17.02.2017 Views

okul dergisi

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

Sinemada Felsefe ve Film-Felsefesi Üzerine<br />

olma rızasını gösterme eğilimi, bugün hala, özellikle anaakım sinema için<br />

düşünülmeye devam etmektedir.<br />

Felsefenin sinema ile ilişkisinin kurulmasında "gerçek" tartışmalarının<br />

ele alındığı ilk dönemler, iki açıyı, yani; araç olarak sinemanın teknik<br />

özellikleri ile sanatsal olarak sinemanın özelliklerini birarada düşünmeyi<br />

gerektirmiştir. Sinema sanatının başından beri gündemde tutulan "sinema<br />

ve gerçek" ilişkisine dikkat çeken ve Klasik Film Kuramı dönemi içinde<br />

yer alan Andre Bazin, sinemanın fotoğrafik temele dayanması nedeniyle<br />

gerçekçi bir araç olarak ele alınması gerektiğini, aynı zamanda fotoğraf<br />

temelinin, sinemayı eski sanat biçimlerinden ayn değerlendirmek zorunda<br />

bıraktığını savunmuştur. Bazin, bu anlayış dahilinde, görüntülerin,<br />

"( ... ) gerçeğin benzerliği olarak ideal bir dünya yaratımı amacını gütmekte"<br />

(1995: 17) olduğunu belirtmiştir. Gerçek üzerine düşünme ve ideal<br />

olana ulaşma, şüphesiz felsefe tarihinde sıkça düşünülen konulardan biridir.<br />

Bazin, yönetmenleri, anlayışları doğrultusunda ikiye ayırarak, "imgelere<br />

inanan yönetmenler" ve "gerçeğe inanan yönetmenler" farklılaştırmasına<br />

yönelir. Bazin, Tüm Sinema Miti yazısında, uygarlık tarihinin<br />

yüzyıllardır gerçekliğin arayışı içinde oluşunun, bunun elde edilmesi,<br />

kaydedilmesi ve istendiğinde yeniden kullanılabilmesi düşüncesi doğrultusunda<br />

sinemayı yarattığını vurgular. Buradaki gerçek, bir süre sonra,<br />

başka çalışmalar kapsamında, "yaratılan sinemasal gerçeklik"i işaret etmeye<br />

başlayacaktır.<br />

Sinemayı gerçek yaşama benzetme çabalarını yorumlayan Daniel<br />

Frampton, gerçek ve sinema bağı üzerine fazlasıyla eğilmenin, yani filmi<br />

devamlı olarak gerçek ile kıyaslayarak yapılacak okuma tarzının, sinema<br />

incelemelerinin önünü tıkadığını savunur (2013: 18). Frampton'a göre,<br />

sinema, bize, istediği her yere düşüncenin sürüklenebileceği, sonsuz canlandırma<br />

potansiyeline sahip bir "film-dünya" sunmaktadır. O halde, filmin<br />

gerçekliği; ona bakanın, onu duyanın (kısa zaman sonra fiziksel olarak<br />

hissedecek ve kokusunu alacak olanın), ne olmadığından yola çıkarak<br />

tanımladığını sandığı nesnel gerçekliğe dair düşüncesini karşılamak zorunda<br />

değildir. Bu durumda, gerçek ile bağın sorgusu önemini kaybetmiştir.<br />

Eğer öyleyse, sinemanın kendisinin bir felsefe olması fikrine doğru<br />

ilerlenebilir. Ve sinemanın kendi felsefi tartışması içinde gerçek, böylelikle,<br />

varlık, oluş, insan gibi kavramları ele alma açısından yeniden yorumlanabilir.<br />

Felsefe ile ilişkisini kurma noktasında, sinemanın teknik özellikleri ve<br />

sanatsal yönünün birarada dikkate alınması, "kayıt kapasitesi" ve "temsil<br />

kapasitesi" adıyla sınıflandırmaya gidilmesini sağlamıştır (Bkz. Gaut,<br />

2010: 42 ve 307). Kayıt kapasitesi; kameranın görüş noktasını farklı düz-<br />

94

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!