44 -> 83başkalarının önüne koyamazsın... ama hâlâ var.İç sesin kendi geçerliliği vardır. Ancak bilimsel şartlanma nedeniyle insanlar kendi iç seslerine güvenlerinikaybetmiştir. Başkalarına bağımlıdırlar. Başkalarına o kadar bağımlısın ki, eğer biri "Ne kadar mutlugörünüyorsun!" derse, kendini mutlu hissetmeye başlıyorsun. Eğer yirmi kişi seni mutsuz etmeye kararverirse, seni mutsuz edebilirler. Bütün bir gün aynı şeyi söylemeleri yeter. Ne zaman onlardan biriylekarşılaşsan, sana "Çok mutsuz, çok üzgün görünüyorsun. Sorun nedir? Yoksa biri mi öldü?" deseler,hemen şüphelenmeye başlarsın: Eğer bu kadar insan mutsuz olduğunu söylüyorsa, öyle olmalısın.Başka insanların düşüncelerine bağımlısın. Başka insanların fikirlerine o kadar bağımlısın ki, kendi içsesinle bağlantını bile kaybettin. İç sesini yeni baştan keşfetmen gerekiyor çünkü güzel olan her şey, iyiolan, kutsal olan her şey ancak içsel olarak hissedilebilir.İnsanların fikirlerinden etkilenmeyi bırak. Bunun yerine içine dön; iç sesinin sana bir şeyler söylemesineengel olma. Ona güven. Eğer ona güvenirsen, gelişecektir. Eğer ona güvenir ve onu beslersen, daha güçlüolacaktır.Vivekananda, Ramakrishna'ya gitti ve "Tanrı yoktur! Bunu ispat edebilirim. Tanrı yoktur!" dedi. Çokmantıklı, çok kuşkucu biriydi. Batı felsefesi ekolünde çok iyi bir eğitim almıştı. Ramakrishna ise eğitimsiz,okur yazar olmayan biriydi. Vivekananda'ya, "Peki, ispat et bakalım!" dedi.Vivekananda uzun uzun konuştu, bütün kanıtlarını ortaya döktü. Ramakrishna dinledi ve sonunda konuştu:"Ama benim iç sesim Tanrının olduğunu söylüyor. Bu konuda son hükmü verecek olan da odur. Seninbütün söylediklerin bir tezden ibaret. Senin iç sesin ne diyor?"Vivekananda bunu aklına bile getirmemişti. Omuz silkti. O, kitaplar okumuş, tartışmaları değerlendirmiş,lehte ve aleyhte kanıt toplamış ve bu kanıtlardan yola çıkarak Tanrı'nın var olup olmadığını belirlemeyeçalışmıştı. Ama kendi içine bakmamıştı. Kendi iç sesine sormamıştı.Bu çok aptalca. Ama kuşkucu zihin zaten aptaldır, mantıklı zihin aptaldır.Ramakrishna devam eder: "Savların çok güzel, keyif aldım. Ama ne yapabilirim? Ben biliyorum! İç sesimonun var olduğunu söylüyor. Tıpkı iç sesimin bana mutlu olduğumu, hasta olduğumu, üzgün olduğumu,karnımın ağrıdığını ya da bugün kendimi iyi hissetmediğimi söylediği gibi. İç sesim bana Tanrı vardır diyor.Bu bir tartışma konusu değil."Daha sonra Ramakrishna, "Sana ispat edemem ama eğer istersen sana gösterebilirim." dedi. Daha önce hiçkimse Vivekananda'ya Tanrı'nın gösterilebileceğini söylememişti. Vivekananda daha bir şey söylemedenRamakrishna onun üzerine atladı - o vahşi bir adamdı - üzerine çıktı ve ayaklarıyla Vivekananda'nıngöğsüne bastırdı! Sonra bir şey oldu, bir enerji sıçraması yaşandı ve Vivekananda üç saat boyunca transagirdi. Gözlerini açtığı zaman tamamen farklı bir insan olmuştu.Ramakrishna sordu: "Şimdi ne diyorsun? Tanrı var mı, yok mu? İç sesin şimdi ne diyor?"Vivekananda daha önce hiç yaşamadığı bir dinginlik ve sakinlik içindeydi. İçinde büyük bir neşe vardı,içinden taşmakta olan bir mutluluk yaşıyordu. Ramakrishna'nın önünde eğildi, ayaklarına dokundu ve"Evet, Tanrı var!" dedi.Tanrı bir kişi değildir: O, sonsuz mutluluk, sınırsız bir evinde olduğun duygusudur. "Ben bu dünyaya aitbiriyim ve bu dünya da bana ait. Ben burada bir yabancı değilim." duygusunu en üst düzeyde hissetmektir.Varoluşsal bir; "Bütün ve ben ayrı değiliz." hissidir. Bu deneyim Tanrı'dır. Ancak bu duygu sadece içsesinin işini yapmasına izin verdiğin zaman mümkün olabilir.Buna izin vermeye başla! Ona mümkün olduğunca çok fırsat ver. Sürekli dışsal otoriteleri arama ve dışsalfikirlere yönelme. Kendini biraz daha bağımsız kılmaya çalış. Daha fazla hisset, daha az düşün.
45 -> 83Git ve bir güle bak, ama hemen papağan gibi "Ne kadar güzel" deme. Bu sadece insanların sana söylemişolduğu bir fikir olabilir; çocukluğundan beri sürekli "Gül çok güzel bir çiçektir. Harika bir çiçektir."sözlerini duyuyorsun. O yüzden bir gül gördüğün zaman, hemen tuşuna basılmış bir bilgisayar gibi "Bu çokgüzel" diyorsun. Bunu gerçekten hissediyor musun? Bu senin içinden gelen duygular mı? Eğer değilse,söyleme.Aya baktığın zaman, eğer kendi iç sesin değilse, güzel olduğunu söyleme. Zihninde taşıdığın şeylerin yüzdedoksan dokuzunun ödünç alınmış olmasına şaşıracaksın. Ve bu yüzde doksan dokuzluk işe yaramaz çöpiçinde kalan yüzde birlik iç ses kaybolup boğulmuş durumda. Bilgili olmaktan vazgeç. Kendi iç sesinitekrar bul. Tanrı'yı iç sesinle bilebilirsin.Altı duyu vardır: Beş tanesi dış duyudur; sana dünyayı anlatırlar. Gözler ışık hakkında bir şeyler söyler;gözlerin olmadan ışığı bilemezsin. Kulaklar ses hakkında bir şeyler söyler; kulakların olmadan seshakkında hiçbir şey bilemezsin. Sonra bir de altıncı duyu var, iç ses. Bu duyu sana kendin ve her şeyinsonsuz kaynağı hakkında bir şeyler söyler. Bu duyunun keşfedilmesi gerekir. Meditasyon iç sesinkeşfinden başka bir şey değildir.DÜNYADAKİ EN BÜYÜK KORKU BAŞKALARININ FİKİRLERİDİR. Ve kalabalıktan artıkkorkmadığın an artık bir koyun değil, bir aslan olursun. Kalbinde dev bir kükreme yükselir, özgürlüğünkükremesi.Buda buna aslanın kükremesi demişti. Bir insan tam dinginliğe ulaştığı zaman bir aslan gibi kükrer. İlk kezolarak özgürlüğün ne olduğunu bilir, çünkü artık başka insanların ne düşündüğü korkusu kalmamıştır.İnsanların ne dediği önemli değildir. Onların sana aziz ya da günahkâr demeleri hiç önemli değildir; seniniçin tek ve yegane yargıç Tanrı'dır. 'Tanrı' bir kişi demek değildir, Tanrı sadece bütün evren demektir.Bu bir kişiyle yüz yüze gelme durumu değildir; sen ağaçlarla, nehirlerle, dağlarla, yıldızlarla... bütünevrenle yüzleşmek durumundasın. Ve bu bizim evrenimiz, biz onun bir parçasıyız. Ondan korkmaya gerekyok, ondan bir şey gizlemeye gerek yok. Aslında çabalasan bile ondan bir şey gizleyemezsin. Bütünlükzaten biliyor, bütünlük seni senden daha iyi tanıyor.İkinci konu ise bundan bile daha önemli: Tanrı zaten hükmünü vermiştir. Bu, gelecekte olacak bir şeydeğildir, zaten olmuştur: O yargısını çoktan vermiştir. O yüzden bu yargının korkusu bile ortadan kaybolur.Kıyamet Gününde bir yargılama söz konusu değildir. Korkmana gerek yok. Kıyamet ilk günden koptu;seni yarattığı an o zaten hükmünü vermişti. Seni tanıyor, sen onun yarattığı bir varlıksın. Eğer sende birşey ters giderse, sorumlusu O olur, sen değil. Eğer yanlış yola saparsan sorumlusu O, sen değil. Sen nasılsorumlu olabilirsin? Sen kendini yaratmadın ki! Eğer resim yaparken bir şey yanlış giderse, bununsorumlusunun resim olduğunu söyleyemezsin! Sorumlusu ressamdır.O yüzden kalabalıktan, ya da dünyanın sonu geldiğinde ne yapıp yapmadığına dair hesap soracak hayalibir Tanrı'dan korkmana gerek yok. O zaten hükmünü verdi... Bu çok önemli. Hüküm çoktan verildiği içinzaten özgürsün. Ve insan, kendi olma özgürlüğüne sahip olduğunu tam olarak idrak ettiği zaman hayatıdevingen bir niteliğe bürünür. Korku esaret yaratır, özgürlük sana kanat verir.ÖZGÜRLÜK SANA KANAT VERİRBen tüm hayatım boyunca uyumsuz birisi oldum... Ailemin içinde, dinimde, ülkemde; ve bundan çokbüyük bir keyif aldım çünkü toplumla uyumsuz olmak birey olmak demektir.Varolan kurulu düzenle uyumlu olmak, bireyliğini kaybetmek demektir. Ve bütün dünyan bundan ibaret.Uzlaşmaya gidip bireyliğini kaybettiğin an, her şeyi kaybetmiş olursun. İntihar etmiş olursun. Yaşadığımız
- Page 1 and 2: 1 -> 83cesaretEğer cesur değilsen
- Page 3 and 4: 3 -> 83CESARET NEDİRBaşlangıçta
- Page 5: 5 -> 83huzurunda kim olduğunu bile
- Page 8 and 9: 8 -> 83O zaman ne yapmalı? Yapıla
- Page 10 and 11: 10 -> 83doğru kabul ettiğin zaman
- Page 12 and 13: 12 -> 83Asla inanma. Eğer güvenmi
- Page 14 and 15: 14 -> 83acil bir durumdu. Kör adam
- Page 16 and 17: 16 -> 83olabilirse, ona çakravarti
- Page 18 and 19: 18 -> 83O sahipliği arttırmak iç
- Page 20 and 21: 20 -> 83bir kitap yazarsan, hiç ki
- Page 22 and 23: 22 -> 83meşalesini her iki uçtan
- Page 24 and 25: 24 -> 83Aslında korkan bu "BEN" di
- Page 26 and 27: 26 -> 83kadar güçlü ki, onu yenm
- Page 28 and 29: 28 -> 83derler. Eğer o görücü u
- Page 30 and 31: 30 -> 83Ancak eğer böyle konuşur
- Page 32 and 33: 32 -> 83götürmez. Korkmaya devam
- Page 34 and 35: 34 -> 83o zaman "Bu pasta çok lezz
- Page 36 and 37: 36 -> 83ve başka hiçbir şeyi umu
- Page 38 and 39: 38 -> 83Artık eski kalıpları ger
- Page 40 and 41: 40 -> 83Onu Nelson'ın yendiğini s
- Page 42 and 43: 42 -> 83file:///E:/E-K%C4%B0TAPLAAR
- Page 46 and 47: 46 -> 83dünya düzenine uyum sağl
- Page 48 and 49: 48 -> 83Eğer bir korkaksan, bunun
- Page 50 and 51: 50 -> 83Babam yanıtladı: "O benim
- Page 52 and 53: 52 -> 83gibi, bıkkınlık içinde
- Page 54 and 55: 54 -> 83Zihin tarihinin tamamı, b
- Page 56 and 57: 56 -> 83Bir ifade vardır, bazen "b
- Page 58 and 59: 58 -> 83aynı yaşam formu, tam şu
- Page 60 and 61: 60 -> 83sıkıntılarını, keyifle
- Page 62 and 63: 62 -> 83O yüzden, benim için basi
- Page 64 and 65: 64 -> 83gerçeklerini görmek ve bu
- Page 66 and 67: 66 -> 83zorlukları görüp kaçmay
- Page 68 and 69: 68 -> 83Birçok şekilde parçalana
- Page 70 and 71: 70 -> 83Neden kendimi ortaya koymak
- Page 72 and 73: 72 -> 83okyanusunda bir dalga gibi
- Page 74 and 75: 74 -> 83Ev sahibi tekrar köpeğe b
- Page 76 and 77: 76 -> 83Şimdi tek yapabileceğin
- Page 78 and 79: 78 -> 83neredeyse durur gibi olur.B
- Page 80 and 81: 80 -> 83hayatın akıyor ve ilk and
- Page 82 and 83: 82 -> 83kimse yok.Ama İsa gücün