17.02.2017 Views

okul dergisi

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

Avrupa Sineması Tarihi<br />

uzun sekanslı kaydırmalı çekim Yeni-Gerçekçi film dilinin doğrudan yansımasıydı.<br />

Eskiden kalmış beyaz-telefon dramalarına karşın Yeni-Gerçekçi<br />

filmler genelde mutsuz sonlarla bitse de olay örgüsünü sokaklardan aldığı<br />

için biçimsel gerçekliği göstermiş oldu. Karakterlerin davranışları<br />

ekonomik ve politik sıkıntılar üzerine kurulmuş fakat belirgin bir sonuç<br />

aktarımı sağlanmamıştı. Yeni-Gerçekçi filmlerin belirsizliği, hikayenin<br />

tüm bilgisini reddeden anlatıyla oluşturulmuştu. Bisiklet Hırsızları filminin<br />

finali işçi ve oğlunun sokakta yürümesiyle sonlanır. Çalınmış bisikletten<br />

hala bir haber yoktur ve gelecekleri insanların arasına karışarak belirsiz<br />

bir hal alır. Yer Sarsılıyor filminde de Sicilyalı balıkçıların işadamlarına<br />

karşı isyanı başarısızlıkla sonuçlansa da sonraki isyanın nasıl sonuçlanacağını<br />

kestiremeyiz. İşte burada Yeni-Gerçekçi akımın günümüze kadar<br />

gelecek olan "açık uçlu" film kavramını doğurduğu görülür. Yani filmin<br />

sonunu seyirciye bırakan, seyirciyi düşünceye sevk eden bu anlayışın<br />

sinema tarihinde önemi oldukça büyüktür. Akımın doğurduğu yönetmenlere<br />

(Visconti, Rossellini, De Sica, Fellini, Antonioni, Zavattini, Germi<br />

... ) baktığımızda Yeni-Gerçekçiliğin dünya sinemasına altın çağını yaşattığını<br />

görebiliriz. Hümanizmin görüntüye yansıdığı akımda ailenin,<br />

kültürün ve yozlaşmanın değişen dünyanın tasviri anti-militarist bakış<br />

açısının hakim olduğu bu barışçıl film dili De Sica'nın Umberto D (1951)<br />

filmiyle doruk noktasına ulaşmış ve sinema tarihçilerine göre son bulmuştur.<br />

Fakat akımın etki kuvveti o kadar hızlı yayılmıştır ki, Türkiye sinemasında<br />

Yılmaz Güney'in Umut (1970) filminin sokak sahnelerinde de<br />

benzer teknikler kullanılmıştır.<br />

FRANSIZ YENİ DALGASI<br />

Film çekmeye başlamadan önce hepimiz eleştinnendik ve ben sinemanın<br />

her çeşidini sevdim. Ruslar, Amerikalılar, Yeni-Gerçekçiler ... Bizim -en<br />

azından benim- filmler yapmamızı isteyen sinema tutkusuydu. Sinemanın<br />

aracılığı hariç yaşama dair hiçbir şey bilmiyorum.<br />

(Jean-Luc Godard)<br />

1950-1960 yılları arasında sinema dünyasına çok sayıda yeni yönetmen<br />

katıldı ve pek çok özgün kadrajları kullanıldı. 1950'li yılların ortasında<br />

Paris'te yayımlanan sinema <strong>dergisi</strong> Cahiers du Cinema'da genç film eleştirmenleri<br />

Fransız filmlerini yerden yere vuruyordu. Kalemini konuşturduğu<br />

dergide: Bir uyarlanmanın oluşumunda yazan kişinin aynı zamanda<br />

sinemacı olması gerektiğini düşünüyorum, şeklinde görüş belirten Truffaut,<br />

dönemin bilinen senaristlerine (edebiyatçılarına) taş atarak edebiyatçıların<br />

sinemaya hak edilen değeri vermediğini dile getirmişti. Godard ise<br />

onlarca yönetmeni karşısına alarak: Kamera hareketleriniz çirkin, konula-<br />

138

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!