You also want an ePaper? Increase the reach of your titles
YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.
na ilişkin bir uzlaşma ortamı oluşmuştur.<br />
1992’de ise Rio Dünya Çevre Zirvesinin<br />
bir çıktısı olarak hükümetler sera gazlarının<br />
salınımının azaltılması için oluşturulan<br />
Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği<br />
Çerçeve Sözleşmesi (United Framework<br />
Convention on Climate Change - UFCCC)<br />
anlaşmasını hazırlanmıştır. 2016 yılı itibariyle<br />
bu sözleşme 197 ülke tarafından<br />
imzalanmıştır.<br />
İklim değişikliğine karşı hükümetler arası<br />
anlaşmalarının en bilineni olan 1997 Kyoto<br />
Protokolü ile gelişmiş ülkeler 2008-<br />
2012 yılları arasında sera gazı salınımlarını<br />
%5 oranında azalma taahhüdü vermiştir.<br />
Uluslararası işbirliği süreci 2009<br />
yılında Kopenhag’ta toplanan BM İklim<br />
Toplantısı ile 192 ülkenin iklim değişikliğine<br />
karşı bir araya gelmesiyle hızlanmış<br />
ve salınım limitleri, önlem ve uyum çalışmalarının<br />
finansmanı gibi daha somut<br />
konular tartışılmaya başlanmıştır. Bu<br />
toplantıda ülkeler küresel ısınmayı 2100<br />
yılına kadar 2 santigrat derece ile sınırlandırmak<br />
konusunda uzlaşmaya varmıştır.<br />
2015’te gerçekleştirilen Paris Konferansında<br />
ise (COP21) ısınmanın 2 derecenin<br />
de altında tutulması için çaba göstermek<br />
konusunda anlaşılmıştır.<br />
Küresel ısınmanın dünyanın önemli sorunlarından<br />
biri olarak kabul görmesiyle<br />
Birleşmiş Milletler temel kalkınma sorunlarını<br />
çözmek için koyduğu Binyıl Kalkınma<br />
Hedeflerini 2016 yılında daha çevreci<br />
bir yaklaşımla güncellerken hedeflerin<br />
ismini de Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri<br />
olarak değiştirmiştir.<br />
2100’e kadar küresel ısınmanın 2 santigrat<br />
derece ile sınırlandırılması hedefine<br />
ulaşmak için IEA’nın tahminlerine göre<br />
2030’a kadar 53 trilyon dolarlık bir yatırım<br />
ihtiyacı olduğu hesaplanmaktadır.<br />
YEŞİL TAHVİLLER<br />
Küresel ısınmanın önüne geçmek için<br />
gerekli finansman ihtiyacını karşılamak<br />
üzere mevcut finansal ürünlere ek olarak<br />
yenilikçi finansman yaklaşımları üzerinde<br />
çalışmalar yapılmaya başlanmıştır.<br />
2000’li yılların sonuna doğru ilk defa “yeşil<br />
tahvil” adı verilen ve gelirleri yalnızca<br />
çevreci projelerin finansmanında kullanılmak<br />
üzere borçlanma senetleri ihraç<br />
edilmeye başlanmıştır.<br />
Özünde bir borçlanma kâğıdı olan yeşil<br />
tahvilleri geleneksel tahvillerden ayıran<br />
ana özellik, tahvillerden elde edilen gelirlerin<br />
iklim değişikliğinin etkilerini azaltmaya<br />
yönelik projeleri finanse etmesidir.<br />
Başlangıçta yenilenebilir enerji odaklı<br />
projelerin finansmanı, düşük karbon salınımını<br />
destekleyen altyapı projeleri gibi<br />
kamusal projelerin finansmanını sağlayan<br />
yeşil tahviller, görmüş olduğu yatırımcı<br />
ilgisi ile çevreci yatırımları finanse etmeye<br />
başlamıştır.<br />
İlk defa 2007 yılında Avrupa Yatırım<br />
Bankası tarafından ihraç edilen İklim<br />
Farkındalık Tahvilinin (Climate Awareness<br />
Bond) ardından 2008 yılında Dünya<br />
Bankası tarafından iklim değişikliğinin<br />
etkilerini azaltma projeleri için ihraç edilen<br />
yeşil tahvil ile bu yeni ürünün ilk örnekleri<br />
piyasada görülmeye başlamıştır.<br />
2008-2013 yılları arasında, ağırlıklı olarak<br />
uluslararası finansman kuruluşları ve<br />
kamu iktisadi teşebbüslerin ilgi gösterdiği<br />
bu ürünleri, 2013 yılında yerel yönetimler<br />
özel sektör de ihraç etmeye başlamıştır.<br />
Özel sektörün ilk yeşil tahvil ihracı<br />
Kasım 2013’te Fransız enerji şirketi<br />
Électricité de France – EDF tarafından<br />
gerçekleştirilmiştir. 2021 vadeli ve 1,4<br />
milyar euroluk bu tahvil şirketin yenilenebilir<br />
enerji yatırımlarını finanse etmek<br />
için ihraç edilmiştir. 2015 yılına gelindiğinde<br />
ise dünya genelinde ihraç edilen<br />
yeşil tahvillerin yaklaşık üçte birinin özel<br />
sektörce ihraç edildiği görülmektedir.