You also want an ePaper? Increase the reach of your titles
YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.
Lale Kabadayı<br />
İçerik hakkında düşünme, Lumiere Kardeşler'in görüntülediği filmlerin<br />
ana öğelerinin insanı merkezine almasında farkedileceği gibi, seyirci<br />
ile kurulması beklenen bağın bilinçdışı yaratımını içerir. Aynca, insan yaşamının<br />
en basit hallerinden, düşünce dünyasının derinlerine kadar ilerleyiş,<br />
insanı takip etme/inceleme/ondan hareket ederek genele dair anlamlar<br />
üretme isteğini kapsamıştır. O halde, söz konusu meşhur trenin gara girişinde<br />
trenden inen, sadece bir figür olarak insan değildir. Yıllar boyunca<br />
sinema ve seyirci üzerine düşüncelerini aktaran yazarların belirttiği gibi,<br />
özdeşleşme yoluyla kendimizi eşleştirdiğimiz "öteki-yan"mızın perdede<br />
belirmesi, hareketleriyle bizi takibe yönlendirmesi, ardından kendimizi<br />
"düş" benzeri dışarıdan seyreder gibi, üzerimizde yaratılacak düşünce ve<br />
hareket etkisiyle özne konumuna yerleşmiş hissetme talebi, insanı sinemanın<br />
merkezinde tutar.<br />
Sinema, temeline canlıyı, ama öncelikle de insanı yerleştiriyorsa, diğer<br />
sanat dallarından daha fazla özdeşleşmeyi talep ediyor demektir. Bazı<br />
belgesel filmlerde yer alan, insana yaklaştıkça -sempati düzeyinde-- kurulan<br />
bağın arttığı hayvanlara uygulandığı gibi, insan doğayı anlamak için<br />
kendinden, yaşamından, hareketlerinden, ruh durumundan yola çıkmıştır.<br />
Bu durumda sinema ile insanın kurduğu bağ, davranış biliminden psikanalize,<br />
fiziksel rahatsızlıklardan insan, varoluş ve diğer kavramlar üzerine<br />
düşünen felsefeye kadar birçok alanı gündemine taşır.<br />
Bu durumda, vurgulamak gerekirse, sinema ve felsefe ilişkisini kurarken,<br />
karşımıza iki yön çıkmaktadır. Sinemada, insan-dünya-varoluş-yaşam-erdem-gerçek-zaman-güzellik<br />
gibi bağlan kuran, felsefi soru(n)lann<br />
ele alınması ile oluşturulan içeriğe yönelik bağ ve sinemanın bir sanat olmasının<br />
yanında felsefe olarak ele alınıp çözümlenmesini öneren bakış<br />
açısı. İkinci yaklaşım, sinemayı felsefi kavramlarla birlikte düşünmenin<br />
yerine, onu bizzat felsefenin kendisi olarak konumlandırmaktadır.<br />
Sinema sanatının teknik ve içeriğe yönelik yapılanmasını temellendiren<br />
film kuramı, felsefeye dair teorik altyapıdan fazlasıyla yararlanmıştır.<br />
Felicity Colman, klasik filozofların çalışmaları içinde olan konuların, sinema<br />
sanatında, film-felsefesine yönelik pratikleri sağlayacak şekilde,<br />
popüler ve ticari başka bir araçta dönüşebileceğinden çok daha ileri taşındığına<br />
dikkati çeker. Bu konuda örnekler veren yazar, Platon'un Mağara<br />
A/egorisi'nin, film felsefecilerinin elinde Hollywood için yeniden geliştirildiğine<br />
vurgu yapar veya Aristoteles'in şiire yaklaşımının film biçimi<br />
üzerine giriş için kullanıldığını hatırlatır ve Descartes'ın "aldatıcı kötü<br />
niyetli varlık"ının kurmaca film evrenini eleştirirken kullanıldığını belirtir<br />
(Colman, 2009: 253).<br />
91