19.09.2015 Views

Selef ilik

Dosya - IGMG

Dosya - IGMG

SHOW MORE
SHOW LESS
  • No tags were found...

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

Söyleşi<br />

Türkiye’deki gündelik dini hayatta, ayrıca ülkenin<br />

kültürel ve siyasal İslamcılığında bu tarikatın etkisi<br />

hala güçlü şekilde sürmektedir. Ayrıca Vehhâbîliğin<br />

bir uzantısı olarak görülen çağdaş <strong>Selef</strong>î hareket,<br />

Suudî’lerin ideolojisi olarak anlaşılmış, milliyetçi<br />

sâiklerle hatırlarda hâlâ taze duran tarihi Osmanlı-<br />

Vehhâbî karşıtlığı olgusu, <strong>Selef</strong>î düşüncelerin zemin<br />

bulmasına mani bir düşünsel atmosferi oluşturmuştur.<br />

Avrupa’da <strong>Selef</strong>iliğe yaklaşımı nasıl buluyorsunuz,<br />

özellikle devlet kurumları ve medyanın<br />

yaklaşımını? Avrupa özelinde <strong>Selef</strong>iliğin sürekli<br />

gündeme getirilerek, kullanılmaya çalışıldığını<br />

düşünüyor musunuz?<br />

Biraz önce belirtmiştim. <strong>Selef</strong>iyye’nin gücü Avrupa<br />

ve ABD’deki güvenlik kurumları ve medya tarafından<br />

bilinçli şekilde abartılıyor. Bunun arkasındaki nedenin,<br />

Müslümanları ve İslami kurumları baskı altına<br />

almak olduğunu söyledim. Ayrıca çağdaş <strong>Selef</strong>iliğin<br />

son yıllarda yeni sömürgeciliğin bir aracı olarak işlev<br />

gördüğü dikkatlerden kaçmamakta. Suudi Arabistan<br />

devleti himayesindeki Suudi <strong>Selef</strong>îliği, Batı’nın Arap<br />

Yarımadası’ndaki çıkarlarına dini meşruiyet kazandıran<br />

bir mekanizma olarak hareket etmektedir.<br />

Öte yandan bazı cihadî eğilimli <strong>Selef</strong>i örgütlenmelerin<br />

icraatları bir takım abartmalar eşliğinde bahane<br />

gösterilmek suretiyle Afganistan, Irak, Somali,<br />

Mali gibi ülkelerin Batılı emperyalist güçlerin işgaline<br />

uğradığı herkesin malumudur. Bu ülkelerde geleneksel<br />

tabanları bulunmamasına rağmen direniş<br />

güçleri olarak kendilerini gösteren veya o şekilde dışarıya<br />

takdim edilen el-Kâide, Şebâb, Ensârü’d-Dîn<br />

gibi <strong>Selef</strong>i yapılar, izledikleri feraset ve basiretten<br />

yoksun politikalar ve iş görüş biçimleri nedeniyle,<br />

kendi iddialarının tam aksine siyasal-dinî bir inşanın<br />

değil bir yıkımın vasıtası haline gelmektedirler<br />

ve bu durumun da çok farkında değildirler.<br />

Çağdaş selefi akımlar üzerinde yaptığınız çalışmalara<br />

dayanarak soruyorum; iddia edildiği gibi,<br />

örneğin Almanya’da faaliyet gösteren <strong>Selef</strong>i akımların<br />

devletin güvenliği için tehlike arzedecek bir yapılanma<br />

içerisinde olduğu söylenebilir mi?<br />

Güvenlik tehdidi olabilecek küçük ve marjinal<br />

hücre yapılanmaları olabilir. Bunlar dar çapta da<br />

olsa terörist aktiviteler içinde olabilirler. Fakat bu<br />

yapılar Müslüman kamuoyunun desteğinden yoksundur.<br />

Güvenlik ve istihbarat birimleri de sanıyorum<br />

ki bunları kontrol ediyordur. Benim endişem,<br />

bu birimlerin belli konjonktürel siyasal amaçlarla bu<br />

oluşumları manipüle etmeleri ve operasyon yapmalarına<br />

imkan tanıyıp sonra da bunun sonuçlarından<br />

yararlanmaya çalışmalarıdır.<br />

Almanya İç İstihbarat Dairesi selefiliği iki kategoriye<br />

ayırıyor. Birisi “siyasi selefizm“, diğeri<br />

“cihadi selefizm“. İkisinin de aynı ideolojik temele<br />

sahip olmakla birlikte stratejik yöntem farklılıkları<br />

olduğu, klasik fıkıh literatüründeki referansları<br />

itibariyle gayrimüslimlere yönelik şiddete yatkın<br />

olmakla birlikte siyasi selefizmin “dava“ adı altında<br />

misyonerlik benzeri faaliyetler yürüttüğü,<br />

cihadi selefizmin de şiddeti öncelediği, ancak<br />

ikisinin arasındaki geçişlerin akıcı olduğu iddia<br />

edilmekte. Bu tanımları ve <strong>Selef</strong>iliğin prensip olarak<br />

şiddeti tasvip ettiği görüşü doğru mu?<br />

Bahsettiğiniz değerlendirmeler genel hatlarıyla<br />

doğru; ancak <strong>Selef</strong>iliğin prensip olarak şiddeti tasvip<br />

ettiğini söylemek maksadı aşan bir yorum olur. Cihadi<br />

dediğimiz <strong>Selef</strong>i akım içinde bile ölçüsüz şiddet<br />

ve tedhişi reddeden bir damar her zaman mevcut.<br />

Şiddet yöntemlerinden müesses Suudi <strong>Selef</strong>iyye rahatsızdır;<br />

zira muhalif bu yeni çizgi her zaman için<br />

bir dinî devlet ideolojisi olmuş Vehhâbîliğin ruhuna<br />

aykırıdır. İslamcılar da rahatsızdır; zira ne üreteceği<br />

belli olmayan ve zaman zaman kontrol dışında kalan<br />

fikir ve gruplarla karşı karşıya kalmaktadırlar.<br />

Nitekim Üsame b. Ladin’le beraber Cihâdi <strong>Selef</strong><strong>ilik</strong><br />

içerisinde yaşanan savrulma, Cihadî şeyhler tarafından<br />

bile onaylanmamıştır. Bu alimlerin Bin Ladin’i<br />

tenkitleri üç noktada yoğunlaşmaktadır: Bin Ladin,<br />

Müslüman yöneticileri ve ulemayı geçerli kanıtlara<br />

dayanmadan küfürle suçlamıştır. El-Kaide, düzenlediği<br />

kanlı eylemlerle halkı Müslüman ülkeleri savaş<br />

arenalarına dönüştürmüştür. Bin Ladin ve arkadaşları<br />

bu eylemlerinde İslam savaş hukukuna aykırı<br />

biçimde masum sivil insanları da hedef almaktadır.<br />

Şiddeti meşru kabul eden ve sivillere yönelik terör<br />

eylemleri gerçekleştiren grupların temel motivasyonu<br />

gerçekten dini kaynaklar mı? Yani ‘‘Allah rızası<br />

için’’ insanları katlettiklerine gerçekten inanıyorlar<br />

mı? Hangi sebepler onları bu metodlara yöneltiyor?<br />

Temel motivasyon dini kaynaklar değil şüphesiz.<br />

Kuşatılmışlık, çaresizlik, zulümler, haksızlıklar,<br />

baskılar, işkenceler bu tür eylemlere<br />

insanları sevkedecek psikolojik bir ruh hali yaratıyor.<br />

Bu ruh hali içerisinde bir araya gelen insanların<br />

ölçüsüz şiddet içeren eylemlerine dini<br />

bir kılıf bulmaları hiç de zor olmuyor.<br />

34<br />

PERSPEKTİF • SAYI 219 • MART 2013

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!