You also want an ePaper? Increase the reach of your titles
YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.
Yeşilçam Sineması 'ndaki Melodramatik Kalıpları Sorgulamak<br />
Mardin, Türk aydınının "daemon" konusundaki görüşlerinde "mahalle<br />
adabı"ndan ileri gidemediğini; ancak söz konusu eksikliği fikir hayatını<br />
tamamıyla yok eden bir özellik olarak ele almaktan ziyade onun ilerleyen<br />
kesimleriyle çocuksu kalan kesimleri arasındaki mesafenin anlaşılması<br />
için vurguladığını ifade eder (14-15). Mardin'e göre, Türk psikologları ve<br />
psikiyatrları bile reçeteci formüllerle yetinip "daemon"u kabul etmemişler<br />
ve "kutu psikolojisi"ne yönelmişlerdir ( 14-15).<br />
Mardin'in "trajedi eksikliği" ve "daemon" bağlamındaki değerlendirmeleri,<br />
Hilmi Yavuz'un İslamiyet ve Hıristiyanlık'taki "daemon" karşılaştırmasıyla<br />
ayrı bir anlam kazanmaktadır:<br />
Müslüman insan için nefs, ne içselleşmiş kötülük, ne de 'daemon'dur!<br />
İslam'da şeytan, nefsin masivayla olan arzu ve haz ilişkisini, o arzu ve<br />
hazzı hırs ve ihtirasa dönüştürerek bedenden 'varlık'a, 'dışan'dan<br />
'içeri'ye taşımanın peşindedir. Yoksa Hıristiyanlıkta olduğu gibi 'mütemmim<br />
cüzü' olduğu varlığı içeriden kuşatmak değil! Müslümanlık'<br />
ta şeytan, 'dışarı'dan 'içeri'ye (beden dolayımından varlığa) nüfuz etmek<br />
konumundadır. Hıristiyanlıkta ise o, zaten hep 'içeri'dedir. Hıristiyanlıkta<br />
kötülüğün 'asli Günah' dolayısıyla içselleşmiş (insan içindeki<br />
'kötülük'le birlikte dünyaya atılmış) olması, İslam'la Hıristiyanlık<br />
arasındaki temel ontolojik farkı gösterir. Dolayısıyla, Hıristiyanlıkta<br />
'nefs'e tekabül eden herhangi bir kavram yoktur. Hıristiyanlann 'asli<br />
günah' dolayısıyla reddettikleri cinselliği meşrulaştırmak için kilise<br />
babalan, 'ten' (chair) ve 'beden' (corps) ayırımını icat etmişlerdir ki,<br />
bu, bana göre elbet, içerideki 'kötülük'ü dışsallaştırma çabası olmaktan<br />
öte bir anlam taşımaz.<br />
Trajik olanı yaratanın insandaki "daemonic" taraf olduğunu vurgulayan<br />
Sadık Yalsızuçanlar'ın ifadesiyle hayatı bir tür çatışma olarak algılayıp<br />
hırsı ve kavgaları kamçılayan dünya görüşünün trajedi üretmesi doğaldır<br />
(98). Bu noktada insanın şeytani boyutunu ifade eden daemondur.<br />
Sadık Yalsızuçanlar'a göre, "İslam'ın kader inancı, 'insanın yapıp ettikleri,<br />
kendi seçim ve istemine bağlı olarak Allah'ın yaratışıyla gerçekleşir'<br />
biçiminde özetlenebilir (56). Ne bireyin istenci yok sayılmakta ne de<br />
Allah 'ın külli iradesi". Yalsızuçanlar, modernleşme çabalarının yarattığı<br />
süreç bağlamında ise şunları söylemektedir:<br />
Batıdan devşirilen kalıplar, daemonic güçlere meşruiyet kazandıramadığı<br />
gibi, topluma yönelik bir sorunsalı da besleyerek hüznü derinleştiriyor.<br />
Bu bakımdan Afife Jale için 'ilk ateşi yakan' yerine, 'ilk ateşte<br />
yanan', Cahide Sonku içinse 'efsanevi' yerine 'mahzun' nitelemesi<br />
246