11.07.2015 Views

Sayı 02 - Antalya Rehberler Odası

Sayı 02 - Antalya Rehberler Odası

Sayı 02 - Antalya Rehberler Odası

SHOW MORE
SHOW LESS
  • No tags were found...

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

Göbekli TepeYeniden KeşifTapınaklar bölgesi, Fotoğraf: Özgür Doğan“1994 Ekim ayıydı, ortalık sonbaharakşam güneşinin yoğunrenklerine bürünmüştü. Yolumuzhafifçe yükselen, bir bakışta anlaşılamayan,üst üste yığılı bazaltblokların çokça olduğu bir arazidengeçiyordu. Tarih öncesi insanaait hiçbir iz yoktu; ne bir duvarne çanak çömlek parçaları ne detaş aletler. Gittikçe yükselen, amakaçınılmaz olan, tarih öncesi kalıntılarıtespit etmek için yapılan veönceki pek çok benzer yürüyüşüanımsatan bu yürüyüşün anlamındanduyulan kuşku idi.Köyde sorduğumuz sorularlailgilenen yaşlı biri, yakınlardaGöbekli Tepe isimli bir dağınolup olmadığı ve oradaçakmak taşlarının bulunupbulunmadığı sorumuza, beklenmedikbir şekilde kesin bir‘’evet’’ demiş ve oranın köydengörülememesi nedeniyle dahaçocuk sayılabilecek birine, bizimlegruptaki dördüncü kişiolarak rehberlik görevi vermişti.Bu yaşlı kişi Şafak Yıldız’dı. O, bugünGöbekli Tepe’deki - özel önemiolan - Taş Çağı anıtlarının bekçisi.Başlangıçta dağa doğru yükselenyolun bazaltların olduğu yere kadarolan bölümünü arabayla gittik; dahasonra ise araba yolu bitip çok belirginolmayan keçi yolu başladığıiçin yaya olarak yolumuza devamettik. Küçük grubumuz dört kişiydi.Biri ücra bir yerdeki vadiye kadargetiren şehirden bir taksi şoförü,daha önce söz ettiğim köylü genç,Heidelberg’ten üniversite arkadaşımMichael Morsch ve bu satırlarınyazarı ben. Sonunda bazaltblokların bittiği ve geniş bir araziningörülebildiği bir yükseltiye ulaşmıştık.İçeri doğru gittik hiçbir yerde,küçük bir arkeolojik bir iz yoktu. Enazından önümüzde bazalt bloklarınolmadığı kireç taşı platoyaulaşmıştık. Küçük bir çukurluktansonra platonun devamı olduğuanlaşılan yamacı geçtiğimizdeonun karşısındaki yükseltide pekçok yuvarlak tepe ve aralarındaçukurluklardan oluşan, platodanyükselen bir tepe yer almaktaydı.Neredeyse bir kartpostal resmi gibiydi.Aradığımız yer burası mıydı?Göbekli Tepe?Daha doğrusu Göbekli Tepe ziyaretimiydi? Bir ziyaret yerinin varlığınıaçıkça belli eden tepenin zirvesindekiağaca bakıyoruz. GöbekliTepe’yi bulduğumuzdan emindik.Platonun en yüksek noktasındayükselen Göbekli Tepe, sanki buçevreye ait değilmiş gibi göze batıyordu.Gördüğümüz sadece insanelinden çıkmış bir şey olabilirdi.Tepenin yamacına yaklaştığımızdao zamana kadar gri ve çorakolan plato yüzeyi üzerine kristallerserpilmiş gibi parlamaya başladı.Kaya yüzeyi binlerce çakmaktaşından oluşmuş bir kilimle örtülügibiydi. Kilim gibi zemine yayılmışhalde gördüklerimiz parçalanmışçakmak taşı yumruları değildi;bunlar yongalar, dilgiler, çekirdektaşlardan kopma parçalardı, yanikısaca söylersek insanların yaptığıaletleriydi. Çanak çömlek parçalarıgibi diğer bulgulardan ise hiçbirbulgu yoktu. Tepenin yüzeyi çoksayıda çakmak taşı aletle doluyduve T biçimli dikili taşlara ait kırıkparçalar, Göbekli Tepe’deki taşbentlerin her birini görmekteydi.”38>39 ANTALYA REHBERLER ODASI DERGİSİ

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!