Create successful ePaper yourself
Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.
Sinemada Felsefe ve Film-Felsefesi Üzerine<br />
daha fazla, bir "işlem"e dönüşmüştür. Söz konusu olan; "Bir bütün ile<br />
parçalan arasındaki, bir görünürlük (visibilite) ile onunla işbirliği içindeki<br />
bir imleme ve duyumsama gücü arasındaki, bekleyişler ile o bekleyişleri<br />
dolduracak şeyler arasındaki ilişkiler"dir (Ranciere, 2008: 6). Ranciere<br />
için görüntüler, görülür olan ile anlamını, söz ile onun yarattığı etkiyi birbirine<br />
bağlayan ya da bu bağı koparan, beklentiler üretip o beklentileri<br />
boşa çıkaran işlemlerdir. Süreklilik kavramı yıkılmıştır. İzleyicinin takip<br />
edeceği ipuçları yerle bir edilmiştir. Ve artık, "Görüntü, asla basit bir gerçeklik<br />
değildir", görüntü; imge sözcüğünün farklı anlamlarını devreye<br />
sokmaktadır:<br />
Bununla iki şey söylemek istiyorum. Birincisi, sanatsal görüntü/imgeler,<br />
kendi halleriyle, birer benzemezliktir. İkincisi, görüntü/imge görülebilir<br />
olanın tekelinde değildir. Öyle bir görülebilir vardır ki görüntü/<br />
imge oluşturmaz; öyle görüntüler/imgeler vardır ki tümüyle sözcüklerden<br />
oluşmuştur. Ama en güncel görüntü rej imi söylenebilir ile görülebiliri<br />
ilişkiye sokan rejimdir ki, bu ilişki söylenebilir ile görülebilirin<br />
hem benzerliği hem de benzemezliği üzerinde oynar. Bu ilişki iki terimin<br />
maddi olarak burada bulunmasını hiçbir biçimde şart koşmaz. Görülebilir<br />
olan, anlamlı deyişlerde kullanılabilir; söz ise kör edici olabilen<br />
bir görülebilirlik gücü uygulayabilir (Ranciere, 2008: 10).<br />
Benzer bir yaklaşımı A Ay filmi için düşünmek olanaklıdır. Filmde, en<br />
başından film-evren içinde yer alan biçim, genele hizmet etmeyecek şekilde<br />
düzenlenmiştir. Yazı ile bölünen anlatı biçimi sürdürülmeyecek, ses<br />
ile sessizlik görsel olanla eş zamanlı ilerlemeyecek, dil birdenbire karıştırılacak,<br />
Türkçe aniden bırakılıp İngilizce ya da İtalyanca konuşulmaya<br />
başlanacak, yönetmenin ilerleyen filmlerinde konuşma dili ile ilgili vurgusunu<br />
önceler şekilde -örneğin Kosmos'ta insan dilinin anlamsızlığı<br />
üzerine yapılan güzelleme, ardından konuşma dilinin tamamen terkedilmesi<br />
gibi-, rahat takip edilecek bir anlamlandırma evreni filmin geneline<br />
yayılmayacaktır. O halde filmde hiçbir görüntü ve ses, çizgisel olarak<br />
ilerleyerek anlam yaratmamakta ve bilinen başka bir şeye göndermede<br />
bulunmak amacını taşımamaktadır. Görüntü/imgeler, kendi başlarına parçaların<br />
önem kazandığı, biraraya geldiklerinde de kendi içlerinde anlamı-<br />
. nı yaratan bir şeye dönüşmektedir.<br />
Benzer bir ifade biçimini Persona' da görmek mümkündür. Ingmar<br />
Bergman'ın Persona (1966) filminde, sessizliği tercih eden oyuncu Elisabeth'in<br />
karşısında ona bakmakla yükümlü hemşire Alma vardır. Alma,<br />
monolog sekansında Elisabeth'in, hamileliğiyle ilgili hissettikleriyle yüzleşmesini<br />
sağlar. Burada herhangi bir geridönüş ile anlatma ya da tiyatral<br />
98