24 -> 83Aslında korkan bu "BEN" dir; gerçek sen değil. Varlığın korkusu yoktur, ama egoda korku vardır; çünküego ölmekten çok çok korkar. O, sunidir, keyfidir, montajlanmıştır; her an dağılabilir. Ve yeni geldiğizaman, korku oradadır. Ego korkar: dağılabilir. Bir şekilde, kendini bir arada, tek parça halindetutabilmektedir ve şimdi yeni bir şey geliyor; bu tahrip edici bir şeydir. O yüzden yeniyi coşkuyla kabuletmiyorsun. Ego, kendi ölümünü coşkuyla kabullenemez. Kendi ölümünü nasıl coşkuyla kabullensin?Ego olmadığını anlayıncaya kadar, yeniyi kabul etmen mümkün olamaz. Egonun sadece geçmiş hafızanolduğunu ve başka bir şey olmadığını gördüğün zaman; hafızadan ibaret olmadığını görürsün. Hafıza aynenbir biyolojik bilgisayar gibidir: O bir makinedir, kullanışlıdır ama bir mekanizmadır. Ama sen bununötesinde bir şeysin. Sen, bilinçsin, hafıza değil. Hafıza, bilinçliliğin içindeki bir katkı maddesidir; sen ise bubilinçliliğin ta kendisisin.Örneğin, yolda yürürken birini görüyorsun. Yüzü hatırlıyorsun ama ismi aklına gelmiyor. Eğer sen hafızaolsan, ismi hatırlaman gerekirdi. Ama sen, "Yüzü tanıyorum ama ismini hatırlayamadım." diyorsun. Sonrahafızanı çalıştırıyorsun, hafızanın içine girip, sağına soluna bakıyorsun, ve birden, bir isim kıpırdıyor vesen, "Evet, işte ismi bu." diyorsun. Hafıza, senin kayıtlarındır. Sen o kayıtlara bakan kişisin; kayıtlarınkendisi değil.Pek çok kere bu başına gelir; eğer bir şeyi hatırlamak konusunda fazla gerilirsen, onu hatırlaman zorlaşır.O gerginlik yüzünden, varlığının üstündeki o baskı yüzünden, hafıza, içindeki bilgiyi sana göstermiyor.Birinin adını hatırlamaya çalışıyorsun da çalışıyorsun, ama her ne kadar dilinin ucunda olduğunu söylesende gelmiyor. Bildiğini biliyorsun, ama yine de isim ortaya çıkmıyor.Şimdi bu çok garip. Eğer sen hafızaysan, o zaman seni engelleyen kim; neden hatırlamıyorsun? Peki,"Biliyorum ama dilimin ucunda söyleyemiyorum." diyen de kim? Sonra çabalıyorsun, ne kadar çokçabalarsan o kadar zorlaşıyor. Sonra, artık çabalamaktan sıkılıyor ve bahçede yürüyüşe çıkıyorsun, vebirden, bir gül ağacına bakarken, hatırlıyorsun; yüzeye çıktı.Sen, hafızan değilsin. Sen bilinçsin; hafıza ise içerik. Ancak hafıza, egonun bütün yaşam enerjisidir.Hafıza, tabii ki eskidir ve yeniden korkar. Yeni rahatsız edici olabilir, yeni hazmedilemez olabilir. Yenisorun getirebilir. Kendini değiştirmen ve tekrar değiştirmen gerekebilir. Kendini yeni baştan ayarlamangerekebilir. Bu da çetin bir iş gibi görünüyor. Yeni olmak için insanın kendini ego ile olanözdeşleşlemesinden sıyırması gerekir. Kendini ego ile olan özdeşleşmenden bir kez kurtardıktan sonra,onun ölmesi ya da yaşamasını umursamazsın. Sonuçta ister yaşasın, ister ölsün, onun zaten ölü olduğunubiliyorsun. O sadece bir mekanizma; onu kullan, ama onun tarafından kullanılma. Ego, sürekli ölümdenkorkar; çünkü türetilmiştir. O yüzden korkar. O, varlıktan doğmamıştır. Varlıktan doğamaz; çünkü varlıkhayat demektir. Hayat, nasıl ölümden korkabilir ki? Hayat ölüme ilişkin hiçbir şey bilmez; egoderlemelerden suni olarak ortaya çıkar. Bir şekilde, bir araya getirilir; yapaydır, uydurmadır. Ve onubırakmak, egonun bu ölümü, bir insanı canlı yapar. Egoda ölmek, varlıkta doğmak demektir.Yeni, Tanrı'dan gelen bir habercidir. Yeni, Tanrı'dan gelen bir müjdedir; ilahi bir mesajdır! Yeniyi dinle,yeniyle birlikte hareket et. Korktuğunu biliyorum; korkuya rağmen, yeniyle birlikte hareket et. Hayatıngiderek daha da çok zenginleşecek, ve bir gün, içinde hapsedilmiş olan ihtişamı ortaya çıkartabileceksin.Sırf cesaret eksikliği yüzünden sürekli HAYATTA BİR ÇOK ŞEYİ KAÇIRIYORUZ. Aslında başarmakiçin hiçbir çabaya gerek yok; cesaret yeter. Ve o zaman, senin kovalaman yerine, her şey sana gelmeyebaşlar; en azından iç dünyada bu böyledir.Ve bence, mutlu olmak en büyük cesarettir. Mutsuz olmak, çok korkakçadır. Aslında mutsuz olmak içinhiçbir şeye ihtiyaç yoktur. Her korkak başarabilir; her aptal bunu yapabilir. Herkes mutsuz olmakapasitesine sahiptir; ama mutlu olmak için büyük bir cesaret gerekir. Bu, çok daha zorlu bir görevdir.Normalde böyle düşünmüyoruz. "Mutlu olmak için ne gerekir? Herkes mutlu olmak ister." diye düşünürüz.Bu, kesinlikle yanlıştır. Herkes bunu söylemesine rağmen, mutlu olmayı isteyen insana çok ender rastlanır.Çok az insan mutlu olmaya hazırdır... İnsanlar mutsuzluğa o kadar çok yatırım yapmıştır ki, mutsuz olmayabayılırlar; aslında onlar mutsuz olmaktan mutludur.
25 -> 83Anlaşılması gereken çok şey var. Aksi halde mutsuzluğun boyundurluğundan kurtulmak çok zor olur. İlkolarak, kimse seni orada tutmuyor, mutsuzluk zindanında kalmaya devam etmeye sadece sen karar verdin;kimse kimseyi tutmaz. Oradan çıkmaya hazır olan kişi, hemen şu anda oradan çıkabilir; başka kimsesorumlu değildir. Eğer biri mutsuzsa, sorumlusu kendisidir. Ama mutsuz insan, asla sorumluluğu kabuletmez. Mutsuz kalabilme yolu budur. "Beni bir başkası mutsuz ediyor." der.Eğer seni bir başkası mutsuz ediyorsa, doğaldır ki, hiçbir şey yapamazsın. Ama eğer sen kendini mutsuzediyorsan, bir şey yapılabilir, hemen bir şey yapılabilir. O zaman, mutsuz olmak ya da olmamak tamamensenin elindedir. İnsanlar sorumluluğu sürekli başkasına atar. Bazen karısına, bazen kocasına, bazen aileye,bazen koşullara, çocukluğa, anneye, babaya, bazen topluma, tarihe, kadere, Tanrıya; ama her zaman birbaşka şeye atarlar. İsimler farklıdır ama hep aynı numara.Bir insan bütün sorumluluğu kabullendiği zaman, gerçek bir insan olur... Kişi her ne ise sorumlusu odur. İlkcesaret, en büyük cesaret budur. Bunu kabullenmek çok zordur; çünkü zihin sürekli, "Eğer sorumlususensen, neden yaratıyorsun?" diye sorar. Bundan kaçınmak için, hep başkasını sorumlu tutarız. Neyapabilirim? Ben çaresizim, ben kurbanım, benden çok daha üstün güçler tarafından, sağa solafırlatılıyorum. Ve yapacak hiçbir şeyim yok. O yüzden yapabileceğim tek şey, mutsuzluğum yüzündenağlamak; ve ağladıkça daha fazla mutsuz olmaktır." Ve her şey gelişir. Ne kadar uygulama yaparsan, okadar gelişir. O yüzden giderek daha derine iner, daha derine gömülürsün.Hiç kimse, hiçbir başka güç sana bir şey yapmıyor. Sensin; ve sadece sensin! Karma felsefesinin özübudur: Her şeyi sen yapıyorsun. "Karma", yapmak demektir. Onu sen yaptın, ve onu çözebilecek olan dasensin. Bunun için beklemeye, ertelemeye gerek yoktur. Zamana ihtiyaç yok; istediğin an zıplayıp dışınaçıkabilirsin. Ama, bu bizim alışkanlığımız olmuştur. Eğer mutsuz olmayı bırakırsak, kendimizi çok yalnızhissederiz, en yakın dostumuzu kaybederiz. O bizim gölgemiz olmuştur, her yerde bizi izler. Yanında kimseolmadığı zaman bile, en azından mutsuzluğun vardır. İnsan onunla evlenmiştir ve bu çok çok uzun birevliliktir; birçok yaşam boyunca mutsuzluğunla evli kalmışsındır.Artık ondan boşanma vakti gelmiştir. Ben buna, büyük cesaret diyorum: mutsuzluktan boşanmak; insanzihninin en eski alışkanlığını, en uzun süreli yoldaşını kaybetmesi.SEVME CESARETİKorku, sevgi eksikliğinden başka bir şey değildir. Bir şeyi sevgiyle yap, korkuyu unut. Eğer iyi seversen,korku kaybolur.Eğer derinden seversen, korku oluşmaz. Korku, bir olumsuzlamadır; bir yokluktur. Bunu çok çok derindenanlamak gerekir. Eğer bunu kavrayamazsan, korkunun doğasını asla anlayamazsın. Korku, karanlık gibidir.Karanlık yoktur, sadece varmış gibi görünür. Aslında sadece ışığın yokluğudur. Işık vardır. Işığı çıkart;karanlık oradadır.Karanlık diye bir şey yoktur, karanlığı ortadan kaldıramazsın. Ne istersen yap ama, karanlığı yokedemezsin. Onu getiremezsin, onu atamazsın. Eğer karanlıkla bir şey yapmak istiyorsan, ışıkla bir şeyyapmak zorunda kalacaksın; çünkü, ancak varolan bir şey ile ilişki kurulabilir. Işığı kapatırsın, karanlıkolur; ışığı yakarsın, karanlık kaybolur. Ama sen ışıkla bir şeyler yapıyorsun; karanlıkla hiçbir şeyyapamazsın.Korku, karanlıktır; sevgi yokluğudur. Korkuya ilişkin olarak hiçbir şey yapamazsın. Ve ne kadar yapmayaçalışırsan, o kadar çok korkacaksın; çünkü giderek bunun mümkün olmadığını daha fazla hissedeceksin.Sorun giderek daha karmaşık hale gelecek. Eğer karanlıkla savaşırsan, yenilgiye uğrayacaksın. Bir kılıçalıp karanlığı öldürmeye çalışabilirsin; sadece yorgunluktan tükeneceksin. Ve sonunda zihin, "Karanlık o
- Page 1 and 2: 1 -> 83cesaretEğer cesur değilsen
- Page 3 and 4: 3 -> 83CESARET NEDİRBaşlangıçta
- Page 5: 5 -> 83huzurunda kim olduğunu bile
- Page 8 and 9: 8 -> 83O zaman ne yapmalı? Yapıla
- Page 10 and 11: 10 -> 83doğru kabul ettiğin zaman
- Page 12 and 13: 12 -> 83Asla inanma. Eğer güvenmi
- Page 14 and 15: 14 -> 83acil bir durumdu. Kör adam
- Page 16 and 17: 16 -> 83olabilirse, ona çakravarti
- Page 18 and 19: 18 -> 83O sahipliği arttırmak iç
- Page 20 and 21: 20 -> 83bir kitap yazarsan, hiç ki
- Page 22 and 23: 22 -> 83meşalesini her iki uçtan
- Page 26 and 27: 26 -> 83kadar güçlü ki, onu yenm
- Page 28 and 29: 28 -> 83derler. Eğer o görücü u
- Page 30 and 31: 30 -> 83Ancak eğer böyle konuşur
- Page 32 and 33: 32 -> 83götürmez. Korkmaya devam
- Page 34 and 35: 34 -> 83o zaman "Bu pasta çok lezz
- Page 36 and 37: 36 -> 83ve başka hiçbir şeyi umu
- Page 38 and 39: 38 -> 83Artık eski kalıpları ger
- Page 40 and 41: 40 -> 83Onu Nelson'ın yendiğini s
- Page 42 and 43: 42 -> 83file:///E:/E-K%C4%B0TAPLAAR
- Page 44 and 45: 44 -> 83başkalarının önüne koy
- Page 46 and 47: 46 -> 83dünya düzenine uyum sağl
- Page 48 and 49: 48 -> 83Eğer bir korkaksan, bunun
- Page 50 and 51: 50 -> 83Babam yanıtladı: "O benim
- Page 52 and 53: 52 -> 83gibi, bıkkınlık içinde
- Page 54 and 55: 54 -> 83Zihin tarihinin tamamı, b
- Page 56 and 57: 56 -> 83Bir ifade vardır, bazen "b
- Page 58 and 59: 58 -> 83aynı yaşam formu, tam şu
- Page 60 and 61: 60 -> 83sıkıntılarını, keyifle
- Page 62 and 63: 62 -> 83O yüzden, benim için basi
- Page 64 and 65: 64 -> 83gerçeklerini görmek ve bu
- Page 66 and 67: 66 -> 83zorlukları görüp kaçmay
- Page 68 and 69: 68 -> 83Birçok şekilde parçalana
- Page 70 and 71: 70 -> 83Neden kendimi ortaya koymak
- Page 72 and 73: 72 -> 83okyanusunda bir dalga gibi
- Page 74 and 75:
74 -> 83Ev sahibi tekrar köpeğe b
- Page 76 and 77:
76 -> 83Şimdi tek yapabileceğin
- Page 78 and 79:
78 -> 83neredeyse durur gibi olur.B
- Page 80 and 81:
80 -> 83hayatın akıyor ve ilk and
- Page 82 and 83:
82 -> 83kimse yok.Ama İsa gücün