17.02.2017 Views

okul dergisi

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

Seçkin Sevim<br />

kaldığıyla ilgili bu tez birçok başka yazıda da yankısını buldu. Hatta<br />

çoğu zaman, her kapıyı açan bir anahtara dönüştürüldü. Örneğin, Hasan<br />

Bülent Kahraman benzer esinler taşıyan "Siyasal Romanın Ölümü"<br />

adlı yazısında, Türk edebiyatında trajedinin yokluğundan, fantastik<br />

olanın zayıflığından, metafizik eksikliğinden, kötülük, şiddet ve<br />

yenilgi korkusundan yakınır. (72)<br />

Gürbilek, söz konusu çalışmasında Y eşilçam Sineması 'nda kötülüğün<br />

temsili ekseninde de dikkate alınabilecek şu sorulan sorar:<br />

Türk edebiyatının kötü kahramanları, yetimliği çoktan geride bırakmış<br />

asi evlatları okurda neden çoğu zaman bir çeviri duygusu uyandırıyor?<br />

Bize neden kitaptan kapma fikir ve özlemlere mahkum, gecikmiş<br />

azaplar ve ödünç alınmış arzularla davranan iğreti tipler olarak görünüyor?<br />

Bünyemize aykırı mı bu tipler? Böyle bize özgü bir bünye, bir<br />

"orijinal Türk ruhu" mu var? O ruhun ihtiyaçlarına bağlı kaldığımızda<br />

neden -yalnızca kahramanların da değil, okur yazar herkesin- yansı<br />

züppe, öteki yansı taşralı olarak görünmeye mahkı1m? (9)<br />

Öte yandan şu gerçek de göz önünde bulundurulmalıdır: Özellikle özel<br />

televizyonların yayın hayatına başlamasıyla birlikte gündeme gelen yerli<br />

diziler, eski Yeşilçam Sineması'nın yeni koşullara uyarlanmış bir versiyonu<br />

gibidir. Bu yerli diziler ile eski Y eşilçam filmleri arasında pek çok<br />

benzerlik bulunabilir. Ancak yerli dizileri, eski Yeşilçam filmlerinden<br />

ayıran önemli bir farklılık vardır. Haftada bir yayımlanan ve eski Yeşilçam<br />

piyasasına benzer koşullarda üretilen bu dizilerde "kötü"nün ve "kötülük"ün<br />

doğasına ilişkin yaratıcı bir arayış söz konusudur. Nitekim Gürbilek<br />

de yerli dizilerdeki bu dönüşümü analiz eder:<br />

Kara Melek'ten Yılan Hikayesi'ne, Deli Yürek'ten Aynalı Tahir'e kadar<br />

hemen hemen bütün televizyon dizilerinde artık zengin bir kötüler<br />

repertuarı var. Şeytani, hain, yılansı tipler; ahlaki bir düşüş sonucu kötülüğe<br />

yuvarlanmış karanlık ruhlar; "kötülerin de yaşamaya hakkı vardır"<br />

diye bağıran, delici kahkahalar atan, bir ruhsal derinliği olsun istenmiş<br />

hainler; çok eskiden yaşanmış acı yüzünden kötülükte karar<br />

kılmış hınç dolu adamlar; bir çıkar uğruna ya da zevk aldıkları için ya<br />

da sırf pisliğine kötülük yapanlar; dişi örümcekler, Doğulu mağrur kötüler,<br />

marazi caniler. Artık kabak tadı veren iyicil aile ve mahalle dizilerinden<br />

sonra bütün bu filmler, toplumun ilgisinin en azından şimdilik<br />

karanlık ve kötü olana kaydığını gösteriyor. (90-91)<br />

Michael Shermer, İyilik ve Kötülüğün Bilimi adlı çalışmasında ahlaklı olmanın<br />

insan doğasının bir parçası olduğunu ileri sürer (69). Shermer'a<br />

215

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!