında, akla gelen çeşitli değişkenler açısından<br />

soruların çapraz tablolar halinde değerlendirilmesi yapılarak, ortaya çıkan tabloların<br />

yorumları yapılarak rapor haline getirilmiştir.<br />

Araştırmanın Varsayımları<br />

Araştırma üç temel varsayıma ve bunların alt kısımlarına dayandırılmıştır.<br />

Varsayımlara ilişkin değerlendirmeler araştırmanın sonuç kısmında yer almaktadır.<br />

I- Kooperatif üyelerinin kooperasyon anlayışları cemaat tipi <strong>sosyal</strong> ilişkilerle<br />

örtüşen özellikleri yansıtır.<br />

1- Kooperatif üyeleri yakın <strong>sosyal</strong> ilişkilerde bulundukları insanların etkisi<br />

altında kooperatife üye olurlar.<br />

2- Üyesi bulunulan kooperatife başkalarını üye yapmada da yakın <strong>sosyal</strong><br />

ilişkide bulunma etkili olmaktadır.<br />

3- Kooperatif içi yakın ve ailevi ilişkiler kooperatif öncesi ve kooperatif dışı<br />

ilişkilerin uzantısı şeklinde bir nitelik taşır.<br />

4- Kooperatif üyeleri, kooperasyon ilişkilerinde, inisiyatif kullanan tavır ve<br />

davranışlara sahip olmaktan çok, inisiyatif kullananlara tabi olan tavır, davranış ve<br />

bakış açılarına sahiptir.<br />

5- Kooperatif üyeleri, görevi olanlar da dahil olmak üzere, kurallara uyma ve<br />

formel kanalları kullanmada isteksizlik gösterirler.<br />

6- Kooperatif üyeleri için; güven, dürüstlük gibi moral unsurlar,<br />

kooperasyonun oluşmasında olduğu kadar, yürütülmesinde de büyük öneme sahiptir.


7- Erkeklerin çalışma yaşamında daha egemen oluşları ve kadının geleneksel<br />

olarak erkekten sonra gelen bir statüde değerlendirilmesi, kooperatiflerin üye cinsiyet<br />

yapısı üzerinde etkilidir.<br />

II- Kooperatif üyeleri, dayanışmacı tutum ve anlayışlarını, <strong>sosyal</strong> çevreleriyle<br />

kurdukları diğer ilişkilerinde de aksettirirler.<br />

1- Aile, dayanışmacı tutum ve anlayışların oluşmasında fonksiyonel bir rol<br />

icra eder.<br />

2- Kooperatif üyeleri, dayanışmacı tutum ve anlayışlarını, <strong>sosyal</strong> problemlerin<br />

çözümüyle ilgili düşüncelerine de yansıtırlar.<br />

3- Konut kooperatifi üyeliği, belirli bir statünün kazanılması ve bu statüye<br />

uygun tüketim eğilimlerinin tatmin edilmesinden sonra amaçlanan önemli bir<br />

kooperasyon alanıdır.<br />

4- Geleneksel yardımlaşma ve dayanışma alanlarından birisini de iş bulma ve<br />

iş kurma oluşturmaktadır.<br />

5- Akraba ve hemşehri dayanışması, kentlileşme sürecinin gelişmesine paralel<br />

olarak değişir.<br />

6- Kentlileşme sürecinin seviyesi, komşuluk ilişkilerinin mahiyetini belirler.<br />

7- Kent hayatında, dayanışmacı tutum ve davranışlar kır hayatına göre daha<br />

farklı alanlarda görülür.<br />

8- Kentlileşme sürecinin seviyesi, kooperasyon alanlarının genişliğini belirler.<br />

9- Kooperasyon alanlarının sınırlı olması, dayanışmacı tutum ve davranışların<br />

potansiyel varlığını ortadan kaldırmaz.<br />

III- Kooperatif içi işleyiş ve üyeler arasındaki ilişkiler; üyelerin nitelikleri,<br />

görevleri ve beklentilerine göre şekillenir.<br />

1- Kooperatifte görevi olma, kooperatife üye yapmada etkili bir faktördür.<br />

2- Kooperatifin üyesinin görüştüğü kişileri kendi üyesi bulunduğu kooperatife<br />

üye yapma durumu küçük kooperatiflerde daha sık görülür.<br />

3- Kooperatiften beklentiler, kooperatifin karşıladığı ihtiyacın üye için taşıdığı<br />

önceliğe ve öneme göre belirginleşir.


4- Kooperatiften duyulan memnuniyet, bir kooperasyon türü olarak,<br />

kooperatiflerden yeniden yararlanma arzusunu ve tavsiye edilen bir araç olma<br />

özelliğini belirler.<br />

5- Kooperatif üyeliği, ileriki yaşlarda daha çok rastlanan bir olgudur.<br />

6- Kooperatif üyeliği, belirli bir maddi düzeyi ve harcamayı gerektirdiğinden,<br />

üyeler asıl ihtiyaçlarını karşılaması beklenen dar gelirliler yerine, orta ve üst olarak<br />

değerlendirilebilecek gelir gruplarından oluşur.<br />

7- Kooperatif üyeleri, genelde, sürekli ve sabit ücretli gelir şansına sahip<br />

kişilerden oluşur.<br />

8- Konut, taşıdığı ekonomik değer sebebiyle, geleceğe yönelik önemli bir<br />

yatırım aracı olarak görülür.<br />

9- Konut sahibi olmayı, statü pekiştirici olarak görme, geleneksel değerlerin<br />

etkisi altındaki bireylerde daha yaygın bir nitelik arz eder.


I. BÖLÜM: KOOPERASYON KAVRAMI ve SOSYAL YAPILAR<br />

1. Kooperasyon Kavramının Tanımı<br />

Kooperasyon kelimesi, Latince kökenli olup, hemen hemen bütün batı<br />

dillerinde “İşbirliği, bir işi beraberce yapma, birlikte iş görme…v.b.” anlamına<br />

gelmektedir. İşbirliği ilişkisinde bireyler, gruplar ve bazen de toplumlar arasında ortak<br />

amaç veya amaçlar vardır. Taraflar ortak amaca tek başlarına değil, birlikte ulaşmak<br />

isteğindedirler. Bu nedenle de aralarında karşılıklı dayanışma ve yardımlaşma vardır 2 .<br />

Fındıkoğlu’na göre Kooperasyon ve ondan türetilerek yayılan kooperatifin<br />

anlamının açıklanmasında iki husus göz önünde bulundurulur: 3<br />

1. İnsanlık tarihinde iktisadi faaliyetlerin ortaklık, beraberlik zihniyeti ile<br />

idare edilmesi şekillerinin tarihi<br />

2. 19. asırda liberalizm ve kollektivizm cereyanları karşısında bir sentez<br />

bulma ihtiyacından doğan, kooperatif ve emsali kelimelerin kavramsal<br />

içeriğini teşkil eden iktisadi organizasyonların tarihi<br />

Eğer, fertler arası veya gruplar arası yalnız ekonomik anlamda bir işbirliği söz<br />

konusu ise, dar anlamdaki kooperasyondan bahsediliyor demektir. Kooperatifçilik bu<br />

bağlamda, dar anlamdaki kooperasyon kavramını ifade etmektedir. 4 Benzer, fakat,<br />

genel menfaatlerin takibi söz konusu ise, geniş anlamda bir kooperasyondan<br />

bahsedebiliriz. Burada fertler arası, gruplar arası veya müesseseler arası benzer ve<br />

genel menfaatlerin takibi söz konusu olmaktadır. O halde ekonomik, hukuki, siyasi<br />

vb. <strong>sosyal</strong> hayattaki mevcut işbirliği tiplerinin hepsi geniş anlamdaki kooperasyonun<br />

kapsamı içine girmektedir.<br />

Sosyalizm ve kooperasyon kavramları, Karl Marx’a kadar genellikle birbirleri<br />

yerine kullanılmıştır. Ancak, hür ve devlet dışı kooperasyon cereyanı belirdiği ve<br />

başlı başlına bir çığır açtığı zaman, bu iki kavram birbirinden belirgin olarak<br />

farklılaşmıştır. 5 1945’li yıllardan itibaren ise, Avrupa ve Amerika’da yeni bir<br />

<strong>sosyoloji</strong> alt disiplini olarak, kooperasyon <strong>sosyoloji</strong>si ortaya çıkmıştır. İlim dalları ve<br />

2<br />

Güler, Şevki; Çağdaş Sanayide İşçi-İşveren İlişkilerinin Sosyolojik Anlamı, Ankara Ün. DTCF.<br />

Yayınları, No:283, Ankara-1979, s.66<br />

3<br />

Fındıkoğlu, Z.Fahri; Kooperasyon Sosyolojisi (Nazari ve Tatbiki Kooperatifçilik Denemesi),<br />

İstanbul Üniversitesi Yay. No:1206, İstanbul-1967, s.6-7<br />

4<br />

Öksüz, Enis; "Kooperatifçilik Kavramı ve İlkelerinin ışığında Türkiye'de Köy Kalkınma<br />

Kooperatifleri", Sosyal Siyaset Konferansları, Orhan Tuna'ya Armağan, İstanbul Üniversitesi İktisat<br />

Fakültesi Yayınları, No:31, İstanbul-1982, s.332<br />

5<br />

Fındıkoğlu, Z.Fahri; A.g.e., s.12


doktrinler karşısında bağımsızlığını kazanan kooperatizm, yeni bir devreye girmiştir.<br />

1945 sonu Avrupa ve Amerika’sında yeni bir <strong>sosyoloji</strong> kolu, kooperasyon problemini<br />

kendi kadrosu içine almıştır: “Kooperasyon Sosyolojisi”. Türkiye’de ise, Avrupa ve<br />

Amerika’da olduğundan daha önceleri Ziya Gökalp ve Mehmet İzzet, kooperasyon<br />

<strong>sosyoloji</strong>sinin felsefesini, derslerinin ana belirleyicisi olarak kullanmışlardır. Böylece<br />

20. Yüzyılın başlarından itibaren önem kazanmaya başlayan ve yüzyılın ortalarına<br />

doğru yeni bir <strong>sosyoloji</strong> alanı olarak gelişmeye başlayan kooperasyon <strong>sosyoloji</strong>si,<br />

<strong>sosyal</strong> hayatta göze çarpan kooperasyon şekillerini inceleme konusu olarak dikkate<br />

almaya başlamıştır. Dolayısıyla kooperasyon <strong>sosyoloji</strong>sinin konusunu oluşturan ve<br />

<strong>sosyal</strong> hayatta göze çarpan kooperasyon şekilleri esas itibariyle ikiye ayrılır. 6<br />

• Bunlardan birincisi “Vasıtasız kooperasyon” olup, insanların tek başlarına<br />

yapabilecekleri, fakat uzun zamanda ve güçlükle yapma iktidarına sahip oldukları<br />

işleri ortaklık halinde veya bir arada yapmalarıdır. Köylerdeki imece hareketleri,<br />

birlikte çift sürme, birlikte kabuk soyma, birlikte ibadet uygulamalarını buna<br />

örnek verebiliriz.<br />

• Birbirine benzemeyen, birbirinden farklı işleri gören insanların tek bir amaca<br />

yönelmeleri ise”Vasıtalı kooperasyon”’dur. Ekonomik iş bölümü bunun en<br />

belirgin örneğidir.<br />

Kooperasyon, insanların kendi farklılıklarını karşılıklı tatmin veya umumi bir<br />

gaye için birleştirdikleri yerde ortaya çıkar. Endüstrileşmiş ve şehirleşmiş modern<br />

cemiyette insanların yüz yüze işbirliği şekillerinden gittikçe ayrıldıkları ve samimi<br />

cemaat hayatının sıkı bağlarından gittikçe daha çok yoksun kaldıkları sıklıkla dile<br />

getirilen bir durumdur. Bu durum kooperasyonun dinamik karakterini ortaya<br />

koymaktadır. Böylelikle yeni toplumsal yapıların, farklılaşan toplumsal ihtiyaçların<br />

belirlediği yeni ve farklılaşan kooperasyon şekillerinin varlığı söz konusu olmaktadır.<br />

Aynı zamanda cemiyet hayatındaki değişmeler, farklılaşma ve biçimlenmeler<br />

kooperasyon ağının bir yandan genişlemesine, bir yandan da karşıladığı ihtiyaçların<br />

çerçevesinin büyümesine yol açmaktadır.<br />

Kooperasyon kavramından türetilmiş başka kavramlar da söz konusudur.<br />

Bunlardan korporasyon toplumu ve bunun ideolojik biçimi olarak da korporatizm en<br />

yaygın olanlarıdır. Bu terimler iktisadi, toplumsal ve siyasal karar üretme süreçlerine,<br />

büyük ölçekli korporasyon şeklinde organizasyonların çıkarlarının yön verdiği bir<br />

6 Bilgiseven, A.Kurtkan; Köy Sosyolojisi, Filiz Kitapevi, İstanbul-1988, s.181


toplum tipini anlatır. Çıkarları doğrultusunda ortaklık temelinde hareket eden insan<br />

gruplarına örnek olarak da şirket gruplarını, meslek örgütlerini, sendikaları ve baskı<br />

gruplarını verebiliriz. 7<br />

1.1. Kooperasyonun Ortaya Çıkış Sebepleri<br />

Bir insan, amaçlarına ulaşmak ve menfaatlerini gerçekleştirmek için şu üç yola<br />

başvurabilir: Birincisi; diğer insanları düşünmeksizin bağımsız şekilde hareket<br />

edebilir, ikincisi; çatışmacı tarzda başkalarına karşı olumsuz bir tutum takınarak<br />

başkalarının aynı menfaatin teminini engellemeye çalışabilir ve üçüncü olarak da;<br />

başkaları ile yardımlaşmak suretiyle kooperatist bir ilişkiye girebilir. 8 Bu ilişki,<br />

insanların, amaçlarını işbirliği esasına göre bir birine yardım ederek gerçekleştirmeleri<br />

yoludur.<br />

Bu sonuncu metod; yani kooperatif usulü,bir yabancıya yardım elinin<br />

uzatılması gibi kendiliğinden veya tesadüfi olabilir. Doğal bir felakete uğramış veya<br />

kaza geçirmiş insanlara derhal yardım elinin uzatılmasında olduğu gibi geçici de<br />

olabilir. Hasat zamanı, komşularına yardım eden çiftçilerin durumunda olduğu gibi,<br />

bir cemaatin adetleri ile tayin edilmiş de olabilir. Ayrıca, bir grup, menfaatlerinden<br />

bazılarını birlikte gerçekleştirmek üzere kendini belirli bir surette teşkilatlandırabilir.<br />

Diğer bir biçimiyle, yazılı kanunlara dayanılarak, ortak çıkarların bir örgüt kurularak<br />

gerçekleştirilmesi yoluna gidilebilir. Böylece bir menfaat birliği doğmuş olur.<br />

İşbirliği, toplum yaşamının normal bir biçimidir. Grupların ve toplumun<br />

devamının ayakta kalmasının temel şartıdır. 9 Cemaat duygusu ya da bir gruba ait olma<br />

hissi olmasaydı, insanların giriştikleri hiçbir kooperatif hareket de olmazdı.<br />

Dolayısıyla, hiçbir <strong>sosyal</strong> sistem, hiçbir cemiyet mevcut olmazdı ve bilimsel<br />

inceleme konusu yapılacak <strong>sosyoloji</strong>k bir realite de bulunmazdı. 10<br />

Toplumların yapısal değişmelerini sınıf ve grupların çıkar çatışmasına<br />

bağlayanlar olduğu gibi, <strong>sosyal</strong> değişmenin itici gücünün mücadele değil dayanışma<br />

ve işbirliği ruhunda olduğunu ileri sürenler de vardır. Gerçekte üzerinde durulması<br />

gereken temel özellik, menfaatler ile kooperasyon arasındaki ilişki şeklidir. Başlatıcı<br />

sebep ne olursa olsun, insanlar benzer ve genel anlamdaki menfaatlerini takip etmek<br />

7<br />

Marshall, Gordon; Sosyoloji Sözlüğü, Çev.:Osman Akınhay, D. Kömürcü, Bilim ve Sanat Yay.,<br />

Ankara-1999, s.429<br />

8<br />

Bilgiseven, A.Kurtkan; Genel Sosyoloji, Filiz Kitapevi, 5.Baskı, İstanbul-1995, s.12<br />

9<br />

Sayın, Önal; Sosyolojiye Giriş, Ege Üniversitesi Kitapları, İzmir-1994, s56<br />

10<br />

Maciver, R.M, Page, Charles H.; Cemiyet I, Devlet kitapları, Çev.: A.Kurtkan. MEB Basımevi,<br />

İstanbul-1969, s.11


üzere birleşemezlerse <strong>sosyal</strong> hayatın yaşanması onlar açısından tehlikeye<br />

girebilecektir. Yani bir cemiyette çatışmalar, kooperasyondan çok daha kuvvetli bir<br />

şekilde mevcut olursa, o cemiyetin “atomize” olma ihtimali daha çok kuvvet<br />

kazanacak ve düzenli bir <strong>sosyal</strong> hayattan ve kooperasyondan bahsetme imkanı<br />

olmayacaktır. 11 Bu sebeple, insanların ihtiyaçlarını karşılayabilmesi ve düzenli bir<br />

<strong>sosyal</strong> hayatı gerçekleştirebilmesi ve sürdürebilmesi mutlak surette kooperasyonu<br />

gerektirir. Eğer, insanlar benzer ve umumi menfaatlerini takip etmek üzere<br />

birleşmedikleri takdirde ihtiyaçlarını tatmin edecek bir <strong>sosyal</strong> hayatı yaşamaları<br />

mümkün olmayacaktır.<br />

Toplumsal hayatta rastladığımız işbölümü de aslında bir bölünme olmaktan<br />

önce bir kooperasyondur. 12 İnsanların, benzer ihtiyaçları dolayısıyla birbirine<br />

benzemeyen fonksiyonlar yerine getirerek, birleşmeler gerçekleştirdikleri bir yapı söz<br />

konusudur. Bunun çok geniş bir sahada oluşumlarını görmemiz mümkündür: Kar için<br />

duyulan ortak arzu insanları bir işletme kurmaya ya da iş ortaklığına sevk ederken,<br />

sevgi ve yuvayı paylaşmaya duyulan ortak arzu ailenin kurulmasına temel<br />

oluşturmaktadır. İşbirliğinin çok yoğun olduğu bir diğer kademede de benzer<br />

menfaatler söz konusudur. İnsanlar herhangi bir benzer menfaatinin temininde<br />

işbölümünden faydalanmak, kaynaklarını bir organizasyonda bir araya getirmek, bir<br />

rakibi mağlup etmek için birleşebilirler. Bu hususlarda, benzer olan menfaatleri her<br />

biri için ahenklidir ve bu durum onları işbirliğine sevk eder. 13<br />

Toplum hayatında birleştirici ve bölücü güçler aynı zamanda işlerler. Bu<br />

nedenle işbirliği ve ihtilaf aynı zamanda vardır. Ortak bir amaca doğru birlikte<br />

çalışılmasına iş birliği, birbirine karşı mücadele edilmesine ise ihtilaf adı verilir.<br />

İnsanların en sıkı iş birliği yaptıkları hallerde dahi menfaatleri ancak bir noktaya<br />

kadar ahenkli olduğu içindir ki, <strong>sosyal</strong> hayatta kooperasyon ve mücadele daima aynı<br />

sürecin safhaları halinde bir arada ve iç içe bulunur. Türkdoğan’a göre; <strong>sosyal</strong> sistemi<br />

meydana getiren <strong>sosyal</strong> süreçler ya zıtlaşma ya da birleşme biçiminde görünürler.<br />

Topluma egemen olan ilişkiler zıtlaşma veya uyuşma modelleri altında toplanırken,<br />

zıtlaşma da rekabet ve çatışma olarak kendi içinde iki gruba ayrılır. Bunlar,<br />

“kooperasyon (birleşme) benzer amaçlara veya ortak ilkeyi sağlamak için birlikte<br />

11 Öksüz, Enis; A.g.m., s.332.<br />

12 Maciver, R.M, Page, Charles H; A.g.e., s.13<br />

13 Kaya, Yaşar; Malatya Şehri Sosyal Bünyesi İçinde İşbirliği ve Mücadele, Yayınlanmamış<br />

Doktora Tezi, İnönü Ünv. Sosyal Bilimler Enstitüsü, Malatya-1990, s.49


çalışmaktır.” 14 Bu anlamıyla, kooperasyonun, bir mücadele biçimi olarak<br />

değerlendirilmesi üzerinde duran Türkdoğan’a göre, bu rekabetten farklı bir durumu<br />

yansıtmaktadır. ”Kooperasyon başkalarıyla mücadele olduğu halde rekabet<br />

başkalarına karşı mücadeledir. Bu nedenle kooperasyon ideolojisi, bir uzlaşma veya<br />

beraber olma eğilimini yansıtır.” 15<br />

Eğer bütün insanlar benzer şekilde düşünselerdi, benzer şekilde hissetselerdi;<br />

eğer hepsi aynı standartlara ve aynı ilgilere sahip olsalardı; eğer hepsi aynı adetleri<br />

hiçbir çeşitlilik arz etmeden kabul edip aynı kanaatleri hiçbir eleştiri getirmeksizin ve<br />

soru sormaksızın tekrarlasalardı medeniyet asla ilerleme kaydedemezdi. 16 Böyle bir<br />

durumda ancak pek az bir ihtisaslaşma ve ancak karşılıklı bir tabiiyet durumu ortaya<br />

çıkardı. Bu da mevcut etkinliklerin çok yüzeysel ve oldukça suni bir karakter<br />

taşımasına neden olurdu. Böylelikle de <strong>sosyal</strong> kooperasyonun insani anlamdaki<br />

cepheleri ortadan kalkar, <strong>sosyal</strong> ilişkilerin verimli teşvikinden mahrum kalırdı. 17<br />

İşçi sınıfı açısından baktığımızda derin bir duygu birlikteliğiyle cereyan eden<br />

dayanışmanın pek çok işlevini sıralayabiliriz. Ast ve tabi durumunda olmaktan, <strong>sosyal</strong><br />

merdivenin en alt basamağında kaldıklarından, toplumda sadece pasif bir rol<br />

oynamaya mahkum olduklarına dair oluşabilecek kanaatleri söz konusu olabilir. Öte<br />

yandan işçinin her türlü girişimine ve planlarına set çeken, kişiliği üzerinde durgunluk<br />

halinin oluşmasına neden olan güvensizlik duygusu da gelişebilir. İşte, dayanışma ve<br />

iş birliği ile bunların kişiyi kısıtlayıcı etkileri ortadan kaldırılıp kendisini toplumun<br />

aktif bir aktörü ve güçlü bir üyesi olarak görmesinin önü açılmış olur. Diğer bir<br />

yönüyle de dayanışma, dengeli bir <strong>sosyal</strong> yaşayışın temini için destek bulma, benzer<br />

birey ve aile çevresi bulma ihtiyacını ifade eder. Sosyal hayatın çeşitli yönleriyle ilgili<br />

ortak paylaşım çoğunlukla sıkı bağlar meydana getirir. Bunlar da diğer sınıflar,<br />

gruplar karşısında bir dayanışma, bir yardımlaşma fikri etrafında bütünleşmelerine yol<br />

açar.<br />

Her cemiyet, üyeleri arasındaki dayanışma şuuru ile belirir. Böyle olmakla<br />

birlikte, bu dayanışma, en küçüğünden en büyüğüne kadar bütün zümrelerde bir takım<br />

farkların da varlığını ister. Eröz’e göre bazı farklar cemaat duygusunu zedelemeyen<br />

14<br />

Türkdoğan, Orhan; Köy Sosyolojisinin Temel Sorunları, 2. Baskı, Dede Korkut Yay., İstanbul-<br />

1977, s.403<br />

15<br />

Türkdoğan, Orhan; A.g.e., s.403<br />

16<br />

Maciver, R.M, Page, Charles H.; A.g.e.,s.11<br />

17 A.g.e., s.11


ve onu destekleyen özelliklere sahiptir. 18 Bunlar: Fonksiyonel farklar (iş bölümü),<br />

sınıf ve kast farkları ve de serbest (demokratik) siyasi farklardır. Bütün bu farklar ,<br />

zümre dayanışması ile çatışmadığı gibi, cemaatin de bütünleşmesine yardımcı olur.<br />

İptidai topluluklarda cinsiyet ve yaşa göre, maharet ve ustalığa, bazen de dinsel güç<br />

sahipliğine göre bir işbölümünün varlığını görmekteyiz.<br />

İnsanları ortaklaşa bir araya getiren ve birlikte iş gerçekleştirmeye iten iki<br />

temel nedenle karşılaşmaktayız: Bireysel gücün yapılan işlere yetmemesi ve amacın<br />

kamu hizmeti ile ilişkisi. Kooperasyon tarihçesini devletin, mülkiyet kurumlarının,<br />

<strong>sosyal</strong> sınıf ve tabakaların belirdiği devrelerden çok öncelere de götürmek<br />

mümkündür. Hatta modern Alman <strong>sosyoloji</strong>sinde bu tür bir cemiyet yapısının<br />

cemiyetlerin ilk şekli olduğunu kabul eden bir ekol de bulunmakta, “Kooperatif<br />

cemiyet şekli” adlandırılması ve sınıflandırılması ile karşılaşmaktayız. 19<br />

Fert ve cemiyet hayatını tehlikeye atmadan ve israf etmeden gayeye<br />

ulaşabilmenin yolu, kooperasyon, yani işbirliğidir. İş birliği “iki veya daha fazla<br />

kişinin gayretlerini müşterek bir hedefe ulaşmak üzere birleştirmesidir”. İşbirliği<br />

süreci, grup hayatının bütün şekillerine sirayet eder ve onun varlığı için vazgeçilmez<br />

bir mahiyet taşır. Günlük hayatın akışındaki pek çok ilişki, iş bölümüne bağlı olarak,<br />

şahısların karşılıklı bağımlılığından dolayı basit iş birliğidir. 20<br />

Elton Mayo ise, toplumu oluşturan öğeler arasında olan veya olması gereken<br />

“kendiliğinden işbirliği” kavramını ortaya koymuştur. 21 Mayo’ya göre, toplum<br />

işbirliğine dayanan bir sistemdir. Bu işbirliği, rasyonel, iradi temelde sözleşme<br />

anlaşmaya dayalı bir işbirliği değil; toplumsal yaşantıda değerler, inançlar, kurallar ve<br />

geleneklerle sağlanan doğal bir süreçtir. Mayo için mücadele, toplumsal bir hastalıktır<br />

ve hemen giderilmesi gerekmektedir.<br />

Alış-veriş kuramı çerçevesinde, kooperasyon, özü itibarıyla, A ile B’nin ortak<br />

bir amacı paylaşmaları ve bunun gerçekleşmesi için meşru bir biçimde birbirlerinin<br />

desteğini arayabilmeleri olarak ele alınmaktadır. 22 Birbirlerini sevdikleri için değil,<br />

görev icabı değil, A B’ye veya B A’ya bir şey ödeyeceği için değil. Fiziksel ve<br />

toplumsal gerçeklerin, onlarca algılanan biçimiyle bu eylemler etkin göründüğü için<br />

gerçekleşen bir yol olduğu ileri sürülmüştür.<br />

18<br />

Eröz, Mehmet; İktisat Sosyolojisine Başlangıç, Filiz Kitapevi, 3.Basım, İstanbul-1982, s.186<br />

19<br />

Fındıkoğlu, Z.Fahri; A.g.e., s.7<br />

20<br />

Kaya, Yaşar; A.g.e., s.48<br />

21<br />

Kozak, İ. Ethem; İnsan-Toplum-İktisat, Değişim Yay., 2.Basım, Adapazarı-1999, s.187<br />

22<br />

Bottomore, Tom; Nisbet, Robert; Sosyolojik Çözümlemenin Tarihi, Ayraç Yay., Yay. Haz.: Mete<br />

Tunçay, Aydın Uğur, Ankara-1997, s.445


Rasyonel seçim kuramına göre ise; temel <strong>sosyal</strong> eylemler ihtiyaçlar, amaçlar<br />

ve değerler tarafından şekillendirilen başarı ve anlama ihtiyacıyla karışarak oluşur. Bu<br />

anlamıyla birey önünde seçenek olarak duran alternatifleri değerlendirmeye tabi<br />

tutarak kendisince amacına en yakın gördüğü birisini tercih eder. 23 Rasyonel seçimin<br />

genel sayıltılarından birisi, bireysel rasyonel eylemin geniş <strong>sosyal</strong> gruplarda şekillense<br />

de kollektif eylemin içinde bireysel varlığını ve belirleyiciliğini sürdürdüğüdür. 24<br />

Daha açık ifadeyle belirtecek olursak çevresini saran şartların varlığına, dışsal<br />

baskılara rağmen, birey, kendi nam ve çıkarına yönelik eylemde bulunma ve bunu<br />

sürdürülebilir kılma eğilimini terk etmemektedir.<br />

1.2. Tutumlar ve Kooperasyon<br />

Tutumlar da, kooperasyonun gerçekleşmesi açısından, özellikle bireyin<br />

etkisini ortaya koyan bir kavram olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu anlamda tutumlar,<br />

<strong>sosyal</strong> münasebetleri önlemeye (ayırıcı tutumlar), tahdit etmeye (sınırlayıcı tutumlar)<br />

veya teşvik etmeye (birleştirici tutumlar) yönelebilirler. 25<br />

Diğer taraftan bütün <strong>sosyal</strong> münasebetler hem sübjektif tutumları, hem de<br />

objektif ilgileri içerir. Her <strong>sosyal</strong> tecrübeye; buna girişen bireyle (suje) tecrübe edilen<br />

obje (menfaat) arasındaki bir ilişki, bir karşılıklı etki olarak bakılabilir. Eğer <strong>sosyal</strong><br />

tecrübeler daima iki veya daha fazla şahsın tutumları ve menfaatleri arasında bir<br />

düzeltmeyi ifade ediyorsa , o halde <strong>sosyal</strong> hayattaki ana önemi haiz menfaat tipleri<br />

önemli olmaktadır: 26<br />

Benzer ve Umumi Menfaatler: Benzer olan, birer birer, özel olarak, herkesin<br />

kendisine ait olmak üzere sahip olunandır. Umumi olan ise topluca sahip olunan,<br />

parçalanılmaksızın paylaşılandır. Örneğin bir okuldan burs almak benzer menfaate<br />

örneklik teşkil ederken, iştirak edilen okul hayatı ise genel olarak paylaşılan özelliğe<br />

sahiptir. Umumi veya ortak menfaatin ise başlıca iki şekli vardır:<br />

Bir <strong>sosyal</strong> gruba bağlılık; İnsanlar kendilerini bir aileye, bir şehre, bir millete,<br />

bir kulübe veya bir arkadaş kliğine mensup olarak düşündükleri zaman diğer<br />

insanlarla birlikte umumi bir menfaate iştirak etmektedirler. Bu iştirak sonucunda, bir<br />

üniteye bağlılık hissi farklı derecelerde olmaktadır ve cemaatler, menfaat birlikleri,<br />

23<br />

Scott, John; Elgar, Edward; Sociological Theory, Publishing Limited, England-1995, s.76<br />

24<br />

A.g.e., s.87<br />

25<br />

Maciver, R.M, Page, Charles H.;A.g.e., s.52<br />

26 A.g.e., s.52


<strong>sosyal</strong> sınıflar ve kastlar açısından olduğu gibi, asli (birincil) ve tali (ikincil) gruplar<br />

açısından da ve bu çeşit <strong>sosyal</strong> gruplarda farklı şekillerde ortaya çıkmaktadır.<br />

Bu konunun, bireyin <strong>sosyal</strong>leşmesi sırasındaki 'ait olma'yı öğrenmesiyle de<br />

yakın ilişkisi bulunmaktadır. Kişi diğer taraftan da “dışarıda bırakma”’ yı<br />

öğrenmektedir. İnsanları “biz” ve “onlar”, “grup içindekiler” ve “grup dışındakiler<br />

diye ayrıma tabi tutar. Böylece, “grup peşin hükmü” diyebileceğimiz bir durum oluşur<br />

ve aileden millete ve mensup olunan ırka kadar geniş bir sahada aidiyetin her<br />

kademesinde değişikliğe uğrar.<br />

Şahsi olmayan bir amaca veya gayrete bağlılık: İnsanları değişik itkilerle ve<br />

tutkularla bilime, sanata, spora, dine, geleneğe, felsefeye…v.b gösterebilecekleri<br />

ilgiyi bu grupta değerlendirebiliriz. İnsanın merakı, şevki ve bağlılık duygusu<br />

kuvvetlendirilip motive edildiği zaman uygulamaya dönüşmesi söz konusu<br />

olabilmektedir.<br />

Ferdin tutumunun işbirliği şeklinde belirlenmesinde takip ettiği menfaat tipinin<br />

de mühim rolü vardır. İşbirliği ile menfaat tipi karışık bir surette birbirine bağlıdır.<br />

İşbirliği tutumu ile menfaat tipi arasındaki ilişki işbirliğinin sınırlarını da belirler.<br />

Benzer menfaatlerde işbirliği insanları örneğin zulme ve baskıya maruz kalan grup<br />

elemanlarına göre daha az kuvvette birbirine bağlar. Çünkü, bu tip menfaatlerde<br />

bağlılıkla birlikte, herkes şahsi hesap yapmak durumundadır ve bu ahenk bozulduğu<br />

zaman işbirliği arzusu da yok olur. Artık işbirliği fertlerin geçici bağdaşmasının bir<br />

neticesi olarak devam eder. 27<br />

1.3. Resmi Ve Gayrı Resmi Kooperasyon<br />

İnsanlığın gelişimini daha basit organizasyonlardan daha karışık ve çok işlevli<br />

organizasyonlara doğru bir süreç izlediğini söyleyebiliriz. 28 Örneğin, erken dönem<br />

tarım toplumları daha çok aile kurumu üzerinde örgütlenmişken; sanayileşme ile<br />

kurumsal yapılar ve <strong>sosyal</strong> organizasyonlar, uzmanlaşma ve farklılaşma derecesi ile<br />

daha bir çoğalarak ve daha bir rasyonel ilişkiler temelinde örgütlenerek, toplumsal<br />

yaşamın karışık yapısının yeniden düzenlenmesinin şartlarını ortaya koymaya<br />

çalışmışlardır. Atölyelerden devasa fabrikalara dönüşen üretim organizasyonları,<br />

üretim sürecine paralel olarak ortak çıkarları temsil eden işçi ve iş veren sendikalarını;<br />

27<br />

Kaya, Yaşar; A.g.e., s.49<br />

28<br />

Ercan, Fuat; Toplumlar ve Ekonomiler (Sosyal Bilimleri Açın), Sarmal Yayınevi, İstanbul-1998,<br />

s.182


üretim ile yönetimin makro düzeyde ayrışmasına paralel olarak, siyasal süreçlere etki<br />

eden siyasal partileri ortaya çıkarmıştır.<br />

İnsanlık tarihinde iktisadi faaliyetlerin ortaklık, beraberlik zihniyeti ile idare<br />

edilmesi bilinen bir durumdur. Alman iktisatçı Giercke’nin verdiği örneklere göre,<br />

iptidai halklarda balıkçılık, eski Yunanlılarda gemicilik, ormanlık mıntıkalarda<br />

yaşayan halk yığınlarının tarla açma işleri, köy ortaklığının malı olan zirai alanlarda<br />

çalışma ve bazı müesseselerin ( çeşme, bend, tapınak, okul…v.b) inşaat işleri hep<br />

kooperatif çalışma ruhu ile gerçekleştirilmiştir. 29 Ülkemizde de, işbirliğine dayanan<br />

birçok müşterek çalışma şekilleri mevcuttur. Köylerimizde imece tarzında yapılan<br />

müşterek çamaşırhaneler ve fırınlar, erkeksiz ve yoksul kadınlara yapılan yardımlar,<br />

müşterek çoban tutmalar kooperatif davranışlara birer örnektir. Hatta, eskiden orak<br />

işlerinde kaç-göç olayı kalkardı. Bu ayda bütün bir köy halkı , adeta bir ev halkı<br />

halinde, birer kardeş gibi, bir tek işin gerçekleşmesi için bir araya gelirlerdi. Bundan<br />

dolayı bu aya “kardeş ayı” adı verilmiştir. 30 Bunlar “gayri resmi kooperasyon” adı<br />

verilen işbirliğinin örneklerini oluşturmaktadır.<br />

Sanayileşmenin başlaması ve toplumsal sistem üzerinde geniş etkiler meydana<br />

getirmesi sonucunda gayri resmi kooperasyon anlayışının ve uygulamalarının<br />

yerlerini resmi kooperasyonlara bırakmaya başladığını görmekteyiz. Şehirlerde<br />

işbirliği bu şekilde meydana getirilen menfaat birlikleri vasıtası ile gerçekleşir.<br />

İnsanların cemiyet hayatı içerisinde bazı menfaatlerini gerçekleştirmek için<br />

geliştirdikleri, yasal düzenlemelere göre yürütülen dernek, sendika, kooperatif gibi<br />

müesseseleşmeler vasıtalı ve resmi işbirliğini ifade eder. 31 Sosyal hayatta göze çarpan<br />

işbirliğini, gayri ihtiyari, geleneksel, sözleşmeli, doğrudan ve ihtiyari gibi tiplere<br />

ayırmak mümkün ise de, genel olarak iki tipe ayırabiliriz: vasıtalı ve vasıtasız<br />

işbirliği. Büyük teknolojik ilerlemelerle birlikte yetenek ve fonksiyonlardaki<br />

uzmanlaşma sonucunda, vasıtasız işbirliği yerini hızla vasıtalı işbirliğine bırakır.<br />

Kooperatifçiliğin ilk geliştiği ülkenin İngiltere olması ile sanayi kapitalizminin yine<br />

ilk defa İngiltere’de doğup gelişmesi ve bu iki hareketin aşağı yukarı aynı dönemlere<br />

rastlaması arasında yakın bir bağlantı bulunmaktadır. Belirtilmesi gereken bir diğer<br />

konu da modern anlamda kooperatifçiliğin gelişmesinde, mevcutların gelişmesi ve<br />

büyümesi tarzında değil, 19. Asırdaki sanayi kapitalizminin yarattığı yeni hayat<br />

29 Fındıkoğlu, Z.Fahri; A.g.e., s.-7<br />

30 A.g.e., , s.10<br />

31 Kaya, Yaşar; A.g.e., s.66


şartlarının zorladığı zaruretlerin neticesinde, tamamen değişik tarzda cereyan eden<br />

yeni tip bir kooperasyon söz konusudur. Bu bakımdan yeni şekliyle “kooperatifler<br />

zaruretlerin çocuğudur” denilmektedir. 32<br />

Fauquet, İngiltere için 1761’de İskoçya’da ev dokumacılığını çeviren esnafın<br />

dokumacılık aletleri almak için kooperatif kurduklarını, 1769’da ise, yine bu<br />

sektördeki işçilerin bir istihlak kooperatifi meydana getirdiklerini söylemektedir.<br />

Diğer bir örnek ise, yine o tarihlerde İngiltere’ de gemi inşaatında çalışan işçilerin un<br />

ve ekmek kooperatifleri kurarak ortaklaşa buğday aldıklarını ve bunları, kendileri<br />

tarafından idare edilen değirmenlerde öğüterek ekmek imal ettiklerini belirtmektedir.<br />

Fransa’da ise, varolan geleneklerden kaynağını alan peynir imalathanelerinin vücuda<br />

getirildiğini, köy ekonomisinin ihtiyaçlarını karşılamak üzere gübre, tohumluk, alet<br />

ihtiyaçlarının karşılanması amacıyla kooperatif benzeri birleşmelerin meydana<br />

getirildiğini görmekteyiz. 33<br />

Bu noktada, bu tür ortaklık teşekküllerinin ve birliklerin, meydana geldikleri<br />

toplumdaki yerleşmiş ananelerle, kurumlaşmış ilişkiler sistemiyle yakın ilişkisi<br />

üzerinde durmak gerekmektedir. “Kooperatif ananeler” de denilen bir temelin<br />

geçmişten getirdiği alışkanlıklar, kurallar, davranışlar demeti, modern anlamdaki<br />

kooperatif uygulamaların da gelişmesinin asgari şartlarını oluşturmaktadır. Eğer<br />

kooperatifçilikte bir kural, örneğin ortakların satın aldıkları mal oranında kara<br />

iştirakleri kuralı, bir yerde çok iyi uygulanıyorsa bu, o kuralın ananevi köklerinin<br />

bulunmasındandır. 34<br />

1.4. Cemaat ve Cemiyet Açısından Kooperasyon<br />

Cemaat, müşterek hayatın bütün ana şartlarını paylaşan insanlardan oluşan<br />

kapalı gruplardır. Kurtkan’a göre genel olarak cemaatlerin üç tipinden<br />

bahsedebiliriz: 35 Totem gibi aynı atadan gelenlerden oluşan “kan cemaati”, aynı yerde<br />

(kültürel ve ekonomik bakımlardan kapalı bir köy gibi küçük bir yerde) daimi yüz<br />

yüze temaslardan doğan “yer cemaati” ve şehir hayatında bir ideolojiye tutsak olmuş<br />

insanların kapalı <strong>sosyal</strong> şekli olan “ideoloji cemaati”.<br />

Kişi doğumuyla birlikte cemaatin derhal ve yeni bir üyesi haline gelir. Kişinin<br />

istek ve iradesinin bir önemi bulunmaz. Fertler kollektivitenin ürünüdürler ve her<br />

32 Öksüz, Enis; A.g.e., s.330<br />

33 Fındıkoğlu, Z.Fahri; A.g.e., s.8<br />

34 A.g.e., s.8<br />

35 Bilgiseven, A.Kurtkan; Din Sosyolojisi, Filiz Kitapevi, İstanbul-1987, s.266


şeylerini ona borçlu sayar, onun için yaşarlar ve varlıklarına onun aracılığıyla anlam<br />

kazandırırlar. Yardımlaşma da yazısız hukuka, örf ve adetlere dayalıdır. Biz şuurunun<br />

egemen olduğu yapılardır. Mensubu fertler arasında bireysel bir çıkar ilişkisi yoktur.<br />

Genel olarak, cemaat kavramının, bugünkü kıyaslamayla modernin, kentin,<br />

rasyonelliğin karşısında, tarıma dayalı geleneksel ve dini düşüncenin hakim olduğu,<br />

birincil bağlarla bir araya gelmiş grupların hakim olduğu bir dünyayı temsi ettiği<br />

söylenebilir. 36<br />

Cemiyet müştereken mensup olma şuurunun (aidiyet duygusunun) varolduğu<br />

en geniş gruptur. Cemiyette, bir cemaatte olduğu gibi büyük ölçüde kesişen<br />

menfaatler değil, çatışan menfaatlerin ağırlık kazanması söz konusudur. 37 Toplumsal<br />

ilişkilere kişisel menfaat duygusunun hakim olması, menfaat gruplaşmalarının varlığı,<br />

cemiyet içindeki fonksiyonlardan kaynaklanan <strong>sosyal</strong> statü ve itibarın geçerli olması<br />

cemiyetin belirgin vasıflarını oluşturmaktadır. Modern cemiyetin benzerlik kadar<br />

farka da dayandığı bilinen bir gerçekliktir. Böyle bir cemiyette insanlar arasındaki<br />

yetenek, kapasite ve ilgi farkları ön plana çıkar ve iş bölümü belirir. Bu anlamda ,<br />

cemiyetteki işbölümünün aslında bölünmeden ziyade iş birliği olarak düşünülmesi<br />

mümkündür. Asıl amaç ihtiyaçları daha iyi tatmin etmek üzere iş birliği yapmak ise,<br />

bunu gerçekleştirmek üzere ortaya çıkan iş bölümü de sonuçta iş birliği amacına<br />

hizmet eden bir bölünme anlamı taşır.<br />

Cemaatin ekonomik ve kültürel kapalılığına karşılık, cemiyet, dışa açık bir<br />

<strong>sosyal</strong> şekildir. Şehir hayatında her zaman görüldüğü gibi, cemiyet, menfaat<br />

birliklerinden oluşan bir teşkilat ağına sahiptir. İster kooperatif, ister sendika veya<br />

dernek şeklinde olsun, menfaat birlikleri insanların şahsiyetinin bir yüzünü<br />

oluştururlar. Şu halde, herhangi bir menfaat birliğine üye olan her fert kalabalık ve<br />

yüz yüze tanıma imkanına sahip olmadığı kollektif bir kitleyle işbirliği halindedir. 38<br />

Bu işbirliği aynı zamanda yazılı kanunlara veya tüzüklere uygun olarak gerçekleşen<br />

resmi bir iş birliğidir.<br />

Cemaate çoğunluk tarafından kabul edilen hoşgörü sınırları çok daha az<br />

davranış dizisinin yapılabilirliliğine imkan tanır. Değer yargıları farklı olan çeşitli<br />

grupların temasa geçtikleri cemiyet hayatı ise ihtilaf ve mücadelenin daha geniş<br />

36 Kaya, Kamil; “Küçük Gruplar Tipolojisi Üzerine Sosyolojik Bir Yaklaşım”, S.D.Ü. Fen-Ed. Fak.<br />

Dergisi, S.5, Isparta-2000, s.268<br />

37 A.g.m., s.269<br />

38 A.g.e., s.267


ölçüde gözlendiği bir <strong>sosyal</strong> hayat şeklidir. 39 Grupların hem sayıları fazla, hem de<br />

değer yargıları farklı olabildiğinden; bir gruba göre normal olan bir davranış başka bir<br />

grup için normal dışı olarak görülebilir.<br />

Cemaat ve cemiyet ayrımı esasına göre kooperasyon kavramını ortaya<br />

koyduğumuzda, bu iki ayrı toplum yapısının kendi hususiyetlerine bağlı olarak iki<br />

farklı kooperasyon tipini meydana getirdiğini görmekteyiz. Kapalı yer cemaati<br />

karakterini taşıyan yerlerde mevcut kooperasyon tipi, gayrı resmi (resmi olmayan)<br />

kooperasyondur. İmece faaliyetleri bunun tipik örneğidir. Bu faaliyetler, köydeki<br />

komşuların bir araya gelerek her gün birinin evinde veya tarlasında toplanarak , belli<br />

işleri daha çabuk bitirmek için iş birliği yapmalarıdır. Örneğin; kışlık erzak hazırlama<br />

işleri. Bu kooperasyonun resmen yürürlüğe konulmuş bir kanuna veya bir tüzüğe<br />

dayalı yanının bulunmadığı açıktır. Biz duygusunun egemen olduğu bir yapıda,<br />

karşılıklı yardım ilkesi uyarınca, insanların kendiliğinden ve yerleşmiş adetler<br />

çerçevesinde yerine getirdikleri bir iş birliği davranışıyla karşılaşmaktayız. Bunu tersi<br />

özelliklere sahip iş birliği şekline ise resmi kooperasyon adı verilmektedir. Bu<br />

cemiyet özelliklerinin belirdiği yerlerde rastladığımız iş birliği tipidir. Zirai üretim<br />

kooperatiflerini buna örnek olarak verebiliriz.<br />

2. Kooperasyon Düşüncesiyle İlgili İlk Görünüşler<br />

2.1. Avcı ve Toplayıcı Sosyal Yapılarda Kooperasyon<br />

Toplumları kendi tarihsel süreçleri veya kendi düşünsel çerçeveleri içinde<br />

geçirdikleri evrim açısından pek çok değişik sınıflandırmaya tabi tutan düşünürlere<br />

rastlamaktayız. Marksistler toplumların evrimini İlkel komünal, antik (köleci),<br />

feodalizm, kapitalizm ve <strong>sosyal</strong>izm olarak değerlendirirken; ekonomist List; ilkel<br />

vahşilik, çobanlık, tarım, tarım ve imalat, tarım,imalat- ticaret olmak üzere beşli bir<br />

tasnif sunmaktadır. 40 Büchner’e göre ise insanlığın geçirdiği evrim kapalı ev<br />

ekonomisi, köy ekonomisi, kent ekonomisi ve millet ekonomisi tarzında bir<br />

sınıflandırmayı öngörmektedir. Hepsinde varolan, ancak değişik nedenlerle, atfedilen<br />

kıymet dereceleri farklılaşan özelliklerin bu yönlerini bir kenara bırakıp ana hatlarıyla<br />

birtakım sonuçlara ulaşmak istenildiğinde, esasında ekonomik faaliyetler ile<br />

toplumsal teşkilatlar arasında bir denge ve uyum söz konusu olduğu görülür. Her<br />

39<br />

Bilgiseven, A.Kurtkan; Genel Sosyoloji, s.9<br />

40<br />

Türkdoğan, Orhan, Sanayi Sosyolojisi (Türkiye'nin Sanayileşmesi,Dün-Bugün-Yarın), Töre<br />

Devlet Yayınevi, Ankara-1981, s.46


ülkenin <strong>sosyal</strong> yapısı da o ülkenin tarihi, siyasi ve ekonomik özelliklerine bağlı<br />

olarak çok çeşitli biçimler almıştır.<br />

İlkel toplumlarda <strong>sosyal</strong> yapı esas itibarıyla “birlikçi” karakterdedir. 41 Bu aile<br />

birliğine, köy birliğine veya az ya da çok aileleri ihtiva eden kabile birliğine dayanır.<br />

2.2. Klan<br />

Klan; birbirine daimi kan hısımlığı ile bağlı olmayan, fakat, böyle olduklarına<br />

inanan kişilerden oluşmuş bir gruptur. Bir klana tabi olan aileler aynı mekanı<br />

paylaşmaları, baba veya anne kanalı üzerinden hısımlık ilişkilerinin varlığı,<br />

aralarındaki dayanışma bağlantısı ve ortak faaliyetlerde bulunmak suretiyle<br />

birbirlerine bağlılıkları ile belirginleşir. Böylece bir klan adeta yayılmış, genişlemiş<br />

bir aile niteliği gösterir. 42 İnsanoğlunun yaşayışının en basit ve küçük zümresi klandır.<br />

Siyasi cemiyetle ailenin aynı olduğu klan en basit <strong>sosyal</strong> organizasyondur, inandıkları<br />

kutsal varlık olan “totem” aynıdır ve insanlar arasındaki birliğin teşkilini<br />

sağlamaktadır. Kısacası klan, hem dini, hem siyasi bir birlik; bunun da ötesinde büyük<br />

bir ailedir. 43<br />

2.3. Göçebe Devri<br />

Yerleşik ziraat hayatına geçmezden önce insanlar zirai istihsalde<br />

bulunmaksızın ve köpekten başka ehil hayvan beslemeksizin bitkileri toplayarak ve<br />

hayvanları avlayarak yaşadıkları bir prehistorik ve ziraat öncesi devri<br />

geçirmişlerdir. 44 Bu devrin insanları ancak kendi tabii imkanları ile ulaşabildikleri<br />

yakın çevrelerdeki hayvanlardan ve bitkilerden, avlama ve toplama suretiyle<br />

faydalanabiliyorlardı. Bu nedenle bu devrin insanlarına mikro-çevre istismarcıları adı<br />

verilmektedir. Mevcut teknolojileri gıda, örtünme ve barınma gibi biyolojik ihtiyaçları<br />

ancak tatmin edebilecek seviyededir. Böyle bir hayatın tam göçebe hayatı olarak da<br />

nitelendirilmesi mümkündür. İnsanlar arasındaki manevi ve <strong>sosyal</strong> bağlar henüz<br />

zayıftır. Avcı ve toplayıcı topluluklarda basit el aletleriyle avcılık kollektif bir<br />

çalışmayı gerektirir. Örneğin Boratav’ın zikrettiği Buşmanlar’da, ava ailenin bütün<br />

41<br />

LAROQUE, Pıerre; Sosyal Sınıflar, Remzi Kitabevi, Çev: Yaşar Gürbüz, 2.Baskı, İstanbul-1969,<br />

s.42<br />

42<br />

Dönmezer, Sulhi; Sosyoloji, Beta Yayınları, 10.baskı, İstanbul-1990, s.213<br />

43<br />

Bilgiseven, A.Kurtkan; Din Sosyolojisi, Filiz Kitapevi, İstanbul-1980, s.204<br />

44<br />

Bilgiseven, A.Kurtkan; Köy Sosyolojisi, s.12.


fertlerinin katılmasıyla, toplu bir şekilde çıkılmaktadır. Amerika ova yerlilerinin bizon<br />

avcılığı da, toplumun bütün fertlerinin katılmasıyla yapılmaktadır. 45<br />

Basit bir ekonomik yapıya ve teknolojiye sahip toplumlarda, ekonomik<br />

fazlanın oluşmaması, dolayısıyla, toplumun ancak kendini yaşatabilecek kadar besin<br />

elde edebildiğini görmekteyiz. Bir ihtiyaç ekonomisi söz konusudur ve insanlar<br />

yalnızca ihtiyaçlarını karşılamaya, yalnızca kendilerine gerekeni üretmeye çabalarlar.<br />

Bu da İhtisaslaşmanın, biyolojik durumlara dayanan cinsler arasında bir iş bölümünün<br />

oluşmasına sebebiyet vermektedir. Örneğin; daha fazla enerji ve kuvvet gerektiren<br />

avcılık erkeğin, toplayıcılık ise kadının işi olmaktadır. Alet, silah yapmak erkeğin, ev<br />

faaliyetleri ise kadının işi olmaktadır.<br />

Yine işbölümünün sınırlı, üretimin az ya da yetersiz olduğu küçük ve ilkel<br />

toplumlarda, tüketim mallarının üretimi ve el değiştirmesi “karşılıklı paylaşma” ve<br />

“yeniden dağıtım” adı verilen iki genel ilke ya da töre çerçevesinde gerçekleşir: 46<br />

2.3.1. Paylaşma<br />

Temel üretim ve dağıtım işleri yeterli bir düzeye ulaşmamış topluluklarda<br />

yaygındır. Aileler ve gruplar, yalnız kendi üretimleri ile geçinemediklerinden,<br />

paylaşmaya girişmişler ve paylaşmayı, karşılıklı alış-verişi kurumlaştırmaya<br />

çalışmışlardır. Herkes az veya çok bir şeyler bulup getirir ve ortaya koyar; herkes az<br />

veya çok ötekilerden bir şey alır. Aileler, günlük yiyeceklerini eşit olarak paylaşırlar.<br />

R. Lee, Afrika’da yaşayan Kung adlı Buşman ekonomisi incelemesinde, her sabah, bu<br />

küçük toplumda yaşayan 20 ergin kişiden 10-15 kadarının avlanmak, yiyecek<br />

toplamak üzere kamp yerinden ayrıldığından, akşam üzeri döndüklerinde topladıkları<br />

yiyeceklerin bireyler ve aileler arasında eşit olarak bölüşülüp paylaşıldığından<br />

bahsetmektedir. 47 Klan esas olarak totemik bir yapı arz eder. Egzomik klanlardan<br />

oluşan kabile örgütlenmesi kan bağına dayalıdır. İlkel ve saf şekliyle kabile<br />

toplumunda, mülkiyet kollektiftir. Çocuklar, yetişkinler ve yaşlılar şeklindeki üç yaş<br />

kademesine ayrılış söz konusudur. Yiyecek toplayıcılıktan avcılığa geçişle birlikte,<br />

erkeklerin avlandığı, kadınların yiyecek topladığı, çocukların kadınlara yardım ettiği,<br />

yaşlıların ise klan faaliyetlerini yönettikleri ve denetledikleri görülür. Bu yaş<br />

kademesi ve cinsiyetler arasındaki iş bölümleri dışında bir iş bölümü veya farklılaşma<br />

45 Boratav, Çiğdem; "İlkel Toplumlarda Besin Elde Etme Faaliyetleri", Antropoloji Dergisi, Cilt 1,<br />

Sayı 1, Ankara Üniversitesi Basımevi, Ankara-1963, s.104<br />

46 Güvenç, Bozkurt, İnsan ve Kültür, Remzi Kitapevi, İstanbul-1984, s.228<br />

47 A.g.e., s.228


henüz mevcut değildir. Bu topluluklarda eşit paylaşım ve eşit yararlanma ilkesi, doğal<br />

bir zorunluluk olarak, herhangi bir alternatif akla bile gelmeksizin, otomatikman<br />

uygulanmıştır. 48 Avcı kesimlerde, ava çıkan erkekler avladıkları hayvanları hemen<br />

orada yemezler. Konaklama mahalline geri getirdikleri avlar, herkese dağıtılır. Hem<br />

üretim, hem de tüketimin kollektif olduğu bir ekonomi mevcuttur. Saf şekline<br />

baktığımızda avcı ve çoban kabile topluluğu, mensupları arasındaki işbirliğine ve<br />

üretim araçlarının ortak mülkiyet altında olmasına dayalıdır. Topluluğun kollektif<br />

örgütlenmesi, emek verimliliğinin çok düşük olması yüzünden tek tek bireylerin<br />

bağımsız olarak hayatta kalabilmelerinin imkansız olduğu gerçeğini yansıtır. 49<br />

Toplumu ve varoluşu doğaya karşı bir mücadele olarak tanımlayan ilkel<br />

toplum insanı, var olanın bolluğuyla yaşar. Sahlins, ilkel toplumda avcının kendisi ve<br />

çevresindekilerin o gün tüketebileceklerinden daha fazla avlanmadığını hatırlatır. İlkel<br />

insan, varoluşu, sadece bireyin kendisinde değil, kabile üyeleri ve doğa ötesi güçlerle<br />

kurulu ilişkide tanımladığı için, önemli olan ilişkiyi devamlı kılmaktır. 50 Geçimlik<br />

ekonomi yokluk ekonomisi değil, toplumsal yaşamdan özerkleşmeyen, tersine onun<br />

organik bir parçası olan ekonomi demektir.<br />

Kabileler arasında mübadelenin ve savaşların doğurduğu hakimiyet-tabiyet<br />

ilişkilerinin sık yaşanır hale gelmesi, bir noktada kabile konfederasyonlarının<br />

doğuşunu hazırladı. Artık kan bağına dayalı örgütlenme olmayan konfederasyon, bir<br />

hakim-tabi kabileler hiyerarşisinden oluşmakta ve iyice şekillenmiş, gelenekselleşmiş<br />

bir şefler zümresi tarafından yönetilmeye başlanmıştır. 51 Bu yapılar kendi içlerinde<br />

şehir hayatına geçişe, şehir ile köy arasındaki işbölümünün doğuşuna ve zanaatların<br />

tarımdan tamamen kopmasına tanık olurlar. Zaman içinde de artık ürünün eşitsizlik<br />

temelinde paylaşıldığı, büyük kısmını şeflerin ve maiyetlerinin elinde merkezileştiği,<br />

köleliğin ve serfliğin tohumlarının atıldığı, şefler aristokrasisinin yönettiği krallıklara<br />

dönüştüklerini görmekteyiz.<br />

2.3.2. Dağıtım ve Yeniden Dağıtım<br />

Üretim-tüketim ilişkilerinin evrimi, karşılıklı paylaşma sisteminden zorunlu<br />

bir dağıtım ve yeniden dağıtım sistemine doğru olmuştur. Bu gönüllü paylaşmanın<br />

48<br />

Berktay, Halil; Kabileden Feodalizme, s.81<br />

49<br />

A.g.e., s.122<br />

50<br />

İnsel, Ahmet, İktisat İdeolojisinin Eleştirisi, Birikim Yay., İstanbul-1993, s.101<br />

51 Berktay, Halil; A.g.e., s.85


ileri bir aşamasıdır. Bu sistemde, üretim birimi veya birliklerinin elde ettiği ürünler,<br />

merkezi bir otoritede toplanmakta, sayılmakta, türlerine göre ayrılmakta, saklanmakta,<br />

üretici olan veya olmayanlara dağıtılmaktadır. Üretime katılanlar ya da dağıtımdan<br />

pay alanlar açısından, yeniden dağıtım bir şölen ya da tören görünümünde olmaktadır.<br />

Daha ileri toplumlarda hasat sonu, doğum, sünnet, büluğa erme, evlenme, ölüm, temel<br />

atma, iftar yemekleri de aslında birer dağıtım törenidir. 52 Kademeli dağıtımın<br />

antropoloji literatürüne geçmiş en renkli ve evrensel örneklerinden birisi de<br />

“potlaç”dır. Potlaç, aile içinde, babanın oğluna yapacağı bağışlar için düzenlenen bir<br />

tören olabileceği gibi; köy içinde, bir grup balıkçı ailesinin ötekilere verdiği bir şölen;<br />

bir köyün öteki köyler onuruna düzenlediği bir tören şeklinde de olabilir. Ancak her<br />

konuk, çağrıldığı her potlaç törenine karşılık, kendisi bir potlaç düzenlemek<br />

zorundadır. Potlaç vermemek çok onur kırıcı bir durumdur; kim daha çok verirse o<br />

derece onur kazanmış olur. Bu geleneğin ekonomik anlamda yerine getirdiği çok<br />

önemli bir husus söz konusudur: Balığın çıkmadığı mevsimlerde, açlık tehlikesi<br />

yaşayan köyler ve gruplar, potlaçlara katılarak günlük ihtiyaçlarını<br />

karşılayabilmektedirler. Potlaçı veren, balık avında başarılı olan gruplar açısından ise<br />

potlaç, geleceğin zorlu veya aç kalınabilecek günleri için bir yatırım ve sigorta işlevi<br />

görmektedir.<br />

Neolitik çağda, tarıma geçiş ve daha sonra madeni aletlerin kullanılmaya<br />

başlanması sonucunda, kabile toplumunda hızlı toplumsal çözülmeler ortaya çıktı.<br />

Teknolojinin itmesiyle tarımsal ürün fazlası elde etme olanağı belirdi. Bu, belli sayıda<br />

debbağlar, demirciler vb. uzman işçiyi beslemenin mümkün olacağı yeni bir düzeye<br />

erişilmesini ifade etmekteydi. Artık her toplulukta, şeflerin ve toprağı işleyenlerin<br />

yanı sıra, belli sayıda zanaatkar da bulunmaktaydı. 53 Topluluğa teslim ettikleri zanaat<br />

ürünleri karşılığında muhtaç oldukları besin maddelerini topluluktan<br />

alabilmekteydiler. Sonrasındaki gelişmelerle, ortak mülkiyetin yerini özel mülkiyet,<br />

geniş klanın yerini dar aile ocaklarının alması olgusuyla karşılaşırız. Diğer taraftan<br />

zanaatların tarımdan ayrılması, köy ile şehir arasında işbölümünün ortaya çıkması,<br />

köyün şehre ve pazara bağımlı hale gelmesi toplumun ekonomik ve kültürel hayatını<br />

da altüst etmeye başladı.<br />

Üretim fazlası belli bir sınırın ötesinde gelişmeye devam edince, bireyler elde<br />

ettikleri artı-ürünü kendi diledikleri gibi kullanma hakkını ileri sürmeye başlarlar.<br />

52 Güvenç, Bozkurt; A.g.e.; s.234<br />

53 Berktay, Halil; A.g.e., s.127


Üretimin bireyselleşen karakterine uymayan kollektif bölüşüm giderek ortadan<br />

kalkarken; tarım ile zanaat üretimi arasında başlangıçta takas şeklinde cereyan eden<br />

ticari ilişki, yerini para aracılığıyla gelişen mübadeleye bırakır. Bunların sıklığının ve<br />

oranın artması sonucu kendi ürünlerinin özel maliki olan insanlar, kan bağına dayalı<br />

topluluk ile aralarındaki “göbek kordonunu koparırlar” 54 ve özgür üretici olarak tarih<br />

sahnesinde yerlerini alırlar.<br />

2.4. Ortaçağ ve Korporasyonlar Dönemi<br />

2.4.1. Feodalite Dönemi<br />

Guizot feodalizmi 3 ana niteliği ile özetler: 1- Mutlak mülkiyetin yerini sınırlı<br />

mülkiyetin alması, 2- Toprak mülkiyetinden kaynaklanan bir soyluluğun<br />

(aristokrasinin) doğması, 3- Bu soylu sınıfın, hükümdardan en aşağıya kadar uzanan<br />

bir vassallar hiyerarşisi içinde örgütlenmesi. Huberman’a göre ise feodal toplum şu üç<br />

sınıftan oluşuyordu: dua edenler, savaşanlar ve çalışanlar. 55 Yine bu dönem için<br />

“Topraksız bey, beysiz toprak olmaz” tabiri geçerliydi. 56<br />

Geleneğin hakim olduğu bu çağda merkezde yer alan olgu “malikane” ve<br />

“malikane geleneği”dir. Bütün örgütlenme tepeden aşağı bir karşılıklı yükümlülükler<br />

ve hizmetler sistemine dayanıyordu. 57 Kendine yeterli bir kapalı ekonomi<br />

niteliğindeki bu sistemde mahalli feodal pazarlarda ticaret küçük çaptaydı. İlerleyen<br />

dönemde ticaretin çapını büyüten mallar açısından dağıtım merkezi rolünü gören<br />

büyük panayırlar, fuarlar kurulmaya başlandı. Böylelikle ticaretteki değişme; iktisadi<br />

hayatın para kullanmaya gereksinim hissetmeyen eski doğal ekonominin değişmesine<br />

yol açmıştır. Mübadele aracı olarak paranın ortaya çıkışı çok yönlü etkilere yol açtı:<br />

“Ekonomi çok pazarlı bir ekonomiye dönüştü ve ticaretin gelişmesiyle, ortaçağ<br />

başlarının kendine yeterli malikanesinin doğal ekonomisi artan ticaret dünyasının<br />

para ekonomisine dönüştü.” 58 Zanaatkarlar gibi tüccarların da serbest hareketlerine<br />

engel olan feodal kısıtlamalar ile lordlar, piskoposlar, soylular ve krallara karşı<br />

gelişmelerinin yolunu açacak ve özerkliklerini sağlayacak loncalar etrafında<br />

birleştiklerini görmekteyiz. Artık ticaretin yoğunlaşması ile şehirler, yeni merkezler<br />

konumuna geldi ve tüccarlar da birlikler sayesinde şehrin yönetimine, kurallar<br />

54 Berktay, Halil; A.g.e., s126<br />

55 Huberman, Leo; Feodal toplumdan Yirminci Yüzyıla; İletişim Yay., 3. Baskı, İstanbul-1995, s.11<br />

56 A.g.e., s.12<br />

57 Huberman, Leo; A.g.e., s.18<br />

58 A.g.e., s.36


koyulmasına müdahale yoluyla özgürlük alanını genişletme amacına yöneldi. Şehrin<br />

yöneticileri ise tüccar, zanaatkar sınıfının üzerinde çok dikkatli ve titiz bir biçimde<br />

kontrol gücünü elden bırakmamaya gayret gösterirlerdi. Aynı meslekten olan<br />

kimselerin aralarında birleşerek birlikler vücuda getirme fikri orta çağlarda yalnız<br />

zanaatkarlardan oluşmamakla beraber ( tüccarlar, gemiciler vb.) diğerleri zanaatkarlar<br />

kadar kalabalık değillerdi ve pek sınırlı kümelenmeler halinde birleşmişlerdi. Örneğin<br />

İngiliz şehirlerinde yalnız bir tane tüccarlar “ghild”’i (loncası) vardı. 59 Bu nedenle,<br />

korporasyon denilince ortaçağda daha çok küçük sanayi erbabının meydana getirdiği<br />

kuruluşlar akla gelir. Feodalizm devresi, Ortaçağ’ın tarım işleri alanında meslek<br />

seçimi ve yürütülmesi konularında özgürlük tanımayan “serflik” rejiminin<br />

uygulanmasına olanak vermiştir. Serf ırsi olarak bir derebeyinin toprağına bağlıdır ve<br />

ona bazı vergiler, kesim, angarya gibi özel hizmetlerle borçlu olan toprak işçisi<br />

konumundadır. Merkezi otoritenin bozulması, zayıflaması sonunda toplumların dış<br />

saldırılara açık hale gelmesi korunma amacıyla köylülerin kuvvetli bir senyörün<br />

himayesi altına girmelerine yol açmıştır. Köylüler bu korunma ve geçinme<br />

karşılığında topraklarını senyörlere, aristokratlara bırakmıştır. Bazen de toprakları<br />

zorla ele geçirilmiştir. Senyörlere bağlılık da miras yolu ile sürdürülmüştür. Feodalite<br />

çeşitli faaliyetlerin yapıldığı adeta kapalı bir ekonomiyi andırır. Bu ekonomi dışında<br />

gelişen kentlerde, tacirler senyörlere bağlanmamak ve kendi çıkarlarını koruyabilmek<br />

için birleşmişler, hatta gerektiğinde kan dökmüşlerdir. 60 Böylece burjuvazi sınıfı<br />

doğmaya başlamıştır.<br />

Avrupa’da feodalizmin çöküşü Avrupa’yı bir ucundan diğer ucuna kadar<br />

sarsan büyük, çatırdatıcı <strong>sosyal</strong> değişmelerle birlikte önemli <strong>sosyal</strong> problemler<br />

yaratmıştı. İşsizlik, göç ve karmaşanın hakim olduğu bir dönem yaşanmıştı. 16.<br />

Yüzyıl İngilteresi bir <strong>sosyal</strong> dezorganizasyon devrine sahne olmuştu. 61 Temel<br />

problem insanları bağlayabilecek bir organizasyon prensibi nereden bulunacağına ve<br />

insanların birbirlerine güven duyacakları grupları nasıl geliştirebileceklerine<br />

yoğunlaşmıştı. Bunun üzerine takip eden iki yüzyıl yeni kurumlaşma şekillerinin,<br />

insanları bağlayıcı tedbirlerin yüzyılları olarak birçok toplum anlaşması projesinin<br />

yaratılmasına yol açtı.<br />

59 Balmumcular, S. Bahattin; Korporasyon Sistemi, Sermet Matbaası, İstanbul-1959, s.7<br />

60 Özgüven, Ali; İktisadi Düşünceler-Doktrinler ve Teoriler, Filiz Kitapevi, İstanbul-1984, s.29<br />

61 Mardin, Şerif; İdeoloji, İletişim Yay., 2. Baskı, İstanbul-1996, s.129


2.4.2. Ortaçağ Korporasyonları<br />

Ortaçağın temel özelliği olan bir kurumun pek çok fonksiyonu kendinde<br />

toplaması veya fonksiyonların iç içe geçmişliği yerini çağdaş toplumda farklılaşma ve<br />

ayrılmayla birlikte parçalara bölünmeye neden olmuştur. 62 Bölünmeden önce kişi<br />

kendini bir bütün içine yerleştirebiliyordu. Kendi içinde bütünleşen kümeler yerini<br />

çağdaş farklılaşma ile sıkı <strong>sosyal</strong> ilişkilerin azaldığı yeni bir döneme bıraktı. Yeni<br />

ilişki biçimleri, yeni aidiyetleri ve tanımlamaları beraberinde getirdi. Örneğin,<br />

muhtelif yörelerden kopup gelen işçiler bir fabrikada birleştikleri zaman aynı yörenin<br />

insanı olmayı niteleyen hemşehri kavramının yerini iş ilişkisinin belirlediği işçi<br />

kavramı aldı. 63 Bir diğer anlamıyla köken, geçmiş ilgisi meslek ve şimdiki zamanla<br />

yer değiştirmişti.<br />

Brizon’un da ifade ettiği gibi loncaların ataları sayabileceğimiz Roma<br />

college’leri de, Cermen ghilde’leri de, Ortaçağ loncaları da, günümüz sendikaları da,<br />

“yüzyıllar boyunca insanları birbirine iten o birleşme güdüsüyle hareket<br />

etmişlerdir.” 64<br />

Korporasyonlar devrinin başlangıcı olarak 12.yüzyılı kabul edebiliriz.<br />

Fransa’da bu süreç devrim sonrası son bulurken; diğer birçok ülkede 19.yüzyılın<br />

ortalarına kadar etkinliğini ve varlığını sürdürmüştür. Feodalite zamanında, kenara<br />

itilmiş olanlar kölelik ve sefalet içinde kalmışlardı. Aristokrasinin ilgisizliği ile<br />

durumları çok kötü hal almıştı. İstila hareketleri nedeniyle de iyice gerilemiş ve<br />

sönmüş şehirlerde zanaatkarların aşağıdan yukarı inisiyatifi ile örgütlenen loncalar,<br />

Batı Avrupa aristokrasisinin vassallık ilişkilerinin gevşekliğinden yaralanıp siyasi<br />

otoritenin boşluklarından sızarak 65 , zamanla tüccarlarla birlikte giriştikleri<br />

mücadeleler sonucunda bulundukları şehirlere daha fazla özerklik kazandırdıkları<br />

gibi, kendi loncalarının özerkliğini de korudular ve geliştirdiler. Loncalar, birleşmenin<br />

maddi zorunluluğundan fışkırmış, “Emekçilerin sığınağı, kalesi olmuştur.” 66<br />

Feodal düzende yerel üretim ve yerel değiş tokuş temeline dayanan kır<br />

kesiminde yaşam, “şato duvarlarının altına sığınmış” 67 küçük köyler biçiminde<br />

örgütlenmiştir. Bu korunaklı yerleşmeler bölgesel ve bölgeler arası ticaret yollarının<br />

62<br />

A.g.e., s.133<br />

63<br />

A.g.e., s.133<br />

64<br />

Brizon, P.; Emeğin ve Emekçilerin Tarihi, Onur Yay., Çev.:Cemal Süreya, Ankara-1977, s.17<br />

65<br />

Berktay, Halil; A.g.e., s361<br />

66<br />

Brizon, P.; A.g.e., s.18<br />

67<br />

Mumford, L.; The Culture of Cities, Harcourt, Brace and Company; New York, 1938, s.19;<br />

zik.:Yakut Sencer, Türkiye’de Kentleşme, s.15


yeniden işlerlik kazanmasına bağlı 11. Yüzyılda ticaretin yeniden canlanmasıyla<br />

ortaçağ tipi kentlerin temelini hazırlamıştır. 15. Yüzyıla kadar süregelen Ortaçağ<br />

kasabasının toplumsal dokusunu feodal senyör ve çevresi, kilise üyeleri, lonca<br />

zanaatkarları ve tüccarlar oluşturmuştur.<br />

13. yüzyıldan sonra meslek birliklerinin sürekli bir artış içinde olduğunu<br />

görüyoruz. Bunlar önceden kendiliğinden kurulan yapılar iken; daha sonra krallıkların<br />

vergi yoluyla önemli bir gelir kaynağı olarak gördükleri bu grupları birlikler halinde<br />

örgütlenmeye zorlanmaları durumuyla karşılaşmaktayız. 68 Batı’da kentlerin oluşmaya<br />

başlaması, ticaretin ortaya çıkışı ve yaygınlaşması ile Avrupa’nın her tarafında<br />

birdenbire ortaya çıkan ve büyük hızla yaygınlaşan esnaf birliklerinin varlığını tespit<br />

ediyoruz. Artık toplumlar yeni bir dinamizm kazanmış, yeni mübadele anlayışı<br />

başlamış, şehirler yeni ekonomik hayatta aktif bir duruma geçerek bir mübadele<br />

bölgesi halini almıştır. 14. ve 15. Yüzyıldan başlayarak önce Batı Akdeniz’in İtalyan<br />

şehirlerinde, sonra bütün Avrupa’da eski Yunan ve Roma’yı da aşan bir mülkiyet<br />

düzeyinin, daha yüksek derecede bireyselleşmiş bir insan tipini ve bu insana özgü<br />

düşünüş biçimlerini yarattı. 69 Şehirlerin zenginleşmesi ve hürriyetlerine kavuşmasına<br />

paralel burjuvazinin gelişmesi ve loncalar etrafında korporasyonların gelişmeye<br />

başladığını görmekteyiz.<br />

Lonca, otonomisini gerçekleştirmiş bir meslek kuruluşuydu. Seçilmiş<br />

kimselerden oluşan bir lonca meclisi tarafından idare edilirdi. Yapılan sanatın<br />

değerine göre meclisteki üye sayısı değişebilmekteydi. Seçim bazen ustalar, bazen de<br />

senyörler tarafından yapılmaktaydı. Meclis ise sadece ustalardan oluşurdu. İşçiye<br />

hiçbir şekilde yönetime müdahale hakkı tanınmamıştır. 70 ”Bu devirde ustalık hakkına<br />

sahip bulunanlar, askeri aristokrasi kadar haklarına kıskanç ayrı bir şehir aristokrasisi<br />

teşkil etmektedir”. Lonca meclisleri nizamnameler düzenleme, bunların<br />

uygulanmalarını denetleme, mesleki imtiyazları savunma, üyeler arasındaki ihtilafları<br />

çözme ve muhtaçlara yardım gibi geniş bir yetki ve faaliyet alanıyla donatılmışlardı.<br />

Korporasyonlar (loncalar) bir çeşit zorunlu sendika idi. Bu birliğe dahil olan<br />

birey belli bir çıkar nedeniyle, belli bir amacı gerçekleştirme gibi sınırlı bir çerçeveyle<br />

değil tüm benliği ve varlığıyla o grubun üyesi olmaktaydı. Üyeler arasında karşılıklı<br />

68 13. Yüzyıla ait Fransız Etienne Bouleau’ya ait “Sanatların Kitabı” (le livre des detiers) adlı toplama<br />

eserden mevcut sanatların yüzün üzerinde olduğunu anlamaktayız. Balmumcular kitabında bu<br />

meslekleri 6 grupta toplayarak ilgili dipnotta açıklamıştır.<br />

69 Berktay, Halil, A.g.e., s313<br />

70 Balmumcular, S. Bahattin; A.g.e., s.17


yardım ve dayanışma duygularını geliştirmek amacıyla “şefkat sandığı” 71<br />

bulunuyordu. Hastalara, çalışamayacak duruma gelen malullere, ihtiyar işçilere, dul<br />

ve yetimlere bu sandıktan yardım yapılırdı. Azizlerden biri korporasyonun dini<br />

koruyucusu seçilir ve o loncayı takdis ettiği varsayılırdı. İç yapısında eşitliği<br />

sağlamaya rekabete yaşam hakkı tanımamayı gaye edinmiş, dışa karşı ise güçlü bir<br />

birlik ve dayanışma şuurunu taşıyan bir yapılanma söz konusudur. Dönemin ahlak<br />

yapısını göz önünde bulundurduğumuzda ticaret bir yarışma alanı olarak<br />

görülmemekte, her loncanın hüküm ve nüfuzu altında sınırlandırılmış bir durumdaydı.<br />

Aynı mesleğe mensup kimseler arasında kazanç farkı yaratmamaya hizmet eden bir<br />

rejim ve fazla kar etme maksatlarına karşı mücadele eden bir müessese oluyordu.<br />

Kısaca “Zanaatkar hiçbir zaman servet sahibi değildir; fakat hiçbir zaman da sefalet<br />

içinde bulunmayacaktır.” 72<br />

olursak: 73<br />

Bu dönemde korporasyonların yerine getirdiği başlıca iki işlevi ifade edecek<br />

Güven Unsuru; Üreticiler mallarının satılacağından emindirler. İşçilere de<br />

ihtiyarlıkta ve kaza sırasında minimum bir ücret sağlanmıştır. Çıraklara, belli bir<br />

eğitim ve teknik formasyondan sonra bir meslek garanti edilmiştir.<br />

Dengeli ve Ölçülü bir davranış; Büyük bir kazanç hırsı olmadan, herkesin<br />

kendine bir gelir temin etmesi esas amaç olmuştur. Faaliyet alanlarının gelişmesi ve<br />

aralarında rekabet yapılması yasaklanmıştır.<br />

Gerek Batı’da, gerek Osmanlı toplumunda esnaf ve küçük zenaat ilişkilerini<br />

düzenleyen loncalar, sadece çalışma ilişkilerinin belirlenmesinde rol oynamamışlar,<br />

ekonomik, <strong>sosyal</strong> ve hatta siyasi örgütler olarak kapalı bir sistem içinde toplum<br />

hayatında önemli fonksiyonlar görmüşlerdir. 74<br />

Mesleki hiyerarşinin en yüksek derecesi olan ustalık zaman içinde sayısı belirli<br />

sınırlarda tutulmaya başlanınca alttan gelenlerin önü tıkanmaya ve aynı kişilerce<br />

yürütülen nüfuzlu bir iş olmaya başladı. “Ustalar oligarşisi” denebilecek bir durum<br />

ortaya çıktı. Usta olmak için gerekli şartların ağırlaşması, ustalığa çıkamayan<br />

kalfaların sayısının artması ve bazıları için bütün ömürlerini işçi pozisyonunda<br />

geçirme durumunda kalmaları sonucu, ustaların istismarını önlemek, sistemi<br />

71<br />

Balmumcular, S. Bahattin; A.g.e., s.18<br />

72<br />

A.g.e., s.63<br />

73<br />

Özgüven, Ali; A.g.e., s.27<br />

74<br />

Ekin, Nusret; Endüstri ilişkileri, İstanbul Üniversitesi Yayanları, No:3410, 4.Baskı, İstanbul-1987,<br />

s.6


iyileştirmek, ücretleri artırmak, çalışma vb. amaçlarla kalfaların işçi sınıfı tarihi<br />

açısından da öneme sahip bir örgütlenmeye gittiklerini görüyoruz. 15. Yüzyılda<br />

Fransa’da kalfaların örgütlediği “compagnonnage”lar ortaya çıktı. Benzer şekilde<br />

Almanya’da ve İngiltere’de de bu birliklerin faaliyetine rastlanmıştır. 75<br />

3. Sanayileşme Süreci ve Kooperasyon<br />

Sanayi devrimiyle ortaya çıkan hızlı teknolojik değişmeler, toplumsal<br />

kurumlarda, örgütlenme biçimlerinde, kültürel yapıda ve bunlara bağlı olarak değer<br />

sistemlerinde de temel dönüşümlere yol açmıştır. Oldukça kısa sayılabilecek bir süre<br />

içerisinde üretim büyük ölçüde artmış, pazarın boyut ve işlevleri köklü bir değişime<br />

uğramış, işbölümü o zamana dek görülmemiş bir önem kazanmıştır. Böylece yeni<br />

dayanışma ilişkileri ortaya çıkmış ve toplumsal sistem, artık öğelerin veya parçaların<br />

benzerliği üzerine değil, farklılaşmış fonksiyonların uyumu üzerine kurulmuştur.<br />

Bu dönüşümlere koşut olarak insanın doğa, diğer insanlar ve toplumla<br />

ilişkilerinde gözlenen bunalım ve hatta mutsuzluk hali giderek önem kazanmış, maddi<br />

refahın tek başına yeterli olamayacağı düşüncesi yaygın kanaat haline gelmiştir.<br />

“Çağdaş bunalım” adını verebileceğimiz bu devrede, siyasal rejimleri, gelişmişlik<br />

düzeyleri ve kültürel özellikleri ne olursa olsun, değişik görünümler altında tesirlerini<br />

her toplumda hissettirmiştir. İlk belirtilerin ortaya çıkmasıyla birlikte pek çok filozof,<br />

sosyolog, devlet adamları, yöneticiler sorunun özünü kavramaya çalışıp yapısal,<br />

felsefi ve tarihsel çözümlemelere girişmişler ve çözüm yolları ortaya koymaya<br />

çalışmışlardır.<br />

Toplum hayatında mevcut bütün <strong>sosyal</strong> sınıf ve tabakalar bu gelişimden<br />

etkilenmiş, yeni sınıflar ortaya çıkmıştır. Feodal bir yapı içinde yaşamlarını sürdüren<br />

köylüler, yeni dönemin fabrika bölgelerine göç etmiş ücretlerinden başka geliri ve<br />

mülkü olmayan sanayi işçileri durumuna gelmişlerdir. Genellikle büyük endüstri<br />

merkezlerinin varoşlarında oturan yeni bir endüstri işçi sınıfı doğmuştur. Kitle<br />

üretiminin başlamasıyla iktisadi olanaklarını kaybeden küçük zanaat hayatının usta ve<br />

kalfaları, yeni ortaya çıkan fabrika sanayiinin usta ve kalfaları haline gelirken,<br />

kentleşme yoluyla tarımdan kopup gelen geniş köylü kitleler ise vasıfsız işçiler olarak<br />

yeni dönemde yerlerini almışlardır.<br />

Sanayileşmenin gelişme yıllarında, dayanışma ve iş birliği açısından<br />

baktığımızda zanaat hayatının, esnaf ve lonca düzeninin varolma şartları ortadan<br />

75 Balmumcular, S.Bahattin, A.g.e. , s.45


kalkmıştır. Sosyolojik anlamda cemaat hayatından, kendi içine kapalı bir ekonomik<br />

düzenden cemiyet hayatına, para ve piyasa şartlarının egemen olduğu yeni bir düzene<br />

geçildiğini; kollektif kendi kendine yardım prensibinin işlerlik kazandığını<br />

görmekteyiz. Sanayileşmenin ortaya koyduğu, getirdiği yeni üretim biçimi tarihin<br />

hiçbir devrinde görülmediği biçimde insan davranışını da örgütlü hale getirmiştir. 76<br />

İşçilerin insanlık hak ve menfaatlerini temsil ve elverişli çalışma şartlarını elde etmeyi<br />

ve gerektiğinde grev, işi yavaşlatma gibi eylem yollarıyla amaçlarına ulaşmaya<br />

çalışan işçi örgütleri, sendikaları kurulmuştur. Benzer şekilde girişimci ve<br />

sermayedarlar, işçi sendikaları karşısında menfaatlerini gözetip kollamak ve iş birliği<br />

oluşturmak gayesiyle işveren sendikalarını kurmuşlardır.<br />

Mesleki hareketlerin genel olarak sendikalar halinde ortaya çıkmasına karşı,<br />

iktisadi hareketler kooperatifler şeklinde oluşumlara yol açmıştır. Kendi kendine<br />

yardım sisteminde kooperatifler, esasında aksayan piyasa rekabeti mekanizmasını<br />

düzenleme fonksiyonunu yerine getirdiler. 77 Özellikle işçiler tarafından<br />

teşkilatlandırılan kooperatifçilik hareketleri, gerek 19. Yüzyılın ikinci yarısında,<br />

gerekse 20. Yüzyılda son derece dikkate değer, kuvvetli ve büyük bir mahiyet<br />

kazanmışlardır. Aksayan piyasa şartlarında ekonomik güçlerini ve pazarlık<br />

yeteneklerini kaybeden işçiler, ekonomik davranış veya faaliyetlerini toplu halde<br />

yapmayı kooperatiflerle denemişlerdir. Çünkü, üretim ve tüketim piyasalarında daha<br />

çok sermayenin hakimiyeti ile kurulan organizasyonlar büyük işçi kitlelerinin yaşama<br />

tarzları ve tüketim davranışlarını etkileyerek olumsuz bir baskı yaratıyordu. Bu<br />

yüzden kooperatif hareket, söz konusu kitleler için rekabet güçlerini yükseltecek bir<br />

araç olarak kullanılmıştır. İşçiler tüketim kooperatifleri kurarak, öncelikle gıda<br />

maddeleri tedarikinde toplu bir ekonomik davranışla satın alımında kolaylıklar<br />

sağlamıştır. Bunun yanında konut kooperatifleri, konut ihtiyacının düşük maliyetle<br />

karşılanması amacına hizmet etmiştir.<br />

İşçi sınıfının örgütlenmesinin zayıf olduğu ve öteki derneklerin yasaklandığı<br />

19.yy başlarında, işçi kooperatifleri sanayileşme sürecindeki batı Avrupa ülkelerinde<br />

çok etkili olmuşlardır.<br />

Kollektif kendi kendine yardım prensibinin bir diğer uygulanma şekli olarak<br />

da işçilerin, çalışan kesimin hak ve menfaatlerini parlamento düzeyinde korumak ve<br />

düzeltmek için siyasi hareketler içinde yer aldıklarını, İngiliz işçi partisi örneğinde<br />

76 Özkul, Metin; Çalışma Sosyolojisi (İşgücünün Sosyolojik Özellikleri), Isparta-1997, s.30<br />

77 Yalçıntaş, Nevzat; Tuna Orhan; Sosyal Siyaset, Filiz Kitapevi, İstanbul-1997, s.221


olduğu gibi, işçi sendikaları ile aralarında sıkı işbirliği kurulan siyasi örgütlenmelerin<br />

varlığını görmekteyiz.<br />

Hem sosyo-ekonomik düzenden kaynaklanan eşitsizliklerin ve sorunların<br />

arttığı, hem de hak ve özgürlüklerin geliştiği bu dönemde, devletin <strong>sosyal</strong> dayanışma<br />

ve uzlaşmayı sağlayacak bir rol üstlenmek durumunda kaldığını görüyoruz. Bu<br />

nedenle gelişmiş Batı toplumlarının üç temel noktada toplumsal uzlaşmaya vardığını<br />

söyleyebiliriz: Kapitalist ekonomi, siyasal demokrasi ve <strong>sosyal</strong> refah devleti. 78<br />

Sanayi devriminin başat elemanları olan işçiler ise kendilerini; erkekler,<br />

kadınlar ve çocukların sürekli vardiya halinde ağır koşullarda çalıştığı, tek gelir<br />

kaynağının ücret olduğu, kendi insiyatifinde ve mevsimlik, aile esasına dayalı tarım<br />

ve ev sanayiinden monoton, makineye bağlı ve gayri şahsi, disipline dayalı ve<br />

devamlılık arz eden fabrika düzenine geçiş gibi özelliklerle belirleyeceğimiz yeni bir<br />

yaşam biçimi içinde buldular. Bu durumda bulunanların, aldığı ücretin düzeyiyle<br />

uygun bir yaşam sürmesi mümkün değildi. Her an tek gelir kaynağını kaybetmesi,<br />

yani işsiz kalması söz konusuydu. Proleter işgücünün sayısı artarken işçinin<br />

menfaatlerinin patronlarınınkinden artan ölçüde farklılaştığı görüldü. Bazı ortak<br />

menfaatlere sahip aynı iş kolundaki işçiler, dernekler kurmaya başladı. 79 Bu dernekler<br />

de ilerde kurulacak olan sendikaların çekirdeğini meydana getirmiştir. İlk işçi<br />

birliklerini kuranlar da ustalardı. Kendilerini sanayi sömürüye karşı korumak,<br />

alışılmış hayat standartlarını ve ayrıcalıklarını devam ettirmek, az sayıda olmalarının<br />

avantajını kullanmak ve bir tür karşılıklı işsizlik ve hastalık sigortası kurmak için bir<br />

araya gelmişlerdir.<br />

Sanayileşme ile birlikte yaşanan değişimler sonucu yeni toplumsal<br />

yapılanmalar, yeni sınıflar, yeni örgütlenme tarzları ortaya çıktı. Örgütlenme ve<br />

örgütlü davranabilme imkanı geniş kitleler için aşağıdan yukarıya hak ve imkan<br />

ufuklarının açılmasını sağladı. Diğer yandan sanayileşmeye koşut refahın, eğitimin,<br />

ulaşım ve haberleşmenin oran ve yoğunluğundaki büyük artış, yaygın gönüllü, sivil<br />

karakterli ve devletten bağımsız örgütlenmelerin <strong>sosyal</strong> zeminini oluşturmuş oldu.<br />

Sanayi öncesinde geleneksel toplum yapısında cemaat temel siyasal ve<br />

toplumsal birim olarak kabul edildiğinden, birey bir değer olarak kabul<br />

edilmediğinden bireylerin gönüllü girişimiyle oluşturduğu bir yaşam ve faaliyet alanı<br />

78<br />

Koray,Meryem,Topçuoğlu,Alper; Sosyal Politika, Ezgi Kitabevi Yay., Bursa-1995, s.5<br />

79<br />

Deane, Phyllis; İlk Sanayi İnkılabı, , Çev.Tevfik Güran, Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara-<br />

1994, s.141


oluşmamıştır. Hatta bu tutum sanayileşmenin ilk dönemlerinde de varlığını<br />

sürdürmüş, işçi örgütlenmeleri, dernekler vb. devletçe konulan yasaklarla önü<br />

kesilmeye çalışılmıştır.<br />

Sanayileşme sürecinin gelişen devrelerinde ise, bireyin başlı başına bir<br />

toplumsal birim ve değer olarak algılanmaya başlaması 80 birey-merkezli hareketlerle<br />

oluşan toplumsal işbirliği şekillerinin, hem kuruluş sayısı hem de üye sayısı olarak<br />

büyük atılım yapmalarına neden olmuştur.<br />

4. Şehirleşme ve Kooperasyon<br />

Şehir kavramının, gelişme, ilerleme, ekonomik büyüme ve bütün anlamıyla<br />

organize edilmiş bir <strong>sosyal</strong> hayat olarak toplumun kabul ettiği ve tercih ettiği bir<br />

hüviyet kazanması sanayi devrimi ile olmuştur. Özellikle 18. yüzyıldan itibaren<br />

hızlanan ve şehirleşme sonucunda nüfusun büyük çoğunluğu şehirlerde yaşayan ve<br />

işgücünün büyük çoğunluğu sanayi kesiminde istihdam edilen ve tarımın payının<br />

gittikçe azaldığı yeni bir sosyo-ekonomik yapı ortaya çıkmıştır. Bu yönüyle <strong>sosyal</strong><br />

hayatın mesleklere, işbölümüne, farklı kültür gruplarına göre organize edildiği;<br />

kurumlaşmaların yoğunluk kazandığı ve insan ilişkilerinin karmaşıklaştığı yeni bir<br />

yaşam biçiminin doğmasına yol açmıştır. Dar mekanlı bir cemaat hayatından, geniş<br />

mekanlı bir cemiyet hayatına geçiş ve bu doğrultuda yeni <strong>sosyal</strong> münasebetlere ve<br />

bunun gerektirdiği yeni teşkilatlanmalara giriş söz konusu olmuştur. 81 Weber sanayi<br />

toplumu kentlerinde kültürel, tarihsel, mesleksel ve siyasal vb. farklılıklara dayanan<br />

çok sayıda kollektivite olabileceğini ve bu kollektivitelerin birbirini çapraz<br />

kesebileceğini, yani her bireyin toplumda birden fazla grubun üyesi olabileceğini<br />

belirtmiştir. 82 Marx’da şehir hayatının özelliklerinin aile bağları gibi bazı geleneksel<br />

“doğal bağları” yozlaştıracağına; bireyin özel çıkarlarının, amaçlarının ve<br />

ihtiyaçlarının gerektirdiği burjuva toplumuna özgü ilişkilere yöneleceğini özellikle<br />

vurgulamıştır. 83 Bütün bu açıklamalar ışığında kenti şu şekilde tanımlamak<br />

mümkündür: “Sanayi, ticaret, hizmet gibi ekonomik etkinliği olan, tarımsal ürünler de<br />

dahil olmak üzere her türlü ürnün dağıtıldığı, sınırları belirlenmiş bir alanda<br />

yoğunlaşmış nüfusun <strong>sosyal</strong> bakımdan tabakalaştığı, mesleki rollerin artarak<br />

80<br />

Kalaycıoğlu, Ersin; “Sivil Toplum ve Neopatrimonyal Siyaset”, Küreselleşme Sivil Toplum ve<br />

İslam, Vadi Yay., Ankara-1998, s.112-113<br />

81<br />

İhsan, Sezal, Şehirleşme, Ağaç Yayınları, İstanbul-1992, s.22<br />

82<br />

Önen, Engin; "Kent Dayanışma ve Hemşerilik Dernekleri"., II. Sosyoloji Kongresi, Sosyoloji<br />

Derneği Yayınları, Ankara-1998 s.450<br />

83<br />

SARIBAY, Ali Y.; Postmodernite, Sivil Toplum ve İslam, İletişim Yay., İstanbul-1994, s.128


farklılaştığı, dikey ve yatay hareketliliğin yaygın olduğu, çeşitli <strong>sosyal</strong> grupları<br />

barındıran, sivil toplum örgütlerinin etkinliğinin gittikçe arttığı ... yönetsel kurumların<br />

bulunduğu, yerel, bölgesel ya da uluslar arası ilişki ağlarına sahip heterojen bir<br />

toplumdur.” 84<br />

Özellikle kırdan kente doğru olan göçü içeren kentleşme; aynı mekan içinde<br />

devamlı bir birlik durumunu, yani komşuluğu, kan bağı ve buna bağlı olarak ortak bir<br />

köken, ilişki ve düşünce dünyasının getirdiği “biz” temelinde oluşan yaşam<br />

biçiminden, bireylerin “ben” olarak toplumsal ilişkilerde yer aldığı yaşam biçimine<br />

geçiş anlamına da gelmektedir. 85 Bireyler kentsel yaşamda kendilerini saran bağlardan<br />

bağımsızlaşıp, daha fazla bireyselleşirler. Bunun bir sonucu bireyselleşme olurken,<br />

diğer bir sonucu olarak ise yalnızlaşma ortaya çıkmaktadır. 86 Kentte özgürleşen ve<br />

yalnızlaşan insanın dayanışması ve siyasete katılımı gönüllü kuruluşlar çerçevesinde<br />

modern bir formda da gerçekleşebilir. Gönüllü kuruluş ya da sivil toplum örgütü<br />

olarak anılan örgütlenmelerin en yaygın olanı derneklerdir. Kente göç olgusuyla<br />

birlikte, bireyin içinde bulunduğu <strong>sosyal</strong> grubun ve giderek toplumun değer-norm<br />

sistemini, davranış kalıplarını içselleştirdiği yeniden <strong>sosyal</strong>izasyon süreci adı verilen<br />

durumla karşılaşması söz konudur. 87 Göç edenler yeni toplumun değer-norm sistemi<br />

yanında düşünme, davranış biçimlerini ve hatta yaşama biçimini devralmaya<br />

başlarlar. Bu süreci etkileyen bireyin ya da grubun geçmiş yaşam tecrübesi, kentte<br />

kalış süresi, ilişkide bulunduğu <strong>sosyal</strong> çevre, iş, eğitim, yaş, kentin entegrasyona<br />

yönelik başarılı kurumsal araçlara sahipliği vb. pek çok faktörün varlığı mevcuttur.<br />

Bir diğer durum da, şehirlileşme sürecindeki insanların, davranış, düşünce ve yaşama<br />

şekli açısından kır kökenli ve şehir kökenli insanlar arasında, her iki kategorinin<br />

özelliklerini sergileyen davranışların bir arada bulunması olgusudur. 88<br />

Chicago okulu temsilcilerinden L. Wirth’e göre kentleşme, hayat tarzında,<br />

dünya görüşü ve şahsiyette meydana gelen değişiklikle ilgilidir. Bunları büyüklük ve<br />

genişlik, yoğunluk ve heterojenlik gibi unsurlara bağlamaktadır. Böylece de fertler<br />

arasındaki münasebetler geniş ölçüde değişmiştir. Birinci dereceden temasların yerini,<br />

84<br />

Bal, Hüseyin; Kent Sosyolojisi, Turhan Kitabevi, Ankara-1999, s.23<br />

85<br />

FREYER, Hans; Sosyolojiye Giriş, Çev: Nermin Abadan, A.Ü.S.B.F. Yay., No:71-53, Ankara-<br />

1957, s.78<br />

86<br />

Ayata, Ayşe; “Geleneksel ve Modern Dayanışma”, Dünyada ve Türkiye’de Güncel Sosyolojik<br />

Gelişmeler, Sosyoloji Derneği Yay., Ankara-1994, s.321<br />

87<br />

Bal, Hüseyin; A.g.e., s.35<br />

88<br />

Özkul, Metin; “Şehirleşme ve Sanayileşme Kavramları Açısından Göç Olgusu”, S.D.Ü. Fen-ed.<br />

Fak. Sosyal Bilimler Dergisi, S.2, Isparta-1996, s.175


ikinci dereceden temaslar almış, gitgide gayri şahsi, yüzeysel, geçici, kısa süreli ve<br />

parçalı bir durum arz etmeye başlamıştır. Kentin kalabalık topluluğu içinde birey, bir<br />

yandan aile, komşuluk grupları, köy cemaati gibi birinci dereceden grupların baskı ve<br />

kontrolünden kurtulurken, diğer yandan bunların sağladığı destek ve tatminden de<br />

mahrum kalmaktadır. Şehrin heterojenlik unsuru, fertlerin çeşitli <strong>sosyal</strong> ve kültürel<br />

gruplara, iş, meslek, eğlence, fikir ve <strong>sosyal</strong> yardım gruplarına aynı zamanda<br />

katılması gibi bir sonuç doğurmuştur. Fert artık bütün şahsiyetiyle, aile veya köy<br />

cemaati gibi bir tek gruba değil, pek çok grubun aidiyeti içinde yaşamaktadır.<br />

Pek çok yazar günümüzün özellikle büyük kentlerinde “doğal bağların”<br />

yeniden oluşturulması mecburiyeti üzerinde durmakta; geleneksel toplumun cemaat<br />

bağlarının “duygusal dayanışmacı” yanını, yeniden gündelik hayatın dinamosu haline<br />

getirme 89 gerekliliği üzerinde durmaktadır. Kentleşme olgusunun en belirgin<br />

yönlerinden biri de, bir toplumsal değişme ve yeni bir biçimlenme süreci olmasıdır.<br />

Kentleşmeyle nüfus, geliştirdiği yeni toplumsal ilişkiler ve örgütlenmeyle giderek<br />

yeni bir topluluk oluşturmaktadır. Geleneksele zıt biçimde; geniş ve karmaşık bir<br />

yapıya sahiptir. Bireysel ve toplumsal farklılaşma ve ayrı cinstenlik ayırıcı bir özelliği<br />

olmakla birlikte, kent, gruplaşmaların dengelendiği örgütlü bir birlik ve sistemli bir<br />

bütünlük içindedir. Farklılaşmaya dayanan bu bütünlükle dinamik bir özellik<br />

kazanmış olan kent, her türlü değişme ve gelişmenin hareket noktası olmuştur. 90<br />

Köy ve kasabadaki toplumsal örgütlenmede henüz bireye özel bir vurgu<br />

yoktur. Kişiler kendilerini geleneksel olarak tarif edilmiş ve meşruiyet kazanmış<br />

cemaatlerin üyesi, onun değer ve hedefleriyle uyumlu, kendileri açısından oldukça<br />

anlamlı hissettikleri bir dünya görüşünün sahibidir. Bu değerler her birey tarafından<br />

içselleştirilmiş ve kendi iç dünyasında onu sürekli gözetleyen, tutumlarını belirleyen<br />

bir “üst gözlemci”’ye dönüştürülmüştür. Halbuki şehirleşme, sanayileşme ve<br />

kapitalistleşme, birbirini tamamlayan ve bütünleyen üç önemli süreç olarak cemaatleri<br />

dağıtır; bireyin temel birim kabul ettiği yeni bir <strong>sosyal</strong> örgütlenmeyi mümkün kılar. 91<br />

Çünkü geleneksel <strong>sosyal</strong> yapı içinde nasıl davranılacağını belirlemeye yeterli olan<br />

kollektif değerler, belirtilen süreçlerle yaşanan kırılmadan sonra heterojenleşen<br />

89 Önen, Engin; A.g.m., s.450<br />

90 SENCER,Yakut; Türkiye’de Kentleşme, Kültür Bakanlığı Yay., No:345, Ankara-1979, s.3<br />

91 Bostancı, M.Naci; Toplum,Kültür ve Siyaset, Vadi yay., Ankara-1995, s.105-106


cemiyet hayatı içinde bir bakıma müeyyide gücünü yitirerek, zayıflayarak yeni tür<br />

ilişkiler alanına yol açar. Birey, artık tutum ve davranışlarında kendi başınadır. 92<br />

Şehirdeki katı rekabetçi ortamda, hem dayanışmayla güçlü bir rakip<br />

olunmakta, hem de korunmak için duvarları olan, yabancının sokulmadığı bir sığınma<br />

alanı yaratılmaktadır. hemşehrilik ilişkilerinin yaratılmasının ve korunmasının<br />

temelinde, sıcaklık ve yüz yüze ilişkiler yatmaktadır. 93 Aslında bu bir yarı tekel kurma<br />

durumudur; hem bir iç dayanışma yönü vardır, hem de bir sığınma alanı yaratma yönü<br />

vardır. Şehir hayatı siyasi iktisadi rekabetlerin yoğun olduğu ve eşitsizliklerin olduğu<br />

bir ortamdır. Kaynak dağıtımında pay almanın temel yollarından biri olan siyasette de<br />

hemşehri gruplar önemlidir. Hemşehrilik, gelenekselliğin şehirde yeniden yaşatılması<br />

temelinde örgütlenmedir. 94<br />

Şehir ve şehirleşme kavramları açısından Türkiye’de yapılan araştırmalar,<br />

şehirsel mekanların işbirliğine etkisi yanında, işbirliğinin ortaya konuluş tür ve<br />

biçimlerini tanımamızda yardımcı olacak verilere sahiptir. Bunlardan, Ayata<br />

tarafından Ankara’nın gecekondu semtlerinden İlker mahallesinde yapılan<br />

araştırmada ev yapımında, bunu sağlamak için bir yardımlaşma ağının oluştuğunu<br />

tespit etmiştir. Yakın akrabalardan başlayıp, uzak akraba ve hısımlara, sonra da<br />

hemşehrilere genişleyen bir yardım çemberi söz konusudur. Deneklerin sadece %25’i<br />

evini parayla tuttuğu işçilere yaptırmıştır. Bazen hemşehri olmayan komşular da<br />

yardımcı olmaktadır. 95<br />

Türkiye’de köyden şehire göç edenler üzerinde yapılan araştırmalar bu<br />

grupların yalnızlaşmış, kökünden kopmuş bireylerden oluşmadıklarını göstermektedir.<br />

Özellikle mevcut iş imkanlarını haber vermekte, hemşehrilerine zanaat ve iş<br />

öğretmekte, işe almada, yetkili insanlarla ilişki kurup torpil bulmada hemşehri bağları<br />

çok önemli olmaktadır. 96 Hemşehrilik sadece iş ve barınak bulma aracı değil, bir<br />

kimlik kazanma mekanizmasıdır.<br />

H.Canbay Tatar Malatya’da yaptığı araştırmada hızlı kentleşen, nüfusun çevre<br />

il ve ilçelerden göç ettiği bir şehir olan Malatya’da, bu yüksek coğrafi hareketliliğin<br />

kent normatif yapısının oluşumunu geciktirdiği tespitinde bulunmaktadır. Kentli<br />

davranışın gerektirdiği vasıtalı mücadele, ferdileşme ve kent kurumları ile işbirliğinin<br />

92 Bostancı, M. Naci; A.g.e., s.106<br />

93 AYATA, A.Güneş; “Gecekondularda Kimlik Sorunu, Dayanışma Örüntüleri”, Toplum ve Bilim,<br />

Güz 1990-Kış 1991, s.92-93<br />

94 A.g.e., s.99<br />

95 A.g.m., s.90-91<br />

96 A.g.m., s.92


gerektiği şekilde gerçekleşmediği görülmektedir. Çalışanlar, problemlerinin çözümü<br />

için aile fertlerine ve akrabalara % 64.3 oranında yönelmektedir. Bu oran kentli<br />

davranışın zıddı biçimde geleneksel davranışların kent merkezinde de devam ettiğini<br />

göstermektedir. 97<br />

Dayanışma ilişkileri açısından iki alt biçim belirlemek mümkündür; Daha<br />

öngörülebilir ve sürekli davranışlar veri olarak alınan dayanışma bağlarından ( aile<br />

bağları gibi) kaynaklananlardır; öngörülebilirlikleri daha az olan ve daha hızlı<br />

değişenler ise elde edilmiş dayanışmalara dayananlardır. 98 Eski yapıya ait olanlar yeni<br />

biçimleriyle bir nevi nüfuz ettiklerini melezleştirerek yeni yapılar oluşmasına olanak<br />

teşkil etmekte; yeniyi ortaya koyan ama içi eski kokan bir farklılık durumu söz<br />

konusu olmaktadır. Ayata, CHP çalışmasında eski kültür kodunun devreye girişini<br />

gözleme fırsatını bulduğu bir grevde; bazı durumlarda harcamaları minimuma<br />

indirmek için tüm bir ailenin akrabaları ya da komşularıyla birlikte yaşamaya<br />

başladığını, bazı durumlarda mahalle bakkalının bile yardımlaşmanın bir kolu<br />

olduğunu ve bunun aynı kaderi paylaşmakla açıklanamayacağını, eski bir kültür<br />

kodunun işlemesi durumu olarak görmek gerektiğini belirtmiştir. 99<br />

Ayata’ya göre; kaynakların sınırlı oluşu ve kaynakların tahsisi için kişiler ve<br />

topluluklar arasında süren yarışma ve siyasi partilerin ayrıcalıklı muamele<br />

göstermeleri gibi sebeplerin “kollamacılığın” şehire taşınmasına yol açmaktadır.<br />

Oysa genellikle şehirlerde, <strong>sosyal</strong> sınıfların ve grupların daha doğrudan temsil edildiği<br />

varsayılmaktadır. Böylece, şehirde çıkarlarını korumak üzere çıkarlara dayalı<br />

örgütlenme daha çok olacak ve değişik “geleneksel ilişki” tiplerine bağlı<br />

uygulamalara ise yer olmayacağı şeklinde bir ön kabulün varlığı söz konusudur . 100<br />

Türk toplum yapısının geleneksel hakim karakteri dayanışmacı olmasıdır.<br />

Şehire göç eden kitleler, yeni <strong>sosyal</strong> mekanlarında da cemaatvari ilişkileri devam<br />

ettirmekte, geleneksel davranış alışkanlıklarını yeni <strong>sosyal</strong> çevrelerine taşımaktadır.<br />

Şehrin belirli bir bölgesinde aynı yerel kökene sahip insanların toplu yerleşimleri<br />

buna tipik bir örnek teşkil etmektedir. Şehirsel mekanda da müşterek birtakım inanç,<br />

hedef ve amaçları paylaşmaktan kaynaklanan cemaatvari ilişkilere dayalı bir takım<br />

örgütlenmeler kendini gösterebilmektedir. Bunun ülkemize özgü örneklerinden biri de<br />

97<br />

TATAR, H.Canbay; Nuh’un Gemisindekiler (Şehirleşme ve Dini Cemaatleşme), Turan Yay.,<br />

İstanbul-1999, s.25<br />

98<br />

Bottomore, Tom; Nisbet, R.; A.g.e., s.445<br />

99<br />

Ayata, A. Güneş; CHP (Örgüt ve İdeoloji), Gündoğan Yay., Ankara-1992, s.211<br />

100 A.g.e., s. 46-47


hemşehri dernekleridir. Kentleşme ile ilgili çalışmaların çoğunluğunda, kente yeni<br />

gelen bireyin toplumsal ilişkilerinin akraba, hemşehri ve akraba topluluklarıyla kentte<br />

yeni kurduğu arkadaşlıkları kapsadığını göstermektedir. Göç edenler için kentte<br />

tutunmak, iş fırsatlarını değerlendirme ve kültürel kimliklerini korumanın zorluğu<br />

karşısında topluluk düzeyinde dayanışmaya, örgütlü olmaya yönelirler. Bu örgütlülük<br />

bazen “Hemşehri Dernekleri” şeklinde ortaya çıkmaktadır. 101 Tampon kurum<br />

niteliğinde işlev göstererek bireysel ve grupsal düzeyde güçlü olma amacını<br />

gütmektedirler. Bunun için de sayısal çoğunluğu ile orantılı siyasette söz sahibi olma,<br />

yerel yönetim organlarında görev üstlenme, baskı grubu oluşturarak fırsatlardan en üst<br />

düzeyde yararlanma gibi gayeleri gerçekleştirme çabası içine girmektedirler. Ayrıca<br />

alışkanlıkları, ilişkileri yanında dayanışmaları ve örgütlenmeleri açısından,<br />

gecekonduların da özgün bir yapı arz ettiğini görmekteyiz. Mekansal ve kültürel<br />

açıdan kentten soyutlanmış gettolarda karşılıklı yardıma dayalı cemaat ilişkilerinin<br />

varlığını gözlemleyebilmekteyiz.<br />

Aslında, öncekinden birçok bakımdan farklılık gösteren ve şehirdeki yeni<br />

<strong>sosyal</strong> çevre şartlarına göre şekillenen bu ara yapılar şehirleşmeyi önleyici değil,<br />

şehirle bütünleşme açısından yeni bir bütünleşme kalıbı özelliği gösteririler. 102<br />

Devletin eğitim, sağlık vb. birçok asli faaliyette başarısızlığı da ortaya çıkan<br />

toplumsal dayanışma boşluğunu cemaat dayanışmasının doldurmasına neden<br />

olmaktadır.<br />

Modernleşme perspektifi içinde bireyin üzerindeki cemaat baskısı kalktıkça<br />

bireyin kendine gönüllü dayanışma odakları arayacağı şeklinde temel bir kabul söz<br />

konusudur. Türk toplumu açısından bunun seviyesinin tespiti anlamında örnek<br />

oluşturabilecek Başbakanlığa bağlı bir kurumca yürütülen çalışmada cemaatleşme<br />

oranındaki yüksekliğe paralel olarak modern örgütlere üyeliğin son derece düşük<br />

olduğu tespit edilmiştir. 103 Modern örgütlere üyelik erişkin erkeklerde % 28.1, genç<br />

erkeklerde % 10.9 ve kadınlarda %3.9’dur. Üye olunan dernekler arasında en başta<br />

sendikaların geldiğini görmekteyiz. Bunda da her ne kadar gönüllü üyelik esasına<br />

göre işlese de ülkemiz koşullarında sendikaların getirdiği somut yararlar sonucu ve<br />

101<br />

BAL, Hüseyin; “Kentsel Toplumda Anomi-Yabancılaşma Olgusu Kente Göç Edenlerin Alternatif<br />

Çözümü: Hemşehri Birlikleri”, II. Ulusal Sosyoloji Kongresi (Toplum ve Göç), DİE Matb., Ankara-<br />

1997, s.434<br />

102<br />

TAŞDELEN, H. Musa; “Toplumsal Yapımızın Dayanışmacı Karakteri ve Değişim”, Yeni Türkiye,<br />

Yıl:4, S.23-24, Eylül-Aralık 1998, s.1021<br />

103<br />

Başbakanlık Kadın ve Sosyal Hizmetler Müsteşarlığı; Gecekondularda Ailelerarası Geleneksel<br />

Dayanışmanın Çağdaş Organizasyonlara Dönüşümü, Ankara-1993, s.314.


mecburi üyeliklerin taşıdığı önemi hesaba katmak gerekmektedir. Aynı araştırmada<br />

modern örgütlere üyelik açısından sendikaları sırasıyla siyasi parti üyeliği (%21.9) ve<br />

mesleki dernekler (%15.6) izlemektedir. 104 Araştırmada ilginç bir nokta olarak da<br />

kuruluşa üye olmasına rağmen erkeklerin % 33.9’unun ve kadınların % 35.9’unun<br />

kuruluşların kendilerine hiçbir yararının olmadığını ifade etmeleri söz konusudur. Bu<br />

da kuruluşlara olan güven ve işlev sahibi oldukları duygusunun son derce zayıf<br />

olduğuna işaret etmektedir. 105 Araştırmanın diğer bulguları arasında ailenin bir<br />

dayanışma birimi olarak önemini koruduğu, göç edenlerin şehre uyumu açısından<br />

önemli bir destek mekanizması oluşturduğu; iç evlilik ve semtlerde akraba<br />

kümelenmeleri şeklinde, akrabalar arasında da dayanışmanın yoğun biçimde<br />

sürdürüldüğü; komşuluğun güvenilir bir dayanışma ağı konumunu sürdürdüğü yer<br />

almaktadır.<br />

Yine, Ayata tarafından gecekondular üzerine yapılan bir çalışmada ev bulma<br />

ve ev yapımında, iş bulmada ve iş kurmada, evlenmede, aile ve akraba yardımlarının<br />

ön plana çıktığı tespit edilmiştir. 106 Bir örgüte üyelik açısından erkeklerin kadınlara<br />

göre daha yüksek oranda katılım gösterdikleri, her iki cins için de şehirde kalış yılı<br />

arttıkça örgüte üyelik oranında da bir artışın söz konusu olduğu tespit edilmiştir.<br />

Şehirde geçen yıllar, şehirdeki kurumlar hakkında bilgi sahibi olmayı ve kentsel<br />

hizmet ve olanaklardan yararlanma düzeyini yükseltse de dernekler, siyasi partiler<br />

gibi modern örgütlere katılım son derce düşüktür. Bunun sebebini iki şekilde<br />

açıklamak mümkündür: 107 1- Bireyleşememe ve cemaatten kopamama gibi sorunların<br />

varlığı, 2- Modern örgütlerin bireyi saramama, onların ihtiyaçlarını karşılayamama ve<br />

fonksiyonlarını yerine getirememe gibi eksikliklerinin varlığı.<br />

104<br />

A.g.e., s.316<br />

105<br />

BKSHM, A.g.e., s. 319<br />

106<br />

Ayata, Ayşe; “Geleneksel ve Modern Dayanışma”, 1.Ulusal Sosyoloji Kongresi Bildirileri, s.325-<br />

333<br />

107<br />

A.g.m.; s.339


II. BÖLÜM: SOSYOLOJİK DÜŞÜNCEDE ve İDEOLOJİLERDE<br />

KOOPERASYON<br />

1. Sosyolojik Düşüncede Kooperasyon<br />

1.1. Durkheim ve Kooperasyon Anlayışı<br />

1.1.1. İlkel ve Modern Toplumlardaki Dayanışma Biçimleri<br />

Durkheim’ın “kollektif bilinç” kavramı toplumdaki ortalama bireylerin ortak<br />

inanç ve duygularının tümünü kapsamaktadır. Toplumsal bilinç bireysel bilinçlerden<br />

farklıdır ve onların basit bir toplamı değildir. Kollektif bilincin etki ve gücü ise, söz<br />

konusu olduğu toplumu belirleyen dayanışma türüne göre büyük ölçüde<br />

değişebilmektedir. 108 Durkheim toplumları mekanik ve organik dayanışmaya dayanan<br />

toplumlar olmak üzere iki kategoriye ayırmaktadır. Kollektivist ya da mekanik<br />

dayanışmalı toplumlar tarihsel açıdan diğerlerinden önce varolmuşlardır. Mekanik<br />

dayanışma bir tür benzerlik dayanışmasıdır. Mekanik dayanışmalı toplumların temel<br />

özelliği bireyler arasındaki farklılığın ve farklılaşmanın yok denecek kadar az<br />

olmasıdır. Bireyler aynı duygu, değer ve kutsal varlıklara sahip oldukları için birbirine<br />

benzerler. Bunun karşıtı olan organik dayanışma da ise tutarlı düşünce ve toplum<br />

birliğinin farklılaşma yoluyla meydana geldiği bir dayanışma biçimidir. Canlı<br />

varlıklarda olduğu gibi, farklı işlevlere sahip organlar arasında sonuçta bir<br />

tamamlaşma, bütünleşme ve giderek dayanışma ve birlik varsa, bu toplumsal birlik<br />

için de geçerlidir.<br />

İlkel ya da yazı öncesi toplumları niteleyen özellik mekanik dayanışmanın<br />

egemenliğidir. Kollektif bilinç bireysel bilincin çok daha büyük bir bölümünü kapsar.<br />

Bireylerin üzerinde toplumsal zorlama ve yasakların baskısı vardır. Organik<br />

dayanışmalı toplumlarda ise, kollektif bilincin kapsadığı alanlarda bir daralma, kural<br />

ve yasakların çiğnenmesine gösterilen toplu tepkilerde bir zayıflama ve bireylerin<br />

toplumsal zorunlulukların yorumunda çok daha büyük bir esnekliğe ve özgürlüğe<br />

sahip olduklarını belirtir.<br />

Durkheim temel kavramlarından biri olan işbölümünü toplumun hacminin,<br />

maddi ve ahlaki yoğunluğunun bir bireşimi olarak açıklamaktadır. Bir toplumda<br />

yaşayan bireylerin sayısı arttıkça bireyler arasındaki toplumsal ilişki de artacak, bu da<br />

birlikte daha fazla çalışma olanağı verdiği, ticaret ve rekabeti artırdığı için<br />

108<br />

Tolon, Barlas; Çağdaş Toplumun Bunalımı (Anomi ve Yabancılaşma), Ankara İTİA Yayınları,<br />

2.Baskı, Ankara-1981, s.11


yoğunluğun da artışına neden olacaktır. Durkheim bu noktada, <strong>sosyal</strong> mücadeleyi ve<br />

münasebeti sınıflar arsında değil, meslek grupları arasında aramakta ve bunu iş<br />

bölümü teorisi ile açıklamaktadır. İşbölümü, modern toplumlarda <strong>sosyal</strong><br />

dayanışmanın ve bütünleşmenin kaynağı olmaktadır.<br />

Organik dayanışmalı toplumların varlığı ile, birbirlerinin benzeri olmaktan<br />

ziyade farklı olmaya başlamalarından ötürü, her birey diğer tüm bireylerin<br />

yaşamlarını devam ettirmeleri amacıyla kendi payına düşen özgün katkıyı yaptığı<br />

oranda toplumsal bütünlük korunmuş ve birlik hali devam ettirilmiş olacaktır.<br />

Farklılaşmaya dayalı modern toplumlar, bireye görev yüklemektedir; bu da, toplumun<br />

diğer üyeleri için yararlı bir iş yapmaktır. 109 Burada işbölümü, toplumun<br />

bütünlüğünden doğan ve bütünleşmenin de sürdürülmesine hizmet eden bir içeriğe<br />

sahiptir. Bu noktada Durkheim’ın ortaya koyduğu temel sorun ise; bireyselliğin<br />

önemini arttırdığı bu yeni yapı da kollektif bilincin asgari ölçülerde de olsa varlığını<br />

idame ettirmesi hususudur. Eğer bu gerçekleşmezse organik dayanışma toplumu<br />

sonunda çözülmeye götürecektir. Durkheim’ı özellikle düşündüren ve rahatsız eden<br />

birey ve toplum arasındaki bağların zayıflaması ve toplumsal çözülmenin giderek<br />

gelişmesi olgusudur. Ortaya koyduğu anomi olgusu ve intihar araştırması<br />

çerçevesinde birey-toplum bütünleşmesini sağlayabilecek geleneksel kurumları tek<br />

tek irdeleyen Durkheim, aile, din, devlet veya siyasi grupların bu işlevi yerine<br />

getiremeyecekleri sonucuna varır. Ona göre çözüm, çok yönlü bir tür meslek grubu<br />

olan korporasyonların kurulması ve geliştirilmesinde yatmaktadır. 110<br />

1.1.2. Durkheim’ın “Meslek Ahlakı” Anlayışı<br />

Durkheim’ın temel kavramını ahlak oluşturmaktadır. Marcel Maus’un<br />

deyişiyle ahlak; Durkheim’ın hayatının gayesini ve düşüncesinin temelini oluşturur. 111<br />

Durkheim 1893’de yayınladığı “İçtimai İş Bölümü” adlı eserinde hem ahlak hem de<br />

işbirliğine yaklaşımını açıklıkla dile getirmiştir: “Pek haklı olarak deniliyor ki ahlak<br />

bir buhran geçiriyor. Az zaman içinde cemiyetlerimizin yapısında derin değişmeler<br />

olmuştur. İmanımız sarsılmıştır, geleneğin saltanatı yıkılmıştır. Fert muhakemesi<br />

cemiyet muhakemesini aşmıştır... Başlıca iş, bu hastalığı, anomaliyi durdurmak,<br />

109<br />

Özkul, Metin; A.g.e., s.37<br />

110<br />

Tolon, Barlas; A.g.e., s.25<br />

111<br />

Durkheim, Emile; Meslek Ahlakı, Çev.: Mehmet Karasan, M.E.G.S.B. Devlet Kitapları, Milli<br />

Eğitim Basımevi, 3.B.,, İstanbul-1986, s.4


irbirine aykırı adetlerle birbirleriyle çarpışan uzuvları ahenkli olarak çalıştırmak<br />

vasıtalarını bulmaktır.” 112<br />

Durkheim’e göre ahlakın iki unsuru vardır: birinci unsuru disiplin ruhu, ikinci<br />

unsuru da bir gruba bağlılıktır. Bunlardan disiplin ruhu vazife duygusunu, bir gruba<br />

bağlılık ise iyilik arzusunu karşılar. Ahlakın bir diğer fonksiyonu da insanı, bireysel<br />

çıkarların çerçevesini aşan amaçlara bağlamaktır. İnsanı kendinden üstün bir varlığa,<br />

bir topluma bağlamak; bağlılık duygusu yaratmaktır. “Ahlak kaidelerinin<br />

karakteristiği, cemiyete bağlılığın (solidarite sociale) temel şartlarını ifade etmeleridir.<br />

Hukuk ve ahlak bizi hem birbirimize, hem de cemiyete bağlayan, fertler kütlesinden<br />

bir ve bir cins topluluk meydana getiren bağların tümüdür. Bu bakımdan denilebilir<br />

ki, bağlılık (solidarite) kaynağı olan her şey ahlaki bir şeydir." 113 Bu ahlakın<br />

yaşayacağı bünye olarak ise meslek gruplarını ve kuruluşlarını düşündüğümüzde<br />

meslek grupları ne kadar sağlam ve teşkilatlı olursa, meslek ahlakının da o kadar<br />

geliştiği ve saygınlığa kavuştuğu bir yapıya ulaşılacağını öngörebiliriz.<br />

Sanayi toplumunun gelişmesiyle eski siyasal yapı giderek gücünü yitiriyor ve<br />

bölgesel ayrım önemini kaybediyordu. Diğer yandan birey-toplum bağlantısının<br />

yeniden tanımlanması önemli bir problem alanını oluşturmaktaydı. İşte bunlara aranan<br />

cevaplar yeni dayanışma örüntülerini ortaya koymayı zorlamıştır. Bu düşünceden yola<br />

çıkan Durkheim’a göre, toplum geniş bir ulusal korporasyonlar sistemine<br />

dönüşmeliydi. Önerilen korporatif modelde korporasyonlara zorunlu üyelik<br />

uygulanacak, aynı mesleğe mensup olmaktan doğan bir dayanışma, “entelektüel ve<br />

ahlaki bir türdeşlik” sağlanacaktı. 114 Önerilen yeni model bir anlamıyla lonca<br />

sisteminin yeni gerekler dikkate alınarak çağdaş bir uyarlaması ve yeniden<br />

yapılandırılmasıydı. Ama öncekiyle büyük mahiyet farkları taşımaktaydı.<br />

Durkheim’ın düşüncesinde korporasyon siyasal örgütün temelini ya da belli başlı<br />

temellerinden birini oluşturuyordu. Devletin siyasal birimi, temel çekirdeği<br />

korporasyonlardı. Bir sanayi işletmesinde çalışan işçiler veya bir meslek kolunda<br />

çalışan sendikalı emekçiler tarafından meydana getirilebilecek bir kuruluş olarak ele<br />

almıştır. Toplumdaki çeşitli menfaat ilişkilerinin aynı yasama meclislerinde temsil<br />

edilmesini öngören Durkheim, bireylerin mesleklerine göre korporasyonlar içinde<br />

toplanmalarını savunmuş, meslek kuruluşları ve korporasyonların devlet yönetimine<br />

112 Durkheim, Emile; A.g.e., s.5<br />

113 Durkheim, Emile; A.g.e., s.32<br />

114 Toprak, Zafer; “Türkiye’de Korporatizmin Doğuşu”, Toplum ve Bilim Dergisi, Kış 1980, s.42


hakim olmalarını istemiştir. 115 Böylece işçi ve iş verenin birlikte yer aldığı, ulusal<br />

karakterli, çıkarların çatışmasına değil uzlaşmasına dayanan, lonca görevi yerine<br />

getiren yeni yapı siyasi, hukuki, ahlaki ve kültürel çizgileri belirtilerek ortaya konmuş<br />

oluyordu.<br />

1.2. K. Marx’da Kooperasyon Anlayışı<br />

Temel kavramlarından biri olarak emeğin yabancılaşması üzerinde duran<br />

Marx, buradan insanın kendisini; özüne karşı yabancı hissetmesi ve nihayet insanın<br />

insana yabancılaşması olgusuna ulaşmaktadır. Böylelikle insan nasıl kendi kendisiyle<br />

karşı karşıya geliyorsa , öteki insanla da karşı karşıya gelmektedir. 116 Herkes<br />

başkasının üzerinde dışsal bir egemenlik kurup kendi bencil gereksinmelerini<br />

doyurmaya bakar. Aşırı metalaşma sonucunda insanlar arasındaki ilişkiler de, giderek<br />

şeyler arasındaki ilişkiler biçimine dönüşmektedir.<br />

İşçilerle girişimciler, emekçilerle kapitalistler arasındaki çatışma Marx’a göre<br />

çağdaş toplumların ana karakteristiğini oluşturur. İnsanlık tarihi aynı zamanda sınıf<br />

kavgası tarihidir. İnsanlar özgür ve köle, patrisyen ve pleb vb., tek sözcükle ezenler ve<br />

ezilenler şeklinde, sürekli bir karşıtlık içinde bulunmuşlardır. Kapitalist düzenin<br />

ortaya çıkardığı oluşumları yorumlarken de, zenginliğin çoğalması ile çok sayıda<br />

insanın artan sefaleti arasındaki çelişkiye dikkat çeker. Bu çelişkiden, er ya da geç,<br />

büyük bir devrimci bunalım çıkacağına işaret eden Marx, giderek toplumun büyük bir<br />

çoğunluğunu oluşturan emekçilerin bir sınıf haline gelerek, yönetimi ele geçirmek ve<br />

sınıflı toplum yapısını değiştirmek amacı etrafında, toplumsal bir birlik oluşturacağını<br />

belirtmiştir. Sonuçta proleterya diktatörlüğü ile insanın insanı sömürmediği, sınıfların<br />

ortadan kalktığı, herkesin eşit ve özgür olduğu dengeli bir toplumsal düzene geçilmiş<br />

olacaktır. Marx bunu şöyle tasvir eder: "işçi sınıfının kin ve nefreti gitgide<br />

yoğunlaşmaktadır; bu sınıf her zamankinden daha çok büyümüş, disiplin kazanmış,<br />

birlik halinde kapitalist üretim metodunun mekanizması yüzünden teşkilatlanmış<br />

durumdadır" 117 .<br />

Ücretliler, kapitalistler ve toprak sahipleri kapitalist üretim sistemi üzerine<br />

kurulu çağdaş toplumun üç büyük sınıfını oluştururlar. “Uğraş birliği, düşünme ve<br />

yaşama biçimi toplumsal bir sınıfın gerçekliğinin zorunlu koşuludur…Sınıf olması<br />

115<br />

Göze, Ayferi; Korporatif Devlet, İstanbul Ünv. Yay., yay. No: 1380, İstanbul-1968, s.60<br />

116<br />

Tolon, Barlas; A.g.e., s.149<br />

117<br />

Downs, Robert B.; "Proletaryanın Peygamberi Karl Marx (1818-1883): Sermaye", Dünyayı<br />

Değiştiren Kitaplar, Ötüken Yayınevi, Çev.Erol Güngör, İstanbul-1994, s.131


için birlik bilinci ve öteki sınıflardan ayrılık duygusu, hatta öteki sınıflara karşı<br />

düşmanlık duygusu olması gerekir." 118 İşbirliğini ise üç faktör açısından ele<br />

almaktadır; mülkiyet-ücret, örgütlenme tipleri ve işbirliğinin amacı. Toplumsal<br />

ilişkilerin farklı tiplerine ve toplumsal gücün farklı biçimlerine ilişkin işbirliğine<br />

bireylerin üretken gücünü artırıcı, bu gücü genişletici bir fonksiyon yüklemektedir. 119<br />

Ancak, buradan, işbirliğinden çatışma kavramına ulaşmakta ve proleteryanın<br />

hakimiyetiyle çatışmanın sona ereceği varsayımında bulunmaktadır.<br />

Liberalizmin bireysel çıkar-genel çıkar mantığına karşı çıkan Marks: “ Ortak<br />

çıkar, bireylere yabancı ve onlardan bağımsız bir çıkar olarak, tek başına özel bir<br />

genel çıkar olarak zorla dayatılmakta ya da ... bu iki uç arasında karşı karşıya kalmak<br />

durumundadırlar.” 120 1864’te Marks’ın önderliğinde toplanan 1. Enternasyonal’de<br />

alınan kararlara bakıldığında sınıf partisi temelinde proleteryanın örgütlenmesi, <strong>sosyal</strong><br />

mevzuat için mücadele, işçi kooperatiflerinin vücuda getirilmesi, bütün dünya<br />

proleterlerinin birleşmesi, sınıf hakimiyetinin yıkılması, işçi sınıfının ekonomik<br />

bakımdan geliştirilmesi vb. fikirler içermektedir. 121 Beyannameyi bizzat kaleme alan<br />

Marks, pek çok Avrupa ülkesi işçi örgütlerinin katıldığı toplantıya, Almanya delegesi<br />

olarak katılmıştır. Bu toplantıda İşçilerin Beynelminel Cemiyeti oluşturuldu ve<br />

merkezi Londra olmak üzere, katılımcı ülkelerin liderlerinden oluşan bir genel meclis<br />

tarafından idare edilmesi kararı alındı. Sonrasında, daha çok bir akademi halinde<br />

faaliyet göstermiştir. Kurulan cemiyet tarafından beş kongre toplandı. Bu kongrelerde<br />

şu konular tartışıldı: İşçi mevzuatı, kooperatifler, sendika meseleleri, işçi savaşları ve<br />

hareketleri, zirai ıslahat. 122 Marks’ı daha çok ilgilendiren; sınıfların mücadelesi<br />

amacıyla parti ve sendikalar halinde işçi sınıfının teşkilatlanması ve komünizme<br />

geçmek amacıyla da iktidarın ele geçirilmesi ve proleterya diktatörlüğünü kurmak<br />

problematiğidir. Bunun gerçekleşmesinin ardından, kooperatif tarzda meydana<br />

getirilmiş, toplumun, demokratik bir surette yönetimi şekline geçilerek, hükümet<br />

ortadan kalkacaktır. 123<br />

118<br />

Aron, Raymond; Sosyolojik Düşüncenin Evreleri, Bilgi Yayınevi, İstanbul-1990, s.138<br />

119<br />

Özkul, Metin; A.g.e., s.63<br />

120<br />

Marks, Engeels; The German Ideology, Moskov-1964, s.45, zik.:H.B. Davıs, İşçi Hareketi,<br />

Marksizm ve Ulusal Sorun, s.17<br />

121<br />

Beer, Max; Sosyalizmin ve Sosyal Mücadelelerin Umumi Tarihi, Belge Yay., İstanbul-1991,<br />

s.342<br />

122 A.g.e., s427<br />

123 A.g.e., s428


Harding, 1848-50 yılarının Marx’ı, devlet iktidarının, ekonomik yaşamın<br />

hemen hemen bütün yönleri -sanayide ve tarımda emek ordularının kurulması dahilkarşısında<br />

kuvvetlendirilmesini ısrarla savunurken, 1872 yılında Fransa da İç Savaş’ı<br />

yazan Marx’ın, etkili bir anlatımda devlet makinesinin parçalanmasından, onun yerine<br />

oldukça adem-i merkezileşmiş ve kendi kendini yöneten birlikler kurulmasından söz<br />

ettiğini belirtmektedir. 124 Marx’a göre, emeğin ekonomik özgürleşmesinin öncülü de,<br />

toplumun her düzeyde yönetilmesine doğrudan katılımın temelinde de yatan<br />

kooperatif üretimdir: Kooperatif toplulukların yön vereceği ulusal üretim, “onu kendi<br />

öz denetimleri alan ve kapitalist üretimin kaçınılmaz yazgısı olan sürekli anarşi ve<br />

devirli sarsıntılara son veren ortaklaşa bir plana göre” 125 yürütülmelidir.<br />

Marx “<strong>sosyal</strong>ist demokrasi”’yi bir geçiş dönemi olarak, devletin yarı-devlet<br />

olduğu bir aşama, bir başka deyişle devlet durumundan devletsizlik durumuna geçiş<br />

sürecinin bir aşaması olarak değerlendirmiştir... Çoğunluğun, “kamu işlerinin<br />

düzenlenmesine doğrudan katılımı, <strong>sosyal</strong>ist demokrasiyi toplum/devlet ayırımının<br />

ortadan kalkmasının ön biçimi kılar. 126<br />

Sosyalist devletin somut biçimini de,yani ekonomi ile siyasetin ;toplum ile<br />

devletin, giderek iç içe girmesinin hangi toplumsal örgütlenmeler altında gerçekleştiği<br />

belirler. Marx’ın bu konuda başvurduğu örnek Paris Komünü’dür. Ancak bu ilk<br />

örnekten sonra, işçi sınıfı tarihi aynı ilkeye dayanan çeşitli örgütlenme biçimlerine<br />

sahne olmuştur. Fabrika konseyleri, işyeri mahalle ve köylü kurulları türünden kitle<br />

örgütlenmeleri, toplum/devlet ayrılığını sorgulayan biçimlerdir. Marx’ın tasarladığı<br />

biçimiyle <strong>sosyal</strong>ist demokrasi bu tür örgütlenmelerin tüm topluma<br />

yaygınlaştırılmasına dayanır. 127<br />

Komünün öngörülen yapısı şu nitelikleri içermektedir: komün ulusal düzeyde<br />

de tabandan başlayan bir örgütlenmeye dayanır; merkezi bir meclis olacaktır, çeşitli<br />

düzeylerdeki meclislerde ortaya çıkan yapının iskeleti, kabaca komünlerden başlayıp<br />

bölgelerden geçerek ulusal mecliste merkezileşen bir yapı biçimindedir. Bütün bunlar<br />

yapılırken temel ilke olarak ortaya konulan; kitlelerin, daha önce toplumsal işbölümü<br />

tarafından kendilerine kapatılmış olan alanlara katılımının sağlanmasıdır. Bu, işyeri<br />

124<br />

Harding, P.; Lenin’s Political Thougt; C.2 (Londra: Macmillan, 1981), s.235<br />

125<br />

Marx, Karl; “Fransa’da İç Savaş”, Paris Komünü Üzerine, Çev. K. Somer, Sol Yay., 1977, zik.<br />

Gülnur Sayran, s.63<br />

126<br />

Savran, Gülnur; “Marx’ın Düşüncesinde Demokrasi: Siyasetin Eleştirisi”, Onbirinci Tez Kitap<br />

Dizisi, S.6, Haziran 1987, s.60<br />

127 A.g.m., s.61


ve mahalle düzeyinde başlayıp toplumsal bütüne ilişkin kararlara uzanan bir<br />

zincirleme karar mekanizmasının işletilmesi anlamını taşır.<br />

2. İdeolojilerde Kooperasyon<br />

19. Asırda fertlere ve cemiyete karşı sorumsuz bir şekilde gelişen kapitalizm,<br />

alt sınıflar ve orta sınıfların aleyhine bir gelişme göstermiştir. Batılı ülkelerde,<br />

özellikle de Sanayi inkılabının başladığı İngiliz cemiyetinde, her devirde kalabalık bir<br />

orta sınıfın mevcudiyetini görmekteyiz. Siyasi, <strong>sosyal</strong>, ekonomik buhranlar karşısında<br />

orta sınıflar yerine göre alt, yerine göre de üst sınıflarla işbirliği yaparak buhranların<br />

şiddetini azaltmak veya buhranları bertaraf etmek için önemli roller ifa etmişlerdir.<br />

Alt sınıfa mensup gruplarla kader birliği yaparak, hükümetlere ve kapitalist sınıfa<br />

karşı, kudretli baskı grupları meydana getirmişlerdir. 128 Bu tip işbirlikleri neticesinde<br />

ilk defa medeni hakların (serbest mukavele, işten ayrılma…) elde edilmesi mümkün<br />

olmuştur. Seçme, seçilme gibi siyasi hakların elde edilmesiyle de parlamentolarda söz<br />

sahibi olunmuştur.<br />

Benzeri gelişmeler ve elde edilen haklar neticesinde, cemiyetlere yeni bir şekil<br />

verilmesi fikri, her yerde kuvvetle hissedilmeye başlandı. Böylelikle kapitalizmin<br />

ıslahı fikirleri yanında <strong>sosyal</strong>ist ve kooperatist cemiyet fikirleri birer kurtuluş reçetesi<br />

ve hümanist bir cemiyetin tek biçimi olarak görülmeye başlandı.<br />

Modern işbölümü ve sanayi işletmelerinde kapasitelerin büyümesi, mesleki<br />

farklılıkları artırarak, bölünmeleri çoğaltarak, gerek çalışanlar arasındaki ve gerekse<br />

işverenle temasları asgariye indirmek suretiyle olumsuzluklar getirmişti. İşbölümünün<br />

gelişmesi ile eski usta tipinin yerini patron tipine bıraktığını, lonca düzenindeki,<br />

çalıştıranlar ve çalışan arasındaki manevi bağların ortadan kalktığını, aradaki <strong>sosyal</strong><br />

mesafenin çok fazla büyüdüğünü görmekteyiz.<br />

Aynı zamanda süratle değişen ve büyüyen ekonomik yapıda <strong>sosyal</strong><br />

problemlerin ölçeği ve yoğunluğu artmıştı. Bu problemlerle mücadele etmenin<br />

mümkün yolları hakkında bilgi düzeyi ve bununla birlikte, bu bilgiye sahip olanların,<br />

<strong>sosyal</strong> sorumluluk duygusunun arttığını görmekteyiz. Bunlar laissez-faire<br />

128<br />

Enis Öksüz; Gelişme Sosyolojisi, Yayımlanmamış Doktora Tezi, İstanbul Ünv. Sosyal Bil. Enst.,<br />

İstanbul-1971, s.50


doktrinleriyle yetişen bir neslin, sistematik olarak, modern kollektivizmin temellerini<br />

atması gerektiği düşüncesine destek oluşturan baskılara neden oldular. 129<br />

Bu dönemde "bazı insanlarda kendiliğinden bazılarında içtimai hareketlerin<br />

zoru ile emeğin, fertten başka bir kuvvet tarafından kullanılabilmesi" 130 düşüncesi<br />

belirmiş, bu da iki ayrı gelişmeye neden olmuştur: 131<br />

1- Emeğin siyasi hakimiyet sahibi kollektivite tarafından ve kollektivite için<br />

kullanılması.<br />

2- Emeğin siyasi hakimiyet dışında hür ve muhtar olarak kendiliklerinden<br />

birleşen insanların kollektivitesi, kooperasyonu tarafından kullanılması.<br />

2.1. Sosyalist İdeolojide Kooperasyon<br />

19. Yüzyılın başlarından itibaren Robert Owen (1771-1858), C. Fourier (1772-<br />

18379, Louis Blanc (1811-1886) gibi fikir ve aksiyon adamları tarafından ortaya<br />

atılmaya başlanan <strong>sosyal</strong>ist doktrinler, kısa bir müddet içinde <strong>sosyal</strong>ist hareketlerin<br />

meydana çıkmasına ve değişik <strong>sosyal</strong> siyasetlerin takip edilmesine yol açmıştır.<br />

Sosyalist hareketler bilhassa Marx’ın ilmi <strong>sosyal</strong>izm adını verdiği doktrini ortaya<br />

koymaya başlamasıyla yoğunluk kazanmıştır. 19. Yüzyılın ilk yarısında ütopik<br />

<strong>sosyal</strong>izm anlayışının söz konusu olduğunu görmekteyiz. Bu dönem, aynı zamanda,<br />

yaşanan üretim ve servet artışlarındaki patlamaya karşın, bunun bir kesimin elinde<br />

toplanmasına şahit olduğumuz, dolayısıyla gelirin adaletsiz dağılımının had safhada<br />

olduğu, gıda ve diğer maliyetlerin yükseldiği, işsizlik ve açlıktan ölme korkusunun<br />

yaygınlaştığı, insanların sefalete mahkum olduğu bir ortam söz konusudur. Ütopist<br />

<strong>sosyal</strong>istler adı verilen bir grup yazar bu durumlara dikkat çekmişlerdir. Onlara göre<br />

üretimin ve gelir dağılımının düzeltilmesi başta gelen çözüm yoludur, bunun için de<br />

bazı alternatif sistemler geliştirilmek zorundadır. Fransız ihtilalinin ilkelerinden<br />

hareketle eşitlik esasına dayalı bir iktisadi düzenin kurulmasını arzulamışlardır.<br />

İlk <strong>sosyal</strong>istler emek kooperatiflerini düşünce sistemlerinde model<br />

almışlardır. Emek kooperatifleri işgücünü toplu olarak değerlendirmek ve<br />

müteşebbise giden karı kendilerine yöneltmek için işçiler tarafından kurulmuştur.<br />

Sonradan bunlar işletme haline getirilmiştir. Emek kooperatifinin niteliği, işçi-ortak<br />

129 Deane, Phyllis; İlk Sanayi İnkılabı, s.205<br />

130 Fındıkoğlu, Z.Fahri; Türkiye'de Kooperatifçilik (Tatbiki Sosyoloji Denemesi), İstanbul Ünv. Yay.,<br />

No:537, İstanbul-1953, s.110<br />

131 A.g.e., s.110


özdeşliğidir. İşçiler kurdukları kooperatif işletmede hem ortak, hem de aynı<br />

işletmenin işçisi durumundadır. 132<br />

2.1.1. Robert Owen<br />

Kooperatifçi <strong>sosyal</strong>ist bir ekonomist olan R. Owen, toplumun küçük, kendi<br />

kendine yeter <strong>sosyal</strong>ist komüniteler (topluluk) kurmak suretiyle yeniden<br />

düzenlenebileceğini düşünmüştür. 133 Maddi şartları geliştirilirse insandaki aç<br />

gözlülük, haset gibi <strong>sosyal</strong> eğilimlere aykırı vasıfların yok edilebileceğine<br />

inanıyordu. Ona göre, kişinin bireysel mutluluğu, ancak çevresindeki herkesin<br />

mutluluğunu artırıp devam ettirmek için etkin bir şekilde çalıştığı oranda artan ve<br />

devam eden bir duygudur. 134 Sınıfsız, ferdi mülkiyetsiz, refah ve saadet içinde<br />

yaşayan bir kooperatif cemaat düşüncesi ve bunun bütün insanlığı kaplaması idealini<br />

taşımıştır. İmtiyazlı sınıfta yer alanların, toplumun genel mutluluğunu isteyenlerle<br />

işbirliğinde herkesin olduğu kadar kendilerinin de çıkarının bulunduğu<br />

düşüncesindedir. Çünkü Owen’a göre, ülkelerde ihtilaller yaşanmadan, varolan şeyler<br />

alt üst edilmeden başarılabilecek yegane çare bu karşılıklı işbirliğine girme<br />

durumudur. 135 Mevcut din, aile ve para müesseseleri bu idealin gerçekleşmesine<br />

engeldir. Kurulacak cemaatde, akli bir din egemen olacak ve adaletsizlik aracı olan<br />

para yerine çalışanlara emek bonoları verilecektir. 136 İlk kooperatifi, 1824’te “Londra<br />

Kooperatif Tasarruf Şirketi” adında Londra’da kuran Owen, sonrasında, daha pek çok<br />

şehirde, kooperatif şirketi kurdu. Bunlarla da yetinmeyip Amerika’ya giderek, hayal<br />

ettiği cemaat hayatını kurmak üzere kendi servetiyle satın aldığı otuz bin dönümlük<br />

arazide 900 kişilik bir topluluğu bir araya getirdi. Komün niteliği taşıyan<br />

organizasyonda atelyeler, evler, ortak mutfak ve yemek salonları, kitaplık ve mezbaha<br />

bulunmaktaydı. Owen’in “Eşitlik Topluluğu” dediği bu denemeler İngiltere’de ve<br />

ABD’nde başarısızlıkla sonuçlandı.<br />

2.1.2. William Thomson<br />

Owen’in izleyicilerinden William Thomson; işçinin eserinden daha çok<br />

faydalanabileceği işletme şekilleri düşünmüş ve kooperatifleri geliştirmiştir. İşçiye<br />

132<br />

Yalçıntaş Nevzat, Tuna Orhan; Sosyal Siyaset, Filiz Kitapevi, İstanbul-1997, s.227<br />

133<br />

A.g.e., s.179<br />

134<br />

Owen, Robert; Yeni Toplum Görüşü, Yapı Kredi Yay., Der. ve Çev.: Doğan Şahiner, İstanbul-<br />

1995, s.13<br />

135<br />

Fındıkoğlu, Z.Fahri; Türkiye'de Kooperatifçilik, s.21<br />

136<br />

Safa, Peyami; Sosyalizm, Ötüken Yay., İstanbul-1966, s.24


hedef çizdiği ünlü cümlesi şuydu: “Tanımadığınız biri için çalışmaktansa, birbiriniz<br />

için çalışınız”. 137<br />

2.1.3. C. Foruier<br />

C. Foruier adlı Fransız <strong>sosyal</strong>isti, Owen gibi burjuvazi kesiminin temsilcisi<br />

durumundayken kooperatist ve <strong>sosyal</strong>ist fikirlerin geliştiricisi olmuştur. “Falanj” adını<br />

verdiği müşterek atölyeler ve iskan mıntıkaları tesislerinin kurulmasını öngörüyor,<br />

bunların müşterek mülkiyete dayanan hayatın üstünlüğünü dünyaya tanıtacağına<br />

inanıyordu. Üyelerin üretimde ve tüketimde kooperatifler yoluyla işbirliği yaptığı bir<br />

düzenlemeyi içermekte; diğer yönüyle de hem üretim hem de tüketim kooperatifi<br />

niteliğinde olan bütünleşmiş bir kooperatif niteliğini taşıyordu. 138 Her falanj kendisini<br />

vücuda getirenler arasında “Tam bir işbirliği” esasına dayanır. Gerçekte bir ortaklık<br />

ve kooperatif niteliği taşımaktadır. Hisse sahibi ortaklardan vücuda gelmiş, bizzat<br />

üretim yapan, tüketim ihtiyaçlarını karşılayan ve kendi kendine yeterli bir örgüt<br />

özelliğine sahiptir. Yapılacak olan günlük faaliyetler saatleriyle tespit edilmiş, yedi<br />

kişiden oluşan gruplar oluşturularak bunların, birbirlerinin işlerini değiştirmeli şekilde<br />

zevkle yapabilecekleri çalışma usulleri düzenlenmiştir. 139 Amerika da dahil olmak<br />

üzere pek çok falanjlar kurulmuş, denenmiş anacak başarısızlıkla sonuçlanmıştır.<br />

Böylelikle falanj fikri, yalnız teoride değil, aynı zamanda uygulamada da<br />

kooperatifçiliğe dayanan <strong>sosyal</strong>izm cereyanının doğmasına neden olmuştur.<br />

2.1.4. Louis Blanc<br />

Louis Blanc; İktisadi kötülüklerin hep rekabetten geldiğine inanır. İşçinin<br />

sefaleti, ahlak düşüklüğü, cinayetlerin artması, fuhuş…v.b. hep rekabet yüzündendir.<br />

Rekabeti ortadan kaldırmak için ortaklık üzerine kurulu bir iktisadi rejim tesis etmek<br />

gerekir. Bir işçi üretim şirketi şeklinde “Sosyal Atölye” tasavvur eder ve burada aynı<br />

zanaate mensup işçileri gruplandırır. Sosyal atölyeler bir çeşit üretim kooperatifidir.<br />

Blanc’a göre, bütün ana üretim dallarında bunlar kurulmalı ve devlet, kuruluş için<br />

gerekli olan ilk sermayeyi sağlamalıdır. Böylelikle kooperatifçi <strong>sosyal</strong>izmle devlet<br />

<strong>sosyal</strong>izmini birleştirmiştir.<br />

138<br />

Güven H. Sami; Endüstriyel İşçi Kooperatifleri (Kuramı ve Sosyal Politikası), TÜDAV Yay.,<br />

Bursa-1994, s.29<br />

139<br />

Fındıkoğlu, Z.Fahri; Kooperasyon Sosyolojisi, s.62


2.1.5. Hristiyan Sosyalistler<br />

Ludlow, Kingsley, Maurice gibi Hristiyan <strong>sosyal</strong>ist kooperatifçilere göre ise;<br />

toplum düzenindeki tüm aksaklıkların ve olumsuzlukların nedeni insanın<br />

bencilliğinde aranmalıdır ve bu durum yıkıcı etkiye sahip serbest yarışmaya neden<br />

olmaktadır. Tarihteki büyük girişimler yarışmayla değil, insanların işbirliğiyle<br />

gerçekleşmiştir. Böylelikle salt kooperatifçilik ilkesiyle hem ekonomik ve toplumsal<br />

düzen yeniden kurulabilir; hem de Hristiyanlığa uygun bir yöntemle bu<br />

gerçekleştirilmiş olacaktır.<br />

2.1.6. İhtilalci Sosyalistler<br />

Diğer bir <strong>sosyal</strong>ist anlayış olarak ifade edebileceğimiz ihtilalci <strong>sosyal</strong>izmde<br />

ise, 1841 tarihinde Marx ve Engels tarafından ilan edilen komünist Manifesto’nun<br />

etkilerini görürüz. Bu beyanname ile bütün dünya işçileri birleşmeye çağrılıyor ve<br />

birleşen işçilerin ihtilal yolu ile kapitalist iktisadi düzene son vermeleri arzusu dile<br />

getiriliyordu. Marx ve arkadaşları 1864’te “Birinci İşçi Enternasyonal”’ini kurdular.<br />

Uluslar arası ihtilalci işçi cemiyeti niteliğindeki bu teşekkül, 1876 yılına kadar<br />

etkinliğini sürdürebilmiştir. 1880 yılında ise Avrupa’daki <strong>sosyal</strong>ist partiler birleşerek<br />

“İkinci Enternasyonal”’i kurmuşlardır.<br />

2.1.7. Demokratik Sosyalistler<br />

Kapitalist iktisadi sistemin düzeltilemez çelişkiler üzerine kurulu olduğundan<br />

ve kötülüklerin üreticisi bir düzeni içerdiğinden hareketle, bu sistemin ihtilal<br />

metotlarıyla tamamen tasfiye edilmesini ileri süren ihtilalci <strong>sosyal</strong>izmden tamamen<br />

farklı olarak da, demokratik <strong>sosyal</strong>izm hareketlerine şahit olmaktayız. Bunlar, iktidara<br />

meşru vasıtaları kullanarak ve seçim yolu ile gelerek <strong>sosyal</strong> sorunları gidereceklerine<br />

inanmaktadırlar. Demokratik <strong>sosyal</strong>izm, özellikle 1. Dünya Savaşı’ndan sonra önem<br />

kazanmış, tamamıyla kapitalist iktisadi bir sistemle topyekün bir kollektivizm<br />

arasında bir yerde ifade bulmuştur. 140<br />

2.2. Liberal İdeolojide Kooperasyon<br />

Liberal paradigmada siyasal etkinliğin temel birimi, devlete karşı hukuksal<br />

güvenceleri olan bireydir; çıkarların ifade ve bütünleştirilerek temsil edilmesinin ana<br />

mekanizmalarını ise, çıkar grupları ve siyasal partiler oluşturur. Liberal modelde<br />

ekonomi devletten ayrı tutulur ve devlete göre daha önemli ve birincil sayıldığı bir<br />

140 Yalçıntaş Nevzat, Tuna Orhan; A.g.e., s.185


yapı arz eder. 141 Birey toplumda en değerli ve temel varlıktır. Birey dışında toplum,<br />

halk, devlet, millet gibi bütünler hiçbir zaman bireyin üstünde kabul edilemezler.<br />

Birey hiçbir koolektiviteye feda edilemez. Birey somut bir varlık, toplum ise soyut bir<br />

gerçektir. 142 Liberal toplum modelinin bireyi temel birim ya da birinci kategori olarak<br />

kabul etmesine karşılık, korporatizm, bir yandan bireyciliği, toplumu atomize eden bir<br />

eğilim saymakta, diğer yandan toplumsal organizmanın dengesine, yaşama imkanına<br />

yıkıcı bir etki yaptığını ileri sürmektedir. 143<br />

Sosyal konuma dayalı toplumdan sözleşme toplumuna geçiş süreci anonim<br />

bireylerin <strong>sosyal</strong> konumlarından bağımsız olarak girdikleri ilişkileri içermektedir.<br />

İnsanlar arasındaki ilişkilerin belirleyici olduğu bir toplumdan, sözleşmeye dayanan,<br />

insanlarla nesneler arasındaki ilişkilerin belirleyici olduğu bir topluma geçişte 19.<br />

yüzyıl çok özel bir öneme sahiptir. 144 Liberal paradigmada toplum, bireylerin<br />

toplamından ibarettir, kamu yararı da, piyasa mekanizmasının görünmez bir el<br />

işleyişiyle sağladığı düzen sayesinde, bireylerin olabildiğince bilgili ve bilinçli bir<br />

şekilde kendi öz çıkarlarının peşinden koşmalarıyla gerçekleşecektir. Toplumun<br />

ekonomik kurumlarının ve genel düzeninin kendiliğinden ve eksiksiz bir biçimde<br />

işleyeceğine inanan liberal teorisyenlerden A.Smith, hükümetlerin müdahalelerini<br />

yarasız ve hatta zararlı bulduğunu belirtmiştir. Bu anlamda devlet, işçi-işveren<br />

ilişkileri de dahil olmak üzere her düzeydeki ilişkileri özel alanda görmeli ve ona göre<br />

hareket etmelidir. Toplum zararına olabilecek eylem ve faaliyetlerin önünün alınması<br />

ise, Smith’e göre iki şekilde mümkündür: eylemde bulunanların yalnız kişisel çıkar<br />

dürtüsüyle hareket etmemesi ve bu şekilde hareket edenlerin rekabet yolu ile adalet<br />

çerçevesinin içine çekilmesi. 145 Korporatistlere göre, bu, asla gerçekleşemeyecek bir<br />

durumdur. Burada liberal ideolojinin reddinin aslında riske karşı bir tutum almadan ve<br />

realiteyi öne çıkararak teorinin bulanıklığına teslim olmama, bunu red etme tutumu<br />

söz konusudur.<br />

Sınıfsal anlamda da sınıfların varlığının ya da en azından mücadele ve<br />

savaşlarının, belli bir toplumsal sistemin korunup sürdürülmesini iddia eden<br />

korporatistler, liberal modelde, anarşik bir eğilimin içkin olduğu yönündeki Marksist<br />

eleştiriyle paralellik gösterir.<br />

141<br />

Parla, Taha; Ziya Gökalp, Kemalizm ve Türkiye’de Korporatizm, İletişim Yay., 3. Baskı,<br />

İstanbul-1999, s.94<br />

142<br />

Aktan, C. Can; 21.Yüzyıl İçin Yeni Toplumsal Sözleşme, T Yay., İzmir-1997, s.3<br />

143<br />

Parla, Taha; s93<br />

144<br />

Ayşe BUĞRA, İktisatçılar Ve İnsanlar, İletişim Yay., İstanbul-1995, 243<br />

145<br />

Talas, Cahit; Toplumsal Politika, İmge Kitabevi, 4.Baskı, Ankara-1995, s.88


Kooepratiflerin tıpkı bir şirket gibi tasarruflar toplayıp kar dağıtan bir kuruluş<br />

olarak algılanması eleştiriye uğramıştır. Buradan hareketle bir “üretici despotizmi”<br />

yarattığı, burjuvanın siyasi, hukuki yapıyı da ele geçirerek, toplumda, başta tüketiciler<br />

olmak üzere yoksunluk içinde bulunan ve rekabet etme şansları bulunmayan kişilere<br />

savunma şansı bırakmadığı sıkça dile getirilen bir husustur. Nitekim ünlü<br />

kooperatifçilerden Gide liberalizmin şirketi temel ünite kabul eden, karı tek amaç<br />

gören liberal anlayışın karşısına kooperatif hareketi koyarak; 146 ”İster doğrudan<br />

doğruya fabrikalar koymak yoluyla, ister işçilerin kara katılması yoluyla olsun”<br />

kooperatifleşmenin iktisadi örgütlenmeyi yavaş yavaş değiştirerek “tüketicilerin<br />

egemenliği” diye adlandırdığı yeni bir rejimin tanımını yapmıştır. Liberalizmin<br />

niteliklerine vurgu yaparak da; ”... Karların ortadan kalkacağı ve her şeyin artık<br />

kazanç elde etmek için değil, gereksinmeleri karşılamak için yapılacağı yeni bir<br />

rejim” ifadesinde bulunmaktadır.<br />

2.3. Kooperasyon ve Kooperatist İdeoloji<br />

2.3.1. Kooperatist Hareketler<br />

Kooperasyon hareketi büyük sanayinin beşiği olan İngiltere’de başlamıştır.<br />

Buradan Fransa’ya, Almanya’ya ve diğer batılı ülkelere geçmiştir. Örneğin Rochdale<br />

prensipleri 1850’den sonra İsviçre’de semere vermiştir. 19. yüzyıl Avrupası, yer yer<br />

işçiler, bazı yerlerde çiftçiler ve zanaatkarlar için aranan yardımcı adımlara şahit<br />

olurken yine yer yer, liberalizm ve <strong>sosyal</strong>izm cereyanları arasında barıştırıcı rolünü<br />

oynamak isteyen çeşitli kooperasyon hareketlerine neden oldu.<br />

19. asırda kapitalizmin meydana getirdiği sefalet ve buhranlara karşı, din<br />

adamları, halk önderleri, bilim adamları, yöneticiler pek çok kimse çare aramakta ve<br />

tedbirler ortaya koymak için gayret göstermekteydiler. Sosyalist ve komünist<br />

hareketlerin yanında kooperatist hareketler de yine bu asrın ürünü olarak ortaya<br />

çıkmıştır. Bu dönemde “kurtuluş çaresi” arayan pek çok aydının çözüm yolu olarak<br />

işçilerin ve fakirlerin kooperatifler etrafında toplanması yöntemini ortaya attıklarının<br />

görüyoruz. Liberal ekonomi sektörü karşısında üretim kooperatizmi(falanjlar)<br />

vasıtasıyla durdurulabileceğini söyleyen C. Fourier’in; dini ve mistik çehresi bulunan<br />

kollektif üretim taraftarı Bucher’in; bir çeşit devlet <strong>sosyal</strong>izmi de sayılan işçi üretim<br />

organizasyonu taraftarı l. Blanc’ın; çalışan sınıfının çalıştıranların istismarından<br />

146 Brizon, Pierre; A.g.e., s.568-569


kurtulabilmek için sefalet sebeplerini iyi bilmediklerinden, dolayısıyla bunların emek<br />

ve tasarruflarının kendilerine hizmet edecek şekilde birleştirilmesi gerektiği<br />

hususunda yaptığı çalışmalarla ün kazanan ve ilk defa “cooperation” kelimesini<br />

kullanan R. Owen’in çalışmaları burada zikredilebilir. Özellikle kendilerine<br />

Rochale’in “Halksever Öncüleri” adını veren Manchester’ın yirmi sekiz dokuma<br />

işçisinin birer sterlin ortaklık sermayesi ile bir araya gelerek 1844’te kurdukları<br />

tüketim kooperatifinin başarılı çalışmaları, bunun etkileri ve taklidi yoluyla<br />

kooperatifçiliğin hızlı bir şekilde gelişmesini temin etmiştir. 147 Bunu takip eden<br />

yıllarda ise zirai alanda kooperasyon fikirleri ve uygulamaları yaygınlık kazanmıştır.<br />

İlk üretim kooperatifi 1831’de Fransa’da Buchez tarafından; ilk tüketim kooperatifi<br />

1844’de İngiltere’de Rochdale, ilk kredi kooperatifi 1849’da Prusya’da Raiffeisen<br />

tarafından kurulmuştur. 148 Kooperatifleşmeler başlangıçta aracıları ortadan kaldırmak<br />

amacı taşıyan iktisadi birleşmeler olarak ortaya çıkmışlardır. Liberal piyasa ekonomi<br />

şartları altında, ekonomik birimlerin, özellikle zayıf veya yetersiz kaldıkları<br />

durumlarda, bir dayanışma yolu ile işbirliği yapmaları, mali ve ekonomik güçlerini bir<br />

araya getirerek , ekonomik faaliyetlerde bulunmaları ise, kooperatif organizasyonların<br />

ortaya çıkmasına imkan tanımaktadır. 149 Böylelikle, özellikle Batılı gelişmiş piyasa<br />

ekonomileri açısından, ekonomide fiyat ve üretim istikrarı yaratan, böylece<br />

sanayileşmeye de dolaylı yoldan destek veren kooperatiflere, yardımcı işletme olarak<br />

bakma eğilimi hakimdir.<br />

Fransız kooperatifleşmesi üzerinde derin etkileri olan Nimes Okulu’nun<br />

görüşlerine göre: 150 ”1- Kooperatiflerin temel amacı, kazanç bölüşmek değil, yeni bir<br />

iktisadi ve toplumsal rejimin gittikçe ilerleyen örgütlenişi olmalıdır. 2- Bu yüzden de,<br />

kooperatifler o ölümcül yalnızlıktan sıyrılmalı, direnişçi bir bütün içinde bir araya<br />

gelmelidirler.” Dönemin yeni düzen arayışları ve buna bağlı olarak devrimci fikirleri<br />

içinde kooperatiflerin yeri belirsiz olmakla birlikte bazen yeni düzenin öncüsü rolünü<br />

üstlendiği, bazen de kooperatiften yola çıkarak tüm toplumu kooperatif bir tasavvur<br />

olarak görme eğiliminin belirdiğini gözlemlemekteyiz. Nitekim Nimes Okulu<br />

temsilcilerinden birisi “Kooperatifler ülkedeki alet ve avadanlıklara sahip olduğu<br />

zaman, işçi sınıfının üretim araçlarının mülkiyetinin elde edilmesi yolundaki düşü de<br />

147 Öksüz, Enis; A.g.m., s.331<br />

148 Brizon, P.; A.g.e., s.553<br />

149 Kıvanç, Cemil; “Kooperatifçiliğin Ekonomik Teorisi”, Fındıkoğlu Armağanı, İstanbul Ünv. İktisat<br />

Fak. Yay., İstanbul-1977, s.329<br />

150 A.g.e., s.563


gerçekleşmiş bulunacaktır; böylece kooperatifçiliğin ülküsü kollektivizminkiyle<br />

birleşecektir” diyordu. 151 Fransa’da 1904’de, altı yüz bin üyeyi bir araya getiren 1680<br />

tüketim kooperatifi vardı. Bu kooperatifler bölgesel ve ulusal federasyonlar şeklinde<br />

örgütlenmişlerdi. Bunun yanında kendilerini <strong>sosyal</strong>ist olarak nitelendiren<br />

kooperatiflerin varlığını görmekteyiz. Bu kooperatiflerin amacı toplumda dönüşüm<br />

yaratmak ve ücretliliği kaldırmak için el birliği yapmaktır. Bununla yetinmeyip ;<br />

“proleteryanın sonsuz sefaletini azaltmakla yetinmezler... siyasal işçi hareketi ile<br />

kooperatif hareket uzlaşalı beri, <strong>sosyal</strong>ist kooperatifler, kazançlarının bir kısmını<br />

<strong>sosyal</strong>ist propaganda sandığına aktarmakta, grevlere yardım etmekte, işçi üretim<br />

kooperatiflerini desteklemektedir... İşsizlik, hastalık, ölüm durumlarında yardımlar,<br />

tasarruf sandıkları, siyasal ve sendikal toplantı salonları, bedelsiz tıbbi hizmetler,<br />

kitaplık vb.” 152 konularda da işbirliğine ve etkinliğe yönelmişlerdir.<br />

İngiltere’de öncelikle oluşturulan kooperatiflerin Kooperatifler Birliği adında<br />

bir arada toplandığını, kooperatif eğitim ve öğretimi ile ilgili bir kooperatif kolejinin<br />

kurulduğunu görmekteyiz. Sonrasında ise kooperatifler Birliğinin mevzuatın<br />

değiştirilmesi, yenilerinin eklenmesi gibi amaçlarla parlamento düzeyinde güç<br />

oluşturmak amacıyla, kendi içinde bir kooperatif partisinin kuruluşunu<br />

gerçekleştirmiştir.<br />

Kooperatifçilik hareketi adeta bir moda şeklinde 19.yy dan itibaren tüm<br />

Avrupa ülkelerine ve dünyaya yayılmıştır. Bugün için de şunu söyleyebiliriz ki<br />

kooperatifçilik hareketi dünyada 5 kıtaya yayılmış evrensel bir harekettir ve gelişmiş,<br />

gelişmekte olan ve gelişmemiş bütün ülkelerde bulunmaktadır. Ayrıca bir diğer<br />

özelliği de, <strong>sosyal</strong>ist, kapitalist ve üçüncü dünya olmak üzere bütün ülkelerde var<br />

olmasıdır. 153<br />

2.3.2. Korporatizm<br />

Bir devlet teorisi olarak korporatif devlet görüşü, 19. ve 20. yüzyılda üzerinde<br />

durulan bir teori olmuştur. Korporatizm, özel mülkiyet ve girişimin önceliği ilkesine<br />

dayanan kapitalist üretim tarzının egemen olduğu bir toplumu varsayan düşünce<br />

sistemine ve bir dizi kuruma işaret eder. Mahiyeti itibarıyla anti-<strong>sosyal</strong>ist ve anti-<br />

Marksisttir. Aynı zamanda felsefesi, siyaset ve iktisat anlayışı bakımından anti-<br />

151 A.g.e., s.564<br />

152 Brizon, P.; A.g.e., s.567<br />

153 Çetin,Muharrem; "Kooperatiflerin Başarısında Halkla ilişkilerin Rolü", 1993 Kooperatifçilik<br />

Yıllığı, Türk Kooperatif Kurumu Yayınları, No:84, Ankara-1994, s.215


liberaldir; ancak anti-kapitalist değildir. ”İki dünya savaşı arası korporatist<br />

kuramcıların bir üçüncü yol olarak vaftiz ettikleri korporatizmin iki alt türü ayırt<br />

edilebilir: dayanışmacı (solidarist) korporatizm ve faşist korporatizm.” 154 Bu anlamda<br />

Parla’ya göre kapitalizmin bir türevi durumundadır. Kapitalizmin bunalımlarının;<br />

birikim ve bölüşüm bunalımının bir sonucu olarak tekelci kapitalizmin yeni rasyoneli<br />

olarak liberalizmin yerine, onun ıslah edilmiş, gözden geçirilmiş sayabileceğimiz<br />

biçimi olarak ortaya konulduğu düşüncesindedir. Ayferi Göze korporatizmin, iki<br />

farklı anlamı içerdiğine işaret etmektedir: Geniş anlamda; kapitalist ekonomi içinde,<br />

bu sistemin aksayan yanlarını düzeltmek, bu sistemin yol açtığı suistimalleri önlemek<br />

amacıyla, işçiler ve iş verenler arasında işbirliğini organize eden ekonomik bir<br />

sistemdir. Dar anlamda ise, korporatizm, korporasyonlara dayanan bir ekonomi<br />

sistemi olarak tarif edilmiştir. 155 Bir toplum ve ekonomi modeli sunan korporatizm,<br />

toplumu birbirine karşılıklı bağımlı ve işlevsel açıdan birbirini tamamlayan<br />

parçalardan oluşan, organik ve kendi içinde uyumlu bir bütün olarak görür. Temel<br />

birimler, toplumun molekülleri olan; meslek grupları ve bunların örgütleri, yani<br />

korporasyonlardır. 156 Siyasi bakımdan, korporatif temsil sitemini öngörür. Dikey<br />

biçimde örgütlenmiş korporasyonlar alttan yukarı temsilcilerini gönderme suretiyle<br />

oluşacak korporatif meclis de temsilci bulundurabilecektir. Bunu yanında ikili bir<br />

yapıyı kabul eden siyasal sistemler de söz konusudur. Bu durumda bireylerin siyasi<br />

görüş ve inançlarının ve genel menfaatin siyasi partiler aracılığıyla temsil edilmesi,<br />

diğer yandan <strong>sosyal</strong> teşekküllerin menfaatlerinin de, korporatif temsil sitemi ile temsil<br />

olunacağı kabul edilmektedir. Ancak siyasi partiden kastedilen tek partili bir siyasi<br />

sistemdir.<br />

Korporasyonun nasıl bir <strong>sosyal</strong> teşekkül olduğu konusunda; korporasyonun,<br />

ekonomik fonksiyonlarla ve mesleki faaliyetlerle ilgili bir <strong>sosyal</strong> teşekkül olarak<br />

değerlendirildiği veya bunların dışındaki herhangi bir <strong>sosyal</strong> fonksiyon, <strong>sosyal</strong> hizmet<br />

veya faaliyet ile ilgili olarak kurulan teşekküllerin de, korporasyonların kapsamı içine<br />

sokulduğu görülmektedir. 157 Bundan hareketle çok daha esnek ve geniş bir tanıma<br />

ulaşan Göze korporasyonu şu şekilde tarif etmektedir: “Aynı <strong>sosyal</strong> ve ekonomik<br />

fonksiyonu ifa eden kimselerin meydana getirdikleri teşekkül.” 158<br />

154 Parla, Taha; A.g.e., s.90<br />

155 Göze, Ayferi; A.g.e., s.14<br />

156 Parla, Taha; A.g.e., s.93<br />

157 Göze, Ayferi; A.g.e., s.15<br />

158 A.g.e., s.16


Korporatif devlet görüşünde, fert için önemli olan hakları değil, görevleridir.<br />

Fertler ifa ettikleri fonksiyonlar dolayısıyla <strong>sosyal</strong> teşekküllere, bunlar aracılığıyla da<br />

devlet içindeki yerlerini elde edecekleri kabul edilir. Hiyerarşik olduğu kadar, organik<br />

bir toplum tasavvuru söz konusu olmaktadır. Toplum bir vücut, bir bütün ve ana<br />

birimdir; <strong>sosyal</strong> teşekküller bu biyolojik bütünün çeşitli görevlerini yerine getiren<br />

organlardır. Fertler de bu organlar içinde bu bütüne entegre olmuş, bütün içinde<br />

erimiş, bu bütüne karışmış atomlardır.<br />

1.Dünya Savaşı’ndan sonra bu sistemin dayandığı temel prensipleri ortaya<br />

koyan ve bu sistemi uygulayan ilk devlet İtalya olmuştur. Portekiz, Avusturya ve<br />

İspanya ise ekonomik ve siyasi yapılarını, bunu örnek alarak, düzenlemeye çalışmış<br />

diğer ülkelerdendir. İtalya’da korporatif ekonomi sistemi, tedrici olarak, iki aşamada<br />

kurulmuştur: 1922-33 yılları arasında faşist sendikalizm, 1934’den sonra<br />

korporasyonların kurulduğu safha. 159 Faşizm bir anlamda red edişin ideolojisidir;<br />

parlementer ve liberal demokrasinin, <strong>sosyal</strong>izmin, marksizmin, sınıf mücadelelerinin<br />

reddi. Muusolini’ye göre; “Devletin dışında ne zümreler vardır, ne de fertler. Faşist<br />

devlet bir kudret ve hakimiyet iradesidir.” 160<br />

Korporatizm uygulamasının görüldüğü ya da denendiği bir diğer ülke de<br />

Sovyetler birliği olmuştur. Sovyet endüstrileşme yöntemi, her şeyden önce, yüksek bir<br />

sanayileşme hızı ile tarımın kollektifleştirilmesi, bireysel köylü topraklarının büyük<br />

boyutlu kooperatif ya da çiftlikler biçiminde birleştirilmesi yönünde bir hareketle el<br />

ele gitmesi öngörülmüştür. 161 Lenin’in ilkesi endüstriyel işçi sınıfı ile köylüler<br />

arasında sıkı bir iş birliği kurmak ve yürütmek olmuştu. Sovyet politikasının ana<br />

amacına uygun olarak da, gıda üretimini artırarak, kendi kendine yeterli bir tarım<br />

ülkesi haline gelmek hedefleniyordu. Bunun yanında, siyasi bir araç olarak,<br />

<strong>sosyal</strong>izmin daha kolay inşe edilmesi ve sürdürülmesi için, kırsal yapınnın öncelikli<br />

durumuna eğilinmiş olunuyordu. 162 Kolektif çiftliklerin kağıt üzerindeki kooperatif ve<br />

demokratik yapısı (yönetim üyeler tarafından seçiliyordu ve üyelere karşı<br />

sorumluydu), yönetimin yerel parti örgütü tarafından atanmasıyla yok edilmişti.<br />

Çiftlik; ekim, kullanılacak arazi, ineklerin sayısı, planlanmış ürünlerin miktarına<br />

159<br />

A.g.e., s.111<br />

160<br />

Gallo, Max; “Faşist İdeoloji”, İlimler ve İdeolojiler, Çev: Fahrettin Arslan, Ümran Yay., Ankara-<br />

1971, s.172<br />

161<br />

Dobb,M.; A.g.e., s.133<br />

162<br />

Laird, Betty; D., Roy; Soviet Communism and Agrarian Revolotion, Penquin Books, USA-1970,<br />

s.37


kadar uyulması zorunlu direktiflere tabiydi. Ayrıca ücretleri güvence altına alınmış<br />

devlet işletmelerindeki işçilerden bahsetmek gerekir. 163<br />

163<br />

Nove, Alec, Uygulanabilir Bir Sosyalizmin İktisadı, Çev.: Osman Akınhay, Belge Yayınları,<br />

İstanbul-1991, s.174


III.BÖLÜM: TÜRK KÜLTÜR TARİHİNDE ve SOSYAL<br />

DÜŞÜNCESİNDE KOOPERASYON ANLAYIŞI<br />

1. Türk Kültür Tarihinde Kooperasyon<br />

1.1. Gözetme İlkesi<br />

İslamiyet öncesi Türk toplumunda otoriteyi elinde bulunduran veya yönetici<br />

durumundaki kişinin halkını doyurması mükellefiyeti şeklinde beliren geleneksel<br />

ideolojiyi Türkdoğan, “gözetme” ilkesi olarak belirlemektedir. Göçebe Türk<br />

toplumlarında açların doyurulması, yoksulların giydirilmesi, malların yağma edilmesi<br />

gibi gelenekler zenginlik kavramının belirli kişi veya kişilerde toplanması yerine,<br />

yaygınlık kazanması amacını güder. 164 Kıyı Amerika yerlilerinde görülen potlaç<br />

geleneğine benzer şekilde Türkler’de görülen “şölen” ya da “toy” geleneğinde varını<br />

yoğunu yağma ettiren bir kimse aynı zamanda saygınlık, itibar kazanan kimsedir.<br />

Ziya Gökalp’e göre bu törenler sırasında, ziyafeti çeken kişinin mallarını bir araya<br />

toplaması gerekir. Törenin üç safhası vardır: İlkin konukların önüne yiyecek içecek<br />

koyulduğu gibi, meydana da fazla miktarda kazanlar yığılır. Şöleni yapan adam,<br />

klanın bütün fertlerini, davetlileri yedirip içirip giydirdikten sonra, meydandaki<br />

yiyecekleri, giyecekleri, kazanları, yorganları toplayıp götürmelerini, bir anlamda<br />

yağmalamalarını talep eder. Karşı taraf kendi klanından ibarettir ve onlardan da bu<br />

ziyafete karşılık vermeleri beklenir. Böylece oluşan Türk kültür değerler sistemine<br />

göre, itibar tayin eden ne zenginlik ne de güçtür, tersine servetini, kazandıklarını<br />

halkına dağıtma davranış biçimidir. Böylelikle de yönetenler ile yönetilenler,<br />

zenginler ile yoksullar arasındaki eşitsizlikler azaltılmaya, servetin toplumda<br />

yaygınlık kazanmasına hizmet edilmiş,derin tabakalaşma farklarının da önlenmesi<br />

amaçlanmıştır.<br />

Ziya Gökalp’e göre Türkler’de başlangıçta belirgin bir şekilde mevcut olan<br />

demokratik olarak nitelenebilecek yapı, potlaç (şölen) adı verilen olguya bağlı olarak<br />

dönüşüme uğramıştır. Ona göre potlaç, klanın ortak inanç sistemi olan totemin<br />

ferdileşmesine 165 , bu da yaygın bir vaziyette, <strong>sosyal</strong> dokuya içkinleşmiş otoritenin<br />

ferdileşmesini sağlar ki, demokrasiden aristokrasiye geçiş böyle bir sürecin<br />

sonucudur.<br />

164<br />

Türkdoğan, Orhan, Türkiye’nin Sanayileşmesi (Dün-Bugün-Yarın), Töre Devlet Yay., Ankara-<br />

1981, s.626<br />

165<br />

Türkdoğan, Orhan; Türk Tarihinin Sosyolojisi, 1.Kitap, Hasret Yay., Ankara, s.119


1.2. Korporatif Sistem<br />

Ziya Gökalp eski Türkler’deki “Korporatif sistem” adını verdiği bir işleyişten<br />

bahsetmekte ve bu konuda ayrıntılı bilgi vermektedir. Doğal toplumsal içeriğe sahip<br />

siyasi zümrelerin “korporatif” veya “hakimiyet” esasına dayalı olarak iki türlü<br />

kurulabileceğine işaret eder. 166 Korporatif sistemde “müsavat” (eşitlik), diğerinde<br />

imtiyaz temel prensiptir. İçine aldıkları insan sayısı bakımından ise; nisbeten az<br />

sayıda insanları içine alan, iç tabakalaşması zayıf olan zümreler korporatif esasta<br />

kurulmaktadır. Böylece, korporatif esastaki zümreleşmede, iktidar otoritesi oldukça<br />

zayıf olmaktadır. Yani , şahısın veya bir grubun idare edilen insanlar üzerinde mutlak<br />

bir hakimiyeti söz konusu değildir. Tarihsel açıdan bakıldığında ise, Gökalp’e göre;<br />

“Korporatif zümreleşme” birincil olarak, hakimiyet esasındaki zümreleşme ikincil<br />

olarak teşekkül etmektedir. 167 Korporatif içtimai teşekkülün ana karakteristiğini,<br />

üyelerinin sayısının az olması oluşturmaktadır. “Bir korporatif topluluğun oturduğu ,<br />

işgal ettiği bölgesinde, sadece yan yana oturan fertler, aileler, kabile gibi küçük<br />

zümreleşmelerin ortaya koyduğu birlik bahis konusudur.” Korporatif birliğin başında<br />

bulunan liderin üstün kabiliyetli ve yüksek kültür seviyesine sahip olması şartı<br />

aranmamaktadır. Asıl önem “solidarite” (dayanışma) esasındaki ahlaki vasıflara<br />

verilmektedir. 168<br />

1.3. İmece ve Ülüş (Toy ya da Yağma Geleneği)<br />

Toplumumuzda “imece”, ürün değiş-tokuşu (örneğin; sütün her gün bir başka<br />

evde toplanması) yoluyla daha ekonomik biçimde değerlendirilmesinde veya emek<br />

değiş-tokuşu (Örneğin; birbirinin tarlasında sırayla ve hep beraber çalışma)<br />

biçimlerinde, öteden beri bir gelenek olarak varlığını sürdürmüştür. 169<br />

Bir diğer gelenek de “ülüş”’tür. Başlangıçta savaşta elde edilen ganimetin<br />

dağıtılması şeklinde gözüken bu değer, daha sonra başka şekiller altında varlığını<br />

devam ettirmiştir. Mardin, Osmanlı toplumunda rastladığımız “dervişçi” adını verdiği<br />

yaşayışın temel teorisini, ülüşün aldığı şekillerden biri olarak kabul etmektedir. 170<br />

166<br />

Nirun, Nihat; Sistematik Sosyoloji Açısından Ziya Gökalp, Kültür Bakanlığı Yayınları, İstanbul-<br />

1981, s.64<br />

167<br />

A.g.e., s.64<br />

168<br />

A.g.e., s.65<br />

169<br />

Geray, Cevat; Kırsal Türkiye'de Toplum Kalkınması ve Kooperatifçilik ( Örnek Olaylar), Tuna<br />

Yayınları, Ankara-1981, s.22<br />

170 Türkdoğan, Orhan; A.g.e., s.627


Oğuz töresinde de yer alan ülüş, bir malın pay edilmesi anlamına gelir. Daha sonra<br />

Anadolu’da da yer almış, geleneğe göre toplantılarda her boyun oturacak yeri önceden<br />

belirlenir ve konuklar işgal ettikleri mevkiye göre kesilecek hayvanın etinden bir ülüş,<br />

hisse alırlar.“Yoksul ve bitkin halkı toparlamak, çıplak halkı giydirmek, aç halkı<br />

doyurmak, fakir halkı zengin kılmak” eski Türk toplumunun yazılı ve sözlü<br />

kaynaklarında sıklıkla dile getirilen yöneticinin en önemli <strong>sosyal</strong> görevlerini<br />

oluşturmaktadır. “Ülüş” değerinde olduğu gibi, herkes toplumda oluşan genel<br />

kazançlardan payına düşeni alacaktır. Bu da bir dayanışmayı gerekli kılmaktadır.<br />

Diğer bir ifadeyle herkesin birbiriyle bütünleştiği bir dayanışmayı ortaya<br />

koymaktadır.<br />

20. yüzyılın başında Türkiye’de en çok tutunan akımın halkçılık olmasına<br />

işaretle Mardin ve Türkdoğan, bunun nedenini yukarda işaret edilen eski bir kültür<br />

kodunun yeni bir yansıması olarak görmektedirler. 171 Benzer şekilde bu çizgi Gökalp<br />

tarafından ifade edilen halkçılık ve “tesanütçülük” ilkesinde de izlenebilir.<br />

Önceleri fütüvvet, sonraları Ahilik ve Lonca teşkilatı içinde birleşmiş olan<br />

küçük sanayi erbabının piyasa şartlarının sabit ve istikrarlı olduğu bir çağda sınıf<br />

şuurunu törpüleyecek rekabetçi davranışlardan kaçınmış, kanaatkarlık ve diğergamlık<br />

özelliklerine sahip şekilde ve yarı-dini teşkilatlar halinde örgütlenme<br />

gerçekleştirmişlerdir.<br />

1.4. Dayanışmacı Yönetim : “Ahilik”<br />

Kent uygarlığı ve pazara yönelik iktisadi faaliyetlerin başlaması iş bölümü<br />

sonucu <strong>sosyal</strong> sınıfların gelişmesi nedeniyle “dayanışmacı” bir ideolojiden söz<br />

edilebilir. Göçebelik döneminin “gözetim” ideolojisi yerine geçen bu dayanışmacı<br />

ideoloji, ilk filizlerini Ahi örgütlerinde vermiştir. 172 Moğol baskısı sonucu Anadolu’ya<br />

yoğun bir şehirli nüfusun, esnaf ve sanatkarın, bilginlerin göçü söz konusu olmuştur.<br />

Bu insanlar devlet otoritesinin zaafa düştüğü bir dönemde bir yandan Moğollara, bir<br />

yandan da yerli halkın örgütleriyle ve ürettikleri mallarla rekabet amacıyla<br />

teşkilatlanma mecburiyeti içine girdiler. Ahi örgütleri yerleşik toplum düzeninin bir<br />

gereği olarak ortaya çıkmıştır. Yeni, güvensiz, riskli ve yaşamaya mecbur oldukları bu<br />

coğrafyada dayanışma ve yardımlaşmayı en üst noktaya çıkarmışlardır. Diğer yandan<br />

Ahiliğin ve onun temsil ettiği çağın fikrine göre, dünya ilahi düzeni taklit eden ve<br />

171 Türkdoğan, Orhan; A.g.e., s.629<br />

172 A.g.e., s.633


onun kanunlarına riayet eden muayyen bir bünyeye sahip bir bütündü. Ahiliğin<br />

savunduğu, tasarlanmasına katıldığı, dağıtıcısı rolünü üstlendiği dünya, fevkalade<br />

dayanışık, mantıki, karşılıklı bağımlılık ve ortak çıkara dayalı bir evrendi. 173 Vakıf<br />

müesseseleri ile iç içe giren ahilik, Türkler Anadolu’ya büyük kitleler halinde<br />

geldikten sonra gayri-müslim ve yabancılarla rekabet edebilmek için inanç ve manevi<br />

kontrol müesseselerine ek olarak görevler üstlenmiştir. 174<br />

Böylelikle Türk esnafının Anadolu’da iktisadi gücü ele geçirip varlığını<br />

sürdürmesinde ve güçlenmesinde önemli bir faktör olmuştur. Köylü, asker ve<br />

özellikle esnaf ve sanatkarların katılımıyla, ahi örgütleri, zaman içinde esnaf ve<br />

sanatkar birliklerine dönüşmüştür. Ancak , Köprülü’nün de işaret ettiği gibi “En<br />

büyük ricalden, zengin tacirlere ve şeyhlere, alimlere, hirfet erbabına, hatta işsiz<br />

güçsüz serserilere ve fahişelere kadar her türlü <strong>sosyal</strong> tabakalara, çeşitli ırk ve dinlere<br />

mensup insanlar bu teşkilata dahil oluyorlardı” 175<br />

Muhtelif sanatlara mensup olanlar ayrı ayrı kooperasyonlar halinde<br />

teşkilatlanmıştır. Düzenli bir hiyerarşiye ait bu teşekküller aracılığıyla belirli<br />

sanatlara ait çalışanlar aynı yapı altında birleşmiş olmaktadır. Aynı zamanda,<br />

teşkilatlara mensup fertler arasındaki antlaşmazlıklara çözümler üretmek, ücret tayini,<br />

mal cinslerinin ve fiyatların tespiti gibi pek çok fonksiyonu icra etmektedir. 176<br />

Ahi örgütleri ekonomik ve ticari amaçları yanında, ahlaki ve manevi yapısıyla<br />

da bir bütünleşmeyi ortaya koymaktadır. Örgüte egemen olan ilke “dayanışma”<br />

ideolojisi tarzındadır ve işçi-işveren ilişkileri, çıkarları açısından birbirine zıt olan<br />

değil, daha ziyade birbirini tamamlayan, dayanışmacı bir modeli yansıtır. Bu<br />

birliklerde “can ve mal beraberliği” olarak ifade edilen dayanışma duygusunun son<br />

derece ileri düzeyini ortaya koymaktadır. Örgüt üyesi olan esnaf ve sanatkarların<br />

kazancı tümüyle kendisine ait de değildir. Örgütün “Orta Sandığı”’nda toplanan<br />

sermaye herkese dağıtılacak şekilde alet ve hammadde alınmakta, tezgahlar<br />

kurulmakta, bir yandan da ihtiyaç sahiplerine yardım için kullanılmaktadır. Diğer bir<br />

173 Munteanu, Luminita; “Ahilik-Ortaçağda Sosyal Düzen ve Dünya Temsili”, 1.Uluslararası Ahilik<br />

Kültürü Sempozyumu Bildirileri, Kültür Bakanlığı Yay., Ankara-1996, s.94<br />

174 Yazgan, Turan; "Sosyal Siyaset Açısından Vakıflar", Türk Dünyası Araştırmaları Dergisi,<br />

TÜDAV Yayınları, Haziran 87, Sayı.48, s.28<br />

175 Türkdoğan, Orhan; A.g.e., s.636<br />

176 Köprülü-Fuat; Osmanlı İmparatorluğu’nun Kuruluşu, İstanbul-1972, s.117


yönüyle ahilik, bir “Üreticiler Birliği Konfederasyonu” şeklinde karşımıza<br />

çıkmaktadır. 177<br />

Ahilik, bir tasavvuf kavramı olan “fütüvvet”’in Anadolu’da görülen şekli<br />

olarak da kabul edilebilir. Fütüvvet; yiğitlik, kahramanlık yanında, tasavvufi bir terim<br />

olarak, cömertlik, özgecilik, şefkat, alçak gönüllülük vb. çok zengin anlamlar ifade<br />

eden bir kavramdır. 178 Zaman içinde fütüvvetçilik etrafında bir takım üstünlüğü kabul<br />

edilen, hem fert hem de toplum menfaatine yararlı oldukları kesin yararlı hükümler<br />

içeren kurallar, öneriler ve tavsiyeler dizgesi ortaya çıkmıştır. Bu özel yaşam<br />

kurallarından birey, ne kadarına uyar, anılan meziyeti taşırsa o denli saygın bir kişi<br />

olarak anılırdı. Hatırlanacağı üzere potlaçta ne kadar çok ürün, yiyecek vb.<br />

dağıtıldığında onun o oranda salt bireye onur kazandırma fonksiyonunun yerini<br />

burada, ideal davranış sergilemeye bıraktığını görmekteyiz. İslam’ın ilk fütüvvet<br />

örgütleri bir meslek örgütü değildir. İçlerinde birçok zanaatçı bulunsa bile, birlikte<br />

yiyip içmek, eğlenmek, spor yapmak amacı güden gençlik örgütleridir. Örgüt<br />

üyelerinin meslekleri ile değil onlara yönelik hizmetler ve <strong>sosyal</strong> faaliyetlerle ilgilidir.<br />

Zaman içinde tasavvuf üyelerini ve diğer tarikat birliklerini de içine alan belirli<br />

zamanlarda ve belirli amaçlar için bir araya gelen daha geniş bir örgütlenme biçimini<br />

almıştır.<br />

1.5. İşbirlikçi Yönetim: “Loncalar”<br />

Kent ekonomilerinin gereklerine, Osmanlı merkezi otoritesinin aldığı yeni<br />

şekle ve Batı’daki gelişmelere bağlı olarak Ahi örgütlerindeki sosyo-ekonomik<br />

fonksiyonlar, diğer fonksiyonları geri plana iterek temel fonksiyon haline gelmiştir.<br />

Böylece zaman içinde ahi örgütleri menfaat birlikleri halini almışlardır. Başlangıçta<br />

tarikat inançlarıyla iktisadi niteliği birleştiren kurum iken, bir meslek teşkilatına<br />

dönüşmüştür. Bu dönüşümde devrin anlayışında meydana gelen dönüşüm de önemli<br />

rol oynamıştır. 179 Toplumsal ilişkilerin düzenleme ve düzeltme biçimi olarak kendini<br />

kabul ettiren Ahiliğin yerine sırf ekonomik menfaatlerle ilgilenen loncaların<br />

(gediklerin) koyulması, toplumun genel eğilimini gösterip, maddi ile manevi hayat<br />

arasında dengesizliğin ortaya çıkışı ve derinleşmesini, belirli bir toplumsal dizgenin<br />

177 Öksüz, Enis; "Ahilik Kurumunun Sosyal Gelişmesindeki Rolü ve Önemi", Sosyoloji<br />

Konferansları, 24.Kitap, İstanbul Ün. İktisat Fak. Matbaası, İstanbul-1993, s.30<br />

178 Demirci, Mehmet; “Ahilikteki Fütüvvet Ahlakı”, 1.Uluslararası Ahilik Kültürü Sempozyumu<br />

Bildirileri, Kültür Bakanlığı Yay., Ankara-1996, s.44<br />

179 Munteanu, Luminita; “Ahilik-Ortaçağda Sosyal Düzen ve Dünya Temsili”, 1.Uluslar arası Ahilik<br />

Kültürü Sempozyumu Bildirileri, Kültür Bakanlığı Yay., Ankara-1996, s.94


çöküşünü yakından izleyen değer sistemlerinin devrilmesi ve hiyerarşilerin<br />

değiştirilmesini yansıtmaktadır. Osmanlı Devleti’nin müslüman olmayan egemenlik<br />

alanı genişledikçe, çeşitli dindeki kişiler arası işbirliği zorunluluğu belirmiş, din<br />

ayrımı esasını dışlayan yeni bir organizasyon meydana getirilmiştir. Din ayrımı<br />

gözetilmeden kurulan ve eski niteliğinden büyük farkı olmayan yeni kuruluşlara<br />

“gedik” adı verilmiştir.<br />

Bir kişi çıraklıktan ve kalfalıktan yetişip de açık bulunan bir ustalık<br />

makamına geçmedikçe, gedik sahibi olmadıkça, dükkan açarak sanat ve ticaret<br />

yapamazdı. Bu sistemle loncalar imtiyaz ve tekel sahibi bir konum kazanmıştır. Lonca<br />

düzenlemeleri arasında esnafın sayılarının artırılıp eksiltilmesi yetkisi, kiraların artışı,<br />

gedik dağıtımı, dışardan esnaflığa kimsenin kabul edilmemesi gibi hükümler yer<br />

almaktaydı. 180<br />

2. Türk Sosyal Düşüncesinde Kooperasyon<br />

2.1. Türk Devlet Felsefesi ve Kooperasyon<br />

2.1.1 Eski Türk Devletleri ve Kooperasyon<br />

Türk toplumunu karakterize eden temel özellik, asker-millet tipi<br />

örgütlenmelerde rastlanan, müşterek tehlikelerin paylaşılmasından doğduğu anlaşılan<br />

güçlü bir <strong>sosyal</strong> dayanışma ve eşitlik fikrine dayalı, demokratik eğilimlerdir. 181 Gerek<br />

destanlarda, gerekse Dede Korkut hikayelerinde anlatılanlara göre, bir başarının veya<br />

topluma yapılan hizmetin karşılığı olarak beylik elde edilirdi. Orhun abidelerinde yer<br />

alan kağan, ailesi, bodun, şadapıt, beyler, tarkanlar, büyük beyler, Dokuz Oğuz<br />

Beyleri sıralaması bir sınıf hiyerarşisinden çok bir görev hiyerarşisi olup devlette<br />

idare edenlerden idare edilenlere doğru bir sıralamayı içermektedir. “Beyler<br />

vergilerden, cezalardan ve diğer yükümlülüklerden muaf değildi”. 182 Türklerde,<br />

toplumca benimsenen demokratik eğilimler; toplumun teşkilatlanmasıyla oluşan<br />

siyasi birliğin desteklediği <strong>sosyal</strong> dayanışma; sonuçta, birey ve toplum bazında, Türk<br />

insanının devletle bütünleşmesine yol açmıştır. Bu bakımdan idare edenlerin ve<br />

özellikle devlet başkanlarının tutum ve uygulamaları hep bu yönde gelişmiştir. Leon<br />

Cahun’un ifadesiyle; ” Çağdaşları krallar, kendi milletlerine kan kustururken, Türk<br />

devlet başkanları, hayattaki ödevlerinin, açları doyurmak, çıplakları giydirmek ve<br />

180<br />

Çağatay, Neşet; Bir Türk Kurumu Olan Ahilik, Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara-1989,<br />

s.216-217<br />

181<br />

Kezer, Aydın; Türk ve Batı Kültürü Üzerine Denemeler, Kültür Baknlığı Yay., Ankara-1990,<br />

s.35<br />

182<br />

Niyazi, Mehmed; Türk Devlet Felsefesi, Ötüken Yay., İstanbul-1993, s.246


fakirleri refaha kavuşturmak olduğuna inanarak, milletine hizmet ederler... Mısır<br />

firavunları, Pers imparatorları, Asur kralları kendi zaferlerini kutlamak ve Tanrılarının<br />

gücünü göstermek için insanları öldürtürken, Türk hakanları, sadece ve sadece<br />

milletlerinin refahını düşünürler.” 183 Dolayısıyla, kağanlık bir despotluk, sınırsız güç<br />

sahibi ve idare ettiklerine karşı üstün güçle donatılmış bir makam değil; tam tersine<br />

sorumluluk sahibi ve belirli haklarla donatılmış bir mevkiyi tanımlar. Nitekim Orhun<br />

Abidelerinde yer alan; “Kağan oturup aç, fakir milleti hep toplattım. Fakir milleti<br />

zengin kıldım” 184 ifadesi, bunun açık kanıtıdır. Diğer bir yerinde ise: “Milletin adı<br />

sanı yok olmasın diye, Türk milleti için gece uyumadım, gündüz oturmadım “ 185<br />

ifadesi yer alır. Ögel’in belirttiği gibi “Türkler’de, diğer Doğu Ülkelerinde olduğu<br />

gibi, sarayda zevk ve sefa içinde eğlenen bir hükümdar yoktur. Yalnızca asker ve<br />

sivillerin başında doğa ile mücadele eden, halkın acı ve tatlı günlerini paylaşan bir<br />

hakan vardı.” 186 O halde Göktürk Kağanı’nın görevi, yaygın anlamıyla milletini göz<br />

önüne almak, onunla bütünleşmektir. Böylelikle günümüz <strong>sosyal</strong> refah devleti<br />

anlayışını yansıtan bir anlayışın çok erken bir dönemdeki Türk tarihindeki varlığıyla<br />

karşılaşmaktayız.<br />

Başlangıçta yalnız savaş ve akınlar için kurulmuş gibi görünen Göktürk<br />

Kağanlığı 8. yüzyılda medeniyet ve kültür devleti olma yoluna girdi, devlet yönetme<br />

ilkeleri billurlaştı. Bu ilkeler, sadece yönetici ve aydınların değil, halkın da aklına ve<br />

benliğine, vaz geçilmez ve çiğnenmez töreler olarak yerleşti. 187 Kağan ile boy beyleri<br />

arasında ilişkileri yüksek memurlar sağlıyordu. Ülkenin çeşitli bölgelerinde ulus ve<br />

boylarda şad, sagun, tekin gibi memurlar görevliydi. Bunlar merkez ile ilişkileri,<br />

askerlik işlerini ve vergileri düzenliyorlardı. Devlet yönetiminde hakandan en küçük<br />

memura kadar bütün görevlilerin vazife ve yetkileri belliydi. Bu durum yönetimde<br />

disiplini sağlıyor, milletin örgütçü ve savaşçı kabiliyetlerini yükseltiyordu.<br />

Göktürklerin geliştirdiği devlet anlayışı ve örgütlenme bilinci, daha sonra kurulan<br />

Türk devletlerince korunup geliştirildi. Örneğin Göktürklerden Uygurlar’a geçen eski<br />

Türk Tımar veya Yurtluk sistemi Selçuklu ve Osmanlı devirlerinde de devam etmiştir.<br />

Osmanlılar’da Selçuklular’da olduğu gibi merkeziyetçi ve mutlakiyetçi bir yönetim<br />

183<br />

Kezer, Aydın; A.g.e., s.37<br />

184<br />

Ergin, Muharrem; Orhun Abideleri, Boğaziçi yay., 14. Baskı, İstanbul-1991, s.19<br />

185<br />

A.g.e., s.25<br />

186<br />

Ögel, Bahaeddin; Türk Kültürünün Gelişme Çağları ( Dünden Bugüne), Türk Dünyası<br />

araştırmaları Vakfı, C.1, İstanbul-1988, s.24<br />

187<br />

Taneri, Aydın; Türk Devlet Geleneği (Dün-Bugün), MEB Yay., No:2435, Ankara-1997, s.111


anlayışını sürdürdü. Gene kendisinden evvelki bütün Türk devletlerinde olduğu gibi<br />

imtiyazlı bir aristokrat sınıf yoktu. Devlette tek imtiyazlı ve soylu aile, hanedandı.<br />

Eski Türkler’de, soylular sınıfının bulunamayacağına dair bir delil olarak da<br />

mülkiyet ilişkisine dikkat çekilmektedir. “Eski Türkler’de insanın ferdi hukuk ile<br />

donatılmış ve iktisaden esir olmayan bir hayat düzeninin bulunduğu anlaşılmaktadır.<br />

Önce ailede özel mülkiyet mevcut idi. Bozkır Türk devletinde arazi üzerinde de özel<br />

mülkiyet mevcut idi.” 188 Türk insanının özel mülkiyet hakkına sahipliği, ona<br />

özgürlük tanıdığı gibi, hakanı ile kendisi arasındaki beliren hukuki haklarının da<br />

tanınmasını destekliyordu. Bunun yanında, törelerin eski Türk toplumundaki<br />

kökleşmiş değeri, idare eden veya edilen, ayrımsız, herkesi kapsayıcı haklar ve<br />

yükümlülükler tablosu sunması, bağlayıcılığı yanında “kurultay” türü müesseseleşmiş<br />

demokratik ve işleyen somut kurumların varlığı hesaba katıldığında, güvenceleri<br />

teminat altına alınmış, eşitlikçi ve adaletli bir bütüncül toplum yapısından söz<br />

ettiğimiz iyice belirginleşmiş olmaktadır.<br />

2.1.2. Selçuklu ve Osmanlılar’da Kooperasyon<br />

Büyük Selçuklular, Anadolu Selçuklular ve Osmanlı Devleti’nde İkta Sistemi<br />

ile <strong>sosyal</strong> sınıfların teşekkülü, sınıflar arası zenginlik ve hayat üslubu farklılıklarını<br />

engelleyici rol oynamış, özellikle yükseliş devrinde toprak rejimi hassasiyetle<br />

korunmuştur. Şehir hayatında ise esnaf ve tüccar daima devlet kontrolü altında<br />

tutularak, kardeşlik, yiğitlik, karşılıklı yardım gibi ferdi ve toplumsal erdemlere<br />

dayalı organizasyonlar halinde örgütlenmişlerdir. Osmanlı toplumunda, batıdaki<br />

örneklerinin aksine, geçilmez duvarlarla birbirinden ayrılmış ve birbirine düşman<br />

<strong>sosyal</strong> sınıflar; toplum bazında <strong>sosyal</strong> dayanışmayı ortadan kaldıran belli sınıfın<br />

iktidarı, sınıflar arası iktidar, rekabet ve mücadeleler; devlet teşkilatının ve iktidarının<br />

bu sınıflardan birinin, diğeri aleyhine kullanıldığı bir araç durumuna düşmesi söz<br />

konusu değildir.<br />

2.1.2.1. Vakıflar<br />

Vakıflar, Türk toplumundaki dayanışmanın, iş birliğinin, çıkara dayanmayan<br />

ilişkilerin ve topluma faydalı olma düşüncesinin en bariz örneklerini oluştururlar.<br />

Vakıf, kişilerin kendilerine ait menkul veya gayri menkul malların veya nakit<br />

188 Kafesoğlu, İbrahim; Türk Dünyası El Kitabı, TDAV Yay., İstanbul-1988, s.759


paralarını cemiyetin yararına bağışlanmaları yoluyla ortaya çıkmıştır. 189 Toplumu<br />

oluşturan tabakalar arasındaki <strong>sosyal</strong> adaleti ve gelir dağılımındaki dengeyi sağlama<br />

anlamında gerek Selçuklular ve gerekse Osmanlılar zamanında vakıfların önemli<br />

görevler yerine getirdiğini görmekteyiz. Anadolu Selçukluları zamanında bir vakıflar<br />

bakanlığının (Evkaf Nazırlığı) kurulduğu bilinmektedir. 190 İslam-Türk medeniyetinin<br />

en gelişmiş ve yaygın <strong>sosyal</strong> yardım müesseselerinden biri olan ve kaynağını Orta<br />

Asya Türk hukukuna kadar getirebileceğimiz vakıflar, gerçekte insanla beraber<br />

mevcut olan karşılıklı dayanışma ve başkalarına iyilik yapma duygusunu hukuki<br />

statüye kavuşturan, ona süreklilik niteliği kazandıran tüzel kişiliğe sahip, hukuki ve<br />

<strong>sosyal</strong> bir müessesedir. 191 Vakıflar, 8. Yüzyıldan 19. Yüzyılın sonlarına kadar olan<br />

dönemde Türk dünyasında <strong>sosyal</strong>, kültürel ve ekonomik açıdan önemli rol<br />

oynamışlar, varlıklarını hayatın her cephesinde hissettirmişlerdir. Vakıflar sayesinde;<br />

“Bir adam vakıf bir evde doğar, vakıf bir beşikte uyur, vakıf mallardan yer-içer, vakıf<br />

idaresinden ücretini alır ve öldüğü zaman vakıf bir tabuta konur, vakıf bir mezarlığa<br />

gömülürdü.” 192 Vakıflar yoluyla açılan okul, medrese, tekke ve kütüphaneler eğitim<br />

ve öğretimin yaygınlaşmasında etkili olmuşlardır. Bugün belediyelerce yerine<br />

getirilen sokakların aydınlatılması, temizlenmesi, şehirler arası ulaşım şebekeleri, yol,<br />

köprü yapımı, fener ve kalelerin inşası, büyük ticaret yolları üzerinde kervansarayların<br />

yapılması vb. görevler vakıflar sayesinde yerine getirilmiştir.<br />

Vakıfların toplumsal hizmetleri de kapsayıcı fonksiyonlar ağına sahip<br />

olduğunu görürüz. Kadın, erkek, müslim, gayrimüslim, bütün insanların bedensel ve<br />

ruhsal hastalıklarının tedavisi amacıyla kurulmuş hastaneler, darülşifalar ve<br />

tımarhanelerin de yine büyük oranda vakıflar eliyle yürütülmesi söz konusu olmuştur.<br />

16. yüzyıla ilişkin bazı kayıtlar, vakıfların yaygınlığı ve etkinliği hakkında daha iyi bir<br />

fikir edinmemize yardımcı olmaktadır: 193 1540’da yalnızca bir Anadolu Eyaleti’nde<br />

vakfa dönüştürülmüş 45 imaret, 342 cami, 1055 mescit, 62 zaviye, 110 medrese, 154<br />

muallimhane, 75 han-kervansaray bulunmaktadır. Osmanlı topraklarının 1/5’i vakfa<br />

bağlanmış durumdaydı ve 18 yüzyıla geldiğimizde devlet gelirlerinin dörtte biri<br />

vakıflardan sağlanmaktaydı. 194 Vakıflar, toplumsal zümreler arasında uyum ve<br />

189<br />

Ünal, M. Ali; Osmanlı Müesseseleri Tarihi, 2. Baskı, Kardelen Yay., Isparta-1998, s.245<br />

190<br />

Turan, Şerafettin; Türk Kültür Tarihi, Bilgi yayınevi, 2. Baskı, Ankara-1994, s.315<br />

191<br />

Kaya, Kamil; “Türkiye Diyanet Vakfı’nın Türk Toplumundaki Yeri ve Önemi”, Diyanet Dergisi,<br />

C.25, S.1, Ocak-Şubat-Mart-1988, s.17<br />

192<br />

Yıldız, H. Dursun; Doğuştan Günümüze Büyük İslam Tarihi, Çağ Yay., İstanbul-1990, s.47<br />

193 Turan, Şerafettin; A.g.e., s.315<br />

194 A.g.e., s.315


eraberliği sağlayan kuvvet olmuş, insanlar arasındaki sosyo-ekonomik farklılıkları<br />

gidermede önemli rol oynamıştır. Geliri yeniden dağıtıcı mekanizma olma özelliği ile<br />

de vakıflar, bireylerin vermekten dolayı duyabilecekleri tatmini azamileştiren, varlık<br />

ve geliri yeniden dağıtıma tabi tutan bir özgünlüğe sahip müesseselerdir. 195 Türk<br />

toplumunda <strong>sosyal</strong> adaleti ve barışı temin eden üçüncü sektör, yani sivil toplum<br />

örgütleri görevini 196 yüklenmişlerdir.<br />

2.1.2.2. Tekke ve Zaviyeler<br />

Bir diğer önemli işbirliği ve dayanışma müessesesi olarak tekkelerin rolü<br />

üzerinde durmak gerekir. Selçuklular devrinde Kadiriye, Rufaiye, Mevleviye vb. pek<br />

çok tarikatın kurulduğunu tespit etmekteyiz. 197 Endülüs medeniyetinin çöküşü,<br />

Selçuklu Devleti’nin iç kargaşalıkları ve Haçlı seferleri gibi nedenler bu akımın daha<br />

da alevlenmesine yol açmıştır. İnsanlar tek sığınak yeri olarak tekkeyi bulmuşlar,<br />

orada maddi ve manevi pek çok ihtiyacını giderme imkanını bulmuşlardır. Halkın<br />

kendi kuruluşu niteliğindeki tekkeler ve bu yapının somutlaştırdığı zaviyelerin,<br />

değişik organizasyonlar geliştirerek faaliyette bulunduğunu görürüz. Devrin gençlik<br />

ve spor teşkilatı sayabileceğimiz okçular tekkesi; beldenin yabancılarına ve<br />

kimsesizlerine hizmet için kurulan misafirhaneleri; bir çeşit huzurevi gibi faaliyet<br />

göstermiş miskinler tekkesi; teşkilatlanmış esnaf ve zanaatkarların dernekleri<br />

durumunda olan, üyeleri arasında sevgi, kardeşlik ve dayanışma bağlarını<br />

güçlendirmeye hizmet etmiş, diğer yandan siyasi ve ticari hayata yön vermiş ahi<br />

zaviyeleri bunlardan bazılarıdır. Tekkeler kanalıyla topluma hem iyi insan modeli<br />

verilmesi sağlanmış, hem de yönünü toplumsal hayata çevirmesiyle hizmet,<br />

diğergamlık ve fedakarlık duygusu yaygınlık kazandırılmaya çalışılmıştır.<br />

2.1.2.3. Esnaf Teşekkülleri<br />

Selçuklular devrinde daha çok fütüvvetler şeklinde İslam dünyası etkisiyle<br />

ortaya çıkan kuruluşlardan, ahilik ve ilerde lonca düzeni adını alacak kuruluşlara<br />

doğru bir çizgisel müesseseleşme eğiliminin varlığını tespit etmekteyiz. Esnaf<br />

dernekleri ihtiyacı olanlara, dul ve yetimlere yardım etmek, ortaklaşa verilecek<br />

vergileri toplamak, yardım sandıkları geliştirmekten ordunun ihtiyaçlarını karşılamaya<br />

195 Kaya, Kamil; A.g.m., s.18<br />

196 Erkal, Mustafa; Ansiklopedik Sosyoloji Sözlüğü, Der Yay., İstanbul-1997, s.27-28<br />

197 Kara, Mustafa; Tekkeler ve Zaviyeler, Dergah Yay., İstanbul-1990, s.84


ve gerektiğinde harbe katılmaya dek varan geniş işleri yürütmüşlerdir. Lonca<br />

düzeniyle, tasavvufla iktisadın, tarikat ile sendikanın, tekke ile atelyenin bir çeşit<br />

sentezi 198 ortaya konulmuştur. Ahilik ve lonca çerçevesinde ortaya konulan birlik<br />

yapısı aynı zamanda güçlü bir baskı grubu rolünü de oynamıştır. 199 Diğer yandan<br />

merkezi otoritenin en küçük belde ve köylere kadar olan nüfuz ve teşkilatlanmasını<br />

sağlayan bir örgütsel ağ, birlik oluşturma fonksiyonunu yerine getirmekteydi.<br />

Osmanlı devleti, üretim ilişkileri denetimini, tarım kesiminde tımar sistemiyle<br />

sağlarken, sanayi siteminde de başlarındaki şeyhler ya da kahyalar aracılığıyla ahilik<br />

ve sonraları lonca sistemiyle genel bir <strong>sosyal</strong> teşekküller ağı yaratmıştı. Hükümetin,<br />

üretim miktarını denetlemekten Narh koymağa kadar sanayi üzerinde geniş bir etkisi<br />

bulunmaktaydı. Çırağın, kalfanın ve ustanın hiyerarşik bir ortamda tam disiplinle<br />

bağlı olmasının ve rekabetçi bir gelişmeyi önleyecek güçlü bir otokontrol sisteminin<br />

böylelikle varlık bulması sağlanmıştır.<br />

2.1.3. Memleket Sandıkları ve İlk Kooperatifler<br />

Türkiye’de kooperasyonun resmi ve tüzel kişilik kapsamında pratiğe<br />

dönüşmesi anlamını taşıyan kooperatifçiliğin başlangıç tarihi genellikle Mithat<br />

Paşa’nın Tuna vilayetinde “Memleket Sandıkları”’nı kurduğu 1861 yılı olarak kabul<br />

edilmektedir. Mithat Paşa’nın oluşturduğu “Memleket sandığı” adındaki ilk<br />

kooperatif örgütler, imeceye dayandırılmıştır. Böylece Tuna boylarındaki devlet<br />

toprakları imece yoluyla işlenmiş, burada çalışanların emeği bu sandıkların ana<br />

parasını oluşturmuştur. 200 Bu girişim bir nevi üretim kooperatifçiliği ile kredi<br />

kooperasyonunun birleştirilmesi olarak düşünülebilir. Muhtaç köylüye verilecek kredi<br />

için, devlete ait boş arazinin köylüler tarafından imece ile ekilmesi neticesinde ele<br />

geçecek ürünün satışından sağlanacak kazançların kullanılmasını öngörüyordu. 201 Bu<br />

şekilde kredi kooperatifçiliği çok daha eski yıllara uzanırken, üretim ve tüketim<br />

kooperasyonu ancak 2. Meşrutiyet sonrası ele alınabilen bir konu olmuştur. 19.Yüzyıl<br />

sonlarında kooperatifçilikten, o günkü deyişiyle “şirket-i teavüniye usulü”’nden söz<br />

198 A.g.e., s.132<br />

199 Ankara ahileri ticari bir anlaşmazlık nedeniyle 2. Bayazıd’a karşı çıkarak, dükkanlarını kapatmışlar,<br />

silah başı yapmışlardır. Yirmi gün kadar Ankara’ya bilfiil hakim olmuşlar; hak be özerklikleri yeniden<br />

tanınıca işlerinin başlarına dönmüşlerdir. Bakınız İrfan Gündüz; Osmanlılar’da Devlet-Tekke<br />

Münasebetleri, Seha Neşriyat, 3.Baskı, İstanbul-1989, s.109<br />

200 Geray, Cevat; A.g.e., s.22<br />

201 Fındıkoğlu, Z.Fahri; Kooperasyon Sosyolojisi , s.99


edilmiştir. 1. Dünya Savaşı yıllarında Ahmed Cevad’ın önderliğinde tüketim<br />

kooperatifleri örgütlendirilmeye çalışılmıştır.<br />

2.1.4. II. Meşrutiyet Dönemi ve Milli İktisat Anlayışı<br />

Osmanlı düşününde çağdaş korporatist görüşler, 1908 devrimi ertesinde, ardı<br />

kesilmeyen savaşların yarattığı toplumsal çöküntünün ve uluslaşma sürecinin<br />

gündeme getirdiği, küçük üreticiliğe yönelik “milli iktisat” arayışının bir ürünüydü. 202<br />

Meşrutiyet korporatizmi, Osmanlı lonca geleneğiyle Fransız korporatizminin sosyopsikolojik<br />

temelini oluşturan solidarist düşünce temeli üzerine kurulmuştur.<br />

O dönemki adıyla “Tesanütçülük” (dayanışmacılık) Marksist kollektivizmle<br />

aşırı bireyciliğin arasında bir denge bulma çabasıydı. Bu akımın öncülerinden Leon<br />

Bourgeois’nin Solidarite ismindeki eseri 1896’da çıkmıştı ve dayanışmacılığın temel<br />

fikri olan: “Her şahsın, tabiatın kendisine bahşettiği tabii üstünlükler veya miras<br />

yoluyla elde ettiğimiz imtiyazlar ne olursa olsun, muvaffakiyet ve saadete erişmek<br />

için insanların iş birliğine muhtaç olduğu” kanısı, yavaş yavaş, bütün kapıları<br />

açabilecek bir anahtar olarak yerleşmeye yüz tutuyordu. 203<br />

Sonrasında ise, devrin anlayışına giderek daha bir milliyetçi, halkçı ve antiliberal<br />

öğelerle yüklü bir havanın egemen olduğunu görüyoruz. Bunun sebeplerinden<br />

birisi psikolojik diyebileceğimiz Osmanlı’nın liberal politikalar güden ülkelere karşı<br />

mağlup olması, liberal politikaların mevcut düzen içinde yabancı menfaatlerine<br />

yarayan bir uygulamayı içermesiydi.<br />

Diğer yandan, 2. Meşrutiyetle birlikte loncaların kaldırılışı, serbest ticarete ve<br />

girişim özgürlüğüne ortam hazırlarken, örgütsel dayanışmayla varlığını sürdürebilen<br />

küçük üretici Müslüman esnafa büyük darbe indirmişti. Böylelikle, iki akımın güçlü<br />

bir biçimde uç verdiğini görüyoruz İktisadi liberalizme tepkiyle yüklü Türk<br />

ulusçuluğu ve Anadolu’ya yönelik “halka doğru” hareketi ve “Anadoluculuk”<br />

ideolojisi güdülmeye başlandı. 204 Uygulama alanında ise, kooperatifçilik ön plana<br />

çıkmış, Osmanlı ekonomisinin giderek gücünü yitirmesine ve dışa bağımlı bir nitelik<br />

kazanmasına tepki olarak belirmiştir. Meşrutiyet kooperatifçiği üreticiyi satış ve kredi<br />

kooperatifleri temelinde örgütleyerek, ticaretin yabancı ve gayri-müslim ellerden<br />

alınarak Müslüman-Türk unsura devri öngörülmüştü. İttihat ve Terakki’nin taşra<br />

202<br />

Toprak, Zafer; A.g.m., s.41<br />

203<br />

Mardin, Şerif; Jöntürklerin Siyasi Fikirleri, İletişim Yay., İstanbul-1991, s. 244-245<br />

204<br />

Toprak, Zafer; Milli İktisat Milli Burjuvazi -Türkiye’de Ekonomi ve Toplum (1908-1950), Tarih<br />

Vakfı Yurt Yay., İstanbul-1995, s.3-4


örgütleri, kredi ve satış kooperatifleri kurarak üretici ve Müslüman tüccarı<br />

örgütlediler; böylelikle ihracatçı sendikalar karşısına tek satıcı olarak çıkma ve kredi<br />

imkanlarını genişleterek köylünün yabancı unsurların teşkil ettiği sarrafa, tüccara<br />

yüksek faizlerle borçlanmasını önlemiştir. 205 Ayrıca ülkede sermaye birikiminin<br />

yeterli düzeyde olmaması nedeniyle Müslüman esnafa pay senedi devredilerek<br />

anonim şirketler kurduruldu. (Milli mahsulat, milli kantariye, milli ekmekçi vb.<br />

anonim şirketler).Bu şirketlerin girişimi sonucu Milli İktisat Bankası kuruldu;<br />

kooperasyon yoluyla halkın tasarrufa özendirilmesi sağlanmak isteniyordu. Nitekim,<br />

mahalle şirketleri oluşturularak çoğunluğu mahalli bakkallardan oluşan, tüketim<br />

kooperatifçiliğinin ilk örnekleri olan “ittihat ticaret şirketleri” kuruldu. 206 “Devlet<br />

iktisadiyatı” uygulanmak suretiyle gayrı müslim unsurlar ve yabancılar piyasadan<br />

tasfiye edilirken, milli anonim şirketler giderek ekonomiye egemen oldular. Esnaf<br />

cemiyetleri talimatnamesiyle esnaf cemiyetleri birbiri ardına kuruldu. 1. Dünya<br />

Savaşı’na girildiğinde ellinin üstünde esnaf cemiyeti vardı. Bu cemiyetler giderek<br />

korporatif bir yapı kazanmışlar, Esnaflar Cemiyeti tüm esnaf derneklerini bir çatı<br />

altında toplamıştır.<br />

Milli iktisat anlayışının teorisyenleri arasında Z. Gökalp’in önemli bir yeri<br />

vardır. Gökalp, Durkheim’inToplumsal İşbölümü adlı yapıtında savunduğu, organik<br />

dayanışma ve karşılıklı tufeylilik kavramlarını, benimsediği milli iktisat öğretisine<br />

uyarlamıştır. 207 Buna göre, Müslüman-Türk unsur, maddi yaşamdaki her türlü uğraşı<br />

bizzat kendisi üstlenmeliydi. Şimdiye dek olduğu gibi sadece memurluk ve askerlik<br />

gibi işlerle uğraşmayacak, Türk unsur, ticarete atılacak, sanayici olacak, işbölümünün<br />

gerektirdiği iktisadi uğraşlara girişerek, ülkede milli iktisadı kuracaktı. Gökalp, milli<br />

iktisat anlayışıyla yalnızca devletin sanayileşmesi, kalkınması gibi bir amaç<br />

gözetmemiş; bunun aynı zamanda “teba”dan “millet”e geçmeyi sağlayacak<br />

milletleşme idealine de hizmet edeceğini düşünmüştür. 208 Akçuraoğlu’na göre de,<br />

Osmanlı Türkü’nün ortaçağa özgü esnaf ve tüccar örgütü çökmüş, Osmanlı Türk<br />

topluluğu, eşraf, memur ve köylüden oluşan “kusurlu ve sakat” uzviyete<br />

205<br />

A.g.e., s.127<br />

206<br />

A.g.e., s.128<br />

207<br />

Toprak, Zafer; A.g.e., s.19<br />

208<br />

Sağlam, Serdar; “Ziya Gökalp’in İktisadi Düşünceleri”, Türk Yurdu (Ziya Gökalp Özel Sayısı),<br />

s.85


dönüşmüştür. 209 Türkler kendi içlerinden sermayedar burjuva sınıfı çıkarmak<br />

zorundaydı.<br />

Ahmet Mithat Bey’e göre, toplumlar sanayileştikçe kişisel çıkar güdüsü<br />

gelişiyor, ekonomi büyüdükçe genel ahlak çöküntüye uğruyordu. Mithat Bey,<br />

toplumların karşılaştıkları bu soruna tek çözümü, ahlakın esası olan özveri ve<br />

toplumsal dayanışma duygularının güçlendirilmesinde görüyordu. Yapılması gereken<br />

bir an önce mesleki zümrelerin örgütlenmesini özendirmek ve kolaylaştırmaktı. 210<br />

A.Cevdet için ise, tesanütçülük öğretisi Batı emperyalizmine karşı duyduğu nefret<br />

karşısında, ideal bir toplum şekli için bir umut oluşturuyordu. O’na göre<br />

emperyalizmin olumsuz etkileri, halkı eğitmek, ona tesanüdün zorunluluğunu<br />

anlatmak suretiyle ortadan kaldırılabilirdi. “İşin kolayına giden <strong>sosyal</strong>izm bu<br />

sonuçları sağlayabilmekten acizdi” 211<br />

Devrin önemli fikir adamlarından İ. Hakkı Baltacıoğlu’na göre ise, artık milli<br />

iktisat aile iktisadının yerini almaya başlamıştır. Meslektaşlar arasında, mesleklerinin<br />

hayat ve bekasına yarar bir takım vazifeler gündeme geliyordu. Bu görevlerle birey<br />

kendini mesleğine sıkı sıkıya bağlı hissediyor, kişisel çıkarlarının ötesinde mesleki<br />

hedeflere yöneliyordu. 212 Meslektaşlar arasındaki bu maddi ve manevi dayanışma<br />

Türkler’i ahlaki çöküntüden kurtaracak, onlara daha toplumcu ve idealist bir karakter<br />

kazandıracaktı. Böylece, birey, bireysel yaşamdan kurtulacak, meslek çevresi, bireyin<br />

tüm yaşamını ahlakileştirecekti.<br />

2.1.5. Cumhuriyet Dönemi<br />

İzmir Kongresi yeni Cumhuriyet’in iktisadi görüşlerinin temel çerçevesinin<br />

çizilmesi yanında, yeni toplum tasarımının şekillenmesindeki önceliklere dolaylı<br />

gönderme yapmasıyla da önemlidir. Kongreye çağrılan meslek grupları; çiftçiler,<br />

tüccarlar, sanayiciler ve işçilerdir. Gerçekte ülke ekonomisine hakim olan görüntü<br />

tarımdır ve en yaygın meslek çiftçiliktir. Tüccarlar, Anadolu’daki lokal pazarlar bir<br />

kenara bırakılırsa İstanbul, İzmir gibi liman şehirleriyle, bunların çevresindeki illerde<br />

yer almakta ve iktisadi bir <strong>sosyal</strong> grup olarak azınlığı teşkil etmektedir. Sanayici ve<br />

işçiler ise en zayıf meslek kategorileridir. Yönetim bir anlamda sanayici ve işçileri de<br />

209<br />

Akçuraoğlu, Yusuf; “İktisat”, Türk Yurdu, Y.6, C.12, s.12; zik. Zafer Toprak, Milli İktisat Milli<br />

Burjuvazi, s.179<br />

210<br />

Toprak, Zafer; A.g.m., s.47<br />

211<br />

A. Cevdet; “Teselsül-ü Saltana Meseleleri”, İçtihad, Mayıs-1905, s.89, zik. Şerif Mardin,<br />

Jöntürklerin Siyasi Fikirleri, s. 243<br />

212<br />

Toprak, Zafer; A.g.m., Kış 1980, s.45


kongreye katarak, geleceğin Türkiye’sine atıfta bulunmakta, sanayileşme ve hizmet<br />

sektörünü geliştirme arzusunu açığa vurmaktadır. 213<br />

İmtiyazsız, sınıfsız, kaynaşmış bir kitle yaratmak şeklinde özetlenebilecek<br />

tasarım ve hedefler dönemin uygulamalarının da belirleyicisi olmuştur. Birlik, altı en<br />

çok çizilen kavram olmuş, siyasetten kültüre, siyasetten topluma nüfuz eden, kaygısı<br />

güdülen ve öncelikli hedef olarak ortaya konan bir anlayışı hakim kılmıştır.<br />

Cumhuriyet’in devraldığı toplum yapısında, devletin dışında hiçbir kişi, kurum<br />

ve kuruluş güç sahibi değildir. En büyük güç ve meşru biricik düzenleyici durumunda,<br />

hep devlet olmuştur. 214 Halk ise, her türlü gelişmenin baş mimarı olarak devleti görme<br />

ve devletin öncülüğünü bekleme alışkanlığı içinde olmuştur. Bireylerin veya sivil<br />

örgütlerin toplumsal rol oynayabilecekleri, toplumsal hayata katkıda bulunabilecekleri<br />

akla gelmeyen bir seçenek durumundadır. Burada yönetenlerin sahip olduğu ideoloji<br />

ve kültürün etkisi kadar yönetilenlerin sahip olduğu zihniyetin çift yönlü bir şekilde<br />

etkileşim ve örtüşme içinde olduğunu söyleyebiliriz. Bunun, önceki dönemden<br />

devralınan tarihsel ve kültürel mirasla ilişkisi yanında, devletin ve devletçiliğin<br />

zihniyetleri kaplayıcı etkisini de görmek gerekmektedir. 1915 sanayi sayımına göre,<br />

bugünkü Türkiye’de 50 ve daha fazla sayıda işçi çalıştıran işyerlerinin sayısı 284’dür.<br />

Bunlardan 148’i İstanbul’da, 62’si İzmir’de olup, geriye kalan 74 tanesi de, daha çok<br />

Batı Anadolu’ya dağılmış vaziyettedir. Toplam olarak 14.179 işçinin çalıştığı bu<br />

işyerleri, sermaye bakımından ise, %85 gayri-müslimlerin ve özellikle yabancıların<br />

kontrolü altındadır. Görüldüğü gibi, memlekette bir sanayi burjuvazisi, hem yok<br />

denebilecek derecede cılızdır hem de “gayrı-millidir”. 215<br />

Cumhuriyet Türkiye’sinde ilk örgütlenme şekillerinin, mesleki teşekküller<br />

alanında olduğunu görmekteyiz. 9 Eylül 1922’de Türk ordusunun İzmir’e girişinden<br />

on gün sonra, Türkiye Milli İthalat ve İhracat Anonim Şirketi isimli bir şirket kurulur.<br />

Kurucuları arasında 54 milletvekili, 37 tüccar ve bir takım yüksek rütbeli memur ve<br />

askerler bulunmaktadır. İstanbul ticaret burjuvazisi harekete geçerek örgütlenmeye<br />

başlar. Yaptıkları incelemeye göre, bankacılık (iki küçük banka hariç), sigortacılık ve<br />

liman işletmeleri tamamen yabancıların kontrolündedir. İthalat ve ihracat alanında<br />

Türk tüccarların payı %4 kadardır. 216 Kurtuluş Savaşı’nın kazanılmasından sonra<br />

213<br />

Bosatancı, M. Naci; Cumhuriyet’in Başlangıç Yıllarında Ekonomi ve Siyaset, Ötüken Yay.,<br />

İstanbul-1998, s.31<br />

214<br />

A.g.m., s.91<br />

215<br />

Timur, Taner; Türk Devrimi ve Sonrası, İmge Kitabevi, Ankara-1993, s.13<br />

216 A.g.e., s.58


İstanbul’da faaliyet gösteren Türk tüccarlar, kendilerine maddi ve manevi yönden<br />

destek vermeye hazır, yeni Cumhuriyet’in idari kadrolarıyla diyalogun planlı ve<br />

programlı bir şekilde sürdürülmesini sağlamak için Milli Türk Ticaret Birliği’ni<br />

kurdular. 217 Krediyi, tarımsal kesimde daha yaygın bir şekilde örgütlemek için, daha<br />

sonra örgütlenen Tarım Kredi Kooperatiflerinin öncüsü olacak olan Ziraat Bankası<br />

destekli “İtibarii Zirai Birliği” kurulur. 218 Tarım alanında da, iktisadi girişimlerin çoğu<br />

Ziraat Bankası tararından finanse edildi. Bu banka bir pamuk çırçırı, bitkisel yağ ve<br />

sabun fabrikası işletiyordu. Ayrıca, model çiftlikler ve kombine çiftlikler, şarap<br />

fabrikaları, çay üretim alanı ve süt ürünleri üreten devlet çiftliklerini;tarım<br />

aletleri,tohum ve gübre satan tarım teçhizatları dağıtım acentesini; tahıl alım ve<br />

destekleme için kurulan TMO (Toprak Mahsulleri Ofisi) ve Türk tarım ürünlerini<br />

işleyen ve pazarlayan Tarım Satış Kooperatifi’nin finanse edilmesine yardım etti.<br />

Kooperatifler, devletin iktisadi teşebbüslerdeki rolüne kısmen karşıtlık yarattılar.<br />

İncir, fındık, pamuk gibi ürünlerin üreticilerinden oluşan bu organizasyonlar, katı<br />

devlet kontrolü altındaydı. Aslında, bu kooperatiflere üyelik zorunluydu ve bunlar<br />

devlet tarafından atanan memurlar tarafından işletilen bürokratik organizasyonlar<br />

haline geldi. 219 Nitekim, benzer tarzda, 1924 yılında kurulan İş Bankası ortaklarının<br />

büyük bölümü, vekiller ve bürokratlardan oluşan ve hükümetin kontrolünde, yarı<br />

resmi ticari kurumlara örnektir.<br />

1929’da başlayan küresel buhranın etkisi ise çok daha kalıcı derinliği daha<br />

fazlaydı.1930’da İstanbul da ve İzmir’de binden fazla firma iflas etmişti, bir kısım<br />

köylüler, borçlarını ve vergilerini ödeyebilmek için, ellerinde ne varsa satıyorlardı.<br />

Böylece, başlangıçta krizle mücadele amacı için formüle edilmiş bir dizi tedbir,<br />

giderek yeni bir devlet biçimini doğurdu. 220 Bütün iç kuvvetleri birleştirecek yegane<br />

güç kaynağı olarak devletin öngörüldüğü “iktisadi devletçilik” uygulamaları ortaya<br />

çıktı. “Biz ziraatimizin ve ticaretimizin şekli itibarıyla 16. asrı yaşıyoruz; fakat<br />

beynelminel münasebetlerimiz ve sanayileşme hareketlerimiz dolayısıyla yirminci<br />

asırdayız” tespitinde bulunan Başar “Bu mücadeleyi içimizde serbest bırakırsak<br />

yirminci asrın modern sanayii, bankaları ve trostleri, on altıncı asrın çiftçisini, esnafını<br />

ve sanatkarını ortadan silecektir. Köyler boşalacak, esnaflık kalkacak, amele ordusu<br />

217 Bosatancı, M. Naci; A.g.e., s.29<br />

218 Timur, Tamer; A.g.e.; s.80<br />

219 Kerwin, Robert W.; “Türkiye’de Devletçilik 1933-50, The State and Economic Growth içinde,<br />

Der.Hugh G.S., Aitken, New York, 1954, s.<br />

220 Keyder, Çağlar; Türkiye’de Devlet ve Sınıflar, İletişim Yay., 5. Baskı, İstanbul –1999, s.133-135


çoğalacaktır” 221 tespitinde bulunmaktadır. Başar’ın, İktisadi Devletçiliğin ana hatları<br />

konusunda dile getirdiği; “Devlet,her sınıf halkı,yalnız kanun nazarında değil, iktisadi<br />

mesai üzerinde de himaye eder...” ve “Devletin başlıca vazifelerinden biri, topluluğa<br />

ait hareketlerle alakadar olmak ve halk arasında doğmasını ve canlanmasını<br />

beklemeden bu hareketleri uyandırmak ve tanzim etmektir.” 222 sözleri, döneme<br />

damgasını vuran ve uzun yıllar pratikte süre gidecek olan uygulamaların çerçevesini<br />

bize vermektedir.<br />

İktisadi güçlükler karşısında bürokrasinin içgüdüsel tepkisi, yasaklar ve<br />

kısıtlamalar koymak ve ülke ekonomisini dış dünyaya kapatmak olmuştu. 1930’da<br />

Milli İktisat ve Tasarruf Cemiyeti’nin kurulup faaliyete geçmesiyle yeni tedbirlerin<br />

yönü belli oldu. Bu cemiyetin amaçları; tasarrufu teşvik etmek, yerli malların üretim<br />

ve tüketimini özendirerek ithal malların tüketimini azaltmak ve genel olarak kendine<br />

yeterlik ideolojisini yaymaktı. Cemiyet yarı-resmi idi. Proejnin tamamının hükümetçe<br />

tasarlanıp uygulanmasına ve bütün mebusların üye kaydedilmesine rağmen, bu,<br />

şeklen özel bir dernekti. Bu tür bir düzenleme, Cemiyet tarafından toplanan ve<br />

Mussolini dönemi “corporazione”’lerine benzer bir biçimde Türk sanayicilerinin<br />

sektörlere göre örgütlenmesini tavsiye eden 1930 Sanayi Kongresin’de de devam etti<br />

Bu girişimlerin önemli bir yönü, hükümetin toplumsal örgütlenme alanını, sadece<br />

doğrudan doğruya değil, aynı zamanda fiilen merkezi otoritenin kontrolünde olan<br />

ideolojik aygıtlar yoluyla işgal etme eğilimini ortaya koymasıdır. Ayrıca, Türk<br />

Cumhuriyetçileri’nin, Avrupa’ya İtalyan faşistlerince tanıtılan örgütsel yenilikleri de<br />

keşfettikleri belli olmuştu. Bu keşif, iktidardaki partinin kendisine ve toplumdaki<br />

yerine bakışında özellikle görülebilir: 1931 CHP Kurultayı’nda siyasal düzen tek<br />

partili bir rejim olarak tanımlanmış ve bu rejimde partinin yönetme sorumluluğunu<br />

millet adına üstlendiği kabul edilmişti. 223 ...Parti, bu sorumluluğu üstlenirken “halkçı”<br />

ilkelere bağlı kalacak, halkı bölmeye çalışan özel ayrıcalıklara karşı uyanık olacaktı: “<br />

T. C halkını ayrı ayrı sınıflardan mürekkep değil ve fakat ferdi ve içtimai hayat için<br />

işbölümü itibarı ile muhtelif mesai erbabına ayrılmış bir camia telakki etmek esaslı<br />

prensiplerimizdendir.”. Böylece parti “sınıf mücadelesi, yerine içtimai nizam ve<br />

tesanüt temin” etmeyi amaçlayacaktı.<br />

221<br />

Başar, A. Hamdi ; “İktisadi Devletçilik”, 1.C,İstanbul-1931, s.51-73; İktisadi Devletçilik ve<br />

Mevzuları,Türkiye’de Devletçilik, Der: Nevin Coşar, Bağlam Yay., s.33<br />

222<br />

Başar, A. Hamdi ; A.g.m.; s.32<br />

223<br />

Tekeli, İlhan; İlkin, Selim; 1929 Dünya Buhranında Türkiye’nin İktisadi Politika Arayışları,<br />

Ankara-1977, s 212


2.Dünya Savaşı yıllarında Milli Korunma Kanunu adı ile bilinen ve<br />

bürokrasiye olağan üstü bir savaş ekonomisi yürütme imkanı veren mevzuat paketi<br />

yürürlüğü girdi. Bu kanuna göre hükümet özel sanayi kuruluşları için üretim<br />

hedefleri tespit etmeye yetkili idi; yatırım planlarını onaylamama hakkı vardı ve<br />

fabrikalara, madenlere el koyabilirdi. Piyasadaki fiyatları kontrol edebilir ve bazı<br />

malların ticaretini millileştirebilirdi. Ayrıca, işçileri zorla çalıştırabilmesi ve işçilerin<br />

işlerinden ayrılamayacağı gibi hükümler taşıyordu. 224 Yine aynı dönemde, Başbakan<br />

İnönü “Köy Birlikleri”, “Ziraat Kombinaları”, “Çiftçi Ocakları” gibi formüller ortaya<br />

atmıştır. Çiftçiyi topraklandırma kanunu, ortakçıya, az topraklı köylüye ve tarım<br />

işçisi ile çiftçilikle ilgisi olmayıp bunu yapmayı taahhüt edenlere toprak dağıtımını<br />

öngörmektedir. Kanunun gerekçesinde; bir “çiftçi kalabalığı yaratmak”, hem üretimi<br />

artırmak, hem de “içtimai sapkınlık”ları önlemek gibi çok yönlü hedefler<br />

bulunmaktadır. 225 Kanun çıktığında, özellikle, ticaret ve sanayi çevrelerinden gelen<br />

sert bir muhalefetle karşılaşılmıştır. Bunu kırmanın yolu ise, bu sınıfları yeni bir<br />

örgütlenme biçimine tabi kılarak kontrol altına alma çabası olmuştur. 1943’de kabul<br />

edilen ve korporatif bir nitelik taşıyan; “Ticaret ve Sanayi Odaları. Esnaf Odaları ve<br />

Ticaret Borsaları Kanunu” bu çabanın eseridir. 1960 Anayasası ile işçi örgütlerine ve<br />

diğer örgütlere benzeri görülmemiş statüler tanındı. Yeni anayasanın yanı sıra,<br />

sendikalaşma ve toplu pazarlıkla ilgili olarak sonradan çıkarılan kanunlar ile Türk<br />

işçilerine idari ve hukuki yolla, batı demokrasilerinde yüzyıllarca süren mücadeleler<br />

sonucu elde edilen hakları kullanarak, ücret taleplerinde bulunmalarına imkan<br />

vermiştir.<br />

Kurumsal reformlar, hiçbir zaman toplumsal bir muhalefetin kazanımları<br />

sonucu ortaya çıkmamıştı. Örneğin, Halifeliğin kaldırılması öncesinde Antiklerikal bir<br />

hareket görülmemişti; kadınlara eşit haklar verilmesi öncesinde bir kadın hareketi<br />

olmamıştı; örgütlenme ve grev hakkını mücadeleci bir işçi hareketi elde etmemişti.<br />

Yukarıdan yapılan reformlar, toplumun dinamiği üzerinde boğucu bir etki yaparak<br />

mücadele ve katılım geleneğinin yerleşme şansı azaltılmış olunuyordu.<br />

Cumhuriyet dönemi boyunca iş birliği şekillerinin, örgütlerin oluşumunda<br />

devletin merkezi rol icra etmesini eleştiren Tekin Alp şu tespitlerde bulunmaktadır:<br />

“Devlet müfrit bir devletçilik zihniyetiyle, ferde ait iktisadi hayata el koyduğu gibi<br />

mesleki teşekkülleri dahi adeta inhisarı altına almıştır. Ticaret ve sanayi odaları, türlü<br />

224 Keyder, Çağlar; A.g.e., s.155<br />

225 Timur, Taner; A.g.e., s.200


türlü birlikler ve kooperatifler devlet eliyle kurulmuş ve öteden beri devlet marifetiyle<br />

idare edilmektedir... ne kuruluşunda ne idaresinde hür ve serbest ferdin hiçbir rolü,<br />

hiçbir söz hakkı yoktur. 226 Bunun, ferdi girişimin gelişmesi ve tabandan gelen istek ve<br />

ihtiyaçların karşılanması amacıyla geliştirilmesi gereken örgütlenmeler üzerinde<br />

yarattığı tahribat ve boğucu etkiye işaret ederek: “Netice itibarıyla başka<br />

memleketlerde bürokrasiye karşı bir muvazene unsuru olan mesleki teşekküller<br />

bizde...hakiki vazifelerine taban tabana zıt bir rol oynayarak bürokrasi saltanatını<br />

desteklemek gibi gayretkeşlikte bulundular.” 227 Benzer bir durum, işçi<br />

örgütlenmesinde de söz konusudur. “Devlet tarafından getirilen <strong>sosyal</strong> refah önlemleri<br />

...kamu ve özel sektör işçilerine yemek, çalışma elbiseleri, sağlık, kaza, yaşlılık... işçi<br />

haklarının korunması gibi birçok <strong>sosyal</strong> güvenlik haklarından faydalanmalarını<br />

sağlıyordu...Sosyal refah önlemlerinin paternalist yapısı, işçi sendikalarının gelişimini<br />

ve işçinin kişisel isteklerinin gelişmesini engellemekte 228 ; devleti, ihtiyaçları tespit<br />

eden ve buna uygun düzenlemeleri yapan bir üst otorite olarak, yeniden karşımıza<br />

çıkarmaktadır. Dönemin önemli düşünce adamlarından ve kooperatifçilerinden<br />

Muhittin Birgen’e göre ise; toplumsal ilerlemenin şartı orta sınıfların oluşturulmasıdır<br />

ve bu da, milli himaye ile mümkündür. 229 Tüm toplum kesimlerinin, toplum adına<br />

korunması anlamında; büyük sermeyeli şirketler kurmayı, toplumsal olarak<br />

örgütlenmeyi, esnaf ve tüccara kolaylıkla kredi sağlayacak bankalar açmayı ve imece<br />

şirketleri kurmayı içermektedir.<br />

Kooperatifler açısından baktığımızda yine devletin egemen olduğunu, alttanyukarı<br />

bir hareketin arzu edilir bir seviyeye ulaşmadığını görürüz. 1923 yılında<br />

çıkarılan ve kooperatifçiliği teşvik ve kooperatiflerin kurulmasını kolaylaştırmayı<br />

amaçlayan “İstihsal, Alım ve Satım Ortaklık Kooperatifleri Nizamnamesi”, 1924<br />

yılında faizcileri ortadan kaldırmayı ve krediyi çiftçiye götürmeyi amaçlayan “İtibari<br />

Zirai Birlikler Kanunu”; 1929 Zirai Kredi Kooperatifleri Kanunu; 1935 “Tarım Kredi<br />

Kooperatifleri Kanunu” ve “Tarım Satış Kooperatifleri ve Birlikleri Kanunu” vb.<br />

kanunlarla devlet kooperatif hareketin yönlendiricisi, başlatıcısı ve düzenleyicisi<br />

olmaya çaba göstermiştir. Kooperatifçilik özellikle tarım alanında ülkenin<br />

kalkınmasında etkili bir araç olarak düşünülmekteydi. Buna rağmen kooperatifçilik<br />

226<br />

Tekin ALP, “1948 Türkiye İktisat Kongresi (22-27 Kasım)”, Kongreye Verilen Tebliğler Bülteni,<br />

1948, s136-50, Der. Nevin Coşar, s.92<br />

227<br />

Tekin, Alp; A.g.m.; s.92<br />

228<br />

Kerwin, Robert W. ; A.g.m., s.113<br />

229<br />

Arıkan, Zeki; Tarihimiz ve Cumhuriyet-Muhittin Birgen, Tarih Vakfı Yurt Yay., İstanbul-1997,<br />

s.13


Batılı örnekleriyle kıyaslandığında oldukça yavaş gelişmekteydi. 1937 yılında 86.631<br />

üyeli 650 kredi kooperatifi ve 18.000 üyeli 15 satış kooperatif bulunmaktaydı. 230 Oysa<br />

ki, bir ülkede kooperatifçilik hareketinin başlayabilmesi için iki ön şartın varlığına<br />

gerek duyulmaktadır: Birincisi, kooperatifçiliği gerekli kılan nedenlerin varlığı ve<br />

bunların fark edilmiş olması; ikincisi de sosyo-kültürel ve ekonomik yapının<br />

kooperatif çalışmaya uygun bir düzeye ulaşmış olmasıdır. Nitekim gelişmiş ülkelerde<br />

devlet hukuk kurallarını hazırlamakta, kredi politikalarını belirlemekte,<br />

kooperatiflerin yönetimiyle ilgili esasları koymakta, fertlerin bu hareketlere ilgi<br />

duymalarını sağlayabilmek için doğrudan ve dolaylı tedbirlere başvurmaktadır. Bu<br />

ülkelerde kooperatifçilik hareketi aşağıdan yukarıya doğru gelişmektedir. Türkiye’de<br />

ise, kooperatifçiliği yaymak ve geliştirmek için devlet büyükleri teşvik amacıyla<br />

kooperatiflerin bizzat ortağı ve kurucusu olmuşlardır. Ancak ne var ki, devlet ilk başta<br />

ele aldığı inisiyatifi elden bırakmamış, 1930’lu yıllardan beri ülkede hakim olan<br />

devletçi anlayışın bir sonucu olarak kooperatifleri de devlet eliyle kurmak, korumak,<br />

denetlemek ve geliştirmek yolu benimsenmiştir. 231 Tabanda gönüllü ve bilinçli bir<br />

katılma sağlanamamıştır. Meselenin sosyo-psikolojik yönü ciddiyetle ele<br />

alınmamıştır. Bu konuda araştırma yaparak geleneksel işbirliği şekilleri,halkın örf ve<br />

adetleri ilmi bir şekilde incelenip meseleye yaklaşılmadığından beklenen olumlu<br />

sonuçların alınması mümkün olmamıştır. Dünyadaki kooperatif alanındaki hareketler<br />

layıkıyla takip edilmemiştir. Bugünkü anlamına oldukça yakın olarak, 1924 yılında<br />

kurulan ilk kooperatif, “Aydın İncir Müstahsilleri Kredi ve Satış Kooperatifi”dir.<br />

Bunu izleyen yıllarda kanuni düzenlemeler yoluyla kooperatiflerin tanımı yapılmaya,<br />

hizmet alanları belirlenmeye ve çalışma usulleri kurallara bağlanmaya çalışılmıştır.<br />

Bu anlamda Zirai Kredi ve Tarım Kredi Kooperatiflerinin kuruluşunu, 1969 tarihli<br />

Kooperatifler Özel Kanunu’nun çıkarılmasını zikredebiliriz. Ayrıca, bu yıllarda yurt<br />

dışına işçi göndermenin yoğun yaşandığı dönemde, köy menşeli kimselerden<br />

kooperatife üye olanlara öncelik verilmesi veya gidenlerin kooperatife otomatik üye<br />

sayılması kooperatiflerin Türkiye’de hızla büyümesine neden olmuştur.<br />

2.Dünya Savaşı sonrası etkiler, çok partili siyasi hayata geçiş, köyden şehre<br />

göç olgusunun yaygınlaşmasına paralel olarak Türkiye’de devletin faaliyet alanının<br />

daralması ve özel girişimlerin görece etkinliğini artırması durumu ortaya çıkmıştır.<br />

230<br />

Steınhaus, Kurt; Atatürk Devrimi Sosyolojisi, Çev.: Mehmet Akataş, Sarmal Yay., 2.Baskı,<br />

İstanbul-1995, s.129<br />

231<br />

Demirci, Rasih; “Kooperatifçilikte Devlet Müdahalesi”, Karınca Dergisi, S.744, Aralık-1988, s.6


Bunun sonucu olarak da, siyasal ve toplumsal hayatta devlet dışı olarak<br />

nitelendirebileceğimiz alanda sendikalar, odalar, dernekler gibi kuruluşların<br />

etkinlikleri ve güçlerini arttırdığını görmekteyiz. Gönüllü bireysel girişimle kurulan<br />

kültürel, iktisadi ve siyasal dernek sayılarında büyük bir canlılık yaşandı. 232 Dernek<br />

sayısı 1946-1950 yılları arasında 2171 iken 1968’de 36.286’ya ulaşmıştır. 1971 ve<br />

1980 askeri müdahaleleri ile çoğu kapatılan derneklerin 1998 itibarıyla sayısı<br />

72.636’ya, 1994 itibarıyla da üye sayısı 11.892.272’ye çıkmıştır. 233<br />

2.2. Ziya Gökalp ve Kooperasyon<br />

Gökalp, dayanışmacı ahlakın yol göstericiliği altında, bilimsel olarak<br />

gelişebilecek biçimde reformize edilmiş bir kapitalist toplum modeline<br />

ulaşmaktadır. 234 Liberalizmin atomist bireyciliğine ve ekonomik örgütlenme<br />

özelliklerine karşı bir çekince taşımaktadır. Durkheim’den ödünç alarak<br />

kullandığımızda Gökalp’e göre toplumsal olayların incelenmesinde temel çözümleme<br />

biçimlerinden en önde geleni bir toplumun üyelerince paylaşılan fikirleri, kültürü ve<br />

değer yargılarını içeren “maşeri vicdan”’dır ve kendi başına bir gerçekliğe sahiptir.<br />

Gerek camia toplumu, gerekse korporatif toplum loncalar üzerine kurulmuştu.<br />

Ancak ilkinde loncaların etkinliği yöreseldi. Bunların yaşam ve eylemleri toplulukla<br />

sınırlıydı. Bu nedenle camia toplumundaki loncalara camia korporasyonları<br />

deniyordu. Korporatif toplumlarda ise korporasyonlar, başkentte seçtikleri<br />

temsilcilerden oluşan konfederasyon meclisleriyle ulusal bir nitelik kazanıyorlardı. 235<br />

Parla’ya göre Gökalp meslek ahlakı konusunda Durkheim’in meslek ahlakıyla eski<br />

Türk kültürel normlarını birleştirmeye çalışmıştır. 236 “Yerel iktisat, yerini ulusal<br />

iktisada terk edince, milli iktisat milli loncaları gerekli kıldı. Eskileri yıkarak,<br />

yerlerine, merkezleri devlet merkezinde olmak üzere, milli loncalar yapıp ikame<br />

edilmelidir.” 237 Yerelden ulusala doğru federasyonlar şeklinde, önce her şehirde aynı<br />

iş koluna ait korporasyonlar kurulmak suretiyle bir teşkilatlanma sağlanacak;<br />

federasyonların genel merkezlerinin seçtiği delegelerde, bir loncalar konfederasyonu<br />

232<br />

Kalaycıoğlu, Ersin; A.g.m., s.119<br />

233<br />

Narlı, Nilüfer; Narı, Yaşar; “Türkiye’de Hemşehri Dernekleri’nin Siyasete Katılması ve<br />

Demokratikleşme Sürecine Etkileri:Bursa Örneği”, Yeni Türkiye (Demokratikleşme ve Yeni Anayasa<br />

Özel Sayısı), Eylül-Ekim 1999, s.177<br />

234<br />

Parla, Taha; A.g.e., s.100<br />

235<br />

Toprak, Zafer; A.g.m., s.43<br />

236<br />

Parla, Taha; A.g.e, s.123<br />

237<br />

Gökalp, Ziya; Türkçülüğün Esasları, Kültür Bakanlığı Yay., Yay. No.:692, Ankara-1990, s. 146


oluşturacak, bu genel merkez üyelerini seçecektir. Zihni mesleklerin üyeleri de, kendi<br />

konfederasyonları aracılığıyla büyük konseyde yer alacaktır. “ O zaman bütün<br />

mesleki zümreler, muntazam bir ordu halinde birleşmiş olurlar” 238 Mesleki temsil<br />

fikrini savunma açısından, Z. Gökalp, o devirde yalnız değildir. 1920’li yıllarda Ali<br />

İhsan Bey’in başında bulunduğu bir grup tarafından da ısrarla savunulmuştur. Ali<br />

İhsan’a göre, mesleki temsil esasına göre kurulmuş meclis toplumdaki iş bölümü,<br />

dayanışmanın bir simgesi olacaktı. Batı’nın demokratik seçim sistemi oligarşik<br />

egemenliği gidermekten uzaktı. Mesleki örgütlenme gerçekleşmedikçe egemenlik<br />

belirli çevrelerin elinde kalacaktı. Bu nedenle, halkı mesleklere göre sınıflandırmak ve<br />

demokratik seçim sistemi yerine mesleki seçimi koymak gerekiyordu. 239 Yunus Nadi<br />

de benzer görüşleri savunuyor, vatandaşları belirli mesleklere ayırarak, seçimleri bu<br />

meslekler kanalıyla gerçekleştirmeyi öneriyordu.<br />

Gökalp’in düşüncesinde sınıflı toplumları “meslek devri” izleyecekti. Sınıf<br />

devri, siyasal halkçılığın, diğer bir deyişle siyasal demokrasinin egemen olduğu bir<br />

dönemdir. 240 Sınıf adı verilen ve büyük burjuvazi, küçük burjuvazi ve<br />

“gündelikçilerden oluşan bu tabakalar meslek devriyle son bulacaktı. Gökalp'’ göre,<br />

meslek devrinde toplumsal halkçılık egemen olacak, toplumda semiyye, kast, tarik,<br />

ocak, sınıf diye bir takım inhisarcı yahut imtiyazlı zümre ve tabakalar<br />

bulunmayacaktı 241 ve toplumda içtimai halkçılık egemen olacaktı. Gökalp için,<br />

milliyetçilik ideali, bunalım dönemlerinde toplumsal birliğin temel kaynağını<br />

oluştururken, meslek ideali ve ahlakı da, istikrar dönemlerinin toplumsal<br />

dayanışmasını sağlamaktadır. 242 Ona göre “Milli tesanüdü kuvvetlendirmek için,<br />

vatani ve medeni ahlaklardan sonra, bir de mesleki ahlakı yükseltmek lazımdır.” 243<br />

Evrimci tarzda Gökalp, siyasal grupları; siyasal örgütlenmenin aileye<br />

dayandığı kabile sistemleri (cemia), çeşitli etnik ve dinsel gruplardan oluşan feodal<br />

sistemler ve imparatorluk sistemleri (camia) ve dil, kültür ve idealler birliğinin,<br />

sonuçta siyasal bağımsızlığa ve türdeş bir bütünlüğe ulaştığı ulusal sistemler ya da<br />

ulus-devlet toplumları (cemiyet) olarak belirlemektedir. Bunlardan, sadece sonuncusu,<br />

238<br />

Bakınız Gökalp, Ziya; A.g.e., s. 147-148<br />

239<br />

Toprak, Zafer; A.g.e, s.48<br />

240<br />

Kaçmazoğlu, H. Bayram; “Meşrutiyetten Günümüze Ziya Gökalp”, Türk Yurdu (Z.Gökalp Özel<br />

Sayısı), s.164<br />

241<br />

Toprak, Zafer; A.g.e., s44. Milli loncaların yatay ve dikey örgütlenme modelleri, korporatif devlet<br />

öngörüsü, siyaseti belirleyici düşünceleri hakkında ayrıntılı bilgiler 4 nolu dipnotta verilmektedir.<br />

242<br />

Parla, Taha; A.g.e, s.116<br />

243 Gökalp, Ziya; A.g.e., s112


gerçek anlamda bir toplumu ifade eder ve aynı zamanda iş bölümünün, yani yapısal<br />

farklılaşma ve işlevsel uzmanlaşmanın en ileri aşamasıdır. Uyumlu bir toplumun ve<br />

uzlaşmaya dayanan siyasetin harcı, toplumsal birlik ve dayanışmadır. Bunun temeli<br />

ise ortak vicdan ve paylaşılan ahlaki mefkurelerdir (vatan ahlakı, meslek ahlakı, aile<br />

ahlakı vb.). 244<br />

Z.Gökalp’in solidarizmi benimsemesinde Durkheim soyolojisinin etkisi<br />

büyüktü. Solidaristler toplumu fonksiyonalist açıdan birbirlerine bağımlı parçalardan<br />

oluşan bir bütün olarak görüyorlardı. Parçalar birbirleriyle uyumlu ve “tesanüt”<br />

içerisindeydiler. Temel birimler ise, korporasyonlar ve meslek grupları idi. Avrupa’da<br />

<strong>sosyal</strong> sınıflar arasındaki mücadeleler ve çatışmalar Fransa’da ve Almanya’da<br />

solidarizmin <strong>sosyal</strong>izm ve kapitalizmin dışında ve her iki akımın aşırılıklarını<br />

törpüleme çabasındaki pragmatik bir dünya görüşü olarak gelişmesini sağlıyordu. 1.<br />

Dünya savaşında, Rusya’da komünistlerin iş başına gelmesi de, Avrupa ve Türkiye’de<br />

solidarizmin güç kazanmasında etkili oldu. 245 İşte solidarizmin temel birimlerinden<br />

olan meslek birlikleri, Z. Gökalp’te de <strong>sosyal</strong> sistemin merkezinde yer alır. Milli<br />

birliğin ve gerçek anlamda demokrasinin kurulması; cemiyette bulunan kişiler<br />

arasındaki imtiyazlar ve büyük iktisadi farklılıklar ortadan kaldırılması gereken<br />

durumlardır. 246 Bu yüzden, Gökalp, kapitalizmle <strong>sosyal</strong>izm arasında bir yol bulmaya<br />

çalışır; programına da “tesanütçülük” veya “içtimai halkçılık” adını verir.<br />

Gökalp; Durkheim’den esinlenerek, Türk toplumunun evriminin camia toplum<br />

türünden korporatif topluma doğru olacağını belirtmektedir. Camia toplumu,<br />

kentlerde toplumsal iş bölümü sonucu esnaf korporasyonlarından oluşmuş, yerel<br />

derebeylerin egemenliğinden kurtularak kendi kendini yönetmeye başlamıştır.<br />

Korporatif toplum türünde, toplumsal yapı, başkentte, ulusal nitelikte, hiyerarşik<br />

biçimde örgütlenmiş esnaf korporasyonlarından oluşur. Gökalp, ekonomik gelişmenin<br />

son evresi olarak “milli iktisat” dönemini ulusal düzeyde örgütlenmiş esnaf<br />

korporasyonlarının yönetimiyle noktalar. 247<br />

244<br />

Parla, Taha; A.g.e, s.119<br />

245<br />

Sağlam, Serdar; “Ziya Gökalp’in İktisadi Düşünceleri”, Türk Yurdu (Ziya Gökalp ve Türk<br />

Düşüncesi Özel Sayısı), C.16, S.103, Mart-1996, s.87<br />

246<br />

Heyd, Uriel; Ziya Gökalp (Türk Milliyetçiliğinin Temelleri), Çev.:Cemil Meriç, Sebil Yay.,<br />

İstanbul-1980, s.104<br />

247<br />

Kaçmazoğlu, H. Bayram; “Meşrutiyetten Günümüze Ziya Gökalp”, Türk Yurdu, s.163-164


Milli iktisat konusunda, Alman milli iktisat sistemi ve Fransız solidarizminden<br />

beslenen Z. Gökalp, ekonomik kalkınma ve büyük sanayinin kurulması anlayışı<br />

bakımından devletçidir. 248<br />

2.3. Z. Fahri Fındıkoğlu ve Kooperasyon<br />

Ziya Gökalp gibi Durkheim okulu temsilcileri arasında sayabileceğimiz<br />

Fındıkoğlu’nun esas <strong>sosyoloji</strong> eğilimini yansıtan araştırmalarının, teorik ve pratik<br />

<strong>sosyoloji</strong> anlayışı etrafında toplandığını söyleyebiliriz. Bu da <strong>sosyal</strong> siyaset ve<br />

kooperatizm olmak üzere, uygulamalı <strong>sosyoloji</strong>nin bir görüntüsünü içerir.<br />

Kooperatifçilik, teorik ve uygulamalı cepheleriylei, önemle üzerinde durduğu<br />

konuların başında gelmiştir. 249 Bu konuda uygulamanın önemine dikkat çeken<br />

Fındıkoğlu’na göre, öncelikle uygulamalı araştırmalarla problem ve sıkıntıların tespiti<br />

yapılmalı, sonrasında bunları, kooperatifçilik <strong>sosyoloji</strong>si aracılığıyla, “halk efkarı<br />

yaratmak”, tabandan tavana uzanan bir cereyanı vücuda getirmek için olumlu bir<br />

şekilde kullanmak gerekir. 250 Köy ve çiftçinin milli iktisada entegrasyonunun en<br />

etkili yolunun da, tüm yurt sathına yayılmış zirai kooperasyon örgüsüyle mümkün<br />

olacağını ileri sürmüştür. Diğer taraftan, bir kooperatist ekonomi siyasetinin<br />

ihtiyacına değinerek, bunu öncelikle gelişmemişlik durumunu hafifletecek, sonrasında<br />

ise, gelişmeyi, gelişmiş ülkeler seviyesine çıkartacak araçlardan biri olarak<br />

sunmuştur. 251 Türkiye’nin kalkınmasını, o dönem için, karma ekonomide gören<br />

Fındıkoğlu, devletin yapabileceği işleri devletin, ferdin yapabileceği işleri özel<br />

teşebbüsün yapması gerektiği inancındaydı. Özel teşebbüsün de desteklenmesinde<br />

yararlanılacak biricik enstrüman, kooperatifçilikti. Üretim, pazarlama, tüketim gibi<br />

pek çok sahada kurulacak kooperatifler, “hususi teşebbüsü kuvvetlendirecek, karma<br />

ekonomiye bereket getirecek, rejime canlılık getirecekti. Kapitalizm ve <strong>sosyal</strong>izm<br />

arasında kalkınma ve <strong>sosyal</strong> adalet sağlayıcı sistemler kurulmuş olacaktı.” 252<br />

Görüldüğü gibi, hem özel teşebbüse, hem de kooperatifçiliğe, ikisine birden aynı<br />

248<br />

Keser, İhsan; Türkiye’de Siyaset ve Devletçilik, Gündoğan Yay., Ankara-1993, s.39<br />

249<br />

Tuna, Orhan; “Aziz Dostum ve Meslektaşım Fındıkoğlu”, Fındıkoğlu Armağanı, İstanbul Ünv.<br />

İktisad Fakültesi Yay., İstanbul-1977, s.33<br />

250<br />

Bu amaçla 1939 yılında G. Kessler’in kooperatifçilik ders kitabını Türkçe’ye çevirmiş,<br />

“Kooperasyon Sosyolojisi” adlı bir kitap yazmış, “Sakarya’da Kooperatifçilik ve Zirai Kredi<br />

Kooperatifleri” adlı uygulamalı araştırmasını 1969 yılında yayınlamıştır. Bunun yanında 1934 yılından<br />

ölüm tarihi olan 1973 yılına kadar yönetici ve yazar olarak ayakta tuttuğu “İş ve Düşünce” dergisinde<br />

kooperatifler konusundaki yazılarını, konferans ve seminerlerini belirtebiliriz.<br />

251<br />

Tuna, Orhan; A.g.m., s.34<br />

252<br />

Eröz, Mehmet; “Prof. Fındıkoğlu’nun Ardından”, 1975 Yılı Sosyoloji Konferansları, 13.Kitap,<br />

İstanbul-1976, s.112


sistem içinde yer veren; ikisini tamamlayıcı bir sistem olarak da, devletçiliği öngören<br />

bir bakış açısına sahiptir.<br />

Türkdoğan’a göre, Fındıkoğlu, <strong>sosyoloji</strong>sinde, iktisat <strong>sosyoloji</strong>sinin amacı,<br />

proleter <strong>sosyal</strong>izme karşı “içtimai siyaset aracılığı”ile <strong>sosyal</strong> adalet ilkesine dayanan,<br />

parlamenter ve gerçekçi bir <strong>sosyal</strong>izmi savunmaktadır. Bu nedenle, O’nun <strong>sosyoloji</strong><br />

düşüncesinde <strong>sosyal</strong>izm ve <strong>sosyal</strong> siyaset kadar kooperatifçilik de geniş yer<br />

tutmaktadır. 253 Aynı zamanda, <strong>sosyal</strong>izmin ihtilalci ve sınıf kavgası gibi, toplum<br />

yapısını alt üst eden sert yönlerini yumuşatması bakımından, kooperatizm ideolojisi,<br />

önemli işleve sahiptir.<br />

Fındıkoğlu’da, Gökalp gibi, <strong>sosyoloji</strong>nin emrinde, yapısal gerçeklerimize<br />

uygun, ferdi ve toplumsal mülkiyeti uzlaştıran bir <strong>sosyal</strong> ekonomik sistemi<br />

öneriyordu. 254 Anti-Marksist ve demokratik parlamenterizmi öngören bir <strong>sosyal</strong>izm<br />

anlayışı mevcuttu. Böylelikle iyileştirici ilkelerin yürürlüğe konulması mümkün<br />

olabilecekti.<br />

Gelişmemiş ülkelerin, gelişmiş ülkelerde uygulanan proje, plan ve modelleri<br />

uyarlama yoluyla faaliyet yürütmeleri doğru değildir. Bunun için zeminin yoklanması,<br />

kalkınması istenen cemaatin kendine özgü imece adetlerinin araştırılması, bunların<br />

destek olarak kabulü gerekir. Böylelikle ilksel, saf, popüler yardımlaşma ile modern<br />

kooperasyon arasında bir çizgisel davranış birliğinin ortaya konulması önem<br />

kazanmaktadır. 255 Fındıkoğlu’na göre kooperatist hareketin yürütülmesinde, devletin<br />

paternalizmi (babaca hareketi ve şefkati) bir süre sonra, yerini, kooperatifin kollektif<br />

şahsiyetine, kendi kendine yeterli olma ve organik gelişme imkanlarına bırakmalıdır.<br />

Devletçilik esasen kooperasyon ruhuna uygun olmamakla beraber, gerekliliklerin<br />

icabı bir kere uygulandıktan sonra hür bir girişim olarak kooperatifçiliği<br />

boğmamalıdır.<br />

Mesleki teşekküllere de, yakından ilgi besleyen bir kişi olarak Fındıkoğlu; bu<br />

kuruluşların bir yandan toplumsal realiteyi tespit edip ilgililere duyururken, diğer<br />

yandan toplumun belli bir kesiminin bir araya gelmesiyle güç birliği oluşturduklarına<br />

dikkat çekmiştir. “Yalnız adamın özgürlüğü yoktur” düşüncesindedir ve O’na göre,<br />

çeşitli meslek kuruluşları, kendi içinde örgütlenmek suretiyle, siyasi otorite karşısında<br />

253 Türkdoğan, Orhan; “Z. F. Fındıkoğlu’nun Sosyolojik Görüşleri”, Fındıkoğlu Armağanı, İstanbul<br />

Ünv. İktisad Fakültesi Yay., İstanbul-1977, s.107<br />

254 Türkdoğan, Orhan; A.g.m., s.119<br />

255 Fındıkoğlu, Z. Fahri; Kooperasyon Sosyolojisi, s.438


hem birlik oluştururlar, hem de onu dizginlerler. 256 Böylece, ait oldukları <strong>sosyal</strong><br />

kesimin menfaatlerini sağlama, haklarını koruma yanında, toplumun en alt hücresine<br />

kadar inen bir demokratik işleyin ve demokrasi bilincinin yerleşmesi yönündeki<br />

özelliğine vurgu yapmış olmaktadırlar.<br />

IV. BÖLÜM: TÜRK KOOPERASYON KÜLTÜRÜNÜN GÜNÜMÜZ<br />

KONUT KOOPERATİF ÜYELERİ AÇISINDAN GÖRÜNÜMÜ<br />

(ALAN ARAŞTIRMASI VERİLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ)<br />

1.Örneklem Grubun Demografik Özellikleri<br />

1.1.Nüfus<br />

Tablo: 1 Hane Nüfusu ∗<br />

Valid<br />

1<br />

2<br />

3<br />

4<br />

5<br />

6<br />

Total<br />

Frequency Percent Valid Percent<br />

Cumulative<br />

Percent<br />

3 1,5 1,5 1,5<br />

26 12,7 12,7 14,2<br />

54 26,5 26,5 40,7<br />

91 44,6 44,6 85,3<br />

26 12,7 12,7 98,0<br />

4 2,0 2,0 100,0<br />

204 100,0 100,0<br />

Örneklem grubu toplam 204 kişiden oluşmaktadır. Grubun üyesi olduğu<br />

hanelerin toplam nüfusu ise 735 olup, ortalama hane nüfusu 3.6’dır. Örneklem<br />

grubumuzda yer alan kooperatif üyelerinin %44.6’sı 4 kişilik, %26.5’i de 3 kişilik<br />

ailelerden oluşmaktadır.<br />

1.1.1. Yaş<br />

Tablo: 2 Görüşülenlerin Yaşı<br />

256<br />

Tanyol, Cahit; “Hocamız Fındıkoğlu”, 1975 Yılı Sosyoloji Konferansları, 13.Kitap, İstanbul-1976,<br />

s.11<br />

∗<br />

Tablolarda yer alan yabancı sözcüklerin Türkçe karşılıkları şunlardır: Frequancy: Sayı, Percent:<br />

Yüzde, Valid Percent: Geçerli yüzde, Cumulative percent: Birikimli yüzde, Total:Toplam, Missing<br />

system: Cevapsız


Valid<br />

18-23<br />

24-30<br />

31-40<br />

41-50<br />

51-60<br />

61 ve üzeri<br />

Total<br />

Frequency Percent Valid Percent<br />

Cumulative<br />

Percent<br />

1 ,5 ,5 ,5<br />

35 17,2 17,2 17,6<br />

64 31,4 31,4 49,0<br />

70 34,3 34,3 83,3<br />

30 14,7 14,7 98,0<br />

4 2,0 2,0 100,0<br />

204 100,0 100,0<br />

İktisadi kooperasyon temelinde şekillenen kooperatif üyeliği, doğası gereği,<br />

belli bir gelir seviyesini ve tasarrufu da gerekli kılmaktadır. Bu da, daha çok iş<br />

hayatına atıldıktan sonra gerçekleşecek bir durumdur. Türk toplumunun yapısı göz<br />

önünde bulundurulduğunda ise iş bulma güçlüğü, ücretlerin düşüklüğü, evlilik,<br />

evliliğin ilk yıllarında çocuk sahibi olma durumu vb. nedenler hem kooperatife üye<br />

olmak için uygun ekonomik şartların oluşmasını, hem de bunun düşünülebilir ve<br />

pratize edilebilir bir seçenek olarak ortaya çıkmasını geciktirmekte, ileri yaşlara<br />

taşımaktadır. Başka bir ifade ile; ev sahibi olma, diğer asgari şartlar sağlandıktan<br />

sonra gündeme gelen bir konu olmaktadır. Nitekim tablo 2’de görülebileceği gibi; 41-<br />

50 yaş diliminde yer alanlar %34.3 ile en büyük grubu oluştururken, 31-40 yaş dilimi<br />

% 31.4 ile ikinci sırada yer almaktadır. 18-23 yaş diliminde yer alan sadece 1<br />

kooperatif üyesi varken, 24-30 yaş diliminde olanların oranı % 17.2’dir.<br />

1.1.2. Cinsiyet<br />

Tablo: 3 Görüşülenlerin Cinsiyeti<br />

Valid<br />

Frequency Percent Valid Percent<br />

Cumulative<br />

Percent<br />

Erkek 169 82,8 82,8 82,8<br />

Kadın 35 17,2 17,2 100,0<br />

Total 204 100,0 100,0<br />

Kooperatif üyelerini cinsiyet açısından ele aldığımızda erkeklerin yüksek<br />

oranda yer aldığını görmekteyiz (%82.8). Kadın üyelerin oranı ise; %17.2 gibi düşük<br />

bir düzeydedir. Kadınların başta şehirleşme ve eğitim imkanlarının artmasının<br />

etkisiyle meslek sahibi olmaları ve iş yaşamına katılmaları gittikçe artmakla birlikte,<br />

erkeklere kıyasla hala arada büyük farkların olduğu bilinen bir durumdur. Üyelerin<br />

çoğunluğunun kırsal kökenli ve geleneksel kalıplara sahip oluşu da bu durumu


pekiştirirci bir etkiye sahiptir. Tablo 4’e baktığımızda erkeklerin yalnızca %23.7’si<br />

kent merkezi doğumlu iken; %76.3’ ü ilçe ve köy doğumlulardan oluşmaktadır.<br />

Bayanlarda ise, kent merkezi doğumluların oranı, erkeklere göre belirgin şekilde<br />

artmaktadır. Kadın üyelerin %40’ı kent merkezi, %60’ı ise ilçe köy doğumlulardan<br />

oluşmaktadır.<br />

Tablo: 4 Görüşülenin Cinsiyeti ile Doğum Yeri<br />

Total<br />

Erkek<br />

Kadın<br />

Görüşülenin Doğum Yeri<br />

Isparta Isparta Isparta Diğer il Diğer Diğer Yurt<br />

Merkez İlçe köy merkez il ilçe il köy Dışı Total<br />

30 61 32 10 25 11 169<br />

17,8% 36,1% 18,9% 5,9% 14,8% 6,5% 100%<br />

75,0% 84,7% 88,9% 71,4% 83,3% 100% 82,8%<br />

14,7% 29,9% 15,7% 4,9% 12,3% 5,4% 82,8%<br />

10 11 4 4 5 1 35<br />

28,6% 31,4% 11,4% 11,4% 14,3% 2,9% 100%<br />

25,0% 15,3% 11,1% 28,6% 16,7% 100% 17,2%<br />

4,9% 5,4% 2,0% 2,0% 2,5% ,5% 17,2%<br />

40 72 36 14 30 11 1 204<br />

19,6% 35,3% 17,6% 6,9% 14,7% 5,4% ,5% 100%<br />

100,0% 100,0% 100,0% 100,0% 100% 100% 100% 100%<br />

19,6% 35,3% 17,6% 6,9% 14,7% 5,4% ,5% 100%<br />

Eğitim durumu açısından kıyasladığımızda kadın üyelerin %65.7’si üniversite<br />

eğitimi alıp, eğitiminin olanak tanıdığı bir işte çalışma durumunu yakalamış, eğitim<br />

açısından görece yüksek seviyede bulunan kişilerden oluşmaktadır (23 kişi).<br />

Kadınlardan 5’i ilkokul, 5’i lise ve 2 kişi de ortaokul mezunudur (Tablo 5). Eğitim<br />

açısından erkeklerin kadınlara oranla daha düşük düzeyde eğitime sahip olduğunu<br />

görmekteyiz. Erkeklerden %42’si üniversite mezunudur. İlkokul, ortaokul ve lisedeki<br />

erkeklerin oranı ise kadınlara oranla daha yüksektir. Bu durum da göstermektedir ki,<br />

eğitim seviyesi yükseldiği oranda kadınlar inisiyatif sahibi olabilmektedirler.


Tablo: 5 Görüşülenin Eğitin Düzeyi ile Cinsiyeti<br />

Görüşülenin<br />

Eğitim<br />

Düzeyi<br />

Total<br />

İlkokul<br />

Ortaokul<br />

Lise<br />

Yüksekokul<br />

Fakülte<br />

Lisans üstü<br />

1.1.3. Doğum Yeri ve Göç<br />

Tablo: 6 Görüşülenin Doğum Yeri<br />

Görüşülenin Cinsiyeti<br />

Erkek Kadın<br />

Total<br />

34 5 39<br />

87,2% 12,8% 100,0%<br />

20,1% 14,3% 19,1%<br />

16,7% 2,5% 19,1%<br />

25 2 27<br />

92,6% 7,4% 100,0%<br />

14,8% 5,7% 13,2%<br />

12,3% 1,0% 13,2%<br />

39 5 44<br />

88,6% 11,4% 100,0%<br />

23,1% 14,3% 21,6%<br />

19,1% 2,5% 21,6%<br />

44 13 57<br />

77,2% 22,8% 100,0%<br />

26,0% 37,1% 27,9%<br />

21,6% 6,4% 27,9%<br />

25 8 33<br />

75,8% 24,2% 100,0%<br />

14,8% 22,9% 16,2%<br />

12,3% 3,9% 16,2%<br />

2 2 4<br />

50,0% 50,0% 100,0%<br />

1,2% 5,7% 2,0%<br />

1,0% 1,0% 2,0%<br />

169 35 204<br />

82,8% 17,2% 100,0%<br />

100,0% 100,0% 100,0%<br />

82,8% 17,2% 100,0%


Valid<br />

Isparta Merkez<br />

Isparta İlçe<br />

Isparta köy<br />

Diğer il merkez<br />

Diğer il ilçe<br />

Diğer il köy<br />

Yurt Dışı<br />

Total<br />

Frequency Percent Valid Percent<br />

Cumulative<br />

Percent<br />

40 19,6 19,6 19,6<br />

72 35,3 35,3 54,9<br />

36 17,6 17,6 72,5<br />

14 6,9 6,9 79,4<br />

30 14,7 14,7 94,1<br />

11 5,4 5,4 99,5<br />

1 ,5 ,5 100,0<br />

204 100,0 100,0<br />

Üyelerden Isparta merkez doğumlu olanların oranı %19.6’dır (Tablo 6). Bu<br />

ülkemizin özellikle 1960’lı yıllardan itibaren yaşadığı kırdan kente göç ve hızlı<br />

kentleşme olgusunu yaşayan kentlerden birinin de Isparta olduğunu ortaya<br />

koymaktadır. Doğum yeri Isparta merkez olmayıp sonradan bu şehre göç edip<br />

yerleşenlerin oranı örneklem grubumuzda % 80.4’dür. Göç edenler içinde en büyük<br />

grup olarak Isparta ilçe doğumlular %35.3 ile ilk sırada yer almakta, bunu %17.6 ile<br />

Isparta köy doğumlular izlemektedir. Diğer illerden Isparta’ya göç edenlerin toplam<br />

oranı ise %27 olup, örneklem grubun %14.7’sini diğer il ilçe doğumlular<br />

oluşturmaktadır.<br />

Doğum yeri Isparta olup başta memuriyet olmak üzere çeşitli nedenlerle<br />

Isparta dışında ikamet edip tekrar Isparta’ya dönenleri eklediğimizde Isparta şehri<br />

dışından göç edenlerin oranının % 38.2’ye çıktığını görmekteyiz. Isparta dışından göç<br />

etme nedeni olarak ilk sırada tayin yer almakta (%34.6), bunu iş bulmak için gelenler<br />

takip etmektedir (% 28.2). Kendisi ve çocuğunun eğitimi nedeniyle gelenlerin toplam<br />

oranı ise %10.2’dir. Bu özellikle Isparta’da üniversitenin açılmasıyla ortaya çıkan bir<br />

eğilimi de ortaya koymaktadır.<br />

Tablo: 7 Doğum Yeri Isparta Dışı Olanların Isparta’ya Gelme Nedeni


Valid<br />

Missing<br />

Total<br />

Akraba ve hemşehri<br />

tavsiyesi ile<br />

İş bulmak için<br />

Şehir hayatı daha iyi<br />

olduğundan<br />

Tayin sebebiyle<br />

Burda akrabalarım var<br />

Eşim buralı olduğu için<br />

Eğitim sebebiyle<br />

Çocuğun eğitimi<br />

Baba işi dolayısıyla<br />

Emeklilik<br />

Total<br />

System<br />

Frequency Percent Valid Percent<br />

2 1,0 2,6 2,6<br />

22 10,8 28,2 30,8<br />

4 2,0 5,1 35,9<br />

27 13,2 34,6 70,5<br />

6 2,9 7,7 78,2<br />

6 2,9 7,7 85,9<br />

5 2,5 6,4 92,3<br />

3 1,5 3,8 96,2<br />

2 1,0 2,6 98,7<br />

1 ,5 1,3 100,0<br />

78 38,2 100,0<br />

126 61,8<br />

204 100,0<br />

Cumulative<br />

Percent<br />

Göç açısından üzerinde durmamız gereken bir diğer önemli durum da, göçün<br />

karakterine yöneliktir. Örneklem grubunda yer alanların %29.4’ünün ailemin hepsi<br />

burada cevabını vermiştir (Tablo 8). Bu cevabı verenlerden 27 kişi Isparta ilçe<br />

doğumlu olup, 24’ü Isparta merkez doğumludur (Toplamı %85). Bunu iki şekilde<br />

yorumlamak mümkündür: Isparta merkez doğumlu olanların ve Isparta ilçe doğumlu<br />

olanların yarıya yakını, beraberlerinde, ailelerinin ve yakın akrabalarının da göç ettiği<br />

bir süreci yaşamışlardır. Bu eğilim diğer göç edenlerde belirgin bir karakter<br />

taşımamaktadır (Isparta köy 7 kişi ve diğer il merkez 2 kişi olup diğer il ilçe ve<br />

köyden bu durumda olan kimse bulunmamaktadır). Diğer bir yorumla ise; özellikle<br />

Isparta ilçe merkezi doğumluların, kent merkezi doğumlularla aynı tür bir kentleşme<br />

sürecini takip ederek ,önce kendilerinin kente yerleşmesi ve sonra ailelerinin kente<br />

yerleşmesi şeklinde, aşamalı bir kente yerleşme süreci yaşadıklarını söyleyebiliriz.<br />

Isparta kent merkezlilerde daha düşük olmakla birlikte gidip gelme, haberleşme,<br />

yardım alma ve yardım verme biçimleriyle, memleketle ilişki kurma da, akılda<br />

tutulması gerekilen bir durum olarak karşımıza çıkmaktadır.<br />

Ailesinin hepsinin burada olduğunu belirtenlerin dışında , %36.3’ü belirli<br />

zamanlarda gidip gelerek memleketiyle ilişkilerini sürdürdüğünü, %19.1’i<br />

haberleştiğini belirtmektedir. Yardımlaşma ilişkisi açısından ise, %8.8’i memlekette<br />

bulunan ailesine yardım ettiğini, %3.4’ü ise yardım aldığını belirtmektedir.


Tablo: 8 Halen Memleketiyle İlişkide Olma Durumu<br />

Valid<br />

İlişkim yok<br />

Haberleşiyorum<br />

Yardım ediyorum<br />

Yardım görüyorum<br />

Gidip geliyorum<br />

Ailemin hepsi burada<br />

Total<br />

Frequency Percent Valid Percent<br />

Cumulative<br />

Percent<br />

6 2,9 2,9 2,9<br />

39 19,1 19,1 22,1<br />

18 8,8 8,8 30,9<br />

7 3,4 3,4 34,3<br />

74 36,3 36,3 70,6<br />

60 29,4 29,4 100,0<br />

204 100,0 100,0<br />

Doğum yerleri açısından konuyu analiz ettiğimizde, ailemin hepsi burada<br />

diyenlerin Isparta merkezden başlayarak Isparta ilçe, köy ve diğer ilçeye doğru,<br />

beklenildiği üzere, azaldığını görmekteyiz (Tablo 9). Isparta ilçe doğumlulardan<br />

%37.5’i, Isparta köy doğumlulardan %19.4’ü, diğer il merkez doğumlulardan<br />

%14.3’ü aile üyelerinin çoğunun kendisiyle aynı şehirde oturduğunu ifade etmiştir.<br />

Diğer il ilçe ve köy doğumlulardan ise bu durumda olan hiç kimse bulunmamaktadır.<br />

Gidip-geliyorum cevabını verenlerin, köy doğumlularda, diğerlerine göre, daha<br />

yüksek olduğunu görmekteyiz. Diğer il köy doğumluların %72.7’si, Isparta köy<br />

doğumluların %44.4’ü düzenli olarak gidip geldiğini ifade etmiştir. Isparta ilçe<br />

doğumlularda bu oran düşmekte (%34.5), Isparta merkez doğumlulardan da %7.5’i<br />

doğum yerine gidip geldiğini belirtmektedir. Yine, haberleşmeyle yetinenlerin diğer il<br />

doğumlularda daha fazla rastlanılan bir durum olduğunu görmekteyiz. Diğer il merkez<br />

doğumluların %42.9’u, diğer ilçe doğumluların %40’ı ve köy doğumluların %18.2’si<br />

haberleştiğini belirtmiştir.<br />

Tablo: 9 Görüşülenin Doğum Yeri ile Memleketiyle İlişki Durumu


Total<br />

Isparta<br />

Merkez<br />

Isparta<br />

İlçe<br />

Isparta<br />

köy<br />

Diğer<br />

il<br />

merke<br />

z<br />

Diğer<br />

il ilçe<br />

Diğer<br />

il köy<br />

Yurt<br />

Dışı<br />

Memleketiyle İlişki Durumu<br />

Gidip Ailemin<br />

İlişkim Haberle Yardım Yardım geliyoru hepsi<br />

yok şiyorum ediyorum görüyorum m burada Total<br />

2 3 4 7 24 40<br />

5,0% 7,5% 10,0% 17,5% 60,0% 100%<br />

33,3% 7,7% 22,2% 9,5% 40,0% 19,6%<br />

1,0% 1,5% 2,0% 3,4% 11,8% 19,6%<br />

2 10 5 3 25 27 72<br />

2,8% 13,9% 6,9% 4,2% 34,7% 37,5% 100%<br />

33,3% 25,6% 27,8% 42,9% 33,8% 45,0% 35,3%<br />

1,0% 4,9% 2,5% 1,5% 12,3% 13,2% 35,3%<br />

6 5 2 16 7 36<br />

16,7% 13,9% 5,6% 44,4% 19,4% 100%<br />

15,4% 27,8% 28,6% 21,6% 11,7% 17,6%<br />

2,9% 2,5% 1,0% 7,8% 3,4% 17,6%<br />

6 6 2 14<br />

42,9% 42,9% 14,3% 100%<br />

15,4% 8,1% 3,3% 6,9%<br />

2,9% 2,9% 1,0% 6,9%<br />

2 12 3 1 12 30<br />

6,7% 40,0% 10,0% 3,3% 40,0% 100%<br />

33,3% 30,8% 16,7% 14,3% 16,2% 14,7%<br />

1,0% 5,9% 1,5% ,5% 5,9% 14,7%<br />

2 1 8 11<br />

18,2% 9,1% 72,7% 100%<br />

5,1% 5,6% 10,8% 5,4%<br />

1,0% ,5% 3,9% 5,4%<br />

1 1<br />

100,0% 100%<br />

14,3% ,5%<br />

,5% ,5%<br />

6 39 18 7 74 60 204<br />

2,9% 19,1% 8,8% 3,4% 36,3% 29,4% 100%<br />

100% 100,0% 100,0% 100,0% 100,0% 100,0% 100%<br />

2,9% 19,1% 8,8% 3,4% 36,3% 29,4% 100%<br />

Isparta dışından göç edenleri, Isparta’ya gelme yıllarına göre analiz ettiğimizde<br />

%84.9 gibi büyük çoğunluğu 5 yıldan daha fazla bir zamandır Isparta merkezinde<br />

ikamet etmektedir. Bu, kentli değerlerin benimsenmesi ve kente uyum sağlama, gelir,<br />

eğitim, kültür gibi çeşitli faktörler açısından kentlileşmeye, kente ilişkin özelliklerin<br />

kazanılıp benimsenmesi anlamında önemli bir durum ortaya koymaktadır. En eski,<br />

1960 yılından başlamak üzere, göçün hızını örneklem grubumuz açısından belirlemeye<br />

çalıştığımızda, halen varlığını devam ettiren ve hızı sürekli biçimde artan bir göç<br />

olgusuyla karşılaşmaktayız. Nitekim 1960-70 yılları arasında göç edenlerin oranı


%16.7 iken, 1971-80 arasında göç edenlerin oranı %24.4’e ve 1981-90 arasında göç<br />

edenlerin oranı da %28.2’ye ulaşmıştır. Tüm olarak aldığımızda, 1991-2000 arasında,<br />

göçün hızının yine artmaya devam ettiğini, göç edenlerin oranının en yüksek noktasına<br />

ulaştığını, %30.8’e çıktığını görmekteyiz.<br />

Tablo: 10 Isparta’ya Gelme Yılı<br />

Valid<br />

Missing<br />

Total<br />

1960-70<br />

1971-80<br />

1981-90<br />

1991-95<br />

1996-2000<br />

Total<br />

System<br />

Frequency Percent Valid Percent<br />

Cumulative<br />

Percent<br />

13 6,4 16,7 16,7<br />

19 9,3 24,4 41,0<br />

22 10,8 28,2 69,2<br />

13 6,4 16,7 85,9<br />

11 5,4 14,1 100,0<br />

78 38,2 100,0<br />

126 61,8<br />

204 100,0<br />

1.2. Aile<br />

1.2.1. Kooperatif Üyesinin Medeni Hali<br />

Tablo: 11 Görüşülenin Medeni Hali<br />

Valid<br />

Missing<br />

Total<br />

Evli<br />

Bekar<br />

Dul<br />

Ayrı<br />

Total<br />

System<br />

Frequency Percent Valid Percent<br />

Cumulative<br />

Percent<br />

187 91,7 92,1 92,1<br />

9 4,4 4,4 96,6<br />

6 2,9 3,0 99,5<br />

1 ,5 ,5 100,0<br />

203 99,5 100,0<br />

1 ,5<br />

204 100,0<br />

Örneklem grubu oluşturan kooperatif üyelerinin tamamına yakın bir kısmının<br />

(%91.7) evli olduğunu görmekteyiz (Tablo 11). Yaş özelliklerini ele alırken izah<br />

ettiğimiz gibi, kooperatif üyeliği Türk toplumunda belirli asgari şartları sağladıktan<br />

sonra (meslek sahibi olma, belirli bir gelire kavuşma vb.) düşünülen ve evlilik<br />

kurumunun da bu standardın içinde yer aldığı, bir seçenek olarak karşımıza<br />

çıkmaktadır. İlerde ev sahibi olma ve kooperatife üye olma nedenlerinin analizinde de<br />

görüleceği gibi, kooperatif üyeliği, ülkemizde bir yatırım aracı olarak görülmekte<br />

veya yaşam-gelir standardını yükseltici bir anlam yüklenmektedir. Evlilik ve ev<br />

kurma masraflarının yüksekliği de düşünülecek olursa ev sahibi olma isteğinin


ertelenmesi ve evlilik sonrasına bırakılması anlamlı gözükmektedir. Örneklem<br />

grubunda bekar olanların oranı %4, dul olanların %3 ve ayrı olanların %0.5 olduğunu<br />

görmekteyiz.<br />

1.2.2. Aile Büyüklüğü ve Statüler<br />

Tablo: 12 Görüşülenin Hanedeki Statüsü<br />

Valid<br />

Hane Reisi Baba<br />

Hane Reisi Anne<br />

Erkek Çocuk<br />

Kız Çocuk<br />

Total<br />

Frequency Percent Valid Percent<br />

Cumulative<br />

Percent<br />

162 79,4 79,4 79,4<br />

33 16,2 16,2 95,6<br />

6 2,9 2,9 98,5<br />

3 1,5 1,5 100,0<br />

204 100,0 100,0<br />

Kooperatif üyelerini hanedeki statüleri açısından incelediğimizde, genellikle<br />

çekirdek aile yapısının hakim olduğu dikkat çekmektedir. Üyelerin %79.4’ü hane reisi<br />

baba statüsünde yer almaktadır. Hane reisi anne statüsündekiler ise %16.2’dir. Erkek<br />

ve kız çocuk statüsünde olanların toplam oranı ise 4.4’tür.<br />

Hane reisi baba statüsündekilerin tamamı evli olup, hane reisi anne<br />

statüsündekilerden 27 kişi evli, 6 kişi ise duldur. Ev sahipliğinin, yatırım aracı ve<br />

geleceğe yönelik bir çeşit sigorta anlamı taşıması, parası erkek eş tarafından<br />

ödenmesine rağmen, üyeliğin eşi adına yapılması şeklinde yaygın bir toplumsal<br />

özellik karşımıza çıkmaktadır. Örneklem gurubumuzun, daha çok ilçe ve kırsal<br />

kökenli olması, geleneksel davranış kalıplarına sahip olması, çalışma yaşamında<br />

bayanların yer almaması nedeniyle gelire sahip olma durumundan da yoksundur. Bu<br />

da çalışan ve gelire sahip olan erkeğin ücretini kendinin ödediği, ancak eşini üye<br />

kaydettiği bir durumu önümüze koymaktadır. Evin, gelir getiricisi durumundaki<br />

erkeğin, özellikle ölümüyle özdeşleştirilen yoksunluk durumu, evin ihtiyaçlarının<br />

karşılanması ve çocukların bakımının üstlenilmesinin bir nevi garanti altına alınması<br />

şeklinde bir yerleşik tutumu harekete geçirmektedir. Nitekim dul olan 6 hane reisi<br />

anne durumundaki kişi muhtemelen eşinin ölümü nedeniyle üyeliğin kendi üzerine<br />

geçmesi durumundaki kişilerdir.


Tablo: 13 Görüşülenin Hanedeki Satatüsü ile Medeni Hali<br />

Görüşülenin<br />

Hanedeki<br />

Statüsü<br />

Total<br />

Hane Reisi Baba<br />

Hane Reisi Anne<br />

Erkek Çocuk<br />

Kız Çocuk<br />

Görüşülenin Medeni Hali<br />

Evli Bekar Dul Ayrı Total<br />

161 1 162<br />

99,4% ,6% 100,0%<br />

86,1% 11,1% 79,8%<br />

79,3% ,5% 79,8%<br />

26 6 32<br />

81,3% 18,8% 100,0%<br />

13,9% 100,0% 15,8%<br />

12,8% 3,0% 15,8%<br />

5 1 6<br />

83,3% 16,7% 100,0%<br />

55,6% 100% 3,0%<br />

2,5% ,5% 3,0%<br />

3 3<br />

100% 100,0%<br />

33,3% 1,5%<br />

1,5% 1,5%<br />

187 9 6 1 203<br />

92,1% 4,4% 3,0% ,5% 100,0%<br />

100,0% 100% 100,0% 100% 100,0%<br />

92,1% 4,4% 3,0% ,5% 100,0%<br />

1.3. Eğitim<br />

1.3.1. Kooperatif Üyelerinin Eğitim Durumu<br />

Konut kooperatifleri hiç şüphesiz içinde geliştikleri ortamdan etkilenmekte ve<br />

bu ortamda biçimlendirilmektedir. Dünyada konut kooperatiflerinin başarılı olma<br />

durumlarını analiz ettiğimizde, bu başarının ardında sendikalar gibi örgütlenme<br />

deneyimi olan kesimlerin varlığını görürüz. 257 Ülkemizde ise bu durum son derece<br />

kısıtlı bir alanda gerçekleşmektedir. Bir diğer örgütlü alan ise işyeri kooperatifçiliğidir<br />

(Mahrukatçılar, marangozlar vb.). Örgütlenme deneyimi olmayan kesimler açısından<br />

ise, kendi çabalarıyla çok ender bir araya gelebildikleri gözlemlenmektedir. Genelde<br />

yüksek eğitim görmüş meslek sahiplerinin bir araya gelerek oluşturdukları bağımsız<br />

kooperatifler bu sınırlı çabanın bir ürünü olarak ortaya çıkmaktadır. 258<br />

Bu açıklamalar ışığında, örneklem grubumuza baktığımızda, eğitim durumu<br />

açısından, her ne kadar, kooperatif üyeleri karmaşık bir yapı arz etse de yüksek eğitim<br />

görenlerin belirgin bir ağırlığa sahip olduğunu söyleyebiliriz. Eğitim düzeyi<br />

257 Özüekren; A.Şule; “Konut Kooperatiflerinin yeniden Yapılandırılması”, Yeni Türkiye ( Habitat II<br />

Özel Sayısı), Y. 2, S.8, Mart-Nisan 1996, s.157<br />

258 Özüekren; A.Şule; A.g..m, s.157


akımından, %27.9 ile yüksekokul mezunları ilk sırada yer almaktadır. Bunlarla<br />

birlikte fakülte mezunlarını da ekleyerek üniversite mezunu şeklinde bir<br />

sınıflandırmada bulunacak olursak, bu oran % 44.1’e çıkmaktadır. Lise mezunu<br />

olanların oranı %21.6, ilkokul mezunu olanların oranı %19.1 ve ortaokul mezunu<br />

olanların oranı %13.2’dir.<br />

Tablo: 14 Kooperatif Üyesinin Eğitim Durumu<br />

Valid<br />

İlkokul<br />

Ortaokul<br />

Lise<br />

Yüksekokul<br />

Fakülte<br />

Lisans üstü<br />

Total<br />

Frequency Percent Valid Percent<br />

Cumulative<br />

Percent<br />

39 19,1 19,1 19,1<br />

27 13,2 13,2 32,4<br />

44 21,6 21,6 53,9<br />

57 27,9 27,9 81,9<br />

33 16,2 16,2 98,0<br />

4 2,0 2,0 100,0<br />

204 100,0 100,0<br />

Tablo: 15 Kooperatif Üyesinin Eşinin Eğitim Durumu<br />

Valid<br />

Missing<br />

Total<br />

Okur-Yazar Değil<br />

Okur-yazar<br />

İlkokul<br />

Ortaokul<br />

Lise<br />

Yüksekokul<br />

Fakülte<br />

Lisans üstü<br />

Total<br />

System<br />

Frequency Percent Valid Percent<br />

Cumulative<br />

Percent<br />

1 ,5 ,5 ,5<br />

2 1,0 1,0 1,5<br />

88 43,1 44,7 46,2<br />

13 6,4 6,6 52,8<br />

44 21,6 22,3 75,1<br />

26 12,7 13,2 88,3<br />

21 10,3 10,7 99,0<br />

2 1,0 1,0 100,0<br />

197 96,6 100,0<br />

7 3,4<br />

204 100,0<br />

Tablo: 16 Görüşülenin Eşinin Eğitim Düzeyi ile Cinsiyeti


Total<br />

Erkek<br />

Kadın<br />

Eşinin Eğitim Düzeyi<br />

Okur-<br />

Yazar Okur-<br />

O.<br />

Yüksek<br />

Lisans<br />

Değil yazar İlkokul Okul Lise okul Fakülte üstü Total<br />

1 2 83 10 40 21 10 1 168<br />

,6% 1,2% 49,4% 6,0% 23,8% 12,5% 6,0% ,6% 100%<br />

100% 100% 92,2% 71,4% 90,9% 80,8% 45,5% 50,0% 83,6%<br />

,5% 1,0% 41,3% 5,0% 19,9% 10,4% 5,0% ,5% 83,6%<br />

7 4 4 5 12 1 33<br />

21,2% 12,1% 12,1% 15,2% 36,4% 3,0% 100%<br />

7,8% 28,6% 9,1% 19,2% 54,5% 50,0% 16,4%<br />

3,5% 2,0% 2,0% 2,5% 6,0% ,5% 16,4%<br />

1 2 90 14 44 26 22 2 201<br />

,5% 1,0% 44,8% 7,0% 21,9% 12,9% 10,9% 1,0% 100%<br />

100% 100% 100% 100% 100% 100,0% 100,0% 100,0% 100%<br />

,5% 1,0% 44,8% 7,0% 21,9% 12,9% 10,9% 1,0% 100%<br />

Eşler açısından eğitim durumuna baktığımızda ise, evli olan kooperatif<br />

üyelerinin eşlerinin %44.7’si ilkokul mezunudur (Tablo 16). Lise mezunu olanlar<br />

%22.3 ile bunu takip etmektedir. Eğitim düzeyinin farklılaşması özellikle, cinsiyet<br />

açısından, bir erkeğin veya bir kadının eşi olma durumunda daha da belirgin bir<br />

içeriğe kavuşmaktadır. Yukardaki tabloya baktığımızda, erkek üyelerin eşlerinin,<br />

yarısının ilkokul mezunu olanlardan oluştuğunu görmekteyiz. Yalnız okur-yazar ve<br />

okur-yazar olmayan eşler de kadın olanlarda rastlanan bir durumdur. Erkek üyelerin<br />

eşlerinden %6’sı ortaokul, %23.8’i lise mezunu iken, üniversite mezunu olanların<br />

oranı %19.1 düzeyindedir.<br />

Kadın üyelerde ise, eşlerin eğitim düzeyi daha yüksek durumdadır. Kadın<br />

üyelerin eşlerinden okuma yazma bilmeyen bulunmamakla birlikte, eşleri ilkokul<br />

mezunu olanlar %21.2, ortaokul mezunu olanlar %12.1, lise mezunu olanlar ise<br />

%15.2 oranındadır. Üniversite mezunu olan erkek eş durumundakilerin ise, %54.6’sı<br />

üniversite mezunudur.


2. Kooperatif Üyelerinin Sosyal Hayatı<br />

2.1. Mesken Durumu<br />

Valid<br />

Tablo: 17 Oturulan Evin Mülkiyet Durumu<br />

Kendime<br />

Eşime<br />

Anne-babama<br />

Akrabalarıma<br />

Kiracıyız<br />

Lojmanda oturuyorum<br />

Total<br />

Frequency Percent Valid Percent<br />

Cumulative<br />

Percent<br />

71 34,8 34,8 34,8<br />

16 7,8 7,8 42,6<br />

24 11,8 11,8 54,4<br />

2 1,0 1,0 55,4<br />

84 41,2 41,2 96,6<br />

7 3,4 3,4 100,0<br />

204 100,0 100,0<br />

Tablo 17’ye baktığımızda üyelerin %34.8’i halen oturdukları evin kendisine,<br />

%7.8’i eşine ait olduğunu ifade etmektedir (Toplam %42.6). Kooperatif aidatlarını<br />

ödeme gücü yönünden, giderler arasında kira bedelinin yer almaması, kendine ait evi<br />

olanlara avantajlı bir konum kazandırmaktadır. Araştırma sırasında yaptığımız<br />

gözlemlerde, oturdukları ev anne-babasına ait olanların da her hangi bir kira<br />

ödemediklerini, bazılarının düzenli olmamakla birlikte ihtiyaç olduğunda kira olarak<br />

algılanamayacak yardımlarda bulunarak, kira ödemeden bu evlerde oturduklarını<br />

gözlemledik. Dolayısıyla, bu durumdakileri dışarıda bırakacak olursak, kiracı<br />

durumundaki üyelerin oranı %41.2 ve lojmanda oturanların oranı %3.4’dür. Konut<br />

kooperatiflerinin amacı açısından baktığımızda ev sahibi olmanın en fazla yarar<br />

sağlayacağı grup kiracılardır. Kiraların yüksek ve aile gelirini azaltıcı etkisi, kiradan<br />

kurtulma ve ev sahibi olmayı motive edici bir etki yapmaktadır.<br />

Tablo: 18 Halen Oturulan Eve Hangi Şekilde Sahip Olduğu<br />

Valid<br />

Missing<br />

Total<br />

Kendi olanaklarımla<br />

kimseden yardım<br />

almadan<br />

Akraba ve<br />

hemşehrilerimin de<br />

çeşitli yardımları oldu<br />

İş arkadaşlarımın<br />

yardımı oldu<br />

Banka kredisi ile<br />

Miras kaldı<br />

Kooperatif yolu ile<br />

Total<br />

System<br />

Frequency Percent Valid Percent<br />

Cumulative<br />

Percent<br />

30 14,7 40,5 40,5<br />

9 4,4 12,2 52,7<br />

1 ,5 1,4 54,1<br />

3 1,5 4,1 58,1<br />

12 5,9 16,2 74,3<br />

19 9,3 25,7 100,0<br />

74 36,3 100,0<br />

130 63,7<br />

204 100,0


Oturulan evin mülkiyeti kendine ait olanlardan 30 kişi (%40.5), bu eve kendi<br />

olanakları ile kimseden yardım almadan sahip olduğunu belirtmiştir (Tablo 18). 19<br />

kişi ise, halen oturduğu eve kooperatif yolu ile sahip olmuştur (%25.7). Bu aynı<br />

zamanda kooperatif yoluyla ev sahibi olmanın etkili ve yaygın bir kooperasyon alanı<br />

olarak kullandığını göstermektedir. Ayrıca, bu özelliğe sahip olan üyeler açısından<br />

kooperatif üyeliği tecrübe edilen, bilinen ve tekrar kullanılan bir yol olma niteliğine<br />

de sahiptir.<br />

2.1.1. Meskenin Bulunduğu Semtin Tercihine Etki Eden Etmenler<br />

Tablo: 19 Semt Seçimine Etki Eden Etmenler<br />

Akrabalarım bulunduğu için<br />

Hemşehrilerim var<br />

Kirası uygun olduğundan<br />

Konut yapma maliyeti ucuz<br />

İşyerime yakın<br />

İtibarıma uygun<br />

Lojman burada<br />

Tanıdıklar olduğundan<br />

Huzurlu ve sakin<br />

Uygun arsa bulduğumuz<br />

için ev yaptığımızdan<br />

Miras kaldı<br />

Aileme ait<br />

Kooperatif nedeniyle<br />

Total<br />

Frequency Percent Valid Percent<br />

Cumulative<br />

Percent<br />

10 4,9 4,9 4,9<br />

5 2,5 2,5 7,4<br />

28 13,7 13,7 21,1<br />

11 5,4 5,4 26,5<br />

32 15,7 15,7 42,2<br />

2 1,0 1,0 43,1<br />

9 4,4 4,4 47,5<br />

14 6,9 6,9 54,4<br />

35 17,2 17,2 71,6<br />

4 2,0 2,0 73,5<br />

12 5,9 5,9 79,4<br />

23 11,3 11,3 90,7<br />

19 9,3 9,3 100,0<br />

204 100,0 100,0<br />

Oturdukları evin mülkiyetine sahip olanlar için semt tercihi etkin olmamakta,<br />

konuta sahip olma biçimleri (miras, kooperatifin orada kurulması, aileye aitlik vb.) bir<br />

çeşit mecburiyeti de beraberinde getirmektedir. Bu nedenle semt tercihi diğerleri<br />

açısından anlamlılık kazanmaktadır. 35 kişi huzurlu ve sakin olduğundan, 32 kişi<br />

işyerine yakın olduğundan ve 28 kişi de kirası uygun olduğundan oturduğu semti<br />

tercih ettiğini belirtmiştir. Yeni kentliler, birçok durumda akraba ve hemşehrilerinin<br />

bulunduğu gerekçesiyle yerleştikleri semtten, kentle belli bir uyum ilişkisi<br />

geliştirildikten sonra, bir başka amaçla, seçtikleri yeni bir yerleşim yerine taşınmak<br />

üzere ayrılmak eğilimindedir. İkinci dönem diye nitelendireceğimiz bu dönemde, ana


geçim uğraşısı olarak iş edinilmiş ve iş çevresi giderek kan ve köken bağlarının yerini<br />

almaya başlamıştır. Kırsal topluluk kalıbının etkinliğini yitirmeye başladığı bu<br />

aşamada, maddi çalışma koşullarının yerleşme sürecinde ağırlık kazandığı<br />

anlaşılmaktadır. 259 Gerek zaman ve ulaşım harcamalarından tasarruf, gerekse iş<br />

çevresiyle daha yoğun ve uyumlu ilişkinin kurulabilmesi için işyerine yakınlık<br />

öngörülür. Akraba ve hemşehrileri bulunduğu için tercih ettiğini belirtenler 15 kişi,<br />

tanıdıkları olduğu için cevabını verenler ise 14 kişidir. Yukarıdaki açıklamalarımızın<br />

ışığında kentle uyum sağlanmış ve ikinci aşamanın göstergeleri ortaya çıkmış<br />

olmasına rağmen akraba ve hemşehrilere yakın olma, tanıdıkların olması gibi ilksel ve<br />

geleneksel bağların sürdürüldüğü de ihmal edilmemelidir. Hatta huzurlu ve sakin yer<br />

olma kriterini dile getirenler için de, belirtilmemiş olmakla birlikte yakın ilişkilerin<br />

kurulabilmesi, güven, dostluk ve sıcaklık içeren birincil ilişkilere yapılan vurguyu<br />

dikkatlere sunmak gerekir.<br />

Tablo: 20 Oturulan Evin Seçiminde Akraba ve Hemşehrilere Yakın<br />

Olmasına Dikkat Etme Durumu<br />

Valid<br />

Evet<br />

Hayır<br />

Total<br />

Frequency Percent Valid Percent<br />

Cumulative<br />

Percent<br />

53 26,0 26,0 26,0<br />

151 74,0 74,0 100,0<br />

204 100,0 100,0<br />

Bağımsız olarak “Oturduğunuz evi seçerken Akraba ve Hemşehrilerinize<br />

yakın olmasına dikkat ettiniz mi ?” sorusuna cevap verenler, öncekine nazaran daha<br />

yoğun bir oranı oluşturmaktadır (%26) (Tablo 20). Bu durumu, kentleşme süreci<br />

açısından, Isparta’nın bir “geçiş” aşamasında olduğunun göstergesi olarak kabul<br />

edebiliriz. Bu da, kente ait bazı değerlerin, tutum alışların ve kalıpların yerleşmediğini<br />

göstermektedir. Geleneksek değerlerin etkisiyle açıklayacak olursak; bunun kırılmaya<br />

uğradığını söylemek mümkündür. Örneklem grubumuz açısından, dışardan göç<br />

olayının yüksekliğini dikkate alacak olursak, diğer örneklerde rastladığımız, göç eden<br />

kuşakların akraba ve hemşehri aracılığıyla şehre entegrasyon sürecinin, üyelerimiz<br />

açısından, çözülmeye başladığını veya önceden aşılmış bir süreç olduğunu<br />

söyleyebiliriz.<br />

259 Sencer, Yakut; Türkiye’de Kentleşme, Kültür Bakanlığı Yay., Ankara-1979, s.


Diğer yandan, bunun nedeni olarak ileri sürülenlere baktığımızda kentte<br />

yaşanan yalnızlık duygusunun, tutunma ve uyum sürecinin sonucu olarak, geleneksel<br />

bağlarla, gerekli doyum ve güven ihtiyacının karşılanmasının ön plana çıktığını<br />

görmekteyiz. Akraba ve hemşehrilerine yakın olmasına dikkat ettiğini belirtenlerden<br />

%35.8’i akrabalık ilişkilerini sürdürebilmek için bu tercihi yaptıklarını belirtmişlerdir.<br />

Görüşebilecek yakın birilerinin olması için cevabını verenlerin oranı ise % 30.2’dir.<br />

%26.4’ü ise karşılıklı yardımlaşabilmek için bu tercihte bulunmuşlardır.<br />

Missin<br />

Total<br />

Tablo: 21 Oturulan Evin Seçiminde Akraba ve Hemşehrilere Yakın<br />

Olmasına Dikkat Edilmesinin Nedeni<br />

Akrabalık ilişkilerini<br />

sürdürebilmek için<br />

Karşılıklı<br />

yardımlaşabilmek için<br />

Görüşebilecek yakın<br />

birilerinin olması için<br />

Çocukların bakımı için<br />

Total<br />

System<br />

Frequency Percent Valid Percent<br />

Cumulative<br />

Percent<br />

19 9,3 35,8 35,8<br />

14 6,9 26,4 62,3<br />

16 7,8 30,2 92,5<br />

4 2,0 7,5 100,0<br />

53 26,0 100,0<br />

151 74,0<br />

204 100,0<br />

2.2. Kooperatif Üyelerinin Kooperatif Dışı İlişkileri<br />

2.2.1. Çevresi İle Olan İlişkileri<br />

Tablo: 22 Çevre İle İlişki Kurarken Onların En Çok Hangi Özelliklerine Dikkat<br />

Ettiği<br />

Valid<br />

Farklı bir dini mezhepten<br />

olmamasına<br />

Farklı bir siyasi partiden<br />

olmamasına<br />

Dürüst ve namuslu<br />

olmasına<br />

Gerektiğinde<br />

problemlerime çözüm<br />

getirecek kişiler olmasına<br />

Samimi olmasına<br />

Eğitimli olmasına<br />

Total<br />

Frequency Percent Valid Percent<br />

5 2,5 2,5 2,5<br />

1 ,5 ,5 2,9<br />

151 74,0 74,0 77,0<br />

38 18,6 18,6 95,6<br />

5 2,5 2,5 98,0<br />

4 2,0 2,0 100,0<br />

204 100,0 100,0<br />

Cumulative<br />

Percent


Kooperatif üyelerinin çevresindeki insanlarla ilişki kurarken, onların dürüst ve<br />

namuslu olması, en çok aradıkları özellik olmaktadır (%74). %18.6’sı da,<br />

gerektiğinde problemlerine çözüm getirebilecek kimseler olmasına dikkat etmektedir.<br />

Burada, “dürüstlük” ve “namusluluk” Türk toplumunda yüceltilen ve herkesin kendini<br />

öyle görmeyi yeğlediği ve herkesin de öyle olması gerektiği biçiminde idealize ettiği,<br />

çift anlamlılık içeren bir değer olarak sunulmaktadır. Dolayısıyla, gerektiğinde<br />

problemlerine çözüm getirecek kişiler olmasına dikkat edenlerin de, bunu kabul ile<br />

birlikte, kent yaşamının pragmatist yanına dönük bir vurguya dikkat çektiklerini<br />

gözden kaçırmamak gerekir.<br />

Valid<br />

Tablo: 23 Çevre İle Olan İlişkilerde En Çok Anlaşmazlığa Düşülen<br />

Konular<br />

Siyasi konularda<br />

Dini konularda<br />

Ahlaki konularda<br />

İşle ilgili konularda<br />

Her konuda anlaşırım<br />

Total<br />

Frequency Percent Valid Percent<br />

Cumulative<br />

Percent<br />

25 12,3 12,3 12,3<br />

11 5,4 5,4 17,6<br />

58 28,4 28,4 46,1<br />

70 34,3 34,3 80,4<br />

40 19,6 19,6 100,0<br />

204 100,0 100,0<br />

Deneklerin çevresi ile olan ilişkilerde, en çok anlaşmazlığa düştüğü konular<br />

arasında işle ilgili olanlar ilk sırada yer almaktadır (%34.3). Bunu ahlaki konulardaki<br />

anlaşmazlık izlemektedir (%28.4). %12.3’ü siyasi konularda ve %5.4’ü ise dini<br />

konularda anlaşmazlığa düştüğünü belirtmektedir. Her konuda anlaşırım diyenlerin<br />

oranı ise %19.6’dır.<br />

2.2.2. Komşuluk İlişkileri<br />

Tablo: 24 Kooperatif Üyelerinin Komşularının Genelde Kimlerden<br />

Oluştuğu


Valid<br />

Akrabalar<br />

Hemşehriler<br />

Köylüm<br />

Başka kentten<br />

Her yerden,her<br />

kesimden insan var<br />

Arkadaşlar<br />

İş arkadaşlarım<br />

Total<br />

Frequency Percent Valid Percent<br />

Cumulative<br />

Percent<br />

10 4,9 4,9 4,9<br />

57 27,9 27,9 32,8<br />

6 2,9 2,9 35,8<br />

55 27,0 27,0 62,7<br />

67 32,8 32,8 95,6<br />

7 3,4 3,4 99,0<br />

2 1,0 1,0 100,0<br />

204 100,0 100,0<br />

Koşuluk ilişkileri açısından örneklem grubumuzu incelediğimizde her yerden,<br />

her kesimden insan var ifadesinde bulunanların oranı %32.8’dir. Başka kentten<br />

cevabını verenleri (%27) de ekleyecek olursak, toplam %59’u yakınlık bağı ve<br />

geleneksel bağlarla nitelendiremeyeceği potansiyel “öteki” konumundaki insanlarla<br />

komşuluk ilişkisi içindedir. Bu yabancı algısını olduğu gibi, “biz” ve “ben” kalıbını da<br />

etkileyecek bir niteliğe sahiptir. Komşularının hemşehrilerinden ve köylüsünden<br />

oluştuğunu belirtenlerin oranı %30.8, akrabalarından oluştuğunu belirtenler %4.9 ve<br />

arkadaşlardan oluştuğunu ifade edenler %4.4’dür.<br />

Komşularla kurulan karşılıklı ziyaret ilişkileri, komşuluk birliğinin kaynağı<br />

olduğu gibi, davranışsal bir görünüşü de oluşturmaktadır. Örneklem grubumuz<br />

açısından baktığımızda oldukça seyrek cevabını verenler %40.7 ile ilk sırada<br />

gelmektedir. Buna ek olarak bayramlarda, ayda bir cevabını da bütün olarak alıp,<br />

düşük düzeyde ilişki olarak değerlendirirsek bu oran %65.7’ye çıkmaktadır.<br />

Komşuluğun kentte varlığını sürdürmekle beraber yaygın ama çözülmekte olan,<br />

önemini kaybetmeye başlayan bir kurum olduğunu söylemek durumundayız.<br />

Tablo: 25 Komşularla Yapılan Ziyaretlerin Sıklığı


Valid<br />

Her gün<br />

Haftada birkaç gün<br />

Haftada bir<br />

Ayda bir<br />

Bayramlarda<br />

Oldukça seyrek<br />

Hiç<br />

Total<br />

Frequency Percent Valid Percent<br />

Cumulative<br />

Percent<br />

10 4,9 4,9 4,9<br />

23 11,3 11,3 16,2<br />

36 17,6 17,6 33,8<br />

37 18,1 18,1 52,0<br />

12 5,9 5,9 57,8<br />

83 40,7 40,7 98,5<br />

3 1,5 1,5 100,0<br />

204 100,0 100,0<br />

Komşularla yardımlaşma açısından da benzer bir durumla karşılaşmaktayız.<br />

Yaygınlığı olan ama yoğunluğu ve önemi azalmış bir komşular arası yardımlaşma söz<br />

konusudur. %50.5’i komşuları ile ara-sıra yardımlaştığını belirtirken, %42.2’si<br />

yardımlaştığını söylemiştir. %7.4’ü ise komşularıyla yardımlaşma ilişkisinde<br />

bulunmamaktadır.<br />

Tablo: 26 Komşularla Yardımlaşma Durumu<br />

Valid<br />

Yardımlaşırım<br />

Yardımlaşmam<br />

Ara sıra<br />

Total<br />

Frequency Percent Valid Percent<br />

Cumulative<br />

Percent<br />

86 42,2 42,2 42,2<br />

15 7,4 7,4 49,5<br />

103 50,5 50,5 100,0<br />

204 100,0 100,0<br />

Örneklem grubun %52.2’si komşuları ile her bakımdan uzlaştığını dile<br />

getirmiştir (Tablo 27). Yine gözlemlerimize dayanarak söylemeliyiz ki; bu yukarıdaki<br />

yorumların ışığında değerlendirildiğinde tam bir uyum, yardımlaşma, sıcaklık taşıyan<br />

bir duruma işaret etmemektedir. Örneklem grubumuzun çoğunlukla, başka kentten,<br />

her yerden ve her kesimden diye ifade ettiği komşu ağı, yeni bir komşuluk algısına ve<br />

anlayışına dönüşmüştür. Kentli davranışın gereği olarak düşünülen başkalarını<br />

rahatsız etmeme, çevresine kötülüğü dokunmama, selamlaşma gibi alanı ve anlamı<br />

daraltılmış bir çerçeveye oturtulmuştur.<br />

Türk kültürü açısından komşuluğun taşıdığı derin anlamı düşünecek olursak,<br />

komşuluk değerlerinin korunduğunu, ilişkilerin varlığını devam ettirdiğini, ancak


kültürel anlamını yitirmeye başladığının veya en azından herkesçe paylaşılan ortak bir<br />

kurum olma kimliğinin (özellikle kırsal kesimlerde ve geleneksel ilişkilerin<br />

korunduğu yapılardaki başat konumunun) zayıfladığını da dile getirebiliriz. Örneklem<br />

grubun %25’i komşularının serbest davrandığını, %11.8’i pek bir ilişkilerinin<br />

olmadığını belirtmektedir. Düşük düzeydeler %7.4 ve öğrenimleri yetersiz diyenler<br />

%3.4’dür.<br />

Tablo: 27 Kooperatif Üyelerinin Komşuları Hakkındaki Genel<br />

Görüşleri<br />

Valid<br />

Missing<br />

Total<br />

Her bakımdan<br />

uzlaşıyorum<br />

Serbest davranıyorlar<br />

Düşük düzeydeler<br />

Öğrenimleri yetersiz<br />

Pek bir ilişkimiz yok<br />

Total<br />

System<br />

Frequency Percent Valid Percent<br />

106 52,0 52,2 52,2<br />

51 25,0 25,1 77,3<br />

15 7,4 7,4 84,7<br />

7 3,4 3,4 88,2<br />

24 11,8 11,8 100,0<br />

203 99,5 100,0<br />

1 ,5<br />

204 100,0<br />

2.2.3. Sosyal Çevresi ile Yardımlaşma Durumu<br />

Cumulative<br />

Percent<br />

Tablo: 28 Nişan, Düğün Gibi Özel Günlerde Karşılıksız Yardımlar Alma<br />

Durumu<br />

Valid<br />

Missing<br />

Total<br />

Sadece aile efradı<br />

yardım eder<br />

Akrabalar yardım eder<br />

Komşular ve<br />

arkadaşlar yardım eder<br />

Bütün eş-dost yardım<br />

eder<br />

Total<br />

System<br />

Frequency Percent Valid Percent<br />

49 24,0 24,1 24,1<br />

44 21,6 21,7 45,8<br />

24 11,8 11,8 57,6<br />

86 42,2 42,4 100,0<br />

203 99,5 100,0<br />

1 ,5<br />

204 100,0<br />

Cumulative<br />

Percent<br />

Komşuluk gibi bir diğer geleneksel yardımlaşma kurumu, da özel günlerde<br />

takı takmak, para vermek, düğün masraflarına veya organizasyonuna katkıda bulunma<br />

(kirvelik, sağdıçlık gibi), ev eşyası alma vb. şeklinde gerçekleşen karşılıksız yardımda


ulunmadır. İçeriği, anlamı açısından seyrek rastlanan ve önemli olaylar karşısında<br />

ana yardımlaşma çerçevesini “tanıdıklık”,”samimiyet” kodu üzerine oturtan bir<br />

yardımlaşma durumudur.<br />

Örneklem grubumuzu oluşturan kooperatif üyelerinin %42.2’si nişan, düğün,<br />

sünnet gibi özel günlerde bütün eş-dosttan karşılıksız yardım aldığını ifade<br />

etmektedir. Sadece aile efradının yardım ettiğini belirtenler %24 ve akrabalarından<br />

yardım görenler %21.6’dır. %11.8’i de komşular ve arkadaşlarından yardım<br />

görmektedir. Görüldüğü gibi, özel günlerde yardım alma, kent yaşamında oldukça<br />

etkili bir yardımlaşma modeli olarak varlığını sürdürmektedir.<br />

Aynı şekilde, yakın çevresinde ilişkide bulunduğu insanların özel günlerinde<br />

karşılıksız yardımda bulunma durumu da, yaygın bir yardımlaşma biçimidir. %52.5’i<br />

bütün tanıdıklara yardım ettiğini belirtirken, kimseye yardım etmem/ edemem<br />

diyenlerin oranı yalnızca %3.4’dür (Tablo 29).<br />

Tablo: 29 Nişan, Düğün Gibi Özel Günlerde Karşılıksız Yardımlar Yapma<br />

Durumu<br />

Valid<br />

Sadece aile efradıma<br />

yardım ederim<br />

Akrabalara yardım ederim<br />

Arkadaşlara ve komşulara<br />

yardım ederim<br />

Bütün tanıdıklara yardım<br />

ederim<br />

Kimseye yardım<br />

etmem/edemem<br />

Total<br />

Frequency Percent Valid Percent<br />

25 12,3 12,3 12,3<br />

26 12,7 12,7 25,0<br />

39 19,1 19,1 44,1<br />

107 52,5 52,5 96,6<br />

7 3,4 3,4 100,0<br />

204 100,0 100,0<br />

Cumulative<br />

Percent<br />

Gündelik yaşam içinde karşılaşılan ve çözümü için bir başkasının<br />

gerekliliğine ihtiyaç duyulan borç alma, fikir danışma, statüsünden yararlanma,<br />

bilgisine başvurma vb. geniş bir yelpazede cereyan eden bir yardımlaşma alanının<br />

varlığı söz konusudur. Verilen tüm cevaplar üzerinden bir analiz ve oranlama<br />

yaptığımızda; örneklem grubumuzun %53.9’u zor durumlarda eşine başvurduğunu


elirtmektedir (Tablo 30). %19.1’i aile fertlerinden, %6.4’ü ise akrabalardan yardım<br />

istediğini belirtmiştir. Dolayısıyla, başta kendi kurduğu ailesinden başlayan ve<br />

yetiştiği aile ve akraba çevresine yayılan bir yardımlaşma çerçevesi karşımıza<br />

çıkmaktadır. Bu, aynı zamanda birincil, samimi ilişkilerin belirlediği bir çerçevedir.<br />

Nitekim güvenebileceğim bir dosta diyenler %8.3’dür. İkincil ilişkiler ve modern<br />

yardım kurum ve biçimlerine başvurma oranı ise son derce düşüktür. %6.4’ü<br />

arkadaşlarına, %3.4’ü uzman kişilere ve %1.5’i de ilgili resmi makamlara<br />

başvuracağını belirtmiştir.<br />

Tablo 30’a baktığımızda bu durumun eğitimle anlamlı bir ilişki içinde<br />

olduğunu görmekteyiz. Nitekim, verilen tüm cevaplar açısından değerlendirmede<br />

bulunduğumuzda; uzman kişilere başvururum cevabını verenlerin %62.2’sini<br />

üniversite mezunu kategorisindekiler oluştururken, örneğin ilkokul mezunlarında bu<br />

oran yalnızca %8.3, ortaokul mezunlarında %11.1 ve lise mezunlarında %17.7 olarak<br />

gerçekleşmektedir. İlgili resmi makamlara başvurmada da eğitimin belirleyici bir<br />

faktör olduğunu görmekteyiz. İlgili resmi makamlara başvurduğunu belirtenlerden<br />

%58.3’ünü üniversite mezunları oluşturmaktadır.<br />

Tablo: 30 Görüşülenin Başı Sıkıştığında Danışmak ve Yardım İçin En<br />

Çok Kime Başvurduğu ile Eğitim Durumu


Total<br />

Başı sıkıştığında Danışmak ve Yardım İçin en Çok Kime Başvurduğu ve Eğitim Durumu<br />

Eşime<br />

Aile<br />

fertlerine<br />

Akrabalara<br />

Arkadaşlara<br />

İlgili resmi<br />

makamlara<br />

Uzman<br />

kişilere<br />

Yaşlılara/Te<br />

crübelilere<br />

Güvenebile<br />

ceğim bir<br />

dosta<br />

Hiç<br />

kimseye<br />

Görüşülenin Eğitim Düzeyi<br />

İlkokul Ortaokul Lise Y.Okul Fakülte L.Üstü Total<br />

10 12 24 36 27 2 111<br />

9.0 10.8 21.6 32.4 24.3 1.8 100%<br />

12.5 18.4 23.3 23.2 30.3 18.1<br />

18 5 15 30 15 3 86<br />

20.9 5.8 17.4 34.8 17.4 3.4 100%<br />

22.5 7.7 14.5 19.3 16.8 27.2<br />

14 14 11 10 4 1 54<br />

25.9 25.9 20.3 18.5 7.4 1.8 100%<br />

17.5 21.5 10.6 6.4 4.5 9.0<br />

11 11 13 27 8 2 72<br />

15.2 15.2 18.0 37.5 11.1 2.7 100%<br />

13.7 16.9 12.6 17.4 9.0 18.1<br />

1 2 2 4 3 12<br />

8.3 16.6 16.6 33.3 25.0 100%<br />

1.2 3.0 1.9 2.5 3.3<br />

4 5 8 18 9 1 45<br />

8.8 11.1 17.7 40.0 20.0 2.2 100%<br />

5.0 7.6 7.7 11.6 10.1 9.0<br />

6 5 11 6 8 36<br />

16.6 13.8 30.5 16.6 22.2 100%<br />

7.5 7.6 10.6 3.8 9.0<br />

15 11 19 24 15 2 86<br />

17.4 12.7 22.0 27.9 17.4 2.3 100%<br />

18.7 16.9 18.4 15.4 16.8 18.1<br />

1 1<br />

100% 100%<br />

1.2<br />

80 65 103 155 89 11 503<br />

2.3. Kooperatif Üyesinin Sosyal Çevresi İle İlgili Görüşleri<br />

İnsanın mutlu ve güvenli bir yaşam için uyum sağlaması gereken toplumsal<br />

çevrelerin neler olduğu sorusuna üyelerden en fazla 3 seçenek olmak üzere cevap<br />

vermesi istendiğinde; toplam cevap sayıları 470 olarak ortaya çıkmış, “kendi kurduğu<br />

aile” cevabını verenler toplam içinde 136 cevap sayısı ile ilk sırada yer almıştır<br />

(%28.9) (Tablo 31). “Meslek ya da iş çevresi” cevabını verenlerin toplam sayısı 117<br />

(%24.8), “arkadaş çevresi” diyenlerin toplam sayısı ise 83 kişidir (%17.6). Ağırlıklı<br />

olarak belirtilen bu <strong>sosyal</strong> çevrelerin, bireyin sonradan içine dahil olduğu, kendi<br />

tercihinin ve sonradan kazanılmış statülerinin sonucu olarak, parçası durumuna<br />

geldiği yapılar olduğunu söyleyebiliriz. Bu anlamda; dini cemaat ve dünya görüşünü<br />

ve yaşam biçimini paylaştığı çevre cevabını verenleri de eklediğimizde üyelerin %<br />

79.3’ünün bu yönde bir eğilim içinde olduğunu görmekteyiz. Doğuştan içinde


ulunulan ve bireyin bir tercihte bulunmasının söz konusu olmadığı akrabalığı da<br />

içine alan yetiştiği aile çevresi cevabını verenlerin toplam oranı %12.3 (58 kişi),<br />

hemşehrileri cevabını verenlerin toplam oranı ise yalnızca 2.3’dür (11 kişi).<br />

Tablo: 31 Kooperatif Üyesine Göre İnsanın Mutlu ve Güvenli Bir Yaşam İçin<br />

Uyum Sağlaması Gereken Toplumsal Çevreler<br />

Tercihleri 1 Tercihler 2 Tercihler 3<br />

Frequenc Percent Frequenc Percent Frequenc Percent<br />

y<br />

y<br />

y<br />

Meslek<br />

Çevresi<br />

Yada İş 117 57.4<br />

Kendi Kurduğu Aile 58 28.4 75 36.8 3 1.5<br />

Yetiştiği Aile Çevresi 14 6.9 29 14.2 15 7.4<br />

Dini Cemaat 3 1.1 3 1.5<br />

Mahalle 4 2.0 15 7.4 10 4.9<br />

Arkadaş Çevresi 4 2.0 21 10.3 58 28.4<br />

Dünya Gör. Yaşam 4 2.0 6 2.9 20 9.8<br />

Biçimini<br />

çevre<br />

paylaştığı<br />

Hemşehrileri 5 2.5 6 2.9<br />

Toplam 204 100.0 154 75.5 112 54.9<br />

Missing System 50 24.5 92 45.1<br />

Total 204 100.0 204 100.0<br />

Bir iş ve statü sahibi olmada belirleyici olduğu düşünülen çeşitli etmenler<br />

açısından Türkiye şartlarında hangisinin daha etkili olduğu konusunda deneklerden en<br />

fazla 2 tercihte bulunması istendiğinde, verilen cevapları 2 grupta toplayıp<br />

değerlendirmek daha anlamlı olmaktadır. Bunlardan birincisi eğitim ve bilgi düzeyi,<br />

yabancı dil ve bilgisayar bilmek, çalışkan olmak gibi bireysel çaba ve gelişme sonucu<br />

kazanılmış bilgi, beceri ve niteliklere, objektif kriterlere atıfta bulunurken, bunun<br />

Türkiye’de etkili olarak işlediği kanaatinde olanların toplam içindeki oranı %41.8’dir<br />

(109 kişi). Bunlar içinde de, eğitim ve bilgi düzeyine öncelik verenler %30.7 ile başta<br />

yer almaktadır (80 kişi). Diğer grubu ise tam tersi olarak bir grubun üyesi olmak, bir<br />

grupla veya kişilerle ilişkisi olmaktan kaynaklanan dışsal faktörlerin etkili olduğu<br />

durumlar öne sürülmektedir. Bunların toplamı ise %58.2’dir. Bunlar içinde ağırlığın<br />

üst düzeyde yer alan kişilerin akrabası veya tanıdığı olma (Üyelerin toplam cevapları<br />

içinde %28.8’i ) ve siyasi parti ya da grup içinde faaliyet göstermeye ( %23.5’i)<br />

verildiğini görmekteyiz. Bu, aynı zamanda, iş ve statü sahibi olmada bireysel çaba ve<br />

niteliklerin yeterli olmadığı, hatta bazen bunların etkili olmayıp partilerin, siyasi


grupların, örgüt üye ve yöneticilerinin, üst düzeyde yer alan kişilerin tanıdıklık,<br />

akrabalık, grupdaşlık gibi aidiyete dayanan ilişki ve yapıların egemen olduğu bir<br />

eşitsizlik ve istismarla karşı karşıya bulundukları kanaatinin yaygınlığına işaret<br />

etmektedir. Bu, toplumda eşitlik ve güven duygusunu sarsıcı durumların, iş ve statü<br />

sahibi olmada, yaygın olarak hissedildiğini ortaya koymaktadır.<br />

Tablo: 32 Kooperatif Üyesine Göre Türkiye’de İş Sahibi Olmayı ya da Statü<br />

Yükseltmeyi Belirleyici Etmenler<br />

Tercihler 1 Tercihler 2<br />

Frequenc Percent Frequenc Percent<br />

y<br />

y<br />

Siyasi Parti Yada Gurup İçinde Faaliyet<br />

Göstermek<br />

48 23.5 13 6.4<br />

Dini Cemaatlerle İlişki İçinde veya Üyesi 1<br />

Olmak<br />

0.5 2 1.0<br />

Eğitim ve Bilgi Düzeyi 65 31.9 15 7.4<br />

Yabancı Dil Veya Bilgisayar Bilmek 9 4.4 13 6.4<br />

Tanınmış Bir Dernek, Birlik Veya Vakıf 4<br />

Üyesi/Yöneticisi Olmak<br />

2.0 6 2.9<br />

Üst Düzeyde Yer Alan Kişilerin Akrabası Veya 45 22.1 30 14.7<br />

Tanıdığı Olmak<br />

Çalışkan Olmak 7 3.4<br />

Maddi Güç 2 1.0<br />

Toplam 181 88.7 79 38.7<br />

Missing System 23 11.3 125 61.3<br />

Total 204 100.0 204 100.0<br />

İnsanların bencilleşmesi ve toplum çıkarlarını hiç kimsenin ön planda<br />

tutmaması, deneklerin, Türkiye’de yaşanan en önemli <strong>sosyal</strong> problem olarak<br />

gördükleri hususlar olmaktadır (Toplam %38.4). Çıkarcılık-diğerkamlık alanından<br />

sonra, insanlar arası ilişkiler alanı ön plana çıkarılan ve önemsenen diğer bir hususu<br />

teşkil etmektedir. Deneklerin toplam % 37.3’ü ise, insanlar arası ilişkilerde<br />

hoşgörünün giderek kaybolduğunu (%13.1), insanlar arasındaki kardeşliğin ve<br />

sevginin, saygının azaldığını (%12’şer) ifade etmektedir. % 8.5’i ise, kimsenin<br />

başkalarına güvenmemesini, Türkiye’nin en önemli <strong>sosyal</strong> problemi olarak ortaya<br />

koymaktadır. Bütün bu sayılan niteliklere dikkat edildiğinde, Türk toplumunun<br />

toplumcu, dayanışmacı karakterini ortaya koyan bir özellik arz ettiklerini<br />

söyleyebiliriz (%84.2). Diğer bir <strong>sosyal</strong> problem olarak ise, gençlerin iyi


yetiştirilmemesi, yozlaşmaları (%7.9) ve insanların yeterli eğitim alamaması (%7.1)<br />

dile getirilmiştir.<br />

Tablo: 33 Kooperatif Üyesine Göre Türkiye’de Yaşanan En Önemli Sosyal<br />

Problemler<br />

Tercihler 1 Tercihler 2<br />

Frequenc<br />

y<br />

Percent Frequenc<br />

y<br />

İnsanların Bencilleşmesi 68 33.3 2 1.0<br />

Percent<br />

Toplum Çıkarlarını Kimsenin Ön Planda 49<br />

Tutmaması<br />

24.0 21 10.3<br />

İnsanlar Arasındaki Kardeşliğin ve Sevginin 25<br />

Azalması<br />

12.3 19 9.3<br />

İnsanlar Arasındaki Saygının Azalması 26 12.7 18 8.8<br />

Gençlerin<br />

Yozlaşmaları<br />

İyi Yetiştirilememesi ve 10 4.9 19 9.3<br />

Kimsenin Başkalarına Güvenmemesi 9 4.4 22 10.8<br />

İnsanlar Arası İlişkilerde Hoşgörünün Giderek 11<br />

Kaybolması<br />

5.4 37 18.1<br />

İnsanların Yeterli Eğitim Alamaması 4 2.0 22 10.8<br />

Dine Saygının Azalması 2 1.0<br />

Toplam 204 100.0 160 78.4<br />

Missing System 44 21.6<br />

Total 204 100.0<br />

Tablo: 34 Kooperatif Üyesinin Genel Olarak İnsanlar Hakkındaki<br />

Tanımlamaları


Valid<br />

Çoğu insana güvenilir<br />

Çoğu insana güvenilmez<br />

Çoğu insana<br />

güvenilir,ama gene de<br />

dikkatli olamak gerekir<br />

Cevapsız<br />

Total<br />

Frequency Percent Valid Percent<br />

Cumulative<br />

Percent<br />

15 7,4 7,4 7,4<br />

37 18,1 18,1 25,5<br />

150 73,5 73,5 99,0<br />

2 1,0 1,0 100,0<br />

204 100,0 100,0<br />

Genel olarak insanlar hakkındaki tutumlarını öğrenmek amacıyla deneklerden,<br />

insanları ne biçimde tanımladıkları sorulduğunda, “Çoğu insana güvenilir ama yine de<br />

dikkatli olmak gerekir” cevabını verenler %73.5 gibi büyük bir oranda yer almıştır.<br />

Güven Türk toplumu açısından bir çeşit “manevi kontrat” olarak kabul görmektedir.<br />

Dolayısıyla, pek çok güven sarsıcı ortamın, örneklerin ve ilişkilerin mevcut olabildiği<br />

kent <strong>sosyal</strong> yapısında, güvenin hala korunan bir değer olması dikkat çekicidir. Çoğu<br />

insana güvenilir cevabını da eklersek (%7.4) deneklerin %80.9’u anlayış olarak<br />

tedbirli olmayı öngören, olumsuzluk yaşanabileceğine de açık kapı bırakan, iyimser<br />

bir tutum içindedir. Çoğu insana güvenilmez diyenlerin oranı ise %18.1’dir.<br />

Güven unsurunun en çok geçerli olduğu, önem kazandığı parasal ilişkilerde,<br />

anlaşmaları ne şekilde yerine getirdiklerini sorguladığımızda “yazılı” cevabını<br />

verenlerin oranı %40.2’dir. “Bazen sözlü bazen yazılı” diyenler %26, “tanıdıklarla<br />

sözlü, yabancılarla yazılı” diyenler %21.1’dir. %12.7’si ise parasal anlaşmalarını<br />

“sözlü” yaptığını belirtmektedir. Farklı bir yorum da bulunacak olursak, %59.8’i para<br />

gibi maddi ve istismara çok açık bir konuda örtülü olarak sözleşme yerine güven ve<br />

tanıdıklık esasına dayanan bir tutum taraftarıdır.<br />

Valid<br />

Tablo: 35 Görüşülenin Parasal İlişkilerde Anlaşmaları Sözlü veya Yazılı<br />

Belirtme Durumu<br />

Frequency Percent Valid Percent<br />

Cumulative<br />

Percent<br />

Sözlü<br />

26 12,7 12,7 12,7<br />

Yazılı<br />

82 40,2 40,2 52,9<br />

Bazen sözlü,bazen yazıl 53 26,0 26,0 78,9<br />

Tanıdıklarla sözlü,<br />

yabancılarla yazılı<br />

43 21,1 21,1 100,0<br />

Total<br />

204 100,0 100,0


2.4.Kendisi Hakkındaki Görüşleri<br />

Tablo: 36 Kooperatif Üyesinin Kendisini Hangi Konularda Yetersiz<br />

Hissettiği<br />

Valid<br />

Tahsil konusunda<br />

Dini bilgiler<br />

Ailevi dayanışma<br />

İşimle ilgili konularda<br />

İyi bir yurttaş olma<br />

Sosyal faaliyet<br />

Hiçbiri<br />

Yenilikleri takip<br />

Parasal konularda<br />

Özel yetenek<br />

Total<br />

Frequency Percent Valid Percent<br />

Cumulative<br />

Percent<br />

55 27,0 27,0 27,0<br />

21 10,3 10,3 37,3<br />

5 2,5 2,5 39,7<br />

9 4,4 4,4 44,1<br />

8 3,9 3,9 48,0<br />

80 39,2 39,2 87,3<br />

23 11,3 11,3 98,5<br />

1 ,5 ,5 99,0<br />

1 ,5 ,5 99,5<br />

1 ,5 ,5 100,0<br />

204 100,0 100,0<br />

Kooperatif üyelerinin %39.2’si kendisini <strong>sosyal</strong> faaliyet konusunda yetersiz<br />

görürken, bunu %27 ile tahsil konusunda yetersiz görenler takip etmektedir (Tablo<br />

36). Hiçbiri cevabını verenler (%11.3) üçüncü , dini bilgiler konusunda diyenler<br />

(%10.3) dördüncü sırada yer almaktadır. İleride kooperatif dışı kooperasyon<br />

ilişkilerinde irdeleneceği gibi, kurumlara üyelik ve kurumların etkinliklerine katılma<br />

son derce düşük düzeyde gerçekleşen bir durumdur. Hatta üye olduğu kurumun<br />

etkinliklerine katılmayan kişilerin varlığı söz konusudur. Burada ortaya çıkan durum<br />

da; bu eksikliğin örneklem grubumuzu oluşturan kişiler tarafından yoğun olarak<br />

hissedildiğini, giderilmesi gereken bir ihtiyaç olarak algılandığını ortaya koymaktadır.<br />

Tablo: 37 Kooperatif Üyesinin Hayatta Kendini Başarılı Bir İnsan Olarak<br />

Görme Durumu<br />

Valid<br />

Evet<br />

Hayır<br />

Total<br />

Frequency Percent Valid Percent<br />

Cumulative<br />

Percent<br />

140 68,6 68,6 68,6<br />

64 31,4 31,4 100,0<br />

204 100,0 100,0<br />

Kendini hayatta başarılı olarak görenlerin oranı %68.6 iken, %31.4’ü kendini<br />

başarısız olarak görmektedir. Kendini başarılı görmeyenlerden 43 kişi bunu elverişsiz


çevre şartlarına bağlarken, 11 kişi kendi özelliklerinden kaynaklandığını belirtmekte,<br />

9 kişi ise şansı olmadığını dile getirmektedir.<br />

Valid<br />

Missing<br />

Total<br />

Tablo: 38 Kooperatif Üyesinin Kendini Hayatta Başarılı Biri Olarak<br />

Görmemesinin Nedeni<br />

Kendi özelliklerim<br />

Elverişsiz çevre şartları<br />

Şansım yok<br />

Total<br />

System<br />

Frequency Percent Valid Percent<br />

Cumulative<br />

Percent<br />

11 5,4 17,5 17,5<br />

43 21,1 68,3 85,7<br />

9 4,4 14,3 100,0<br />

63 30,9 100,0<br />

141 69,1<br />

204 100,0<br />

“Kendinizi Hangi Sosyal Tabakada Görüyorsunuz” sorusuna ise deneklerin<br />

%81.9’u orta tabakada cevabını vermiştir. %5.4’ü üst tabakada, %7.8’i ise alt<br />

tabakada görmektedir. Orta tabaka cevabının yüksek oranda çıkması yanında, üst<br />

tabakada yer alanların bizce az çıkması birtakım sosyo-psikolojik sebeplerle ilintilidir.<br />

Kendinden kötü durumda insanların varlığını gözleyip alt tabakaya mensup<br />

hissedememenin yanı sıra, daha iyi koşullarda bulunanlara göre kıyas yapıp üst<br />

tabaka cevabı verememenin en pratik ve esnek yolu orta tabaka olmaktadır. İlerde<br />

gelir konusunda da değineceğimiz gibi kooperatif üyelerinin önemli kısmı gelir<br />

düzeyi yüksek, yaşam standartları ortalamanın üstünde kişilerden oluşmaktadır. Aynı<br />

zamanda, kentte olanakların ve gereksinimlerin fazlalığı da, bu, görece üst gelir grubu<br />

için ihtiyaçları karşılayan bir memnuniyetin oluşmamasında etkili olabilir.<br />

Tablo: 39 Kooperatif Üyesinin Kendisini Hangi Toplumsal Tabakada<br />

Gördüğü<br />

Valid<br />

Üst tabakada<br />

Orta tabakada<br />

Alt tabakada<br />

Bir fikrim yok<br />

Total<br />

Frequency Percent Valid Percent<br />

Cumulative<br />

Percent<br />

11 5,4 5,4 5,4<br />

167 81,9 81,9 87,3<br />

16 7,8 7,8 95,1<br />

10 4,9 4,9 100,0<br />

204 100,0 100,0


Üyelerin %40.2’si dürüstlük özelliklerini, ailesinin kendisine kazandırdığı en<br />

önemli nitelik olarak belirtmiştir (Tablo 40). Bunu,yani üyelerin insanlarda aranan en<br />

önemli özellik olarak gördükleri dürüstlüğü (bkz. çevresi ile ilişkisi), aynı zamanda en<br />

çok değer verdikleri kurum olan aile ile ilişkilendirdikleri biçiminde yorumlamak<br />

gerekir. Her ne kadar, bireyin yaşamında geleneksel toplum yapısına göre fonksiyon<br />

ve tesiri azalsa da, aile Türk toplumu açısından başat ve yüceltilen bir kurum olma<br />

özelliğini devam ettirmektedir. Diğer taraftan, üyeler, ailelerinin kendilerine<br />

kazandırdığı özellikler olarak, daha çok gelenekselliğe göndermede bulunan ve<br />

muhafazakar değerlerin yoğunlaştığı özellikleri belirtmektedir. Nitekim %20.1<br />

devlete ve millete bağlılık, %11.3 gelenek göreneğe saygı, %7.9 dine bağlılık ve<br />

aileye sadakat özelliklerini belirtmektedir. Buna karşılık daha kente özgü, bireysel ve<br />

liberal diyebileceğimiz özellikler düşük orandadır: “Bağımsız düşünme ve<br />

davranabilme yeteneği” diyenlerin oranı %10.8, “daha iyi bir dünya için mücadele<br />

bilinci” cevabını verenler %4.9 ve “iyi bir yurttaş olma bilinci” diyenler %4.9’dur.<br />

Valid<br />

Tablo: 40 Kooperatif Üyesine Göre Ailesinin Kendisine Kazandırdığına<br />

İnandığı En Önemli Özelliği<br />

Bağımsız düşünme ve<br />

davranabilme yeteneği<br />

Daha iyi bir dünya için<br />

mücadele bilinci<br />

Dürüstlük<br />

Devlete ve millete bağlılık<br />

Dine bağlılık<br />

İyi bir yurttaş olma bilinci<br />

Gelenek-göreneğe saygı<br />

Aileye sadakat<br />

Total<br />

Frequency Percent Valid Percent<br />

Cumulative<br />

Percent<br />

22 10,8 10,8 10,8<br />

10 4,9 4,9 15,7<br />

82 40,2 40,2 55,9<br />

41 20,1 20,1 76,0<br />

14 6,9 6,9 82,8<br />

10 4,9 4,9 87,7<br />

23 11,3 11,3 99,0<br />

2 1,0 1,0 100,0<br />

204 100,0 100,0<br />

Verilen tüm cevapları dikkate alan bir oranlama yaptığımızda; sağlık geleceğe<br />

yönelik istekler arasında %28 ile ilk sırada yer alırken, ikinci sırada %27.4 ile<br />

çocukların geleceğini garanti altına almak gelmektedir. Evin bir yatırım aracı olarak<br />

görülmesinin bir boyutunu da, çocukların geleceğini garanti altına almak düşüncesi<br />

oluşturmaktadır. Burada kooperatif üyesinin kendi bireysel istekleri arasında<br />

“çocukların geleceğini garanti almak” düşüncesine yüksek oranda yer vermesi<br />

oldukça anlamlıdır. %12.5’i ise çevresine ve ülkesine yararlı bir insan olmak


istediğini belirtmiştir. Bunları “daha çok gelir”, “işimle ilgili en üst noktalara çıkmak”<br />

ve “daha iyi bir iş” cevapları takip etmektedir.<br />

Tablo: 41 Kooperatif Üyesinin Geleceğe Yönelik İstekleri<br />

Tercihler 1 Tercihler 2 Tercihler 3<br />

Frequenc Percent Frequenc Percent Frequenc Percent<br />

y<br />

y<br />

y<br />

Daha İyi Bir İş 28 13.7 2 1.0<br />

Daha Çok Gelir 34 16.7 12 5.9 1 0.5<br />

Çocukların Geleceğini 100<br />

Garanti Altına Almak<br />

49.0 33 16.2 3 1.5<br />

Sağlık 33 16.2 81 39.7 25 12.3<br />

İşimle İlgili En Üst 4<br />

Noktalara Çıkmak<br />

2.0 16 7.8 21 10.3<br />

Başka<br />

Yaşamak<br />

Bir Ülkede 1 0.5 1 0.5<br />

Çevresine ve Ülkesine 4 2.0 7 3.4 51 25.0<br />

Yararlı<br />

Olmak<br />

Bir İnsan<br />

Daha Samimi Komşuluk<br />

ve Arkadaşlık<br />

12 5.9 15 7.4<br />

Başka<br />

Yaşamak<br />

Bir Şehirde<br />

1 0.5 1 0.5<br />

Zengin Olmak 2 1.0 8 3.9<br />

Toplam 204 100.0 167 81.9 125 61.3<br />

Missing System 37 18.1 79 38.7<br />

Total 204 100.0 204 100.0<br />

3. Çalışma Hayatı ve Çalışma İlişkileri<br />

3.1. Mesleki Durum Ve İş Yerindeki Statüsü<br />

Kamuda görevli devlet memuru olanlar, yaptıkları işin niteliği ve statüleri göz<br />

önüne bulundurularak tasnif edilmiştir. Doktor, psikolog, mühendis v.b yüksek<br />

öğrenimli profesyonel meslek elemanlarının kamuda görevli olanları “kamuda<br />

uzman” olarak alınmış, böylece bu vasıfları yanında yönetici olanların da, çokluğu<br />

dolayısıyla, ikisini aynı kategoride göstermenin karışıklıkları gidereceği<br />

düşünülmüştür. Bu anlamıyla tablomuzu analiz ettiğimizde, kamuda memur<br />

statüsünde görev yapanların (Devlet memuru, kamuda yönetici-uzman ve<br />

öğretmenler) toplam oranı %35.8’dir. Bunlar içinde de, en büyük grubu %19.6 ile düz<br />

memur pozisyonundaki kişiler oluşturmaktadır.


Örneklem grubumuzun %32.4’ünü kendi namına çalışan iş adamı-tüccar,<br />

esnaf-zanaatkar, yüksek öğretimli serbest meslek sahipleri ve serbest muhasebeciler<br />

oluşturmaktadır. Bunlar arasında, da esnaf-zanaatkar olanlar en büyük grubu<br />

oluşturmaktadır (%20.1). İşçi statüsündeki işgörenlerin toplam oranı %15.2’dir ve<br />

bunların da, %11.8’i özel sektörde işçi pozisyonunda olan kimselerdir. %9.8’i emekli,<br />

%3.9’u özel sektörde yönetici, %2.9’u ise ev hanımıdır.<br />

Tablo: 42 Görüşülenin İşi<br />

Valid<br />

İş Adamı/Tüccar<br />

Esnaf/Zanaatkar<br />

Emekli<br />

Devlet Memuru<br />

İşçi(Özel)<br />

İşçi(Kamu)<br />

Kamuda Yönetici/Uzman<br />

Özel Sektörde Yönetici<br />

Öğretmen<br />

Ev Hanımı<br />

Y.Öğ.Serbest Mes.<br />

Serbest Muhasebeci<br />

Total<br />

Frequency Percent Valid Percent<br />

Cumulative<br />

Percent<br />

13 6,4 6,4 6,4<br />

41 20,1 20,1 26,5<br />

20 9,8 9,8 36,3<br />

40 19,6 19,6 55,9<br />

24 11,8 11,8 67,6<br />

7 3,4 3,4 71,1<br />

22 10,8 10,8 81,9<br />

8 3,9 3,9 85,8<br />

11 5,4 5,4 91,2<br />

6 2,9 2,9 94,1<br />

4 2,0 2,0 96,1<br />

8 3,9 3,9 100,0<br />

204 100,0 100,0<br />

Tablo 43’e baktığımızda ilkokul mezunlarının %48.7’si işadamı-tüccar ve<br />

esnaf-zanaatkar grubundaki işyeri sahibi durumunda olanlardan oluşmakta iken; bu<br />

grubun yüksek okul mezunları içindeki oranı %10.5, fakülte mezunları içindeki oranı<br />

ise %6 (2 kişi)’dır.<br />

Özel sektörde işçi statüsünde çalışanlardan %37.5’i ilkokul mezunu iken,<br />

sadece 1 kişi yüksekokul mezunudur ve fakülte mezunu bulunmamaktadır. Eğitim<br />

seviyesinin düşüklüğü yönünden dikkat çeken bir diğer grup da, kamuda işçi olarak<br />

çalışanlardır. Bu grupta yer alanlardan 3’ü ilkokul, 1’i ortaokul ve 3’ü de lise<br />

mezunudur. Ev hanımı olan 6 kişiden ise 5’’i ilkokul mezunudur.<br />

Fakülte mezunlarının ise ağırlıklı olarak (%42.4) kamuda yönetici /uzman<br />

statüsünde (14 kişi) olduklarını görmekteyiz. 5 kişi özel sektörde yönetici, 4 kişi<br />

serbest meslek sahibi,4 kişi devlet memuru, 3 kişi serbest muhasebecidir. Yüksekokul<br />

mezunu olanlarda kamuda çalışanlar dikkat çekmektedir. 22 kişi devlet memuru, 10


kişi öğretmen ve 2 kişi de kamuda yönetici/uzman statüsündedir. Lisansüstü eğitim<br />

görenlerin tamamı ise (4 kişi) kamuda yönetici/uzman statüsündedir.<br />

Cinsiyet açısından, yapılan işi kıyasladığımızda, işadamı/tüccar grubunda yer<br />

alan 13 kişinin tamamının, ve esnaf/zanaatkar grubunda yer alan 41 kişiden 1’i<br />

dışında tamamının erkek olduğu dikkat çekmektedir (Tablo 44). Dolayısıyla, bunları,<br />

erkeklerin egemen olduğu işler olarak değerlendirebiliriz. Kadınların en fazla temsil<br />

edildiği iş olarak devlet memurluğunu (8 kişi) ve özel sektörde yöneticiliği (5 kişi)<br />

görmekteyiz. Toplam 35 kadından 12 kişi (%34.2’si) iş yaşamında bulunmamakta<br />

olup, bunlardan 6’sı emekli ve 6’sı ise ev hanımı durumunda olan kişilerdir.<br />

Tablo: 43 Görüşülenin İşi ile Eğitim Düzeyi


Total<br />

İş Adamı/ Tüccar<br />

Esnaf/Zanaatkar<br />

Emekli<br />

Devlet Memuru<br />

İşçi(Özel)<br />

İşçi(Kamu)<br />

Kamuda<br />

Yönetici/Uzman<br />

Özel Sektörde<br />

Yönetici<br />

Öğretmen<br />

Ev Hanımı<br />

Y.Öğ.Serbest<br />

Mes.<br />

Serbest<br />

Muhasebeci<br />

Orta<br />

Görüşülenin Eğitim Düzeyi<br />

Yüksek<br />

Lisans<br />

İlkokul okul Lise okul Fakülte üstü Total<br />

7 2 1 2 1 13<br />

17,9% 7,4% 2,3% 3,5% 3,0% 6,4%<br />

53,8% 15% 7,7% 15,4% 7,7% 100,0%<br />

3,4% 1,0% ,5% 1,0% ,5% 6,4%<br />

12 12 12 4 1 41<br />

30,8% 44% 27% 7,0% 3,0% 20,1%<br />

29,3% 29% 29% 9,8% 2,4% 100,0%<br />

5,9% 5,9% 5,9% 2,0% ,5% 20,1%<br />

2 2 6 10 20<br />

5,1% 7,4% 14% 17,5% 9,8%<br />

10,0% 10% 30% 50,0% 100,0%<br />

1,0% 1,0% 2,9% 4,9% 9,8%<br />

1 3 11 22 3 40<br />

2,6% 11% 25% 38,6% 9,1% 19,6%<br />

2,5% 7,5% 28% 55,0% 7,5% 100,0%<br />

,5% 1,5% 5,4% 10,8% 1,5% 19,6%<br />

9 7 7 1 24<br />

23,1% 26% 16% 1,8% 11,8%<br />

37,5% 29% 29% 4,2% 100,0%<br />

4,4% 3,4% 3,4% ,5% 11,8%<br />

3 1 3 7<br />

7,7% 3,7% 6,8% 3,4%<br />

42,9% 14% 43% 100,0%<br />

1,5% ,5% 1,5% 3,4%<br />

2 2 14 4 22<br />

4,5% 3,5% 42,4% 100,0% 10,8%<br />

9,1% 9,1% 63,6% 18,2% 100,0%<br />

1,0% 1,0% 6,9% 2,0% 10,8%<br />

3 5 8<br />

5,3% 15,2% 3,9%<br />

37,5% 62,5% 100,0%<br />

1,5% 2,5% 3,9%<br />

10 1 11<br />

17,5% 3,0% 5,4%<br />

90,9% 9,1% 100,0%<br />

4,9% ,5% 5,4%<br />

5 1 6<br />

12,8% 3,0% 2,9%<br />

83,3% 16,7% 100,0%<br />

2,5% ,5% 2,9%<br />

4 4<br />

12,1% 2,0%<br />

100,0% 100,0%<br />

2,0% 2,0%<br />

2 3 3 8<br />

4,5% 5,3% 9,1% 3,9%<br />

25% 37,5% 37,5% 100,0%<br />

1,0% 1,5% 1,5% 3,9%<br />

39 27 44 57 33 4 204<br />

100,0% **** **** 100,0% 100,0% 100,0% 100,0%<br />

19,1% 13% 22% 27,9% 16,2% 2,0% 100,0%<br />

19,1% 13% 22% 27,9% 16,2% 2,0% 100,0%<br />

Tablo: 44 Görüşülenin İşi ile Cinsiyeti


Görüşülenin<br />

İşi<br />

Total<br />

İş Adamı/Tüccar<br />

Esnaf/Zanaatkar<br />

Emekli<br />

Devlet Memuru<br />

İşçi(Özel)<br />

İşçi(Kamu)<br />

Kamuda<br />

Yönetici/Uzman<br />

Özel Sektörde<br />

Yönetici<br />

Öğretmen<br />

Ev Hanımı<br />

Y.Öğ.Serbest<br />

Mes.<br />

Serbest<br />

Muhasebeci<br />

Görüşülenin Cinsiyeti<br />

Erkek Kadın<br />

Total<br />

13 13<br />

7,7% 6,4%<br />

100,0% 100,0%<br />

6,4% 6,4%<br />

40 1 41<br />

23,7% 2,9% 20,1%<br />

97,6% 2,4% 100,0%<br />

19,6% ,5% 20,1%<br />

14 6 20<br />

8,3% 17,1% 9,8%<br />

70,0% 30,0% 100,0%<br />

6,9% 2,9% 9,8%<br />

32 8 40<br />

18,9% 22,9% 19,6%<br />

80,0% 20,0% 100,0%<br />

15,7% 3,9% 19,6%<br />

21 3 24<br />

12,4% 8,6% 11,8%<br />

87,5% 12,5% 100,0%<br />

10,3% 1,5% 11,8%<br />

7 7<br />

4,1% 3,4%<br />

100,0% 100,0%<br />

3,4% 3,4%<br />

19 3 22<br />

11,2% 8,6% 10,8%<br />

86,4% 13,6% 100,0%<br />

9,3% 1,5% 10,8%<br />

3 5 8<br />

1,8% 14,3% 3,9%<br />

37,5% 62,5% 100,0%<br />

1,5% 2,5% 3,9%<br />

11 11<br />

6,5% 5,4%<br />

100,0% 100,0%<br />

5,4% 5,4%<br />

6 6<br />

17,1% 2,9%<br />

100,0% 100,0%<br />

2,9% 2,9%<br />

2 2 4<br />

1,2% 5,7% 2,0%<br />

50,0% 50,0% 100,0%<br />

1,0% 1,0% 2,0%<br />

7 1 8<br />

4,1% 2,9% 3,9%<br />

87,5% 12,5% 100,0%<br />

3,4% ,5% 3,9%<br />

169 35 204<br />

100,0% 100,0% 100,0%<br />

82,8% 17,2% 100,0%<br />

82,8% 17,2% 100,0%<br />

Tablo: 45 Görüşülenin Bağlı Bulunduğu Sosyal Güvenlik Kurumu


Valid<br />

Emekli sandığı<br />

SSK<br />

Bağ-Kur<br />

Hiçbiri<br />

Total<br />

Frequency Percent Valid Percent<br />

Cumulative<br />

Percent<br />

95 46,6 46,6 46,6<br />

53 26,0 26,0 72,5<br />

45 22,1 22,1 94,6<br />

11 5,4 5,4 100,0<br />

204 100,0 100,0<br />

Emekli sandığına bağlı olanların oranı %46.6 ile ilk sırada yer almakta, SSK<br />

‘ya bağlı olanlar %26 ile ikinci ve Bağ-Kur’a bağlı olanlar ise %22.1 ile üçüncü<br />

sırada yer almaktadır. Hiçbir <strong>sosyal</strong> güvencesi olamayanların oranı ise %5.4’dür.<br />

Dolayısıyla, üyelerin hemen tamamı bir <strong>sosyal</strong> güvenlik kurumuna kayıtlı olan, <strong>sosyal</strong><br />

güvence altındaki kişilerden oluşmaktadır.<br />

Valid<br />

Missing<br />

Total<br />

Tablo: 46 Halen Çalıştığı İşin Nasıl Bulunduğu<br />

Frequency Percent Valid Percent<br />

Cumulative<br />

Percent<br />

Kendi imkanlarımla 122 59,8 61,9 61,9<br />

Kendi işimi kurdum 27 13,2 13,7 75,6<br />

İş ve İşçi Bulma<br />

Kurumu vasıtasıyla<br />

5 2,5 2,5 78,2<br />

Eş-dost yardımı ile 20 9,8 10,2 88,3<br />

Baba mesleğine<br />

devam ediyorum<br />

6 2,9 3,0 91,4<br />

Çalışmıyor<br />

14 6,9 7,1 98,5<br />

Parti vasıtasıyla<br />

2 1,0 1,0 99,5<br />

Direkt atama<br />

1 ,5 ,5 100,0<br />

Total<br />

197 96,6 100,0<br />

System<br />

7 3,4<br />

204 100,0<br />

Halen çalıştıkları işi, kendi imkanlarıyla bulduklarını söyleyenlerin oranı<br />

%59.8 gibi yüksek bir düzeydedir. Türk toplumu açısından geleneksel dayanışmanın<br />

etkin olduğu alanlardan birisi de iş bulma ve iş kurma da akrabalık, yakınlık,<br />

tanıdıklık gibi birincil, yüz yüze ilişkilerden kaynaklanan informel kanalların<br />

kullanılmasıdır. Burada, “kendi imkanlarımla” diyenlerin yüksek çıkmasında bir<br />

takım faktörlerin göz önünde bulundurulması gerekmektedir. Örneklem grubumuzun


%39.2’sinin kamu çalışanı pozisyonundaki kişilerden oluşması ve bunun sınav<br />

sonucunda elde edilen bir statü olmasının, bunda etkili olduğu düşünülebilir. Nitekim,<br />

torpil, yakın referansı, kayırmacılık gibi gayrı resmi mekanizmalar kullanılmış olsa<br />

dahi, kişi sınavı tek kriter kabul ederek bunu kendisinin elde ettiği ve başardığı<br />

düşüncesini öne çıkarmaktadır. Tablo 47’ye baktığımızda devlet memurlarından<br />

%82.5’i ve kamuda yönetici/uzman pozisyonunda olanlardan %81.8’i halen<br />

çalıştıkları işi kendi imkanlarıyla bulduklarını söylemektedir. Görevi, henüz iş sahibi<br />

olmayanların istihdamını sağlamak olan ve modern iş bulma kanalı olarak<br />

değerlendirebileceğimiz iş ve işçi bulma kurumu aracılığıyla iş bulduğunu<br />

söyleyenlerin oranı ise %2.5’dir. Bu kurumun iş bulmada etkin bir işleve sahip<br />

olmadığını ortaya koymaktadır.<br />

Kendi işini kurduğunu ifade edenlerden, 1 işçi hariç tamamı kendi işyerine<br />

sahip olanlardan oluşmaktadır. Eş-dost yardımı ile ve parti vasıtasıyla iş bulduğunu<br />

söyleyenlerin oranı ise %10.8’dir.<br />

Tablo: 47 Görüşülenin İşi ile Halen Çalıştığı İşi Nasıl Bulduğu


Total<br />

İş<br />

Adamı/<br />

Tüccar<br />

Esnaf/<br />

Zan<br />

Emekli<br />

Devlet<br />

Mem.<br />

İşçi Ö.<br />

İşçi K.<br />

Kamu<br />

Yön./Uz<br />

m.<br />

Öz.<br />

Sek.<br />

Yönetic<br />

i<br />

Öğretm<br />

en<br />

Ev H.<br />

Y.Öğ.S<br />

erbest<br />

Mes.<br />

Serbes<br />

t<br />

Muhas<br />

ebeci<br />

Kendi<br />

imk.<br />

Kendi<br />

işimi<br />

İş ve İşçi<br />

Bulma<br />

Kurumu<br />

Eş-dost<br />

Baba<br />

mesleğine<br />

devam<br />

ile kurdum vas. ile yardımı ile ediyorum Çalışmıyor vasıtasıyla atama Total<br />

8 4 1 13<br />

6,6% 14,8% 5,0% 6,6%<br />

61,5% 30,8% 7,7% 100,0%<br />

4,1% 2,0% ,5% 6,6%<br />

19 15 1 5 40<br />

15,6% 55,6% 5,0% 83,3% 20,3%<br />

47,5% 37,5% 2,5% 12,5% 100,0%<br />

9,6% 7,6% ,5% 2,5% 20,3%<br />

5 1 11 17<br />

4,1% 5,0% 78,6% 8,6%<br />

29,4% 5,9% 64,7% 100,0%<br />

2,5% ,5% 5,6% 8,6%<br />

33 2 3 1 1 40<br />

27,0% 40,0% 15,0% 50,0% 100,0% 20,3%<br />

82,5% 5,0% 7,5% 2,5% 2,5% 100,0%<br />

16,8% 1,0% 1,5% ,5% ,5% 20,3%<br />

14 1 1 7 1 24<br />

11,5% 3,7% 20,0% 35,0% 16,7% 12,2%<br />

58,3% 4,2% 4,2% 29,2% 4,2% 100,0%<br />

7,1% ,5% ,5% 3,6% ,5% 12,2%<br />

4 1 1 1 7<br />

3,3% 20,0% 5,0% 50,0% 3,6%<br />

57,1% 14,3% 14,3% 14,3% 100,0%<br />

2,0% ,5% ,5% ,5% 3,6%<br />

18 1 3 22<br />

14,8% 20,0% 15,0% 11,2%<br />

81,8% 4,5% 13,6% 100,0%<br />

9,1% ,5% 1,5% 11,2%<br />

5 3 8<br />

4,1% 15,0% 4,1%<br />

62,5% 37,5% 100,0%<br />

2,5% 1,5% 4,1%<br />

11 11<br />

9,0% 5,6%<br />

100% 100,0%<br />

5,6% 5,6%<br />

3 3<br />

21,4% 1,5%<br />

100,0% 100,0%<br />

1,5% 1,5%<br />

1 3 4<br />

,8% 11,1% 2,0%<br />

25,0% 75,0% 100,0%<br />

,5% 1,5% 2,0%<br />

4 4 8<br />

3,3% 14,8% 4,1%<br />

50,0% 50,0% 100,0%<br />

2,0% 2,0% 4,1%<br />

122 27 5 20 6 14 2 1 197<br />

100% 100,0% 100,0% 100,0% 100,0% 100,0% 100,0% 100,0% 100,0%<br />

61,9% 13,7% 2,5% 10,2% 3,0% 7,1% 1,0% ,5% 100,0%<br />

61,9% 13,7% 2,5% 10,2% 3,0% 7,1% 1,0% ,5% 100,0%<br />

3.2. Daha Önceki Çalışma Durumu<br />

Parti<br />

Direkt


Tablo: 48 Daha Önce Başka Bir İşte Çalışmış Olma Durumu<br />

Valid<br />

Missing<br />

Total<br />

Evet<br />

Hayır<br />

Total<br />

System<br />

Frequency Percent Valid Percent<br />

Cumulative<br />

Percent<br />

102 50,0 50,2 50,2<br />

101 49,5 49,8 100,0<br />

203 99,5 100,0<br />

1 ,5<br />

204 100,0<br />

Kooperatif üyelerinin %50’si daha önce başka bir işte çalıştığını belirtirken,<br />

%49.5’i halen çalıştıkları iş dışında, daha önce bir işle uğraşmadığını belirtmiştir.<br />

Daha önce çalıştıklarını belirtenlerden 34 kişi (%33.3’ü) işçi, 26 kişi ( %25.5’i)<br />

memur olduğunu ve 12 kişi ticaretle uğraştığını; 16 kişi ise aynı işi yaptığını ifade<br />

etmiştir.<br />

Valid<br />

Missing<br />

Total<br />

Tablo: 49 Daha Önce Hangi İşte Çalıştığı<br />

İşçi<br />

Memur<br />

Doktor<br />

Mühendis<br />

Ticaret<br />

Çiftçi<br />

Aynı işi yapıyordum<br />

Büro elmanı<br />

Şoför<br />

Total<br />

System<br />

Frequency Percent Valid Percent<br />

Cumulative<br />

Percent<br />

34 16,7 33,3 33,3<br />

26 12,7 25,5 58,8<br />

1 ,5 1,0 59,8<br />

3 1,5 2,9 62,7<br />

12 5,9 11,8 74,5<br />

6 2,9 5,9 80,4<br />

16 7,8 15,7 96,1<br />

2 1,0 2,0 98,0<br />

2 1,0 2,0 100,0<br />

102 50,0 100,0<br />

102 50,0<br />

204 100,0<br />

3.3. Gelir Durumu<br />

Ülkemizde konut üretimi, özellikle 1960’lı yıllardan beri hızlı bir ivme<br />

kazanan ve halen daha devam eden kentleşmenin doğurduğu konut ihtiyacını<br />

karşılayacak seviyede değildir. Bunun yanında, özellikle de belediyelerin hizmet alanı<br />

içinde değerlendirilebilecek, altyapıyla donatılmış, planlı yapılaşmaya elverişli hale<br />

getirilerek genel olarak ev yapmak isteyenlere, özelde ise konut kooperatiflerine<br />

tahsis edilmek üzere yeterli arsaların imara sunulmaması konut için gerekli ilk unsur<br />

arsayı çok değerli bir hale sokmaktadır. Arsa spekülasyonları ve arsaları elde tutan


elirli grupların (arsa yatırımcısı, emlakçı vb.) varlığı nedeniyle de bu durum konut<br />

sahibi olmayı hem pahalı, hem de özellikle, dar gelirli kesimler açısından elde<br />

edilmesi neredeyse imkansız bir hale getirmektedir. Konut kooperatiflerinin gelişmesi<br />

ve yeterli gelire sahip olmayan kesimlerce de tercih edilmesinde hayati öneme sahip<br />

olan, özendiriciliği son derece güçlü başta T.K.F. olmak üzere verilen kamusal<br />

kredilerin de son yıllarda giderek orta-üst ve üst gelir gruplarına yönelmesi, 260 hatta<br />

birkaç yıldır söz verilen bedellerin kooperatiflere ödenmemesi durumu gelir açısından<br />

konut kooperatiflerinin hedef kitlesi ile buluşamaması (özellikle dar gelirli kesimler)<br />

gibi olumsuz bir duruma neden olmaktadır. Kooperatif, en genel anlamıyla ortak bir<br />

amaç etrafında bir araya gelerek güçlerini dayanışma ve işbirliği içinde birleştiren<br />

bireylerin örgütü olarak düşünüldüğünde, bunun alt gelir gruplarına erişememesi<br />

böyle bir fonksiyon icra etmesinden yoksun olması anlamına gelecektir.<br />

Örneklem grubumuza baktığımızda ise, yukarda izah edilen durumun<br />

Isparta’daki bir tezahürü olarak görebileceğimiz bir durumla karşılaşmaktayız:<br />

Denekleri, aylık gelir durumu açısından değerlendirdiğimizde, 200 milyon ile 1<br />

milyar arasında bir yoğunlaşma olduğunu görmekteyiz (örneklem grubun %85.4). Bu<br />

gelir durumu açısından orta ve orta-alt, orta-üst olarak değerlendirebileceğimiz gelir<br />

düzeyidir. 200 milyonun altındakileri ise alt gelir grubu olarak değerlendirdiğimizde<br />

toplam oranının %11.3, 1 milyar üzerinde aylık geliri olanları üst gelir grubu olarak<br />

değerlendirdiğimizde ise bunların da toplam oranının %3.5 olduğunu görmekteyiz.<br />

Tablo: 50 Aylık Gelir Durumu<br />

Valid<br />

80-100<br />

141-160<br />

161-200<br />

201-250<br />

251-300<br />

301-400<br />

401-500<br />

501-1milyar<br />

1milyar-2milyar<br />

2 milyar üzeri<br />

Total<br />

Frequency Percent Valid Percent<br />

Cumulative<br />

Percent<br />

3 1,5 1,5 1,5<br />

7 3,4 3,4 4,9<br />

13 6,4 6,4 11,3<br />

24 11,8 11,8 23,0<br />

39 19,1 19,1 42,2<br />

45 22,1 22,1 64,2<br />

35 17,2 17,2 81,4<br />

31 15,2 15,2 96,6<br />

4 2,0 2,0 98,5<br />

3 1,5 1,5 100,0<br />

204 100,0 100,0<br />

Tablo: 51 Görüşülenin Aylık Geliri ile Eğitim Düzeyi<br />

260 Geray, Cevat; “Herkese Yeterli Konut ve Ülkemizdeki Toplu Konut Politikaları”, Yeni Türkiye (<br />

Habitat II Özel Sayısı), Yıl 2, S.8, Mart-Nisan 1996, s.150


Total<br />

80-100<br />

121-140<br />

141-160<br />

161-200<br />

201-250<br />

251-300<br />

301-400<br />

401-500<br />

501-1mlyr.<br />

1mlyr.-2mlyr.<br />

2 milyar üzeri<br />

Görüşülenin Eğitim Düzeyi<br />

Orta<br />

Lisans<br />

İlkokul okul Lise Y.Okul Fakülte üstü Total<br />

1 2 3<br />

2,6% 4,5% 1,5%<br />

33,3% 67% 100%<br />

,5% 1,0% 1,5%<br />

1 1<br />

2,6% ,5%<br />

100,0% 100%<br />

,5% ,5%<br />

4 1 1 6<br />

10,3% 3,7% 2,3% 2,9%<br />

66,7% 17% 17% 100%<br />

2,0% ,5% ,5% 2,9%<br />

3 5 4 1 13<br />

7,7% 19% 9,1% 3,0% 6,4%<br />

23,1% 38% 31% 7,7% 100%<br />

1,5% 2,5% 2,0% ,5% 6,4%<br />

6 3 6 8 1 24<br />

15,4% 11% 14% 14,0% 3,0% 11,8%<br />

25,0% 13% 25% 33,3% 4,2% 100%<br />

2,9% 1,5% 2,9% 3,9% ,5% 11,8%<br />

8 6 5 12 6 2 39<br />

20,5% 22% 11% 21,1% 18,2% 50,0% 19,1%<br />

20,5% 15% 13% 30,8% 15,4% 5,1% 100%<br />

3,9% 2,9% 2,5% 5,9% 2,9% 1,0% 19,1%<br />

8 6 11 12 8 45<br />

20,5% 22% 25% 21,1% 24,2% 22,1%<br />

17,8% 13% 24% 26,7% 17,8% 100%<br />

3,9% 2,9% 5,4% 5,9% 3,9% 22,1%<br />

5 2 8 14 6 35<br />

12,8% 7,4% 18% 24,6% 18,2% 17,2%<br />

14,3% 5,7% 23% 40,0% 17,1% 100%<br />

2,5% 1,0% 3,9% 6,9% 2,9% 17,2%<br />

3 4 6 8 8 2 31<br />

7,7% 15% 14% 14,0% 24,2% 50,0% 15,2%<br />

9,7% 13% 19% 25,8% 25,8% 6,5% 100%<br />

1,5% 2,0% 2,9% 3,9% 3,9% 1,0% 15,2%<br />

1 3 4<br />

1,8% 9,1% 2,0%<br />

25,0% 75,0% 100%<br />

,5% 1,5% 2,0%<br />

1 2 3<br />

2,3% 3,5% 1,5%<br />

33% 66,7% 100%<br />

,5% 1,0% 1,5%<br />

39 27 44 57 33 4 204<br />

100,0% **** **** 100% 100,0% 100,0% 100%<br />

19,1% 13% 22% 27,9% 16,2% 2,0% 100%<br />

19,1% 13% 22% 27,9% 16,2% 2,0% 100%<br />

Aylık gelir durumunu, eğitim düzeyi açısından analiz ettiğimizde, alt gelir<br />

grubunda değerlendirdiğimiz denekler, aynı zamanda düşük eğitim düzeyine<br />

sahiptirler (Tablo 51). Orta ve üst gelir gruplarında da, gelir ile eğittim düzeyi


arasındaki anlamlı ilişkiye bağlı olarak bir paralellik söz konusudur. 400-500 milyon<br />

gelir diliminde bulunanlardan %57.1’i, 500 milyon-1 milyar diliminde bulunanlardan<br />

%58.1’i ve 1 milyar üzeri gelire sahip olanlardan 1kişi hariç tamamı üniversite<br />

mezunu durumundaki kişilerden oluşmaktadır. Bu da, eğitimin sonucu olarak meslek<br />

edinme, <strong>sosyal</strong> mobilite ve gelir edinme imkanlarının örneklem grubumuz açısından<br />

reel düzeyde karşılığı olan bir durum yarattığının göstergesi olarak kabul edilmelidir.<br />

3.3.1.Ek Gelir Durumu<br />

Tablo 52 Görüşülenin Ek Gelir Durumu<br />

Valid<br />

Evet<br />

Hayır<br />

Total<br />

Frequency Percent Valid Percent<br />

Cumulative<br />

Percent<br />

57 27,9 27,9 27,9<br />

147 72,1 72,1 100,0<br />

204 100,0 100,0<br />

%27.9’u gelirleri dışında başkaca bir ek gelire sahip olduğunu söylerken,<br />

%72.1’inin herhangi bir ek geliri bulunmamaktadır. Ek geliri olanların çoğunluğunu<br />

(%31.6) esnaf /zanaatkar ve işadamı/tüccar olanlar oluşturmaktadır (Tablo 53).<br />

Bunlara özel sektörde işçi, yönetici, serbest meslek sahibi olanları ilave ettiğimizde<br />

özel sektör çalışanı veya işyeri sahibi/ortağı konumundakilerin belirgin bir ağırlık<br />

kazandığını belirtmemiz gerekir.<br />

Kamu kesiminde görev yapanlarda ise düşük düzeyde ve dağınık bir biçimde<br />

ek gelirin varlığını tespit etmekteyiz. Bunlar arasında kamuda uzman/yönetici<br />

statüsünde yer alanlar başı çekmektedir. Bu statüde olanlardan %18.2’si ek gelir<br />

imkanına sahiptir. Bunun en önemli sebebi olarak da bu kategoriyi oluşturanların<br />

genelde yüksek eğitimli kişiler olması, buna uygun olarak daha yüksek gelir ve bu<br />

geliri değerlendirecek imkanlarına sahip olmalarının etkili olduğunu söyleyebiliriz.<br />

Diğer taraftan bu kişilerin sahip oldukları niteliklerin uzantısı olarak çalışan,<br />

ücretli pozisyonundaki, gelir getiren eşe sahip olmaları da hem gelir, hem de ek gelir<br />

imkanlarını yükselten ve olanak tanıyan durumlar olarak göz önünde<br />

bulundurulmalıdır.<br />

Tablo: 53 Görüşülenin İşi ile Ek Gelir Durumu


Görüşülenin<br />

İşi<br />

Total<br />

İş Adamı/Tüccar<br />

Esnaf/Zanaatkar<br />

Emekli<br />

Devlet Memuru<br />

İşçi(Özel)<br />

İşçi(Kamu)<br />

Kamuda Yönetici/Uzman<br />

Özel Sektörde Yönetici<br />

Öğretmen<br />

Ev Hanımı<br />

Y.Öğ.Serbest Mes.<br />

Serbest Muhasebeci<br />

Ek Geliriniz Var mı<br />

Evet Hayır<br />

Total<br />

3 10 13<br />

23,1% 76,9% 100,0%<br />

5,3% 6,8% 6,4%<br />

1,5% 4,9% 6,4%<br />

15 26 41<br />

36,6% 63,4% 100,0%<br />

26,3% 17,7% 20,1%<br />

7,4% 12,7% 20,1%<br />

5 15 20<br />

25,0% 75,0% 100,0%<br />

8,8% 10,2% 9,8%<br />

2,5% 7,4% 9,8%<br />

6 34 40<br />

15,0% 85,0% 100,0%<br />

10,5% 23,1% 19,6%<br />

2,9% 16,7% 19,6%<br />

10 14 24<br />

41,7% 58,3% 100,0%<br />

17,5% 9,5% 11,8%<br />

4,9% 6,9% 11,8%<br />

5 2 7<br />

71,4% 28,6% 100,0%<br />

8,8% 1,4% 3,4%<br />

2,5% 1,0% 3,4%<br />

4 18 22<br />

18,2% 81,8% 100,0%<br />

7,0% 12,2% 10,8%<br />

2,0% 8,8% 10,8%<br />

3 5 8<br />

37,5% 62,5% 100,0%<br />

5,3% 3,4% 3,9%<br />

1,5% 2,5% 3,9%<br />

1 10 11<br />

9,1% 90,9% 100,0%<br />

1,8% 6,8% 5,4%<br />

,5% 4,9% 5,4%<br />

3 3 6<br />

50,0% 50,0% 100,0%<br />

5,3% 2,0% 2,9%<br />

1,5% 1,5% 2,9%<br />

1 3 4<br />

25,0% 75,0% 100,0%<br />

1,8% 2,0% 2,0%<br />

,5% 1,5% 2,0%<br />

1 7 8<br />

12,5% 87,5% 100,0%<br />

1,8% 4,8% 3,9%<br />

,5% 3,4% 3,9%<br />

57 147 204<br />

27,9% 72,1% 100,0%<br />

100,0% 100,0% 100,0%<br />

27,9% 72,1% 100,0%<br />

Ek gelir getirme açısından tarım ilk sırada yer almakta, bunu, emekli olup<br />

başka bir iş yapmakta olanlar için geçerli olan emekli aylığı ve ticaret takip


etmektedir. Isparta açısından başta elmacılık olmak üzere, yapılan zirai faaliyet<br />

önemli bir ek gelir ve uğraşılan ikinci bir iş olarak yaygın olmasına rağmen, örneklem<br />

grubumuzda, bu, beklenenden düşük çıkmıştır. Tablo 55’e baktığımızda deneklerin<br />

%59.8’inin köyde toprağının olmamasının, bunda etkili olduğunu söyleyebiliriz. %<br />

6.4’ü de toprağını sattığını belirtmektedir. Ailem, akrabam işletiyor diyenlerin oranı<br />

ise %26’dır.<br />

Valid<br />

Tablo: 54 Ek Gelirin Nereden Olduğu<br />

Valid<br />

Missing<br />

Total<br />

Büro elemanı<br />

Emekli aylığı<br />

Kooperatif yöneticiliği<br />

Ticaret<br />

Kira parası<br />

Tarım<br />

İnşaat işçiliği<br />

Mesai dışında<br />

mesleğimi yaparak<br />

Çocuğum çalışıyor<br />

Babam destek oluyor<br />

Kapıcılık<br />

İş Yeri Sahipliği<br />

Total<br />

System<br />

Tablo: 55 Köydeki Toprakların Durumu<br />

Kiracıda<br />

Ortakçıda<br />

Ailem,Akrabalarım<br />

işletiyor<br />

Sattım<br />

Yok<br />

Kendim işletiyorum<br />

Total<br />

Frequency Percent Valid Percent<br />

Cumulative<br />

Percent<br />

4 2,0 6,9 6,9<br />

10 4,9 17,2 24,1<br />

2 1,0 3,4 27,6<br />

9 4,4 15,5 43,1<br />

5 2,5 8,6 51,7<br />

14 6,9 24,1 75,9<br />

1 ,5 1,7 77,6<br />

2 1,0 3,4 81,0<br />

5 2,5 8,6 89,7<br />

2 1,0 3,4 93,1<br />

1 ,5 1,7 94,8<br />

3 1,5 5,2 100,0<br />

58 28,4 100,0<br />

146 71,6<br />

204 100,0<br />

Frequency Percent Valid Percent<br />

Cumulative<br />

Percent<br />

2 1,0 1,0 1,0<br />

5 2,5 2,5 3,4<br />

53 26,0 26,0 29,4<br />

13 6,4 6,4 35,8<br />

122 59,8 59,8 95,6<br />

9 4,4 4,4 100,0<br />

204 100,0 100,0


Ek gelir açısından, eşin çalışma durumunun incelenmesi önemli bir konu<br />

olmaktadır. Görüşülenin eşinin işine baktığımızda, %59.8’ünün ev hanımı olduğunu<br />

görmekteyiz. Örneklem grubumuzun %82.8’inin erkeklerden oluştuğunu göz önünde<br />

bulundurduğumuzda, erkek üyelerin çok daha yüksek oranda, bir ek gelir elde etme<br />

imkanından mahrum olduğunu söyleyebiliriz. Nitekim, konuyu cinsiyet açısından<br />

analiz ettiğimizde, erkek üyelerin eşlerinin %72.6’sı ev hanımı pozisyonundaki,<br />

çalışma hayatının dışında ve gelir getirme şansına sahip olmayan kişilerden<br />

oluşmaktadır (Tablo 57). Yine erkeklerin eşleri açısından; öğretmenlik, hemşirelik,<br />

memurluk en sık rastlanan kadın meslekleri olarak karşımıza çıkmaktadır.<br />

Tablo: 56 Görüşülenin Eşinin İşi<br />

Valid<br />

Missing<br />

Total<br />

Memur<br />

İşci<br />

Esnaf<br />

Ev hanımı<br />

Emekli öğretmen<br />

Öğretmen<br />

Emekli memur<br />

Hemşire<br />

Emekli işçi<br />

Muhasebeci<br />

Teknisyen<br />

Tamirci<br />

Mühendis<br />

Bilgisayar operatörü<br />

Eczacı<br />

Fakülte öğrenci<br />

İşsiz<br />

Total<br />

System<br />

Frequency Percent Valid Percent<br />

Cumulative<br />

Percent<br />

19 9,3 9,6 9,6<br />

4 2,0 2,0 11,7<br />

6 2,9 3,0 14,7<br />

122 59,8 61,9 76,6<br />

4 2,0 2,0 78,7<br />

14 6,9 7,1 85,8<br />

8 3,9 4,1 89,8<br />

5 2,5 2,5 92,4<br />

5 2,5 2,5 94,9<br />

1 ,5 ,5 95,4<br />

1 ,5 ,5 95,9<br />

1 ,5 ,5 96,4<br />

3 1,5 1,5 98,0<br />

1 ,5 ,5 98,5<br />

1 ,5 ,5 99,0<br />

1 ,5 ,5 99,5<br />

1 ,5 ,5 100,0<br />

197 96,6 100,0<br />

7 3,4<br />

204 100,0


Tablo: 57Görüşülenin Cinsiyeti ile Eşinin İşi<br />

Eşinin<br />

İşi<br />

Total<br />

Memur<br />

İşci<br />

Esnaf<br />

Ev hanımı<br />

Em. öğrt.<br />

Öğretmen<br />

Em. memur<br />

Hemşire<br />

Em. işçi<br />

Muhsb.ci<br />

Teknisy.<br />

Tamirci<br />

Müh.<br />

Terzi<br />

Bilgisayar op.<br />

Eczacı<br />

Fak. öğ.<br />

Avukat<br />

İşsiz<br />

Erkek Kadın Total<br />

12 7 19<br />

7,1% 21,2% 9,5%<br />

63,2% 36,8% 100,0%<br />

6,0% 3,5% 9,5%<br />

3 1 4<br />

1,8% 3,0% 2,0%<br />

75,0% 25,0% 100,0%<br />

1,5% ,5% 2,0%<br />

1 5 6<br />

,6% 15,2% 3,0%<br />

16,7% 83,3% 100,0%<br />

,5% 2,5% 3,0%<br />

122 122<br />

72,6% 60,7%<br />

100,0% 100,0%<br />

60,7% 60,7%<br />

4 4<br />

2,4% 2,0%<br />

100,0% 100,0%<br />

2,0% 2,0%<br />

10 4 14<br />

6,0% 12,1% 7,0%<br />

71,4% 28,6% 100,0%<br />

5,0% 2,0% 7,0%<br />

6 3 9<br />

3,6% 9,1% 4,5%<br />

66,7% 33,3% 100,0%<br />

3,0% 1,5% 4,5%<br />

5 5<br />

3,0% 2,5%<br />

100,0% 100,0%<br />

2,5% 2,5%<br />

2 3 5<br />

1,2% 9,1% 2,5%<br />

40,0% 60,0% 100,0%<br />

1,0% 1,5% 2,5%<br />

1 1<br />

3,0% ,5%<br />

100,0% 100,0%<br />

,5% ,5%<br />

1 1<br />

3,0% ,5%<br />

100,0% 100,0%<br />

,5% ,5%<br />

1 1<br />

3,0% ,5%<br />

100,0% 100,0%<br />

,5% ,5%<br />

4 4<br />

12,1% 2,0%<br />

100,0% 100,0%<br />

2,0% 2,0%<br />

1 1<br />

3,0% ,5%<br />

100,0% 100,0%<br />

,5% ,5%<br />

1 1<br />

,6% ,5%<br />

100,0% 100,0%<br />

,5% ,5%<br />

1 1<br />

,6% ,5%<br />

100,0% 100,0%<br />

,5% ,5%<br />

1 1<br />

,6% ,5%<br />

100,0% 100,0%<br />

,5% ,5%<br />

1 1<br />

3,0% ,5%<br />

100,0% 100,0%<br />

,5% ,5%<br />

1 1<br />

3,0% ,5%<br />

100,0% 100,0%<br />

,5% ,5%<br />

168 33 201<br />

100,0% 100,0% 100,0%<br />

83,6% 16,4% 100,0%<br />

83,6% 16,4% 100,0%


3.3.2. Gelirlerin İhtiyaçları Karşılama Durumu<br />

Deneklerin çoğunluğu, gelirlerinin ihtiyaçlarını karşılamadığını belirtmektedir<br />

(%57.4). %41.7’si ise gelirlerinin yeterli olduğu düşüncesindedir. Tablo 59’a<br />

baktığımızda ise; gelirlerinin yeterli olduğunu düşünenlerin çoğunluğunun 500<br />

milyonun üstünde gelire sahip olanlardan oluştuğunu görmekteyiz (%37.6). 400-500<br />

milyon diliminde yer alanlardan %51.4’ü, 300-400 dilimindekilerden %59.4’ü gelirini<br />

yetersiz bulurken; bu oran 161-200 diliminde %100’e çıkmaktadır. Gelirin<br />

ihtiyaçlarının karşılamadığını söyleyenlerin %95.7’si gibi, büyük bir oranı 500<br />

milyonun altında gelire sahip olanlar oluşturmaktadır.<br />

Bu durum, kooperatifin aidat, ara ödeme gibi aile bütçesine külfet getirecek<br />

harcamalar düşünüldüğünde, üyelerin tasarruf yapma imkanlarını da kısıtlayıcı bir<br />

durumdur. Nitekim %61.3’ü tasarruf yapamadığını belirtmektedir. Tasarruf yapanlar<br />

açısından ise, döviz ve hisse senedi tasarruf biçimi olarak öne çıkmaktadır.<br />

Tablo: 58 Gelirlerin İhtiyaçları Karşılama Durumu<br />

Valid<br />

Missing<br />

Total<br />

Evet<br />

Hayır<br />

Total<br />

System<br />

Frequency Percent Valid Percent<br />

Cumulative<br />

Percent<br />

85 41,7 42,1 42,1<br />

117 57,4 57,9 100,0<br />

202 99,0 100,0<br />

2 1,0<br />

204 100,0<br />

Tablo: 59 Gelirin İhtiyaçları Karşılaması ile Aylık Gelir Durumu


Aylık<br />

Geliriniz<br />

Ne<br />

Kadar<br />

Total<br />

80-100<br />

121-140<br />

141-160<br />

161-200<br />

201-250<br />

251-300<br />

301-400<br />

401-500<br />

501-1milyar<br />

1milyar-2milyar<br />

2 milyar üzeri<br />

Geliriniz İhtiyaçalrınızı<br />

Karşılamaya Yeterli mi<br />

Evet Hayır<br />

Total<br />

1 2 3<br />

1,2% 1,7% 1,5%<br />

33,3% 66,7% 100,0%<br />

,5% 1,0% 1,5%<br />

1 1<br />

,9% ,5%<br />

100,0% 100,0%<br />

,5% ,5%<br />

1 5 6<br />

1,2% 4,3% 3,0%<br />

16,7% 83,3% 100,0%<br />

,5% 2,5% 3,0%<br />

13 13<br />

11,1% 6,4%<br />

100,0% 100,0%<br />

6,4% 6,4%<br />

1 23 24<br />

1,2% 19,7% 11,9%<br />

4,2% 95,8% 100,0%<br />

,5% 11,4% 11,9%<br />

15 24 39<br />

17,6% 20,5% 19,3%<br />

38,5% 61,5% 100,0%<br />

7,4% 11,9% 19,3%<br />

18 26 44<br />

21,2% 22,2% 21,8%<br />

40,9% 59,1% 100,0%<br />

8,9% 12,9% 21,8%<br />

17 18 35<br />

20,0% 15,4% 17,3%<br />

48,6% 51,4% 100,0%<br />

8,4% 8,9% 17,3%<br />

26 4 30<br />

30,6% 3,4% 14,9%<br />

86,7% 13,3% 100,0%<br />

12,9% 2,0% 14,9%<br />

3 1 4<br />

3,5% ,9% 2,0%<br />

75,0% 25,0% 100,0%<br />

1,5% ,5% 2,0%<br />

3 3<br />

3,5% 1,5%<br />

100,0% 100,0%<br />

1,5% 1,5%<br />

85 117 202<br />

100,0% 100,0% 100,0%<br />

42,1% 57,9% 100,0%<br />

42,1% 57,9% 100,0%<br />

Tablo: 60 Tasarruf Yapabilme ve Tasarrufları Değerlendirme Durumu


Valid<br />

Tasarruf yapamıyorum<br />

Gayri menkul alırım<br />

Hisse senedi alırım<br />

Dövize yatırırım<br />

Faize yatırırım<br />

Altın alırım<br />

Otomobil alırım<br />

İşlerimi geliştirmek<br />

için kullanıyorum<br />

Total<br />

Frequency Percent Valid Percent<br />

Cumulative<br />

Percent<br />

125 61,3 61,3 61,3<br />

13 6,4 6,4 67,6<br />

21 10,3 10,3 77,9<br />

30 14,7 14,7 92,6<br />

3 1,5 1,5 94,1<br />

4 2,0 2,0 96,1<br />

6 2,9 2,9 99,0<br />

2 1,0 1,0 100,0<br />

204 100,0 100,0<br />

4. Üye Olunan Kooperatiflerin Genel Nitelikleri ve Kooperatiflere Üye<br />

Olma Durumu<br />

4.1. Üye Olunan Kooperatiflerin Kuruluş Yılı<br />

Tablo 61’e baktığımızda 1-3 yıl içinde kurulan kooperatiflerin oranı %26’dır.<br />

Kooperatiflerin %39.7’si 4-6 yıllık, %16.7’si ise 7-9 yıllık bir geçmişe sahiptir.<br />

Kooperatifin ortalama bitim süresi olarak çok uzun bir geçmişe sahip olan 10-15 yıllık<br />

kuruluş geçmişine sahip kooperatiflerin oranı ise %14.2’dir. %3.4’ü ise<br />

kooperatiflerinin kaç yılında kurulduğunu bilmemektedir.<br />

Tablo: 61 Görüşülenin Üye Olduğu Kooperatifin Kuruluş Yılı<br />

Valid<br />

Bilmiyorum<br />

1985-90<br />

1991-93<br />

1994-96<br />

1997-99<br />

Total<br />

Frequency Percent Valid Percent<br />

Cumulative<br />

Percent<br />

7 3,4 3,4 3,4<br />

29 14,2 14,2 17,6<br />

34 16,7 16,7 34,3<br />

81 39,7 39,7 74,0<br />

53 26,0 26,0 100,0<br />

204 100,0 100,0<br />

Yeni olarak değerlendirebileceğimiz 1997-99 arasında kurulan kooperatiflere,<br />

üyelerinin tamamı, kuruluşunda üye olmuştur. 1994-96 yılları arasında kurulan<br />

kooperatiflerde ise, üyelerin %22.2’si sonradan kooperatife üye olmuştur.<br />

Kooperatifin kuruluş yılı uzadıkça sonradan üye olanların oranı düzenli olarak<br />

artmaktadır. Nitekim 1991-93 arasında kurulan kooperatiflerde sonradan üye olanların<br />

oranı %32.4’e, kuruluşu 10 yılı aşan kooperatiflerde ise %48.3’e çıkmaktadır. Bu da


kooperatifin bitme süresi uzadıkça üye sirkülasyonun artması, üye yapısının<br />

değişmesi ve üyelikten ayrılanların artması gibi bir sonuç ortaya çıkarmaktadır.<br />

Tablo: 62 Kooperatifin Hangi Yılda Kurulduğu ile Kooperatife Hangi<br />

Yılda Üye Olunduğu<br />

17 Kooperatif Kaç Yılında Kuruldu * 18 Kooperatife siz kasç yılında üye oldunuz Crosstabulation<br />

17 Kooperatif<br />

Kaç Yılında<br />

Kuruldu<br />

Total<br />

Bilmiyorum<br />

1985-90<br />

1991-93<br />

1994-96<br />

1997-99<br />

4.2. Üye Olunan Kooperatiflerin Üye Sayıları<br />

18 Kooperatife siz kasç yılında üye oldunuz<br />

1985-90 1991-93 1994-96 1997-99 Total<br />

1 3 3 7<br />

14,3% 42,9% 42,9% 100,0%<br />

2,9% 4,2% 3,7% 3,4%<br />

,5% 1,5% 1,5% 3,4%<br />

15 11 2 1 29<br />

51,7% 37,9% 6,9% 3,4% 100,0%<br />

100,0% 31,4% 2,8% 1,2% 14,2%<br />

7,4% 5,4% 1,0% ,5% 14,2%<br />

23 4 7 34<br />

67,6% 11,8% 20,6% 100,0%<br />

65,7% 5,6% 8,5% 16,7%<br />

11,3% 2,0% 3,4% 16,7%<br />

63 18 81<br />

77,8% 22,2% 100,0%<br />

87,5% 22,0% 39,7%<br />

30,9% 8,8% 39,7%<br />

53 53<br />

100,0% 100,0%<br />

64,6% 26,0%<br />

26,0% 26,0%<br />

15 35 72 82 204<br />

7,4% 17,2% 35,3% 40,2% 100,0%<br />

100,0% 100,0% 100,0% 100,0% 100,0%<br />

7,4% 17,2% 35,3% 40,2% 100,0%<br />

Örneklem grubumuzu oluşturan üyelerin %34.8’i 31-60, %18.6’sı 61-90<br />

kişiden oluşan orta büyüklükte diyebileceğimiz kooperatiflerin üyesidir (Toplam<br />

%53.4). %28.9’u 1-30 kişiden oluşan küçük kooperatiflerin üyesi iken, %16.7’si 91<br />

kişiden fazla üyesi bulunan büyük olarak nitelendirebileceğimiz kooperatiflerin<br />

üyesidir.<br />

Tablo: 63 Görüşülenlerin Üye Oldukları Kooperatifin Üye Sayıları


Valid<br />

1-30<br />

31-60<br />

61-90<br />

91+<br />

Bilmiyor<br />

Total<br />

Frequency Percent Valid Percent<br />

Cumulative<br />

Percent<br />

59 28,9 28,9 28,9<br />

71 34,8 34,8 63,7<br />

38 18,6 18,6 82,4<br />

34 16,7 16,7 99,0<br />

2 1,0 1,0 100,0<br />

204 100,0 100,0<br />

4.4. Kooperatiflere Üyelik Biçimi ve Nedenleri<br />

4.4.1. Nasıl Üye Olduğu<br />

Kooperatif üyelerinin önemli bir oranı, kooperatif üyesi bir arkadaşının<br />

tavsiyesi ile kooperatife üye olduğunu belirtmektedir (%41.2) (Tablo 64).<br />

Kooperatifler ülkemizde en fazla güvensizliğin oluştuğu ve suistimale en müsait<br />

yapılar arasında yer almaktadır. Olumsuz örneklerin çokluğu bunu daha da<br />

pekiştirmektedir. Bu da, güven duymayı en önemli kriter olarak ortaya çıkarmaktadır.<br />

Ayrıca, kooperatif üyeliğinin uzun yıllar alması ve aile bütçesine önemli yük getiren<br />

bir ortaklık olması, üye olmayı düşünen için karar vermesi kolay olmayan bir tercih<br />

olarak ortaya çıkmaktadır.<br />

Arkadaşın üye olması, burada güveni artırıcı bir işlev görmektedir. Nitekim<br />

üyelerden %13.7’si tanıdığı kooperatif yöneticisi aracılığıyla üye olmuştur. Diğer<br />

yandan, tanıdıklık ve arkadaşlık haberdar olma açısından ilk kaynak olma niteliği<br />

taşımakta, karar verme sürecinde etkilenilen kaynak olmaktadır. Üyelerden %8.8’i de<br />

üye olmayan bir arkadaşının tavsiyesi ile üye olduğunu belirtmiştir.<br />

Tablo 65’e baktığımızda, arkadaş olarak kastedilenin daha çok iş yeri, iş<br />

çevresi arkadaşı olduğu ortaya çıkmaktadır. “Kooperatif üyesi bir arkadaşımın<br />

tavsiyesi ile” diyenlerin %55.1’ini, “üye olmayan bir arkadaşımın tavsiyesi ile”<br />

diyenlerin %50’sini işyeri arkadaşı durumundakiler oluşturmaktadır. Bu da çalışma<br />

hayatı nedeniyle ve şehir yaşamının gereği olarak aile, akrabalık, hemşehrilik gibi<br />

geleneksel referans çerçevelerinin önemini kaybederek, yerini çalışma hayatının<br />

belirlediği ve sonradan kazanılan iş yeri arkadaşlığının doldurduğunu göstermektedir.<br />

Kooperatif üyesi bir arkadaşının tavsiyesi ile kooperatife girdiğini söyleyenlerin<br />

%55.1’i için, bu, işyeri iken, %10.1’i hemşehrisi olduğunu, %2.9’u ise mahalle<br />

arkadaşı olduğunu belirtmektedir.


Tablo: 64 Görüşülenin Kooperatife Nasıl Üye Olduğu<br />

Valid<br />

Gazete ilanını gördüm<br />

Kurucularından biriyim<br />

Emlakçı vasıtasıyla<br />

Kooperatif üyesi bir<br />

arkadaşımın tavsiyesi ile<br />

Üye olmayan bir<br />

arkadaşımın tavsiyesi ile<br />

Kooperatifin<br />

yöneticilerinden<br />

tanıdığım var<br />

Kooperatif yöneticileri<br />

beni buldu<br />

Kooperatif hissesi<br />

devralarak<br />

Akraba ile hisse takası<br />

yaptım<br />

Ağabeyimin tavsiyesi ile<br />

Total<br />

Frequency Percent Valid Percent<br />

Cumulative<br />

Percent<br />

8 3,9 3,9 3,9<br />

36 17,6 17,6 21,6<br />

2 1,0 1,0 22,5<br />

84 41,2 41,2 63,7<br />

18 8,8 8,8 72,5<br />

28 13,7 13,7 86,3<br />

15 7,4 7,4 93,6<br />

9 4,4 4,4 98,0<br />

1 ,5 ,5 98,5<br />

3 1,5 1,5 100,0<br />

204 100,0 100,0<br />

Yüz yüze ilişkinin ve birincil ilişkilerin belirlemediği modern bilgi alma<br />

kaynağı olarak belirtebileceğimiz gazete ilanı aracılığıyla üye olanların oranı %3.9,<br />

emlakçı vasıtasıyla üye olanların oranı ise, sadece %1’dir. Üyelerden %17.6’sı ise,<br />

kooperatifin kurucuları arasında yer almaktadır.<br />

Tablo: 65 Kooperatife Nasıl Üye Olunduğu ile Kooperatife Girmesinde<br />

Yakınlarından Hangisinin Etkisi Olduğu


Koop.'ini<br />

ze Nasıl<br />

Üye<br />

Oldunuz<br />

Total<br />

Gazete ilanını<br />

gördüm<br />

Kurucularından<br />

biriyim<br />

Emlakçı<br />

vasıtasıyla<br />

Kooperatif<br />

üyesi bir<br />

arkadaşımın<br />

tavsiyesi ile<br />

Üye olmayan<br />

bir arkadaşımın<br />

tavsiyesi ile<br />

Kooperatifin<br />

yöneticilerinden<br />

tanıdığım var<br />

Kooperatif<br />

yöneticileri beni<br />

buldu<br />

Kooperatif<br />

hissesi<br />

devralarak<br />

Ağabeyimin<br />

tavsiyesi ile<br />

Kooperatife Girmenizde Yakınlarınızdan Hangisinin Etkisi Oldu<br />

İşyeri Mahalle Hemş<br />

Akraba Komşu arkadaşı arkadaşı ehri Tanıdık Total<br />

1 1<br />

7,7% ,7%<br />

100,0% 100,0%<br />

,7% ,7%<br />

4 2 11 2 2 1 22<br />

14,3% 15,4% 16,2% 22,2% 11,1% 12,5% 15,3%<br />

18,2% 9,1% 50,0% 9,1% 9,1% 4,5% 100,0%<br />

2,8% 1,4% 7,6% 1,4% 1,4% ,7% 15,3%<br />

1 1<br />

5,6% ,7%<br />

100% 100,0%<br />

,7% ,7%<br />

12 6 38 2 7 4 69<br />

42,9% 46,2% 55,9% 22,2% 38,9% 50,0% 47,9%<br />

17,4% 8,7% 55,1% 2,9% 10,1% 5,8% 100,0%<br />

8,3% 4,2% 26,4% 1,4% 4,9% 2,8% 47,9%<br />

2 5 1 2 10<br />

15,4% 7,4% 11,1% 11,1% 6,9%<br />

20,0% 50,0% 10,0% 20,0% 100,0%<br />

1,4% 3,5% ,7% 1,4% 6,9%<br />

6 2 6 2 3 3 22<br />

21,4% 15,4% 8,8% 22,2% 16,7% 37,5% 15,3%<br />

27,3% 9,1% 27,3% 9,1% 13,6% 13,6% 100,0%<br />

4,2% 1,4% 4,2% 1,4% 2,1% 2,1% 15,3%<br />

2 5 2 3 12<br />

7,1% 7,4% 22,2% 16,7% 8,3%<br />

16,7% 41,7% 16,7% 25,0% 100,0%<br />

1,4% 3,5% 1,4% 2,1% 8,3%<br />

2 2 4<br />

7,1% 2,9% 2,8%<br />

50,0% 50,0% 100,0%<br />

1,4% 1,4% 2,8%<br />

2 1 3<br />

7,1% 1,5% 2,1%<br />

66,7% 33,3% 100,0%<br />

1,4% ,7% 2,1%<br />

28 13 68 9 18 8 144<br />

100,0% 100,0% 100,0% 100,0% 100% 100,0% 100,0%<br />

19,4% 9,0% 47,2% 6,3% 12,5% 5,6% 100,0%<br />

19,4% 9,0% 47,2% 6,3% 12,5% 5,6% 100,0%<br />

Üye olma biçimini eğitim açısından yorumladığımızda (Tablo 66), gazete<br />

ilanı ile üye olanlardan 4 kişi (%50) yüksek okul mezunu, emlakçı vasıtasıyla üye


olan 2 kişinin fakülte mezunu olduğunu görmekteyiz. Bunun dışında eğitim<br />

durumunun etkin olduğu görülen bir diğer üye olma biçimi de, kurucularından biri<br />

olunmasıdır.<br />

Kurucu olma, bir işbirliği biçimi olarak kooperatifin planlayıcısı ve<br />

başlatıcısı olmayı gerektirmektedir. Bu ise, yapılacak iş konusunda bilgi sahibi<br />

olmayı, sorumluluk almayı ve girişimci olmayı gerektirmektedir. Kuruculardan<br />

%36.1’i yüksekokul ve %13.9’u fakülte mezunudur (Toplam %50) (Tablo 66).<br />

Yine, “kuruculardan biriyim” cevabını verenlerden %47.2’si, daha önce bir<br />

başka kooperatife üye olma tecrübesi yaşamış kişilerdir (Tablo 67) . Yukarıdaki<br />

tabloya baktığımızda kurucular ağırlıklı olarak işyeri arkadaşlarının (%50) etkisiyle<br />

kooperatife girmiştir.<br />

Daha önceki kooperatif üyeliği açısından nasıl üye olunduğunu analiz<br />

ettiğimizde, modern haber ve üye olma kanallarını kullanmada, bu durumun etkili<br />

olduğunu söyleyebiliriz. Nitekim, gazete ilanı ile üye olan 8 kişiden 4’ü, emlakçı<br />

vasıtasıyla giren 2 kişiden 1’i daha önce üyelik tecrübesi olanlardan oluşmaktadır.<br />

(Tablo 67)<br />

Tablo: 66 Kooperatife Nasıl Üye Olunduğu ile Eğitim Düzeyi


Total<br />

Gazete ilanını<br />

gördüm<br />

Kurucularından<br />

biriyim<br />

Emlakçı<br />

vasıtasıyla<br />

Kooperatif<br />

üyesi bir<br />

arkadaşımın<br />

tavsiyesi ile<br />

Üye olmayan<br />

bir arkadaşımın<br />

tavsiyesi ile<br />

Kooperatifin<br />

yöneticilerinden<br />

tanıdığım var<br />

Kooperatif<br />

yöneticileri beni<br />

buldu<br />

Kooperatif<br />

hissesi<br />

devralarak<br />

Akraba ile<br />

hisse takası<br />

yaptım<br />

Ağabeyimin<br />

tavsiyesi ile<br />

İlkokul<br />

Ortaok<br />

Yüksek<br />

Lisans<br />

ul Lise okul Fakülte üstü Total<br />

1 3 4 8<br />

3,7% 6,8% 7,0% 3,9%<br />

12,5% 37,5% 50,0% 100%<br />

,5% 1,5% 2,0% 3,9%<br />

5 6 7 13 5 36<br />

12,8% 22,2% 15,9% 22,8% 15,2% 17,6%<br />

13,9% 16,7% 19,4% 36,1% 13,9% 100%<br />

2,5% 2,9% 3,4% 6,4% 2,5% 17,6%<br />

2 2<br />

6,1% 1,0%<br />

100,0% 100%<br />

1,0% 1,0%<br />

20 10 19 21 12 2 84<br />

51,3% 37,0% 43,2% 36,8% 36,4% 50,0% 41,2%<br />

23,8% 11,9% 22,6% 25,0% 14,3% 2,4% 100%<br />

9,8% 4,9% 9,3% 10,3% 5,9% 1,0% 41,2%<br />

2 4 4 6 2 18<br />

5,1% 14,8% 9,1% 10,5% 6,1% 8,8%<br />

11,1% 22,2% 22,2% 33,3% 11,1% 100%<br />

1,0% 2,0% 2,0% 2,9% 1,0% 8,8%<br />

7 3 6 7 4 1 28<br />

17,9% 11,1% 13,6% 12,3% 12,1% 25,0% 13,7%<br />

25,0% 10,7% 21,4% 25,0% 14,3% 3,6% 100%<br />

3,4% 1,5% 2,9% 3,4% 2,0% ,5% 13,7%<br />

4 2 2 4 3 15<br />

10,3% 7,4% 4,5% 7,0% 9,1% 7,4%<br />

26,7% 13,3% 13,3% 26,7% 20,0% 100%<br />

2,0% 1,0% 1,0% 2,0% 1,5% 7,4%<br />

2 1 5 1 9<br />

4,5% 1,8% 15,2% 25,0% 4,4%<br />

22,2% 11,1% 55,6% 11,1% 100%<br />

1,0% ,5% 2,5% ,5% 4,4%<br />

1 1<br />

1,8% ,5%<br />

100,0% 100%<br />

,5% ,5%<br />

1 1 1 3<br />

2,6% 3,7% 2,3% 1,5%<br />

33,3% 33,3% 33,3% 100%<br />

,5% ,5% ,5% 1,5%<br />

39 27 44 57 33 4 204<br />

100% 100% 100% 100,0% 100,0% 100,0% 100%<br />

19,1% 13,2% 21,6% 27,9% 16,2% 2,0% 100%<br />

19,1% 13,2% 21,6% 27,9% 16,2% 2,0% 100%<br />

Tablo: 67 Kooperatife Nasıl Üye Olunduğu ile Daha Önce Bir Kooperatife Üye<br />

Olma Durumu


Kooperatifinize<br />

Nasıl Üye<br />

Oldunuz<br />

Total<br />

Gazete ilanını<br />

gördüm<br />

Kurucularından<br />

biriyim<br />

Emlakçı<br />

vasıtasıyla<br />

Kooperatif üyesi<br />

bir arkadaşımın<br />

tavsiyesi ile<br />

Üye olmayan bir<br />

arkadaşımın<br />

tavsiyesi ile<br />

Kooperatifin<br />

yöneticilerinden<br />

tanıdığım var<br />

Kooperatif<br />

yöneticileri beni<br />

buldu<br />

Kooperatif<br />

hissesi<br />

devralarak<br />

Akraba ile hisse<br />

takası yaptım<br />

Ağabeyimin<br />

tavsiyesi ile<br />

4.4.2. Yakınlarının Etkisi<br />

Daha Önce Başka bir<br />

Kooperatife Üye<br />

Oldunuz mu<br />

Evet Hayır<br />

Total<br />

4 4 8<br />

7,1% 2,7% 3,9%<br />

50,0% 50,0% 100,0%<br />

2,0% 2,0% 3,9%<br />

17 19 36<br />

30,4% 12,8% 17,6%<br />

47,2% 52,8% 100,0%<br />

8,3% 9,3% 17,6%<br />

1 1 2<br />

1,8% ,7% 1,0%<br />

50,0% 50,0% 100,0%<br />

,5% ,5% 1,0%<br />

21 63 84<br />

37,5% 42,6% 41,2%<br />

25,0% 75,0% 100,0%<br />

10,3% 30,9% 41,2%<br />

1 17 18<br />

1,8% 11,5% 8,8%<br />

5,6% 94,4% 100,0%<br />

,5% 8,3% 8,8%<br />

5 23 28<br />

8,9% 15,5% 13,7%<br />

17,9% 82,1% 100,0%<br />

2,5% 11,3% 13,7%<br />

5 10 15<br />

8,9% 6,8% 7,4%<br />

33,3% 66,7% 100,0%<br />

2,5% 4,9% 7,4%<br />

2 7 9<br />

3,6% 4,7% 4,4%<br />

22,2% 77,8% 100,0%<br />

1,0% 3,4% 4,4%<br />

1 1<br />

,7% ,5%<br />

100,0% 100,0%<br />

,5% ,5%<br />

3 3<br />

2,0% 1,5%<br />

100,0% 100,0%<br />

1,5% 1,5%<br />

56 148 204<br />

100,0% 100,0% 100,0%<br />

27,5% 72,5% 100,0%<br />

27,5% 72,5% 100,0%<br />

Tablo: 68 Görüşülenin Kooperatife Girmesinde Yakınların Etkisi Olup<br />

Olmadığı


Valid<br />

Missing<br />

Total<br />

Evet<br />

Hayır<br />

Total<br />

System<br />

Frequency Percent Valid Percent<br />

Cumulative<br />

Percent<br />

143 70,1 71,9 71,9<br />

56 27,5 28,1 100,0<br />

199 97,5 100,0<br />

5 2,5<br />

204 100,0<br />

Tablo 68’de de görüldüğü gibi kooperatife girmede yakınların etkisi çok<br />

açık bir özellik olarak karşımıza çıkmaktadır. Üyelerin büyük çoğunluğu (%71.9)<br />

kooperatife girmelerinde yakın olarak nitelendirdikleri kişilerin etkisinin olduğunu<br />

ifade etmiştir. Bunlar arasında da iş yeri arkadaşlığı %47.2 ile ilk sırada yer<br />

almaktadır (Tablo 69). Bunu %19.4 ile akrabalar, %12.5 ile hemşehriler, %9 ile de<br />

komşular takip etmektedir.<br />

Valid<br />

Missing<br />

Total<br />

Tablo: 69 Görüşülenlerin Kooperatife Girmesinde Yakınlarından<br />

Hangilerinin Etkisi Olduğu<br />

Akraba<br />

Komşu<br />

İşyeri arkadaşı<br />

Mahalle arkadaşı<br />

Hemşehri<br />

Tanıdık<br />

Total<br />

System<br />

Frequency Percent Valid Percent<br />

Cumulative<br />

Percent<br />

28 13,7 19,4 19,4<br />

13 6,4 9,0 28,5<br />

68 33,3 47,2 75,7<br />

9 4,4 6,3 81,9<br />

18 8,8 12,5 94,4<br />

8 3,9 5,6 100,0<br />

144 70,6 100,0<br />

60 29,4<br />

204 100,0<br />

4.4.3. Başkalarını Üye Yapma Durumu<br />

Kooperatif üyelerinin %34.3’ü kooperatife üye olduktan sonra bir başkasını da<br />

kooperatife üye yaptığını belirtirken, %65.2’si kimseyi üye yapmadığını ifade<br />

etmiştir. Burada, kooperatife başkasını üye yapma, yapmama eylemine göre, düşük<br />

düzeyde gerçekleşmiş gözükse de, başkalarını üye yaptığını ifade edenlerin birden<br />

fazla kişiyi üye yapma gerçekliği ve ihtimali, akılda tutulması gereken bir husustur.


Tablo: 70 Görüşülenin Kooperatife Herhangi Birini Üye Yapıp<br />

Yapmadığı<br />

Valid<br />

Missing<br />

Total<br />

Evet<br />

Hayır<br />

Total<br />

System<br />

Frequency Percent Valid Percent<br />

Cumulative<br />

Percent<br />

70 34,3 34,5 34,5<br />

133 65,2 65,5 100,0<br />

203 99,5 100,0<br />

1 ,5<br />

204 100,0<br />

Bir başkasını kooperatife üye yapmada kooperatifte görevi olma, önemli<br />

belirleyici etkenlerdendir. Nitekim Tablo 71’e baktığımızda üyelik konusunda,<br />

özellikle, başkan ve yönetim kurulu üyelerinin etkili olduğunu görmekteyiz. Başkan<br />

olan 12 kişiden 11’i (%91.7), yönetim kurulu üyelerinden de % 79.2’si, başkalarını<br />

kooperatiflerine üye yapmıştır. Sade üye konumundakilerden ise 29 kişi (%20.3’ü)<br />

başkasını kendi üyesi olduğu kooperatife üye yapmıştır.<br />

Tablo: 71 Kooperatifte Görevinin Ne Olduğu ile Herhangi Bir Kimseyi<br />

Kooperatife Üye Yapıp Yapmadığı<br />

Herhangi<br />

Bir<br />

Kimseyi<br />

Koop.'e<br />

Üye<br />

Yaptınız<br />

mı<br />

Total<br />

Evet<br />

Hayır<br />

Göreviniz Neydi<br />

Yönetim Denetim<br />

Yönetim Denetim Kurulu Kurulu<br />

Kurulu Kurulu Yedek Yedek Görevi<br />

Başkan Üyesi Üyesi Üye Üye yok Total<br />

11 19 8 2 1 29 70<br />

15,7% 27,1% 11,4% 2,9% 1,4% 41,4% 100,0%<br />

91,7% 79,2% 47,1% 100,0% 20,0% 20,3% 34,5%<br />

5,4% 9,4% 3,9% 1,0% ,5% 14,3% 34,5%<br />

1 5 9 4 114 133<br />

,8% 3,8% 6,8% 3,0% 85,7% 100,0%<br />

8,3% 20,8% 52,9% 80,0% 79,7% 65,5%<br />

,5% 2,5% 4,4% 2,0% 56,2% 65,5%<br />

12 24 17 2 5 143 203<br />

5,9% 11,8% 8,4% 1,0% 2,5% 70,4% 100,0%<br />

100,0% 100,0% 100,0% 100,0% 100,0% 100% 100,0%<br />

5,9% 11,8% 8,4% 1,0% 2,5% 70,4% 100,0%<br />

Tablo: 72 Görüşülenin Kooperatife Kimleri Üye Yaptığı<br />

Yanıtlar 1 Yanıtlar 2 Yanıtlar 3 Yanıtlar 4


Frequenc<br />

Percent<br />

Frequenc<br />

Percent<br />

Frequenc<br />

y<br />

Percent<br />

Akraba 20 9.8 4 2.0 1 0.5<br />

Frequenc<br />

y<br />

Percent<br />

Komşu 4 2.0 3 1.5 1 0.5<br />

İş Arkadaşı 25 12.3 6 2.9 1 0.5 1 0.5<br />

Mahalle Arkadaşı 2 1.0 1 0.5 2 1.0<br />

Hemşehri 2 1.0 2 1.0 1 0.5 4 2.0<br />

Tanıdık 10 4.9<br />

Oğul 1 0.5<br />

Kardeş 5 2.5<br />

Aynı Partili 2 1.0<br />

Baba 1 0.5<br />

Eş 3 1.5 1 0.5<br />

Toplam 70 34.3 19 9.3 6 2.9 8 3.9<br />

Missing System 134 65.7 185 90.7 198 97.1 196 96.1<br />

Total 204 100.0 204 100.0 204 100.0 204 100.0<br />

Deneklerce verilen toplam cevaplar açısından baktığımızda, ilk sırada 33 kişi<br />

ile, iş arkadaşlarının kooperatife üye yapıldığını görmekteyiz (Tablo 72). Akrabasını<br />

üye yapma ise, %24.3 ile bunu takip etmektedir (25 kişi). Eşini kooperatife üye<br />

yapan 4 kişiyi, kardeşini üye yapan 5 kişiyi, oğlunu ve babasını üye yapan 1’er kişiyi<br />

hesaba kattığımızda, 11 kişi de (%10.6) kendi aile üyelerini kooperatif üyesi<br />

yapmıştır. Diğer üye yapılanlar ise, sırasıyla tanıdık, hemşehri, komşu, mahalle<br />

arkadaşı ve aynı partili durumunda olan üyelerdir. Saha çalışması sürecinde, belli iş<br />

kollarına (mahrukatçılar, şoförler vb.), aynı parti üyeliğine veya siyasi grup<br />

ortaklığına dayanan kooperatiflerin yaygın olduğunu gözlemledik. Burada, aynı parti<br />

örneğinde olduğu gibi cevap verenlerin yok denecek kadar az olması, bu kişilerin aynı<br />

zamanda arkadaş, akraba, tanıdık vb. olmalarından kaynaklanan bir durumdur.<br />

Nitekim, nasıl üye olunduğu bölümünde de izah edildiği gibi, kooperatif; derecesi<br />

değişmekle birlikte, yakınlık bağının mevcut olduğu insanlar vasıtasıyla haberdar<br />

olunan, girilen ve üye olunulan bir kurum özelliği arz etmektedir. Diğer yandan,


Tablo 75’e baktığımızda 15 kişi dışında, örneklem grubumuzu oluşturan üyelerin<br />

tamamının (189 kişi, %95’inin), üyesi oldukları kooperatif içinde yakını olarak<br />

değerlendirdiği, üyelik öncesi ilişki içinde oldukları kişiler bulunmaktadır. Bu<br />

yönüyle de kooperatiflerin tanıdıklarla birlikte faaliyet içinde bulunulan ve birincil<br />

ilişkilerin etken olduğu bir işbirliği zeminine sahip olduğunu söyleyebiliriz.<br />

Kooperatif içindeki yakının, kimlerden oluştuğunu analiz ettiğimizde %35.5 ile işyeri<br />

arkadaşının ilk sırada yer aldığını görmekteyiz. Bunu %17.1 ile akrabası olanlar,<br />

%14.3 ile hemşehri olunanlar ve % 12.5 ile komşusu bulunanlar izlemektedir.<br />

Üye yapma ve üye olunma davranışının bu yönüyle birbirine bağlı, birbirini<br />

besleyen zincirleme bir mekanizma şeklinde işlediğini ileri sürebiliriz. Zira,<br />

kooperatif içinde yakın olarak nitelendirilen kişiler ya kooperatife girilmesine neden<br />

olan, ya da kooperatife yakın üye aracılığıyla, üye olması gerçekleşmiş kişiler<br />

olmaktadır. Bu da, hem üye olunan için, hem de yapan için, tanıdıklığı artıran,<br />

yoğunlaştıran bir dizi etkiyi beraberinde getirmektedir. Böylelikle daha fazla tanıdık<br />

ve daha fazla duyulan güven, potansiyel yakın-üye adayı çevreler için üye olmayı<br />

artırıcı bir atmosfer ve yapının oluşmasına hizmet etmektedir.<br />

Kooperatife üye yapılanların türleri açısından sayılarını incelediğimizde; üye<br />

yapanların büyük çoğunlukla, aynı türden kişileri üye yaptıklarını görmekteyiz. 52<br />

kişi, örneğin, işyeri arkadaşı gibi, yalnızca bir türden kişinin kooperatife üye olmasını<br />

sağlamıştır. 2 değişik yakın çeşidini üye yapanların sayısı 12 ve 3 değişik yakın<br />

türünü üye yapanların sayısı da 6 kişidir (Tablo 74).<br />

Tablo: 73 Görüşülenin Kooperatife Üye Yaptığı ile Yakınlık Durumu


Valid<br />

Missing<br />

Total<br />

Akraba<br />

Komşu<br />

İşyeri arkadaşı<br />

Mahalle arkadaşı<br />

Hemşehri<br />

Tanıdık<br />

Oğlum<br />

Kardeşimi<br />

Babam<br />

Total<br />

System<br />

Frequency Percent Valid Percent<br />

Cumulative<br />

Percent<br />

20 9,8 28,6 28,6<br />

4 2,0 5,7 34,3<br />

25 12,3 35,7 70,0<br />

2 1,0 2,9 72,9<br />

2 1,0 2,9 75,7<br />

10 4,9 14,3 90,0<br />

1 ,5 1,4 91,4<br />

5 2,5 7,1 98,6<br />

1 ,5 1,4 100,0<br />

70 34,3 100,0<br />

134 65,7<br />

204 100,0<br />

Tablo: 74 Görüşülenin Kooperatife Üye Yaptığı Yakın Türlerinin Sayısı<br />

Valid<br />

Kooperatife Üye Yaptığı Yakın Türlerinin Sayısı<br />

1<br />

2<br />

3<br />

0<br />

Total<br />

Frequency Percent<br />

Valid<br />

Percent<br />

Cumulative<br />

Percent<br />

52 25,5 25,5 25,5<br />

12 5,9 5,9 31,4<br />

6 2,9 2,9 34,3<br />

134 65,7 65,7 100,0<br />

204 100,0 100,0<br />

Tablo: 75 Görüşülenlerin Kooperatif İçindekilere Yakınlık Derecesi<br />

Cevaplar 1 Cevaplar 2 Cevaplar 3<br />

Frequenc<br />

y<br />

Percent Frequenc<br />

y<br />

Akraba 45 22.1 4 2.0<br />

Percen<br />

t<br />

Frequenc<br />

y<br />

Komşu 22 10.8 11 5.4 3 1.5<br />

İş Arkadaşı 79 38.7 22 10.8 1 0.5<br />

Mahalle Arkadaşı 7 3.4 9 4.4 10 4.9<br />

Hemşehri 17 8.3 17 8.3 7 3.4<br />

Tanıdık 19 9.3<br />

Hiç Biri 14 6.9<br />

Percent<br />

Toplam 203 99.5 63 30.9 21 10.3


Missing System 1 0.5 141 69.1 183 89.7<br />

Total 204 100.0 204 100.0 204 100.0<br />

Kooperatife üye yapmada, kooperatif büyüklüğünün de etkili bir faktör<br />

olduğunu görmekteyiz. Büyüklüğü 30 kişiye kadar olan küçük kooperatiflerde<br />

üyelerin %41.4’ü bir başkasını kooperatife üye yapmışken, bu oran kooperatifin üye<br />

sayısı arttıkça azalmaktadır (Tablo 76). 90 kişiden fazla üyesi olan kooperatiflerde bu<br />

oran %23.5’lere düşmektedir. Küçük kooperatiflerin, daha çok aynı iş ve meslek<br />

çevresinden oluşan, daha homojen karakter arz eden, tanıdıklığın yaygın ve yüz yüze<br />

ilişkilerin daha fazla yaşandığı birimler olduğu düşünülebilir.<br />

Tablo: 76 Kooperatif Büyüklüğü ile Görüşülenin Herhangi Bir Kimseyi<br />

Kooperatife Üye Yapma Durumu<br />

Koop.Büyüklüğü<br />

Total<br />

1-30<br />

31-60<br />

61-90<br />

91+<br />

Bilmiyor<br />

Herhangi Bir Kimseyi<br />

Kooperatife Üye<br />

Yaptınız mı<br />

Evet Hayır<br />

Total<br />

24 34 58<br />

41,4% 58,6% 100,0%<br />

34,3% 25,6% 28,6%<br />

11,8% 16,7% 28,6%<br />

25 46 71<br />

35,2% 64,8% 100,0%<br />

35,7% 34,6% 35,0%<br />

12,3% 22,7% 35,0%<br />

13 25 38<br />

34,2% 65,8% 100,0%<br />

18,6% 18,8% 18,7%<br />

6,4% 12,3% 18,7%<br />

8 26 34<br />

23,5% 76,5% 100,0%<br />

11,4% 19,5% 16,7%<br />

3,9% 12,8% 16,7%<br />

2 2<br />

100,0% 100,0%<br />

1,5% 1,0%<br />

1,0% 1,0%<br />

70 133 203<br />

34,5% 65,5% 100,0%<br />

100,0% 100,0% 100,0%<br />

34,5% 65,5% 100,0%


4.4.4. Üyelik Nedeni<br />

Yatırım amacıyla kooperatife girerek ev sahibi olmak isteyenlerin oranı<br />

%33.8’dir (Tablo 77). %29.9’u ise, kiradan kurtulmak için ev sahibi olmak<br />

istediklerini belirtmiştir. Halen, oturdukları evin mülkiyeti açısından, ev sahibi olma<br />

isteğini analiz ettiğimizde, kendine ait evde oturanların 44’ü konut kooperatifini<br />

yatırım amaçlı olarak görmekte, 15’i daha iyi koşullarda yaşamak için ve 8 kişi de<br />

içinde oturmak için cevabını vermektedir. Daha iyi koşullarda yaşama ile kastedilen<br />

ikinci bir eve sahip olmakla, birini kiraya verme şansının getireceği ek kazanç<br />

yanında, ileriye dönük her ikisinin birer gayrı menkul yatırım olduğu düşüncesi<br />

yatmaktadır. Yatırım amacıyla kooperatif üyesi olanlardan %11.6’sı anne-babasına ait<br />

ve %14.5’i de eşine ait bir evde oturmaktadır (Tablo 78).<br />

Tablo: 77 Kooperatif Üyesinin Ev Sahibi Olmak İstemesinin Sebebi<br />

Valid<br />

Yatırım amacıyla<br />

Kiradan kurtulmak için<br />

Daha iyi koşullarda<br />

yaşamak için<br />

İçinde oturmak için<br />

Tanıdıklarımla aynı<br />

mekanı paylaşmak için<br />

Total<br />

Frequency Percent Valid Percent<br />

Cumulative<br />

Percent<br />

69 33,8 33,8 33,8<br />

61 29,9 29,9 63,7<br />

34 16,7 16,7 80,4<br />

36 17,6 17,6 98,0<br />

4 2,0 2,0 100,0<br />

204 100,0 100,0<br />

Tablo: 78 Görüşülenin Neden Ev Sahibi Olmak İstediği ile Halen<br />

Oturduğu Evin Mülkiyetinin Kime Ait Olduğu


Yatırım<br />

amacıyla<br />

Kiradan<br />

kurtulmak<br />

için<br />

Daha iyi<br />

koşullarda<br />

yaşamak<br />

için<br />

İçinde<br />

oturmak için<br />

Tanıdıklarım<br />

la aynı<br />

mekanı<br />

paylaşmak<br />

için<br />

Total<br />

Kendi<br />

Annebaba<br />

Akraba<br />

Lojm.<br />

me Eşime ma larıma Kiracıyız ot. Total<br />

44 10 8 5 2 69<br />

62,0% 62,5% 33,3% 6,0% 28,6% 33,8%<br />

63,8% 14,5% 11,6% 7,2% 2,9% 100,0%<br />

21,6% 4,9% 3,9% 2,5% 1,0% 33,8%<br />

1 60 61<br />

4,2% 71,4% 29,9%<br />

1,6% 98,4% 100,0%<br />

,5% 29,4% 29,9%<br />

15 3 8 6 2 34<br />

21,1% 18,8% 33,3% 7,1% 28,6% 16,7%<br />

44,1% 8,8% 23,5% 17,6% 5,9% 100,0%<br />

7,4% 1,5% 3,9% 2,9% 1,0% 16,7%<br />

8 3 7 2 13 3 36<br />

11,3% 18,8% 29,2% 100,0% 15,5% 42,9% 17,6%<br />

22,2% 8,3% 19,4% 5,6% 36,1% 8,3% 100,0%<br />

3,9% 1,5% 3,4% 1,0% 6,4% 1,5% 17,6%<br />

4 4<br />

5,6% 2,0%<br />

100,0% 100,0%<br />

2,0% 2,0%<br />

71 16 24 2 84 7 204<br />

100,0% 100,0% 100,0% 100,0% 100,0% ***** 100,0%<br />

34,8% 7,8% 11,8% 1,0% 41,2% 3,4% 100,0%<br />

34,8% 7,8% 11,8% 1,0% 41,2% 3,4% 100,0%<br />

Ev sahibi olmada, konut kooperatifi önemli ve etkin seçeneklerden bir<br />

tanesidir ve bunun gerçekleşmemesi durumunda, %43.6’lık bir grup para biriktirerek<br />

ev sahibi olmayı düşüneceğini söylemektedir. “Ailemle güç birliği yaparım”<br />

diyenlerin oranı %21.6, “emekli olmayı bekleyip ikramiye ile” diyenler ise %15.7’dir.<br />

Tablo: 79 Kooperatif Üyesi Olmasaydı Ne Şekilde Ev Sahibi Olmayı<br />

Düşündüğü


Valid<br />

Düşünmezdim<br />

Ailemle birlikte güç<br />

birliği yaparak<br />

Köyde toprak satarak<br />

Emekli olmayı<br />

bekleyip ikramiye ile<br />

Para biriktirerek<br />

Banka kredisi ile<br />

Total<br />

Frequency Percent Valid Percent<br />

Cumulative<br />

Percent<br />

32 15,7 15,7 15,7<br />

44 21,6 21,6 37,3<br />

5 2,5 2,5 39,7<br />

32 15,7 15,7 55,4<br />

89 43,6 43,6 99,0<br />

2 1,0 1,0 100,0<br />

204 100,0 100,0<br />

Yukarıdaki tabloyu incelediğimizde, kooperatif olmasaydı ev sahibi olmayı<br />

düşünmezdim diyenlerin oranı yalnızca %15.7’dir. Bu geriye kalan %84.3’lük büyük<br />

bir grubun, ev sahibi olma yönünde güçlü bir isteğe sahip olduğunu göstermektedir.<br />

Konut sahibi olmanın, önemli bir tasarruf aracı olarak görülmesi, geleceğe yönelik,<br />

çocukları için bir sigorta, yatırım olarak görülmesi, Türk toplumunun geleneksel<br />

değerleriyle örtüşmektedir (bkz. Geleceğe yönelik istekleri). Benzer şekilde,<br />

deneklerin %32.4’ü, yeterli maddi imkanı olduğunda çocukları için harcayacağını,<br />

%27.9’u ise, bunun, tasarruf yaparak değerlendirme yoluna gideceğini ifade etmiştir<br />

Tablo 80 Görüşülenin Yeterli Maddi İmkanı Olsaydı Nasıl Kullanacağı<br />

Valid<br />

Yoksullara,kimsesizlere<br />

yardım ederdim<br />

Derneklere,vakıflara<br />

yardımda bulunarak<br />

Tasarruf yaparak<br />

Çocuklarım için<br />

harcardım<br />

işimi değiştirir veya yeni<br />

bir iş kurardım<br />

İşimi büyütürüm<br />

Bilim ve sanatsal<br />

faaliyetlere destek vererek<br />

Total<br />

Frequency Percent Valid Percent<br />

41 20,1 20,1 20,1<br />

8 3,9 3,9 24,0<br />

57 27,9 27,9 52,0<br />

66 32,4 32,4 84,3<br />

23 11,3 11,3 95,6<br />

8 3,9 3,9 99,5<br />

1 ,5 ,5 100,0<br />

204 100,0 100,0<br />

Cumulative<br />

Percent<br />

Tablo: 81 Görüşülenin Kooperatif Olmasaydı ne Şekilde Ev Sahibi Olmayı<br />

Düşündüğü ile Aylık Gelir Durumu


Total<br />

200-250<br />

251-300<br />

301-400<br />

401-500<br />

501-1 milyar<br />

1 milyar üzeri<br />

2 milyar üzeri<br />

Kooperatif Olmasaydı Ne Şekilde ev Sahibi Olmayı Düşünürdünüz<br />

Emekli<br />

Ailemle<br />

olmayı<br />

birlikte güç Köyde bekleyip Para Banka<br />

Düşün birliği toprak ikramiye birikti kredis<br />

mezdim yaparak satarak ile rerek i ile Total<br />

2 2<br />

100,0% 100%<br />

8,3% 1,7%<br />

1,7% 1,7%<br />

1 1 1 3<br />

33,3% 33,3% 33% 100%<br />

4,2% 33,3% 2,2% 2,5%<br />

,8% ,8% ,8% 2,5%<br />

3 1 1 4 5 1 15<br />

20,0% 6,7% 6,7% 26,7% 33% 6,7% 100%<br />

12,5% 5,6% 33,3% 15,4% 11% 100% 12,7%<br />

2,5% ,8% ,8% 3,4% 4,2% ,8% 12,7%<br />

7 10 1 13 12 43<br />

16,3% 23,3% 2,3% 30,2% 28% 100%<br />

29,2% 55,6% 33,3% 50,0% 26% 36,4%<br />

5,9% 8,5% ,8% 11,0% 10% 36,4%<br />

10 7 8 23 48<br />

20,8% 14,6% 16,7% 48% 100%<br />

41,7% 38,9% 30,8% 50% 40,7%<br />

8,5% 5,9% 6,8% 19% 40,7%<br />

1 1 4 6<br />

16,7% 16,7% 67% 100%<br />

4,2% 3,8% 8,7% 5,1%<br />

,8% ,8% 3,4% 5,1%<br />

1 1<br />

**** 100%<br />

2,2% ,8%<br />

,8% ,8%<br />

24 18 3 26 46 1 118<br />

20,3% 15,3% 2,5% 22,0% 39% ,8% 100%<br />

100,0% 100,0% 100,0% 100,0% **** 100% 100%<br />

20,3% 15,3% 2,5% 22,0% 39% ,8% 100%


Gelir açısından, kooperatiften yaralanma imkanının bulunmaması durumunda<br />

ev sahibi olmayı isteme durumunu analiz ettiğimizde, özellikle 250 milyonun üstünde<br />

gelire sahip gruplarda para biriktirerek, bireysel maddi güç sayesinde, ev sahibi olma<br />

düşüncesinin anlamlı bir şekilde arttığını görmekteyiz (Tablo 81). Kooperatif<br />

olmasaydı, para biriktirerek ev sahibi olmayı düşüneceğini söyleyenlerin %87.6’sı<br />

250 milyonun üstünde gelire sahip olanlardan oluşmaktadır.<br />

Kooperatif aracını kullanamama durumunda ev sahibi olma konusunda<br />

başkaca bir seçeneğin hayata geçirilme şansına yer vermeme ve tek seçenek olarak<br />

kooperatifleri görme anlamında yorumlayacağımız; “Düşünmezdim” cevabını<br />

verenlerin hemen tamamının orta ve alt gelir dilimlerinde yer alan kişiler olduğunu<br />

görmekteyiz. Üst gelir dilimi olarak nitelendirebileceğimiz 500 milyondan fazla geliri<br />

olduğunu beyan eden toplam 35 kişiden yalnızca 1 kişi “düşünmezdim” cevabını<br />

vermiştir. En alt gelir dilimini oluşturan 80-100 milyon gelire sahip olan 3 kişiden 2’si<br />

(%66.7) ve 141-160 diliminde yer alan 7 kişiden 3’ü (%42.9) kooperatif dışında ev<br />

edinmeyi düşünmediğini belirtmiştir.<br />

Evin mülkiyet durumu ile halen yürütülmekte olan işin durumunu<br />

kıyasladığımızda kooperatif üyeliğinin, konut sahibi olmayı statü pekiştiricisi olarak<br />

kullanan serbest meslek sahiplerinde daha fazla oranda görülen bir durum olduğu<br />

ortaya çıkmaktadır (Tablo 82). İşadamı/tüccar pozisyonunda bulunanların %76.9’u,<br />

esnaf/zanaatkar durumundakilerin %48.8’i kendine ait evde ikamet edip ev sahibi<br />

olma düşüncesiyle konut kooperatifinde yer alan kişilerden oluşmaktadır. Buna<br />

karşılık, devlet memurlarından %30’u, kamuda yönetici/uzman statüsünde görev<br />

yapanların ise ancak %13.6’sı kendine ait konutta ikamet etmektedir.<br />

Tablo: 82 Görüşülenin Evinin Mülkiyet Durumu ile İşi


Total<br />

İş Adamı/Tüccar<br />

Esnaf/Zanaatkar<br />

Emekli<br />

Devlet Memuru<br />

İşçi(Özel)<br />

İşçi(Kamu)<br />

Kamuda<br />

Yönetici/Uzman<br />

Özel Sektörde<br />

Yönetici<br />

Öğretmen<br />

Ev Hanımı<br />

Y.Öğ.Serbest<br />

Mes.<br />

Serbest<br />

Muhasebeci<br />

Halen Oturduğunuz Evin Mülkiyeti Kime Aittir<br />

Annebaba<br />

Akraba<br />

Kiracıyı<br />

Lojmand<br />

a<br />

oturuyor<br />

Kendime Eşime ma larıma z<br />

um Total<br />

10 1 2 13<br />

76,9% 7,7% 15,4% 100,0%<br />

14,1% 4,2% 2,4% 6,4%<br />

4,9% ,5% 1,0% 6,4%<br />

20 2 4 15 41<br />

48,8% 4,9% 9,8% 36,6% 100,0%<br />

28,2% 12,5% 16,7% 17,9% 20,1%<br />

9,8% 1,0% 2,0% 7,4% 20,1%<br />

9 2 8 1 20<br />

45,0% 10,0% 40,0% 5,0% 100,0%<br />

12,7% 12,5% 9,5% 14,3% 9,8%<br />

4,4% 1,0% 3,9% ,5% 9,8%<br />

12 4 7 16 1 40<br />

30,0% 10,0% 17,5% 40,0% 2,5% 100,0%<br />

16,9% 25,0% 29,2% 19,0% 14,3% 19,6%<br />

5,9% 2,0% 3,4% 7,8% ,5% 19,6%<br />

6 7 11 24<br />

25,0% 29,2% 45,8% 100,0%<br />

8,5% 29,2% 13,1% 11,8%<br />

2,9% 3,4% 5,4% 11,8%<br />

2 2 3 7<br />

28,6% 28,6% 42,9% 100,0%<br />

2,8% 8,3% 3,6% 3,4%<br />

1,0% 1,0% 1,5% 3,4%<br />

3 2 1 1 10 5 22<br />

13,6% 9,1% 4,5% 4,5% 45,5% 22,7% 100,0%<br />

4,2% 12,5% 4,2% 50,0% 11,9% 71,4% 10,8%<br />

1,5% 1,0% ,5% ,5% 4,9% 2,5% 10,8%<br />

1 1 6 8<br />

12,5% 12,5% 75,0% 100,0%<br />

1,4% 6,3% 7,1% 3,9%<br />

,5% ,5% 2,9% 3,9%<br />

2 1 1 1 6 11<br />

18,2% 9,1% 9,1% 9,1% 54,5% 100,0%<br />

2,8% 6,3% 4,2% 50,0% 7,1% 5,4%<br />

1,0% ,5% ,5% ,5% 2,9% 5,4%<br />

4 1 1 6<br />

66,7% 16,7% 16,7% 100,0%<br />

25,0% 4,2% 1,2% 2,9%<br />

2,0% ,5% ,5% 2,9%<br />

2 2 4<br />

50,0% 50,0% 100,0%<br />

2,8% 2,4% 2,0%<br />

1,0% 1,0% 2,0%<br />

4 4 8<br />

50,0% 50,0% 100,0%<br />

5,6% 4,8% 3,9%<br />

2,0% 2,0% 3,9%<br />

71 16 24 2 84 7 204<br />

34,8% 7,8% 11,8% 1,0% 41,2% 3,4% 100,0%<br />

100,0% 100,0% 100% 100,0% 100,0% 100,0% 100,0%<br />

34,8% 7,8% 11,8% 1,0% 41,2% 3,4% 100,0%<br />

Doğum yeri açısından evin mülkiyetine sahip olmayı analiz ettiğimizde; kent<br />

merkezinden ilçe ve köye (kırsala) gittikçe artan ev sahibi olma mevcudiyetini tespit<br />

etmekteyiz. Nitekim kendine ait evde oturma oranı, Isparta köy doğumlularda %50


iken, ilçe doğumlularda bu oran %38.9’a ve Isparta kent merkezi doğumlularda ise<br />

%37.5’e inmektedir. Bu artış eğiliminin benzeri, yine düzenli bir artışla diğer başka il<br />

doğumlular için de söz konusudur.<br />

Tablo: 83 Görüşülenin Evinin Mülkiyet Durumu ile Doğum Yeri<br />

Total<br />

Kendime<br />

Eşime<br />

Anne-bab.<br />

Akrabal.<br />

Kiracıyız<br />

Lojm. ot.<br />

Isparta Isparta Isparta Diğer il Diğer Diğer Yurt<br />

Merkez İlçe köy merkez il ilçe il köy Dışı Total<br />

13 28 18 2 7 3 71<br />

32,5% 38,9% 50,0% 14,3% 23,3% 27,3% 34,8%<br />

18,3% 39,4% 25,4% 2,8% 9,9% 4,2% 100,0%<br />

6,4% 13,7% 8,8% 1,0% 3,4% 1,5% 34,8%<br />

2 6 2 2 2 2 16<br />

5,0% 8,3% 5,6% 14,3% 6,7% 18,2% 7,8%<br />

12,5% 37,5% 12,5% 12,5% 12,5% 12,5% 100,0%<br />

1,0% 2,9% 1,0% 1,0% 1,0% 1,0% 7,8%<br />

7 10 2 4 1 24<br />

17,5% 13,9% 5,6% 13,3% 9,1% 11,8%<br />

29,2% 41,7% 8,3% 16,7% 4,2% 100,0%<br />

3,4% 4,9% 1,0% 2,0% ,5% 11,8%<br />

1 1 2<br />

2,5% 1,4% 1,0%<br />

50,0% 50,0% 100,0%<br />

,5% ,5% 1,0%<br />

17 25 12 10 15 4 1 84<br />

42,5% 34,7% 33,3% 71,4% 50,0% 36,4% 100% 41,2%<br />

20,2% 29,8% 14,3% 11,9% 17,9% 4,8% 1,2% 100,0%<br />

8,3% 12,3% 5,9% 4,9% 7,4% 2,0% ,5% 41,2%<br />

2 2 2 1 7<br />

2,8% 5,6% 6,7% 9,1% 3,4%<br />

28,6% 28,6% 28,6% 14,3% 100,0%<br />

1,0% 1,0% 1,0% ,5% 3,4%<br />

40 72 36 14 30 11 1 204<br />

100,0% 100,0% 100,0% 100,0% 100% 100,0% 100% 100,0%<br />

19,6% 35,3% 17,6% 6,9% 14,7% 5,4% ,5% 100,0%<br />

19,6% 35,3% 17,6% 6,9% 14,7% 5,4% ,5% 100,0%


4.5. Daha Önce Kooperatiflere Üye Olma Durumu<br />

Örneklem grubumuzun %27.5’i daha önce bir başka kooperatife üye olmuş,<br />

dolayısıyla kooperatif tecrübesi yaşamış kişilerden oluşmaktadır. %72.5’i ise, ilk defa<br />

konut kooperatifine üye olmuş kişilerdir.<br />

Tablo: 84 Daha Önce Başka Bir Kooperatife Üye Olma Durumu<br />

Valid<br />

Frequency Percent Valid Percent<br />

Cumulative<br />

Percent<br />

Evet 56 27,5 27,5 27,5<br />

Hayır 148 72,5 72,5 100,0<br />

Total 204 100,0 100,0<br />

Önceden üye olanların büyük çoğunluğu Isparta merkezde bir konut<br />

kooperatifine üye olmuştur (45 kişi). Bunlardan 26 kişi kooperatif yoluyla ev sahibi<br />

olurken, 17 kişi ise, hissesini devretmiştir. 2 kişinin ise kooperatifi halen devam<br />

etmektedir. Dolayısıyla aynı anda iki kooperatife üyedirler. Isparta dışında, başka bir<br />

şehirde kooperatife girenlerden 4’ü ev sahibi olurken, 4 kişi hissesini devretmiştir.<br />

Isparta ilçede kooperatife girenlerden 3 kişinin tamamı hissesini devretmiştir (Tablo<br />

85).<br />

Tablo: 85 Başka Bir Kooperatife Üyeliğin Sonucu ile Bu Kooperatife<br />

Nerede Üye


Olunduğu<br />

Başka Bir<br />

Kooperatife<br />

Nerede Üye<br />

Oldunuz<br />

Total<br />

Isparta Merkez<br />

Isparta İlçe<br />

Başka bir şehir<br />

Başka bir kooperatifte<br />

Üyeliğinizde Sonuç Ne Oldu<br />

Kooperatif Hissemi Devam<br />

bitti devrettim ediyor Total<br />

26 17 2 45<br />

57,8% 37,8% 4,4% 100,0%<br />

86,7% 70,8% 100,0% 80,4%<br />

46,4% 30,4% 3,6% 80,4%<br />

3 3<br />

100,0% 100,0%<br />

12,5% 5,4%<br />

5,4% 5,4%<br />

4 4 8<br />

50,0% 50,0% 100,0%<br />

13,3% 16,7% 14,3%<br />

7,1% 7,1% 14,3%<br />

30 24 2 56<br />

53,6% 42,9% 3,6% 100,0%<br />

100,0% 100,0% 100,0% 100,0%<br />

53,6% 42,9% 3,6% 100,0%<br />

5. Kooperatif İçi İlişkiler<br />

5.1. Kooperatif Yönetimi ve Kooperatif Üyesi İlişkileri<br />

Üyelerden %29.9’u kooperatif içinde görev alırken (61 kişi), %70.1’i herhangi<br />

bir görev almamıştır. Halen görevlerinin devam ettiğini söyleyenler 34 kişidir.<br />

Dolayısıyla 28 kişi görevinden ayrılmıştır. Görevden ayrılma sebebi olarak ilk sırada<br />

iş durumu gösterilmekte, bunu yorucu olduğu ve daha fazla dayanamadım cevapları<br />

takip etmektedir. 3 kişi üyelerin davranışları yüzünden ayrıldığını belirtirken, 3 kişi de<br />

seçimle görevinin sona erdiğini belirtmiştir.<br />

Tablo: 86 Görüşülenin Kooperatif İçindeki Görevi<br />

Valid<br />

Başkan<br />

Yönetim Kurulu Üyesi<br />

Denetim Kurulu Üyesi<br />

Yönetim Kurulu Yedek<br />

Üye<br />

Denetim Kurulu<br />

Yedek Üye<br />

Görevi yok<br />

Total<br />

Frequency Percent Valid Percent<br />

Cumulative<br />

Percent<br />

12 5,9 5,9 5,9<br />

25 12,3 12,3 18,1<br />

17 8,3 8,3 26,5<br />

2 1,0 1,0 27,5<br />

5 2,5 2,5 29,9<br />

143 70,1 70,1 100,0<br />

204 100,0 100,0


Görevleri açısından incelediğimizde, görevlerinden ayrılanlardan 4’ü<br />

kooperatif başkanıdır. Bunlardan 2 kişi, üyelerin davranışları yüzünden ayrıldığını<br />

belirtirken, 1 kişi “daha fazla dayanamadığını”, 1 kişi de seçimle görevinin sona<br />

erdiğini belirtmektedir. Yönetim kurulu üyelerinden 15’i görevine devam ederken,<br />

görevinden ayrılanların sayısı 7’dir ve 4’ü işlerini neden olarak öne sürmektedir.<br />

Denetim kurulu üyelerinden 10’u görevine devam ederken 7 kişi görevinden<br />

ayrılmıştır.<br />

Tablo: 87 Görüşülenin Kooperatifteki Görevinin Ne olduğu ile Bu Görevden<br />

Ayrılma Nedeni<br />

Görevinizden<br />

Niçin<br />

Ayrıldınız<br />

Total<br />

Halen devam<br />

ediyor<br />

İşlerim<br />

sebebiyle<br />

Yorucu<br />

olduğundan<br />

Daha fazla<br />

dayanamadım<br />

Üyelerin<br />

davranışları<br />

yüzünden<br />

Seçimle<br />

görevim sona<br />

erdi<br />

Yönetim<br />

Kurulu<br />

Göreviniz Neydi<br />

Denetim<br />

Kurulu<br />

Yönetim<br />

Kurulu<br />

Yedek<br />

Denetim<br />

Kurulu<br />

Yedek<br />

Başkan Üyesi Üyesi Üye Üye Total<br />

6 15 10 1 2 34<br />

17,6% 44,1% 29,4% 2,9% 5,9% 100,0%<br />

60,0% 68,2% 58,8% 50,0% 40,0% 60,7%<br />

10,7% 26,8% 17,9% 1,8% 3,6% 60,7%<br />

4 3 1 8<br />

50,0% 37,5% 12,5% 100,0%<br />

18,2% 17,6% 20,0% 14,3%<br />

7,1% 5,4% 1,8% 14,3%<br />

1 1 2 4<br />

25,0% 25,0% 50,0% 100,0%<br />

4,5% 5,9% 40,0% 7,1%<br />

1,8% 1,8% 3,6% 7,1%<br />

1 2 1 4<br />

25,0% 50,0% 25,0% 100,0%<br />

10,0% 11,8% 50,0% 7,1%<br />

1,8% 3,6% 1,8% 7,1%<br />

2 1 3<br />

66,7% 33,3% 100,0%<br />

20,0% 4,5% 5,4%<br />

3,6% 1,8% 5,4%<br />

1 1 1 3<br />

33,3% 33,3% 33,3% 100,0%<br />

10,0% 4,5% 5,9% 5,4%<br />

1,8% 1,8% 1,8% 5,4%<br />

10 22 17 2 5 56<br />

17,9% 39,3% 30,4% 3,6% 8,9% 100,0%<br />

100,0% 100,0% 100,0% 100,0% 100,0% 100,0%<br />

17,9% 39,3% 30,4% 3,6% 8,9% 100,0%<br />

Görev alma durumunu eğitim açısından değerlendirdiğimizde (Tablo 88)<br />

başkanların 5’i yüksekokul ve 2’si ise fakülte mezunudur (Toplam %58.4’ü üniversite<br />

mezunu). Kalanlardan 1’i ilkokul, 1’i ortaokul ve 3’ü ise lise mezunudur. Yönetim


kurulu üyelerinin de, çoğunluğu üniversite mezunudur (15 kişi, %60). Aynı şekilde,<br />

denetim kurulu üyelerinin de çoğunluğu üniversite mezunudur (11 kişi, %60.8).<br />

Görevi olmayanlar açısından eğitim durumunu kıyasladığımızda ise; ilkokul<br />

mezunlarının %71.8’inin, ortaokul mezunlarının %74.1’inin, lise mezunlarının da<br />

%79.5’inin kooperatif yönetiminde hiç görev almadıklarını görmekteyiz. Görev<br />

almayanların oranı yüksekokul ve fakülte mezunlarında düşmekle beraber (yönetimde<br />

görev almalarının diğerlerine göre yüksek olması nedeniyle), lisansüstü eğitime sahip<br />

4 kişinin tamamı da kooperatif yönetiminde hiç görev almamıştır.<br />

Tablo: 88 Görüşülenin Kooperatifteki Görevi ile Eğitim Düzeyi<br />

Total<br />

İlkokul<br />

O.Okul<br />

Lise<br />

Y. Okul<br />

Fakülte<br />

L. Üstü<br />

Yönetim<br />

Kurulu<br />

Göreviniz Neydi<br />

Denetim<br />

Kurulu<br />

Yönetim<br />

Kurulu<br />

Yedek<br />

Denetim<br />

Kurulu<br />

Yedek<br />

Görevi<br />

Başkan Üyesi Üyesi Üye Üye yok Total<br />

1 3 2 1 4 28 39<br />

2,6% 7,7% 5,1% 2,6% 10,3% 71,8% 100,0%<br />

8,3% 12,0% 11,8% 50,0% 80,0% 19,6% 19,1%<br />

,5% 1,5% 1,0% ,5% 2,0% 13,7% 19,1%<br />

1 5 1 20 27<br />

3,7% 18,5% 3,7% 74,1% 100,0%<br />

8,3% 20,0% 5,9% 14,0% 13,2%<br />

,5% 2,5% ,5% 9,8% 13,2%<br />

3 2 3 1 35 44<br />

6,8% 4,5% 6,8% 2,3% 79,5% 100,0%<br />

25,0% 8,0% 17,6% 20,0% 24,5% 21,6%<br />

1,5% 1,0% 1,5% ,5% 17,2% 21,6%<br />

5 10 8 34 57<br />

8,8% 17,5% 14,0% 59,6% 100,0%<br />

41,7% 40,0% 47,1% 23,8% 27,9%<br />

2,5% 4,9% 3,9% 16,7% 27,9%<br />

2 5 3 1 22 33<br />

6,1% 15,2% 9,1% 3,0% 66,7% 100,0%<br />

16,7% 20,0% 17,6% 50,0% 15,4% 16,2%<br />

1,0% 2,5% 1,5% ,5% 10,8% 16,2%<br />

4 4<br />

100% 100,0%<br />

2,8% 2,0%<br />

2,0% 2,0%<br />

12 25 17 2 5 143 204<br />

5,9% 12,3% 8,3% 1,0% 2,5% 70,1% 100,0%<br />

100,0% 100,0% 100,0% 100,0% 100,0% 100% 100,0%<br />

5,9% 12,3% 8,3% 1,0% 2,5% 70,1% 100,0%


Son olarak, kooperatif yönetiminde görev almada kooperatifin kurucusu olmak<br />

veya kurucuları arasında yer almanın etkili bir faktör olduğunu söyleyebiliriz. Halen<br />

üyesi bulunduğu kooperatifin kuruluşunda, bir rolünün olduğunu söyleyenlerden<br />

%81.6’sı aynı zamanda kooperatif yönetiminde yer almışlardır (31 kişi). Kuruluşunda<br />

rolü olduğunu söyleyip görev almayanların oranı ise sadece %18.4’dür (7 kişi).<br />

Tablo: 89 Görüşülenin Üye Olduğu Kooperatifin Kuruluşundaki Rolü ile<br />

Yönetimde Görev Alma Durumu<br />

Kooperatif Yönetiminde<br />

Hiç Görev Aldınız mı<br />

Total<br />

Evet<br />

Hayır<br />

Halen Üyesi<br />

Bulunduğunuz<br />

Kooperatifin<br />

Kuruluşunda Rolünüz<br />

Var mı<br />

Evet Hayır<br />

Total<br />

31 31 62<br />

50,0% 50,0% 100,0%<br />

81,6% 19,1% 31,0%<br />

15,5% 15,5% 31,0%<br />

7 131 138<br />

5,1% 94,9% 100,0%<br />

18,4% 80,9% 69,0%<br />

3,5% 65,5% 69,0%<br />

38 162 200<br />

19,0% 81,0% 100,0%<br />

100,0% 100,0% 100,0%<br />

19,0% 81,0% 100,0%<br />

Büyük çoğunluğunun (%70.1) yönetimde hiç görev almadığı örneklem<br />

grubumuzda, yönetimde yer almayanların, büyük oranda, yönetimde görev alma<br />

eğilimi ve isteği de taşımadıklarını görmekteyiz (Tablo 90). Görevi olmayanlardan<br />

%88.7’si kooperatif yönetiminde yer almak istemediğini belirtmiştir. Yönetimde yer<br />

almak istediğini belirtenlerin oranı sadece %7.4’dür (15 kişi).


Tablo: 90 Görüşülenin Kooperatif Yönetiminde Yer Almak İstemesi<br />

Valid<br />

Missing<br />

Total<br />

Evet<br />

Hayır<br />

Total<br />

System<br />

Frequency Percent Valid Percent<br />

Cumulative<br />

Percent<br />

15 7,4 11,3 11,3<br />

118 57,8 88,7 100,0<br />

133 65,2 100,0<br />

71 34,8<br />

204 100,0<br />

Görev alma isteğinin uygulamaya sokulma durumunu görebilmemiz<br />

açısından görev almamış deneklere görev almak için aday olup olmadıklarını<br />

sorduğumuzda hemen tamamının böyle bir durum için girişimde bulunmadığını<br />

görmekteyiz (%94.4’ü). Aday olduğunu belirten sadece 8 kişidir.<br />

Tablo: 91 Görüşülen Görev Almak İçin Aday Olma Durumu<br />

Valid<br />

Missing<br />

Total<br />

Evet<br />

Hayır<br />

Total<br />

System<br />

Frequency Percent Valid Percent<br />

Cumulative<br />

Percent<br />

8 3,9 5,6 5,6<br />

134 65,7 94,4 100,0<br />

142 69,6 100,0<br />

62 30,4<br />

204 100,0<br />

Görev almayı istememe nedenini incelediğimizde, görev almak istemediğini<br />

belirtenlerin ilk sırada %38.1 ile işlerinin yoğunluğunu gerekçe olarak ileri<br />

sürdüklerini görmekteyiz (Tablo 92). %28’i ise, bunun yapabileceği bir iş olmadığı;<br />

%11.9’u ise yeterli bilgi ve deneyimi olmadığı düşüncesiyle yönetimde yer almayı<br />

düşünmemektedir. %9.3’ü yorucu bir iş olduğunu belirtirken; %5.9’luk iki gruptan<br />

biri, yönetime güvendiği için, diğeri ise, şaibeli bir iş olarak gördüğü için yönetime<br />

girmeyi düşünmediğini ifade etmiştir.


Tablo: 92 Görüşülenin Kooperatif Yönetiminde Görev Almak İstememesinin<br />

Nedeni<br />

Valid<br />

Missing<br />

Total<br />

Kooperatif yönetimine<br />

güveniyorum<br />

İşlerimin yoğunluğu<br />

sebebiyle<br />

Yapabileceğim bir iş değil<br />

Başka bir kooperatifte<br />

yönetim kurulu üyesi<br />

olduğuım için<br />

Yeterli bilgi ve deneyimim<br />

yok<br />

Şaibeli bir iş<br />

Yorucu bir iş<br />

Total<br />

System<br />

Frequency Percent Valid Percent<br />

Cumulative<br />

Percent<br />

7 3,4 5,9 5,9<br />

45 22,1 38,1 44,1<br />

33 16,2 28,0 72,0<br />

1 ,5 ,8 72,9<br />

14 6,9 11,9 84,7<br />

7 3,4 5,9 90,7<br />

11 5,4 9,3 100,0<br />

118 57,8 100,0<br />

86 42,2<br />

204 100,0<br />

5.2. Kooperatifin Kurumsal İşleyişi<br />

5.2.1. Genel Kurul<br />

Kooperatif genel kurulları kooperatifle ilgili kararların alındığı, yönetimle<br />

ilgili dilek ve şikayetlerin iletilebileceği en önemli ortamdır. Üyelerin çoğunluğu<br />

kooperatif genel kurul toplantılarının sakin (%34.3) ve az tartışmalı (%31.9) geçtiğini<br />

ifade etmektedir (Tablo 93). %18.1’i ise formalite icabı toplandıklarını belirtmektedir.<br />

Kooperatif üyeleri, genel kurulu kooperatifin daha iyi işlemesi için önemli,<br />

dolayısıyla, bireysel menfaatlerinin en iyi şekilde korunacağı bir zemin olarak görme<br />

eğilimi taşımamaktadır. Bu, yukarda da belirttiğimiz nedenlerden ötürü, kooperatif<br />

işlerinin yürütülmesini başkan ve yönetim kurulu üyelerinin asli vazifesi görmesiyle<br />

bağlantılıdır. Kendilerini ise inisiyatif alıcı, yapılanları denetleyici bir konumda<br />

görmemekte, bütün sorumluluğu yönetimdekilere bırakan bir tutum<br />

sergilemektedirler.<br />

Tablo 94’e baktığımızda, “formalite icabı toplanıyoruz” diyenlerin %78.4’ü,<br />

hiçbir görevi olmayan üyelerden oluşmaktadır. Başkanlık görevini yürütenlerin<br />

tamamı ise, sakin ve az tartışmalı geçtiğini belirtirken, formalite icabı toplanıldığını<br />

düşünen yönetim ve denetim kurulu üyeleri de mevcuttur. Bu da, bazen yönetim<br />

kurulundaki üyelerin benzeri şekilde tüm inisiyatifi ve sorumluluğu başkana


ırakabildikleri şeklinde değerlendirilebilir. Nitekim, başkanlık görevindekiler,<br />

tartışmanın kendileri için başarısızlık göstergesi olduğu düşüncesiyle hiçbir problem<br />

olmadığı yönünde bir iyimserlik içine girmektedirler.<br />

Tablo: 93 Kooperatifte Genel Kurullar<br />

Valid<br />

Çok tartışmalı<br />

Sakin<br />

Az tartışmalı<br />

Formalite icabı<br />

toplanıyoruz<br />

Katılmıyorum<br />

Total<br />

Frequency Percent Valid Percent<br />

Cumulative<br />

Percent<br />

28 13,7 13,7 13,7<br />

70 34,3 34,3 48,0<br />

65 31,9 31,9 79,9<br />

37 18,1 18,1 98,0<br />

4 2,0 2,0 100,0<br />

204 100,0 100,0<br />

Tablo: 94 Görüşülenin Kooperatifteki Görevi ile Genel Kurul Toplantıları<br />

Hakkındaki Değerlendirmesi<br />

Genel Kurul<br />

Toplantılarınız<br />

Genelde Ne<br />

Şekilde geçiyor<br />

Total<br />

Çok<br />

tartışmalı<br />

Sakin<br />

Az tartışmalı<br />

Formalite<br />

icabı<br />

toplanıyoruz<br />

Katılmıyorum<br />

Yönetim<br />

Kurulu<br />

Göreviniz Neydi<br />

Denetim<br />

Kurulu<br />

Yönetim<br />

Kurulu<br />

Yedek<br />

Denetim<br />

Kurulu<br />

Görevi<br />

Başkan Üyesi Üyesi Üye Yedek Üye yok Total<br />

4 4 1 19 28<br />

14,3% 14,3% 3,6% 67,9% 100,0%<br />

16,0% 23,5% 20,0% 13,3% 13,7%<br />

2,0% 2,0% ,5% 9,3% 13,7%<br />

5 14 5 1 2 43 70<br />

7,1% 20,0% 7,1% 1,4% 2,9% 61,4% 100,0%<br />

41,7% 56,0% 29,4% 50,0% 40,0% 30,1% 34,3%<br />

2,5% 6,9% 2,5% ,5% 1,0% 21,1% 34,3%<br />

7 5 5 48 65<br />

10,8% 7,7% 7,7% 73,8% 100,0%<br />

58,3% 20,0% 29,4% 33,6% 31,9%<br />

3,4% 2,5% 2,5% 23,5% 31,9%<br />

2 3 1 2 29 37<br />

5,4% 8,1% 2,7% 5,4% 78,4% 100,0%<br />

8,0% 17,6% 50,0% 40,0% 20,3% 18,1%<br />

1,0% 1,5% ,5% 1,0% 14,2% 18,1%<br />

4 4<br />

100,0% 100,0%<br />

2,8% 2,0%<br />

2,0% 2,0%<br />

12 25 17 2 5 143 204<br />

5,9% 12,3% 8,3% 1,0% 2,5% 70,1% 100,0%<br />

100,0% 100,0% 100,0% 100,0% 100,0% 100,0% 100,0%<br />

5,9% 12,3% 8,3% 1,0% 2,5% 70,1% 100,0%


Genel kurul toplantılarında, söz hakkı kullanma açısından baktığımızda, bunun<br />

%78.9 gibi yüksek oranda yerine getirilen bir davranış olduğunu görmekteyiz. Genel<br />

kurul toplantılarında hiç söz almayanların oranı ise %21.1’dir. Burada, görevli olanlar<br />

ile olmayanlar arasında bir farkın mevcudiyeti söz konusudur. Şimdiye kadar hiç söz<br />

hakkı kullanmayanlardan çoğu (%90.7) görevi olmayanlardır. Diğer söz hakkı<br />

kullanmayanlardan 2 kişi yönetim, 1 kişi denetim kurulu ve 1 kişi de denetim kurulu<br />

yedek üyesidir (Tablo 97).<br />

Tablo: 95 Görüşülenin Genel Kurul Toplantılarında Söz Hakkı Kullanma<br />

Durumu<br />

Valid<br />

Evet<br />

Hayır<br />

Total<br />

Frequency Percent Valid Percent<br />

Cumulative<br />

Percent<br />

161 78,9 78,9 78,9<br />

43 21,1 21,1 100,0<br />

204 100,0 100,0<br />

Söz hakkı kullanmayanları, eğitim açısından analiz ettiğimizde, eğitimin<br />

önemli rol oynamadığını görmekteyiz. Nitekim hiç söz hakkı kullanmayanlardan 9’u<br />

ilkokul mezunu iken, 9 kişi yüksekokul mezunu, 4 kişi fakülte mezunudur. Önceden<br />

kooperatif tecrübesi olma durumunun ise, üyelerin söz hakkı kullanması üzerinde<br />

etkili olduğunu görmekteyiz. Nitekim, önceden kooperatif üyesi olanlardan yalnızca 4<br />

kişi hiç söz almamışken, söz hakkı kullanmayanların %90.7’si ilk defa üye olanlardan<br />

oluşmaktadır.<br />

Tablo: 96 Görüşülenin Genel Kurul Toplantılarında Söz Alması ile Eğitim<br />

Düzeyi


Gn. Kr.<br />

Toplantılarında<br />

Hiç Söz Hakkı<br />

Kullandınız mı<br />

Total<br />

Evet<br />

Hayır<br />

Görüşülenin Eğitim Düzeyi<br />

Yüksek<br />

Lisans<br />

İlkokul O.Okul Lise okul Fakülte üstü Total<br />

27 19 35 48 29 3 161<br />

16,8% 11,8% 21,7% 29,8% 18,0% 1,9% 100,0%<br />

69,2% 70,4% 79,5% 84,2% 87,9% 75,0% 78,9%<br />

13,2% 9,3% 17,2% 23,5% 14,2% 1,5% 78,9%<br />

12 8 9 9 4 1 43<br />

27,9% 18,6% 20,9% 20,9% 9,3% 2,3% 100,0%<br />

30,8% 29,6% 20,5% 15,8% 12,1% 25,0% 21,1%<br />

5,9% 3,9% 4,4% 4,4% 2,0% ,5% 21,1%<br />

39 27 44 57 33 4 204<br />

19,1% 13,2% 21,6% 27,9% 16,2% 2,0% 100,0%<br />

100,0% 100,0% 100% 100,0% 100,0% 100,0% 100,0%<br />

19,1% 13,2% 21,6% 27,9% 16,2% 2,0% 100,0%<br />

Tablo: 97 Görüşülenin Kooperatifteki Görevi ile Genel Kurulda Söz Alması<br />

Gn. Kr.<br />

Toplantılarında<br />

Hiç Söz Hakkı<br />

Kullandınız mı<br />

Total<br />

Evet<br />

Hayır<br />

Yönetim<br />

Kurulu<br />

Göreviniz Neydi<br />

Denetim<br />

Kurulu<br />

Yönetim<br />

Kurulu<br />

Yedek<br />

Denetim<br />

Kurulu<br />

Yedek<br />

Görevi<br />

Başkan Üyesi Üyesi Üye Üye yok Total<br />

12 23 16 2 4 104 161<br />

7,5% 14,3% 9,9% 1,2% 2,5% 64,6% 100%<br />

100,0% 92,0% 94,1% 100,0% 80,0% 72,7% 78,9%<br />

5,9% 11,3% 7,8% 1,0% 2,0% 51,0% 78,9%<br />

2 1 1 39 43<br />

4,7% 2,3% 2,3% 90,7% 100%<br />

8,0% 5,9% 20,0% 27,3% 21,1%<br />

1,0% ,5% ,5% 19,1% 21,1%<br />

12 25 17 2 5 143 204<br />

5,9% 12,3% 8,3% 1,0% 2,5% 70,1% 100%<br />

100,0% 100,0% 100,0% 100,0% 100,0% 100% 100%<br />

5,9% 12,3% 8,3% 1,0% 2,5% 70,1% 100%<br />

Tablo: 98 Görüşülenin Genel Kurulda Söz Alması ile Daha Önce Başka Bir<br />

Kooperatife Üye Olma Durumu


Gn. Kr. Toplantılarında<br />

Hiç Söz Hakkı<br />

Kullandınız mı<br />

Total<br />

Evet<br />

Hayır<br />

Daha Önce Başka bir<br />

Kooperatife Üye<br />

Oldunuz mu<br />

Evet Hayır Total<br />

52 109 161<br />

32,3% 67,7% 100,0%<br />

92,9% 73,6% 78,9%<br />

25,5% 53,4% 78,9%<br />

4 39 43<br />

9,3% 90,7% 100,0%<br />

7,1% 26,4% 21,1%<br />

2,0% 19,1% 21,1%<br />

56 148 204<br />

27,5% 72,5% 100,0%<br />

100,0% 100,0% 100,0%<br />

27,5% 72,5% 100,0%<br />

Genel kurulda, toplantıya katılımın ve üyelik sorumluluğuna sahip olmanın,<br />

kooperatif işleyişine doğrudan müdahalede bulunmanın önemli göstergelerinden birisi<br />

olarak da, önerge vermeyi görebiliriz. Tablo 99’a baktığımızda söz kullanmaya<br />

oranla önerge vermenin çok daha az kullanılan bir inisiyatif kullanma biçimi<br />

olduğunu görmekteyiz. Kooperatif üyelerinden yalnızca %39.7’si önerge vermiştir.<br />

Buna karşılık, yönetici pozisyonunda yer alanlar, önerge verme konusunda aktif bir<br />

rol almışlardır. Kooperatifteki görevler açısından baktığımızda, kooperatif<br />

başkanlarının tamamı önerge vermişken, yönetim kurulu üyelerinin %64’ü ve denetim<br />

kurulu üyelerinin %52.9’u önerge vermiştir (Tablo 100). Önerge verme oranın en<br />

düşük olduğu grup, görevi olmayanlardır. Bunlardan %28.7’si önerge vermiştir.<br />

Tablo: 99 Görüşülenin Hiç Önerge Verip Vermemesi<br />

Valid<br />

Evet<br />

Hayır<br />

Total<br />

Frequency Percent Valid Percent<br />

Cumulative<br />

Percent<br />

81 39,7 39,7 39,7<br />

123 60,3 60,3 100,0<br />

204 100,0 100,0


Tablo: 100 Görüşülenin Kooperatifteki Görevi ile Önerge Verme Durumu<br />

Hiç<br />

Önerge<br />

Verdiniz<br />

mi<br />

Total<br />

Evet<br />

Hayır<br />

Yönetim<br />

Kurulu<br />

Göreviniz Neydi<br />

Denetim<br />

Kurulu<br />

Yönetim<br />

Kurulu<br />

Yedek<br />

Denetim<br />

Kurulu<br />

Yedek<br />

Görevi<br />

Başkan Üyesi Üyesi Üye Üye yok Total<br />

12 16 9 1 2 41 81<br />

100,0% 64,0% 52,9% 50,0% 40,0% 28,7% 39,7%<br />

14,8% 19,8% 11,1% 1,2% 2,5% 50,6% 100,0%<br />

5,9% 7,8% 4,4% ,5% 1,0% 20,1% 39,7%<br />

9 8 1 3 102 123<br />

36,0% 47,1% 50,0% 60,0% 71,3% 60,3%<br />

7,3% 6,5% ,8% 2,4% 82,9% 100,0%<br />

4,4% 3,9% ,5% 1,5% 50,0% 60,3%<br />

12 25 17 2 5 143 204<br />

100,0% 100,0% 100,0% 100,0% 100,0% 100% 100,0%<br />

5,9% 12,3% 8,3% 1,0% 2,5% 70,1% 100,0%<br />

5,9% 12,3% 8,3% 1,0% 2,5% 70,1% 100,0%<br />

Tablo: 101 Toplantılardan Önce Yıllık Bilançolar Hakkında Kooperatif<br />

Üyelerinin Bilgilendirilip Bilgilendirilmemesi<br />

Valid<br />

Missing<br />

Total<br />

Evet<br />

Hayır<br />

Total<br />

System<br />

Frequency Percent Valid Percent<br />

Cumulative<br />

Percent<br />

125 61,3 61,6 61,6<br />

78 38,2 38,4 100,0<br />

203 99,5 100,0<br />

1 ,5<br />

204 100,0<br />

Yıllık bilançolar hakkında ise, üyelerin büyük kısmı bilgilendirildiğini<br />

belirtirken (%61.6), bilgi almadığını söyleyenlerin oranı %38.4’dür. Üyeler, ayrıca,<br />

kooperatif maliyetleri konusunda da, çoğunlukla başka kooperatiflerle mukayesede<br />

bulunmaktadır (%70.1) (Tablo 102). Yukarıdaki açıklamaları hatırladığımızda,<br />

yönetimi denetleme görevinde pasif kalan ve tüm sorumluluğu görev üstlenenlere terk<br />

eder bir tutum içindeki bireyler, bunun kontrolünü, kendi iç yapısı yerine, dışarıda<br />

aramaktadır. Bu kıyas sonucu elde ettiği bilgiyi, kendi iç bünyesine taşımak, aslında


eleştiriyi olabildiğince yumuşatmanın bir yolu olarak kullanılmaktadır. Böylelikle,<br />

yöneticilere, diğer konularda da güvensizlik içinde olduğunun ve yapılanları takip<br />

ettiğinin mesajını vermektedir. Bu şekilde, gruptan dışlanma, başkalarından yergi<br />

alma, karşısındakileri itham altında bırakmanın riski de, bertaraf edilmiş olmaktadır.<br />

Nitekim, kooperatif üyelerinden ancak %42.2’si maliyetler konusundaki kıyaslama<br />

sonucu tespit ettiği olumsuz düşüncelerini yönetime iletmektedir (Tablo 103).<br />

Mukayeseyi olumsuz bulup yönetime iletmeyenler ise, iletmeme sebebi olarak ilk<br />

sırada, faydasına olacağına inanmadığını dile getirmektedir. Bu pasif tutumun<br />

sürdürülmesi anlamına gelmektedir. 6 kişi toplu hareket etmek gerektiğini, 4 kişi<br />

yönetimin eleştiriyi hazmedemediğini, 3 kişi ise zamanının olmadığını belirtmiştir.<br />

Valid<br />

Missing<br />

Total<br />

Tablo: 102 Görüşülenin Kooperatifi Maliyetler Konusunda Başka<br />

Kooperatiflerle Mukayese Etme Durumu<br />

Valid<br />

Evet<br />

Hayır<br />

Total<br />

Frequency Percent Valid Percent<br />

Cumulative<br />

Percent<br />

143 70,1 70,1 70,1<br />

61 29,9 29,9 100,0<br />

204 100,0 100,0<br />

Tablo: 103 Kooperatif Üyesinin Maliyetler Konusundaki Olumsuz<br />

Düşüncelerini Yönetime İletme Durumu<br />

Evet<br />

Hayır<br />

Mukayese olumlu<br />

Total<br />

System<br />

Frequency Percent Valid Percent<br />

Cumulative<br />

Percent<br />

86 42,2 58,5 58,5<br />

23 11,3 15,6 74,1<br />

38 18,6 25,9 100,0<br />

147 72,1 100,0<br />

57 27,9<br />

204 100,0<br />

Tablo: 104 Kooperatif Üyesinin Maliyetler Konusunda Olumsuz<br />

Düşüncelerini Yönetime İletmeme Nedeni


Valid<br />

Missing<br />

Total<br />

Faydası olacağına<br />

inanmıyorum<br />

Toplu hareket etmek<br />

gerekiyor<br />

Yönetim eleştiriyi<br />

hazmedemiyor<br />

Zamanım olmadığı için<br />

Gerek duymadığım için<br />

Total<br />

System<br />

5.2.2. Olağan Üstü Kongre<br />

Frequency Percent Valid Percent<br />

8 3,9 36,4 36,4<br />

6 2,9 27,3 63,6<br />

3 1,5 13,6 77,3<br />

4 2,0 18,2 95,5<br />

1 ,5 4,5 100,0<br />

22 10,8 100,0<br />

182 89,2<br />

204 100,0<br />

Cumulative<br />

Percent<br />

Tablo: 105 Kooperatif İçinde Olağan Üstü Kongre Yapılma Durumu<br />

Valid<br />

Evet<br />

Hayır<br />

Total<br />

Frequency Percent Valid Percent<br />

Cumulative<br />

Percent<br />

63 30,9 30,9 30,9<br />

141 69,1 69,1 100,0<br />

204 100,0 100,0<br />

Olağan üstü kongre de, tıpkı olağan kongrede olduğu gibi belli şartlar yerine<br />

getirildiğinde kooperatif üyelerine açık olan formel yollardan birini oluşturmaktadır.<br />

Olağanüstü kongre, tablodan da anlaşılacağı üzere, çok az işletilen bir yoldur.<br />

Kooperatiflerinde olağan üstü kongre yapıldığını belirten deneklerin oranı %30.9’dur.<br />

Kalan %69.1 üyenin yer aldığı kooperatiflerde hiç olağanüstü kongre yapılmamıştır.<br />

Olağanüstü genel kurul yapanlardan %84.2’si (48 kişi) genel kurul gerekçesini<br />

inandırıcı bulurken, inandırıcı bulmadığını söyleyenlerin sayısı 9’dur (%15.8).<br />

Tablo:106 Görüşülene Göre Olağan Üstü Genel Kurulun Gerekçesinin<br />

İnandırıcı Gelme Durumu<br />

Valid<br />

Missing<br />

Total<br />

Evet<br />

Hayır<br />

Total<br />

System<br />

Frequency Percent Valid Percent<br />

Cumulative<br />

Percent<br />

48 23,5 84,2 84,2<br />

9 4,4 15,8 100,0<br />

57 27,9 100,0<br />

147 72,1<br />

204 100,0<br />

Olağan üstü genel kurulların gerekçesi olarak en çok rastlanılan konu aidat ve<br />

ödemelerdir (%38.7’si) (Tablo 107). Bu da, yönetimin inisiyatifinde olan ve rutin


diyebileceğiz bir husus olma niteliğindedir. Bunu, harcamalar, hesapların kontrolü<br />

biçimindeki diğer maddi hususlar, tüzük değişikliği, proje değişikliği ve yönetimin<br />

süresinin uzatılması gibi yasal zorunluluktan kaynaklanan toplantı nedenleri takip<br />

etmektedir. Yönetim kuruluna duyulan güvensizlik gibi alttan yukarı bir hareket<br />

niteliği taşıyan üye merkezli konuları dile getirenler ise yok denecek kadar azdır (2<br />

kişi).<br />

Tablo: 107 Kooperatiflerde Olağan Üstü Kurulların Gerekçeleri<br />

Valid<br />

Missing<br />

Total<br />

Kooperatifin daha<br />

hızlı yürümesi<br />

Tüzük değişikliği<br />

Yönetim kuruluna<br />

duyulan güvensizlik<br />

Aidat ve ödemeler<br />

Hesapların kontrolü<br />

Arsa satış izni<br />

Arsa alımı<br />

Bilmiyorum<br />

Proje değişikliği için<br />

Bir üyenin durumunu<br />

görüşmek için<br />

Başkan değişimi<br />

Başkan seçimi<br />

Yönetimin süresinin<br />

uzatılması<br />

Harcamalar<br />

Total<br />

System<br />

Frequency Percent Valid Percent<br />

3 1,5 4,8 4,8<br />

4 2,0 6,5 11,3<br />

2 1,0 3,2 14,5<br />

24 11,8 38,7 53,2<br />

6 2,9 9,7 62,9<br />

1 ,5 1,6 64,5<br />

1 ,5 1,6 66,1<br />

3 1,5 4,8 71,0<br />

4 2,0 6,5 77,4<br />

1 ,5 1,6 79,0<br />

2 1,0 3,2 82,3<br />

1 ,5 1,6 83,9<br />

3 1,5 4,8 88,7<br />

7 3,4 11,3 100,0<br />

62 30,4 100,0<br />

142 69,6<br />

204 100,0<br />

Cumulative<br />

Percent<br />

5.2.3. Aidat Durumu<br />

Kooperatif içerisinde kurallara uyma davranışını gözlemleyebileceğimiz<br />

önemli alanlardan birini aidatların ödenme durumu oluşturmaktadır. Şüphesiz<br />

aidatların zamanında ödenmesi kooperatif üyeleri arasında eşitliğin korunması<br />

yanında, kooperatif için öngörülen işlerin planlı olarak hayata geçirilmesinde de<br />

öneme sahiptir.


Üyelerden %52.9’u, kooperatif aidatlarını zamanında ödediğini belirtmiştir.<br />

Zamanında ödeyemeyenlerin oranı ise azımsanamayacak bir düzeydedir (%46.6). Bu<br />

oranın gerçekte çok daha yüksek olduğunu düşünmekteyiz. Deneklerden çoğu<br />

aidatları zamanında ödediğini belirtmiş, arkasından ödeyemediğinde ne yaptığını<br />

sorduğumuzda, verdikleri cevapları düzeltmek gereğini hissetmişlerdir. Aidatları<br />

zamanında ödeyememe üyelerin kendilerini suçlu hissetmeye yönelik kökleşmiş bir<br />

değere sahip olduklarını göstermektedir. Aidatları zamanında ödeme ile kooperatifte<br />

görevi bulunma durumunu kıyasladığımızda dikkat çekici bir sonuçla<br />

karşılaşmaktayız. Başkanlık yapmış olanlardan %25’i, yönetim kurulu üyelerinden<br />

%56’sı ve denetim kurulu üyelerinden %41.2’si aidatları zamanında ödeyemediğini<br />

belirtmiştir (Tablo 109). Hiç görevi olmayanların ise, %47.2’si aidatlarını zamanında<br />

ödeyemediğini ifade etmiştir. Bu anlamda, konuyu analiz ettiğimizde aidatların<br />

zamanında ödenmesinin yönetimde yer alan kişilerce bizzat çiğnenen bir kural<br />

olduğunu gözlemlemekteyiz. Böylelikle üyelerin de böyle bir yola başvurmalarının da<br />

önünün açıldığını ifade edebiliriz.<br />

Tablo: 108 Kooperatif Üyelerinin Aidatlarını Zamanında Ödeyip<br />

Ödemediği<br />

Valid<br />

Missing<br />

Total<br />

Evet<br />

Hayır<br />

Total<br />

System<br />

Frequency Percent Valid Percent<br />

Cumulative<br />

Percent<br />

108 52,9 53,2 53,2<br />

95 46,6 46,8 100,0<br />

203 99,5 100,0<br />

1 ,5<br />

204 100,0<br />

Tablo: 109 Görüşülenin Kooperatifteki Görevi ile Aidatları Zamanında<br />

Ödeme Durumu


Göreviniz<br />

Neydi<br />

Total<br />

Başkan<br />

Yönetim Kurulu Üyesi<br />

Denetim Kurulu Üyesi<br />

Yönetim Kurulu Yedek<br />

Üye<br />

Denetim Kurulu<br />

Yedek Üye<br />

Görevi yok<br />

Aidatları Zamanında<br />

Ödüyor musunuz<br />

Evet Hayır<br />

Total<br />

9 3 12<br />

75,0% 25,0% 100,0%<br />

8,3% 3,2% 5,9%<br />

4,4% 1,5% 5,9%<br />

11 14 25<br />

44,0% 56,0% 100,0%<br />

10,2% 14,7% 12,3%<br />

5,4% 6,9% 12,3%<br />

10 7 17<br />

58,8% 41,2% 100,0%<br />

9,3% 7,4% 8,4%<br />

4,9% 3,4% 8,4%<br />

2 2<br />

100,0% 100,0%<br />

1,9% 1,0%<br />

1,0% 1,0%<br />

1 4 5<br />

20,0% 80,0% 100,0%<br />

,9% 4,2% 2,5%<br />

,5% 2,0% 2,5%<br />

75 67 142<br />

52,8% 47,2% 100,0%<br />

69,4% 70,5% 70,0%<br />

36,9% 33,0% 70,0%<br />

108 95 203<br />

53,2% 46,8% 100,0%<br />

100,0% 100,0% 100,0%<br />

53,2% 46,8% 100,0%<br />

Zamanında ödeme yapamadıkları durumda en çok başvurulan yol (%51) borç<br />

para almaktır. Bu da, daha çok aile, arkadaşlık, tanıdıklık gibi birincil ilişki<br />

çerçevesinde yürütülen çözümdür. Banka kredisi ile borcunu ödeyen, sadece 2 kişidir.<br />

27 kişi, başkana sözlü olarak iletip sonra ödediğini belirtmektedir. 15 kişinin de,<br />

kimseye bir şey söylemeyip eline para geçince ödediğini söylemesi, gecikme faizi gibi<br />

aidat kuralının uygulanmasında kooperatiflerin esnek davrandıklarını göstermektedir.<br />

Yönetime yazı ile başvurmak şeklindeki formel yola başvuran, yalnızca 4 kişidir<br />

(Tablo 110)


Valid<br />

Missing<br />

Total<br />

Tablo: 110 Kooperatif Üyelerinin Aidatlarını Zamanında<br />

Ödeyemediğinde Ne Yaptığı<br />

Frequency Percent Valid Percent<br />

Cumulative<br />

Percent<br />

Borç alarak ödüyorum 50 24,5 51,0 51,0<br />

Başkana sözlü olarak<br />

iletip sonra ödüyorum<br />

27 13,2 27,6 78,6<br />

Yönetime yazılı olarak<br />

iletip sonra ödüyorum<br />

Kimseye birşey<br />

4 2,0 4,1 82,7<br />

söylemeyip elime para<br />

geçince ödüyorum<br />

15 7,4 15,3 98,0<br />

Bankadan kredi çekere 2 1,0 2,0 100,0<br />

Total<br />

98 48,0 100,0<br />

System<br />

106 52,0<br />

204 100,0<br />

Gelirlerinin ihtiyaçlarını karşılaması açısından kıyasladığımızda, yetersiz<br />

gelire sahip olduklarını söyleyenlerle, gelirinin yeterli olduğunu söyleyenler arasında<br />

belirgin farklar ortaya çıktığını görebilmekteyiz (Tablo 111). Aidatlarını borç alarak<br />

ödediklerini söyleyenlerin %79.6’sını (39 kişi) yetersiz gelire sahip olanlar<br />

oluşturmaktadır. Bankadan kredi çekerek aidatını ödeyen 2 kişinin tamamı ve<br />

kimseye bir şey söylemeyip eline para geçince ödemede bulunduğunu söyleyenlerin<br />

%73.3’ünü bu durumda olan kişiler oluşturmaktadır. Yönetime yazılı olarak bildirip<br />

sonra ödemede bulunma şeklinde formel, kurallara uygun ödeme gecikmesinde<br />

bulunan 4 kişiden ise 3’ünü yeterli gelire sahip olduklarını söyleyenler<br />

oluşturmaktadır.


Tablo: 111 Görüşülenin Aidatları Zamanında Ödeyemediğinde Ne<br />

Yaptığı ile Gelirinin İhtiyacı Karşılama Durumu<br />

Aidatları<br />

Zamanında<br />

Ödeyemediğinizde<br />

Ne Yapıyorsunuz<br />

Total<br />

Borç alarak ödüyorum<br />

Başkana sözlü olarak<br />

iletip sonra ödüyorum<br />

Yönetime yazılı olarak<br />

iletip sonra ödüyorum<br />

Kimseye birşey<br />

söylemeyip elime para<br />

geçince ödüyorum<br />

Bankadan kredi çekerek<br />

Tablo: 112 Görüşülenin Gecikme Faizi Ödeyip Ödemediği<br />

Valid<br />

Evet<br />

Hayır<br />

Total<br />

Geliriniz İhtiyaçalrınızı<br />

Karşılamaya Yeterli mi<br />

Evet Hayır Total<br />

10 39 49<br />

20,4% 79,6% 100,0%<br />

34,5% 57,4% 50,5%<br />

10,3% 40,2% 50,5%<br />

12 15 27<br />

44,4% 55,6% 100,0%<br />

41,4% 22,1% 27,8%<br />

12,4% 15,5% 27,8%<br />

3 1 4<br />

75,0% 25,0% 100,0%<br />

10,3% 1,5% 4,1%<br />

3,1% 1,0% 4,1%<br />

4 11 15<br />

26,7% 73,3% 100,0%<br />

13,8% 16,2% 15,5%<br />

4,1% 11,3% 15,5%<br />

2 2<br />

100,0% 100,0%<br />

2,9% 2,1%<br />

2,1% 2,1%<br />

29 68 97<br />

29,9% 70,1% 100,0%<br />

100,0% 100,0% 100,0%<br />

29,9% 70,1% 100,0%<br />

Frequency Percent Valid Percent<br />

Cumulative<br />

Percent<br />

31 15,2 15,2 15,2<br />

173 84,8 84,8 100,0<br />

204 100,0 100,0<br />

Üyelerin büyük çoğunluğu (%84.8’i), hiç gecikme faizi ödememiştir. Bu da<br />

genel olarak kooperatif yönetimlerinin, kendilerinin de sıklıkla kooperatif aidatlarını<br />

geç ödediklerinden dolayı, gecikme faizini tolere edici bir tutum içinde olduklarını,<br />

gecikme faizini caydırıcı bir yol olarak benimsemediklerini ortaya koymaktadır.


Böylelikle, üyelerin kendilerine ilerde yöneltilebilecekleri eleştiriler için, kredi<br />

kazanma saikiyle hareket edildiğini düşünebiliriz.<br />

5.2.4. Huzur Hakkı<br />

Kooperatif mevzuatında yer alan ve kooperatif yöneticilerine üyeler adına<br />

yürüttükleri faaliyetler dolayısıyla belli kar ve avantajlar sağlayan bir diğer kurum da,<br />

huzur hakkıdır. Yönetime bunun verilip verilmeyeceği, verilecekse ne şekilde olacağı<br />

genel kurul kararına göre tespit edilmektedir. Bunun, örneklem grubumuzdaki<br />

kooperatiflerde yaygın şekilde işletildiğini görmekteyiz. Kooperatiflerin %91.7’sinde<br />

huzur hakkı bulunmaktadır. %32.4’ünün bir üye aidatından daha az, %25.5’inin bir<br />

üye aidatı kadar tespit edildiğini görmekteyiz. %13.7’si ise, huzur hakkı olarak neyin<br />

verildiğini bilmemektedir. Bu üyeler açısından, kooperatif faaliyetlerine ilgisizlik ve<br />

yönetimin bu faaliyetlerde egemen olduğunu göstermesi açısından dikkat çekicidir.<br />

Kooperatif üyeleri, daha çok kooperatifin erken bitmesi ve böylelikle daha fazla para<br />

ödemeden, en kısa zamanda, konut sahibi olmaya şartlanmış bir tutum içindedir.<br />

Ayrıca, kendileri değişik nedenler ileri sürerek yönetimde görev almaktan<br />

kaçındıkları, görev almayı da düşünmedikleri için, görev alanların elde ettikleri bu<br />

imtiyazı çok önemsememekte, gerekliliğini tartışmamaktadır. Dolayısıyla,<br />

kooperatifin bitim süresi uzadıkça huzur hakkı, bir güvensizlik aracı olarak üyeyönetim<br />

ilişkisini bozucu bir etki yapmaktadır. Tablo 114’de görüldüğü üzere,<br />

yöneticilerin huzur hakkı olarak aldıkları parayı veya kazandıkları avantajları hak<br />

etmediklerini söyleyenlerden %72.7’si kooperatifin bitme süresinin makul olmadığı<br />

görüşündeki kişilerdir. Tersinden değerlendirdiğimizde ise; kooperatifin bitme<br />

süresini makul bulanların %87.4’ü, yöneticilerin huzur hakkını hak ettikleri<br />

görüşündedir.<br />

Tablo: 113 Görüşülenlerin Yönetim Kuruluna Huzur Hakkı Olarak Ne<br />

Ödediği


Valid<br />

Kuraya girmeden<br />

tercih hakkı<br />

Bir üye aidatından<br />

daha az<br />

Bir üye aidatı kadar<br />

İki üye aidatı kadar<br />

Üç üye aidatı kadar<br />

Bilmiyorum<br />

Huzur hakkı yok<br />

Total<br />

Frequency Percent Valid Percent<br />

7 3,4 3,4 3,4<br />

66 32,4 32,4 35,8<br />

52 25,5 25,5 61,3<br />

15 7,4 7,4 68,6<br />

17 8,3 8,3 77,0<br />

28 13,7 13,7 90,7<br />

19 9,3 9,3 100,0<br />

204 100,0 100,0<br />

Cumulative<br />

Percent<br />

Tablo: 114 Görüşülenin Yöneticilerin Huzur Hakkını Hak Etmeleri ile<br />

Kooperatifin Bitme Süresini Makul Görme Durumu<br />

Bitme Süresi Makul<br />

bir süre mi<br />

Total<br />

Evet<br />

Hayır<br />

5.3. Kooperatif İçi ve Dışı Kişisel ve Ailevi İlişkiler<br />

Yöneticiler Bu Parayı<br />

Hak Ediyorlar mı<br />

Evet Hayır<br />

Total<br />

83 12 95<br />

87,4% 12,6% 100,0%<br />

72,8% 27,3% 60,1%<br />

52,5% 7,6% 60,1%<br />

31 32 63<br />

49,2% 50,8% 100,0%<br />

27,2% 72,7% 39,9%<br />

19,6% 20,3% 39,9%<br />

114 44 158<br />

72,2% 27,8% 100,0%<br />

100,0% 100,0% 100,0%<br />

72,2% 27,8% 100,0%<br />

Tablo: 115 Görüşülenlerin Kooperatifte Dışarıda da Arkadaşlarını<br />

Sürdürdüğü Kimselerin Olup Olmadığı


Valid<br />

Evet<br />

Hayır<br />

Total<br />

Frequency Percent Valid Percent<br />

Cumulative<br />

Percent<br />

164 80,4 80,4 80,4<br />

40 19,6 19,6 100,0<br />

204 100,0 100,0<br />

Üyelerin büyük çoğunluğunun, kooperatif üyelerinden en az biriyle dışarıda da<br />

arkadaşlığını sürdürdüğünü görmekteyiz (%80.4). Bunlardan %70.5’i, bazılarıyla<br />

ailece de görüştüğünü ifade etmiştir (Tablo 116). Bu kooperatiflerin daha çok iş<br />

arkadaşı, aynı çevre, kooperatifteki tanıdık telkiniyle girilen bir kurum olması<br />

nedeniyle, daha çok bu kimselerle zaten kurulu bulunan ilişkilerin devam etmesi<br />

anlamında düşünülmelidir.<br />

Tablo: 116 Görüşülenlerin Kooperatifteki Arkadaşlarıyla Ailece de<br />

Görüşme Durumu<br />

Valid<br />

Missing<br />

Total<br />

Bazılarıyla<br />

Hepsiyle<br />

Hiç birisiyle<br />

Total<br />

System<br />

Frequency Percent Valid Percent<br />

Cumulative<br />

Percent<br />

117 57,4 70,5 70,5<br />

12 5,9 7,2 77,7<br />

37 18,1 22,3 100,0<br />

166 81,4 100,0<br />

38 18,6<br />

204 100,0<br />

Kooperatif üyelerinin diğer üyelerle kooperatifin işleyişi hakkında bilgialışverişinde<br />

bulunma açısından isteksiz oldukları görülmektedir (Tablo 117). %5.4’ü<br />

çok sık, %19.1’i ise sık bilgi alışverişinde bulunduğunu söylemektedir (Toplam<br />

%24.5). %38.2’si seyrek, %22.5’i çok seyrek cevabını verirken, %14.7’si hemen<br />

hemen hiç bilgi-alışverişinde bulunmadığını belirtmektedir. Kooperatif üyeleri,<br />

kooperatifin genel işleyişi ve yönetimin uygulamaları konusunda karşılıklı<br />

değerlendirmede bulunma, başkalarının düşüncelerini alma konusunda isteksiz<br />

gözükmektedir. Yine benzer biçimde, toplantıda nasıl davranılacağı hususunda da,<br />

üyeler arasında yeterli bir iletişim, ortak karar alma yönünde davranış<br />

gözükmemektedir. Üyelerden %60.8’i, toplantı öncesinde, toplantıda nasıl


davranılacağı konusunda diğer üyelerle herhangi bir bilgi alış-verişinde<br />

bulunmadığını ifade etmiştir (Tablo 118).<br />

Valid<br />

Tablo: 117 Kooperatif Üyelerinin Diğer Üyelerle Bilgi Alış Verişinde<br />

Bulunma Durumu<br />

Çok sık<br />

Sık<br />

Çok seyrek<br />

Seyrek<br />

Hemen hemen hiç<br />

Total<br />

Frequency Percent Valid Percent<br />

Cumulative<br />

Percent<br />

11 5,4 5,4 5,4<br />

39 19,1 19,1 24,5<br />

46 22,5 22,5 47,1<br />

78 38,2 38,2 85,3<br />

30 14,7 14,7 100,0<br />

204 100,0 100,0<br />

Tablo: 118 Kooperatif Üyelerinin Diğer Üyelerle Toplantılarda Nasıl<br />

Davranacağı Hususunda Bilgi Alış Verişinde Bulunma Durumu<br />

Valid<br />

Evet<br />

Hayır<br />

Total<br />

Frequency Percent Valid Percent<br />

Cumulative<br />

Percent<br />

80 39,2 39,2 39,2<br />

124 60,8 60,8 100,0<br />

204 100,0 100,0<br />

5.4. Kooperatif ve Kooperatif Yönetiminden Beklentiler<br />

Tablo: 119 Kooperatif Yönetiminden Beklentiler<br />

Valid<br />

Missing<br />

Total<br />

Dürüst ve namuslu<br />

olmasını<br />

Ana sözleşmedeki<br />

kuralları harfiyen<br />

uygulamasını<br />

Gerektiğinde<br />

hoşgörülü olmasını<br />

Hesaplardan bütün<br />

üyelerin haberdar<br />

edilmesini<br />

Total<br />

System<br />

Frequency Percent Valid Percent<br />

Cumulative<br />

Percent<br />

126 61,8 62,7 62,7<br />

45 22,1 22,4 85,1<br />

2 1,0 1,0 86,1<br />

28 13,7 13,9 100,0<br />

201 98,5 100,0<br />

3 1,5<br />

204 100,0


Kooperatif üyelerinin yönetimden beklentilerinin başında, dürüst ve namuslu<br />

olmaları gelmektedir (%61.8). Kooperatifin, toplumumuzda güven düzeyi düşük<br />

kurumlar arasında yer alması, yöneticilik faaliyetinin de şaibeli bir iş olarak görülmesi<br />

açısından, dürüstlüğe ve namusluluğa ağırlık verilmesi anlamlıdır. Diğer yandan,<br />

yukarda da ifade ettiğimiz gibi, ağırlıklı olarak kooperatifler yöneticilerin<br />

egemenliğinde, onların karar ve istekleri doğrultusunda yürütülen bir işleyiş özelliği<br />

göstermektedir. Denetleme, eleştiri, formel yollara baş vurma ve görev alma<br />

konusunda isteksiz, pasif kalan üyeler, bu konuda da, yönetim gerekliliklerini öne<br />

çıkarmak yerine, yöneticilerin şahsi yapılarına vurgu yapmaktadırlar. Ana<br />

sözleşmedeki kuralların harfiyen uygulanmasını isteyenlerin oranı %22.1 iken,<br />

%13.7’si, hesaplardan bütün üyelerin haberdar edilmesini beklemektedir. Dürüstlük<br />

ve namusluluk başkalarında aranan en önemli nitelik olması yanında; kendisinde de<br />

bulunduğu vurgulanan, bir kişisel özellik olarak benimsenen, önem verilen, belli<br />

oranda da idealize edilen bir durumdur. Yönetim kurulunu oluşturan kişiler de (başta<br />

başkan statüsünde yer alanlar olmak üzere) ağırlıklı olarak dürüst ve namuslu olmaya<br />

atıfta bulunarak bir şekilde bu özelliklerin kendilerinde bulunduğuna yönelik dolaylı<br />

bir tanımlama da bulunmaktadır (Tablo 120).<br />

Tablo: 120 Görüşülenin Kooperatifteki Görevi ile Kooperatif<br />

Yönetiminden Beklentileri


Göreviniz<br />

Neydi<br />

Total<br />

Başkan<br />

Yönetim<br />

Kurulu<br />

Üyesi<br />

Denetim<br />

Kurulu<br />

Üyesi<br />

Yönetim<br />

Kurulu<br />

Yedek<br />

Üye<br />

Denetim<br />

Kurulu<br />

Yedek<br />

Üye<br />

Görevi yok<br />

Bir Kooperatif Yönetiminden Neler Beklersiniz<br />

Ana<br />

Hesaplardan<br />

Dürüst sözleşmedeki<br />

bütün<br />

ve<br />

kuralları Gerektiğinde üyelerin<br />

namuslu harfiyen hoşgörülü haberdar<br />

olmasını uygulamasını olmasını edilmesini Total<br />

10 10<br />

100,0% 100,0%<br />

7,9% 5,0%<br />

5,0% 5,0%<br />

13 6 5 24<br />

54,2% 25,0% 20,8% 100,0%<br />

10,3% 13,3% 17,9% 11,9%<br />

6,5% 3,0% 2,5% 11,9%<br />

10 4 3 17<br />

58,8% 23,5% 17,6% 100,0%<br />

7,9% 8,9% 10,7% 8,5%<br />

5,0% 2,0% 1,5% 8,5%<br />

1 1 2<br />

50,0% 50,0% 100,0%<br />

,8% 2,2% 1,0%<br />

,5% ,5% 1,0%<br />

2 1 1 1 5<br />

40,0% 20,0% 20,0% 20,0% 100,0%<br />

1,6% 2,2% 50,0% 3,6% 2,5%<br />

1,0% ,5% ,5% ,5% 2,5%<br />

90 33 1 19 143<br />

62,9% 23,1% ,7% 13,3% 100,0%<br />

71,4% 73,3% 50,0% 67,9% 71,1%<br />

44,8% 16,4% ,5% 9,5% 71,1%<br />

126 45 2 28 201<br />

62,7% 22,4% 1,0% 13,9% 100,0%<br />

100,0% 100,0% 100,0% 100,0% 100,0%<br />

62,7% 22,4% 1,0% 13,9% 100,0%<br />

Üyesi oldukları kooperatif yönetim kurulunu tanımlama biçimleriyle ile<br />

kooperatif yönetiminden neler beklediklerini karşılaştırdığımızda; yönetim kurulları<br />

hakkında olumsuz değerlendirme içinde bulunanların; olumlu değerlendirmeye sahip<br />

olanlarla birlikte, yüksek oranda, bir kooperatif yönetiminden öncelikle dürüst ve<br />

namuslu olmasını beklediklerini görmekteyiz. Kendi yönetim kurulunu, çıkarlarına<br />

çok düşkün olarak görenlerden %59.5’i, iyi niyetli ama beceriksiz diyenlerden %70’i<br />

dürüst ve namuslu olma beklentisini dile getirmişlerdir.<br />

Tablo: 121 Görüşülenin Yönetim Kurulundakileri Tanımlaması ile<br />

Yönetimden Beklentileri


Yönetim<br />

Kurulunuzu<br />

Oluşturan<br />

Kişileri<br />

nasıl tarif<br />

Edersiniz<br />

Total<br />

Fedakar<br />

Dürüst ve<br />

samimi<br />

Çalışkan<br />

Çıkarların<br />

a çok<br />

düşkün<br />

İyi niyetli<br />

ama<br />

beceriksiz<br />

Yalan<br />

söylüyorla<br />

r<br />

Ne iyi ne<br />

de kötü<br />

Dürüst ve<br />

namuslu<br />

Bir Kooperatif Yönetiminden Neler Beklersiniz<br />

Ana<br />

sözleşmedek<br />

i kuralları<br />

harfiyen<br />

Gerektiğinde<br />

hoşgörülü<br />

Hesaplardan<br />

bütün<br />

üyelerin<br />

haberdar<br />

olmasını uygulamasını olmasını edilmesini Total<br />

10 5 5 20<br />

50,0% 25,0% 25,0% 100,0%<br />

7,9% 11,1% 17,9% 10,0%<br />

5,0% 2,5% 2,5% 10,0%<br />

56 15 9 80<br />

70,0% 18,8% 11,3% 100,0%<br />

44,4% 33,3% 32,1% 39,8%<br />

27,9% 7,5% 4,5% 39,8%<br />

24 12 3 39<br />

61,5% 30,8% 7,7% 100,0%<br />

19,0% 26,7% 10,7% 19,4%<br />

11,9% 6,0% 1,5% 19,4%<br />

22 7 1 7 37<br />

59,5% 18,9% 2,7% 18,9% 100,0%<br />

17,5% 15,6% 50,0% 25,0% 18,4%<br />

10,9% 3,5% ,5% 3,5% 18,4%<br />

14 3 3 20<br />

70,0% 15,0% 15,0% 100,0%<br />

11,1% 6,7% 10,7% 10,0%<br />

7,0% 1,5% 1,5% 10,0%<br />

1 1<br />

100,0% 100,0%<br />

2,2% ,5%<br />

,5% ,5%<br />

2 1 1 4<br />

50,0% 25,0% 25,0% 100,0%<br />

4,4% 50,0% 3,6% 2,0%<br />

1,0% ,5% ,5% 2,0%<br />

126 45 2 28 201<br />

62,7% 22,4% 1,0% 13,9% 100,0%<br />

100,0% 100,0% 100,0% 100,0% 100,0%<br />

62,7% 22,4% 1,0% 13,9% 100,0%<br />

Tablo 122’ye baktığımızda kooperatifin tahmini bitiş süresini, üyelerin<br />

%60.9’u makul bir süre olarak görmektedir. Makul bir süre olarak görmeyenlerin<br />

oranı ise, yine azımsanmayacak bir orandadır (%39.1).<br />

Makul bir süre olmadığını düşünenlerin %32.9’unun 7-9 yıl, %79.2’sinin 10<br />

yıl ve daha fazla sürede bitmesi beklenen kooperatif üyeleri olduğunu görmekteyiz.<br />

Dolayısıyla, kooperatifin bitme süresinin uzamasına paralel olarak, makul olma<br />

durumuna yönelik olumsuz değerlendirmelerin oranı da artmaktadır. Makul olmama<br />

nedeni olarak da, büyük oranda kooperatifin süresinin çok uzaması gösterilmektedir


(%82.3). Daha planlı ve hızlı olunması gerektiği, aidatların düşüklüğü, önceki<br />

yönetimin beceriksizliği, belirtilen diğer nedenlerdir (Tablo 124).<br />

Tablo: 122 Görüşülene Göre Kooperatifin Tahmini Bitiş Süresinin Makul<br />

Olup Olmadığı<br />

Valid<br />

Missing<br />

Total<br />

Evet<br />

Hayır<br />

Total<br />

System<br />

Frequency Percent Valid Percent<br />

Cumulative<br />

Percent<br />

123 60,3 60,9 60,9<br />

79 38,7 39,1 100,0<br />

202 99,0 100,0<br />

2 1,0<br />

204 100,0<br />

Tablo: 123 Kooperatifin Bitme Yılı ile Görüşülenin Bu Süreyi Makul<br />

Bulma Durumu<br />

Bitme<br />

Süresi<br />

Makul Bir<br />

Süre mi<br />

Total<br />

Evet<br />

Hayır<br />

Kooperatifiniz Toplam Kaç Yılda Bitmiş Olacak<br />

Fikri<br />

1-3 yıl 4-6 Yıl 7-9 Yıl 10+ Yok Total<br />

2 54 57 10 123<br />

66,7% 87,1% 67,1% 20,8% 60,9%<br />

1,6% 43,9% 46,3% 8,1% 100,0%<br />

1,0% 26,7% 28,2% 5,0% 60,9%<br />

1 8 28 38 4 79<br />

33,3% 12,9% 32,9% 79,2% 100,0% 39,1%<br />

1,3% 10,1% 35,4% 48,1% 5,1% 100,0%<br />

,5% 4,0% 13,9% 18,8% 2,0% 39,1%<br />

3 62 85 48 4 202<br />

100,0% 100,0% 100,0% 100,0% 100,0% 100,0%<br />

1,5% 30,7% 42,1% 23,8% 2,0% 100,0%<br />

1,5% 30,7% 42,1% 23,8% 2,0% 100,0%<br />

Tablo: 124 Görüşülene Göre Kooperatifin Bitiş Süresinin Makul Olmama<br />

Nedeni


Valid<br />

Missing<br />

Total<br />

Süresi çok gecikti<br />

İstimlakda yaşanan<br />

adli süreç<br />

Daha planlı ve hızlı<br />

olunmalı<br />

Aidatlar düşük<br />

Önceki yönetimin<br />

beceriksizliği<br />

Total<br />

System<br />

Frequency Percent Valid Percent<br />

Cumulative<br />

Percent<br />

65 31,9 82,3 82,3<br />

1 ,5 1,3 83,5<br />

6 2,9 7,6 91,1<br />

5 2,5 6,3 97,5<br />

2 1,0 2,5 100,0<br />

79 38,7 100,0<br />

125 61,3<br />

204 100,0<br />

Bir diğer durum da, gelir ile bitme süresi arasında kurulan bağlantı açısından<br />

söz konusudur. Kooperatifin bitim süresinin gecikmesi, özellikle gelir seviyesi düşük<br />

kişiler açısından önemli bir gider kalemi olarak kooperatif aidatlarının sürmesi, etkisi<br />

çok daha fazla hissedilen ve en duyarlı olunan tarafı ortaya koymaktadır. Düşük gelir<br />

seviyesine sahip olanlar, daha duyarlı olmalarının yanında kooperatifin bitme süresine<br />

hem daha duyarlı, hem de daha kötümser olarak değerlendirme eğilimi içindedir.<br />

Bitme süresini makul bulmayanlardan %67.9’unu gelirinin ihtiyaçlarını karşılamaya<br />

yetmediğini söyleyen kişiler oluşturmaktadır.<br />

Tablo: 125 Görüşülenin Gelirinin İhtiyacını Karşılaması ile Kooperatifin Bitme<br />

Süresini Makul Görme Durumu<br />

Geliriniz İhtiyaçalrınızı<br />

Karşılamaya Yeterli mi<br />

Total<br />

Evet<br />

Hayır<br />

Bitme Süresi Makul bir<br />

süre mi<br />

Evet Hayır<br />

Total<br />

58 25 83<br />

69,9% 30,1% 100,0%<br />

47,5% 32,1% 41,5%<br />

29,0% 12,5% 41,5%<br />

64 53 117<br />

54,7% 45,3% 100,0%<br />

52,5% 67,9% 58,5%<br />

32,0% 26,5% 58,5%<br />

122 78 200<br />

61,0% 39,0% 100,0%<br />

100,0% 100,0% 100,0%<br />

61,0% 39,0% 100,0%


Gelir ve yukarda belirttiğimiz sebeplerden bitme süresinin algılanmasına<br />

doğrudan etki eden bir durum da, tasarruf ve gider dengesini sağlama açısından ön<br />

plana çıkan kooperatifin devamı sürecinde oturulan eve sahiplik durumudur. Nitekim<br />

kooperatifin bitme süresinin, makul olmadığı biçiminde görüş belirtenlerin önemli<br />

oranı, %50’sini kiracı pozisyonunda olanlar oluşturmaktadır.<br />

Tablo: 126 Görüşülenin Halen Oturduğu Evin Mülkiyet Durumu ile<br />

Kooperatifin Bitme Süresini Makul Görme Durumu<br />

Bitme<br />

Süresi<br />

Makul<br />

Bir Süre<br />

mi<br />

Total<br />

Evet<br />

Hayır<br />

Halen Oturduğunuz Evin Mülkiyeti Kime Aittir<br />

Annebaba<br />

Akraba<br />

Lojmanda<br />

Kendime Eşime ma larıma Kiracıyız oturuyorum Total<br />

48 12 13 1 43 6 123<br />

68,6% 75,0% 54,2% 50,0% 51,8% 85,7% 60,9%<br />

39,0% 9,8% 10,6% ,8% 35,0% 4,9% 100,0%<br />

23,8% 5,9% 6,4% ,5% 21,3% 3,0% 60,9%<br />

22 4 11 1 40 1 79<br />

31,4% 25,0% 45,8% 50,0% 48,2% 14,3% 39,1%<br />

27,8% 5,1% 13,9% 1,3% 50,6% 1,3% 100,0%<br />

10,9% 2,0% 5,4% ,5% 19,8% ,5% 39,1%<br />

70 16 24 2 83 7 202<br />

100,0% 100,0% 100,0% 100,0% 100,0% 100,0% 100,0%<br />

34,7% 7,9% 11,9% 1,0% 41,1% 3,5% 100,0%<br />

34,7% 7,9% 11,9% 1,0% 41,1% 3,5% 100,0%<br />

5.4.1. Kooperatiften Memnuniyet Durumu<br />

Tablo: 127 Kooperatif üyesinin Kooperatiften Memnun Olma Durumu<br />

Valid<br />

Evet<br />

Hayır<br />

Total<br />

Frequency Percent Valid Percent<br />

Cumulative<br />

Percent<br />

161 78,9 78,9 78,9<br />

43 21,1 21,1 100,0<br />

204 100,0 100,0<br />

Üyelerin önemli bir çoğunluğu, üyesi bulunduğu kooperatiften memnundur<br />

(%78.9). Memnun olmayanların ise %21.1 ile çok az bir oran teşkil ettiğini


görmekteyiz. Kooperatif bitme süresi açısından, uzun süren kooperatiflerin üyelerinin<br />

çoğunluğunun da, kooperatifinden memnun olması dikkat çekicidir. Kooperatifinin<br />

bitme süresini makul bulmayanlarda ise, kooperatiften memnun olma durumunun<br />

belirgin şekilde düşmüş olmasına rağmen, yine de, çoğunluğunun kooperatifinden<br />

memnun olması anlamlıdır. Memnun olmadığını belirtenler, ağırlıklı olarak üyelerden<br />

oluşmaktadır (%83.3) (Tablo 129). Üyelerden 35’i kooperatifinden memnun<br />

olmadığını belirtirken, başkanlardan yalnız 1 kişi, yönetim kurulundan 2 kişi, denetim<br />

kurulu ve yedek denetim kurulu üyelerinden 2' şer kişi memnun olmadığını ifade<br />

etmiştir. Huzur hakkı olmayan kooperatiflerdeki üyelerden yalnız 1 kişi dışında, 18<br />

kişinin kooperatifinden memnun olduğunu belirtmesi dikkat çekicidir.<br />

Tablo: 128 Görüşülenin Kooperatiften Memnuniyeti ile Kooperatife<br />

Hangi Yıl Üye Olduğu<br />

ifinizden Memnun Musunuz * 18 Kooperatife siz kasç yılında üye oldunuz Crossta<br />

Kooperatifinizden MemEvet<br />

Musunuz<br />

Total<br />

Hayır<br />

18 Kooperatife siz kasç yılında üye oldunuz<br />

1985-90 1991-93 1994-96 1997-99 Total<br />

10 23 56 72 161<br />

6,2% 14,3% 34,8% 44,7% 100,0%<br />

66,7% 65,7% 77,8% 87,8% 78,9%<br />

4,9% 11,3% 27,5% 35,3% 78,9%<br />

5 12 16 10 43<br />

11,6% 27,9% 37,2% 23,3% 100,0%<br />

33,3% 34,3% 22,2% 12,2% 21,1%<br />

2,5% 5,9% 7,8% 4,9% 21,1%<br />

15 35 72 82 204<br />

7,4% 17,2% 35,3% 40,2% 100,0%<br />

100,0% 100,0% 100,0% 100,0% 100,0%<br />

7,4% 17,2% 35,3% 40,2% 100,0%


Tablo: 129 Görüşülenin Kooperatifteki Görevi ile Kooperatiften Memnuniyeti<br />

Göreviniz<br />

Neydi<br />

Total<br />

Başkan<br />

Yönetim Kurulu Üyesi<br />

Denetim Kurulu Üyesi<br />

Yönetim Kurulu Yedek Üye<br />

Denetim Kurulu Yedek Üye<br />

Görevi yok<br />

Kooperatifinizden<br />

Memnun Musunuz<br />

Evet Hayır Total<br />

11 1 12<br />

91,7% 8,3% 100,0%<br />

6,8% 2,3% 5,9%<br />

5,4% ,5% 5,9%<br />

23 2 25<br />

92,0% 8,0% 100,0%<br />

14,3% 4,7% 12,3%<br />

11,3% 1,0% 12,3%<br />

15 2 17<br />

88,2% 11,8% 100,0%<br />

9,3% 4,7% 8,3%<br />

7,4% 1,0% 8,3%<br />

2 2<br />

100,0% 100,0%<br />

1,2% 1,0%<br />

1,0% 1,0%<br />

3 2 5<br />

60,0% 40,0% 100,0%<br />

1,9% 4,7% 2,5%<br />

1,5% 1,0% 2,5%<br />

107 36 143<br />

74,8% 25,2% 100,0%<br />

66,5% 83,7% 70,1%<br />

52,5% 17,6% 70,1%<br />

161 43 204<br />

78,9% 21,1% 100,0%<br />

100,0% 100,0% 100,0%<br />

78,9% 21,1% 100,0%<br />

Tablo: 130 Görüşülenin Kooperatiften Memnuniyeti ile Yönetim Kuruluna<br />

Huzur Hakkı Olarak Ne Ödediği


Yönetim<br />

Kuruluna Huzur<br />

Hakkı Olarak Ne<br />

Ödüyorsunuz<br />

Total<br />

Kuraya girmeden<br />

tercih hakkı<br />

Bir üye aidatından<br />

daha az<br />

Bir üye aidatı kadar<br />

İki üye aidatı kadar<br />

Üç üye aidatı kadar<br />

Bilmiyorum<br />

Huzur hakkı yok<br />

Kooperatifinizden<br />

Memnun Musunuz<br />

Evet Hayır<br />

Total<br />

5 2 7<br />

71,4% 28,6% 100,0%<br />

3,1% 4,7% 3,4%<br />

2,5% 1,0% 3,4%<br />

51 15 66<br />

77,3% 22,7% 100,0%<br />

31,7% 34,9% 32,4%<br />

25,0% 7,4% 32,4%<br />

42 10 52<br />

80,8% 19,2% 100,0%<br />

26,1% 23,3% 25,5%<br />

20,6% 4,9% 25,5%<br />

10 5 15<br />

66,7% 33,3% 100,0%<br />

6,2% 11,6% 7,4%<br />

4,9% 2,5% 7,4%<br />

13 4 17<br />

76,5% 23,5% 100,0%<br />

8,1% 9,3% 8,3%<br />

6,4% 2,0% 8,3%<br />

22 6 28<br />

78,6% 21,4% 100,0%<br />

13,7% 14,0% 13,7%<br />

10,8% 2,9% 13,7%<br />

18 1 19<br />

94,7% 5,3% 100,0%<br />

11,2% 2,3% 9,3%<br />

8,8% ,5% 9,3%<br />

161 43 204<br />

78,9% 21,1% 100,0%<br />

100,0% 100,0% 100,0%<br />

78,9% 21,1% 100,0%<br />

Üyelerin aylık geliri açısından konuyu analiz ettiğimizde kooperatif<br />

memnuniyeti açısından çok etkili bir faktör olarak karşımıza çıkmadığını<br />

görmekteyiz. Tablo 131’de görülebileceği gibi, en alt gelir grubunda (80-100 milyon)<br />

yer alanların tamamını oluşturan 3 kişinin ve en üst gelir grubunda yer alan (2 milyar<br />

üzeri) 3 kişi kooperatifinden memnundur. Bunu en alt gelir grubunda yer alanların,<br />

kooperatif dışında başkaca ev edinme şansının bu gelir durumuyla çok sınırlı<br />

olmasından dolayı bu alternatife sıkıca bağlanmasına, yüksek gelir grubunun ise, gelir<br />

durumunun kooperatif harcamalarını karşılama oranının yüksek oluşuna<br />

bağlayabiliriz.


Tablo: 131 Görüşülenin Kooperatiften Memnuniyeti ile Aylık Gelir Durumu<br />

Aylık<br />

Geliriniz<br />

Ne Kadar<br />

Olmalı<br />

Total<br />

200-250<br />

251-300<br />

301-400<br />

401-500<br />

501-1 milyar<br />

1 milyar üzeri<br />

2 milyar üzeri<br />

Kooperatifinizden<br />

Memnun Musunuz<br />

Evet Hayır<br />

Total<br />

2 2<br />

100,0% 100,0%<br />

2,2% 1,7%<br />

1,7% 1,7%<br />

2 1 3<br />

66,7% 33,3% 100,0%<br />

2,2% 3,6% 2,5%<br />

1,7% ,8% 2,5%<br />

9 6 15<br />

60,0% 40,0% 100,0%<br />

10,0% 21,4% 12,7%<br />

7,6% 5,1% 12,7%<br />

35 8 43<br />

81,4% 18,6% 100,0%<br />

38,9% 28,6% 36,4%<br />

29,7% 6,8% 36,4%<br />

36 12 48<br />

75,0% 25,0% 100,0%<br />

40,0% 42,9% 40,7%<br />

30,5% 10,2% 40,7%<br />

5 1 6<br />

83,3% 16,7% 100,0%<br />

5,6% 3,6% 5,1%<br />

4,2% ,8% 5,1%<br />

1 1<br />

100,0% 100,0%<br />

1,1% ,8%<br />

,8% ,8%<br />

90 28 118<br />

76,3% 23,7% 100,0%<br />

100,0% 100,0% 100,0%<br />

76,3% 23,7% 100,0%<br />

Ev sahibi olma nedeni açısından ise, yatırım amacıyla kooperatife girenlerin,<br />

diğerlerine oranla, kooperatiften memnun olma oranının yüksek olduğunu<br />

görmekteyiz (%84.1’i). “Tanıdıklarla aynı mekanı paylaşmak için” cevabını<br />

verenlerden 4 kişinin tamamı kooperatifinden memnundur. Bu da, kooperatif<br />

üyeliğinin değişik bir niteliğine işaret etmektedir. Aynı mekanı paylaşmayı<br />

düşündüğü insanlar, aynı zamanda kooperatife üye olunmasına neden olan ve aynı<br />

çevreden insanlardır. Dolayısıyla kooperatif yakınlar arası işbirliğinin bir ürünü olarak<br />

ortaya çıkarken, bu ilişki ve dayanışmanın devamının aracısı olarak da, işlev<br />

görmektedir. Nitekim, araştırma sırasında “mahallelilik” kavramını öne çıkaran<br />

bireylerden oluşan, kooperatife üye olmak için o mahallede doğmuş olmayı, mahalleli


tarafından sevilen ve kötü özellikleri bulunmadığına kanaat getirilmesini, giriş esası<br />

kabul eden bir kooperatifin varlığı tespit edilmiştir.<br />

Tablo: 132 Görüşülenin Kooperatiften Memnuniyeti ile Neden Ev Sahibi<br />

Olmak İstediği<br />

Neden Ev<br />

Sahibi<br />

Olmak<br />

İstiyorsunuz<br />

Total<br />

Yatırım amacıyla<br />

Kiradan kurtulmak için<br />

Daha iyi koşullarda<br />

yaşamak için<br />

İçinde oturmak için<br />

Tanıdıklarımla aynı<br />

mekanı paylaşmak için<br />

Kooperatifinizden<br />

Memnun Musunuz<br />

Evet Hayır Total<br />

58 11 69<br />

84,1% 15,9% 100,0%<br />

36,0% 25,6% 33,8%<br />

28,4% 5,4% 33,8%<br />

46 15 61<br />

75,4% 24,6% 100,0%<br />

28,6% 34,9% 29,9%<br />

22,5% 7,4% 29,9%<br />

26 8 34<br />

76,5% 23,5% 100,0%<br />

16,1% 18,6% 16,7%<br />

12,7% 3,9% 16,7%<br />

27 9 36<br />

75,0% 25,0% 100,0%<br />

16,8% 20,9% 17,6%<br />

13,2% 4,4% 17,6%<br />

4 4<br />

100,0% 100,0%<br />

2,5% 2,0%<br />

2,0% 2,0%<br />

161 43 204<br />

78,9% 21,1% 100,0%<br />

100,0% 100,0% 100,0%<br />

78,9% 21,1% 100,0%<br />

“Kooperatiften memnuniyet”’i değerlendirebileceğimiz bir diğer husus da,<br />

kooperatife üye olmanın, başkalarına da önerilebilecek faydalı bir işbirliği modeli<br />

olup olmadığıdır. Üyeler, kendileri açısından beklentilerinin gerçekleşmesi,<br />

ihtiyaçlarının karşılanması açısından tercih ettikleri kooperatiflerinde her ne kadar<br />

olumsuz, istenmeyen durumlarla karşılaşmışsa da, bunun, hepsinde olmayabileceği,<br />

olumsuzlukların aşılabileceğine yönelik bir kanaati de taşımaktadır. Nitekim,<br />

üyelerimizden, kooperatifinden memnun olmadığını belirten 11 kişi (%25.6)<br />

kooperatife üye olmayı, başkalarına da önermekte, 8 kişi (%19.5) tekrar bir başka<br />

kooperatife üye olmak isteyebileceğini belirtmektedir. Diğer taraftan, olumsuz<br />

kooperatif deneyiminin sonraki, düşüncelerde olumsuz intibaların ve negatif


düşüncelerin oluşmasına yol açacağı da unutulmamalıdır. Nitekim, kooperatifinden<br />

memnun olmadığını söyleyenlerden 32 kişi, kooperatife üye olmayı başkalarına<br />

önermemekte, 33 kişi ise, tekrar bir başka kooperatife üye olmak istemeyeceğini dile<br />

getirmektedir (Tablo 134).<br />

Tablo: 133 Görüşülenin Kooperatiften Memnuniyeti ile Kooperatife Üye<br />

Olmayı Başkalarına Önerme Durumu<br />

Kooperatife Üye<br />

Olmayı Başkalarına<br />

da Önerir misiniz<br />

Total<br />

Evet<br />

Hayır<br />

Kooperatifinizden<br />

Memnun Musunuz<br />

Evet Hayır<br />

Total<br />

131 11 142<br />

92,3% 7,7% 100,0%<br />

81,9% 25,6% 70,0%<br />

64,5% 5,4% 70,0%<br />

29 32 61<br />

47,5% 52,5% 100,0%<br />

18,1% 74,4% 30,0%<br />

14,3% 15,8% 30,0%<br />

160 43 203<br />

78,8% 21,2% 100,0%<br />

100,0% 100,0% 100,0%<br />

78,8% 21,2% 100,0%<br />

Tablo: 134 Görüşülenin Kooperatiften Memnuniyeti ile Tekrar Başka Bir<br />

Kooperatife Üye Olma İsteği<br />

Tekrar Bir Başka Bir<br />

Kooperatife Üye<br />

Olmak İster misiniz<br />

Total<br />

Evet<br />

Hayır<br />

Kooperatifinizden<br />

Memnun Musunuz<br />

Evet Hayır<br />

Total<br />

95 8 103<br />

92,2% 7,8% 100,0%<br />

59,0% 19,5% 51,0%<br />

47,0% 4,0% 51,0%<br />

66 33 99<br />

66,7% 33,3% 100,0%<br />

41,0% 80,5% 49,0%<br />

32,7% 16,3% 49,0%<br />

161 41 202<br />

79,7% 20,3% 100,0%<br />

100,0% 100,0% 100,0%<br />

79,7% 20,3% 100,0%<br />

Tablo: 135 Görüşülenin Tekrar Başka Bir Kooperatife Üye Olma İsteği ile Aylık<br />

Gelir Durumu


Aylık<br />

Geliriniz<br />

Ne<br />

Kadar<br />

Total<br />

80-100<br />

121-140<br />

141-160<br />

161-200<br />

201-250<br />

251-300<br />

301-400<br />

401-500<br />

501-1milyar<br />

1milyar-2milyar<br />

2 milyar üzeri<br />

Tekrar Bir Başka<br />

Bir Kooperatife<br />

Üye Olmak İster<br />

misiniz<br />

Evet Hayır Total<br />

2 1 3<br />

1,9% 1,0% 1,5%<br />

66,7% 33,3% 100,0%<br />

1,0% ,5% 1,5%<br />

1 1<br />

1,0% ,5%<br />

100,0% 100,0%<br />

,5% ,5%<br />

5 5<br />

5,1% 2,5%<br />

100% 100,0%<br />

2,5% 2,5%<br />

2 11 13<br />

1,9% 11,1% 6,4%<br />

15,4% 84,6% 100,0%<br />

1,0% 5,4% 6,4%<br />

11 13 24<br />

10,7% 13,1% 11,9%<br />

45,8% 54,2% 100,0%<br />

5,4% 6,4% 11,9%<br />

19 20 39<br />

18,4% 20,2% 19,3%<br />

48,7% 51,3% 100,0%<br />

9,4% 9,9% 19,3%<br />

25 20 45<br />

24,3% 20,2% 22,3%<br />

55,6% 44,4% 100,0%<br />

12,4% 9,9% 22,3%<br />

19 16 35<br />

18,4% 16,2% 17,3%<br />

54,3% 45,7% 100,0%<br />

9,4% 7,9% 17,3%<br />

18 12 30<br />

17,5% 12,1% 14,9%<br />

60,0% 40,0% 100,0%<br />

8,9% 5,9% 14,9%<br />

3 1 4<br />

2,9% 1,0% 2,0%<br />

75,0% 25,0% 100,0%<br />

1,5% ,5% 2,0%<br />

3 3<br />

2,9% 1,5%<br />

100,0% 100,0%<br />

1,5% 1,5%<br />

103 99 202<br />

100,0% 100% 100,0%<br />

51,0% 49,0% 100,0%<br />

51,0% 49,0% 100,0%<br />

Tekrar başka bir kooperatife üye olma isteğini, gelir açısından analiz<br />

ettiğimizde, üst gelir gruplarına gittikçe, bu eğilimin güçlendiğini görmekteyiz (Tablo


135). 500 milyon-1 milyar diliminde yer alanların %60’ı, 1-2 milyar diliminde yer<br />

alanların %70’i ve 2 milyarın üzerinde gelire sahip olanların tamamı, tekrar başka<br />

kooperatife üye olma isteğindedir. Alt gelir gruplarına gittikçe, özellikle 200<br />

milyonun altında gelire sahip olanlarda bu eğilim, anlamlı biçimde düşmektedir. (80-<br />

100 milyon gelir dilimindeki 2 kişi tek seçenek ve en etkili ev edinme yolu olarak<br />

kooperatif üyeliğini görme eğilimindedir). Orta olarak vasıflandıracağımız gelir<br />

gruplarında ise, tekrar kooperatife üye olmayı isteyebileceklerle, istemeyeceklerin<br />

oranı birbirine yakın düzeydedir. Yatırım amacıyla üye olanlarda, diğerlerine oranla,<br />

tekrar kooperatife üyelik isteği daha güçlüdür (%63.2). Kiradan kurtulmak için üye<br />

olanların ise %45’i, tekrar üyeliği düşünebileceğini belirtmiştir (Tablo 136).<br />

Tablo: 136 Görüşülenin Tekrar Başka Bir Kooperatife Üye Olma İsteği<br />

ile Neden Ev Sahibi Olmak İstediği<br />

Neden Ev<br />

Sahibi<br />

Olmak<br />

İstiyorsunuz<br />

Total<br />

Yatırım<br />

amacıyla<br />

Kiradan<br />

kurtulmak için<br />

Daha iyi<br />

koşullarda<br />

yaşamak için<br />

İçinde<br />

oturmak için<br />

Tanıdıklarımla<br />

aynı mekanı<br />

paylaşmak<br />

için<br />

Tekrar Bir Başka Bir<br />

Kooperatife Üye Olmak<br />

İster misiniz<br />

Evet Hayır<br />

Total<br />

43 25 68<br />

41,7% 25,3% 33,7%<br />

63,2% 36,8% 100,0%<br />

21,3% 12,4% 33,7%<br />

27 33 60<br />

26,2% 33,3% 29,7%<br />

45,0% 55,0% 100,0%<br />

13,4% 16,3% 29,7%<br />

17 17 34<br />

16,5% 17,2% 16,8%<br />

50,0% 50,0% 100,0%<br />

8,4% 8,4% 16,8%<br />

15 21 36<br />

14,6% 21,2% 17,8%<br />

41,7% 58,3% 100,0%<br />

7,4% 10,4% 17,8%<br />

1 3 4<br />

1,0% 3,0% 2,0%<br />

25,0% 75,0% 100,0%<br />

,5% 1,5% 2,0%<br />

103 99 202<br />

100,0% 100,0% 100,0%<br />

51,0% 49,0% 100,0%<br />

51,0% 49,0% 100,0%


5.4.2. Kooperatif Yönetimi Hakkındaki Düşünceler<br />

Tablo: 137 Kooperatif Üyelerinin Yöneticilere Güvenip Güvenmemesi<br />

Valid<br />

Missing<br />

Total<br />

Evet<br />

Hayır<br />

Cevapsız<br />

Total<br />

System<br />

Frequency Percent Valid Percent<br />

Cumulative<br />

Percent<br />

147 72,1 72,8 72,8<br />

48 23,5 23,8 96,5<br />

7 3,4 3,5 100,0<br />

202 99,0 100,0<br />

2 1,0<br />

204 100,0<br />

Kooperatif üyelerinin çoğunluğu, yöneticilerine güvendiğini ifade etmiştir<br />

(%72.1). Güvenmeyenlerin oranı ise %23.5’dir. %3.4’lük bir grup ise, çekimser<br />

kalarak, bu konuda bir yorumda bulunmamıştır.<br />

Üyelerin %39.7’si, yönetim kurulundakileri dürüst ve samimi olarak tarif<br />

ederken, %19.1’i çalışkan olarak nitelendirmektedir (Tablo 138). Fedakar olduğunu<br />

belirtenleri de eklersek çoğunluğu yönetim kurulu hakkında olumlu görüş beyan<br />

etmiştir (%69.1). %18.1’i çıkarlarına çok düşkün oldukları, %9.8’i ise, iyi niyetli ama<br />

beceriksiz olduklarını dile getirmiştir. Yönetimdekilere güvenle, yönetimdekileri tarif<br />

arasında ilişki olduğu kadar, kooperatiften memnuniyet de, yönetime güveni<br />

belirleyen unsurlardandır. Kooperatifinden memnun olmayanlardan 35 kişi (%83.3’ü),<br />

aynı zamanda yöneticilerine de güvenmemektedir (Tablo 139). Huzur hakkı olmayan<br />

kooperatiflerdeki üyelerden hemen hemen tamamı (19 kişiden 18’i) ve huzur hakkı<br />

olarak ne verildiğini bilmediğini söyleyenlerden %78.6’sı (22 kişi), yöneticilerine<br />

güvendiğini belirtmektedir (Tablo 140). Huzur hakkı ödemeyenler için, yönetim<br />

kurulundakiler fedakarlıkta bulunan insanlardır. Herkesin ortak menfaatini<br />

korumaktadırlar ve huzur hakkı almamış olmaları da, bunun bir göstergesi olarak<br />

algılanmaktadır. Bilmediğini söyleyenler içinse, bunların kooperatif yönetimine tam<br />

bir teslimiyet içinde olduklarını söyleyebiliriz. Ancak, bu teslimiyetlerinin sebebinin<br />

güvenden mi, ilgisizlikten mi kaynaklandığını söylemek mümkün gözükmemektedir.<br />

Yöneticilerinin huzur hakkını hak etmediklerini düşünenlerin %88.6’sı (39 kişi)<br />

yöneticilerine güvenmemektedir (Tablo 141).


Tablo: 138 Görüşülenin Kooperatif Yönetim Kurulunu Oluşturanları<br />

Tarifi<br />

Valid<br />

Missing<br />

Total<br />

Fedakar<br />

Dürüst ve samimi<br />

Çalışkan<br />

Çıkarlarına çok düşkün<br />

İyi niyetli ama beceriksiz<br />

Yalan söylüyorlar<br />

Ne iyi ne de kötü<br />

Total<br />

System<br />

Frequency Percent Valid Percent<br />

Cumulative<br />

Percent<br />

21 10,3 10,3 10,3<br />

81 39,7 39,9 50,2<br />

39 19,1 19,2 69,5<br />

37 18,1 18,2 87,7<br />

20 9,8 9,9 97,5<br />

1 ,5 ,5 98,0<br />

4 2,0 2,0 100,0<br />

203 99,5 100,0<br />

1 ,5<br />

204 100,0<br />

Tablo: 139 Görüşülenin Yöneticilere Güven Durumu ile Kooperatiften<br />

Memnuniyeti<br />

Yöneticilerinize<br />

Güveniyor musunuz<br />

Total<br />

Evet<br />

Hayır<br />

Cevapsız<br />

Kooperatifinizden<br />

Memnun Musunuz<br />

Evet Hayır Total<br />

144 3 147<br />

98,0% 2,0% 100,0%<br />

90,0% 7,1% 72,8%<br />

71,3% 1,5% 72,8%<br />

13 35 48<br />

27,1% 72,9% 100,0%<br />

8,1% 83,3% 23,8%<br />

6,4% 17,3% 23,8%<br />

3 4 7<br />

42,9% 57,1% 100,0%<br />

1,9% 9,5% 3,5%<br />

1,5% 2,0% 3,5%<br />

160 42 202<br />

79,2% 20,8% 100,0%<br />

100,0% 100,0% 100,0%<br />

79,2% 20,8% 100,0%<br />

Tablo: 140 Görüşülenin Yöneticilere Güven Durumu ile Huzur Hakkı Olarak Ne<br />

Ödendiği


Yönetim<br />

Kuruluna Huzur<br />

Hakkı Olarak Ne<br />

Ödüyorsunuz<br />

Total<br />

Kuraya<br />

girmeden<br />

tercih hakkı<br />

Bir üye<br />

aidatından<br />

daha az<br />

Bir üye aidatı<br />

kadar<br />

İki üye aidatı<br />

kadar<br />

Üç üye aidatı<br />

kadar<br />

Bilmiyorum<br />

Huzur hakkı<br />

yok<br />

Yöneticilerinize Güveniyor musunuz<br />

Evet Hayır Cevapsız Total<br />

5 1 1 7<br />

3,4% 2,1% 14,3% 3,5%<br />

71,4% 14,3% 14,3% 100,0%<br />

2,5% ,5% ,5% 3,5%<br />

48 17 65<br />

32,7% 35,4% 32,2%<br />

73,8% 26,2% 100,0%<br />

23,8% 8,4% 32,2%<br />

36 14 1 51<br />

24,5% 29,2% 14,3% 25,2%<br />

70,6% 27,5% 2,0% 100,0%<br />

17,8% 6,9% ,5% 25,2%<br />

7 7 1 15<br />

4,8% 14,6% 14,3% 7,4%<br />

46,7% 46,7% 6,7% 100,0%<br />

3,5% 3,5% ,5% 7,4%<br />

11 5 1 17<br />

7,5% 10,4% 14,3% 8,4%<br />

64,7% 29,4% 5,9% 100,0%<br />

5,4% 2,5% ,5% 8,4%<br />

22 3 3 28<br />

15,0% 6,3% 42,9% 13,9%<br />

78,6% 10,7% 10,7% 100,0%<br />

10,9% 1,5% 1,5% 13,9%<br />

18 1 19<br />

12,2% 2,1% 9,4%<br />

94,7% 5,3% 100,0%<br />

8,9% ,5% 9,4%<br />

147 48 7 202<br />

100,0% 100,0% 100,0% 100,0%<br />

72,8% 23,8% 3,5% 100,0%<br />

72,8% 23,8% 3,5% 100,0%<br />

Tablo: 141 Görüşülenin Yöneticilere Güven Durumu ile Yöneticilerin Huzur<br />

Hakkını Hak Edip Etmedikleri<br />

Yöneticiler Bu Parayı<br />

Hak Ediyorlar mı<br />

Total<br />

Evet<br />

Hayır<br />

Yöneticilerinize Güveniyor musunuz<br />

Evet Hayır Cevapsız<br />

Total<br />

103 6 3 112<br />

96,3% 13,3% 75,0% 71,8%<br />

92,0% 5,4% 2,7% 100,0%<br />

66,0% 3,8% 1,9% 71,8%<br />

4 39 1 44<br />

3,7% 86,7% 25,0% 28,2%<br />

9,1% 88,6% 2,3% 100,0%<br />

2,6% 25,0% ,6% 28,2%<br />

107 45 4 156<br />

100,0% 100,0% 100,0% 100,0%<br />

68,6% 28,8% 2,6% 100,0%<br />

68,6% 28,8% 2,6% 100,0%<br />

Kooperatifin bitme süresini değerlendirme açısından konuyu analiz<br />

ettiğimizde, bitme süresini makul bulanların yüksek oranda (%88.6) yöneticilerine


güvendiğini açıkça görebilmekteyiz. Bitme süresini makul bulmasına rağmen<br />

yöneticilerine güvenmeyenlerin oranı ise, yalnızca %8.9’dur.<br />

Tablo: 142 Görüşülenin Yöneticilere Güven Durumu ile Kooperatifin Bitme<br />

Süresini Makul Görme Durumu<br />

Bitme Süresi Makul<br />

bir Süre mi?<br />

Total<br />

Evet<br />

Hayır<br />

Yöneticilerinize Güveniyor musunuz<br />

Evet Hayır Cevapsız<br />

Total<br />

109 11 3 123<br />

74,7% 22,9% 50,0% 61,5%<br />

88,6% 8,9% 2,4% 100,0%<br />

54,5% 5,5% 1,5% 61,5%<br />

37 37 3 77<br />

25,3% 77,1% 50,0% 38,5%<br />

48,1% 48,1% 3,9% 100,0%<br />

18,5% 18,5% 1,5% 38,5%<br />

146 48 6 200<br />

100,0% 100,0% 100,0% 100,0%<br />

73,0% 24,0% 3,0% 100,0%<br />

73,0% 24,0% 3,0% 100,0%<br />

“Dürüstlük” kooperatif yönetimde aranılan, beklenilen ve kendi yönetimlerini<br />

tarifte ilk sırada yer alırken yöneticilere güvenmeme nedeninde de, ilk sırada yer<br />

almaktadır. 17 kişi dürüst olmadıkları, 15 kişi kendi menfaatleri peşinde oldukları ve<br />

10 kişi de, kooperatifin yavaş gitmesi ve faturaların kabarık olması nedeniyle,<br />

yöneticilerine güvenmediklerini dile getirmiştir. Üyelerden %21.1’i kooperatif<br />

yönetiminin uygulamalarını beğenmediğini dile getirmiştir (43 kişi). Beğenilmeyen<br />

yönetim uygulamalarının başında demokratik ve şeffaf olmamaları, kanuni<br />

yükümlülüklerini yerine getirmemeleri gelmektedir (%36.9). Bunu yönetimin işi<br />

becerememesi ve sürenin çok uzaması ile işlerin sürekli aksaması cevapları takip<br />

etmektedir (Tablo 144).<br />

Tablo: 143 Kooperatif Üyelerinin Yöneticilerine Güvenmeme Nedeni<br />

Valid<br />

Missing<br />

Total<br />

Kooperatifin yavaş<br />

gitmesi ve faturaların<br />

kabarık olması<br />

Dürüst değiller<br />

Kendi menfaatleri<br />

peşindeler<br />

Yönetimdekiler<br />

paramızı yiyorlar<br />

Yönetim şeffaf değil<br />

Total<br />

System<br />

Frequency Percent Valid Percent<br />

Cumulative<br />

Percent<br />

10 4,9 20,8 20,8<br />

17 8,3 35,4 56,3<br />

15 7,4 31,3 87,5<br />

3 1,5 6,3 93,8<br />

3 1,5 6,3 100,0<br />

48 23,5 100,0<br />

156 76,5<br />

204 100,0<br />

Tablo: 144 Görüşülenlerin Kooperatif Yönetiminin Hoşuna Gitmeyen<br />

Uygulamaları


Valid<br />

Missing<br />

Total<br />

Demokratik ve şeffaf değil<br />

Sürenin çok uzaması ve<br />

yön. işi becerememesi<br />

Yönetim kanuni<br />

yükümlülüklerini yerine<br />

getirmiyor<br />

Kanunsuz işler<br />

yürütüyorlar<br />

Yönetimle ilgili<br />

şüphelerim var<br />

Aidatlar yüksek<br />

Yöneticilerin olumsuz<br />

davranışları<br />

Kötü malzeme kullanımı<br />

İşlerin sürekli aksaması<br />

Total<br />

System<br />

Frequency Percent Valid Percent<br />

Cumulative<br />

Percent<br />

8 3,9 18,6 18,6<br />

Tablo: 145 Görüşülene Göre İdeal Bir Başkanın Önemli Özellikleri<br />

7 3,4 16,3 34,9<br />

8 3,9 18,6 53,5<br />

3 1,5 7,0 60,5<br />

5 2,5 11,6 72,1<br />

1 ,5 2,3 74,4<br />

1 ,5 2,3 76,7<br />

4 2,0 9,3 86,0<br />

6 2,9 14,0 100,0<br />

43 21,1 100,0<br />

161 78,9<br />

204 100,0<br />

Cevaplar 1 Cevaplar 1 Cevaplar 1<br />

Frequenc<br />

y<br />

Percent<br />

Dürüst Olmak 178 87.3<br />

Frequenc<br />

y<br />

Percent<br />

Bilgili Ve Eğitimli Olmak 11 5.4 68 33.3<br />

Frequenc<br />

y<br />

Percent<br />

Tecrübeli Olmak 6 2.9 58 28.4 30 14.7<br />

Para İşlerinden İyi Anlamak 2 1.0 20 9.8 21 10.3<br />

Geleceği Görerek Karar Vermek 7 3.4 7 3.4 57 27.9<br />

Üyeler Arasında Koordinasyon Sağlamak 11 5.4 11 5.4<br />

Toplam 204 100.0 164 80.4 119 58.3<br />

Missing System 40 19.6 85 41.7<br />

Total 204 100.0 204 100.0<br />

Verilen tüm cevaplar arasından değerlendirme yapıldığında, üyeler tarafından,<br />

ideal bir kooperatif başkanında bulunması gereken en önemli özellik olarak, dürüst<br />

olmak ilk sırada yer almaktadır (%36.5). Tecrübeli olmak (%19.3), bilgili ve eğitimli<br />

olmak (%16.2) ve geleceği görerek karar vermek (%14.5) ise, diğer önemli özellikler<br />

arasındadır.


5.4.3. Kooperatif İçi Dayanışma Açısından Kooperatifin Değerlendirilişi<br />

Tablo: 146 Görüşülene Göre Dayanışma ve Yardımlaşma Acısından<br />

Kooperatiflerini Eksik Bulma Durumu<br />

Valid<br />

Evet<br />

Hayır<br />

Total<br />

Frequency Percent Valid Percent<br />

Cumulative<br />

Percent<br />

75 36,8 36,8 36,8<br />

129 63,2 63,2 100,0<br />

204 100,0 100,0<br />

Üyelerin çoğunluğu, dayanışma ve yardımlaşma açısından kooperatiflerini<br />

yeterli görmektedir (%63.2). Yetersiz görenlerin oranı ise %36.8’dir. Yetersiz görme<br />

sebeplerinin başında ise, üyeler arasındaki iletişimsizlik gösterilmiştir (25 kişi).<br />

Dolayısıyla, üyeler bunun sebebi olarak yöneticileri değil kendilerini göstermektedir.<br />

Kooperatifle ilgili pek çok konuda yönetim eksenli düşünen üyeler, dayanışma<br />

konusunda sorumluluğu kendi üzerlerine alma eğilimi içindedirler. Bunun üyelerin<br />

sahip olduğu dayanışmacı değerler ve tutumları ne derce içselleştirdiğinin bir kanıtı<br />

olarak da almak mümkündür. Üyelerden 9 kişi, üyelerin sorumluluktan kaçmalarını<br />

sebep olarak göstermiştir. Bu, üyelerin kendi edilgen tutumlarının itirafı anlamına da<br />

gelmektedir. Bir diğer 9 kişi de, işe yeterine sarılınmadığını ifade etmektedir. Bu,<br />

yöneticileri olduğu kadar üyeleri de içine alan bir ifadedir. Üye-yönetim ilişkilerini<br />

temel alan gerekçeler ise, “karşılıklı güvensizlik” (11 kişi), “yönetimin ödemelerde<br />

hoşgörüsüzlüğü” (5 kişi) ve “yöneticilerin üyelerin isteklerini dikkate almaması” (5<br />

kişi)’dır.<br />

Tablo: 147 Görüşülenin Dayanışma ve Yardımlaşma Acısından Kooperatifi<br />

Eksik Bulma Sebebi


Valid<br />

Missing<br />

Total<br />

Sürenin uzaması<br />

Bazı üyelerin uygunsuz<br />

tavırları<br />

İşe yeterince<br />

sarılmamaları<br />

Üyelerin sorumluluktan<br />

kaçmaları<br />

Yönetimin ödemelerde<br />

hoşgörüsüzlüğü<br />

Eğitim ve kültür farkı<br />

Üyeler arasındaki<br />

iletişimiszlik<br />

Karşılıklı güvensizlik<br />

Yöneticiler üyelerin<br />

isteklerini dikkate almıyor<br />

Total<br />

System<br />

Frequency Percent Valid Percent<br />

Cumulative<br />

Percent<br />

3 1,5 4,0 4,0<br />

4 2,0 5,3 9,3<br />

9 4,4 12,0 21,3<br />

9 4,4 12,0 33,3<br />

5 2,5 6,7 40,0<br />

4 2,0 5,3 45,3<br />

25 12,3 33,3 78,7<br />

11 5,4 14,7 93,3<br />

5 2,5 6,7 100,0<br />

75 36,8 100,0<br />

129 63,2<br />

204 100,0<br />

Üyelerin kooperatifi değerlendirmede önemli bir kriter olarak öne sürdükleri<br />

kooperatif süresi burada hemen hiç bahsedilmeyen değer durumundadır. Nitekim<br />

yalnızca 3 kişi sürenin uzamasını kooperatif içi dayanışma ve yardımlaşmayı azaltan<br />

bir değer olarak sunmuşlardır. Böylelikle sadece kooperatifin süresi, bir an önce<br />

bitmesine koşullanan bakış açısı ve bunun yönlendirdiği kooperatif içi davranışlar,<br />

tutum alışlar bir nevi üyelerin kendilerince eleştirilmektedir diyebiliriz.<br />

Kooperatif içi dayanışma ve yardımlaşmayı, kooperatif büyüklüğü açısından<br />

analiz ettiğimizde, küçük ve büyük kooperatifler arasında farklılık olduğunu<br />

görmekteyiz. Eksik bulmayanların, 1-30 üyeli küçük kooperatiflerde, yüksek oranda<br />

temsil edildiği (%71.2), büyük kooperatiflerde yeterli görmeme eğiliminin arttığını<br />

(90’dan fazla üyeli kooperatiflerde yeterli görenlerin oranı %58.8) Tablo 148’den<br />

anlamaktayız.<br />

Tablo: 148 Görüşülenin Dayanışma ve Yardımlaşma Açısından Kooperatifi<br />

Değerlendirişi ile Kooperatif Büyüklüğü


Dayanışma ve<br />

yardımlaşma<br />

Açısından<br />

Kooperatifinizi<br />

Eksik Buluyor<br />

musunuz<br />

Total<br />

Evet<br />

Hayır<br />

Koop.Büyüklüğü<br />

1-30 31-60 61-90 91+ Bilmiyor Total<br />

17 28 16 14 75<br />

22,7% 37,3% 21,3% 19% 100%<br />

28,8% 39,4% 42,1% 41% 36,8%<br />

8,3% 13,7% 7,8% 6,9% 36,8%<br />

42 43 22 20 2 129<br />

32,6% 33,3% 17,1% 16% 1,6% 100%<br />

71,2% 60,6% 57,9% 59% 100,0% 63,2%<br />

20,6% 21,1% 10,8% 9,8% 1,0% 63,2%<br />

59 71 38 34 2 204<br />

28,9% 34,8% 18,6% 17% 1,0% 100%<br />

100% 100% 100% **** 100,0% 100%<br />

28,9% 34,8% 18,6% 17% 1,0% 100%<br />

Yönetim hakkındaki düşüncelerin de kooperatif içi dayanışmayı<br />

değerlendirmede etkili olduğunu söyleyebiliriz. Yönetim kurulunu oluşturanları;<br />

“çıkarlarına çok düşkün” olarak tanımlayan üyelerden %81.1’i dayanışma ve<br />

yardımlaşma açısından üyesi bulunduğu kooperatifi eksik bulurken; “ne iyi, ne kötü”<br />

şeklinde çekimser tavır sergileyenlerde bu oran %75 olarak ortaya konulmaktadır<br />

(Tablo 149). Yönetim hakkında olumlu kanaate sahip olanlarda ise tersine bir durum<br />

söz konusudur. Nitekim, yönetim kurulunu “çalışkan” olarak tanımlayanlardan<br />

%71.8’i, “fedakar” diyenlerden %76.2’si ve de (en yüksek oranda olmak üzere)<br />

“dürüst ve samimi” olarak görenlerden de %80.2’si kooperatiflerini tatmin edici<br />

bulduklarını ifade etmektedirler.<br />

Tablo: 149 Görüşülenin Kooperatifi Dayanışma ve Yardımlaşma Açısından<br />

Değerlendirişi ile Yönetim Kurulunu Tanımlaması


Yönetim Kurulunuzu<br />

Oluşturan Kişileri<br />

Nasıl Tarif Edersiniz<br />

Total<br />

Fedakar<br />

Dürüst ve<br />

samimi<br />

Çalışkan<br />

Çıkarlarına çok<br />

düşkün<br />

İyi niyetli ama<br />

beceriksiz<br />

Yalan söylüyorlar<br />

Ne iyi ne de kötü<br />

5.5. Kooperatiften Ayrılma İsteği<br />

Dayanışma ve<br />

yardımlaşma<br />

Açısından<br />

Kooperatifinizi Eksik<br />

Buluyor musunuz<br />

Evet Hayır Total<br />

5 16 21<br />

6,7% 12,5% 10,3%<br />

23,8% 76,2% 100,0%<br />

2,5% 7,9% 10,3%<br />

16 65 81<br />

21,3% 50,8% 39,9%<br />

19,8% 80,2% 100,0%<br />

7,9% 32,0% 39,9%<br />

11 28 39<br />

14,7% 21,9% 19,2%<br />

28,2% 71,8% 100,0%<br />

5,4% 13,8% 19,2%<br />

30 7 37<br />

40,0% 5,5% 18,2%<br />

81,1% 18,9% 100,0%<br />

14,8% 3,4% 18,2%<br />

10 10 20<br />

13,3% 7,8% 9,9%<br />

50,0% 50,0% 100,0%<br />

4,9% 4,9% 9,9%<br />

1 1<br />

,8% ,5%<br />

100,0% 100,0%<br />

,5% ,5%<br />

3 1 4<br />

4,0% ,8% 2,0%<br />

75,0% 25,0% 100,0%<br />

1,5% ,5% 2,0%<br />

75 128 203<br />

100,0% 100,0% 100,0%<br />

36,9% 63,1% 100,0%<br />

36,9% 63,1% 100,0%<br />

Tablo: 150 Görüşülenin Kooperatif Üyeliğinden Ayrılmayı İsteme<br />

Durumu


Valid<br />

Evet<br />

Hayır<br />

Total<br />

Frequency Percent Valid Percent<br />

Cumulative<br />

Percent<br />

65 31,9 31,9 31,9<br />

139 68,1 68,1 100,0<br />

204 100,0 100,0<br />

Kooperatiften ayrılmayı düşündüklerini beyan edenlerin oranı (%31.9),<br />

ayrılmayı düşünmediklerinin söyleyenlere oranla (%68.1) oldukça düşük düzeydedir.<br />

Ayrılmayı düşünme nedeni olarak 26 kişi (39.4), kooperatifin uzun sürmesi ve<br />

şaibeleri göstermiştir (Tablo 146). İkinci sırada, gelirinin düşük olduğunu söyleyenler<br />

(19 kişi), üçüncü sırada ise, paranın yanlış harcandığını söyleyenler (13 kişi) yer<br />

almaktadır.<br />

Valid<br />

Missing<br />

Total<br />

Tablo: 151 Görüşülenin Kooperatif Üyeliğinden Ayrılmayı Neden<br />

Düşündüğü<br />

Uzun sürmesi ve<br />

şaibeler yüzünden<br />

Gelirim az olduğundan<br />

Başlangıçta işlerin<br />

düzensiz<br />

yürütülmesinden<br />

Evin bulunduğu çevre<br />

hoşuma gitmiyor<br />

Paranın yanlış<br />

harcanması<br />

Parayı başka alanda<br />

kullanmak için<br />

Total<br />

System<br />

Frequency Percent Valid Percent<br />

26 12,7 39,4 39,4<br />

19 9,3 28,8 68,2<br />

3 1,5 4,5 72,7<br />

1 ,5 1,5 74,2<br />

14 6,9 21,2 95,5<br />

3 1,5 4,5 100,0<br />

66 32,4 100,0<br />

138 67,6<br />

204 100,0<br />

Cumulative<br />

Percent<br />

Kooperatiften ayrılma düşüncesi ortaya çıktığında, bunu engelleyici bir dizi<br />

neden söz konusudur. Kooperatiften üyenin ayrılması onun yerine geçecek bir başka<br />

kişinin bulunması ile giderilebilecek bir boşluk doğurmaktadır. Bu da, çoğu zaman<br />

gerçekleşmesi kolay olmayan bir durumdur. Bu nedenle, kooperatifler, üyenin ayrılış<br />

tarihinden belli bir süre geçtikten sonra, paranın faiz uygulanmadan geri verilmesi,<br />

yerine yeni bir üye bulması zorunluluğu gibi, ayrılmayı güçleştirici kuralları


tüzüklerine koymaktadır. Böylelikle, parasal değer kaybına uğraması söz konusu olan<br />

üye, bu isteğinden vazgeçmektedir. Nitekim, örneklem grubunu oluşturan üyelerden<br />

21 kişi, maddi kayba uğramamak için, bu isteğini gerçekleştiremediğini belirtmiştir.<br />

Sonuçta ev sahibi olacağı düşüncesi (19 kişi), durumu kabullenip idare etme anlayışı (<br />

6 kişi) ayrılma isteğinden vazgeçmede etkili olmaktadır.<br />

Valid<br />

Missing<br />

Total<br />

Tablo: 152 Görüşülenin Kooperatif Üyeliğinden Ayrılmaktan Vazgeçme<br />

Nedeni<br />

Uygun şartlar<br />

oluştuğunda devretmek<br />

için<br />

Kooperatif işlemlerinin<br />

düzene girmesinden<br />

Bitimine az süre kaldığı<br />

için<br />

Şimdilik idare etmeye<br />

çalışıyorum<br />

Yönetim değiştiği için<br />

Maddi kayba<br />

uğramamak için<br />

Sonuçta ev sahibi<br />

olacağım<br />

Maddi durumum düzeldi<br />

Hissemi devredemedim<br />

Total<br />

System<br />

Frequency Percent Valid Percent<br />

Cumulative<br />

Percent<br />

5 2,5 7,7 7,7<br />

1 ,5 1,5 9,2<br />

4 2,0 6,2 15,4<br />

6 2,9 9,2 24,6<br />

3 1,5 4,6 29,2<br />

21 10,3 32,3 61,5<br />

19 9,3 29,2 90,8<br />

5 2,5 7,7 98,5<br />

1 ,5 1,5 100,0<br />

65 31,9 100,0<br />

139 68,1<br />

204 100,0<br />

6. Kooperatif Dışı Kooperasyon İlişkileri ve İşbirliği Anlayışı<br />

6.1. Üyelik ve Etkinliklere Katılma<br />

Sivil toplum örgütlerine üyelik ve/veya bunların etkinliklerine katılma, pek<br />

çok bakımdan değerlendirilebilecek bir konudur. Bunlar, kentlileşme, kentsel<br />

değerleri benimseme ve sahip çıkma, kentle ve diğer insanlarla kaynaşma, bütünleşme<br />

mekanları olduğu kadar; bireylerin kendi hak ve çıkarlarını birlikte, ortaklaşa ve<br />

örgütlü bir biçimde savundukları, boş zamanlarını değerlendirdikleri, kendilerini<br />

ifade ve gerçekleştirme imkanı buldukları yerlerdir. Diğer taraftan, iş birliğinin<br />

modern ve kentsel biçimde örgütlenme durumunun verilerini ve düzeyini göstermesi<br />

açısından da önem taşımaktadır.


Tablo: 153 Isparta'da Faaliyetteki Kooperatifler ve Sayısal Dağılımı 261<br />

Sayısı<br />

Yapı 463<br />

Motorlu Taşıyıcılar 24<br />

Esnaf ve Kefalet 8<br />

Tüketim 26<br />

Turizm Geliştirme -<br />

Tarım ve Kredi 6<br />

Tarımsal Kalkınma 54<br />

Sulama 42<br />

Su Ürünleri 16<br />

Pancar İstihsal 2<br />

Toplam 643<br />

Mesleki birlikteliklerin vazgeçilmez dayanışma örgütleri olan kooperatifler bu<br />

fonksiyonlarını, çalışma hayatında mesleki dayanışma ve üretime yönelik alanlarda<br />

tam anlamıyla yerine getirememektedirler. Isparta’da kurulan kooperatifler daha çok,<br />

komut sahibi olma amacına yönelik bir faaliyet olma özelliği göstermektedir.( Tablo<br />

153)<br />

Tablo: 154 Isparta ve Çevresinde Dernekler Kanunu'na Göre Halen Faaliyet<br />

Gösteren Derneklerin Amaçlarına Göre Sayısal Dağılımı 262<br />

Amacı<br />

Faaliyette Bulunduğu Yer ve Sayısı Toplam<br />

Isparta Merkez Isparta İlçeler<br />

Okul Koruma 71 143 214<br />

Sportif 41 45 86<br />

Cami 42 86 128<br />

Kur’an Kursu 3 18 21<br />

Kurs ve Okul Talebeleri 3 14 17<br />

Hayır İşleri 7 21 28<br />

Sağlık 14 30 44<br />

Kamu Yararı 13 26 39<br />

Kulüpler 7 11 18<br />

Diğerleri 78 69 147<br />

Genel Toplam 279 463 742<br />

261 Bu tabloda belirtilen veriler 2000 yılı Isparta Ticaret ve Sanayi Odası kayıtlarından derlenmiştir.<br />

262 Bu tabloda belirtilen veriler 2000 yılı Isparta Emniyet Müdürlüğü kayıtlarından derlenmiştir.


Kurumsal anlamda giderilemeyen ihtiyaçları, karşılamak üzere dernek veya<br />

vakıf gibi örgütlenmelere gidilmesi çokça başvurulan yollardan biridir. Tablo 154’e<br />

baktığımızda Isparta’da kurulu bulunan derneklerin büyük çoğunluğu resmi<br />

kurumların bir parçası durumundaki örgütlenmeleri içermektedir.<br />

Mesleki dernekler, <strong>sosyal</strong> yardımlaşma ve dayanışma kurumları, eğitim ve<br />

kültür amaçlı dernekler, vakıflar, sendikalar vb. kurum, kuruluş ve örgütlere üyelik ve<br />

bunların etkinliklerine katılma açısından, örneklem grubumuzu analiz ettiğimizde,<br />

bunun yaygınlığı az, çok düşük düzeyde gerçekleşen bir durum olduğunu görmekteyiz<br />

(Tablo 155). Üyelerden %43.1’i hiçbir kuruluşun etkinliğine katılmadığını beyan<br />

etmiştir. %25.1’i yalnızca bir kuruluşun etkinliğine, %20.1’i 2 kuruluşun etkinliğine,<br />

%11.3’ü de 3 kuruluşun etkinliğine katılan kişilerden oluşmaktadır (Tablo 155).<br />

Kuruluşlara üyeliğe baktığımızda, deneklerin yine %43.6’sı hiçbir kuruluşun<br />

üyesi değildir (Tablo 156). Etkinliklere katılma ve üyeliği bir arada yorumladığımızda<br />

aralarında yüksek bir ilişki olduğunu görmekteyiz. Etkinliklere katılma, daha çok bir<br />

kuruluşa üye olmayla birlikte görülmekte, etkinliğine katılınan kuruluş da, daha çok<br />

üyesi olunan kuruluşlar olmaktadır. Tablo 157’ye baktığımızda hiçbir etkinliğe<br />

katılmadıklarını söyleyenler, yüksek oranda (%67.7’si), hiçbir kuruma da üye<br />

değildir. Bunlardan 27 kişi bir kuruluşun, 2 kişi 2 kuruluşun etkinliğine katılmaktadır.<br />

Bunların içinde 3 kuruluşun etkinliğine katılan ise bulunmamaktadır. Ayrıca üyesi<br />

olunan kuruluşun etkinliklerine katılmamak da rastlanılan bir durumdur.<br />

Tablo: 155 Görüşülenin Katıldığı Etkinlik Sayısı<br />

Valid<br />

0<br />

1<br />

2<br />

3<br />

Total<br />

Frequency Percent Valid Percent<br />

Cumulative<br />

Percent<br />

88 43,1 43,1 43,1<br />

52 25,5 25,5 68,6<br />

41 20,1 20,1 88,7<br />

23 11,3 11,3 100,0<br />

204 100,0 100,0<br />

Tablo: 156 Görüşülenin Üye Olduğu Kuruluş Sayısı


Valid<br />

0<br />

1<br />

2<br />

3<br />

Total<br />

Frequency Percent Valid Percent<br />

Cumulative<br />

Percent<br />

89 43,6 43,6 43,6<br />

74 36,3 36,3 79,9<br />

23 11,3 11,3 91,2<br />

18 8,8 8,8 100,0<br />

204 100,0 100,0<br />

Tablo: 157 Görüşülenin Üye Olduğu Kuruluş Sayısı ile Etkinliğine Katıldığı<br />

Kuruluş Sayısı<br />

Kaç Tane<br />

Kuruma<br />

Üye<br />

Total<br />

0<br />

1<br />

2<br />

3<br />

Kaç Kurumun Etkinliğine Katılıyor<br />

,00 1,00 2,00 3,00 Total<br />

59 14 12 4 89<br />

66,3% 15,7% 13,5% 4,5% 100,0%<br />

66,3% 26,9% 29,3% 18,2% 43,6%<br />

28,9% 6,9% 5,9% 2,0% 43,6%<br />

27 29 12 6 74<br />

36,5% 39,2% 16,2% 8,1% 100,0%<br />

30,3% 55,8% 29,3% 27,3% 36,3%<br />

13,2% 14,2% 5,9% 2,9% 36,3%<br />

2 7 11 3 23<br />

8,7% 30,4% 47,8% 13,0% 100,0%<br />

2,2% 13,5% 26,8% 13,6% 11,3%<br />

1,0% 3,4% 5,4% 1,5% 11,3%<br />

1 2 6 9 18<br />

5,6% 11,1% 33,3% 50,0% 100,0%<br />

1,1% 3,8% 14,6% 40,9% 8,8%<br />

,5% 1,0% 2,9% 4,4% 8,8%<br />

89 52 41 22 204<br />

43,6% 25,5% 20,1% 10,8% 100,0%<br />

100,0% 100,0% 100,0% 100,0% 100,0%<br />

43,6% 25,5% 20,1% 10,8% 100,0%<br />

Üyesi olunan kuruluşlar arasında, 31 kişi ile, Esnaf ve Sanatkar Odası-<br />

Kooperatifi ilk sırada yer almaktadır (%17.8) (Tablo 158). Esnaf odaları, küçük<br />

sanayinin bir örgüt çatısı altında birleşmelerini sağlayan kurumlardır. Kanuni olarak<br />

kurulması zorunlu olan Esnaf ve Zanaatkarlar Oda-Dernekleri, esnafa yönelik her<br />

türlü yönlendirmeyi yapma, geneli bağlayıcı kararlar alma ve merkezi koordinasyonu<br />

ve ilişkileri yürütme gibi çok yönlü fonksiyonları icra etmeyle yükümlüdür. 504 sayılı<br />

Esnaf ve Zanaatkarlar yasası ile kurulan bu kurumlara çok değişik meslek gruplarına


mensup işletmelerin üye olması yasal bir zorunluluktur. Ayrıca bu kurumlara üye<br />

olmanın bir takım zorlayıcı sebepleri bulunmaktadır.<br />

Özellikle Esnaf ve Kefalet Kooperatifleri’nden kredi kullanmak ve Bağ-<br />

Kur’a üye olmak için buraya üyelik de mecburiyet gerektiren bir durumdur. 263 Ticaret<br />

ve sanayi odası üyeliği (%12.6) ile serbest muhasebeci, eczacı, avukat gibi odaları<br />

bulunan, bu odalara kayıt yaptıramadan çalışma izni almaları mümkün olmayanların<br />

oluşturduğu meslek odası üyeliğini eklediğimizde ( %5.1) herhangi bir kuruluşa üye<br />

olduğunu söyleyenlerden %35.5’i mecbur olduğu için bir kuruma üye olma<br />

durumunda olan kişilerden oluşmaktadır. Gönüllü olarak üye olunan kuruluşların<br />

başında ise sendika gelmektedir (%12.6). Sendika üyelerinin çoğunluğunu ise, son<br />

yıllarda önemli bir gelişme içinde olan memur sendikacılığına bağlı olarak, memur<br />

sendikacılar oluşturmaktadır. Diğer gönüllü üye olunan kuruluşlar arsında ise,<br />

hemşehri derneği, tüketim kooperatifi ve spor klübü gelmektedir.<br />

Tablo: 158 Görüşülenlerin Üyesi Olduğu Kuruluşlar<br />

Cevaplar 1 Cevaplar 2 Cevaplar 3<br />

Frequenc<br />

y<br />

Percent<br />

Frequenc<br />

y<br />

Percent<br />

Sosyal Yardımlaşma Yada Hayır<br />

Kurumları<br />

5 2.5 1 0.5<br />

İslami Cemaat, Vakıf, Grup 2 1.0<br />

Doğa, Çevre Yada Hayvan Koruma 1 0.5<br />

Kültür-Sanat Kuruluşları 1 0.5<br />

Ticaret ve Sanayi Odası 20 9.8 2 1.0<br />

Frequenc<br />

y<br />

Percent<br />

Sendika 19 9.3 2 1.0 1 0.5<br />

Eğitim Amaçlı Dernek Veya Vakıflar 8 3.9 2 1.0<br />

Siyasi Parti 15 7.4 11 5.4 1 0.5<br />

Spor Kulübü-Derneği 6 2.9 3 1.5 2 1.0<br />

Tüketim Kooperatifi 7 3.4 3 1.5 2 1.0<br />

Esnaf ve Sanaatkar Odası-Kooperatifi 14 6.9 9 4.4 8 3.9<br />

263 Yılmaz, Cevdet; Isparta Küçük Sanayisinin Sosyolojik Özellikleri, Yayınlanmamış Yüksek<br />

Lisans Tezi, S.Demirel Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Isparta-1998, s.144


Hemşehri Derneği 4 2.0 3 1.5 7 3.4<br />

Dini Hizmete Yönelik Dernekler 1 0.5 1 0.5<br />

Meslek Odası 6 2.9 3 1.5<br />

Mesleki Dernek 4 2.0<br />

Toplam 113 55.4 40 19.6 21 10.3<br />

Missing System 91 44.6 164 80.4 183 89.7<br />

Total 204 100.0 204 100.0 204 100.0<br />

Etkinliklerine katılınılan kuruluşları verilen toplam cevaplar üzerinden<br />

değerlendirdiğimizde siyasi parti etkinliğine katılma %16.7 (34 kişi) ile ilk sırada yer<br />

alırken, <strong>sosyal</strong> yardımlaşma ya da hayır kurumları %12.8 ile (26 kişi) ikinci ve spor<br />

kulübü-derneği %12.3 ile (25 kişi) üçüncü sırada yer almaktadır (Tablo 159). Bunları<br />

ise sırasıyla Kültür-sanat kuruluşları, sendika ve hemşehri derneği etkinliklerine<br />

katılma izlemektedir. Dikkat edildiğinde etkinliğine katıldığı ifade edilen üç tür<br />

kuruluş da üye olunma açısından örneklem grubumuz açısından baskın olmayan<br />

kuruluşlardır. Böyle bir durumun ortaya çıkmasında üye olunan kuruluşların üye olma<br />

sırasında beklenilen düzeyde hizmet sağlayamamalarının yanında, bu kuruluşların<br />

ihtiyaçlara cevap vermede etkisiz kalışlarının etkisi olduğu söylenebilir.<br />

İlerki bölümde, kooperatif üyelerinin kooperatif dışı kuruluşlara ilişkin<br />

düşüncelerinde daha ayrıntılı ortaya koyulacağı gibi, üyeler kuruluşlara üyelik<br />

sebepleri açısından netleşmiş, çıkarları ile bire bir örtüşen tutum ve kanaatlere sahip<br />

değillerdir. Üyeliği bir tür mecburiyet, <strong>sosyal</strong> baskı, <strong>sosyal</strong> çevrenin telkini vb.<br />

nedenlerle içine girilen bir varlık olarak görme eğilimi taşımaktadırlar. Nitekim,<br />

üyesi olunan kuruluşlar arasında Esnaf ve Sanatkar Oda-Kooperatifi, Ticaret ve<br />

Sanayi Odası, sendika gibi kuruluşlara en yüksek oranı teşkil ederken; üyeler,<br />

kuruluşlara üye olmada en önemli etken olarak, “insanlara ve topluma faydalı olmak”<br />

gibi genel toplumsal değer sistemine gönderme yapan bir nedeni belirtmişlerdir (60<br />

kişi, %30) (Tablo 160). Bu aynı zamanda bireysel çıkarın yerine, toplumsal faydanın<br />

ön plana çıkarıldığı bir tutumu da sergilemektedir. 45 kişi ise sempati duyduğu için<br />

üye olduğunu belirtmiştir. Dikkat çeken bir durum da 28 kişinin “mecbur olduğu için”<br />

üye olduğunu belirtmesidir (%14). 13 kişi arkadaşları da üye olduğu için, 3 kişi<br />

saygınlık kazandırdığı için şeklinde cevap vermiştir. Kuruluşlara üyeliğin asıl cevap


vermesi beklenen “<strong>sosyal</strong> haklar elde etmek için” cevabını verenlerin oranı %20.5<br />

(41 kişi), maddi faydası olduğu için cevabını verenlerin oranı ise %5 düzeyinde<br />

kalmaktadır.


Tablo: 159 Görüşülenlerin Etkinliklerine Katıldığı Kuruluşlar<br />

Cevaplar 1 Cevaplar 2 Cevaplar 3<br />

Frequenc<br />

y<br />

Percent<br />

Frequenc<br />

y<br />

Percent<br />

Frequenc<br />

y<br />

Percent<br />

Sosyal Yardımlaşma Yada Hayır 22 10.8 3 1.5 1 0.5<br />

Kurumları<br />

İslami Cemaat, Vakıf, Grup 2 1.0 8 3.9<br />

Doğa, Çevre Yada Hayvan Koruma 7 3.4 1 0.5<br />

Kültür-Sanat Kuruluşları 12 5.9 3 1.5 2 1.0<br />

Ticaret ve Sanayi Odası 5 2.5 1 0.5<br />

Sendika 12 5.9 2 1.0 2 1.0<br />

Siyasal Nitelikli Dernek 2 1.0 3 1.5 2 1.0<br />

Eğitim Amaçlı Dernek Veya Vakıflar 9 4.4 11 5.4 1 0.5<br />

Siyasi Parti 16 7.8 13 6.4 5 2.5<br />

Spor Kulübü-Derneği 10 4.9 9 4.4 6 2.9<br />

Tüketim Kooperatifi 2 1.0 2 1.0 1 0.5<br />

Esnaf ve Sanaatkar Odası-Kooperatifi 1 0.5 4 2.0 1 0.5<br />

Hemşehri Derneği 5 2.5 4 2.0 7 3.4<br />

Dini Hizmete Yönelik Dernekler 1 0.5 2 1.0 2 1.0<br />

Mesleki Dernek 1 0.5<br />

Toplam 107 52.5 66 32.4 30 14.7<br />

Missing System 97 47.5 138 67.6 174 85.3<br />

Total 204 100.0 204 100.0 204 100.0


Tablo: 160 Görüşülenlerin Kuruluşlara Üye Olmada En Önemli Etkenler<br />

Cevaplar 1 Cevaplar 2<br />

Frequency Percent Frequency Percent<br />

Sosyal Haklar Elde Etmek İçin 40 19.6 1 0.5<br />

Maddi Faydası Olduğu İçin 6 2.9 4 2.0<br />

Saygınlık kazandırdığı İçin 3 1.5<br />

Mecbur Olduğum İçin 24 11.8 4 2.0<br />

Arkadaşlarımda Üye Olduğu İçin 9 4.4 4 2.0<br />

Sempati Duyduğum İçin 38 18.6 7 3.4<br />

İnsanlara ve Topluma Faydalı Olabilmek<br />

İçin<br />

21 10.3 39 19.1<br />

Toplam 141 69.1 59 28.9<br />

Missing System 63 30.9 145 71.1<br />

Total 204 100.0 204 100.0<br />

Kuruluşlara üye olmayı gelir açısından incelediğimizde, fazla gelire sahip<br />

olmanın hayır kurumları, <strong>sosyal</strong>, eğitim, kültürel amaçlı vb. kuruluşlara kaynak<br />

aktarmayı mümkün kılacağı, dolayısıyla kaynak transferini olanaklı kılacağı<br />

düşünüldüğünde üye olmayı artırıcı bir durum yaratacağı beklenilebilir. Ancak<br />

örneklem grubumuzu oluşturan bireylerde görece yüksek gelire sahip olmanın bu<br />

yönde bir etki ve eğilimi kısmen taşıdığını söyleyebiliriz (Tablo 161). Nitekim, Hiçbir<br />

kuruma üye olmadığını söyleyenlerin oranı en yüksek düzeyde alt gelir gruplarında<br />

gözlenirken; (80-100 milyon diliminde %66.7’si, 141-160 milyon diliminde %71.4’ü,<br />

161-200 milyon diliminde %53.8’i hiçbir kuruma üye olmayan bireylerden<br />

oluşmaktadır) gelir seviyesi arttıkça kurumlara üyeliğin ve birden fazla kuruma<br />

üyeliğin beklenilen düzeyde yüksek olmamakla beraber arttığını görmekteyiz. Bu<br />

artış, gelir seviyesi yükseldikçe buna paralel görülen bir artış olmamakla beraber, üst<br />

gelir gruplarında yoğunluk kazanan bir artış niteliğindedir. 251-300 milyon<br />

dilimindekilerin %41.6’sı, 301-400 milyon dilimindekilerin %60’ı, 401-500 milyon<br />

dilimindekilerin %54.3’ü bir veya birden fazla kuruluşun üyesidir. Bir veya birden<br />

fazla kuruluşa üye olma 501 milyon-1 milyar diliminde %67.7’ye, 1 milyar-2 milyar


gelir diliminde %75’e ve 2 milyar üzeri gelir grubunda %100’e çıkarak düzenli bir<br />

artış içermektedir.<br />

Tablo: 161 Görüşülenin Üye Olduğu Kuruluş Sayısı ile Aylık Gelir Durumu<br />

Aylık<br />

Geliriniz<br />

Ne<br />

Kadar<br />

Total<br />

80-100<br />

121-140<br />

141-160<br />

161-200<br />

201-250<br />

251-300<br />

301-400<br />

401-500<br />

501-1mi<br />

lyar<br />

1milyar-<br />

2milyar<br />

2 milyar<br />

üzeri<br />

Kaç Tane Kuruma Üye<br />

0 1 2 3<br />

Total<br />

2 1 3<br />

66,7% 33,3% 100,0%<br />

2,2% 1,4% 1,5%<br />

1,0% ,5% 1,5%<br />

1 1<br />

100,0% 100,0%<br />

1,1% ,5%<br />

,5% ,5%<br />

4 2 6<br />

66,7% 33,3% 100,0%<br />

4,5% 8,7% 2,9%<br />

2,0% 1,0% 2,9%<br />

7 6 13<br />

53,8% 46,2% 100,0%<br />

7,9% 8,1% 6,4%<br />

3,4% 2,9% 6,4%<br />

14 8 2 24<br />

58,3% 33,3% 8,3% 100,0%<br />

15,7% 10,8% 8,7% 11,8%<br />

6,9% 3,9% 1,0% 11,8%<br />

16 14 4 5 39<br />

41,0% 35,9% 10,3% 12,8% 100,0%<br />

18,0% 18,9% 17,4% 27,8% 19,1%<br />

7,8% 6,9% 2,0% 2,5% 19,1%<br />

18 20 5 2 45<br />

40,0% 44,4% 11,1% 4,4% 100,0%<br />

20,2% 27,0% 21,7% 11,1% 22,1%<br />

8,8% 9,8% 2,5% 1,0% 22,1%<br />

16 13 2 4 35<br />

45,7% 37,1% 5,7% 11,4% 100,0%<br />

18,0% 17,6% 8,7% 22,2% 17,2%<br />

7,8% 6,4% 1,0% 2,0% 17,2%<br />

10 10 7 4 31<br />

32,3% 32,3% 22,6% 12,9% 100,0%<br />

11,2% 13,5% 30,4% 22,2% 15,2%<br />

4,9% 4,9% 3,4% 2,0% 15,2%<br />

1 2 1 4<br />

25,0% 50,0% 25,0% 100,0%<br />

1,1% 2,7% 5,6% 2,0%<br />

,5% 1,0% ,5% 2,0%<br />

1 2 3<br />

33,3% 66,7% 100,0%<br />

4,3% 11,1% 1,5%<br />

,5% 1,0% 1,5%<br />

89 74 23 18 204<br />

43,6% 36,3% 11,3% 8,8% 100,0%<br />

100,0% 100,0% 100% 100% 100,0%<br />

43,6% 36,3% 11,3% 8,8% 100,0%


Görüşülenin doğum yerine göre bir analiz yaptığımızda ise genelde kent<br />

doğumlu olmanın, özelde ise Isparta merkez doğumlu olmanın kayda değer bir<br />

etkisinin olmadığını söylemek mümkündür. Doğum yerinin farklılık yarattığı, dikkat<br />

çekici bir durum olarak birden fazla kuruma üyeliği belirtebiliriz. Nitekim, 3 kuruma<br />

üye olduğunu ifade edenlerden %94.4’ü ve 2 kuruma üyeliği bulunanlardan %69.6’sı<br />

Isparta merkez, ilçe ve köy olmak üzere doğum yeri Isparta ili sınırları içinde<br />

olanlardan oluşmaktadır. Bunu <strong>sosyal</strong> münasebet ağının genişliği ve ilişkilerin süresi,<br />

çevreye yönelik açıklık, kentsel imkanların tanınması açısından yaşadığı kentte<br />

doğmuş olanların taşıdığı avantajla açıklamak mümkündür.<br />

Tablo: 162 Görüşülenin Üye Olduğu Kuruluş Sayısı ile Doğum Yeri<br />

Kaç<br />

Tane<br />

Kuruma<br />

Üye<br />

Total<br />

0<br />

1<br />

2<br />

3<br />

Görüşülenin Doğum Yeri<br />

Isparta Isparta Isparta Diğer il Diğer Diğer Yurt<br />

Merkez İlçe köy merkez il ilçe il köy D. Total<br />

16 35 14 7 13 3 1 89<br />

18,0% 39,3% 15,7% 7,9% 14,6% 3,4% 1,1% 100,0%<br />

40,0% 48,6% 38,9% 50,0% 43,3% 27,3% **** 43,6%<br />

7,8% 17,2% 6,9% 3,4% 6,4% 1,5% ,5% 43,6%<br />

14 23 13 7 10 7 74<br />

18,9% 31,1% 17,6% 9,5% 13,5% 9,5% 100,0%<br />

35,0% 31,9% 36,1% 50,0% 33,3% 63,6% 36,3%<br />

6,9% 11,3% 6,4% 3,4% 4,9% 3,4% 36,3%<br />

6 6 4 7 23<br />

26,1% 26,1% 17,4% 30,4% 100,0%<br />

15,0% 8,3% 11,1% 23,3% 11,3%<br />

2,9% 2,9% 2,0% 3,4% 11,3%<br />

4 8 5 1 18<br />

22,2% 44,4% 27,8% 5,6% 100,0%<br />

10,0% 11,1% 13,9% 9,1% 8,8%<br />

2,0% 3,9% 2,5% ,5% 8,8%<br />

40 72 36 14 30 11 1 204<br />

19,6% 35,3% 17,6% 6,9% 14,7% 5,4% ,5% 100,0%<br />

100,0% 100,0% 100,0% 100,0% 100% 100% **** 100,0%<br />

19,6% 35,3% 17,6% 6,9% 14,7% 5,4% ,5% 100,0%<br />

Cinsiyet açısından ise, üye olma etkili bir faktör olarak karşımıza çıkmaktadır.<br />

Erkeklerin %39.1’i hiçbir kuruma üye olamadıklarını ifade ederken, kadınlarda bu<br />

oran %65.7 gibi yüksek bir düzeye çıkmaktadır. Bir kuruma üyelikte kadın ve


erkeklerin üyelik durumu birbirine yaklaşmakla beraber; ( Erkeklerin %37.9’u,<br />

kadınların %28.6’sı bir kuruma üyedir) özellikle birden fazla kuruma üyelikte bu fark<br />

belirgin bir nitelik kazanmaktadır. Erkeklerden %12.4’ü bir kuruma üye iken<br />

kadınlarda bu oran %5.7 olarak gerçekleşmekte; 3 kuruma üyelikte ise üye olanların<br />

tamamı erkeklerden oluşurken, bu kategoride kadın hiçbir üye bulunmamaktadır. Bu<br />

çalışma hayatında erkeklerin egemen oluşları kadar, kadınların kurumsal ilişkilere<br />

yönelik değerlere sahip olmamaları, geleneksel eğitim ve toplumda kadına yüklenen<br />

cinsiyet rollerinin etkisi ile ve bu tür imkanlardan yararlanma yönünde çok daha<br />

güçsüz bir eğilime sahip olmalarıyla açıklanabilecek bir durumdur.<br />

Tablo: 163 Görüşülenin Üye Olduğu Kuruluş Sayısı ile Cinsiyeti<br />

Görüşülenin<br />

Cinsiyeti<br />

Total<br />

Erkek<br />

Kadın<br />

Kaç Tane Kuruma Üye<br />

0 1 2 3 Total<br />

66 64 21 18 169<br />

74,2% 86,5% 91,3% 100,0% 82,8%<br />

39,1% 37,9% 12,4% 10,7% 100,0%<br />

32,4% 31,4% 10,3% 8,8% 82,8%<br />

23 10 2 35<br />

25,8% 13,5% 8,7% 17,2%<br />

65,7% 28,6% 5,7% 100,0%<br />

11,3% 4,9% 1,0% 17,2%<br />

89 74 23 18 204<br />

100,0% 100,0% 100,0% 100,0% 100,0%<br />

43,6% 36,3% 11,3% 8,8% 100,0%<br />

43,6% 36,3% 11,3% 8,8% 100,0%<br />

Kuruluşlara üye olma durumu ile eğitimi kıyasladığımızda ise, bunun üye<br />

olmada dikkate alınması mümkün bir faktör olmakla beraber, beklenildiği ölçüde bir<br />

etkiye sahip olmadığını söyleyebiliriz. Özellikle bir kuruluşa üyelik de, öğrenim<br />

düzeyi arttıkça, kuruluşa üye olma durumunun da arttığını görmekteyiz (Tablo 164).<br />

Nitekim, İlkokul mezunlarının %28.2’si, ortaokul mezunlarının %33.3’ü ve lise<br />

mezunlarının %37.2’si bir kuruluşa üye iken; bu durum arıtışını daha yüksek öğretim<br />

durumlarında da devam ettirerek yüksek okul mezunlarında %38.6’ya, fakülte<br />

mezunlarında %42.6’ya ve lisansüstü mezunlarında da %50’ye çıkmaktadır. Aynı<br />

etkiyi ve düzenliliği, üye olmama durumunda olduğu gibi, birden fazla kuruluşa üye


olma açısından ise söyleyebilmemiz mümkün değildir. Zira, örnek verecek olursak;<br />

orta okul mezunlarının %29.6’sı birden fazla kuruma üye iken, yüksek okul<br />

mezunlarından %22.8’i bir kuruma üyedir ve bu oran daha yüksek öğretimi içeren<br />

fakülte mezunlarında %15.2 gibi çok daha düşük bir düzeyde gerçekleşmektedir.<br />

Tablo: 164 Görüşülenin Üye Olduğu Kuruluş Sayısı ile Eğitim Düzeyi<br />

Kaç<br />

Tane<br />

Kuruma<br />

Üye<br />

Total<br />

0<br />

1<br />

2<br />

3<br />

Görüşülenin Eğitim Düzeyi<br />

O.<br />

Yüksek<br />

Lisans<br />

İlkokul Okul Lise okul Fakülte üstü Total<br />

22 10 20 22 14 1 89<br />

24,7% 11,2% 22,5% 24,7% 15,7% 1,1% 100%<br />

56,4% 37,0% 45,5% 38,6% 42,4% 25,0% 43,6%<br />

10,8% 4,9% 9,8% 10,8% 6,9% ,5% 43,6%<br />

11 9 16 22 14 2 74<br />

14,9% 12,2% 21,6% 29,7% 18,9% 2,7% 100%<br />

28,2% 33,3% 36,4% 38,6% 42,4% 50,0% 36,3%<br />

5,4% 4,4% 7,8% 10,8% 6,9% 1,0% 36,3%<br />

4 1 6 8 3 1 23<br />

17,4% 4,3% 26,1% 34,8% 13,0% 4,3% 100%<br />

10,3% 3,7% 13,6% 14,0% 9,1% 25,0% 11,3%<br />

2,0% ,5% 2,9% 3,9% 1,5% ,5% 11,3%<br />

2 7 2 5 2 18<br />

11,1% 38,9% 11,1% 27,8% 11,1% 100%<br />

5,1% 25,9% 4,5% 8,8% 6,1% 8,8%<br />

1,0% 3,4% 1,0% 2,5% 1,0% 8,8%<br />

39 27 44 57 33 4 204<br />

19,1% 13,2% 21,6% 27,9% 16,2% 2,0% 100%<br />

100,0% 100% 100% 100,0% 100,0% 100,0% 100%<br />

19,1% 13,2% 21,6% 27,9% 16,2% 2,0% 100%<br />

6.2. Kooperatif Dışı Kuruluşlara İlişkin Düşünceler<br />

Tablo: 165 Görüşülene Göre Diğer İnsanların Kuruluşlara Üye Olmanın<br />

Sakıncalı Bulduğu Yanlarının Olup Olmadığı


Valid<br />

Missing<br />

Total<br />

Evet<br />

Hayır<br />

Total<br />

System<br />

Frequency Percent Valid Percent<br />

Cumulative<br />

Percent<br />

48 23,5 23,9 23,9<br />

153 75,0 76,1 100,0<br />

201 98,5 100,0<br />

3 1,5<br />

204 100,0<br />

Deneklerden %23.9’u kuruluşlara üye olmanın sakıncalı yanlarının<br />

bulunduğunu belirtirken, hiçbir sakıncasının olmadığını belirtenlerin oranı %76.1’dir.<br />

Sakınca nedeni olarak, ilk sırada, toplumda bölünmelere yol açacağı gösterilmektedir<br />

(23 kişi). Bunu insanları belli ideolojilerin tuzağına düşürdükleri (11 kişi), Kendi<br />

çıkarlarını düşünerek toplumsal adalete zarar verdikleri (10 kişi) ve belli siyasi<br />

partilere oy kazandırmaya çalıştıkları (5 kişi) nedenleri takip etmektedir. Bu nedenler,<br />

kişilerin üye olma konusunda öne sürdükleri mazeretler olarak görülebilirse de aynı<br />

zamanda kuruluşların bu kişiler nezdinde işlevsiz kalmalarının, ihtiyaçları<br />

karşılamada eksik kalmalarının, toplumu tam olarak kucaklayamamalarının nedeni<br />

olarak da düşünülebilir. Sayıları az olsa da, kuruluşlara üye olmalarına rağmen<br />

kuruluşlara üyeliği sakıncalı bulduklarını düşünenlerin varlığı ikinci olasılığın altının<br />

çizilmesi gereken bir durum olduğunu ortaya koymaktadır. Nitekim, insanların<br />

kuruluşlara üye olmasının sakıncalı yanları bulunduğunu söyleyenlerin %57.1’i en az<br />

bir kuruluşa üye kişilerden oluşmaktadır (Tablo 167).<br />

Tablo: 166 Görüşülenlerin Diğer İnsanların Kuruluşlara Üye Olmasının<br />

Sakıncalı Bulunduğu Yanları


Valid<br />

Missing<br />

Total<br />

Frequency Percent Valid Percent<br />

Cumulative<br />

Percent<br />

Toplumda bölünmelere<br />

yolaçar<br />

23 11,3 46,9 46,9<br />

İnsanları belli ideolojilerin<br />

tuzağına düşürür<br />

11 5,4 22,4 69,4<br />

Kendi çıkarlarını<br />

düşünerek toplumsal<br />

adalete zarar verir<br />

Belli siyasi partilere oy<br />

kazandırmaya çalışırlar<br />

Total<br />

System<br />

10 4,9 20,4 89,8<br />

5 2,5 10,2 100,0<br />

49 24,0 100,0<br />

155 76,0<br />

204 100,0<br />

Dikkat çekici bir durum da, eğitim düzeyi açısından karşımıza çıkmaktadır.<br />

Tablo 168’e baktığımızda, lisansüstü eğitim görmüş kişilerden tamamı, yüksekokul<br />

mezunlarından 17 kişi(%29.8’i) ve fakülte mezunlarından 7 kişi (%21.2), kuruluşların<br />

sakıncalı bulduğu yanları olduğunu ifade etmektedir. İlkokul mezunlarından 11 kişi<br />

(%28.9) bu görüşte iken, bu oran en düşük ortaokul ve lise mezunlarında<br />

görülmektedir (Toplam 10 kişi).<br />

Tablo: 167 Görüşülenin Üye Olduğu Kuruluş Sayısı ile Kuruluşlara Üye Olmayı<br />

Sakıncalı Bulup Bulmadığı


İnsanların Kuruluşlara<br />

Üye Olmasının<br />

Sakıncalı Bulduğunuz<br />

Yanları Var mıdır<br />

Total<br />

Evet<br />

Hayır<br />

Kaç Tane Kuruma Üye<br />

0 1 2 3 Total<br />

20 19 7 2 48<br />

23,3% 25,7% 30,4% 11,1% 23,9%<br />

41,7% 39,6% 14,6% 4,2% 100%<br />

10,0% 9,5% 3,5% 1,0% 23,9%<br />

66 55 16 16 153<br />

76,7% 74,3% 69,6% 88,9% 76,1%<br />

43,1% 35,9% 10,5% 10,5% 100%<br />

32,8% 27,4% 8,0% 8,0% 76,1%<br />

86 74 23 18 201<br />

100,0% 100,0% 100,0% 100,0% 100%<br />

42,8% 36,8% 11,4% 9,0% 100%<br />

42,8% 36,8% 11,4% 9,0% 100%<br />

Tablo: 168 Görüşülenin Eğitim Düzeyi ile Kuruluşlara Üye Olmayı Sakıncalı<br />

Bulup Bulmadığı<br />

İnsanların<br />

Kuruluşlara<br />

Üye Olmasının<br />

sakıncalı<br />

bulduğunuz<br />

Yanları Var<br />

mıdır<br />

Total<br />

Evet<br />

Hayır<br />

Görüşülenin Eğitim Düzeyi<br />

Yüksek<br />

Lisans<br />

İlkokul O.Okul Lise okul Fakülte üstü Total<br />

11 3 6 17 7 4 48<br />

28,9% 11,5% 14,0% 29,8% 21,2% 100,0% 23,9%<br />

22,9% 6,3% 12,5% 35,4% 14,6% 8,3% 100,0%<br />

5,5% 1,5% 3,0% 8,5% 3,5% 2,0% 23,9%<br />

27 23 37 40 26 153<br />

71,1% 88,5% 86,0% 70,2% 78,8% 76,1%<br />

17,6% 15,0% 24,2% 26,1% 17,0% 100,0%<br />

13,4% 11,4% 18,4% 19,9% 12,9% 76,1%<br />

38 26 43 57 33 4 201<br />

100% 100,0% 100% 100,0% 100,0% 100,0% 100,0%<br />

18,9% 12,9% 21,4% 28,4% 16,4% 2,0% 100,0%<br />

18,9% 12,9% 21,4% 28,4% 16,4% 2,0% 100,0%<br />

Tablo: 169 Kuruluşların Görüşülenlerin Hayatlarına En Önemli Katkıları<br />

Cevaplar 1 Cevaplar 2


Frequency Percent Frequenc<br />

y<br />

Percent<br />

Demokrasi Bilincini Geliştiriyor 13 6.4 1 0.5<br />

Kendi Fikirleri Dile Getirebiliyorum 12 5.9<br />

Boş Vakitlerini Yararlı Bir Şekilde 28 13.7 2 1.0<br />

Değerlendirir<br />

Hayatım Dolu Dolu Geçiyor, Eğleniyorum 1 0.5 2 1.0<br />

Bilgi Ve Görgüm Artırıyorum 15 7.4 4 2.0<br />

Maddi Faydası Oluyor 10 4.9<br />

Sosyal İlişkilerimi Geliştiriyor 31 15.2 34 16.7<br />

Çeşitli Problemlerime Çözüm<br />

Bulabiliyorum<br />

9 4.4 20 9.8<br />

Manevi Tatmin Sağlıyorum 2 1.0<br />

Bir Fikrim Yok 25 12.3<br />

Toplam 144 70.6 65 31.9<br />

Missing System 60 29.4 139 68.1<br />

Total 204 100.0 204 100.0<br />

Görüşülenlerin verdikleri toplam cevaplar üzerinden değerlendirme<br />

yaptığımızda %30.7 ile ilk sırada, Türkiye’de kuruluşların sadece kendi menfaatlerini<br />

düşündükleri şeklinde olumsuz kanaat belirttiklerini görmekteyiz (Tablo 170).<br />

Kuruluşların boş zamanları değerlendirmeye ve vatana-millete faydalı insan<br />

yetiştirme fonksiyonuna sahip olduklarını belirtenler %12.7 ile eşit oranda ikinci ve<br />

üçüncü sırada yer almaktadır. Diğer cevaplara baktığımızda, kuruluşlar için öngörülen<br />

hizmet ve faaliyet amaçlarının pek gerçekci bir değerlendirme yapılmadan ortaya<br />

konduğunu görmekteyiz. Bunun bir sebebi de, kuruluşların yaşam alanında yer eden,<br />

önemsenen varlıklarının olmayışı kadar, onlara atfedilecek potansiyel ihtiyaç<br />

karşılama, görev yerine getirme bilgisinin eksikliği, derin bir ilgisizlik duygusunun<br />

varlığı söz konusu olmaktadır.<br />

Tablo: 170 Görüşülene Göre Türkiye'de Kuruluşların En Çok Hangi Amaca<br />

Hizmet Ettiği


Türkiye'de Kuruluşlar En çOk Hangi Amaca Hizmet Ediyor ve Eğitim Durumu<br />

Bilgi-beceri<br />

kazandırmak<br />

Sayı<br />

Satır %<br />

Sütun %<br />

Genel kültür vermSayı<br />

Satır %<br />

Sütun %<br />

Demokrasiyi Sayı<br />

yerleştirmek Satır %<br />

Sütun %<br />

Vatana-millete<br />

faydalı insan<br />

yetiştirmek<br />

Atatürkçülüğü<br />

öğretmek<br />

Toplumsal itibar<br />

kazandırmak<br />

Boş zamanları<br />

değerlendirmek<br />

Sadece kendi<br />

menfafatlerini<br />

düşünmektedirler<br />

Bir fikrim yok<br />

Sosyal tatmin<br />

sağlamak<br />

Total<br />

Sayı<br />

Satır %<br />

Sütun %<br />

Sayı<br />

Satır %<br />

Sütun %<br />

Sayı<br />

Satır %<br />

Sütun %<br />

Sayı<br />

Satır %<br />

Sütun %<br />

Sayı<br />

Satır %<br />

Sütun %<br />

Sayı<br />

Satır %<br />

Sütun %<br />

Sayı<br />

Satır %<br />

Sütun %<br />

Sayı<br />

Görüşülenin Eğitim Düzeyi<br />

İlkokulOrtaokul Lise Y.OkulFakülteL.Üstü<br />

2 1 5 8 3 1 20<br />

10,0% 5,0% 25,0% 40,0% 15,0% 5,0%<br />

4.5 2.4 7.1 7.4 5.3 9.0<br />

4 8 13 6 4 35<br />

11.4 22.8 37.1 17.1 11.4<br />

9.7 11.4 12.1 10.7 36.3<br />

2 1 6 11 8 1 29<br />

6.9 3.4 20.6 37.9 27.5 3.4<br />

4.5 2.4 8.5 10.2 14.2 9.0<br />

Total<br />

8 6 9 11 7 1 42<br />

19.0 14.2 21.4 26.1 16.6 2.3<br />

18.2 14.6 12.8 10.2 12.5 9.0<br />

1 1 4 7 1 14<br />

7.1 7.1 28.5 50.0 7.1<br />

2.2 2.4 5.7 6.5 1.7<br />

3 8 8 12 4 1 36<br />

8.3 22.2 22.2 33.3 11.1 2.7<br />

6.8 19.5 11.4 11.2 7.1 9.0<br />

4 4 7 16 10 1 42<br />

9.5 9.5 16.6 38.1 23.8 2.3<br />

9.1 9.7 10.0 14.9 17.8 9.0<br />

21 15 22 27 14 2 101<br />

20.8 14.8 21,1% 26.7 13.8 1.9<br />

47.7 36.6 31.4 25.2 25.0 18.1<br />

3 1 1 1 3 9<br />

33,3% 11.1 11.1 11.1 33.3<br />

6.8 2.4 1.4 0.9 5.3<br />

1 1<br />

100,0%<br />

0.9<br />

44 41 70 107 56 11 329<br />

Eğitim açısından kuruluşların hangi amaca hizmet ettiğini analiz ettiğimizde,<br />

eğitim seviyesi düştükçe, “sadece kendi menfaatlerini düşünmektedir” şeklinde<br />

olumsuz değerlendirmede bulunanların oranlarının arttığını görmekteyiz (Tablo 170).<br />

İlkokul mezunlarından %47.7’si gibi yüksek bir oran bu görüşte iken, ortaokul<br />

mezunlarında %36.6’ya ve lise mezunlarında %31.4’e düşmektedir. Üniversite<br />

eğitimi almışlar açısından Y.Okul mezunlarından %25.2’si ve fakülte mezunlarından<br />

%25’i sadece kendi menfaatlerini düşündüklerini belirtirken, lisansüstü eğitim<br />

almışlarda bu oran %18.1 ile en düşük seviyeye inmektedir.<br />

Kuruluşların boş zamanları değerlendirme yerleri olarak görülmesi durumunda<br />

da, eğitim durumunun belirleyici olduğunu görmekteyiz. Boş zamanları


değerlendirme yerleri olarak sivil toplum örgütlerini, kuruluşları görenlerin<br />

%64.2’sinin, üniversite mezunu kişiler olduğunu görmekteyiz.<br />

Bu kuruluşlara, diğer kurumlardan farklı olarak özgünlüğünü veren, asıl ve<br />

önemli faaliyet alanlarını belirleyen, demokrasiyi yerleştirmek fonksiyonuna işaret<br />

edenlerin genel cevaplar içinde %8.8 gibi düşük düzeyde kaldığını görmekteyiz. Bu<br />

fonksiyonu yükleyenlerin ve bu beklenti içinde olanların da, daha çok yüksek eğitim<br />

almış kişilerden oluştuğunu görmekteyiz. Demokrasiyi yerleştirmek cevabını<br />

verenlerden %37.9’u Y.okul ve %27.5’i fakülte mezunudur. Lisansüstü mezunlarla<br />

beraber üniversite mezunu olanların toplam oranı %67.4’e çıkmaktadır. Bu cevabı<br />

verenlerden %6.9’u ilkokul, %3.4’ü ortaokul mezunu iken lise mezunlarında bu oran<br />

%20.6’ya yükselmektedir.<br />

6.3. İşbirliği Anlayışı ve İşbirliğine Yaklaşım Tarzı<br />

Ortak iş yapma hususunda ortaklığın faydalı olduğu ve gücü artıracağını<br />

düşünenler ilk sırada yer almaktadır (%43.1) (Tablo 171). %28.9’u ortak iş yapmam<br />

ve %9.8’i iş ortaklığında ortağa güven olmaz şeklinde olumsuz görüş beyan<br />

etmişlerdir (Toplam %38.7). Bunu ortak iş yapma hususunda birbirini kesen,<br />

yanlışlayan iki güçlü eğilimin bir arada mevcut olduğu şeklinde değerlendirebiliriz.<br />

Nitekim, şimdilik bir fikrim yok diyenler %18.1 gibi azımsanamayacak bir oranda yer<br />

almaktadır.<br />

Tablo: 171 Görüşülenin Ortak İş Yapma Hususunda Düşünceleri<br />

Valid<br />

Ortak iş yapmam<br />

Ortaklık gücü<br />

artırır,faydalıdır<br />

İş ortaklığında ortağa<br />

güven olmaz<br />

Şimdilik bir fikrim yok<br />

Total<br />

Frequency Percent Valid Percent<br />

Cumulative<br />

Percent<br />

59 28,9 28,9 28,9<br />

88 43,1 43,1 72,1<br />

20 9,8 9,8 81,9<br />

37 18,1 18,1 100,0<br />

204 100,0 100,0<br />

Bir başkasıyla ortak iş yapma açısından, mevcut reailetede yer alan durumu<br />

ortaya koyduğumuzda, deneklerin çoğunluğunun hiç ortak iş yapmadığını


görmekteyiz (%71.1). Halen ortak bir iş yürütenlerin oranı %16.2 iken, önceden ortak<br />

bir işinin olduğunu söyleyenlerin oranı %12.7’dir.<br />

Tablo: 172 Bir Başkasıyla Ortaklık Açısından Görüşülen<br />

Valid<br />

Hiç ortak iş yapmadım<br />

Önceden ortak işim vardı<br />

Halen ortak iş<br />

yürütmekteyim<br />

Total<br />

Frequency Percent Valid Percent<br />

Cumulative<br />

Percent<br />

145 71,1 71,1 71,1<br />

26 12,7 12,7 83,8<br />

33 16,2 16,2 100,0<br />

204 100,0 100,0<br />

Bir başkasıyla ortaklık açısından, özellikle kendi işyeri konumundaki bir yerde<br />

çalışanların ön plana çıktığını görmekteyiz. İşadamı/tüccar olanlardan %61.5’i,<br />

Esnaf/Zanaatkar durumundakilerden %35.1’i halen ortak bir iş yürütmektedir (Tablo<br />

173). İşçi (özel) durumundakilerden 6 kişi, serbest muhasebecilerden de 2 kişi halen<br />

ortak iş yürütmektedir. Daha önceden ortak işi olduğunu beyan edenlerde de benzer<br />

bir durum söz konusudur. “Önceden ortak işim vardı” diyenlerin %46.2’sini<br />

esnaf/zanaatkar durumundakiler, %19.2’sini işçi (özel) oluşturmaktadır. Bunları<br />

%11.5’erlik oranlarıyla serbest muhasebeci ve kamuda yönetici/uzman statüsünde<br />

çalışanlar oluşturmaktadır. 1 öğretmen dışında devlet memurlarından (düz memur)<br />

tamamı ile, ev hanımları ve emekli durumundakiler halen ortak iş yapmadıkları gibi,<br />

daha önce de ortaklık kurmamış kişilerdir.<br />

Tablo: 173 Görüşülenin Bir Başkasıyla Ortaklık Durumu ile İşi


Görüşülenin<br />

İşi<br />

Total<br />

İş Adamı/Tüccar<br />

Esnaf/Zanaatkar<br />

Emekli<br />

Devlet Memuru<br />

İşçi(Özel)<br />

İşçi(Kamu)<br />

Kamuda Yönetici/Uzman<br />

Özel Sektörde Yönetici<br />

Öğretmen<br />

Ev Hanımı<br />

Y.Öğ.Serbest Mes.<br />

Serbest Muhasebeci<br />

Bir Başkasıyla Ortaklık Açısından Sizin<br />

İçin Hangisi Sözkonusudur<br />

Hiç ortak<br />

iş<br />

yapmadı<br />

Önceden<br />

ortak işim<br />

Halen ortak iş<br />

m<br />

vardı yürütmekteyim Total<br />

3 2 8 13<br />

23,1% 15,4% 61,5% 100,0%<br />

2,1% 7,7% 24,2% 6,4%<br />

1,5% 1,0% 3,9% 6,4%<br />

15 12 14 41<br />

36,6% 29,3% 34,1% 100,0%<br />

10,3% 46,2% 42,4% 20,1%<br />

7,4% 5,9% 6,9% 20,1%<br />

20 20<br />

100,0% 100,0%<br />

13,8% 9,8%<br />

9,8% 9,8%<br />

40 40<br />

100,0% 100,0%<br />

27,6% 19,6%<br />

19,6% 19,6%<br />

13 5 6 24<br />

54,2% 20,8% 25,0% 100,0%<br />

9,0% 19,2% 18,2% 11,8%<br />

6,4% 2,5% 2,9% 11,8%<br />

6 1 7<br />

85,7% 14,3% 100,0%<br />

4,1% 3,0% 3,4%<br />

2,9% ,5% 3,4%<br />

19 3 22<br />

86,4% 13,6% 100,0%<br />

13,1% 11,5% 10,8%<br />

9,3% 1,5% 10,8%<br />

7 1 8<br />

87,5% 12,5% 100,0%<br />

4,8% 3,0% 3,9%<br />

3,4% ,5% 3,9%<br />

10 1 11<br />

90,9% 9,1% 100,0%<br />

6,9% 3,8% 5,4%<br />

4,9% ,5% 5,4%<br />

6 6<br />

100,0% 100,0%<br />

4,1% 2,9%<br />

2,9% 2,9%<br />

3 1 4<br />

75,0% 25,0% 100,0%<br />

2,1% 3,0% 2,0%<br />

1,5% ,5% 2,0%<br />

3 3 2 8<br />

37,5% 37,5% 25,0% 100,0%<br />

2,1% 11,5% 6,1% 3,9%<br />

1,5% 1,5% 1,0% 3,9%<br />

145 26 33 204<br />

71,1% 12,7% 16,2% 100,0%<br />

100,0% 100,0% 100,0% 100,0%<br />

71,1% 12,7% 16,2% 100,0%<br />

Tablo: 174 Görüşülenin Halen Ortaklık Durumu ile Ortak İş Yapma Hususunda<br />

Düşüncesi


Ortak İş Yapma<br />

Hususunda Ne<br />

Düşünüyorsunuz<br />

Total<br />

Ortak iş yapmam<br />

Ortaklık gücü<br />

artırır,faydalıdır<br />

İş ortaklığında<br />

ortağa güven<br />

olmaz<br />

Şimdilik bir fikrim<br />

yok<br />

Bir Başkasıyla Ortaklık Açısından Sizin<br />

İçin Hangisi Sözkonusudur<br />

Hiç ortak Önceden<br />

iş ortak işim Halen ortak iş<br />

yapmadım vardı yürütmekteyim Total<br />

53 6 59<br />

89,8% 10,2% 100,0%<br />

36,6% 23,1% 28,9%<br />

26,0% 2,9% 28,9%<br />

43 12 33 88<br />

48,9% 13,6% 37,5% 100,0%<br />

29,7% 46,2% 100,0% 43,1%<br />

21,1% 5,9% 16,2% 43,1%<br />

14 6 20<br />

70,0% 30,0% 100,0%<br />

9,7% 23,1% 9,8%<br />

6,9% 2,9% 9,8%<br />

35 2 37<br />

94,6% 5,4% 100,0%<br />

24,1% 7,7% 18,1%<br />

17,2% 1,0% 18,1%<br />

145 26 33 204<br />

71,1% 12,7% 16,2% 100,0%<br />

100,0% 100,0% 100,0% 100,0%<br />

71,1% 12,7% 16,2% 100,0%<br />

Tablo 174 ’e baktığımızda, ortak iş yapma konusundaki düşüncenin daha çok<br />

ortak iş yapma tecrübesinin belirlediği, yerleştirdiği bir yargı olduğunun görüyoruz.<br />

Halen ortak iş yürüten 33 kişinin tamamı, ortaklığın gücü artıracağı ve faydalı olduğu<br />

yönünde görüş bildirmiştir. İş ortaklığı konusunda en kararsız ve olumsuz kanaat<br />

belirten grubun ise hiç iş ortaklığı tecrübesi olmayanlar olduğunu görmekteyiz.<br />

Nitekim ortak iş yapmam diyenlerin %89.8’i (53 kişi), iş ortaklığında ortağa güven<br />

olmaz diyenlerin %70’i (14 kişi), şimdilik bir fikrim yok diyerek kararsızlıklarını<br />

beyan edenlerden %94.6’sı (35 kişi) hiç ortak iş yapmamış kişilerdir. Önceden ortak<br />

işi olanlardan 12 kişi, iş ortaklığı konusunda olumlu görüş belirtirken, 6 kişi ortak iş<br />

yapmam ve 6 kişi de iş ortaklığında ortağa güven olmayacağını belirtmiştir.


Daha çok kimlerle işbirliği yapmak istenildiği, iş birliğine giderken kişilerin<br />

herhangi bir ayrımda bulunup bulunmadıkları, bulunuyorlarsa nelere öncelik<br />

verdikleri açısından anlamlı olacak bir konudur. Deneklerin çoğunluğu, uygun<br />

şartlara sahip herkesle iş birliği yapabileceklerini ifade etmişlerdir (%51.9’u). Bu,<br />

aynı zamanda, bir öncelik dizgesinin kullanılmaması, diğer bir ifadeyle, herkese eşit<br />

öncelik tanınması anlamına gelmektedir. Öncelik tanınmasının söz konusu olduğu<br />

diğer seçeneklerde ise; %24’ü aileden kişilerle, %12.3’ü arkadaşlarla, %7.4’ü ise<br />

akrabadan kimselerle daha çok iş birliği yapma isteğini dile getirmiştir. Aileden,<br />

akrabadan ve hemşehrilerden oluşan işbirliği yapma isteği (%32.4) geleneksel bağlara<br />

gönderme yapmaktadır. Ayrıca, bir güven duyma çerçevesi sunmaktadır. Bu anlamda,<br />

hem varlığı göz önünde bulundurulması gereken, hem de gittikçe zayıflayan bir<br />

eğilim olduğunu söyleyebiliriz. Bunun, uygun şartlara sahip herkes seçeneğine göre,<br />

daha düşük oranda aranılan nitelik olması, güvenin bu bağlamların dışına çıkması ve<br />

yaygınlık kazanmış olması anlamında önem taşımaktadır. Nitekim, doğum yeri<br />

açısından konuyu incelediğimizde, Isparta köy doğumlularda aileden, akrabadan<br />

kimselerle diyenler 18 kişi iken, uygun şartlara sahip herkesle diyenler 16 kişidir<br />

(Tablo 176). Isparta ilçe doğumlularda ise, uygun şartlara sahip herkesle diyenlerin<br />

sayısı (35 Kişi) aileden,akrabadan diyenleri geçmekte (25 kişi) Isparta kent merkezli<br />

doğumlular açısından ise uygun şartlara sahip herkesle diyenlerin oranı diğerine göre<br />

çok daha artmaktadır.<br />

Tablo: 175 Görüşülen Daha Çok Kimlerle İş Birliği Yapmak İster<br />

Valid<br />

Uygun şartlara sahip<br />

herkesle<br />

Arkadaşlarla<br />

Aileden kişilerle<br />

Akrabadan kimselerle<br />

Hemşehrilerimle<br />

Bir fikrim yok<br />

Total<br />

Frequency Percent Valid Percent<br />

105 51,5 51,5 51,5<br />

25 12,3 12,3 63,7<br />

49 24,0 24,0 87,7<br />

15 7,4 7,4 95,1<br />

2 1,0 1,0 96,1<br />

8 3,9 3,9 100,0<br />

204 100,0 100,0<br />

Cumulative<br />

Percent


Tablo: 176 Görüşülenin Daha Çok Kimlerle İş/İşbirliği Yapmak İstediği ile<br />

Doğum Yeri<br />

Total<br />

Uygun şartlara<br />

sahip herkesle<br />

Arkadaşlarla<br />

Aileden<br />

kişilerle<br />

Akrabadan<br />

kimselerle<br />

Hemşehrilerim<br />

ile<br />

Bir fikrim yok<br />

Görüşülenin Doğum Yeri<br />

Isparta Isparta Isparta Diğer il Diğer Diğer Yurt<br />

Merkez İlçe köy merkez il ilçe il köy Dışı Total<br />

21 36 16 8 15 8 1 105<br />

20,0% 34,3% 15,2% 7,6% 14% 7,6% 1,0% 100%<br />

52,5% 50,0% 44,4% 57,1% 50% 72,7% 100% 51,5%<br />

10,3% 17,6% 7,8% 3,9% 7,4% 3,9% ,5% 51,5%<br />

7 8 2 2 4 2 25<br />

28,0% 32,0% 8,0% 8,0% 16% 8,0% 100%<br />

17,5% 11,1% 5,6% 14,3% 13% 18,2% 12,3%<br />

3,4% 3,9% 1,0% 1,0% 2,0% 1,0% 12,3%<br />

8 20 10 3 7 1 49<br />

16,3% 40,8% 20,4% 6,1% 14% 2,0% 100%<br />

20,0% 27,8% 27,8% 21,4% 23% 9,1% 24,0%<br />

3,9% 9,8% 4,9% 1,5% 3,4% ,5% 24,0%<br />

1 5 8 1 15<br />

6,7% 33,3% 53,3% 6,7% 100%<br />

2,5% 6,9% 22,2% 7,1% 7,4%<br />

,5% 2,5% 3,9% ,5% 7,4%<br />

1 1 2<br />

50,0% 50% 100%<br />

2,5% 3,3% 1,0%<br />

,5% ,5% 1,0%<br />

2 3 3 8<br />

25,0% 37,5% 38% 100%<br />

5,0% 4,2% 10% 3,9%<br />

1,0% 1,5% 1,5% 3,9%<br />

40 72 36 14 30 11 1 204<br />

19,6% 35,3% 17,6% 6,9% 15% 5,4% ,5% 100%<br />

100,0% 100,0% 100,0% 100,0% **** 100% 100% 100%<br />

19,6% 35,3% 17,6% 6,9% 15% 5,4% ,5% 100%<br />

Tablo: 177 Görüşülenlerin Kesinlikle İş Birliği Yapmayacağı Grup<br />

Mensupları<br />

Valid<br />

Başka partili<br />

Başka mezhepten<br />

Başka şehirden<br />

Başka dinden<br />

Başka etnik gruptan<br />

Hepsiyle işbirliği yaparım<br />

Demokrat olmayan<br />

insanlarla<br />

Total<br />

Frequency Percent Valid Percent<br />

Cumulative<br />

Percent<br />

3 1,5 1,5 1,5<br />

8 3,9 3,9 5,4<br />

1 ,5 ,5 5,9<br />

27 13,2 13,2 19,1<br />

19 9,3 9,3 28,4<br />

143 70,1 70,1 98,5<br />

3 1,5 1,5 100,0<br />

204 100,0 100,0


İşbirliğine yönelirken herhangi bir parti, mezhep, din vb. grup ayrımında<br />

bulunup bulunmayacağı sorusuna, deneklerin % 70.1’lik bir çoğunluğu, hiçbir ayrım<br />

gözetmeyeceği anlamında, hepsiyle iş birliği yaparım cevabını vermiştir (Tablo 177).<br />

Ayrım yapılan grup mensupları olarak ise, %13.2 ile başka dinden, %9.3’ü<br />

başka etnik gruptan ve %3.9 ile başka mezhepten olanlar gösterilmiştir. Bu da; din,<br />

mezhep, etnik grup gibi farklılıkların çok düşük oranda temsil edildiğini, bu şekilde<br />

ayrıma gitmenin toplumsal yaygınlık kazanmadığını göstermektedir. Bunlar, daha çok<br />

zihinde üretilen ve geleneksel, dinsel ön yargıların ürünüdür. Nitekim, Isparta’da çok<br />

daha fazla sayıda, farklı mezhep konumunda Alevi bulunmasına rağmen, yalnızca 8<br />

kişi başka mezhebe karşı kesinlikle iş birliği yapmayacağını belirten olumsuz bir<br />

yargıda bulunmuştur.<br />

Eğitim açısından konuya baktığımızda, eğitimin bu konuda fikir verecek bir<br />

değişken olmadığını görmekteyiz. Her ne kadar, herkesle işbirliği yaparım diyerek bir<br />

kısıt getirmeme hususunda, en düşük oranda temsil ilkokul mezunlarında gerçekleşse<br />

de, ayrım belirten seçeneklerde bunun tersi durumlar da söz konusudur. Tablo 178’de<br />

görüleceği gibi; başka etnik gruptan kişilerle kesinlikle iş birliği yapmayacağını<br />

belirten 1 ilk okul mezunu var iken, yüksek okul ve fakülte mezunu olanların sayısı<br />

11’dir. Başka mezhepten cevabını verenlerden 3 kişi fakülte mezunu iken, ilkokul<br />

mezunu 1 kişi vardır.


Tablo: 178 Görüşülenin Kesinlikle İşbirliği Yapmayacağı Grup Mensupları ile<br />

Eğitim Düzeyi<br />

Hangisiyle<br />

Kesinlikle<br />

İşbirliği<br />

Yapmazsınız<br />

Total<br />

Başka partili<br />

Başka<br />

mezhepten<br />

Başka<br />

şehirden<br />

Başka<br />

dinden<br />

Başka etnik<br />

gruptan<br />

Hepsiyle<br />

işbirliği<br />

yaparım<br />

Demokrat<br />

olmayan<br />

insanlarla<br />

Görüşülenin Eğitim Düzeyi<br />

Yüksek<br />

Lisans<br />

İlkokul O.Okul Lise okul Fakülte üstü Total<br />

1 2 3<br />

33,3% 66,7% 100%<br />

2,6% 3,5% 1,5%<br />

,5% 1,0% 1,5%<br />

1 1 3 3 8<br />

12,5% 12,5% 37,5% 37,5% 100%<br />

2,6% 3,7% 6,8% 9,1% 3,9%<br />

,5% ,5% 1,5% 1,5% 3,9%<br />

1 1<br />

100,0% 100%<br />

1,8% ,5%<br />

,5% ,5%<br />

12 1 6 7 1 27<br />

44,4% 3,7% 22,2% 25,9% 3,7% 100%<br />

30,8% 3,7% 13,6% 12,3% 3,0% 13,2%<br />

5,9% ,5% 2,9% 3,4% ,5% 13,2%<br />

1 4 3 6 5 19<br />

5,3% 21,1% 15,8% 31,6% 26,3% 100%<br />

2,6% 14,8% 6,8% 10,5% 15,2% 9,3%<br />

,5% 2,0% 1,5% 2,9% 2,5% 9,3%<br />

24 21 32 39 23 4 143<br />

16,8% 14,7% 22,4% 27,3% 16,1% 2,8% 100%<br />

61,5% 77,8% 72,7% 68,4% 69,7% 100,0% 70,1%<br />

11,8% 10,3% 15,7% 19,1% 11,3% 2,0% 70,1%<br />

2 1 3<br />

66,7% 33,3% 100%<br />

3,5% 3,0% 1,5%<br />

1,0% ,5% 1,5%<br />

39 27 44 57 33 4 204<br />

19,1% 13,2% 21,6% 27,9% 16,2% 2,0% 100%<br />

100,0% 100,0% 100,0% 100,0% 100,0% 100,0% 100%<br />

19,1% 13,2% 21,6% 27,9% 16,2% 2,0% 100%


Deneklerden birbirine zıt karakter taşıyan yapılar arasında işbirliğinin<br />

kurulup kurulamayacağı, kurulamayacaksa bunların hangileri olduğu sorulduğunda<br />

%35.8’i hepsi arasında kurulabilir cevabını vermiştir. %20.1 ile zengin-fakir, %19.6<br />

ile de tahsilli-tahsilsiz arasında işbirliği kurulamayacağı ikinci ve üçüncü sırada yer<br />

almaktadır. Burada, yukarda incelediğimiz, daha çok kimlerle işbirliği yapmak<br />

istediği, kimlerle kesinlikle iş birliği kurmayacağı sorularına verilen uygun şartlara<br />

sahip herkesle (%51.5), hepsiyle işbirliği yaparım (%70.1) şeklindeki tolere edici,<br />

esnek ve iyimser bir tutumun yerini daha katı ve karamsar bir tutum almıştır.<br />

Hepsiyle işbirliği yaparım diyenlerin %43.2’si hepsi arasında iş birliği<br />

yapılabileceğini kabul ederken diğerleri burada olumsuz görüş belirtmiştir. Bu bir<br />

anlamda kendisinin görüşleri ile genele ait görüşlerin farklılaşmasını kabul etmekten<br />

kaynaklanmaktadır. Örneğin, kendisi başka mezhepten biriyle kesinlikle işbirliği<br />

yapmayacağını söyleyen 8 kişi, aynı zamanda Alevi-Sünni arasında işbirliği<br />

kurulabileceğini kabul etmektedir. Bir diğer durum da, kendi sunduğu ayrım<br />

çerçevesinin dışında yer alan, daha önemli görülen başka uyuşmazlıkları da kabul ile<br />

ilgilidir. Nitekim, başka etnik gruptan kişilerle kesinlikle işbirliği yapmayacağını<br />

söyleyen 19 kişiden yalnızca 4’ü Türk-Kürt arasında iş birliği kurulamayacağını<br />

belirtirken, 6 kişi tahsilli-tahsilsiz arasında kurulamayacağını, 4 kişi de hepsi arasında<br />

kurulabileceğini belirtmiştir.<br />

Tablo: 179 Görüşülene Göre Arasında İşbirliği Kurulamayacak<br />

Kesimler<br />

Valid<br />

Missing<br />

Total<br />

Zengin-fakir<br />

Tahsilli-tahsilsiz<br />

Kentli-köylü<br />

Alevi-sünni<br />

Müslüman-hristiyan<br />

Türk-kürt<br />

İşçi-memur<br />

Hepsi arasında kurulabilir<br />

Total<br />

System<br />

Frequency Percent Valid Percent<br />

Cumulative<br />

Percent<br />

41 20,1 20,2 20,2<br />

40 19,6 19,7 39,9<br />

8 3,9 3,9 43,8<br />

7 3,4 3,4 47,3<br />

18 8,8 8,9 56,2<br />

13 6,4 6,4 62,6<br />

3 1,5 1,5 64,0<br />

73 35,8 36,0 100,0<br />

203 99,5 100,0<br />

1 ,5<br />

204 100,0


Tablo: 180 Görüşülenin Kesinlikle İşbirliği Yapmayacağı Grup Mensupları ile<br />

Aralarında İşbirliği Kurulmayacağını Düşündüğü Toplum Kesimleri<br />

Total<br />

Başka<br />

partili<br />

Başka<br />

mezhepten<br />

Başka<br />

şehirden<br />

Başka<br />

dinden<br />

Başka etnik<br />

gruptan<br />

Hepsiyle<br />

işbirliği<br />

yaparım<br />

Demokrat<br />

olmayan<br />

insanlarla<br />

Hangisi arasında İşbirliği kurulamaz<br />

Zengin TahsilliKentliAlevi- Müslüman Türk-k İşçi-me<br />

Hepsi<br />

arasında<br />

-fakir tahsilsizköylüsünni -hristiyan ürt mur kurulabilir Total<br />

1 1 1 3<br />

33,3% 33,3% 33,3% 100%<br />

2,4% 5,6% 7,7% 1,5%<br />

,5% ,5% ,5% 1,5%<br />

4 1 1 1 1 8<br />

50,0% 12,5% 12,5% 12,5% 12,5% 100%<br />

10,0% 12,5% 5,6% 7,7% 1,4% 3,9%<br />

2,0% ,5% ,5% ,5% ,5% 3,9%<br />

1 1<br />

100,0% 100%<br />

2,5% ,5%<br />

,5% ,5%<br />

5 4 3 7 3 5 27<br />

18,5% 14,8% 11,1% 25,9% 11,1% 18,5% 100%<br />

12,2% 10,0% 42,9% 38,9% 23,1% 6,8% 13,3%<br />

2,5% 2,0% 1,5% 3,4% 1,5% 2,5% 13,3%<br />

6 2 3 4 4 19<br />

31,6% 10,5% 15,8% 21,1% 21,1% 100%<br />

15,0% 28,6% 16,7% 30,8% 5,5% 9,4%<br />

3,0% 1,0% 1,5% 2,0% 2,0% 9,4%<br />

35 23 7 2 6 4 3 62 142<br />

24,6% 16,2% 4,9% 1,4% 4,2% 2,8% 2,1% 43,7% 100%<br />

85,4% 57,5% 87,5% 28,6% 33,3% 30,8% 100,0% 84,9% 70,0%<br />

17,2% 11,3% 3,4% 1,0% 3,0% 2,0% 1,5% 30,5% 70,0%<br />

2 1 3<br />

66,7% 33,3% 100%<br />

5,0% 1,4% 1,5%<br />

1,0% ,5% 1,5%<br />

41 40 8 7 18 13 3 73 203<br />

20,2% 19,7% 3,9% 3,4% 8,9% 6,4% 1,5% 36,0% 100%<br />

100,0% 100,0% 100% 100% 100,0% 100% 100,0% 100,0% 100%<br />

20,2% 19,7% 3,9% 3,4% 8,9% 6,4% 1,5% 36,0% 100%


Tablo: 181 Görüşülenin İş Birliğinden Vazgeçeceği Durumlar<br />

Valid<br />

Aldatıldığımı anladığımda<br />

Karşımdakine<br />

güvenmediğimde<br />

Sözlerim<br />

dinlenmediğinde<br />

Maddi zarar gördüğümde<br />

Manevi zarar gördüğümde<br />

Total<br />

Frequency Percent Valid Percent<br />

Cumulative<br />

Percent<br />

108 52,9 52,9 52,9<br />

57 27,9 27,9 80,9<br />

6 2,9 2,9 83,8<br />

23 11,3 11,3 95,1<br />

10 4,9 4,9 100,0<br />

204 100,0 100,0<br />

Denekler ağırlıklı olarak aldatıldıklarını anladığı (%52.9) ve karşılarındakine<br />

güvenmediği durumlarda (%27.9), iş birliğinden vazgeçeceklerini belirtmişleridir.<br />

Burada dikkat çekici olan, iş birliğine son veren unsurun dış kaynaklı, karşıdakinin<br />

sebebiyet verdiği (kişi/kişiler) bir durum olarak sunulmasıdır. Aldatılma olayını da,<br />

son tahlilde güvenin suiistimali olarak düşünecek olursak, işbirliği güven esası<br />

üzerine kurulu ve daha çok manevi anlamı olan bir ilişki olarak algılanmaktadır.<br />

Manevi zarar gördüğünde vazgeçeceklerini belirtenleri sayarsak, iş birliğini bu<br />

boyutuyla düşünenlerin toplam oranının %85.8 gibi çok yüksek bir oranda olduğunu<br />

görürüz.<br />

Tablo 182’ye baktığımızda, bu durumun, özellikle çoğu insana güvenilir<br />

şeklinde, en pozitif değerlendirmeyi yapmış kişilerde daha da etkili bir durum<br />

olduğunu görmekteyiz. %80’lik bir grubun bu şekilde düşündüğü ortaya çıkmaktadır.<br />

Nitekim, olayı salt maddi boyutta ele alan, maddi zarar gördüğünde vazgeçeceğini<br />

söyleyenlerin oranı %11.3’dür. Bunların çoğunluğunu, “çoğu insana güvenilir ama<br />

gene de dikkatli olmak gerekir” şeklinde görüş beyan edenler oluşturmaktadır.


Bireysel olarak kendisini merkeze koyup işbirliğini düşünenlerin (sözlerim<br />

dinlenmediğinde<br />

görmekteyiz.<br />

cevabını verenler) oranının ise, yalnızca %4.9 olduğunu<br />

Tablo: 182 Görüşülenin İnsanlara Güvenme Tutumu ile Hangi Durumda<br />

İşbirliğinden Vazgeçeceği<br />

İşbirliğinden<br />

Ne Zaman<br />

Vazgeçersiniz<br />

Total<br />

Aldatıldığımı<br />

anladığımda<br />

Karşımdakine<br />

güvenmediğimde<br />

Sözlerim<br />

dinlenmediğinde<br />

Maddi zarar<br />

gördüğümde<br />

Manevi zarar<br />

gördüğümde<br />

İnsanlar Hakkında Genelde Hangi Tanımlamayı Uygun<br />

Bulduğu<br />

Çoğu insana<br />

güvenilir,ama<br />

gene de<br />

dikkatli<br />

Çoğu insana Çoğu insana olamak<br />

güvenilir güvenilmez gerekir Cevapsız Total<br />

11 19 77 1 108<br />

10,2% 17,6% 71,3% ,9% 100,0%<br />

73,3% 51,4% 51,3% 50,0% 52,9%<br />

5,4% 9,3% 37,7% ,5% 52,9%<br />

1 10 46 57<br />

1,8% 17,5% 80,7% 100,0%<br />

6,7% 27,0% 30,7% 27,9%<br />

,5% 4,9% 22,5% 27,9%<br />

2 1 3 6<br />

33,3% 16,7% 50,0% 100,0%<br />

13,3% 2,7% 2,0% 2,9%<br />

1,0% ,5% 1,5% 2,9%<br />

5 17 1 23<br />

21,7% 73,9% 4,3% 100,0%<br />

13,5% 11,3% 50,0% 11,3%<br />

2,5% 8,3% ,5% 11,3%<br />

1 2 7 10<br />

10,0% 20,0% 70,0% 100,0%<br />

6,7% 5,4% 4,7% 4,9%<br />

,5% 1,0% 3,4% 4,9%<br />

15 37 150 2 204<br />

7,4% 18,1% 73,5% 1,0% 100,0%<br />

100,0% 100,0% 100,0% 100,0% 100,0%<br />

7,4% 18,1% 73,5% 1,0% 100,0%<br />

Deneklerin genel olarak kuruluşlarda kabul edemeyecekleri bir karar<br />

alındığında 3 tip davranışta bulunduğunu görmekteyiz. Birincisi, bireysel-ifade edici


davranıştır. Deneklerden %45.1’i alınan kararın yanlışlığını savunmaya devam<br />

edeceğini belirtmiştir. İkinci davranış tipi olarak ise, kollektif-kabul ediciliği<br />

görmekteyiz. Üyelerin %31.4’ü ortak karar olduğundan saygıyla karşılayacağını,<br />

%3.9’u sessiz kalıp sonucun gerçekleşmesini bekleyeceğini ifade etmiştir (Toplam<br />

%35.3). Diğer bir davranış tipi de bireysel –tepkici niteliğindedir. %8.3’ü üyelikten<br />

ayrılacağını, %5.9’u sonraki alınacak kararlarda olumsuz davranacağını söylemiştir<br />

(Toplam %14.2).<br />

Valid<br />

Tablo: 183 Görüşülenin Kuruluşlarda Kabul Edemeyeceği Bir Karar<br />

Alındığında Sergilediği Tutum<br />

Sonraki alınacak<br />

kararlarda olumsuz<br />

davranırım<br />

Üyelikten ayrılırım<br />

Alınan kararın<br />

yanlışlığını savunamya<br />

devam ederim<br />

Ortak karar olduğundan<br />

saygıyla karşılar<br />

kabullenirim<br />

Üst mercilere şiakyette<br />

bulunurum<br />

Sessiz kalır sonucun<br />

gerçekleşmesini<br />

beklerim<br />

Total<br />

Frequency Percent Valid Percent<br />

12 5,9 5,9 5,9<br />

17 8,3 8,3 14,2<br />

92 45,1 45,1 59,3<br />

64 31,4 31,4 90,7<br />

11 5,4 5,4 96,1<br />

8 3,9 3,9 100,0<br />

204 100,0 100,0<br />

Cumulative<br />

Percent


SONUÇ<br />

Şehir ve temsil ettiği cemiyet hayatı ile kır ve temsil ettiği cemaat hayatı;<br />

bugüne kadar <strong>sosyoloji</strong> çalışmalarında varolan <strong>sosyal</strong> realiteyi anlamlandırmada<br />

çokça kullanılan iki farklı, çözümleyici kategoriler ve “ideal tip” kavramlardır.<br />

Bilindiği gibi, cemaat hayatında, cemiyet hayatına göre daha basit düzeyde işbölümü,<br />

nüfus olarak küçüklük, kapalı grup hayatı mevcuttur. Münasebetler gayrı-resmi, yüzyüze<br />

ve samimi bir nitelik taşır. Bireyselleşmeye de imkan vermeyen cemaat hayatı,<br />

daha çok örf ve adetler tarafından düzenlenir. Buna karşılık, cemiyet hayatı, daha<br />

büyük bir nüfusu barındırır; bireylerin yetenek ve ilgi farklılıklarını işbölümü içinde<br />

değerlendiren bir yapı ortaya koyar. Böyle bir yapıda, münasebetler çoğu zaman<br />

birlikler kanalıyla organize edilir. Dolayısıyla, münasebetler; gayrı-şahsi, resmi,<br />

mukaveleci ve yazılı hukuk kuralları tarafından düzenlenmiş olmaktadır. Cemaat<br />

hayatından cemiyete doğru yaşanan evrimsel sürecin varlığı, bireysel ve <strong>sosyal</strong> alanda<br />

cemaat hayatının özelliklerinin, renginin cemiyet hayatının içinde var olduğu bir ön<br />

kabul olarak ele alınmıştır. Çalışma evrenimizi oluşturan Isparta, bu anlamda,<br />

Türkiye’nin hemen her yerinde olduğu gibi, kırdan kente göç olgusuyla birlikte bunun<br />

çok daha fazla yaşandığı mekanlardan birisidir. Bunun, hızlı bir şehirleşme ve kısmen<br />

buna eşlik eden sanayileşme sürecini izlemesi nedeniyle de, kültürel değerler,<br />

davranış kalıpları, bireysel ve <strong>sosyal</strong> ilişkiler vb. pek çok alanda kır ile kentin iç içe<br />

girdiği bir dönüşümün de yaşandığı bir mekan karşımıza çıkmaktadır. Bu, teorik<br />

anlamda, bir sentezlemeye de olanak verebilecek bir durum iken; birinin diğeri<br />

üzerinde egemenlik kuracağı tek yönlü seyir de izleyebilecek bir durumu ortaya<br />

koymaktadır. Özellikle sağlıksız kentleşme olgusuyla dile getirilen, şehire ait kuruluş,<br />

birlik veya organizasyonların fonksiyonel bir rol icra edememeleri söz konusu<br />

olabilmektedir. Bunda, bu birliklerden kaynaklanan sebepler olduğu kadar,<br />

varsayımlarımızda ortaya koyduğumuz, sonuçlar sırasında da tartışacağımız,<br />

bireylerden kaynaklanan sebeplerin varlığı da söz konusudur. Bunların başında da,<br />

cemiyet <strong>sosyal</strong> yapısında ortaya koyulan davranışların, kurulan <strong>sosyal</strong> münasebetlerin<br />

cemaat tipi <strong>sosyal</strong> ilişkilerin etkisi altında cereyan etmesi olgusu gelmektedir.<br />

Dolayısıyla, işbirliğinin oluşması süreci kadar sürdürülmesi, arzulanması ve hatta<br />

sona erdirilmesi derin ve karmaşık bir etkileşimin ürünü olarak karşımıza<br />

çıkmaktadır.


Kırsal alanda, daha çok, cemaatvari ilişkilerin hakim olduğu, emeğin<br />

birleştirilmesi, dayanışma yolu ile işlerin halledilmesi vb. “kendiliğindenlik”<br />

hususiyeti taşıyan bir <strong>sosyal</strong> münasebetler ağı ve işbirliğine yönelme söz konusudur<br />

(mekanik dayanışma). Buna karşılık şehirde, şehir hayatının yoğun <strong>sosyal</strong><br />

ilişkilerinin kaynaklık ettiği, birbirinden farklı seçenekler sunan, çok alternatifli bir<br />

yapı karşımıza çıkmaktadır. Bu alternatiflerden, dolayısıyla işbirliği biçimlerinden<br />

birey, hangisine yöneleceği konusunda özgür gibi gözükse de, aslında, bu, daha çok<br />

zorunlu bir şekilde yönelinilen bir işbirliğini ortaya koymaktadır. Burada, alternatifler<br />

mevcut olmakla birlikte, hangisinin daha etkin, yaygın ve ihtiyacı karşılamaya daha<br />

elverişli olduğu, birey tarafından tercih edilirken, bu tercih, mevcut olanlar arasından<br />

en iyisi olduğuna kanaat getirilen yönünde gerçekleşmektedir. Bu anlamda, şehir<br />

<strong>sosyal</strong> hayatında, kooperatifler de mevcutlar arasında yaygınlığı ve etkinliği<br />

dolayısıyla; bireyin, rasyonel seçim ve alternatiflerden birini seçme davranışının<br />

ürünü olarak ortaya çıkan bir kooperasyon görünümü taşımaktadır.<br />

Önemli ve yaygın bir kooperasyon alanı olan kooperatiflerin, üyelerinin,<br />

kooperatif içinde, kooperatif dışındaki kooperasyon alanlarında ve <strong>sosyal</strong> çevreleriyle<br />

ilişkilerinde yerine getirdikleri işbirliği tarzlarının incelenmesini amaçlayan ampirik<br />

araştırmamızda elde ettiğimiz sonuçları şu şekilde özetlememiz mümkündür:<br />

Ampirik araştırmada ulaşılan sonuçlardan birincisi, kooperatiflerin, derecesi<br />

değişmekle birlikte, yakınlık bağının mevcut olduğu insanlar vasıtasıyla haberdar<br />

olunan ve girilen bir kurum olma özelliği taşıdığıdır (I/1). Güvensizliğin en fazla<br />

anıldığı yapılar olması dolayısıyla da, yakınların fikirlerine ve bilgisine başvurma,<br />

yakın <strong>sosyal</strong> çevrenin telkin ve görüşlerinden yararlanma çok daha önemli bir nitelik<br />

kazanmaktadır. Bu durumda, kooperatife üye olmuş bir arkadaşın tavsiyesi başta<br />

olmak üzere (%47.2), tanıdık kooperatif yöneticisinin (%13.7), üye olmayan<br />

arkadaşın tavsiyesinin (%8.8) etkili olduğu ortaya çıkmaktadır (T 64, T65). Arkadaş<br />

olarak kastedilen ise, daha çok, iş yeri ve iş çevresi arkadaşlığıdır. Kooperatife<br />

girmede, denklerce etkisi açıkça kabul edilen yakınlar arasında akraba, hemşehri ve<br />

komşular ise iş yeri arkadaşlığından sonra gelen üyelik kaynaklarıdır (T 68, T 69).<br />

İkincil ilişkilerin belirlediği ve modern bilgi kanalı olarak değerlendirebileceğimiz<br />

gazete ilanı, emlakçı vasıtasıyla üye olanlar çok düşük bir oran teşkil etmektedir.<br />

Bunların az kullanılan kanal olması yanında eğitim düzeyi yüksek kişilerce daha çok<br />

tercih edildiği tespit edilmiştir (T 66). Kooperatif üyesi olmada etkili olan hususlardan


irisi de kooperatifin kurucusu durumunda olmaktır. Kurucu olmada da, tanıdıklık,<br />

yakınlık, ortak toplumsal çevreye sahip olma etkilidir.<br />

Üye olma davranışında olduğu gibi, üyesi bulunulan kooperatife başkalarını<br />

üye yapmada da, varsayımımızda belirtildiği biçimde, yakın <strong>sosyal</strong> ilişkide bulunma<br />

etkili olmaktadır (I/2). Şüphesiz, başkalarının kooperatife üyeliği, her üye tarafından<br />

yerine getirilen bir eylem olma vasfı taşımaz. Kooperatif yönetiminde görevi olma<br />

yanında kooperatifin küçüklüğü üye yapmada etkili faktörler durumundadır (T 71, T<br />

76). Ancak, tıpkı üye olma davranışında olduğu gibi, kendi tanıdıklarına doğru uzanan<br />

telkin, haberdar etme ve bilgi sahibi kılma; güven unsuru olarak kararda etkili olma<br />

burada da geçerli ve bir o kadar da etkili bir konuma sahiptir (T 70, T 72, T 73). Aynı<br />

zamanda, üye yapmada, bir üye tarafından birden fazla kişinin üye yapılması da söz<br />

konusudur (T74).<br />

Çok azı dışında örneklem grubumuzun hemen tamamının, üyesi oldukları<br />

kooperatif içinde akraba, hemşehri, komşu, mahalle arkadaşı vb. yakınlık durumunun<br />

olduğu, üyelik öncesi ilişki içinde oldukları kişi ve/veya kişiler bulunmaktadır ( T 75).<br />

Bu yönüyle kooperatifler, kısmen de geçerli olsa, tanıdıklarla birlikte olunan, birincil<br />

ilişkilerin uzantısı bir işbirliği zemini taşımaktadır. Böylelikle, kooperatif içi yakın ve<br />

ailevi ilişkilerin de, kooperatif öncesi ve kooperatif dışı ilişkilerin uzantısı şeklinde bir<br />

nitelik taşıdığı sonucuna varabiliriz (I/3). Üye açısından, arkadaşlık yaygınlık arz<br />

eden bir durumdur; üyelerin büyük çoğunluğu, kooperatif üyelerinden en az biriyle<br />

dışarıda da arkadaşlığını sürdürmektedir (T 115). Arkadaşlık ilişkisini sürdürenlerin<br />

çoğu için, bu, ailece görüşme niteliğine sahiptir (T 116).<br />

Kooperatif üyeleri, kooperasyon ilişkilerinde, inisiyatif kullanan tavır ve<br />

davranışlara sahip olmaktan çok, inisiyatif kullananlara tabi olan tavır, davranış ve<br />

bakış açılarına sahiptir (I/4). Bu sonucu ortaya koyan alanlardan birisi kooperatifte<br />

görevli olma durumudur. Nitekim, kooperatifte görev alma, üyeler adına inisiyatif<br />

almayı, karar vermeyi, işleyişte etkin olmayı, en önemlisi de sorumluluk almayı<br />

gerekli kılar. Bu açıdan baktığımızda, görev almış olanların işlerini, yöneticiliğin<br />

yorucu olduğunu, daha fazla dayanamadıklarını, üyelerin davranışlarını gerekçe<br />

göstererek görevden ayrıldıklarını görmekteyiz (T 87). Herhangi bir görev<br />

almayanların da, büyük oranda, yönetimde görev alma eğilimi ve isteği de<br />

taşımadıkları, aday olma teşebbüsünde bulunmadıkları görülmektedir (T 91). Görev<br />

almama nedeni olarak ise, üyeler tarafından, işlerinin yoğunluğu, yapabileceği bir iş


olmadığı, yeterli bilgi ve deneyiminin bulunmadığı gibi gerekçeler ileri sürülmektedir<br />

(T 92).<br />

Diğer yandan, özellikle, görevi olmayanlar büyük oranda genel kurul<br />

toplantılarını bir formalitenin yerine getirilmesi olarak görmektedirler (T 93, T 94).<br />

İnisiyatif kullanma göstergesi olarak görebileceğimiz genel kurul toplantılarında söz<br />

hakkı kullanma en fazla yerine getirilen davranış olmakla birlikte (T 95), hiç söz<br />

hakkı kullanmayanların çoğunluğunu görevi olmayanların oluşturması, görevi<br />

olmayanlardan görevi olanlara yönelen bir bağımlılık ve olma olmanın bir yansıması<br />

olarak düşünülmelidir (T 97). İnisiyatif kullanıcı bir başka davranış olarak önerge<br />

vermeyi ele aldığımızda, önerge vermenin az rastlanan bir durum olduğunu<br />

görmekteyiz (T 99). Önerge verme, daha çok görevi olanlar tarafından yerine<br />

getirilirken, önerge vermenin en düşük olduğu kesimi ise kooperatifte herhangi bir<br />

görevi olmayanlar oluşturmaktadır (T 100). Yönetime verdiği hizmetin karşılığı<br />

olarak ödenen para veya bırakılan imtiyaz olarak görülebilecek huzur hakkı<br />

konusunda da, huzur hakkı olarak ne ödendiğini bilmeyenlerin kayda değer varlığı da<br />

(%13.7) yönetime karşı teslimiyetçi tutumun bir başka dikkat çekici örneğini<br />

oluşturmaktadır (T 113).<br />

Gerek kooperatifin gidişatına ilişkin değerlendirme bulunma, gerekse<br />

yönetimin varsa, olumsuz bulunan faaliyetleri konusunda üye merkezli bir bakış,<br />

kritik ve denetleme fonksiyonu kazanma anlamında önemi bulunan, diğer üyelerle<br />

bilgi alış-verişinde bulunma davranışı ve toplantılarda nasıl davranılacağı hususunda<br />

bir anlaşma içine girme, yine üyeler tarafından önemsenmeyip çok düşük düzeyde<br />

ortaya konan durumlar olarak karşımıza çıkmaktadır (T 117, T 118).<br />

Üyeler tarafından inisiyatif kullanma anlamı taşıyabilecek, dikkat çekici tek<br />

durum ise, maliyetler konusunda, diğer kooperatiflerle kıyaslama sonucu tespit ettiği<br />

olumsuz düşünceleri yönetime iletmeleri gelmektedir (T 103). Bu durumu, yönetimi<br />

denetleme görevinde edilgen tutum sergileyen ve tüm sorumluluğu görev üstlenenlere<br />

terk eden bireylerin, direkt eleştiri yoluyla gruptan dışlanma, başkalarından yergi<br />

alma, karşısındakileri itham altında bırakma riskini hafifletmeye, olabildiğince<br />

yumuşatılmış dış kaynaklı bir eleştiri yoluyla bağlı bulunduğu iç yapıyı kontrol çabası<br />

olarak görmesi şeklinde izah etmek mümkündür.<br />

Diğer taraftan, görevi olanlar da dahil olmak üzere, kooperatif üyelerinin,<br />

kurallara uyma ve formel kanalları kullanmada da isteksizlik gösterdikleri ortaya<br />

çıkmaktadır (I/5). Bu bağlamda en fazla yerine getirilen davranış olarak yıllık


ilançolar hakkında kooperatif üyelerinin bilgilendirilmesi söz konusu olmakla<br />

birlikte, yönetimin genel kurul toplantısı öncesi yerine getirmesi gereken asli<br />

görevleri arasında yer almasına rağmen, böyle bir bilgilendirmenin yapılmadığını<br />

söyleyenlerin varlığı mevcuttur (T 101). Olağan üstü kongreler de, yine<br />

kooperatiflerde, çok fazla baş vurulan bir kanal değildir (T 105). Hiç olağan üstü<br />

kongre yapmayan pek çok kooperatif vardır. Kongre gerekçelerinin önemli kısmını<br />

ise; aidat ve ödemeler, harcamalar, proje değişikliği gibi rutin ve yapılması zorunlu<br />

durumlar oluşturmaktadır ( T 107). Üyelerin büyük çoğunluğunca inandırıcı bulunan<br />

yönetime duyulan güvensizlik, yönetimin değiştirilmesi, hesapların incelenmesi gibi<br />

konuları içeren işleyişe müdahaleye, faaliyetleri kontrole yönelen nedenlerle olağan<br />

üstü kongre toplanması çok düşük düzeyde gerçekleşen bir durumdur.<br />

Yine, üyelerin önemli bir kısmının, kooperatif aidatlarını zamanında<br />

ödemediğini; bunlar arasında kooperatifte yönetici statüsünde olanların önemli bir yer<br />

tuttuğunu görmekteyiz (T 108, T 109). Zamanında ödeme yapılmadığında ise,<br />

yönetime yazılı olarak bunu bildirme biçimindeki kurala uygun davranış yerine, hiç<br />

kimseye bir şey söylemeden para geçince ödemede bulunma, başkana sözlü olarak<br />

iletip sonra ödeme yapma gibi kural dışı davranışların yeğlendiğini görmekteyiz (T<br />

110). Ödemenin gecikmesi dolayısıyla uygulanması gereken gecikme faizi de<br />

çoğunlukla işletilmeyen bir kural durumundadır (T112).<br />

Gerek kooperasyon davranışının ortaya çıkmasında, gerekse kooperatif<br />

faaliyetin yürütülmesinde güven, dürüstlük gibi moral unsurlar kooperatif üyeleri için<br />

en çok kıymet verilen ve en fazla aranan özellikler durumundadır (I/6). Yukarıda da<br />

ayrıntılı biçimde ifade edildiği üzere, güven ve dürüstlük daha kooperatife girmeden<br />

önce etkisini hissettirmektedir. Nitekim kooperatif üyeleri, kendilerine güven<br />

çerçevesi sunan, dürüstlük, namusluluk gibi nitelikleri içinde barındıran gündelikgeleneksel<br />

ilişkiler içinde, arkadaşlık, akraba ve komşuluk vb. çevrelerin tesiri altında<br />

kooperatife girmektedir. Böylelikle, benzer şekilde, kooperatifin de bu özelliklere<br />

sahip kişilerden oluşan/ kişilerce yönetilen geleneksel bakış açısının ve değerlerin<br />

yüklendiği bir kurum olarak görülme durumuyla karşılaşmaktayız. Ayrıca,<br />

kooperatifin, kamuoyu nezdinde güven düzeyi düşük kurumlar arasında yer alması,<br />

özellikle de yöneticiler konusunda olumsuz yaygın kanaatlere sahip olunması,<br />

kooperatifin de ağırlıklı olarak başkan ve yöneticilerin egemenliğinde bir işleyişe<br />

sahip olması dolayısıyla güven unsurunun karşılayıcısı olarak, özellikle, bu kişilerin<br />

dürüst ve namuslu olması yönünde güçlü bir eğilimi, isteği açığa çıkarmaktadır.


Nitekim, kooperatif üyelerince dile getirilen yönetimden beklentilerin başında, dürüst<br />

ve namuslu olmaları gelmektedir ( T 119). Kooperatifinden memnun olmayanların<br />

büyük çoğunluğu, aynı zamanda yöneticilerine güvenmemektedir (T 139). Denetleme,<br />

eleştiri, formel yollara başvurma ve görev alma konusunda isteksiz ve edilgen tavır<br />

ortaya koyan üyeler, yönetimin ana sözleşmedeki kuralları yarine getirmesi,<br />

hesaplardan bütün üyelerin haberdar edilmesi gibi yönetim gereklilikleri yerine,<br />

yöneticilerin şahsi yapılarına vurgu yapmaktadırlar. Bu durum, yönetim hakkında<br />

olumsuz değerlendirme ve tanımlama içinde olanlar kadar, olumlu görüşe sahip<br />

olanlar tarafından da geçerli bir tutumdur ( T 121). Benzer bir durum, ideal olarak<br />

tanımlanabilecek bir başkanın taşıması gereken en önemli özellikler arasında da<br />

zikredilmektedir. Üyeler tarafından, yapılan işin niteliğine uygun olarak, başkanın<br />

taşıması gereken özellikler arasında; tecrübeli olması, bilgili ve eğitimli olması,<br />

geleceği görerek karar vermesi vb. yanında ilk sırada dürüst olması dile getirilmiştir<br />

(T 145).<br />

Kooperatif üyelerinin büyük çoğunluğu, cinsiyet açısından, erkeklerden<br />

oluşmaktadır (T 3). Kadınların, başta şehirleşme ve eğitim imkanlarının artmasıyla<br />

birlikte meslek sahibi olmaları ve iş yaşamına katılmaları gittikçe artmakla birlikte,<br />

erkeklere kıyasla halen arada büyük farkların olduğu bilinmektedir. Diğer taraftan,<br />

kadınların geleneksel bakış açılarının etkisiyle erkekten sonra gelen bir statüde<br />

değerlendirilmesi de, işbirliğinin kurumsallaşmış somut bir şekli olarak kooperatifler<br />

de erkeklerin baskın olduğu bir cinsiyet yapısını ortaya çıkarmaktadır (I/7). Örneklem<br />

grubumuzda yer alan erkek üyelerin büyük bölümünün ilçe ve köy doğumlulardan<br />

oluşması bu durumu daha da pekiştirici, geleneksel kalıpların ve kırsal özelliklerin<br />

erkek üyelerce daha da fazla taşındığı bir tablo ortaya koymaktadır. Erkek üyelerin<br />

eşlerinin büyük çoğunluğu ev hanımı durumundaki çalışma hayatına katılmayan<br />

kişilerden oluşmaktadır (T 7). Yine eğitim açısından, eşlerinin yarısını ilkokul<br />

mezunları oluşturmaktadır (T 15, T 16). Kadın üyeler açısından baktığımızda ise, bu<br />

oran anlamlı bir şekilde düşmekte ve kent merkezi doğumlu olma oranı erkeklere göre<br />

daha yüksek düzeyde yer almaktadır (T 4). Eğitim durumunun etkili bir faktör olarak<br />

rol oynadığını; erkek üyelere kıyasla kadın üyelerin, eğitim seviyesi daha yüksek ve<br />

buna bağlı olarak eğitimin olanak tanıdığı bir işte çalışma imkanının yakalamış<br />

kişilerden oluştuğunu görmekteyiz (T 5, T 42,<br />

T 43).


Araştırmamızın ikinci ana varsayımını oluşturan kooperatif üyelerinin,<br />

dayanışmacı tutum ve anlayışlarını, <strong>sosyal</strong> çevreleriyle kurdukları diğer ilişkilerinde<br />

de yansıttıkları ve sürdürdükleri (II) konusunu elde ettiğimiz veriler ve ortaya<br />

koyduğumuz ilişkiler açısından incelediğimizde şu sonuçlarla karşılaşmaktayız:<br />

Üyelerin çoğunluğu, başı sıkıştığında ve yardım için başta eşi olmak üzere,<br />

aile fertlerine ve akrabalara başvurduğunu ifade etmektedir (T 30). Böylelikle, kendi<br />

kurduğu ailesinden başlayan, yetiştiği aile çevresine ve oradan akraba çevresine<br />

uzanan bir yardımlaşma çerçevesi karşımıza çıkmaktadır (II/1). Daireler şeklinde<br />

nitelendirecek olursak, merkezde kendi ailesinin yer aldığı, oradan en uzaktaki<br />

tanıdığa dek uzanan halkalı bir ilişki ağı söz konusudur. Bu da, bir önceki halkada<br />

halledilemeyen bir durumun, ancak o şekilde bir sonraki halkaya taşındığı bir durumu<br />

akla getirmektedir. Örneklem grubumuzun ortaya koyduğu, aynı zamanda, birincil,<br />

geleneksel ilişkilerin belirlediği çerçevenin önemini etkili bir biçimde devam<br />

ettirdiğidir. Buna karşın, ikincil ilişkilerin ve modern yardım biçim ve kurumlarına<br />

başvurma ise son derece düşük düzeyde kalan, mecbur kalındığında başvurulan<br />

(muhtemelen diğer kademelerde ortadan kaldırılamayan bir durum karşısında) bir yol<br />

olarak gözükmektedir. Yine, üyeler tarafından, insanın mutlu ve güvenli bir yaşam<br />

sürmesi için uyum sağlaması gereken toplumsal çevrelerin başında da kendi<br />

kurduğu aile gelmektedir<br />

(T 31).<br />

Ailelerinin kendilerine kazandırdığı özellikler olarak üyeler, daha çok,<br />

gelenekselliğe atıfta bulunan ve muhafazakar değerlerin yoğunlaştığı dürüstlük,<br />

devlete ve millete bağlılık, dine bağlılık ve aileye sadakat özelliklerinin dile<br />

getirmişlerdir. Üyelerin, insanlarda aranan en önemli özellik olarak gördükleri<br />

dürüstlüğü, aynı zamanda en çok değer verdikleri kurum olan aile ile<br />

ilişkilendirmeleri de bir o kadar anlamlıdır. Her ne kadar, geleneksel toplum yapısına<br />

göre, fonksiyon ve tesiri azalsa da, aile, bireyler tarafından başat ve yüceltilen bir<br />

kurum olma özelliğini devam ettirmektedir. Buna karşılık daha kente özgü<br />

diyebileceğimiz, çağdaş, bireysel ton taşıyan bağımsız düşünme ve davranabilme<br />

yeteneği, daha iyi bir dünya için mücadele bilinci vb. ifadelerde bulunanlar çok daha<br />

düşük oranlarda kalmaktadır (T 40).<br />

Geleceğe yönelik istekleri arasında, sağlıktan sonra, çocukların geleceğini<br />

garanti altına almak, çevresine ve ülkesine yararlı bir insan olmak önemli bir yer<br />

tutmaktadır (T 41). Türkiye’de yaşanan en önemli <strong>sosyal</strong> problem olarak, bir yandan,


insanların bencilleşmesi ve toplum çıkarlarını kimsenin ön planda tutmaması gibi<br />

bireysel bakış ve çıkarı yadsıma eğilimi taşıyan; diğer yandan, insanlar arasında<br />

hoşgörünün kaybolması, kardeşliğin, sevginin azalması, kimsenin başkalarına<br />

güvenmemesi şeklinde insanlar arası ilişkiler alanına vurgu yapan, toplumcu,<br />

dayanışmacı bir karakterin yön verdiği bir sıralama söz konusudur (T 33). Böylelikle,<br />

üyeler, dayanışmacı tutum ve anlayışlarını, <strong>sosyal</strong> problem algılarında olduğu kadar,<br />

sundukları örnek davranış modellerinde de bunu yansıtmaktadırlar (II/2).<br />

Üyelerin, dayanışmacı tutum ve anlayışlarını taşıdıkları alanlardan birisi de<br />

konut kooperatifidir. Bu da, daha çok, belirli bir statünün kazanılması ve bu statüye<br />

uygun tüketim eğilimlerinin tatmin edilmesiyle elde edilebilir bir seçenek olma<br />

hüviyetine kavuşan, konut sahibi olmayı, dolayısıyla da konut kooperatifine üyeliği<br />

yoluyla amacın realize edilmesini olanaklı kılan bir durum olmaktadır (II/3). Böylece,<br />

kabaca ve genel olarak, bir meslek sahibi olma, buna uygun iş ve gelir elde etme,<br />

evlenme ve ev için gerekli eşyaları karşılama, çocuk sahibi olma gibi süreç ve<br />

hedefleri içermektedir. Kirada bulunan için öncelikle önemli bir gider kalemini<br />

ortadan kaldırma, oturduğu konutun sahibi olan için ise önemli bir yatırım aracı<br />

olarak görülme neticesinde kooperatif üyeliği statü pekiştirme fonksiyonunu ifa<br />

etmektedir. Örneklem grubumuzun tamamına yakını evli erkek ve kadın üyelerden<br />

oluşmaktadır (T11). Hanedeki statüsü itibariyle de, büyük çoğunluğu hane reisi baba<br />

ve hane reisi anne statüsünde yer almaktadırlar (T 12).<br />

Üyelerin, geleneksel yardımlaşma ve dayanışma tutum ve davranışlarını<br />

yönlendirdikleri önemli alanlardan birisini de, iş bulma ve iş kurma oluşturmaktadır<br />

(II/4). Akrabalık, yakınlık, grupdaşlık, tanıdıklık gibi iş bulma açısından informel<br />

kanalların kullanılması varsayımımızda ifade ettiğimizin aksine düşük çıkmıştır (T<br />

46). Ancak, kendi imkanlarımla iş buldum diyenlerin yüksek çıkmasında bir takım<br />

faktörlerin göz önünde bulundurulması gerekmektedir. Örneklem grubumuzda önemli<br />

sayıda, kamı çalışanı pozisyonundaki kişiler bulunmaktadır. Bu da, belli bir sınav<br />

sonucu elde edilen bir statü olduğundan, torpil, tanıdık referansı gibi gayri-resmi<br />

mekanizmalar kullanışmış olsa dahi (gizleme düşüncesi), sınavı tek kriter kabul<br />

ederek, bunu kendisinin elde ettiği ve başardığı düşüncesi öne çıkmaktadır. Dikkat<br />

çekici bir durum da, görevi işi olmayan insanlara iş bulma ve istihdamlarında yol<br />

gösterme olan modern iş bulma kanalı hüviyetindeki, İş ve İşçi Bulma Kurumu<br />

vasıtasıyla iş bulduğunu belirtenlerin son derece az sayıda bulunmasıdır.


İş kurma açısından ise, geleneksel yardımlaşma ve dayanışmanın etkili<br />

olduğunu görmekteyiz. Başta esnaf/zanaatkar ve işadamı/tüccar kesiminde yer alanlar<br />

olmak üzere, küçük sanayide işçi statüsünde olanların etkili bir şekilde iş ortaklığı<br />

yoluyla iş kurduklarını söyleyebiliriz (T 172).<br />

Bireylerin, kentlileşme derecesine, kent ortamında geliştirdikleri ilişkilerin<br />

niteliği ve yaygınlığına paralel değişiklik gösteren dayanışma alanlarından birisini de,<br />

akraba ve hemşehri dayanışması oluşturmaktadır (II/5). Bunun kentte kalış süresinin<br />

uzaması, iş hayatının ve iş çevresinin başlıca referans ve yardımlaşma çerçevesi<br />

haline gelmesiyle birlikte etkisi giderek azalmaktadır. Isparta kent merkezi<br />

doğumlularda daha düşük olmakla birlikte, gidip-gelme, haberleşme, yardım alma ve<br />

yardım verme şeklinde maddi ve manevi karakter arz eden aile, akrabaların<br />

bulunduğu doğum yeri ile ilişkiyi devam ettirme yaygın bir nitelik arz etmektedir (T<br />

8). Oturulan evin mülkiyeti açısından özellikle anne-babaya ait evde kira ödemeden<br />

oturma sık rastlanan bir olgudur (T 17). Oturduğu eve sahip olurken de, akraba ve<br />

hemşehrilerin düşük düzeylerde de olsa çeşitli yardımlarda bulunması söz konusudur<br />

(T 18). Meskenin bulunduğu semtin seçiminde akraba ve hemşehrilerin varlığını<br />

dikkate almak da az önemsenen, ama varolan bir durumdur (T 19, T 20). Akraba ve<br />

hemşehrilerine yakın olmaya dikkat ettiğini söyleyenler açısından bunun nedeni<br />

olarak ise; akrabalık ilişkilerinin sürdürebilmek, görüşebilecek yakın birilerinin<br />

olması karşılıklı yardımlaşabilmek ve çocukların bakımı ileri sürülmüştür (T 21).<br />

Örneklem grubumuz açısından, dışardan göç olayının yüksekliğini de dikkate alacak<br />

olursak, diğer örneklerde rastladığımız, göç eden kuşakların akraba ve hemşehri<br />

aracılığıyla şehre entegrasyon sürecinin, üyelerimiz açısından çözülmeye başladığını<br />

veya aşılmaya başlanmış bir süreç olduğunu söyleyebiliriz.<br />

Kentlileşme sürecinin seviyesine göre değişiklik gösteren, mahiyeti farklılaşan<br />

yardımlaşma alanlarından birisi de komşuluktur (II/6). Komşuluk ilişkisi açısından<br />

da, hemşehrisi, köylüsü, akrabası durumunda olanların varlığı dikkate alınması<br />

gereken bir husus olurken; diğer yandan gittikçe heterojenleşen, yakınlık ve<br />

geleneksel bağlarla nitelendirilemeyecek kişilerden oluşan karmaşık bir komşuluk<br />

yapısı söz konusudur (T 24). Bu da hem komşuluğun taşıdığı geleneksel derin<br />

anlamının, hem de gündelik yaşam içindeki tesirliliğinin dönüşüme uğramasına yol<br />

açmıştır. Komşularla yapılan ziyaretlerin sıklığına, kurulan yardımlaşma ilişkilerine<br />

baktığımızda, komşuluğun, varlığı ve önemi devam etmekle birlikte, yaygın ama<br />

çözülmekte olan bir kurum olduğunu söylemek durumundayız (T 25, T 26). Nitekim,


komşularıyla her konuda uzlaştığını belirtenler kadar, eleştiri yönelten ve olumsuz<br />

kanaat sahibi olanlar da önemli bir yer tutmaktadır.<br />

Sosyal çevre ile yardımlaşma ve dayanışmada bulunulan alanlardan, en yaygın<br />

olanlardan birisini de, nişan, düğün gibi özel günlerde karşılıksız yardımda bulunma<br />

ve yardım alma oluşturmaktadır (II/7) (T 28, T 29).<br />

Kırla kıyaslandığında, kent, değişimin hızlı olduğu, statü, gelir, meslek<br />

farklılaşmalarının insanlar arasındaki benzerliği ortadan kaldırdığı mekanlar olması<br />

kadar, yeni ihtiyaçları ortaya çıkaran ve yeni <strong>sosyal</strong> bağların tesisini zorunlu kılan bir<br />

dönüştürücü olma niteliğine sahiptir. Bu anlamda, kent, kedine özgü kurumları ve<br />

ilişkileri ile yeni bir toplumsal bağlam yaratmaktadır. Bireyin gerçekleştireceği<br />

işbirliği şekilleri de, bu yapının gerekleriyle kendi ihtiyaçlarını başarılı bir şekilde<br />

kesiştirmesi ile mümkündür. Böylelikle, kentlileşmenin seviyesi, kooperasyon<br />

alanlarının da genişliğini belirleyen önemli bir etmendir (II/8). Yukarda sayılan<br />

alanların dışında; mesleki dernekler, <strong>sosyal</strong> yardımlaşma ve dayanışma kurumları,<br />

eğitim ve kültür amaçlı dernekler, vakıflar, sendikalar vb. kurum, kuruluş ve örgütlere<br />

üyelik ve bunların etkinliklerine katılma çok yönlü değerlendirilebilecek bir konudur.<br />

Bu örgütler, kentlileşme, kentsel değerleri benimseme, kentle entegrasyon için önemli<br />

kooperasyon alanları olduğu kadar; bireylerin hak ve çıkarlarını ortaklaşa<br />

savundukları, boş zamanlarını etkili şekilde değerlendirme fırsatı buldukları,<br />

kendilerini gerçekleştirme şansı buldukları yerlerdir. Kooperasyonun modern ve<br />

kentsel biçimde örgütlenme durumunun verilerini ve düzeyini göstermesi açısından<br />

örneklem grubumuza baktığımızda; gerek kuruluşlara üyelik, gerekse bunların<br />

etkinliklerine katılmanın yaygınlığı az, düşük düzeyde gerçekleşen bir durum<br />

olduğunu görmekteyiz (T 155, T 156). Önemli sayıda denek, hiçbir kurumun üyesi<br />

olmayan ve hiçbir kurumun etkinliğine katılmayan kişiler durumundadır. Üyeler<br />

açısından, kooperatif dışında, üyesi olunulan kuruluşlar arasında, Esnaf ve Sanatkarlar<br />

Odası-Kooperatifi, Ticaret ve Sanayi Odası, meslek odaları gibi hemen tamamı<br />

mecbur olunduğu için üye olunan kuruluş üyelikleri başta gelmektedir (T 158). Üyeler<br />

kuruluşlara üyelik sebepleri açısından netleşmiş, çıkarları veya amaçları ile örtüşen<br />

tutum ve kanaatlere sahip değildir. Üyelik, bir tür mecburiyet, <strong>sosyal</strong> baskı, <strong>sosyal</strong><br />

çevrenin telkini ile edinilen bir nitelik görünümündedir. Buna karşılık, kuruluşa üye<br />

olma nedeni olarak, daha çok, idealize edilen insanlara ve topluma faydalı olmak,<br />

sempati duyma vb. nedenler ileri sürülmektedir (T 160). Cinsiyet açısından, üye<br />

olmayanlar arasında kadınlar erkeklere nazaran çok daha yüksek düzeyde yer


almaktadır (T 163). Doğum yeri, gelir ve eğitim üyelik de farklılıklara yol açan diğer<br />

etkili faktörler arasındadır (T 161, T 162, T 164). Kuruluşlara üyeliğin düşük düzeyde<br />

kalmasında bunların, kendi yapılarından kaynaklanan etkiler de ihmal edilmemelidir.<br />

Kurumların, beklentileri karşılayacak, ihtiyaçlara cevap verecek hizmet<br />

sağlayamamaları, etkisiz kalışları da önemli rol oynamaktadır. Diğer yandan, bunun<br />

bir nevi sonucu olarak da, kuruluşlara yönelik olumsuz kanaatlerin oluşması ve<br />

bunların ön yargılara dönüşmesi söz konusudur. Nitekim, Türkiye’de kuruluşların<br />

hizmet ettiği amaçlar açısından değerlendirilmesi istendiğinde, sadece kendi<br />

menfaatlerini düşündükleri şeklinde olumsuz yargı belirtenler ilk sırada yer almıştır<br />

(T 170). Eğitim seviyesi azaldıkça bu tür düşünce içinde olanların sayısı daha da<br />

artmaktadır. Kuruluşlara üye olmanın sakıncalı yanlarının bulunduğunun kabul<br />

edilmesi de kuruluşların işbirliği alanı olarak taşıdığı potansiyelin harekete<br />

geçirilemediğinin bir göstergesidir. Kuruluşlara üye olmanın sakıncalarına dikkat<br />

çekenler arasında kuruluşa üyeliği mevcut olanların ve de eğitim düzeyi yüksek<br />

olanların kayda değer bir sayı işgal etmesi üzerinde durulması gereken bir konudur (T<br />

167, T 168).<br />

Her ne kadar, kooperasyon alanlarının sınırlı olması gerçeği ile karşılaşsak da,<br />

bu, dayanışmacı tutum ve davranışların varlığını ortadan kaldırmamaktadır (II/9).<br />

Ortak iş yapma hususunda ortaklığın faydalı olduğu ve gücü artıracağını düşünenler<br />

ilk sırada yer alırken, bunun tersi, birbirini kesen iki güçlü eğilimin varlığıyla<br />

karşılaşmaktayız (T 171). Ortak iş yapma konusundaki düşünce ise, daha çok ortak iş<br />

yapma tecrübesinin belirlediği, yerleştirdiği bir yargıyı ortaya koymaktadır. İş<br />

ortaklığı konusunda en kararsız ve olumsuz düşünce içinde olanları ise daha çok iş<br />

ortaklığı tecrübesi bulunmayanlar oluşturmaktadır (T 174). Deneklerin büyük<br />

çoğunluğu, uygun şartlara sahip herkesle işbirliği yapabileceklerini belirtmişlerdir (T<br />

175). Bu işbirliğine yönelirken, bir öncelik dizgesinin kullanılmaması, herkese eşit<br />

öncelik tanınması, güvenin geleneksel bağlamın dışına çıkarak yaygınlık kazanması<br />

anlamında önem taşımaktadır. Nitekim, doğum yeri açısından, köyden ilçe kent<br />

merkezi doğumlulara gittikçe, herkese yönelen bir iş birliği eğiliminin varlığı,<br />

dolayısıyla kısıt getirme oranının azalması durumuyla karşılaşmaktayız (T 176). Yine<br />

deneklerin, büyük çoğunluğu, herhangi bir parti, mezhep,din, etnik grup vb. ayrımda<br />

bulunmama yönünde güçlü bir eğilim ortaya koymuşlardır (T 177).<br />

Kooperatif üyeleri, genel olarak insanlar hakkında da, tedbirli olmayı göz<br />

önünde bulundurmak kaydıyla, genel olarak güvenilebileceği şeklinde olumlu,


iyimser kanaat sahibidirler. Güven, işbirliğine yönelen insanlar için, bir çeşit “manevi<br />

kontrat” işlevi görmektedir. Pek çok güven sarsıcı ortamın, örneklerin ve ilişkilerin<br />

mevcut olabildiği kent <strong>sosyal</strong> yapısında, güven hala korunan ve önemsenen bir<br />

değerdir (T 34). Güven unsurunun en çok geçerli olacağının düşünüldüğü parasal<br />

ilişkiler de dahi, kayda değer oranda, açık ve örtülü biçimde, sözleşme yerine güven<br />

ve tanıdıklık esasına dayanan bir tutumun ortaya koyulduğunu görmekteyiz (T 35).<br />

Araştırma konumuzu oluşturan işbirliğinin tutum, bakış açısı, davranış boyutu<br />

kadar somut örgütlülük boyutunu da içerdiğini düşündüğümüzde kooperatif içi<br />

ilişkilerin, örgütsel karakterli özelliğini de ortaya koymak durumundayız.<br />

Kooperatifin işleyişini birinci derecede etkileyen üyeler arasındaki ilişkilerdir. Bu<br />

ilişkiler ise, varsayımımızda belirtildiği gibi, üyelerin nitelikleri, kooperatifteki<br />

görevleri ve kooperatiften beklentileri tarafından şekillenmektedir (III).<br />

Konut kooperatiflerine üye olmada iki başat düşüncenin önem taşıdığını<br />

görmekteyiz. Bunlar; kiradan kurtulmak ve ev sahibi olmayı evin taşıdığı ekonomik<br />

değer sebebiyle geleceğe yönelik önemli bir yatırım aracı görme düşüncesidir (III/8)<br />

(T 77). Nitekim, örneklem grubumuzda yer alan kişilerin azımsanamayacak bir<br />

bölümü tarafından konut kooperatifi üyeliği tecrübe edilmiş, baş vurulmuş ve bir<br />

kısmı da bu yolla ev sahibi olmuştur (T 84, T 85). Oturulan evin mülkiyetine sahip<br />

olanlar da evi yatırım aracı olarak görme çok daha yaygın bir durumdur (T 78). Her<br />

iki grup için geçerli olan diğer bir düşünce de, ev sahibi olmayı, daha iyi koşullarda<br />

yaşamanın bir aracı olarak görmeleridir. Ev sahibi olanlar için, ikinci bir eve sahip<br />

olup diğerini kiraya verip gelir elde etme şansı ortaya çıkarken; kirada olanlar için<br />

önemli bir gider olan ev kirasından kurtulma imkanı ağırlık kazanmaktadır. Bunun<br />

yanında ev sahibi olmanın karşıladığı diğer bir ihtiyaç da geleneksel değerler<br />

alanındadır. Çocukların geleceğini garanti altına almak düşüncesi, burada önemli bir<br />

role sahiptir. Önemli bir tasarruf aracı, geleceğe yönelik çocukları için bir nevi sigorta<br />

olarak konut sahibi olmanın görülmesi; geleneksel değerlerle örtüşerek ev konut<br />

sahibi olmayı akla gelen ilk seçenek durumuna getirmektedir (III/3). Nitekim, ev<br />

sahibi olma, örneklem grubumuzun çoğunluğu tarafından paylaşılan, kooperatif<br />

olmasa dahi arzulanan güçlü bir hedef durumundadır (T 79). Diğer taraftan<br />

kooperatiften beklentileri de etkileyen bir durum ortaya koymaktadır. Kooperatifin<br />

getirdiği maddi yük özellikle gelir seviyesi daha düşük, oturduğu evde halen kira<br />

ödeyen üyeler için çok daha duyarlı bir durum ortaya koymaktadır.


Kooperatif merkezli ancak kooperatif dışına yönelen bir eylem olarak üye<br />

yapma davranışında, kooperatifte başkanlık, yönetim ve denetim kurulu üyeliği gibi<br />

yönetimde görevi bulunmak önemli olmaktadır (III/1). Başkan konumundakilerde bu<br />

en yüksek noktaya çıkarken, ikinci etkili statü yönetim kurulu üyeliği olmaktadır.<br />

Dolayısıyla kooperatifte etkin konumda bulunmanın birinci derecede etkili bir faktör<br />

olduğunu söyleyebiliriz (T 71). Küçük kooperatifler, daha çok aynı iş ve meslek<br />

çevresinden, <strong>sosyal</strong> çevreden gelen kişileri bünyesinde barındırdığı ve daha homojen<br />

karakter arz eden, tanıdıklığın daha yoğun ve yüz yüze ilişkilerin daha fazla yaşandığı<br />

yerler olduğundan üye yapma davranışında büyük kooperatiflere göre farklılık<br />

göstermektedir (III/2). Kooperatifin büyüklüğü, üye sayısı da kooperatife üye<br />

yapmada etkili faktörler durumundadır (T 76).<br />

Değişik faktörlerin ( yöneticilere güven, bitme süresi, huzur hakkı vb.) etkisi<br />

altında gerçekleşen kooperatiften duyulan memnuniyet, bir kooperasyon türü olarak,<br />

kooperatiflerden yeniden yararlanma arzusunu ve tavsiye edilen bir araç olma<br />

özelliğini de belirlemektedir (III/4). Olumsuz kooperatif deneyimi, kooperatiflere<br />

yönelik genel düşünceyi olduğu kadar, tekrar bir başka kooperatife üyelik düşüncesini<br />

ve başkalarına tavsiye edilebilecek etkin, yararlı bir araç olarak görme durumunu<br />

yakından etkileyen bir husustur. Üyesi oldukları kooperatiften memnun olmayanlar,<br />

yüksek oranda; kooperatife üye olmayı başkalarına önermemekte, tekrar bir başka<br />

kooperatife üye olmayı da düşünmemektedirler ( T133, T 134). Bu net tutumun<br />

varlığına rağmen, dikkat çekici şöyle bir durumun varlığı söz konusudur: Üyeler,<br />

gerek beklentilerinin gerçekleşmesi, gerekse faaliyetlerin yerine getirilişi açısından,<br />

üyesi bulundukları kooperatiflerde, her ne kadar olumsuz, istemedikleri ve<br />

onaylamadıkları durumlarla karşılaşmış olsalar da, bunun hepsinde olmayabileceği,<br />

olumsuzlukların aşılabileceğine yönelik iyimser bir kanaate de sahiptirler.<br />

Kooperatif üyeliği belirli bir maddi düzeyi, tasarruf gücünü ve harcamayı<br />

gerekli kıldığından asıl ihtiyaçlarını karşılaması gereken dar gelirliler için kooperatif<br />

ev sahibi olmada yararlanılamayan bir araç durumundadır (III/6). Gelir açısından,<br />

orta ve üst gelir grubunda yer alanlar ile sürekli ve sabit ücretli gelir şansına sahip<br />

olanlar kooperatiflerde çok daha yüksek oranda yer almaktadırlar (III/7) (T 50, T 42).<br />

Kooperatif üyeliği ileriki yaşlarda daha çok rastlanan bir olgudur (III/5) (T 2). Diğer<br />

yandan, kendi işyerinin sahibi ve ortağı durumundaki serbest meslek çalışanları<br />

kamuda görevli devlet memuru, yönetici, uzman durumundakilere göre oturdukları<br />

evin mülkiyetine sahip olma oranı daha yüksek olan kesimi oluşturmaktadır. Özel


sektör çalışanları için, konut sahibi olmanın, daha çok bir statü pekiştiricisi olarak<br />

kullanıldığı, ücretli meslek sahiplerinde ise, önceliğin daha çok diğer tüketim<br />

eğilimlerine verilerek, onlar tatmin edildikten sonra arzulanıp gerçekleşen bir durum<br />

olduğu yönünde bir eğilimin varlığı da söz konusudur (III/9) (T 82). Bu aynı zamanda<br />

doğum yerinin de etkili olduğu bir durumdur. Köy doğumlu olanlarda ev sahibi olma<br />

arzusu çok daha fazla hissedilmektedir ve dolayısıyla oturulan eve sahip olma oranı<br />

da diğerlerine göre daha yüksek düzeydedir (T 83). Köy kökenliler, öncelikli olarak<br />

ihtiyaçlarını karşılamayı göz önünde bulundururken; kentli, eğitimli insanlarda ise<br />

çevreyi dikkate alan, bulunduğu statüsüne uygun nitelik taşımasına özen gösterdikleri<br />

“tüketim alışkanlıkları” ve “tüketim eğilimleri” içinde hareket ettiklerini<br />

söyleyebiliriz.<br />

KİTAPLAR<br />

BİBLİYOGRAFYA<br />

Aktan, C. Can; 21.Yüzyıl İçin Yeni Toplumsal Sözleşme, T Yay., İzmir-1997<br />

Arıkan, Zeki; Tarihimiz ve Cumhuriyet-Muhittin Birgen (1885-1951), Tarih Vakfı<br />

Yurt Yay., İstanbul-1997<br />

Aron, Raymond; Sosyolojik Düşüncenin Evreleri, Bilgi Yayınevi, İstanbul-1990<br />

Ayata, A. Güneş; CHP (Örgüt ve İdeoloji), Gündoğan Yay., Ankara-1992<br />

Bal, Hüseyin; Araştırma Süreçleri, Isparta-1999<br />

Bal, Hüseyin; Kent Sosyolojisi, Turhan Kitabevi, Ankara-1999<br />

Balmumcular, S. Bahattin; Korporasyon Sistemi, Sermet Matbaası, İstanbul-1959


Başbakanlık Kadın ve Sosyal Hizmetler Müsteşarlığı; Gecekondularda Ailelerarası<br />

Geleneksel Dayanışmanın Çağdaş Organizasyonlara Dönüşümü, Ankara-1993<br />

Beer, Max; Sosyalizmin ve Sosyal Mücadelelerin Umumi Tarihi, Belge Yay.,<br />

İstanbul-1991<br />

Berktay, Halil; Kabileden Feodalizme,[AÜSBF Basılmamış Ders Notu]<br />

Bilgiseven, A.Kurtkan; Din Sosyolojisi, Filiz Kitapevi, İstanbul-1987<br />

Bilgiseven, A.Kurtkan; Genel Sosyoloji, Filiz Kitapevi, 5.Baskı, İstanbul-1995<br />

Bilgiseven, A.Kurtkan; Köy Sosyolojisi, Filiz Kitapevi, İstanbul-1988<br />

Bostancı, M. Naci; Cumhuriyet’in Başlangıç Yıllarında Ekonomi ve Siyaset,<br />

Ötüken Yay., İstanbul-1998<br />

Bostancı, M.Naci; Toplum,Kültür ve Siyaset, Vadi yay., Ankara-1995<br />

Bottomore, Tom; Nisbet, Robert; Sosyolojik Çözümlemenin Tarihi, Ayraç Yay.,<br />

Yay. Haz.: Mete Tunçay, Aydın Uğur, Ankara-1997<br />

Brizon, P.; Emeğin ve Emekçilerin Tarihi, Onur Yay., Çev.:Cemal Süreya, Ankara-<br />

1977<br />

Buğra, Ayşe; İktisatçılar Ve İnsanlar, İletişim Yay., İstanbul-1995<br />

Coşar, Nevin; İktisadi Devletçilik ve Mevzuları-Türkiye’de Devletçilik, , Bağlam<br />

Yay., İstanbul-1995<br />

Çağatay, Neşet; Bir Türk Kurumu Olan Ahilik, Türk Tarih Kurumu Basımevi,<br />

Ankara-1989<br />

Çağlar, Keyder, Türkiye’de Devlet ve Sınıflar, İletişim Yay., 5. Baskı, İstanbul –<br />

1999<br />

Deane, Phyllis; İlk Sanayi İnkılabı, , Çev.Tevfik Güran, Türk Tarih Kurumu<br />

Basımevi, Ankara-1994<br />

Dönmezer, Sulhi; Sosyoloji, Beta Yayınları, 10.baskı, İstanbul-1990<br />

Durkheim, Emile; Meslek Ahlakı, Çev.: Mehmet Karasan, M.E.G.S.B. Devlet<br />

Kitapları, Milli Eğitim Basımevi, 3.B., İstanbul-1986<br />

Ekin, Nusret; Endüstri ilişkileri, İstanbul Üniversitesi Yayanları, No:3410, 4.Baskı,<br />

İstanbul-1987<br />

Ercan, Fuat; Toplumlar ve Ekonomiler (Sosyal Bilimleri Açın), Sarmal Yayınevi,<br />

İstanbul-1998<br />

Ergin, Muharrem; Orhun Abideleri, Boğaziçi Yay., 14. Baskı, İstanbul-1991


Erkal, Mustafa; Ansiklopedik Sosyoloji Sözlüğü, Der Yay., İstanbul-1997<br />

Eröz, Mehmet; İktisat Sosyolojisine Başlangıç, Filiz Kitapevi, 3.Basım, İstanbul-<br />

1982<br />

Fındıkoğlu, Z.Fahri; Kooperasyon Sosyolojisi (Nazari ve Tatbiki Kooperatifçilik<br />

Denemesi), İstanbul Üniversitesi Yay. No:1206, İstanbul-1967<br />

Fındıkoğlu, Z.Fahri; Türkiye'de Kooperatifçilik (Tatbiki Sosyoloji Denemesi),<br />

İstanbul Ünv. Yay., No:537, İstanbul-1953<br />

Freyer, Hans; Sosyolojiye Giriş, Çev: Nermin Abadan, A.Ü.S.B.F. Yay., No:71-53,<br />

Ankara-1957<br />

Geray, Cevat; Kırsal Türkiye'de Toplum Kalkınması ve Kooperatifçilik ( Örnek<br />

Olaylar), Tuna Yayınları, Ankara-1981<br />

Gökalp, Ziya; Türkçülüğün Esasları, Kültür Bakanlığı Yay., Yay. No.:692, Ankara-<br />

1990<br />

Göze, Ayferi; Korporatif Devlet, İstanbul Ünv. Yay., yay. No: 1380, İstanbul-1968<br />

Güler, Şevki; Çağdaş Sanayide İşçi-İşveren İlişkilerinin Sosyolojik Anlamı,<br />

Ankara Ün. DTCF. Yayınları, No:283, Ankara-1979<br />

Gündüz, İrfan; Osmanlılar’da Devlet-Tekke Münasebetleri, Seha Neşriyat, 3.Baskı,<br />

İstanbul-1989<br />

Güven H. Sami; Endüstriyel İşçi Kooperatifleri (Kuramı ve Sosyal Politikası),<br />

TÜDAV Yay., Bursa-1994<br />

Güvenç, Bozkurt, İnsan ve Kültür, Remzi Kitapevi, İstanbul-1984<br />

Harding, P.; Lenin’s Political Thougt; C.2, Londra: Macmillan, 1981<br />

Heyd, Uriel; Ziya Gökalp (Türk Milliyetçiliğinin Temelleri), Çev.: Cemil Meriç,<br />

Sebil Yay., İstanbul-1980<br />

Huberman, Leo; Feodal Toplumdan Yirminci Yüzyıla; İletişim Yay., 3. Baskı,<br />

İstanbul-1995<br />

İnsel, Ahmet, İktisat İdeolojisinin Eleştirisi, Birikim Yay., İstanbul-1993<br />

Kafesoğlu, İbrahim; Türk Dünyası El Kitabı, TDAV Yay., İstanbul-1988<br />

Kara, Mustafa; Tekkeler ve Zaviyeler, Dergah Yay., İstanbul-1990<br />

Keser, İhsan; Türkiye’de Siyaset ve Devletçilik, Gündoğan Yay., Ankara-1993


Kezer, Aydın; Türk ve Batı Kültürü Üzerine Denemeler, Kültür Baknlığı Yay.,<br />

Ankara-1990<br />

Koray,Meryem,Topçuoğlu,Alper; Sosyal Politika, Ezgi Kitabevi Yay., Bursa-1995<br />

Kozak, İ. Ethem; İnsan-Toplum-İktisat, Değişim Yay., 2.Basım, Adapazarı-1999<br />

Laird, Betty; D., Roy; Soviet Communism and Agrarian Revolotion, Penquin<br />

Books, USA-1970<br />

Laroque, Pıerre; Sosyal Sınıflar, Remzi Kitabevi, Çev: Yaşar Gürbüz, 2.Baskı,<br />

İstanbul-1969<br />

Maciver, R.M, Page, Charles H.; Cemiyet I, Devlet Kitapları, Çev.: A.Kurtkan, MEB<br />

Basımevi, İstanbul-1969<br />

Mardin, Şerif; Jöntürklerin Siyasi Fikirleri, İletişim Yay., İstanbul-1991<br />

Marshall, Gordon; Sosyoloji Sözlüğü, Çev.:Osman Akınhay, D. Kömürcü, Bilim ve<br />

Sanat Yay., Ankara-1999<br />

Nirun, Nihat; Sistematik Sosyoloji Açısından Ziya Gökalp, Kültür Bakanlığı<br />

Yayınları, İstanbul-1981<br />

Niyazi, Mehmed; Türk Devlet Felsefesi, Ötüken Yay., İstanbul-1993<br />

Nove, Alec, Uygulanabilir Bir Sosyalizmin İktisadı, Çev.: Osman Akınhay, Belge<br />

Yayınları, İstanbul-1991<br />

Owen, Robert; Yeni Toplum Görüşü, Yapı Kredi Yay., Der. ve Çev.: Doğan<br />

Şahiner, İstanbul-1995<br />

Ögel, Bahaeddin; Türk Kültürünün Gelişme Çağları ( Dünden Bugüne), Türk<br />

Dünyası araştırmaları Vakfı, C.1, İstanbul-1988<br />

Özgüven, Ali; İktisadi Düşünceler-Doktrinler ve Teoriler, Filiz Kitapevi, İstanbul-<br />

1984<br />

Özkul, Metin; Çalışma Sosyolojisi (İşgücünün Sosyolojik Özellikleri), Isparta-1997<br />

Parla, Taha; Ziya Gökalp, Kemalizm ve Türkiye’de Korporatizm, İletişim Yay., 3.<br />

Baskı, İstanbul-1999<br />

Safa, Peyami; Sosyalizm, Ötüken Yay., İstanbul-1966<br />

Sarıbay, A. Yaşar; Postmodernite, Sivil Toplum ve İslam, İletişim Yay., İstanbul-<br />

1994<br />

Sayın, Önal; Sosyolojiye Giriş, Ege Üniversitesi Kitapları, İzmir-1994


Scott, John; Elgar, Edward; Sociological Theory, Publishing Limited, England-1995<br />

Sencer,Yakut; Türkiye’de Kentleşme, Kültür Bakanlığı Yay., No:345, Ankara-1979<br />

Sezal, İhsan; Şehirleşme, Ağaç Yayınları, İstanbul-1992<br />

Steınhaus, Kurt; Atatürk Devrimi Sosyolojisi, Çev.: Mehmet Akataş, Sarmal Yay.,<br />

2.Baskı, İstanbul-1995<br />

Talas, Cahit; Toplumsal Politika, İmge Kitabevi, 4.Baskı, Ankara-1995<br />

Taneri, Aydın; Türk Devlet Geleneği (Dün-Bugün), MEB Yay., No:2435, Ankara-<br />

1997<br />

Tatar, H.Canbay; Nuh’un Gemisindekiler (Şehirleşme ve Dini Cemaatleşme), Turan<br />

Yay., İstanbul-1999<br />

Tekeli, İlhan; İlkin, Selim; 1929 Dünya Buhranında Türkiye’nin İktisadi Politika<br />

Arayışları, Ankara-1977<br />

Timur, Taner; Türk Devrimi ve Sonrası, İmge Kitabevi, Ankara-1993<br />

Tolan, Barlas; Çağdaş Toplumun Bunalımı (Anomi ve Yabancılaşma), Ankara İTİA<br />

Yayınları, 2.Baskı, Ankara-1981<br />

Toprak, Zafer; Milli İktisat Milli Burjuvazi -Türkiye’de Ekonomi ve Toplum<br />

(1908-1950), Tarih Vakfı Yurt Yay., İstanbul-1995<br />

Turan, Şerafettin; Türk Kültür Tarihi, Bilgi yayınevi, 2. Baskı, Ankara-1994<br />

Türkdoğan, Orhan, Sanayi Sosyolojisi (Türkiye'nin Sanayileşmesi,Dün-Bugün-<br />

Yarın), Töre Devlet Yayınevi, Ankara-1981<br />

Türkdoğan, Orhan, Türkiye’nin Sanayileşmesi (Dün-Bugün-Yarın), Töre Devlet<br />

Yay., Ankara-1981<br />

Türkdoğan, Orhan; Köy Sosyolojisinin Temel Sorunları, 2. Baskı, Dede Korkut<br />

Yay., İstanbul-1977<br />

Türkdoğan, Orhan; Türk Tarihinin Sosyolojisi, 1.Kitap, Hasret Yay., Ankara<br />

Ünal, M. Ali; Osmanlı Müesseseleri Tarihi, 2. Baskı, Kardelen Yay., Isparta-1998<br />

Yalçıntaş, Nevzat, Tuna, Orhan; Sosyal Siyaset, Filiz Kitapevi, İstanbul-1997<br />

Yıldız, H. Dursun; Doğuştan Günümüze Büyük İslam Tarihi, Çağ Yay., İstanbul-<br />

1990


MAKALELER ve BİLDİRİLER<br />

Ayata, A.Güneş; “Gecekondularda Kimlik Sorunu, Dayanışma Örüntüleri”, Toplum<br />

ve Bilim, Güz 1990-Kış 1991<br />

Ayata, Ayşe; “Geleneksel ve Modern Dayanışma”, 1.Ulusal Sosyoloji Kongresi<br />

Bildirileri, İzmir-1995<br />

Ayata, Ayşe; “Geleneksel ve Modern Dayanışma”, Dünyada ve Türkiye’de Güncel<br />

Sosyolojik Gelişmeler, Sosyoloji Derneği Yay., Ankara-1994<br />

Bal, Hüseyin; “Kentsel Toplumda Anomi-Yabancılaşma Olgusu Kente Göç Edenlerin<br />

Alternatif Çözümü: Hemşehri Birlikleri”, II. Ulusal Sosyoloji Kongresi (Toplum ve<br />

Göç), DİE Matb., Ankara-1997<br />

Boratav, Çiğdem; "İlkel Toplumlarda Besin Elde Etme Faaliyetleri", Antropoloji<br />

Dergisi, Cilt 1, Sayı 1, Ankara Üniversitesi Basımevi, Ankara-1963<br />

Çetin,Muharrem; "Kooperatiflerin Başarısında Halkla İlişkilerin Rolü", 1993<br />

Kooperatifçilik Yıllığı, Türk Kooperatif Kurumu Yayınları, No:84, Ankara-1994<br />

Demirci, Mehmet; “Ahilikteki Fütüvvet Ahlakı”, 1.Uluslararası Ahilik Kültürü<br />

Sempozyumu Bildirileri, Kültür Bakanlığı Yay., Ankara-1996<br />

Demirci, Rasih; “Kooperatifçilikte Devlet Müdahalesi”, Karınca Dergisi, S.744,<br />

Aralık-1988<br />

Downs, Robert B.; "Proletaryanın Peygamberi Karl Marx (1818-1883): Sermaye",<br />

Dünyayı Değiştiren Kitaplar, Ötüken Yayınevi, Çev.Erol Güngör, İstanbul-1994<br />

Eröz, Mehmet; “Prof. Fındıkoğlu’nun Ardından”, 1975 Yılı Sosyoloji Konferansları,<br />

13.Kitap, İstanbul-1976<br />

Gallo, Max; “Faşist İdeoloji”, İlimler ve İdeolojiler, Çev: Fahrettin Arslan, Ümran<br />

Yay., Ankara-1971<br />

Geray, Cevat; “Herkese Yeterli Konut ve Ülkemizdeki Toplu Konut Politikaları”,<br />

Yeni Türkiye ( Habitat II Özel Sayısı), Yıl 2, S.8, Mart-Nisan 1996<br />

Kaçmazoğlu, H. Bayram; “Meşrutiyetten Günümüze Ziya Gökalp”, Türk Yurdu<br />

(Ziya Gökalp ve Türk Düşüncesi Özel Sayısı), C.16, S.103, Mart-1996<br />

Kalaycıoğlu, Ersin; “Sivil Toplum ve Neopatrimonyal Siyaset”, Küreselleşme Sivil<br />

Toplum ve İslam, Vadi Yay., Ankara-1998<br />

Kaya, Kamil; “Küçük Gruplar Tipolojisi Üzerine Sosyolojik Bir Yaklaşım”, S.D.Ü.<br />

Fen-Ed. Fak. Dergisi, S.5, Isparta-2000<br />

Kaya, Kamil; “Türkiye Diyanet Vakfı’nın Türk Toplumundaki Yeri ve Önemi”,<br />

Diyanet Dergisi, C.25, S.1, Ocak-Şubat-Mart-1988


Kerwin, ; Robert W.; “Türkiye’de Devletçilik 1933-50, The State and Economic<br />

Growth, Der.Hugh G.S., Aitken, New York, 1954<br />

Kıvanç, Cemil; “Kooperatifçiliğin Ekonomik Teorisi”, Fındıkoğlu Armağanı,<br />

İstanbul Ünv. İktisat Fak. Yay., İstanbul-1977<br />

Marx, Karl; “Fransa’da İç Savaş”, Paris Komünü Üzerine, Çev. K. Somer, Sol<br />

Yay., 1977<br />

Munteanu, Luminita; “Ahilik-Ortaçağda Sosyal Düzen ve Dünya Temsili”,<br />

1.Uluslararası Ahilik Kültürü Sempozyumu Bildirileri, Kültür Bakanlığı Yay.,<br />

Ankara-1996<br />

Narlı, Nilüfer; Narı, Yaşar; “Türkiye’de Hemşehri Dernekleri’nin Siyasete Katılması<br />

ve Demokratikleşme Sürecine Etkileri:Bursa Örneği”, Yeni Türkiye<br />

(Demokratikleşme ve Yeni Anayasa Özel Sayısı), Eylül-Ekim 1999<br />

Öksüz, Enis; "Ahilik Kurumunun Sosyal Gelişmesindeki Rolü ve Önemi", Sosyoloji<br />

Konferansları, 24.Kitap, İstanbul Ün. İktisat Fak. Matbaası, İstanbul-1993<br />

Öksüz, Enis; "Kooperatifçilik Kavramı ve İlkelerinin Işığında Türkiye'de Köy<br />

Kalkınma Kooperatifleri", Sosyal Siyaset Konferansları ( Orhan Tuna'ya Armağan),<br />

İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi Yayınları, No:31, İstanbul-1982<br />

Önen, Engin; "Kent Dayanışma ve Hemşerilik Dernekleri"., II. Sosyoloji Kongresi,<br />

Sosyoloji Derneği Yayınları, Ankara-1998<br />

Özkul, Metin; “Şehirleşme ve Sanayileşme Kavramları Açısından Göç Olgusu”,<br />

S.D.Ü. Fen Edebiyat Fak. Sosyal Bilimler Dergisi, S.2, Isparta-1996<br />

Özüekren; A.Şule; “Konut Kooperatiflerinin Yeniden Yapılandırılması”, Yeni<br />

Türkiye<br />

( Habitat II Özel Sayısı), Y. 2, S.8, Mart-Nisan 1996<br />

Sağlam, Serdar; “Ziya Gökalp’in İktisadi Düşünceleri”, Türk Yurdu (Ziya Gökalp ve<br />

Türk Düşüncesi Özel Sayısı), C.16, S.103, Mart-1996<br />

Savran, Gülnur; “Marx’ın Düşüncesinde Demokrasi: Siyasetin Eleştirisi”, Onbirinci<br />

Tez Kitap Dizisi, S.6, Haziran 1987<br />

Tanyol, Cahit; “Hocamız Fındıkoğlu”, 1975 Yılı Sosyoloji Konferansları, 13.Kitap,<br />

İstanbul-1976<br />

Taşdelen, H. Musa; “Toplumsal Yapımızın Dayanışmacı Karakteri ve Değişim”, Yeni<br />

Türkiye, Yıl:4, S.23-24, Eylül-Aralık 1998<br />

Toprak, Zafer; “Türkiye’de Korporatizmin Doğuşu”, Toplum ve Bilim Dergisi, Kış<br />

1980


Tuna, Orhan; “Aziz Dostum ve Meslektaşım Fındıkoğlu”, Fındıkoğlu Armağanı,<br />

İstanbul Ünv. İktisad Fakültesi Yay., İstanbul-1977<br />

Türkdoğan, Orhan; “Z. F. Fındıkoğlu’nun Sosyolojik Görüşleri”, Fındıkoğlu<br />

Armağanı, İstanbul Ünv. İktisad Fakültesi Yay., İstanbul-1977<br />

Yazgan, Turan; "Sosyal Siyaset Açısından Vakıflar", Türk Dünyası Araştırmaları<br />

Dergisi, TÜDAV Yayınları, Sayı.48, Haziran 87<br />

TEZLER<br />

Kaya, Yaşar; Malatya Şehri Sosyal Bünyesi İçinde İşbirliği ve Mücadele,<br />

Yayınlanmamış Doktora Tezi, İnönü Ünv. Sosyal Bilimler Enstitüsü, Malatya-1990<br />

Öksüz, Enis; Gelişme Sosyolojisi, Yayımlanmamış Doktora Tezi, İstanbul Ünv.<br />

Sosyal Bil. Enst., İstanbul-1971<br />

Yılmaz, Cevdet; Isparta Küçük Sanayisinin Sosyolojik Özellikleri, Yayınlanmamış<br />

Yüksek Lisans Tezi, S.Demirel Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Isparta-1998<br />

EKLER:<br />

1- ANKET FORMU


TABLOLAR LİSTESİ<br />

Tablo: 1 Hane Nüfusu.................................................................................................85<br />

Tablo: 2 Görüşülenlerin Yaşı.....................................................................................85<br />

Tablo: 3 Görüşülenlerin Cinsiyeti .............................................................................86<br />

Tablo: 4 Görüşülenin Cinsiyeti ile Doğum Yeri.......................................................87<br />

Tablo: 5 Görüşülenin Eğitin Düzeyi ile Cinsiyeti.....................................................88<br />

Tablo: 6 Görüşülenin Doğum Yeri ............................................................................88<br />

Tablo: 7 Doğum Yeri Isparta Dışı Olanların Isparta’ya Gelme Nedeni................89<br />

Tablo: 8 Halen Memleketiyle İlişkide Olma Durumu .............................................91<br />

Tablo: 9 Görüşülenin Doğum Yeri ile Memleketiyle İlişki Durumu......................91<br />

Tablo: 10 Isparta’ya Gelme Yılı ................................................................................93<br />

Tablo: 11 Görüşülenin Medeni Hali..........................................................................93<br />

Tablo: 12 Görüşülenin Hanedeki Statüsü.................................................................94<br />

Tablo: 13 Görüşülenin Hanedeki Satatüsü ile Medeni Hali ..................................95<br />

Tablo: 14 Kooperatif Üyesinin Eğitim Durumu.......................................................96<br />

Tablo: 15 Kooperatif Üyesinin Eşinin Eğitim Durumu...........................................96<br />

Tablo: 16 Görüşülenin Eşinin Eğitim Düzeyi ile Cinsiyeti......................................96<br />

Tablo: 17 Oturulan Evin Mülkiyet Durumu ............................................................98<br />

Tablo: 18 Halen Oturulan Eve Hangi Şekilde Sahip Olduğu .................................98<br />

Tablo: 19 Semt Seçimine Etki Eden Etmenler .........................................................99<br />

Tablo: 20 Oturulan Evin Seçiminde Akraba ve Hemşehrilere Yakın<br />

Olmasına Dikkat Etme Durumu..............................................................................100<br />

Tablo: 21 Oturulan Evin Seçiminde Akraba ve Hemşehrilere Yakın<br />

Olmasına Dikkat Edilmesinin Nedeni .....................................................................101<br />

Tablo: 22 Çevre İle İlişki Kurarken Onların En Çok Hangi Özelliklerine<br />

Dikkat Ettiği ..............................................................................................................101<br />

Tablo: 23 Çevre İle Olan İlişkilerde En Çok Anlaşmazlığa Düşülen<br />

Konular ..................................................................................................................................102<br />

Tablo: 24 Kooperatif Üyelerinin Komşularının Genelde Kimlerden<br />

Oluştuğu.................................................................................................................................102<br />

Tablo: 25 Komşularla Yapılan Ziyaretlerin Sıklığı ...............................................103<br />

Tablo: 26 Komşularla Yardımlaşma Durumu ......................................................104<br />

Tablo: 27 Kooperatif Üyelerinin Komşuları Hakkındaki Genel Görüşleri.........105


Tablo: 28 Nişan, Düğün Gibi Özel Günlerde Karşılıksız Yardımlar Alma<br />

Durumu ......................................................................................................................105<br />

Tablo: 29 Nişan, Düğün Gibi Özel Günlerde Karşılıksız Yardımlar<br />

Yapma Durumu.........................................................................................................106<br />

Tablo: 30 Görüşülenin Başı Sıkıştığında Danışmak ve Yardım İçin En<br />

Çok Kime Başvurduğu ile Eğitim Durumu ............................................................107<br />

Tablo: 31 Kooperatif Üyesine Göre İnsanın Mutlu ve Güvenli Bir Yaşam<br />

İçin Uyum Sağlaması Gereken Toplumsal Çevreler .............................................109<br />

Tablo: 32 Kooperatif Üyesine Göre Türkiye’de İş Sahibi Olmayı ya da<br />

Statü Yükseltmeyi Belirleyici Etmenler..................................................................110<br />

Tablo: 33 Kooperatif Üyesine Göre Türkiye’de Yaşanan En Önemli<br />

Sosyal Problemler .....................................................................................................111<br />

Tablo: 34 Kooperatif Üyesinin Genel Olarak İnsanlar Hakkındaki<br />

Tanımlamaları...........................................................................................................111<br />

Tablo: 35 Görüşülenin Parasal İlişkilerde Anlaşmaları Sözlü veya Yazılı<br />

Belirtme Durumu ......................................................................................................112<br />

Tablo: 36 Kooperatif Üyesinin Kendisini Hangi Konularda Yetersiz<br />

Hissettiği.................................................................................................................................113<br />

Tablo: 37 Kooperatif Üyesinin Hayatta Kendini Başarılı Bir İnsan Olarak<br />

Görme Durumu .........................................................................................................113<br />

Tablo: 38 Kooperatif Üyesinin Kendini Hayatta Başarılı Biri Olarak<br />

Görmemesinin Nedeni ..............................................................................................114<br />

Tablo: 39 Kooperatif Üyesinin Kendisini Hangi Toplumsal Tabakada<br />

Gördüğü .....................................................................................................................114<br />

Tablo: 40 Kooperatif Üyesine Göre Ailesinin Kendisine Kazandırdığına<br />

İnandığı En Önemli Özelliği.....................................................................................115<br />

Tablo: 41 Kooperatif Üyesinin Geleceğe Yönelik İstekleri ...................................116<br />

Tablo: 42 Görüşülenin İşi.........................................................................................117<br />

Tablo: 43 Görüşülenin İşi ile Eğitim Düzeyi ..........................................................118<br />

Tablo: 44 Görüşülenin İşi ile Cinsiyeti....................................................................119<br />

Tablo: 45 Görüşülenin Bağlı Bulunduğu Sosyal Güvenlik Kurumu ...................120<br />

Tablo: 46 Halen Çalıştığı İşin Nasıl Bulunduğu.....................................................121<br />

Tablo: 47 Görüşülenin İşi ile Halen Çalıştığı İşi Nasıl Bulduğu...........................122<br />

Tablo: 48 Daha Önce Başka Bir İşte Çalışmış Olma Durumu .............................124


Tablo: 49 Daha Önce Hangi İşte Çalıştığı ..............................................................124<br />

Tablo: 50 Aylık Gelir Durumu ................................................................................125<br />

Tablo: 51 Görüşülenin Aylık Geliri ile Eğitim Düzeyi ..........................................125<br />

Tablo 52 Görüşülenin Ek Gelir Durumu................................................................127<br />

Tablo: 53 Görüşülenin İşi ile Ek Gelir Durumu ....................................................127<br />

Tablo: 54 Ek Gelirin Nereden Olduğu....................................................................129<br />

Tablo: 55 Köydeki Toprakların Durumu ...............................................................129<br />

Tablo: 56 Görüşülenin Eşinin İşi.............................................................................130<br />

Tablo: 57Görüşülenin Cinsiyeti ile Eşinin İşi........................................................131<br />

Tablo: 58 Gelirlerin İhtiyaçları Karşılama Durumu.............................................132<br />

Tablo: 59 Gelirin İhtiyaçları Karşılaması ile Aylık Gelir Durumu.....................132<br />

Tablo: 60 Tasarruf Yapabilme ve Tasarrufları Değerlendirme Durumu ..........133<br />

Tablo: 61 Görüşülenin Üye Olduğu Kooperatifin Kuruluş Yılı ...........................134<br />

Tablo: 62 Kooperatifin Hangi Yılda Kurulduğu ile Kooperatife Hangi<br />

Yılda Üye Olunduğu .................................................................................................135<br />

Tablo: 63 Görüşülenlerin Üye Oldukları Kooperatifin Üye Sayıları...................135<br />

Tablo: 64 Görüşülenin Kooperatife Nasıl Üye Olduğu .........................................137<br />

Tablo: 65 Kooperatife Nasıl Üye Olunduğu ile Kooperatife Girmesinde<br />

Yakınlarından Hangisinin Etkisi Olduğu...............................................................137<br />

Tablo: 66 Kooperatife Nasıl Üye Olunduğu ile Eğitim Düzeyi.............................139<br />

Tablo: 67 Kooperatife Nasıl Üye Olunduğu ile Daha Önce Bir Kooperatife<br />

Üye Olma Durumu....................................................................................................140<br />

Tablo: 68 Görüşülenin Kooperatife Girmesinde Yakınların Etkisi Olup<br />

Olmadığı.....................................................................................................................141<br />

Tablo: 69 Görüşülenlerin Kooperatife Girmesinde Yakınlarından<br />

Hangilerinin Etkisi Olduğu......................................................................................142<br />

Tablo: 70 Görüşülenin Kooperatife Herhangi Birini Üye Yapıp<br />

Yapmadığı..............................................................................................................................143<br />

Tablo: 71 Kooperatifte Görevinin Ne Olduğu ile Herhangi Bir Kimseyi<br />

Kooperatife Üye Yapıp Yapmadığı .........................................................................143<br />

Tablo: 72 Görüşülenin Kooperatife Kimleri Üye Yaptığı.....................................143<br />

Tablo: 73 Görüşülenin Kooperatife Üye Yaptığı ile Yakınlık Durumu...............145<br />

Tablo: 74 Görüşülenin Kooperatife Üye Yaptığı Yakın Türlerinin Sayısı..........146<br />

Tablo: 75 Görüşülenlerin Kooperatif İçindekilere Yakınlık Derecesi.................146


Tablo: 76 Kooperatif Büyüklüğü ile Görüşülenin Herhangi Bir Kimseyi<br />

Kooperatife Üye Yapma Durumu............................................................................147<br />

Tablo: 77 Kooperatif Üyesinin Ev Sahibi Olmak İstemesinin Sebebi..................148<br />

Tablo: 78 Görüşülenin Neden Ev Sahibi Olmak İstediği ile Halen<br />

Oturduğu Evin Mülkiyetinin Kime Ait Olduğu.....................................................148<br />

Tablo: 79 Kooperatif Üyesi Olmasaydı Ne Şekilde Ev Sahibi Olmayı<br />

Düşündüğü.................................................................................................................149<br />

Tablo 80 Görüşülenin Yeterli Maddi İmkanı Olsaydı Nasıl Kullanacağı ...........150<br />

Tablo: 81 Görüşülenin Kooperatif Olmasaydı ne Şekilde Ev Sahibi<br />

Olmayı Düşündüğü ile Aylık Gelir Durumu ..........................................................150<br />

Tablo: 82 Görüşülenin Evinin Mülkiyet Durumu ile İşi .......................................152<br />

Tablo: 83 Görüşülenin Evinin Mülkiyet Durumu ile Doğum Yeri ......................154<br />

Tablo: 84 Daha Önce Başka Bir Kooperatife Üye Olma Durumu .......................155<br />

Tablo: 85 Başka Bir Kooperatife Üyeliğin Sonucu ile Bu Kooperatife<br />

Nerede Üye Olunduğu ..............................................................................................155<br />

Tablo: 86 Görüşülenin Kooperatif İçindeki Görevi...............................................156<br />

Tablo: 87 Görüşülenin Kooperatifteki Görevinin Ne olduğu ile Bu<br />

Görevden Ayrılma Nedeni........................................................................................157<br />

Tablo: 88 Görüşülenin Kooperatifteki Görevi ile Eğitim Düzeyi.........................158<br />

Tablo: 89 Görüşülenin Üye Olduğu Kooperatifin Kuruluşundaki Rolü ile<br />

Yönetimde Görev Alma Durumu ............................................................................159<br />

Tablo: 90 Görüşülenin Kooperatif Yönetiminde Yer Almak İstemesi ................160<br />

Tablo: 91 Görüşülen Görev Almak İçin Aday Olma Durumu .............................160<br />

Tablo: 92 Görüşülenin Kooperatif Yönetiminde Görev Almak<br />

İstememesinin Nedeni ...............................................................................................161<br />

Tablo: 93 Kooperatifte Genel Kurullar ..................................................................162<br />

Tablo: 94 Görüşülenin Kooperatifteki Görevi ile Genel Kurul<br />

Toplantıları Hakkındaki Değerlendirmesi .............................................................162<br />

Tablo: 95 Görüşülenin Genel Kurul Toplantılarında Söz Hakkı Kullanma<br />

Durumu ......................................................................................................................163<br />

Tablo: 96 Görüşülenin Genel Kurul Toplantılarında Söz Alması ile<br />

Eğitim Düzeyi ............................................................................................................163<br />

Tablo: 97 Görüşülenin Kooperatifteki Görevi ile Genel Kurulda Söz<br />

Alması.....................................................................................................................................164


Tablo: 98 Görüşülenin Genel Kurulda Söz Alması ile Daha Önce Başka<br />

Bir Kooperatife Üye Olma Durumu........................................................................164<br />

Tablo: 99 Görüşülenin Hiç Önerge Verip Vermemesi ..........................................165<br />

Tablo: 100 Görüşülenin Kooperatifteki Görevi ile Önerge Verme Durumu ......166<br />

Tablo: 101 Toplantılardan Önce Yıllık Bilançolar Hakkında Kooperatif<br />

Üyelerinin Bilgilendirilip Bilgilendirilmemesi........................................................166<br />

Tablo: 102 Görüşülenin Kooperatifi Maliyetler Konusunda Başka<br />

Kooperatiflerle Mukayese Etme Durumu ..............................................................167<br />

Tablo: 103 Kooperatif Üyesinin Maliyetler Konusundaki Olumsuz<br />

Düşüncelerini Yönetime İletme Durumu................................................................167<br />

Tablo: 104 Kooperatif Üyesinin Maliyetler Konusunda Olumsuz<br />

Düşüncelerini Yönetime İletmeme Nedeni..............................................................167<br />

Tablo: 105 Kooperatif İçinde Olağan Üstü Kongre Yapılma Durumu ...............168<br />

Tablo:106 Görüşülene Göre Olağan Üstü Genel Kurulun Gerekçesinin<br />

İnandırıcı Gelme Durumu........................................................................................168<br />

Tablo: 107 Kooperatiflerde Olağan Üstü Kurulların Gerekçeleri.......................169<br />

Tablo: 108 Kooperatif Üyelerinin Aidatlarını Zamanında Ödeyip<br />

Ödemediği..............................................................................................................................170<br />

Tablo: 109 Görüşülenin Kooperatifteki Görevi ile Aidatları Zamanında<br />

Ödeme Durumu.........................................................................................................170<br />

Tablo: 110 Kooperatif Üyelerinin Aidatlarını Zamanında<br />

Ödeyemediğinde Ne Yaptığı.....................................................................................172<br />

Tablo: 111 Görüşülenin Aidatları Zamanında Ödeyemediğinde Ne<br />

Yaptığı ile Gelirinin İhtiyacı Karşılama Durumu..................................................173<br />

Tablo: 112 Görüşülenin Gecikme Faizi Ödeyip Ödemediği .................................173<br />

Tablo: 113 Görüşülenlerin Yönetim Kuruluna Huzur Hakkı Olarak Ne<br />

Ödediği .......................................................................................................................174<br />

Tablo: 114 Görüşülenin Yöneticilerin Huzur Hakkını Hak Etmeleri ile<br />

Kooperatifin Bitme Süresini Makul Görme Durumu ...........................................175<br />

Tablo: 115 Görüşülenlerin Kooperatifte Dışarıda da Arkadaşlarını<br />

Sürdürdüğü Kimselerin Olup Olmadığı .................................................................175<br />

Tablo: 116 Görüşülenlerin Kooperatifteki Arkadaşlarıyla Ailece de<br />

Görüşme Durumu .....................................................................................................176


Tablo: 117 Kooperatif Üyelerinin Diğer Üyelerle Bilgi Alış Verişinde<br />

Bulunma Durumu .....................................................................................................177<br />

Tablo: 118 Kooperatif Üyelerinin Diğer Üyelerle Toplantılarda Nasıl<br />

Davranacağı Hususunda Bilgi Alış Verişinde Bulunma Durumu........................177<br />

Tablo: 119 Kooperatif Yönetiminden Beklentiler..................................................177<br />

Tablo: 120 Görüşülenin Kooperatifteki Görevi ile Kooperatif<br />

Yönetiminden Beklentileri .......................................................................................178<br />

Tablo: 121 Görüşülenin Yönetim Kurulundakileri Tanımlaması ile<br />

Yönetimden Beklentileri...........................................................................................179<br />

Tablo: 122 Görüşülene Göre Kooperatifin Tahmini Bitiş Süresinin Makul<br />

Olup Olmadığı ...........................................................................................................181<br />

Tablo: 123 Kooperatifin Bitme Yılı ile Görüşülenin Bu Süreyi Makul<br />

Bulma Durumu..........................................................................................................181<br />

Tablo: 124 Görüşülene Göre Kooperatifin Bitiş Süresinin Makul Olmama<br />

Nedeni.........................................................................................................................181<br />

Tablo: 125 Görüşülenin Gelirinin İhtiyacını Karşılaması ile Kooperatifin<br />

Bitme Süresini Makul Görme Durumu ..................................................................182<br />

Tablo: 126 Görüşülenin Halen Oturduğu Evin Mülkiyet Durumu ile<br />

Kooperatifin Bitme Süresini Makul Görme Durumu ...........................................183<br />

Tablo: 127 Kooperatif üyesinin Kooperatiften Memnun Olma Durumu............183<br />

Tablo: 128 Görüşülenin Kooperatiften Memnuniyeti ile Kooperatife<br />

Hangi Yıl Üye Olduğu...............................................................................................184<br />

Tablo: 129 Görüşülenin Kooperatifteki Görevi ile Kooperatiften<br />

Memnuniyeti..............................................................................................................185<br />

Tablo: 130 Görüşülenin Kooperatiften Memnuniyeti ile Yönetim<br />

Kuruluna Huzur Hakkı Olarak Ne Ödediği...........................................................185<br />

Tablo: 131 Görüşülenin Kooperatiften Memnuniyeti ile Aylık Gelir<br />

Durumu..................................................................................................................................187<br />

Tablo: 132 Görüşülenin Kooperatiften Memnuniyeti ile Neden Ev Sahibi<br />

Olmak İstediği ...........................................................................................................188<br />

Tablo: 133 Görüşülenin Kooperatiften Memnuniyeti ile Kooperatife Üye<br />

Olmayı Başkalarına Önerme Durumu....................................................................189<br />

Tablo: 134 Görüşülenin Kooperatiften Memnuniyeti ile Tekrar Başka Bir<br />

Kooperatife Üye Olma İsteği....................................................................................189


Tablo: 135 Görüşülenin Tekrar Başka Bir Kooperatife Üye Olma İsteği<br />

ile Aylık Gelir Durumu.............................................................................................189<br />

Tablo: 136 Görüşülenin Tekrar Başka Bir Kooperatife Üye Olma İsteği<br />

ile Neden Ev Sahibi Olmak İstediği.........................................................................191<br />

Tablo: 137 Kooperatif Üyelerinin Yöneticilere Güvenip Güvenmemesi .............192<br />

Tablo: 138 Görüşülenin Kooperatif Yönetim Kurulunu Oluşturanları<br />

Tarifi.......................................................................................................................................193<br />

Tablo: 139 Görüşülenin Yöneticilere Güven Durumu ile Kooperatiften<br />

Memnuniyeti..............................................................................................................193<br />

Tablo: 140 Görüşülenin Yöneticilere Güven Durumu ile Huzur Hakkı<br />

Olarak Ne Ödendiği ..................................................................................................193<br />

Tablo: 141 Görüşülenin Yöneticilere Güven Durumu ile Yöneticilerin<br />

Huzur Hakkını Hak Edip Etmedikleri....................................................................194<br />

Tablo: 142 Görüşülenin Yöneticilere Güven Durumu ile Kooperatifin<br />

Bitme Süresini Makul Görme Durumu ..................................................................195<br />

Tablo: 143 Kooperatif Üyelerinin Yöneticilerine Güvenmeme Nedeni ...............195<br />

Tablo: 144 Görüşülenlerin Kooperatif Yönetiminin Hoşuna Gitmeyen<br />

Uygulamaları .............................................................................................................195<br />

Tablo: 145 Görüşülene Göre İdeal Bir Başkanın Önemli Özellikleri ..................196<br />

Tablo: 146 Görüşülene Göre Dayanışma ve Yardımlaşma Acısından<br />

Kooperatiflerini Eksik Bulma Durumu ..................................................................197<br />

Tablo: 147 Görüşülenin Dayanışma ve Yardımlaşma Acısından<br />

Kooperatifi Eksik Bulma Sebebi .............................................................................197<br />

Tablo: 148 Görüşülenin Dayanışma ve Yardımlaşma Açısından<br />

Kooperatifi Değerlendirişi ile Kooperatif Büyüklüğü ...........................................198<br />

Tablo: 149 Görüşülenin Kooperatifi Dayanışma ve Yardımlaşma<br />

Açısından Değerlendirişi ile Yönetim Kurulunu Tanımlaması ............................199<br />

Tablo: 150 Görüşülenin Kooperatif Üyeliğinden Ayrılmayı İsteme<br />

Durumu..................................................................................................................................200<br />

Tablo: 151 Görüşülenin Kooperatif Üyeliğinden Ayrılmayı Neden<br />

Düşündüğü.............................................................................................................................201<br />

Tablo: 152 Görüşülenin Kooperatif Üyeliğinden Ayrılmaktan Vazgeçme<br />

Nedeni.........................................................................................................................202<br />

Tablo: 153 Isparta'da Faaliyetteki Kooperatifler ve Sayısal Dağılımı.................203


Tablo: 154 Isparta ve Çevresinde Dernekler Kanunu'na Göre Halen<br />

Faaliyet Gösteren Derneklerin Amaçlarına Göre Sayısal Dağılımı .....................203<br />

Tablo: 155 Görüşülenin Katıldığı Etkinlik Sayısı..................................................204<br />

Tablo: 156 Görüşülenin Üye Olduğu Kuruluş Sayısı ............................................204<br />

Tablo: 157 Görüşülenin Üye Olduğu Kuruluş Sayısı ile Etkinliğine<br />

Katıldığı Kuruluş Sayısı ...........................................................................................205<br />

Tablo: 158 Görüşülenlerin Üyesi Olduğu Kuruluşlar...........................................206<br />

Tablo: 159 Görüşülenlerin Etkinliklerine Katıldığı Kuruluşlar ..........................209<br />

Tablo: 160 Görüşülenlerin Kuruluşlara Üye Olmada En Önemli Etkenler .......210<br />

Tablo: 161 Görüşülenin Üye Olduğu Kuruluş Sayısı ile Aylık Gelir<br />

Durumu..................................................................................................................................211<br />

Tablo: 162 Görüşülenin Üye Olduğu Kuruluş Sayısı ile Doğum Yeri .................212<br />

Tablo: 163 Görüşülenin Üye Olduğu Kuruluş Sayısı ile Cinsiyeti .......................213<br />

Tablo: 164 Görüşülenin Üye Olduğu Kuruluş Sayısı ile Eğitim Düzeyi..............214<br />

Tablo: 165 Görüşülene Göre Diğer İnsanların Kuruluşlara Üye Olmanın<br />

Sakıncalı Bulduğu Yanlarının Olup Olmadığı.......................................................214<br />

Tablo: 166 Görüşülenlerin Diğer İnsanların Kuruluşlara Üye Olmasının<br />

Sakıncalı Bulunduğu Yanları...................................................................................215<br />

Tablo: 167 Görüşülenin Üye Olduğu Kuruluş Sayısı ile Kuruluşlara Üye<br />

Olmayı Sakıncalı Bulup Bulmadığı .........................................................................216<br />

Tablo: 168 Görüşülenin Eğitim Düzeyi ile Kuruluşlara Üye Olmayı<br />

Sakıncalı Bulup Bulmadığı.......................................................................................217<br />

Tablo: 169 Kuruluşların Görüşülenlerin Hayatlarına En Önemli<br />

Katkıları.................................................................................................................................217<br />

Tablo: 170 Görüşülene Göre Türkiye'de Kuruluşların En Çok Hangi<br />

Amaca Hizmet Ettiği.................................................................................................218<br />

Tablo: 171 Görüşülenin Ortak İş Yapma Hususunda Düşünceleri .....................220<br />

Tablo: 172 Bir Başkasıyla Ortaklık Açısından Görüşülen....................................221<br />

Tablo: 173 Görüşülenin Bir Başkasıyla Ortaklık Durumu ile İşi ........................221<br />

Tablo: 174 Görüşülenin Halen Ortaklık Durumu ile Ortak İş Yapma<br />

Hususunda Düşüncesi ...............................................................................................222<br />

Tablo: 175 Görüşülen Daha Çok Kimlerle İş Birliği Yapmak İster ....................224<br />

Tablo: 176 Görüşülenin Daha Çok Kimlerle İş/İşbirliği Yapmak İstediği<br />

ile Doğum Yeri...........................................................................................................225


Tablo: 177 Görüşülenlerin Kesinlikle İş Birliği Yapmayacağı Grup<br />

Mensupları.................................................................................................................225<br />

Tablo: 178 Görüşülenin Kesinlikle İşbirliği Yapmayacağı Grup<br />

Mensupları ile Eğitim Düzeyi...................................................................................227<br />

Tablo: 179 Görüşülene Göre Arasında İşbirliği Kurulamayacak Kesimler .......228<br />

Tablo: 180 Görüşülenin Kesinlikle İşbirliği Yapmayacağı Grup<br />

Mensupları ile Aralarında İşbirliği Kurulmayacağını Düşündüğü Toplum<br />

Kesimleri ....................................................................................................................229<br />

Tablo: 181 Görüşülenin İş Birliğinden Vazgeçeceği Durumlar ............................230<br />

Tablo: 182 Görüşülenin İnsanlara Güvenme Tutumu ile Hangi Durumda<br />

İşbirliğinden Vazgeçeceği .........................................................................................231<br />

Tablo: 183 Görüşülenin Kuruluşlarda Kabul Edemeyeceği Bir Karar<br />

Alındığında Sergilediği Tutum ................................................................................232

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!