You also want an ePaper? Increase the reach of your titles
YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.
Hacıkadiroğlu, Vehbi. "Tümellerin Gerçekliği Üzerine,"<br />
<strong>Felsefe</strong> <strong>Tartışmaları</strong>, 1987, 1(76-86).<br />
TÜMELLERİN GERÇEKLİĞİ ÜZERİNE<br />
VEHBİ HACIKADİROĞLU<br />
Çevremizdeki nesneler üzerine başkalarına bilgi vermenin tek yolu<br />
onun belli bir öbek (class) içinde bulunduğunu bildirmektir. “Elimde<br />
kalem var” dediğim zaman bunu işiten kimse, bundan, elimdeki<br />
şeyin ‘kalem’ öbeğine giren bir nesne olduğu ya da onun, o öbekteki<br />
nesnelere belli bir yönden benzediği sonucuna varır ve böylece o nesne<br />
üzerine bir ölçüde bilgi edinmiş olur. Bilgi verdiğim kimse elimdeki<br />
nesneyi kendisi görmüş olsaydı da öğreneceği şey yine onun ‘kalem’<br />
öbeğine girdiği olacaktı. Daha çok bilgi edinmek üzere incelemesini<br />
ilerlettiği zaman da elde edeceği sonuçlar, onun, ‘mavi’, ‘ince’,<br />
‘uzun’ v.b. gibi başka öbeklere de girdiğini saptamaktan öteye geçmeyecektir.<br />
İşte gerek nesneler üzerinde düşünmek, onları algılamak ve<br />
onlar üzerinde bilgi edinmek için gerekse bu bilgimizi başkalarına<br />
iletmek için yaptığımız bu öbeklerin zihnimizdeki karşılığına ‘kavramlar’,<br />
bu kavramlara verdiğimiz adlara da ‘tümeller’ diyoruz. Böylece<br />
düşüncemizin nesnelerinin kavramlar olduğunu ve bu düşüncelerimizi<br />
tümellerle anlattığımızı kabul etmek gerekiyor.<br />
Burada önemle üzerinde durulması gereken şey, nesneleri öbeklere<br />
ayırışımızın, dünyadaki nesnelerin sayısının pek çok olup bunların<br />
her birinin bilgisini belleğimizde saklamanın olanaksız oluşundan<br />
ileri gelmediğidir. Gerçekten, herhangi bir tikel nesneye, diyelim<br />
üzerinde yazı yazdığım şu masaya, ne kadar önem verip onun özel<br />
bilgisini edinmek için ne kadar uğraşırsam uğraşayım, elde edeceğim<br />
bilgi, onun, dört ‘ayaklı’, ‘kare biçiminde’, ‘tahtadan’ v.b. gibi öbeklerden<br />
olduğunun bilgisinden başka bir şey olmayacaktır. Böylece kavramların<br />
düşünce ve anlatımın kaçınılmaz öğeleri olduğu ve bunlarsız<br />
düşünmenin de konuşmanın da olanaksız olduğu sonucuna varmak<br />
zorunlu görünüyor. Nitekim Platon da “Bedenim ısındı” diyebilmek<br />
için, giderek bunu düşünebilmek için de, ‘beden’ ve ‘ısınma’ kavramlarının<br />
bilinmesinin zorunlu olduğunu öne sürmüştür.<br />
Platon’un düşünme ve söyleme üzerine ileri sürdüğü bu düşünceye<br />
karşı çıkmanın olanaksız olduğu söylenebilir. Buna göre, ‘ısınmak’<br />
ya da ‘üşümek’ gibi, duyularımızla en dolaysız biçimde ilgili olan<br />
yargılarımızı üretebilmek için bile, bir takım kavramların bilgisini<br />
edinmiş olmamız gerekiyor. Oysa kavramların dış dünyada ilişki kur-<br />
76