11.07.2015 Views

Sayı 02 - Antalya Rehberler Odası

Sayı 02 - Antalya Rehberler Odası

Sayı 02 - Antalya Rehberler Odası

SHOW MORE
SHOW LESS
  • No tags were found...

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

Sizden Gelenlerİşin AslıMustafa Yalçın YALÇINKAYA, RehberGünlük hayatın içinde sıklıklakullandığımız öyle ifadeler var ki,ortaya çıkış hikayelerini (öykülerini)öğrendiğimizde şaşırmamakelde değil. Osmanlının sosyalkurumlarında yılların oluşturduğudeneyim ve gözlemle ortayaçıkmış olan bu ifadeler bazenaynen, bazen ise ilk hallerindenfarklı bir sunumla günümüzTürkçesindeki yerlerini almış durumdalar.Osmanlı toplumundakıaskeriye ve ilmiye sınıfları ustaçırakilişkisi içinde faaliyetlerinisürdürmüşlerdir. İlmin ve meslekediniminin en önemli süreci yazılıve sözlü kaynaklardaki bilgiyihafızaya almaktır; diğer kısmı iseustaya saygı ve onun davranışlarınıgözlemlemektir. Bir meslekgrubuna yeni katılanlara, ustalarınyaptığı “çömez” muamelesi(Bahriyede buna “kabak” derler)askeri kültürümüzden gelen biryansımadır. Maruz kalan için çoksempatik olmayan bu durum, şayetkontrollü bir şekilde atlatılırsaustalardan icazet alır ve kişininartık olduğuna kanaat getirilir.Benzer bir durumun tasavvufkültüründe de yansımalarını bulmakmümkündür. Tekkeye yenigiren müridin çekeceği çileler,onun ruhundaki hırsı törpülerve dinginliğe ulaşan ruh artıkdoğruyu aramaya hazırdır.Pabucu Dama Atılmak“Pabucu dama atılmak” ifadesihepimize aşinadır. Osmanlılardevrinde esnaf teşkilatı (örgütü)belli bir nizam (düzen) ve disipliniçinde fevkalade işlemiştir. Hermesleğin bir kethudası bulunurve kethuda, o meslek dalınıninceliklerini kanunlarını iyi bilir,esnafın çalışma düzenini ve dürüstlüğünüdenetlermiş. Esnaf ilekethuda arasında ise “yiğitbaşı”denilen, bilirkişi konumunda biresnaf temsilcisi bulunur, hileliya da ayıplı mal üreten olursayiğitbaşı tarafından tespit edilerektez elden kethudaya bildirilirve durumuna uygun ceza almasısağlanırmış. Çabucak bozulan,yırtılan, çürüyen mallarda bir hilearanır, bulunursa derhal kethudayabildirilirmiş. Tabii ki ayakkabıimalatı bu tarz şikayetlereaçık bir meslektir. Kısa süredeeskiyen ayakkabılarla ilgili olarakgelen şikayetlerde (yakınmalarda)acaba kullanım hatası mıyoksa üretim hatası mı olduğusık sık şikayet konusu olunca,kethuda, çarıkçılar yiğitbaşısınagerekli teftişi yaptırırmış. Şayetesnafin hileli iş yaptığına kanaatgetirilirse, diğer esnaflarınönünde uyarılır ve mağdur olanşahıstan aldığı para esnafa geriödettirilirmiş. Dava konusu olanayakkabıda bir daha kimse tarafındankullanılmasın diye damaatılırmış. Bir esnafın yaptığıayakkabının dama atılması enbüyük ayıp olup mesleki itibarısıfırlar ve müşteriyi azaltırmış.Çocuk tekerlemelerinde geçen“pabucu yarım” ifadesi de demekki ta o günlerden günümüzeulaşmış diye zihin ister istemezfikir yürütüyor.Martaval Okumak MavalOkumakBaktık ki, karşımızdaki şahıs(kişi) konuyu saptırıyor, acabayer mi gibilerinden başlıyor, mevzuyusündürmeye hemen nediyoruz? “Bana martaval okuma”.“Martaval” şık bir kelime(sözcük), bana nadir bulunanbir ağaç ismi gibi geliyor, ammaişin aslı farklı. Ceddimiz (Atalarımız)Osmanlı halifeliği alınca,okun varabildiği, gözün görebildigive atın koşabildiği tümİslam diyarlarının maliki (sahibi)olarak kendini görmüştür. Buzihniyetten hareketle Arap veFars toplumlarından pek çok dilözelliği de bize miras kalmıştır.“Martaval” sözcüğü de o günlerdenkalmadır. Kelimenin aslı“Maval Okumak”. Araplar, buna“mevval” diyorlar. “Mevval”, uzunhava biçimindeki ezgilere deniliyor.Hani şu Arap şarkılarındauzayıp giden yalelliler var ya,işte onlara “mevval” yani bizcesi“martaval” deniliyor.Kabak Tadı VermekEski insanlar sıvı maddelerintaşınmasında anforaları kullanıyordu.Bugünkü tankerlerinyerine sintinelerinde iki üç sıradizilmiş anforalar olan büyükyük gemileri vardı. Binlerce anfora,sıvı maddelerin nakli içingemilere yükleniyordu. Anforanınolmadığı yerde ise, kabakdevreye giriyordu. Ancak dahaönce onları tarladan toplamak,kurutmak, boyun kısımlarınınucundan kesip içlerindeki lifleribir müddet ıslak tutmakla yumuşatıptemizlemek ve sonraağzına bir tıpa uydurmak gerekiyordu.Böylece kabak kullanımahazır hale getiriliyordu. İçine istersu, ister sirke, ister zeytinyağidoldurun; yahut maşrapa ya datas olarak kullanın, o sizin bileceğinizişti.Amma kabağı topladıktan sonragüneş altında yeterince kurutmadıysanızve içindeki lifleri iyicetemizlemediyseniz içine ne koyarsanızkoyun belli bir süre sonrakabağın çeşnisi o maddeyesinecek ve böylece “kabak tadı”verecektir. Bundan dolayı birkonuda uzun süre ısrarcı olunanişlerin zamanla yozlaşması anlamındaki“Kabak tadı vermek”deyimi buradan gelmiştir.88>89 ANTALYA REHBERLER ODASI DERGİSİ

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!